#BarokMüzik
Explore tagged Tumblr posts
the-mustache-guy-la · 5 years ago
Text
S.1. Henry Purcell (Müzİk Tanıtımı)
Tumblr media
Antik Yunan Mitolojisinde Orpheus arketipik bir müzisyen olarak görünür ve elinde bir arp ile tasvir edilir. Orpheus adının geçtiği hikayelerde dinleyeni büyüleyen müziğini ya yeraltı dünyasına inerken önüne çıkan yaratık ve canavarları sakinleştirmek ve uyutmak için kullanmiştir, ya da Jason ve Argonautlar ile Altın Koyun Postunu çalıp, Iolcus’a dönüş yolunda Argonautları söyledikleri şarkılarla büyüleyen Sirenlerin büyülerini bozmak için kullanmıştır. Antik Yunan’da zamanla Orpheus o kadar önemli bir figür haline gelir ki onun sembolü etrafında dini bir öğreti sekillenir “Orfism” adında. 
Şimdi kafanızdan ‘başlıkta Henry Purcell diyor deminden beri Orpheus aşağı Orpheus yukarı, alâkasız sularda gezinip duruyoruz.’ cümlesi veya muadili bir fikir geçmiş olabilir, normaldir, zira durum tam olarak da bu. O zaman Purcell’e ufaktan giriş yapmaya başlayalım.
Henry Purcell 1659-1695 yılları arasında İngiltere’de yaşamış olan bir Barok müzik bestekârıdır. Avrupa tarihine bakacak olursanız Klasik Batı Müziğinin Barok, Klasik ve Romantik dönemlerinde, Fransa, Avusturya, Almanya, İtalya, Polonya ve Macaristan’ın dominasyonunda olduğunu görürsünüz. Henry Purcell, ve belki biraz da kardeşi Daniel Purcell, modern dönem öncesinde bahsedilebilecek nadir başarılı ve takdir edilen İngiliz bestekârlardandır. 
Purcell 36 yaşındayken hayatını kaybetmiş olmasına karşın, geriye 500′den fazla eserden oluşan geniş bir külliyat bırakmayı başarmıştır. Halen daha Orpheus ve Purcell arasındaki bağlantıyı açıklamadığımın farkındayım, ama o an geldi. Purcell öldükten 3 yıl sonra karısı Francis tarafından bütün besteleri derleniyor ve ‘Orpheus Brittanicus’ başlığıyla basılıyor, basitçe ‘Britanyalı Orpheus’ diye çevirilebilecek olan başlık daha sonra Purcell’in anıldığı unvanlardan biri olarak kalabilmiş ve kabul görmüştür. Bu da aslında o dönemin İngiliz Cemiyetinde Purcell’in ne kadar kabul gördüğü ve ne kadar önemsendiğini gözler önüne seriyor. 
Purcell marşlar, ilahiler, kasideler, gazeller, tiyatro müzikleri, operalar, ve enstrümental eserler bestelemiştir. Bunların içerisinde dönemin Monarklarına övgülerden oluşan besteler olmakla birlikte, Anglo-Sakson, Roma veya Antik Yunan efsanelerini konu alan  besteleri de bulunmaktadır. Bu yazıda haddimi aşmadan Purcell’in benim son derece beğendiğim Dido & Aeneas ve Kral Arthur operalarından beğendiğim kısımları ve Aphra Behn isimli tiyatro yazarının ‘Abdelazer’ adlı oyunu için yazılmış ve aynı adı taşıyan eserini sizlerle paylaşacağım. Abdelazer’in Rondeau kısmı (2. bölümünde) oldukça kuvvetli bir melodi ile baslar ama 1 dakika 20. saniye sonrasında bir süreliğine yumuşar, tekrar baştaki şiddetine dönmek üzere. Abdelazer’in tamamını da dinlemenizi öneririm toplamda 15 dk civarında uzunluğu olan bir eser.
Daha önce de belirttiğim gibi Purcell, Anglo-Sakson, Antik Yunan ve Roma kültür veya efsanelerinden gelen hikayeleri defalarca kendine konu edinmiştir. Bunlardan King Arthur oldukça bilinen, ve adından da anlaşılacağı üzere Kral Arthur efsanesi etrafında şekillendirilmiş bir operadır. Bu opera’nın en bilinen ve yapısı itibariyle muadillerinden oldukça farklı olan kısmı 3. perdede yer alan ‘What power art thou’ adlı bölümüdür. 3. perdenin tamamı dinlemek isterseniz bu linkten ulaşabilirsiniz. Kral Arthur güzel bir opera olmakla birlikte benim favorim, Dido and Aeneas’tir. 
Dido ve Aeneas’in hikayesi Publius Virgilius Maro tarafından, Roma İmparatorluğunun kurucusu ve ilk İmparatoru olan Augustus zamanında kaleme alınan, Aeneid adlı epik şiirinde yer alan kısımlardan birisidir. Bu eser, Truva Mikenler önderliğindeki Yunan kuvvetleri tarafından yağmalandıktan sonra yanmakta olan Truva şehrinden kaçan Aeneas’in İtalya’ya çıkıp Roma şehrinin ve devletinin temellerini atmasını anlatır. Bu hikaye denizde geçen talihsizliklerle dolu bir macera olması sebebiyle, Homeros’un Odyssey adlı eseri ve eserin baş kahramanı Odysseus ile benzerlikler göstermesine karşın oldukça özgün bir hikayedir. 
Yolculuğunun bir noktasında Akdeniz’deki bir fırtına sonrası Aeneas'i ve mürettebatını taşıyan gemi Kartaca yakınlarında zorunlu olarak durmak zorunda kalır ve bir takım olaylar sonrasında Truva’dan kaçmış olan Aeneas Kartaca’lıların Kraliçesi Dido ile tanışır. Zamanla Dido ile yakınlaşır ve bir çift olurlar. Her şey yolunda giderken, bir gün Iüpiter (Zeus), Merkür’ü (Hermes’i) elçi olarak Aeneas’e gönderir ve O’nun kaderinde İtalyan yarım adasına çıkıp Roma Şehrini kurmak olduğunu ve bir an önce harekete geçmesi gerektiğini söyler. Bu haber üzerine, Aeneas mürettebatıyla birlikte Kartaca’yı terkeder ve yine bir takım maceralardan sonra İtalya’ya çıkar. Aeneas’in hikayesi olması gerektiği gibi ilerlerken ayrılık acısına dayanamayan Dido intihar eder ve ölür. 
İşte Purcell Dido & Aeneas Operasında Aeneas’in gemisinin yaşadığı sıkıntılar sonrası karaya çıkmasıyla başlar. Ve Dido’nun intihar etmesiyle son bulur. Youtube’da operanın bir sürü farklı versiyonu olmakla birlikte görsel anlamda en teatrâl versiyonu budur, ama performans anlamında en başarılı versiyon da bu. Opera’nın kendisi 1 saat ile 1 saat 20 dakika arası değişen bir süre alıyor, orkestra şefinin yorumuna bağlı olarak. Opera tür olarak size hitap etmeyebilir, zevkler ve renkler en nihayetinde.  Ama bu opera’nın çok beğendiğim iki bölümünü muhakkak Janet Baker’ın 1966 performansından izleyin ‘Ah! Belinda, I am prest with torment’ ve ‘When I am laid in earth’. 
Purcell’in ölümü üzerinden yaklaşık 320 yıl geçmiş olmasına karşın halen modern müzik dünyasında farklı improvizasyonlarla yerini bulmaya devam ediyor. Aslında Purcell ile benim tanışmam Christina Pluhar’ın L’Arpeggiatta  ile 2014 yılında yayınladığı ‘Music For A While - Improvisations on Henry Purcell’ albümüyle olmuştu. L’Arpeggiatta ve Christina Pluhar genellikle Barok müzik performansları için bir araya gelseler de Purcell albümünde Barok bestelere küçük caz öğeleriyle (gitar ve perküsyon) yaptıkları sihirli dokunuşlarla dimağlarda çok hoş bir tat bırakmayı başardılar.  Bu albümde de yer alan son derece leziz ve başarılı icra edilmiş üç beste önerim daha olsun sizlere ‘Oedipus, King of Thebes, Z583/2: Music for a While’, ‘The Fairy Queen, Z 629: One Charming Night’, ‘Come, ye sons of art away, Z 323/5: ‘Strike the viol, touch the lute’.
Umarım içerisinde Yunan mitolojisinden, Roma tarihinden ve klasik batı müziği tarihinden öğeler bulunduran bu yazımda Britanyalı Orpheus’un (Orpheus Brittanicus) müziğini hakkını vererek tanıtabilmişimdir. Daha fazla Purcell dinlemek isteyenler bu playliste bakabilirler veya direk spotify sayfasından kendi keşiflerini yapabilirler. Misal şu an ben girdiğimde bugün yayınlanmış olan yeni bir albüme denk geldim, şu an o çalıyor. Kime niyet kime kısmet :)
Haftaya bir kitap veya yazar tanıtımında görüşmek üzere. Esenlikler sizinle olsun, keyifli günler dilerim.
tmg
2 notes · View notes