#Bilimkurgu Edebiyatı
Explore tagged Tumblr posts
mltmdgci · 12 days ago
Text
Makale Çağrısı: Pandora’nın Kutusu’ndan Güneş Ülkesi’ne: Türk BilimkurguEdebiyatında Ütopya ve Distopya
Ütopyalar, idealize edilmiş vizyonları içeren ve alternatif güç ilişkileri sunan hayali cennetlerdir. Distopyalar ise tahakküm, ceza ve baskıcı uygulamalarla şekillenen olumsuz bir dünya görüşünü ifade eder. Ütopya ve distopya, politik düşünmenin, tekno-bilimsel anlatıların ve doğakültürlerin edebi, politik ve felsefi bir sentezini sunar. Distopyalar, yer altı toplumlarını, sınıf ilişkilerini,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
inside-thecityof-glass · 10 months ago
Text
16.02.24 SEPTICFLESH KONSERİ (BEŞİKTAŞ IF)
Tumblr media
Merhaba! “Septicflesh” konserini geride bıraktık. Konserden izlenimlerimi, anılarımı ve notlarımı yazmaya çalışacağım. Ön grup olarak sahne alan “On Thorns I Lay”i izleme fırsatı maalesef bulamadım. İçeride konuştuğum arkadaşlarım grubu gayet başarılı bulduklarını, seste herhangi bir sıkıntı olmadığını söylediler. Benimde merak ettiğim bir gruptu, umarım tekrar izleme şansı yakalarız. “Septicflesh” konseri malumunuz yine Beşiktaş If’te idi. Sevdiğim bir yerdir, önceki yazıda bolca bahsetmiştim.
“Septicflesh” senfonik altyapıyla “Death metal” sound’unu sentezleyen bir grup. Konserleri bu sayede genel olarak atmosferik bir havada geçiyor. Mitolojik öğeler, antik Yunan ve Mısır temalarına müziklerinde bolca yaylı enstrüman eşlik ediyor. Bunun yanı sıra grubun biraz bilimkurgu tarafı da var. Dinlerken kendimi şeytani bir mumyanın uyanışını anlatan filmlerde ya da çok eski devirlerde, Dünyaya iniş yapan uzay gemilerinin içinde bulabiliyorum. “Septicflesh”e yer yer bir film Soundtrack’i dinliyormuş hissiyatıyla yaklaşmadım değil. Grubun sahne kostümleri, duruşları ve seyirciye geçirdikleri enerjide bu algıları destekliyor. “Septicflesh” bu sene izlediğim ikinci Yunan asıllı grup oldu. Tarzdan bağımsız olarak “Rotting Christ”a göre biraz daha mistikler diyebilirim. Hemen hemen bütün konserlerinde “Senfonik Sound’ları” altyapıdan veriyorlar. Ciddi bir orkestrasyon eşliğinde verdikleri “Infernus Sinfonica” adlı inanılmaz bir konserleri var. Bu şekilde şarkıların bütün ağırlığı en iyi şekilde hissediliyor, anlam yoğunluğu daha ön plana çıkıyor. Belki bu tarz bir etkinlikle tekrardan ülkemize dönerler, neden olmasın?
Tumblr media
ARE YOU READY MY FRIENDS?
Seneler önce kendimi yine fazla kaptırdığım bir “Katatonia” konseri sonrası internette dolaşırken, o konserde benim hallerimi yazan birini görmüştüm. “Endtime Jonas! Endtime! Bütün gece kulaklarımda bu çınladı yeter be” tadında bir şey yazmıştı benim için. Bende bu konserde vokal için benzer şeyler söyleyebilirim. Seyirciyle iletişim, küçük konuşmalar, şakalar şukalar iyidir tabi ama “Septicflesh” ya da “Seth” için bu konuşma olayı ayrı bir parantezi, paragrafı hak ediyor. Hemen her şarkının başında, sonunda, ortalarında uzun konuşmalar yaptı. Bazı şarkıların girişlerini uzun uzadıya anlattı. Aslında bir sohbetin ortasında olsak gayet hoşuma giden bir şey olur ama konserlerde o kadar işlemiyor sanırım.
Mekana girdik, seyircide bir yorgunluk hali var. Tabii Yaş kitlesi “Slaughter to prevail” konseri aksine ekseriyetle orta yaştan oluşuyor. Cuma günü mesai çıkış yorgunluğu, trafik stresi, haftanın ağırlığı çoğunluğun üzerinde. Ön grupta insanları biraz yormuş olabilir ama benim gözlemim, yılgınlık halinin If’i ele geçirdiğiydi. Bu yılgınlık “Portrait of a headless man” ile canavar gibi çıkış yapan “Septicflesh” in ilk birkaç şarkısında hissedilmeye devam etti. “Neuromancer” sonrası “The vampire from Nazareth” seyircinin uyanış anları oldu. Grubun enerjisi ve sahne performansına diyecek hiçbir şey yok, ellerinden gelenin fazlasını yaptıkları anlar bile oluyor. İyi bir davulcuları var, vokallere diyecek yok, Sotiris’in özel bir sesi var. Gitarlar öttürüyor vs. Başlarda genel olarak seste bir sıkıntı vardı. Sanki telefon hoparlöründen “Septicflesh” şarkısı dinliyor gibiydim. Bu sıkıntımı paylaştığımda çoğu kişiden beni destekleyen yorumlar aldım. Üst katta biraz daha iyi duyulmuş sanırım ama zaten konserin ilerleyen kısımlarında bu sorunda kısmen giderildi.
Tumblr media
“Hierophant” (Sevdiğim bir şarkıdır.) ve “Martyr” çoşkusu sonrası geldik Cihannüma mahallesi muhtar adayının seçim konuşmasına… Gerçekten anlayabiliyorum… Çok yoğun olarak şarkılarını, mitolojilerini, fantastik edebiyatı, Force’u, Yoda’yı hissediyorlar. Zaten başka şekilde bu albümlerin yapılması, bu işlerin çıkması mümkün olmazdı. Helal olsun fakat özellikle dile vurduğu zaman, her şeyin fazlası zarara dönüşüyor, tecrübeyle sabit. “Prometheus” girişinde yapılan uzun, açıklayıcı konuşma hadi neyse ama ilerleyen bölümlerde “A desert throne” “Prototype” şarkı aralarına alınan konuşmalar, “Are you ready my friends’ler” konuyu kesintiye uğratıyor. Efsane bir Riff’te kafa sallamaya son sürat devam ederken boşa çıkan adamlar gördüm. Bu konuya biraz dikkat etmek lazım diye düşünüyorum. Konseri bitirelim, sonra istersen sabaha kadar anlat, canımı ye.
Yukarıda küçük bir sigara molası, biraz kritik, ses kötü ama düzeldi, neyse sen ne yaptın o işi vs. derken yine sevdiğim bir şarkı olan “The collector” ile sahalara döndüm. Çok iyiyim, her şey harika gidiyor fakat “Persepolis” başında İran şahımız yine küçük bir ulusa sesleniş konuşması yapıyor... Tam olarak ne olduğunu anlamadan grup sahneden iniyor ve “Anubis” ile muhteşem şekilde geri dönüyor. Bilinirliği daha fazla olan şarkıların konserlerde çalınması ayrı bir enerji katıyor. Eskiden çok sevdiğim gruplar için tam tersini düşünürdüm ama “Dark art” girişiyle birlikte akılda kalan her şey unutuluyor, ulan şimdi baştan başlasalar hissiyatları geliyor.
“Septicflesh” elemanları uzunca bir süre seyirciyi selamladıktan sonra sahneden indiler. Geriye tadı damakta kalan bir konser hatırası bıraktılar. Eksiden ziyade, fazlası olan bir grup olduklarını düşünüyorum. Ağırlıkları atsalar daha da uçacaklar gibime geliyor ama bu halleri de her zaman görülmeye, dinlenmeye değer. Konser dağılırken bende dağılmakta olduğum için bir süre hiçbir şey yapamadan olduğum yerde kalıyorum. Soluma bakıyorum, çıkılamayacak bir çıkış kuyruğu. Sağıma bakıyorum, merdivenlerden yukarıya çıkış yasaklanmış. Kulise gideyim fotoğraf falan çekiliriz belki, yok yahu şimdi akşam akşam başımıza iş almayalım. Pardon ben bir bira daha alabilir miyim?
GOOD NIGHT MY FRIENDS!
Tumblr media
2 notes · View notes
ercanalkaya · 5 years ago
Text
Tumblr media
“Büyükbabam, herkes öldüğü zaman geride bir şey bırakmalı, derdi. Bir çocuk, bir kitap, bir resim, bir ev, yapmış olduğu bir duvar ya da bir çift ayakkabı. Ya da ekili bir bahçe. Ellerinin bir şekilde dokunduğu ve ruhunun öldüğün zaman gidebileceği bir şey, öyle ki insanlar senin diktiğin ağaç ya da çiçeğe baktığı zaman seni orada görebilsinler.
- Fahrenheit 451, Ray Bradbury
41 notes · View notes
dandikadam · 5 years ago
Text
Çok özel türden bir büyü erbabı: Johnny Maxwell*
Çok sevdiğim çocuğu, Johnny Maxwell'i yazdım. Biraz uzun oldu ama, idare edin işte. Blog >> Çok özel türden bir büyü erbabı: Johnny Maxwell
Tumblr media
On iki yaşındaki bir oğlan ile arkadaşlarının, yer yer fantastik ama çokça bilimkurgusal maceralarını anlatan Johnny Maxwell serisi, “alt tarafı çocuk kitabı işte” deyip geçemeyeceğiniz eserlerden. Ama merak etmeyin: Kelime sihirbazı, ünlü üstat Terry Pratchett tarafından doksanlı yıllarda yazılmasına karşın inatla eskimeyen bu kitapların sahip olduğu özel büyüyü araştırmak için, en ünlü sihir…
View On WordPress
1 note · View note
izmirtv-blog · 7 years ago
Text
Mülksüzler’in yazarı Ursala Le Guin’e dair
Mülksüzler’in yazarı Ursala Le Guin’e dair
Amerikalı bilim kurgu romanlarının yazarı Ursala Le Guin’in geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetmesi edebiyat dünyasında derin üzüntüye neden oldu.
Ursala Le Guin denilince bütün kitapseverlerin aklına Mülksüzler gelir. Ünlü kadın yazarın 88 yaşında hayatını kaybetmesi üzüntüyle karşılandı. Bu yazımızda Le Guin’in eserleri, hayatı ve edebi kişiliği üzerine duracağız.
Amerika’da 21 Ekim 1929’da…
View On WordPress
0 notes
eserozetlerim · 4 years ago
Text
Ay’a Yolculuk Özeti - Jules Verne
New Post has been published on https://eserozetleri.com/aya-yolculuk-ozeti-jules-verne/
Ay’a Yolculuk Özeti - Jules Verne
Tumblr media
Ay’a Yolculuk Özeti – Jules Verne
Aya yolculuk 1865 yılında yazılan Türkiye İş Bankası kültür yayınları etiketiyle çıkan çocuk kitapları arasındadır. Dünya edebiyatı klasikleri arasında en çok okunan çocuk kitapları listesinde yer alır. Bu yazıda Ay’a Yolculuk özeti ve Ay’a Yolculuk karakter analizlerini okuyabilirsiniz. Ay’a Yolculuk kitabı yazıldığı dönemde tüm bu yazılanlar hayaldi. Fantastik ve bilimkurgunun iç içe geçmiş hali gibi. Dünya Edebiyatının en önemli klasiklerinden olan Ay’a Yolculuk mutlaka okunması gereken kitaplardan.
Jules Verne aslında çoğu kaynakta Hugo Gernsback ve H. G. Wells ile birlikte bilimkurgunun babası olarak yazılıyor olsa da öykülerindeki ayrıntıları bilimsel gerçeklere dayanarak kaleme alındığı için Jule Verne’nin bilimkurgu yazarı değil, bilim ya da teknoloji yazarı olarak anılması gerektiği de iddia edilir. Ay’a Yolculuk tam da böyle bir eserdir. Hikâye bilimsel verilerle açıklanmış ve tüm matematik hesaplamalarına yer verilmiştir.
TÜRÜ
Roman
ÖNEMİ
Ay’a Yolculuk orijinal adıyla De la Terre à la Lune, Jules Verne’in 1865 yılında yazmış olduğu önemli bir eserdir. Bu eser bilim kurgu türündeki eserlerin ilk örneklerinden olması nedeniyle ilgi çekicidir.
Şahıs Kadrosu
Michel Ardan: Aşçı
İmpey Barbicane: Gun Club başkanı, Astronomi bilgini, matematikçi.
Nicholl: Matematikçi.
J.T.Maston: Gönüllü
  Ay’a Yolculuk Özeti
Amerikan İç Savaşı sonrasında Baltimore şehrinin zenginleri kendi aralarında bir silah kulübü kurmuşlardır. Bu silah kulübü savaştan sonra Topçular Derneğinin toplantısında konuşmak için Başkanla bir araya gelir. Dernek başkanı sakin, maceraperest ve herkes tarafından saygı duyulan biriydi. Başkan konuşmasına başlarken çok büyük bir projesi olduğundan bahsetti. Ay’a gidecek bir uzay aracı yapacak ve Ay’a seyahat etme fikrini gerçeğe dönüştürecekti. Herkes bu fikri onayladı fakat bazı kişiler bu fikre sıcak bakmıyordu. Dernek üyeleri büyük planlar yaparak bu fikri tasarlamaya başladı. Ay’a kadar gidecek bir mermi için birçok hesaplama yapılması gerekiyordu.
Başkan Barbicane liderliğinde Ay’a gitmek için fırlatılan mermiye bir de gönüllü çıkınca işler iyice büyür. Üç yolcu mermiye yerleştirildikten sonra son saniyeler sayılır ve görevli düğmeye basar. Mermi fırlatıldıktan sonra çevrede büyük zararlar oluşur, hava değişir ve mermiyi gözlemlemek imkânsız olur. Uzun bir bekleyişten sonra ise merminin aslında hedefe ulaşamadığı sürekli olarak Ay’ın etrafında döndüğü fark edilir. Herkes merminin içindeki üç kişi için üzülürken J. T. Maston arkadaşlarına güvenerek buradan kurtulmak için onlardan haber alacağı günü merakla bekler.
  Ay’a Yolculuk Arka Kapak
“İnsanın Ay üzerinde ilk yürüyüşünden yaklaşık yüz yıl önce, 1865’te yayımlanan bu roman, insanlı Ay yolculuğuna dair bilimsel düş gücü ve hiciv yönünden hayli zengin bir kehanet gibidir. Baltimore Silah Kulübü’nün seçkin üyeleri, Amerikan İç Savaşı’nın sona ermesiyle boşluğa düşünce, kulübün başkanı bir uzay silahı icat ederek, Ay’a bir yolculuk gerçekleştirme önerisini ortaya atar. Yeni bir roman türünün, bilimsel romanın yaratıcısı olarak görülen Jules Verne, çağdaş bilimkurgunun da temellerini atmıştır.”
Ay’a Yolculuk kitabını ve Jules Verne’nin diğer eserlerini aşağıdaki bağlantılardan ulaşarak satın alabilirsiniz:
Ay’a Yolculuk
Jules Verne’nin diğer eserleri
0 notes
seydaaydin · 4 years ago
Text
Yazar Şeyda Aydın Kimdir?
Şeyda AYDIN ya da bilim kurgu akademi dünyasında bilinen adıyla Sheida Aiden, 23.04.1981 tarihinde İzmir’de dünyaya gelmiş, ilk, orta, lise ve üniversite eğitimini İzmir’de tamamlamış; Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilgisayar Programcılığı bölümünden mezun olmuştur.
Kendisi ile gerek ideolojik gerek felsefik gerekse tarz olarak uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan isim benzerleriyle kesinlikle karıştırılmamalıdır; yazar olan, hatta Türkiye'nin ilk ve tek feminist bilim kurgu roman yazarı olan ŞEYDA AYDIN benzersizdir.
Üniversiteden mezun olunca yazılım sektöründe bir süre çalışıp, akabinde tek başına İstanbul’a yerleştikten sonra, senaristlik ve film yönetmenliği alanlarında çeşitli atölye ve kurslara katılmış, film yapım ve senaryo yazarlığı eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. Bugüne kadar kendisine ait üç adet yayınlanmış roman bulunmaktadır. Yayınlanmış olan üçleme eserlerinden ilkinin adı “Diğer Evrenin Senaristi”, ikincisi “Diğer Evrendeki Kadın”, üçüncüsü “Parçalanmış Yansımalar” romanıdır. Her romanını bir seri içinde değerlendirse de, aslında her biri başlayıp biten yeni bir hikâye biçimindedir. 2020 sonunda Tilki Kitap Yayınevi bünyesinde yayınlayacağı dördüncü eserini sert bir suç ve bilim kurgu serisinin başlangıcı olarak düşündüğünden, devam romanı, yani beşinci romanı da yine kendisi tarafından kurgulanmaya başlanmıştır. Beşinci romanı için çalışmalarına, Artificial Womb, Cyberpunk Science Fiction Culture, Alternate Universes, Post-humanism ve Feminism in Science Fiction and Utopia-Dystopia alanlarında uluslararası araştırmalarla devam etmektedir.
Romanları, Feminist Bilim kurgu, ütopya ve distopya alanlarında ABD’de incelemeye alınmış, California’daki akademisyenler tarafından tez konusu olmuştur. Bununla beraber, ABD’deki Cyberpunk Culture Conference’dan (cpcc20) kabul alıp 10 Temmuz 2020’de Türkiye’yi bu kulvarda ilk kez tanıtmış olan romanlardır. Ayrıca Post-Humanizm, feminist bilim kurgu ve ütopya konusunda makaleleri, ABD’de yayınlanacak olan akademik bir kitapta yer alacak ve yazar olarak oradaki bilimkurgu konferanslarına da katılımıyla Türkiye’yi temsil edecektir. İlaveten, London Sicence Fiction Research Community’nin düzenlediği konferansta da romanları ile yer almıştır. ABD’deki akademisyenler tarafından Türkiye’nin ilk queer-feminist bilim kurgu romanlarının yazarı olarak hakkında makaleler yazılmış, tez konusu edilmiştir. Kaleme aldığı bilim kurgu türü, non-western türüne girmektedir ve kurmaca evrenlerde yaşayan insanların içsel ve aşksal yolculuklarına, aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyanın toplumsal gerçekçiliğine ve öngörülerine dairdir.
Medeni hâli bekâr olup, kendisini sadece yazarlık kariyerine odaklamıştır. Bugüne kadar roman dışında, yurt dışı film-dizi endüstrisi için senaryolar yazıp projelerini göndermiş olsa da, senaryo yazarlığını geri plana iterek sadece roman yazarlığı ile yoluna devam etmektedir. Gelecekte; Türkiye ile sınırlı kalmayıp bir dünya romancısı olmayı düşleyen idealist bir –bilim kurgu/fantastik– roman yazarıdır. Bunların yanı sıra, internet sanat-edebiyat platformlarında sanatokur internet sanat haber platformu ve öyle olsun edebiyat e-dergisinde eleştirel köşe yazarlığı yapmaktadır. Siyasi hiçbir görüşü yoktur; her insanın eşit olduğuna, evrenselliğe, dünya vatandaşlığına inanır. Kadının kültürlere göre tarihi, çok tanrılı dinler tarihinde tanrıçalar, kadın hakları, insanüstücülük, psikanaliz, antropoloji, İskandinav mitolojisi, çağdaş dünya edebiyatı, dünya tarihi, dünya sineması ile ilgilenmekte; araştırmalar yapmaktadır. İskandinav mitolojisi ile Finlandiya ve İzlanda dilleri aşığı, doğa tutkunu, sanatsever, hayvansever ve iyi bir müzik dinleyicisidir. Romanlarını yazarken, tüm bunların bir araya gelip bir bütün hâlinde kendisine yol gösterdiğine, ilham olduğuna inanmaktadır. Tarzı hem gotik hem de siberpunk'tır.
​Kendisiyle yapılan ropörtajlardan  bazılarına, sanatokur.com, kahveliokur.com, kayipdunya.com adreslerinden ulaşılabilirsiniz.
Ayrıca Yazar Şeyda Aydın'ın YouTube Kanalının resmi hesabı sheidaaiden81 şeklinde; resmi instagram hesabı da seydaaydin.official şeklinde, resmi internet sayfası da www.seydaaydin.net
#şeydaaydın #seydaaydin
0 notes
yitikulke · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Okurlarımız için çok özel bir kitap kutusu hazırladık. #polisiye, #fantastik ve #bilimkurgu edebiyatı sevenlere önerilir. Bilgi ve sipariş: www.yitikulke.com •Kitap kutusu sınırlı sayıdadır. •Kargo bizden🌿👍 https://www.instagram.com/p/B7YE8J-FFJC/?igshid=3r6aow4dibk2
0 notes
yokyerkitapkulubu · 5 years ago
Text
2019 – 29. HAFTA KİTAPLARI
2019 – 29. HAFTA KİTAPLARI
Bir Aklın Savaşı
Yazar: Kazuaki Takano Çevirmen: Perihan Sevde Nacak Yayınevi: Portakal Sayfa Sayısı: 480
Ya insanoğlunun geleceği ya da yok olmasının nedeni olabilecek bir çocuk hakkında on beş dile çevrilmiş uluslararası bir bestseller, ödüllü bir Japon gerilimi!
Washington DC’de yapılan bir toplantıda Başkan, ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit konusunda bilgilendirilir; Afrika’da inanılmaz…
View On WordPress
0 notes
mimzedal-blog · 7 years ago
Text
Dune Mesihi
Frank Herbert’in Dune serisi “Dune Mesihi” ile devam ediyor. Serinin bu ikinci kitabında, çöl gezegenine bir asilzade olarak gelmiş olan Paul, binlerce gezegenin imparatoru olarak karşımıza çıkıyor. Kişiliğinin etrafında oluşmuş bir din, bu din uğruna yapılan cihatlarla geçen on iki yıl, ele geçirilen binlerce gezegen ve savaşlar sırasında ölen 61 milyar kadar insan… Paul-Muad’Dib, tüm bu olup…
View On WordPress
0 notes
sizekitap · 7 years ago
Text
Hayat Oyunu
Hayat Oyunu James Dashner Pegasus Yayınları
Bu oyun sizi öldürebilir…
devamı burada => https://goo.gl/sK6Aix
0 notes
mltmdgci · 1 month ago
Text
Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Bilimkurgu Öykü Seçkisi 2024 Kolektif
Gezegene bir bilimkurgu seçkisi daha düşüyor. “Ekran Görüntüsü” öyküm YBKY Bilimkurgu Öykü Seçkisi’nde yer aldı. İthaf ettiğim Z.C’nin ruhundan öpüyorum. Tanıtım bülteninden; Sakın sana kötü diyenlere aldırma. Bana da geri zekâlısın diyenler oldu ve ben atomu parçalayıp ellerine verdim. Albert Einstein Bilimkurgu yazar, sanatçı ve okuyucularının buluşma zemini Yerli Bilimkurgu Yükseliyor,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tolgaulusoy · 4 years ago
Text
Tumblr media
Ben Robot (İng. I, Robot), bilimkurgu edebiyatının en büyük yazarlarından Asimov'un en bilinen kitaplarından birisi. Asimov robot konusuna en fazla eğilmiş ve ona farklı bakış açılarından bakmayı başarmış bir yazar. Her klasik dönem bilimkurgu yazarı gibi oldukça iyimser ve teknoloji-sevici bir yaklaşımı da var. Bu kitapta yer alan öyküler de bir robot psikoloğu olan Susan Calvin'in bir gazeteciye anlattığı vakalarından oluşuyor. Bu vakalar çoğunlukla robotların karşılaştığı zor durumlar ve Asimov'un meşhur üç robot yasasının (1- Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz. 2- Robotlar, Birinci Kanun’la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır. 3- Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun’la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır.) zorlayıcı seçimlere neden olduğu durumları kapsıyor. Bir bilimkurgu edebiyatı klasiği olarak mutlaka okunması ve üzerine düşünülmesi gereken bir kitap.
5 notes · View notes
kitapindirpdfcom-blog · 5 years ago
Text
Franz Kafka – Dava
Franz Kafka – Dava
Ekitap Özeti;
Çek asıllı Avusturyalı yazar Franz Kafka (1883-1924), kırk bir yıl yaşadı. Ölümünden sonra dünyaya bıraktığı ise yalnızca bir yazarın ürünleri değil, fakat, Ernst Fischer’in yerinde deyişiyle, başlı başına bir dünya edebiyatı’ydı. Kafka’nın eserleri bir bütün olarak incelendiğinde, Goethe’ den bu yana kavramlaşmış olan dünya edebiyatı söyleminin, bitmekte olan yüzyılımızda…
View On WordPress
0 notes
watnesblog · 5 years ago
Text
Fantastik Edebiyatın Sınırları | Fantastik Edebiyat Kitap Önerileri 4
Muhteşem fantastik ve bilimkurgu edebiyatı kitap önerileri yaptığımız bu yazımızı mutlaka okumalısınız.
Fantastik Edebiyat kitap önerileri liste serimin bu dördüncüsünde sizlere tam da başlıktaki çizgide kitaplar tavsiye edeceğim. Bu kitaplar öyle kitaplar olacaklar ki sizi elinizden tutup bilimkurgu diyarlarında ve fantastik dünyalarda uzun bir gezintiye çıkaracaklar. Şimdi bu enfes kitaplar hakkında sizlere önbilgiler verip kitap öneri listeme başlıyorum.
Fantastik Edebiyat Kitap Tavsiyeleri…
View On WordPress
0 notes
kitabinipdfindir-blog · 7 years ago
Text
Solaris
Solaris 20. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının başyapıtlarından sayılan Solaris, insanlığın bilimle ve başka gezegenlerle ilişkisini ele alıyor.
Kris Kelvin, Solaris’in yüzeyindeki okyanus üzerinde araştırma yapmak için bu gezegene gelir. Çalışmalarına başlayınca, acılı ve farklı anılarla yüklendiği bir deneyim yaşamaya başlar. Bir süre sonra, yalnız olmadığını, diğer araştırmacıların da benzer bir durumda olduğunu fark eder. Solaris gerçekten, kimsenin nasıl olduğunu ve sebebini bilmediği bu anıları yaratan nöral bir merkez olabilir mi? Roman, yalnızca Freud’dan Jung’a uzanan çerçevedeki birçok psikanalitik kuramın örtülü tartışmalarını içermez, aynı zamanda ünlü “tüpteki beyin” örneğinin roman kurgusuyla somutlanmasıdır da… Tarkovski imzalı sinema uyarlaması da kendi alanının klasikleri arasında sayılan Solaris, hem Lem’in eserleri hem de 20. yüzyıl bilimkurgu edebiyatı için bir klasiktir.
Stanislaw Lem günümüzün en inanılmaz zekâsına sahip, bilge ve komik yazarıdır. ANTHONY BURGESS  
Solaris
0 notes