#Balıkesir yemek
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çok Hızlı! (14) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece saat 24:00 gibi gitti Güzin. Behiye abla bana, "Kal burda!" dedi, ama "Yok!" dedim evime geçtim. Aklıma çiğdem gelmişti, yazdım ama yine cevap gelmedi.
Sabah da kapı çaldı. Açtım. Behiye abla, "Giyinip gel, kahvaltı hazır!" dedi. Ballar, pekmezler, arı sütleri ağzıma tepiyordu nerdeyse. Dün birine telefon etmişti. "Kimi alacağız?" dedim. "Alınca görürsün!" dedi. Kahvaltı bitince 9:45'de evden çıktık. Gittiğimiz yer Fatma'nın eviydi. Fatma hazır kapıda bekliyordu. Aldık Fatma'yı. "Şimdi nereye?" dedim. Bana, "İnegöl'e!" dedikten sonra dönüp Fatma'ya, "Kız sen neler yapıyormuşsun haberimiz yok!" dedi. Fatma da benim omzumu okşayıp, "Madeni beraber keşfetmişiz!" dedi. Behiye abla Fatma'ya kısaca planı, bulduğum binayı, odaları vs. anlattı ve "Senin zevkine güvenirim. Şimdi mobilya alacağız!" dedi.
İnegöl'de büyük bir mağazanın önünde durduk. Birisi kapıya geldi. Patronmuş. "Hoşgeldiniz Behiye abla!" dedi. İçeri girdik. 5 tane yatak odası, 5 takım büro malzemesi, bir sürü koltuk, yemek odası takımı vs. aldık. "Adresi ver Orhan!" dedi, verdim. Sonra patron bizi kahve içmeye odasına davet etti. Kahveler geldi. Behiye abla, "Nasıl bu sene işler?" dedi, adam anlattı, şu kadar ihracat yaptık şudur budur diye. Behiye abla, "Sinan bey kardeşim, bundan sonra hesabı kitabı Orhan bey alacak, ben neysem o odur, sana vekaletnameyi yollatırım!" dedi. Adam beni baştan ayağa süzdü. "Peki Behiye abla!" dedi. Kahvelerimiz içtikten sonra kalktık. Adam, "Abla yemek yiyelim!" dese de, "Yok!" dedi adama. Arabaya bineceğimizde adam arabanın kapısını açtı Behiye ablaya.
Otoparktan çıkarken, Behiye abla bana, "Burası görümcemin oğlu rahmetlinindi, babasından kalma iş bu, burada çalışan müdürdü buna yüzde 20 hisse vermiş, adam işi tıkır tıkır yürütüyor, rahmetli de başka başka işlere atlamış, ama hep böyle yüzde 20 ile ortak etmiş birilerini işin başına geçirmiş. Görümcemle ben de bunları çağırıp, işlerine karışmayacağımızı, paylarını da yüzde 30'a çıkaracağımızı, sadece yılda bir gelip hesap vermelerini istedik. Hepsine artık sen bakacaksın. Biliyorsun, görümcemin de kimsesi yok benden başka!" deyip göz kırptı. Fatma da arkadan uzanıp, "Artık sana karada ölüm yok kocacığım!" dediğinde, ikisi de kahkahalara boğuldular.
Bense manyaklaşmıştım, "Kızlar, bunu hazmetmem lazım, bir yerde duralım!" dedim. Meşhur bir Köfteci varmış, oraya sürmemi istediler. "Neler var başka?" dedim. "Geçen gün arabanı aldığın otomobil bayii var, aynısından Balıkesir ve Kütahya'da da var. Yatları severdi, Gemlik'te bir yat ithalat imalat ve ihracatını yapan bir tersane ve firma var. Marmara adasında bir mermer ocağı, Bandırma'da bir mermer fabrikası var. Altınoluk'ta bir otel var, 4 yıldız galiba. Bir de bu Amerikan kapı vs. yapan bir fabrika var Nilüfer Organizede!" dedi.
"Manyak mısınız, dalga mı geçiyorsunuz?" dedim. "Ha bu arada, değişik illerde onlarca ev ve dükkan. Mehmet amcandan kalan birkaç ev ve dükkan hariç!" dedi. Fatma, "Birkaç mı?" dedi gülerek. "Ya Fatma, 40 ev, kimi daire, kimi müstakil, 15 tane de dükkan, yazlıklar hariç!" dedi. "Kızlar, bunlara ben nasıl yetişeceğim, 3 muhasebeci daha lazım!" dedim. "Alırsın!" dedi gülerek. Sonra da, "Karına söyle, bundan sonraki birkaç gün boyunca tüm bu işletmeleri gezip, seni tanıtacağım!" dedi.
Dönüşte gidip inşaatı kontrol ettik. Çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla her gördüğü ustaya 100 dolar verdi. Göremedikleri de duyup önünde sıraya girdiler. Arabaya dönünce, Fatma'ya, "Sen de gelsene kız orospu!" dedi. "Tamam yavrum gelirim!" dedi o da. "Şimdi diğer eşyaları halledelim!" dediler, perdeciye gidip hem büro hem evler için perdeler ısmarlandı. Sonra en büyük züccaciyeciden mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, kahve makineleri alındı. Halıcıdan halılar vs. alındı. Birkaç buzdolabı aldık odalara otel tipi, "Alkol ve diğer yiyecek içecek işi sende!" dedi behiye abla. GSM operatörüyle işlemler, laptop, telefon gibi işler de bana kaldı. Ustabaşına, 5 gün olmayacağımı, mühendis arkadaşıma da 6. günde elle tutulur birşeyler görmem gerektiğini söyledim...
5 gün boyunca her yeri gezip, herkesle tanışıp, iletişim numaralarını aldım. Günleri Altınoluk'ta otelde geçirdik. Bu arada Sevgi ve Merve sürekli yazıyordu. Güzin'in haberi vardı zaten. Hepsine iş için şehir dışına çıkacağımı yazmıştım. Hemen hergün de işlerimizi erken bitirip, kalacağımız otel odalarına çekiliyor, her geceyi farklı bir odada bol bol sikişerek bitiriyorduk. Altınoluk'ta kaldığımız ilk gece Cunda'ya gidip süper bir masa kurduk, bol deniz mahsulü, meze, balık ve rakı... Rakı, balık, ayvalık lafının hakkını verdik...
11. gün sabahı yanımda temizlik şirketinden 6 kadınla ve Güzin'le temizlik başladı. Ben bu arada gidip laptop, seyyar telefon santral vs. aldım, hepsi aynı gün kurulacaktı. Kırtasiye malzemelerini de hallettim. Bu arada veraset işleri ile genel vekaletname işlerini halletmiştik. 12. günde büro da, evler de hazırdı. Bu arada ancak 1 kez Sevgi, 1 kez Merve ile, 1 kez de karımı ve çocuğumu görebilmiştim. Kadınlar temizliği bitirip ayrdıldıktan sonra, Güzin'i merdiven altındaki gizli geçite götürüp diğer daireye geçirdim ve "Yatakları denememiz lazım!" dedim. Arka taraftaki odada, "Bundan sonra pezevengin benim, istediğimle, istediğim şekilde sikişeceksin!" dedim. "Tamam kocacığım! Ama önce sana birşey söylemeliyim..." dedi karşıma oturdu.
"Ümit... Biz onunla görücü usulü evlendik. Bunun bir sevgilisi varmış, ailesi birine vermiş, adam da bir davaya karışıp hapse girmiş... Ümit kadınla görüşmeye başlamış, eve gelmiyor, bu iş de olunca ben de Ümit'e boşanma davası açtım!" dedi. "Behiye abla ile konuşuruz. Bakarız!" dedim. Çatır çatır siktim, iki deliğinden de. Açılışı yapmıştık :)
Muhasebeci ile konuşup, evrakları almış yerleştirmiştim. Herkes sabah geldi, "Hayırlı olsun!" deyip gitti. Öğlen, Güzin'e, "Şu tapuları al, şu şekilde liste yap, şöyle yaz..." dedim. Güzin, "Niye öyle yapayım, Excelde yazarım!" dedi. Ulan bunca zamandır sadece sikiyor, bu kadınların özelliklerini öğrenecek ilgiyi göstermiyordum, kafama dank etti.
Karım ve kızım yazlıktan dönmüştü. Ona işin boyutlarını anlattım. Karım, "Hayatım, kızımızın hayatı kurtulur, istersen eve gelme, bu işin üstesinden gel!" dedi. Zamanla sistem oturacaktı. Fatma zaman zaman Behiye abla ile geliyor, zaman zaman Sevgi'yle ve arka sokaktan daireye giriyorlardı. Çeşit çeşit seks oyuncakları aldık. Hiç zorlanmadan harika zamanlar geçiriyoruz. Bazen Muhittin abi, Fatma ve Behiye abşa takılıyorlar. Ben arada işlere bakmak için şehir dışına çıkıyorum, o gün hangisi müsaitse onu yanıma alıyorum...
3 aydır sürüyordu bu böyle. Ama bir gün ilginç bir şey oldu, Güzin, bir bayanın beni görmek istediğini söyledi. "Kim?" dedim. "Kiracı!" dedi, isim ve adres verdi. Güzin'in takip ettiği listeden baktım, 2 aydır kira yatırmayan, ama öncesi düzenli ödenmiş bir daire idi. İçeri giren kadını tanıdım, Fatma'nın oturduğu binadaki kamyoncunun karısı idi. Hani o kafam gibi göğüsleri sütyeninden taşan, penye şortunun altından kocaman götünü sergileyip çöp bırakan kadın. Başında türban, üstünde pardesü, o günden farklıydı. Beni görünce tanıdı, renkten renge girdi, ama bozuntuya vermedi.
"Buyrun!" dedim oturdu. Güzin çay getirdi. Güzin, ona aldığım çeşit çeşit mini etek, değişik renklerdeki gömlekler ve içine giydiği çeşit çeşit çamaşırlarla müthiş görünüyordu. Kamyoncunun karısı beni tanımıyormuş gibi yaparak, "Merhaba, ben Filiz. Şu adres, şu dairede oturuyorum..." dedi. Ona ayak uydurdum, "Buyrun, konu nedir?" dedim. "Kocam şu nakliyat firmasında şöfor olarak çalışıyordu, geçen ay kaza yaptı trafikte, suçlu çıkmamasına rağmen şirket işten çıkarıp, hakedişlerini vermedi. Kocamın kırıkları var, evde yatıyor, o nedenle 2 aydır kira ödeyemedik. Kocam iyileşip yeni bir işe girene dek kira borçlarımızı ertelemenizi rica etmeye geldim..." dedi.
"Kaza tutanağı vs. var mı?" dedim. Çıkardı çantasından. Doğru söylüyordu. Hemen hemen tüm işletmelerimiz bu Nakliyat şirketiyle çalışıyordu. İnegöl'deki Salih beyi aradım hemen. Nakliyat şirketinin adamı kıdemsiz ihbarsız, hatta hastane masraflarını vermeden işten attığını söyleyip, çalışanın hakkını yiyen firma ile çalışamayacağımızı bildirip, "İşleri kesin hemen, diğer firmalarımızdaki arkadaşları da arıyorum!" dedim.
Biz ikinci çaylarımız içerken, Güzin, "Nakliyat şirketinin patronu bilmem kim bey arıyor!" dedi. "Bağla!" dedim telefonu mikrofona alıp. "Orhan bey... dedi adam, girizgahtan sonra, "Arkadaşlarımız bir hata yapmış, o beyin kayıplarını telafi edip, hastane masrafı vs., yüzde 50 zamlı maaşla tekrar girişini yaptırdım, gereken ilgi gösterilecektir! Sanırım akrabanızmış?" dedi. "Evet akrabam, gereken ilgiyi bekliyorum. Teşekkür ederim!" deyip kapadım telefonu. Adamların toplam işlerimizde yurtiçi ve dışında günde 20 tırını kullanıyorduk neredeyse, bu ilgi normaldi.
"Filiz hanım işlem halloldu şimdi. 2 aylık kirayı siliyorum. Şu kartımı da alın, başka bir durum olursa ararsınız!" dedim. Kadın, "Orhan bey nasıl öderim bu iyiliğinizi?" dedi. Gram bozuntuya vermeden, "Ne borcu, bu insanlık vazifemiz!" dedim. Ama içimden bir ses gizli kapıyı kullan diyordu :) Kadını yolcu ettim. O gün kendimce izin günümd��, eve gittim akşam, kimse ile görüşmeden. Kızımla oynayıp, karımla oturdum, sohbet edip, kız uyuduktan sonra da seviştim.
Ertesi gün öğlen cep telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. "Buyrun?" dedim. "Merhaba Filiz ben..." dedi kamyoncunun karısı. "Orhan bey dün sizin yanınızdan eve gelince aradılar kocamı, dediklerini yaptılar, 2 aylık ücret yattı hesabına, ayrıca hastane masrafları karşılandı ve iş başı yapana dek avans ta yatırmışlar, hem de hepsi zamlı. Bugün de gelip resmen özür diledi İK müdürü. 2 aylık kirayı takdim edeyim, bir de bizim memleketin meşhur içli köftesinden yaptım, teşekkür için..." dedi. "Kirayı istemem, ama içli köfteye de hayır demek ayıp olur. Lakin büroda değilim, diğer ofisteyim!" dedim. "Siz adresi verin, getiririm ben!" dedi. Arka sokağın adresini verdim :)
20 dakika geçmeden aradı, "Geldim ben, ama burası ev?" dedi. "Yok ofis, açıyorum kapıyı!" dedim. Güzin'e de, "1 saat yokum!" dedim. Güzin kıskanç ama meraklı gözlerle baktı, halen alışamamıştı başkalarını sikmeme. Gizli geçitten geçip arkadan sürgüledim kapıyı. Filiz elinde bir poşetle daire kapısına geldi. İçeri buyur ettim. Mantosunu aldım, başörtüsünü kendi çıkardı. Oturtup, "Birşey içer misin?" dedim. "Gazoz var mı?" dedi. Saydım koladan biradan viskiye. "Kola o zaman." dedi. İçeri geçip kolaya votkayı kaktırdım :)
"Nasıl büro burası, ev gibi?" dedi. "Daha çok dinlenme bürosu, orda yorulunca bu tarafa kaçıp, konsantre olup toplantıları da burda yapıyoruz!" dedim. "Hımm!" dedi. Koladan bir koca fırt çekti ve "Mmmmhhh, soğuk soğuk iyi geldi KOLA!" dedi, kola kelimesini vurgulayarak. Zaten tadını anlamaması imkansızdı. İçli köfteden aldım bir tane, gerçekten de muhteşem olmuştu, hafif ılıktı halen. Kafamı kaldırdığımda Filiz kolayı kafaya dikmişti bile :) İnce bir basma mı desem etek giymişti, ama etek dizlerindeydi. Oturunca toplanmıştı. Üstünde yapışan bir triko bluz vardı. "Bir tane daha?" dedim kolayı gösterip. "Olurrr!" dedi. Kola votkayı yaptım, bu kez votka kola oldu demeliyim. Bardağı eline verirken parmaklarımız değdiğinde komple elektrik geçti vücudumdan.
İkinci bardağı bitirdiğinde, "Geçen sefer yaptığım terbiyesizliği affedersin değil mi?" dedi. "Anlamadım?" dedim. "Zevkliymişler dedim koridorda sana. Bak, kocam kamyoncu, yol çıkar nerde iş bulursa oraya yollanır, ayda bilemedin 3-4 gün evde kalır. O dışarıda işini hallettiğinden beni unuttu zaten, ayrıca gelince de anası danası çocukları vs. derken bana zamanı kalmaz. Yani ayda bir kez kadın olurum, onda da kadın değil amcık olurum tabir yerindeyse, siker bırakır. (içkinin etkisi ile ağzı giderek bozuluyordu) Ee, siz de haftalarca günlerce yanda yukarıda o kadar sikişince... O akşam seni içeri çekmek istedim biliyor musun?" dedi.
"O zaman şimdi çek!" dedim. Ayağa kalkıp koltuğunun yanına gittim, fernuarı açıp yarağımı uzattım. Hemen ağzına aldı. Biraz yaladıktan sonra, "O iki orospuyu bağırttığın kadar ses çıkarabilir misin benden?" dedi. Meydan okuyordu orospu. O yarağımı yalarken eğilip eteğinin altından 2 parmak hareketimi yaptım. Öküz karı yarağımı ısırdı zevkten. Öyle böğürüyordu ki, Güzin sanırım gizli kapıyı 2 kez yokladı, içeride ne oluyor diye...
Filiz, "Oha orospu çocuğu!" dedi nefes nefese, ne de olsa kamyoncu dili kullanıyordu karı. "Şu desti gibi göğüslerini sikeyim azıcık!" dedim. Hemen soyunduk. Yarağımı göğüslerinin arasına alıp kafasına dil atmaya başladı. "Götün açık mı?" dedim. "Hayırrr!" dedi. İçimden (O zaman götünü sonra açarım!) dedim. Karının amına kafamı soksam girerdi. "Neler girdi lan buna, folloş?" dedim. "Ne bulursam soktum amk çocuğu!" dedi. İçimden geldi kadını tokatlamaya başladım. Ben tokatladıkça, "Vur amk çocuğu!" diye inliyor, amcığını bana itiyordu...
Göğüs uçlarını parmaklarımla sıkıştırıp çektikçe kadın deliriyordu. Uzanıp çekmeceden en büyük Zenci yarağını çıkardım. Daha kimse alamamıştı. Soktukça daha yok mu diyecek gibiydi kadın. Kilosu çok olan kadının amı da mı büyük oluyordu nedir, hepsini aldı kadın. Kamyoncu kocasının bunu neden sikmediği belliydi. Zenci yarağını ellerine bırakıp, yarağımı ağzına verdim. Kadın o kocaman Zenci yarağını köküne kadar aldı amına. Ağzım açık seyrederken, beni ağzıyla boşaltıp, pomlalamaya devam etti Zenci yarağını. Koltkta kadını izliyordum. Kadın orgazm ola ola devam ediyordu...
Yarım saat sonra durdurdum. "Kalk giyin, bu alet sana hediyem!" dedim. Küsüp gitti.
[Orhan]
58 notes
·
View notes
Text
Balıkesir Tren Garında yolcu indirdi. Yanıma yemek namına hiçbir şey almadığım için yiyecek bir şeyler alayım diye dışarı fırladım. Büfeden bir şeyler almaya gittim ama sıra vardı "Trenim gidecek." dedim oradakiler "10 dakika molası var hanfendi" dediler ama bilmediğim için aşırı korktum tren aniden hareket edecek diye neyse bir şeyler aldım seke seke trene koşarak dönerken fışşşt diye kaydım. Kayarken içimden "Evet yine düşüyoruz tutunacak yer de yok bari yavaş düşeyim dizimi bacağımı incitirim artık yapacak bir şey yok." derken sağ elim rahmeti ilahi ile trenin kapısının demirini tutuverdi hiçbir şey olmamış gibi ayakta kaldım banklarda oturan amcalar "Koşma daha dakikası var." dediler trenin içinde teyze de "Dikkat et kızım." deyince havalı havalı "Yok ben alışkınım." dedim neyin havasıysa bu. O da "Evet eteklerin uzun." dedi ben de içimden "Hımm öyle miymiş." dedim ve benim için endişelenen teyzecime gülümseyip yerime kavuştum.
2 notes
·
View notes
Text
İzmir Spot Eşya 0536 740 29 20 İzmir 2.El Eşya Alan Spotçular
İzmir'in her noktası için ücretsiz nakliyat seçeneğiyle 2. el eşyalarınız değerinde ve nakit olarak satın alınır. 0536 740 29 20
Elinizdeki eski veya yeni 2. el eşyalarınızı satmayı düşünüyorsanız bizden teklif almadan karar vermeyin. Eski eşyalarınız yüksek bedellerden satın alıyoruz. / 0536 740 29 20
İzmir’de ikinci el eşya alımı yapan spot eşya mağazaları var mı?
İzmir’de hangi spotçular ikinci el eşya alımı yapıyor?
İzmir’in Karşıyaka ilçesinde ikinci eşya alım satımı yapan spotçular.
İzmir’de ikinci el eşya alımı için en güvenilir spotçular nerede?
İzmir’in ikinci el eşya alım satım firmaları.
İzmir’de ikinci el eşya alanlarla nasıl iletişim kurabilirim?
İzmir’de ikinci el eşya satın alan yerler nerede?
İzmir’de eşya alanlar ve satanları buluşturan İzmir İkinci El Eşya Alım Satım Merkezi’nin telefon numarası.
İzmir’de spot eşya fiyatlarını nereden öğrenebilirim?
İzmir’de spot eşya dükkanlarının bulunduğu İzmir Spotçular Çarşısı nerede?
İzmir’in Bayraklı ilçesinde ikinci el eşya alan yerler var mı?
İzmir’de ikinci el eşya alan firmalar, İzmir’in Bergama, Kınık, Dikili, Ödemiş, Tire, Karaburun ve Seferihisar gibi uzak mesafede bulunan ilçelerine de hizmet veriyor mu?
İzmir’de ikinci el spot eşya fiyatları, izmir’in Manisa, Aydın, Balıkesir veya Uşak gibi komşu şehirlerindeki spot eşya fiyatlarıyla farklılık gösteriyor mu?
İzmir’de spot eşya veya İzmir’de ikinci el eşya denilince akla ilk gelen güvenilir firmalar hangileri?
İzmir’de yaşıyorum, 2’nci el eşyalarımı satmak istiyorum.
İzmir’in merkezinde ve ilçelerinde faaliyet gösteren 2. el spotçuların telefon numaraları, isim ve adres listeleri.
İzmir’de ikinci el eşya alan spot mağazaları, takas yöntemiyle de alım satım yapıyor mu?
İzmir’de spot eşya alanlara tavsiyeler, öneriler ve uyarılar.
İzmir’de ikinci el eşya alım-satımı yapan spotçuların iletişim bilgileri…
İzmir’de kullanışmış ve eski eşya alım satımı yapan spotçular arasında en güvenilir işletmeler hangileri?
İzmir eski eşya alanlara nasıl ulaşabilirim?
İzmir’in ikinci el spot eşya mağazalarında ne tür eşyalar satılıyor?
İzmir’de ikinci el eşya satan spotçular, ikinci el eşya alımı da yapıyor mu?
İzmir’de ikinci el eşya alanlar ile satanları buluşturan Letgo benzeri yerel platformlar var mı?
İkinci el eşya alım satımı yapan İzmirli spotçuların çoğunlukta olduğu Bayraklı, Karşıyaka, Buca, Bornova, Çiğli ve Konak gibi ilçelerin hangi semtlerinde spotçular çarşısı var?
İzmir’deikinci el eşya alım-satımı için en güveniler ve en doğru adres?
İzmir’de ikinci el eşya alım satımı yapan spotçular hamal veya nakliye gibi ekstra ücret talep ediyoru mu?
İzmir’de ikinci el ev eşyaları alanlar; buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyon ve klima benzeri beyaz eşların yanı sıra koltuk takımı, yatak odası takımı, yemek odası takımı, masa sandalye veya baza benzeri mobilyaları da alıyor mu?
İzmir’de ikinci el eşya satın alanların önceliği hangi eşyalar oluyor?
İzmir’de ve ilçelerinde faaliyet gösteren Spot Eşya firmaları, hurda niteliğinde veya aşırı eskimiş ikinci el eşyaların da alım satımını yapıyor mu?
İzmir’de spot eşya fiyatları firmadan firmaya değişkenlik gösteriyor mu?
İzmir’de 2. el eşya alım-satımı yapan 2. el spotçuların telefon numaraları ve sosyal medya hesapları.
İkinci el eşya alım-satımı yapan izmir spot eşya firmalarının İzmir’in hangi ilçelerinde şubeleri var?
Bornova’da ikinci el eşya alımı yapan spotçular var mı?
Bornova’da ikinci el eşya alanlar ile Bornova’da ikinci el eşya satanların müşterek adresi, Bornova İkinci El Eşya Alım Merkezi.
Karşıyaka spotçu mağazalarında, spot 2. el eşya fiyatları ve ikinci el eşya alımı yapan spotçular.
izmirde spotçular: çiğlide spotçular ve ikinci el eşya satan yerler.
İzmir’de ikinci el eşya satmak istiyorum diyenlere öneriler.
İzmir’de ikinci el eşya satan yerlerin adresleri ve telefon numaraları.
izmir spot eşya fiyatlarını öğrenmeden ikinci el eşyalarınızı satmayın, ikinci el eşyalarınızı piyasa değerinin altında satıp da zarar etmeyin.
İzmir’de ikinci el eşya fiyatlarını öğrenmek için, eşyalarınızı satışa çıkarmadan önce en az 3 spotçudan teklif alın.
İzmir’de bulunan spotçulara/işletmelere, satmaya karar verdiğiniz eşyaların whatsapp üzerinden fotoğraflarını gönderip fiyat teklifi alabilirsiniz. İzmir’in ilçelerine de hizmet veren spotçuların en az 3 tanesiden fiyat teklifi alın.
#Balçova#Çiğli#Gaziemir#Karşıyaka#Konak#Aliağa#Bayındır#Bergama#Beydağ#Bornova#Buca#Çeşme#Dikili#Foça#Karaburun#Kemalpaşa#Kınık#Kiraz#Menderes#Menemen#Narlıdere#Ödemiş#Seferihisar#Selçuk#Tire#Torbalı#Urla#Güzelbahçe#Karabağlar#Bayraklı
2 notes
·
View notes
Text
Ayvalık'ta ikinci öğrenci lokantası geliyor
https://pazaryerigundem.com/haber/195188/ayvalikta-ikinci-ogrenci-lokantasi-geliyor/
Ayvalık'ta ikinci öğrenci lokantası geliyor
Balıkesir Ayvalık’ta ikinci öğrenci lokantası açılıyor.
BALIKESİR (İGFA) – Eylül ayında Boğaziçi otelin alt katında açılan ve yüzlerce öğrencinin üç çeşit yemek ve yanında meyveyle birlikte 30 lira ödeyerek yararlandığı öğrenci lokantasının ardından ikinci öğrenci lokantası adliye arkasındaki okullar bölgesinde açılış için gün sayıyor.
Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Başkan Ergin, “Öğrencilerimiz merak etmesinler sadece biraz sabretsinler. Onları da çok kısa bir süre içinde öğrenci lokantalarıyla buluşturacağız” dedi.
0 notes
Text
Tarımı Amerika’ya Kimler Teslim Etti? (4)
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/tarimi-amerikaya-kimler-teslim-etti-4/
Türk Tarımını Amerika’ya Teslim Edenler Zincirinin Halkalarını Tanımayı Sürdürelim.
8. BAŞBAKAN BÜLENT ECEVİT
Bülent Ecevit’in sattığı vatan varlıklarının sadece bazılarını paylaşıyorum:
Sivas Demir Çelik İşletmesini sattı.
Konya Krom Manganez A.Ş‘yi sattı.
Yarımca Porselen’i sattı.
Yenice SEK Süt Toplama Merkezi‘ni sattı.
SEK Giresun Süt ve Mamulleri İşletmesini sattı.
Çimento fabrikalarını sattı.
KÖYTEKS A.Ş.’nin 21 hazır giyim makinesi ve 63 örgü makinesini sattı.
Bülent Ecevit, “Halkçı”, “Karaoğlan” ve bir kesim tarafından “Solcu” olarak biliniyordu. Dağlara, taşlara adı yazılan Halkçı Ecevit neden ABD’nin yıllar önce Türk hükümetlerine koymuş olduğu “Fabrika kuramazsınız!”, “Sanayi yatırımları yapamazsınız!”, “Tarımı destekleyemezsiniz!” emirlerini kaldırmadı? Karaoğlan Ecevit, Türk çocuklarının eğitimini ABD’ye teslim eden anlaşmayı neden yırtıp atmadı? ABD Dışişleri Bakanı, Siyonist Yahudi Henry Kissinger’in öğrencisi olan Bülent Ecevit, ABD’nin emirleri dışına çıkmadı, çıkamadı!
Bülent Ecevit, ilkokulu bile bitirmemiş, sıradan bir vaiz olan Fethullah Gülen’in elinden “ödül” aldı! Ödül töreninden sonra Halkçı Ecevit, Fethullah Gülen’le ilgili şu sözleri söyledi:
“Ben bugünkü gözlemlerim içinde Fethullah Gülen’i ve çevresindekileri rejim için kaygı verici bir durumda görmüyorum. Laiklik açısından bir tehdit olmadıkları izlenimimi alıyorum… Bilimin de izah edemediği konular var. Din, çok hassas bir konudur.”
Halkçı Ecevit’in bu söyledikleri üzerinde herkes, özellikle de kendilerini Atatürkçü olarak görenler dikkatle durmalı, uzun uzun düşünmelidir. Yukarıdaki söylemiyle Ecevit, Cumhuriyet’in yalnız “laiklik ilkesini” çiğnemekle kalmıyor, Atatürk’ün “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir” sözlerini de yok sayıyordu!
9. BAŞBAKAN YARDIMCISI ERDAL İNÖNÜ
Erdal İnönü, Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) genel başkanıydı. 20.11.1991 – 25.06.1993 sürecinde Başbakan Süleyman Demirel hükümetinde başbakan yardımcısı oldu. 25.06.1993 – 05.10.1995 sürecinde ise Başbakan Tansu Çiller hükümetinde başbakan yardımcısı oldu.
Muhalefette iken Erdal İnönü, vatan varlıklarının satışı demek olan “özelleştirmeye” şu sağlam mantıkla karşı çıkmıştı:
“Eğer satılmak istenilen varlıklar kâr etmiyorsa zarar ediyor demektir. Zarar eden işletmeleri özel kesim alır mı? Yok eğer işletmeler kâr ediyorsa neden özelleştirilip bu kâr başkalarına verilsin?”
Erdal İnönü, başbakan yardımcısı olduktan sonra görüşünü değiştirdi ve önüne gelen tüm vatan varlıklarının satışı altına imzasını attı, onay verdi. Erdal İnönü’nün özelleştirilmesine onay verdiği çok sayıda vatan varlığından sadece tarım ve gıda sektöründe olan bazılarını paylaşıyorum:
SEK İzmir-Tire Süt Toplama Merkezi ve Çatalca Süt Toplama Merkezi.
Süt Endüstrisi A.Ş. ile Yem Sanayi A.Ş.’nin toplam 20 işletmesi ve taşınmaz malları.
Özellikle şeker pancarı üreten Türk çiftçisine parasal destek sağlamak amacıyla kurulmuş olan Şekerbank’ın satışı.
Tavşanlı Yem Sanayi ve Çukurova Yem Sanayi’nin satışları.
Türk tarımının ihtiyaçlarının başında gelen traktör üretimi yapan Türk Traktör’ün İtalyanlara satışı.
Günde 220 bin ekmek üreten Ankara Halk Ekmek’in satışı.
Salça, hazır yemek, konserve ürünleri, makarna, süt ve süt ürünleri üreten TAT Konserve’nin satışı.
Çay üreticilerine parasal destek sağlamak amacıyla kurulmuş bir banka olan Çaybank’ın satışı.
Meyve suyu üreten Meysu’nun satışı.
Erdal İnönü, şu yörelerdeki toplam 27 yem fabrikasının satışını imzaladı: İstanbul, Sivas, Bandırma, Kars, Samsun, Bursa, Çankırı, Elazığ, Konya, Uşak, Erzurum, Siirt, Diyarbakır, Tunceli, Van, Kırklareli, Muş, Çaycuma, Adıyaman, Korkuteli, Acıpayam, Göksun, Kızıltepe, Yatağan, Adapazarı, Tatvan ve Hilvan.
Şu yörelerdeki toplam 28 SEK Süt ve Süt Ürünleri işletmesinin satışını imzaladı: Adana, Amasya, Afyon, Çankırı, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Trabzon, Sinop, Balıkesir, Burdur, İzmir, Muş, Sivas, Bolu, Çorum, Elazığ, İstanbul, Tunceli, Bayburt, Çan, Havsa, Siverek, Yatağan, Yüksekova, Solaklı, Lalahan ve Adilcevaz.
Erdal İnönü, şu yörelerdeki toplam 12 Et ve Balık Kurumu (EBK) kombinasının satışına imza attı: Ankara, Afyon, Malatya, Kars, Elazığ, Şanlıurfa, Bursa, Kastamonu, Ağrı, Suluova, Tatvan ve Bayburt.
Erdal İnönü, başbakan yardımcılığı dönemlerinde izlenen dış politikada, Irak ve Suriye’ye karşı Siyonist İsrail devletinden yana olmuştur.
Değerli Dostlar,
Vatan varlıklarını satanlar zincirinin halkalarını yazmayı sürdüreceğim…
Yılmaz Dikbaş
10 Eylül 2024, Salı
0532 233 31 52
0 notes
Text
Balıkesir’in Meşhur Yemekleri
Marmara ve Ege bölgeleri arasında, geçiş konumunda yer alan Balıkesir, bugüne dek farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış durumda. Bu durum yemek kültürünün oldukça çeşitli olmasını sağlamış, ev sahipliği yaptığı her medeniyetten farklı lezzetleri mutfağına katmış. Yaz tatilinden doğa tatiline birbirinden farklı amaçlar için ziyaret edilebilecek bir lokasyon olan Balıkesir, kendine ait…
0 notes
Note
tekrar selam, nasılsın? umarım çok tatlı bir gün yaşıyorsundur
ancak yazacak uygunluk buldum
ben malatyalıyım, şimdiye dek neredeyse hiç il dışına gitmedim ama denizi çok severim. denize girerken yakınıma tanımlanamayan rahatsız edici cisimler (jdjdjdj insanlar yani) yaklaşınca çok rahatsız olurum, yüksek sesten, bağır çağırdan, şatafatlı gece hayatından hani pek haz etmem. yapı olarak çok duruyum
sakin, kendi halinde denize kıyısı olan ama kavga gürültü disko bar ortamından daha ziyade sakin ve özgün yerleri çok daha fazla severim. bu yüzden Balıkesir ve Çanakkale bana hep çok güzel gelir. kiralar, insanları, yaklaşımları, yaşam tarzı, şehrin mimarisi, yaşam koşulları, bana çok tatlı geliyor diğer tüm sahil şeritlerine göre ama gel gör ki hiç gitmedim djndndnxndnxn utandım şimdi jdjdns. neyse ama benim beklentim sahili olan ama sakin, insanının yaşam şekli belli, tartışma, olay, kalabalık, gürültü vs değil de günün aşağı yukarı belli olduğu belirli bir hayat kültürünün var olduğu bir yerde olmak.
sence bu iki kent buna uygun mu?
belki çok karışık yazdım ve kafan karıştı, eğer öyleyse özür dilerim. biraz heyecanlıyım da 🥺🐣🍀🪽🎐🌊🪷🌞
merhaba,
öncelikle şurdan başlamalıyım ki bi şehirin yaşama elverişli olup olmadığını anlamak için bence önce gidip görmek gerekiyor. çanakkale çok sakin, tatlı ve küçük bir şehir. bar ortamı yine var her yerde olduğu gibi ama daha küçük. birkaç tane belirli kafesi, yemek yemek için uygun mekanları, pub/bar tarzı ortamları var. çanakkale’de yaşam güzel ancak hep aynı yerler ve aynı şeyler olunca biraz sıkılıyorsun, onun içinde çevresinde gidilip gezilecek fazla yeri var. kiralar açısından çok bir bilgim yok ancak zaten denize kıyısı olan bi yer olması, yazlık bir yer olmasından dolayı pahalı. onun dışında fazla öğrenci dostu, samimi, (özellikle esnafları bence çok şirin) bi yer. bence çanakkale açısından zorlanmazsın ancak balıkesir konusunda çok bi fikrim yok. küçük şehirler genelde bir süre sonra sıkabiliyor, ben özellikle bu yıl bursa ve çanakkale arasında çok sık seyahat etmiştim. yani diyeceğim şey şu ki gerçekten tatlı samimi bir şehir. sadece kira açısından ve kışın zor olmasından dolayı (otobüsler çok sıkıntı oluyor çünkü) zorlanabilirsin. onun haricinde tercih edilebilir.
merak ettiğin herhangi bir şey varsa sorabilirsin 🌞💌✨
umarım yardımcı olabilmişimdir 🫶🏻
1 note
·
View note
Link
0 notes
Text
İKİ YORUM…
Geçen hafta yazdığım, Ziraat Fakültesinin Susurluk’ta açılması konusundaki yazıma çok değerli yorumlar geldi.
Bunlardan sevgili hocalarım Fikret Ünal ve Prof. Mikail Arslan’ın konuya katkı sağladığını düşündüğüm önemli ve aydınlatıcı yorumlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
BİR: Önce değerli öğretmenim, eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Fikret Ünal’ın yorumu…
“Sevgili Serdar!
Yazını ilgiyle okudum. Benim de bazı konularda katkım olsun istedim.
Yıl 1996...
Türkiye genelinde beldeler, muhitlerine üniversite/fakülte alabilme telaşı içindeydi.
Susurluk'un konumu, ulaşım kolaylığı, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir şehirlerinde gelişmiş üniversitelerin bulunması, Susurluk'ta açılabilecek yüksek öğretim kurumuna çok rahat öğretim elemanı temini sağlayacaktı. Böyle bir kurumun beldemizde açılmasının, eğitim seviyesinden ekonomik canlanmaya kadar, katkısı çok büyük olacaktı.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevim sırasında dönemin Kaymakamı Cafer Odabaşı'na durumu açtım. Değerlendirmelerin ardından kendilerinin aldığı randevu sonrası, oluşturduğumuz bir heyetle Belediye Başkanı Fahrettin Tan başkanlığında ildeki bütün siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla Balıkesir Üniversitesi Rektörünü ziyarete gittik. Teklifimiz ilçemizde Ziraat Fakültesi veya Maden Fakültesi açılması yönündeydi. İki kez gerçekleşen toplantı sonunda yer tahsisi yapılması gerektiği bildirildi. Bunun üzerine kendilerine İnebey İlkokulu binasının bu amaca yönelik tahsisini yapabileceğimizi ilettik.
Okulun valilikten tahsis onayını aldık. Rektör, bir heyetle bizi ziyarete geldi.
Kendisine okulu gezdirdim. Rektörün bazı talepleri olmuştu. Belediye başkanımızın garanti vermesiyle daha büyük ihtiyaçları karşılayabilmek için vakıf kurulmasının gerekli olduğu noktasında birleşildi. Kaynak oluşturabilmek için geniş katılımlı bir yemek düzenledik. Kuracağımız vakfın adını taşıyan çakmaklar satarak elde ettiğimiz yemek geliriyle o gün için oldukça iyi sayılabilecek bir miktara ulaştık.
Ancak gerekli olan 2 milyar lirayı tamamlayamadık.
Ben bir hafta içinde görevimden ayrılacağım için eldeki materyalleri Susurluk Lisesi'nden öğrencim olan Avukat Yalçın Özkan'a teslim ettim.
Bu gelişmeler sırasında benim tayinim İstanbul'a çıkmıştı. Mart 1997... Ve ben görevimden ayrılarak İstanbul’a geldim.
Daha sonraki dönemlerde bizim taleplerimiz yerine Süt Ürünleri Bölümü açıldığını, okulun düşündüğümüzün dışında bir yerde kurulduğunu, İnebey İlkokulu binasının âtıl kaldığını öğrendim. Hâlen de boş... Daha sonra "Vakıf" çalışmalarının, Susurluk Sevdalıları platformu yürütücüsü Nurettin Kuş tarafından sonuçlandırıldığını öğrendim.
Düşüncelerinizin gerçekleşmesi umuduyla selamlar, sevgiler...”
İKİ: Ve Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi-Susurluk Meslek Yüksekokulu Prof. Mikail Arslan’ın yorumu…
“Merhabalar Ramazan Bey.
Yazılarınızın hemen hepsini okudum ve çok değerli buldum.
Doğrusunu isterseniz Ziraat Fakültesi yeri bence jeotermal kaynaklarla meyve bahçeleri ve seralar kurulan Gönen’de olacak gibi. Ancak hem bizim okulun bölüm adına zenginleştirilmesi hem de yeni bir meslek yüksek okulunun ilçemize rahatlıkla kazandırılabileceğini düşünüyorum. Selamlar.”
Demek oluyor ki 27 yıldır Ziraat Fakültesi açılsın diye uğraşıyoruz.
Ziraat Fakültesi veya başka revaçta bir fakültenin Susurluk'a gelmesi hem Susurluk'umuz için hem şehrimizin eğitim, kültür ve sosyal gelişimi için önemli olduğunu düşünüyorum.
Yeri belli olsa da biz yine de mücadelemizi verelim.
Susurluk’un geleceği için siyaset gözetmeksizin bir araya gelelim.
Çabalayalım, koşturalım, terleyelim, elimizden geleni yapalım.
Yeter ki “Susurluklular olarak bir araya gelip, uğraşmadık” demeyelim…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
0 notes
Link
#açıklama#arkadaslik#belediye#CanliRadyodinle#canliradyodinle45#canliradyodinlebiz#canliradyodinlefm#canliradyodinlegentr#canliradyodinlelive#canliradyodinlemetropolfm#canliradyodinleonline#canliradyodinlepowertürk#canliradyodinleradyo7#canliradyodinleseymen#canliradyodinleslowtürk#canliradyodinletürkü#canlitürküradyodinle#canliyayin#canlı#canlıradyodinle7#canlıradyodinlein#canlıradyodinlekafa#canlıradyodinletrt#canlıradyodinleturkuvaz#Chat#cinsellik#dakika#deprem#depremde#depremi
0 notes
Photo
Balıkesir burhaniyeye sevgi ve selamlarla afiyet olsun 🔥🚚 SEPETTE ÖZEL İNDİRİM SİZLERİ BEKLİYOR 🎁🎁 📌 www.1001cesit.com.tr 💌 [email protected] 📦HIZLI KARGO 💸KAPIDA NAKİT ÖDEME 💳 SAYFAMIZDAN KREDİ KARTI İLE ÖDEME 🏦HESABA HAVALE ☎️0(342) 518 47 57 📱0850 840 57 79 📌BİNBİR ÇEŞİT GIDA İTHALAT İHRACAT PAZ.SAN.VE TİC. LTD ŞTİ ⚠️ İSMİNDEN DAHA FAZLASI ⛔ KALİTELİ ÜRÜN MUTLU MÜŞTERİLER #cevizlisucuk #dolma #salça #acıbibersalçası #tatlıbibersalçası #tatlısalça #acısalça #yemek #keçiboynuzu #keşfet #dolma #dolmalık #yöresel #yöresellezzetler #biber #antep #gaziantep #nizip #urfa #kurutmalık #biberdolması #patlıcan #patlıcandolması #fıstık #baklava #baharat #burhaniye #balıkesir #ören (Burhaniye) https://www.instagram.com/p/CoHzEAIK_ih/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#cevizlisucuk#dolma#salça#acıbibersalçası#tatlıbibersalçası#tatlısalça#acısalça#yemek#keçiboynuzu#keşfet#dolmalık#yöresel#yöresellezzetler#biber#antep#gaziantep#nizip#urfa#kurutmalık#biberdolması#patlıcan#patlıcandolması#fıstık#baklava#baharat#burhaniye#balıkesir#ören
0 notes
Text
Bakire Götümü Kocamın Hoyrat Yeğeni Sikti! (2) (Maviş 28 Y., Balıkesir)
Kocam Pazartesi günü işten geldiğinde, "İtalya'da 10 günlük seminer var! Hazırlan, haftaya gidiyoruz!" dedi. Daha önce yurt dışındaki bu seminerlere alışıktım, kocamla ben de gidiyordum ve kocam o sıkıcı toplantılarını yapıyorken, ben de gönlümce geziyor, alışveriş yapıyordum. Ben sevinçle tamam diyecekken, Engin'in kalkık kaşları dikkatimi çekti. Engin sonra bir fırsatını bulup bana, "Ne o, sikicinden izin almak yok mu? Hiçbir yere gidemezsin, senin için planlarım var!" dedi. Çok üzülmüştüm, ama Engin'in planları olduğunu duyunca çok ta heyacanlandım. Sikicim tarafından karar verilmişti, ben gitmiyordum.
Kocama gitmek istemediğimi söylediğimde, bütün hafta yalvardı, ama sonunda o da ikna oldu. Gideceği gün kocamı evin önünden uğurladım, uçağı İstanbul'dan kalkıyordu. Uzun sarılmalar, öpüşmeler, hatta gecede uzun bir sexin ardından gitmişti kocam. Kocamın taksisi uzaklaşıp, ben bahçeye girer girmez Engin'i aradım, o bilmediğim planları beni heyacanlandırıyordu. Engin telefonu en soğuk sesiyle cevapladı, "Akşam 6'da geleceğim, bir hafta izin aldım!" dedi ve kapattı. Ondan hiç beklememe rağmen, aşk dolu, sex dolu bir hafta geçireceğimizi düşünüyordum. Güzel bir yemek hazırladım, Rakıyı onun istediği gibi soğuttum. Dediği gibi akşam 6'da geldi, elinde büyükçe bir çanta vardı.
Hemen boynuna sarıldım, "Hoşgeldin aşkım, yemek hazır!" dedim. Ama o kalçama şaplak atıp, "Yukarı çık orospu!" dedi. Yemekten önce sikişeceğiz diye düşünerek sevinçle yukarı odasına çıktım. Arkamdan o da yukarı geldi. Odaya girince yeniden boynuna sarılıp öpmeye başladım. O ise tuhaf bir şekilde gülerek, "Bu sikişi hayatın boyunca unutamayacaksın!" dedi. "Zaten hiçbirini unutamam, sen benim biricik sikicimsin!" dedim, onu azdırmak istiyordum. Beni kendi elleriyle soydu. İlk kez üzerimdeki hiçbirşey yırtılmadan veya koparılmadan çıplak kalmıştım önünde. "Yüzüstü uzan yatağa!" dedi. Uzandım.
Eve geldiğinde elinde olan çantadan birkaç tane ip çıkardı, önce ellerimi bağladı yatağın demir başlığına, sonra, "Domal!" dedi, karnımın altına iki tane yastık koydu. Ben de domaldım. Sol ayağımı iple bağlayıp, ipin diğer ucunu da gardrobuna bağladı. Sonra sağ ayağımı da bağladı ve onu da banyonun kapısına bağladı. Artık ayaklarımı kıpırdatamıyordum ve domalık vaziyette yatıyordum. "Ne yapmak istediğini sorabilir miyim?" diye sordum. Cevap vermedi ve o da soyunmaya başladı. Göremiyordum, ama duyuyordum soyunduğunu.
"Senin sikicin kim?" dedi. "Sensin!" dedim. O anda kemeriyle sırtıma öyle bir vurdu ki, canımın nasıl yandığını anlatamam, "Ne yapıyorsun? Manyak mısın!" diye bağırdım. O ise, "Senin sikicin kim?" dedi tekrardan ve kemeriyle bir daha vurdu sırtıma. Acıdan ağlıyordum, bağırıyordum, kurtulmaya çabalıyordum, ama nafile. Üstelik kendi rızamla teslim olmuştum bağlanmaya. "Bağır lan orospu, benim sikicim sensin de!" dedi ve bir hışımla yine indirdi kemeri sırtıma. "Benim sikicim sensin, aşkım da sensin!" diye bağırdım, yeter ki vurmasın diye. "Hah şöyle orospu!" diyerek amımı yalamaya başladı. O anda farkettim ki amım sulanmıştı, ben gerçekten acıdan zevk alıyordum! Amımı götümü yalıyordu, dilini her iki deliğime de sokup çıkartıyordu. Gözlerimi kapatmıştım, artık acı bitti, zevk alma zamanı geldi diye düşünürken, tırnaklarını kaba etlerime geçirdi, etimi kopartacak sandım. Kemer kadar olmasa da, yine canım çok yanmıştı.
Sonra doğruldu ve sikiyle amımı götümü fırçalamaya başladı. Hangisine sokacak diye beklerken, amıma soktu. Bütün amımı doldurmuştu siki, ama o halen kanırttırıyordu sikini amımda. Bu arada kemerle birkaç kez daha sırtıma ve kalçalarıma vurdu. Artık kendimi acıya ve acının verdiği zevke bırakmıştım, olacakları bekliyordum. Uzun süren bir sikişin ardından ayağa kalktı ve yatağın başına geldi. Saçımı olanca kuvvetiyle çekip, sikini ağzıma soktu. Boğazıma kadar sokup çıkartıyor, bu defa da ağzımı sikiyordu. Hırlayarak sikini ağzımdan çıkartıp, döllerini yüzüme fışkırttı.
Sikini bana yalattırıp temizlettirdikten sonra yine arkama geçti ve yine o çantanın sesini duydum. Çantadan birşey daha çıkarttı, daha sürprizler bitmemişti anlaşılan. Önce, aynı telefonun titreşimdeyken çıkardığı gibi bir ses duydum, sonra da amıma birşey soktu. Vibratördü bu. Vibratör içimde durmadan hareket ediyor, bütün vücudumu da sarsıyordu bu hareket. Vibratör amımda çalışırken çakmak sesi duydum, önce sigarasını yaktı, sonra da yatağın başucunda duran mumlardan birini yaktı. Anlamıştım, her türlü acıyı tattıracaktı bana bu akşam.
O sırada evin telefonu çaldı. Engin, odasında bulunan paralel telefonu açtı, konuşmaya başladı. Arayan kocamdı. Konuşmalarından kocamın İtalya'dan aradığını anlamıştım. Biraz konuştuktan sonra, "Bir dakika dayı..." dedi ve "Yengeeeee, dayım arıyor!" diye seslendi ve telefonu kulağıma tuttu. Amımdaki vibratör hiç durmadan titrerken, kocama, "Canım vardın mı?" dedim. Kocam başladı anlatmaya, uçaktan, yolculuktan, otelden bahsedip duruyordu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ve telefonu kapatmak için en ufak bir bahane bile aklıma gelmiyordu. Sadece o birşeyler sorduğunda, "Evet canım... Hayır canım... Tamam canım..." diyordum. Neyse ki kocam biraz sonra, "Hadi canım kapatalım, sen de fazla oyalanma, yat uyu! Öptüm!" deyip telefonu kapattı. O değil de, kocama sesimi normal duyurabilmek için çektiğim işkence, Engin'in yaşattığı acıların hepsinden daha fazlaydı.
Engin yeniden arkama geçti ve az önce yaktığı mumu belime damlattı. Domalık olduğum için mum belimden aşağı doğru akıyor ve donup kalıyordu, mumun takip ettiği bütün yolu tüm vücudumda hissediyordum. Sırtıma da damlatıyordu, hem de kemerle vurduğu yerlere, böylece acım daha da artıyordu. Engin attığım çığlıklardan müthiş keyif alıyordu. Derken mumu söndürüp yerine bıraktı ve sikini götüme sürtmeye başladı. Vibratör amımdaki bütün suları akıtarak, yatağı ufak bir göl haline getirmişti. Götüme henüz sikinin başı girmişti ki, bir anda hepsini kökledi. Artık iki deliğim de doluydu. Amımdaki vibratör içimi titretirken, Engin de götüme yarağını deli gibi pompalıyordu. Kaçıncı orgazmımı yaşıyordum bilmiyorum.
Engin götümden çıktı ve başucuma geldi yine, boğazıma kadar soktu yarağını, bir iki gidip gelmeden sonra ağzımdan çıkarıp yine yüzüme boşaldı. Oysa ki önceki boşalmasındaki döller yüzümde daha yeni kurumaya başlamıştı. Sonra amımdaki vibratörü çıkartıp attı yere, ama halen titreşim sesini duyabiliyordum. Ayaklarımı çözdü, ellerimi de. Beni sırtüstü yatırdı. Ayaklarım uyuşmuştu ve kimbilir kaçıncı orgazmdan sonra bacaklarımın dermansız kalması normaldi. Ayrıca onca kemer darbesinden sonra sırtım da beni çok zorluyordu. Ama bununla da bitmedi, beni yine bağlamaya başladı. Karşı koyacak gücü bulamıyordum kendimde. Ellerimi bağladı, ayaklarımı da dizlerimden büktü ve yine aynı şekilde olabildiğince gererek bağladı. Ayaklarım yere bile değmiyordu. Kasıklarımdan itibaren canım yanıyor ve bacaklarım kopacak gibi hissediyordum.
Bütün ağırlığıyla üzerime abandı. Boynumu, boğazımı, kulak memelerimi öpüyor, yalıyor, emiyordu. Onun ağırlığıyla sırtım daha çok acıyordu, ama öpülmekten de zevk alıyordum. "Ulan orospu, çilekli çikolata gibi kokuyorsun hep, yiyeceğim seni!" dedi. Ne büyük iltifattı. Öperek memelerime geldi. Isırıyordu, sert sakallarını meme uçlarıma sürtüyordu. Sonra üzerimden doğruldu ve çantadan mandal çıkartıp meme uçlarımı sıkıştırdı. Canım çok yanıyordu, acıdan kıvranıyordum. İlk taşındığında odasına kendisi küçük bir buzdolabı almıştı, buz kalıbını çıkardı, buz parçalarından birini aldı ve amımın içine sokuverdi. Amım zaten vibratörle sikilmekten acıyordu ve yanıyordu, buzun girişiyle gözlerim yerinden çıkacak gibi oldu. Buz amımda erimişti, ama soğukluğu ve sızısı kaldı. İki kez daha tekrarladı bunu ve artık ben de zevk alıyordum.
Kendine bir sigara yaktı, bir nefes çekip bana da uzattı. O anda o bir nefes sigara kadar hiçbirşey iyi gelemezdi bana. Sigarayı bitirdikten sonra çantaya uzandı tekrar ve bu sefer çantadan garip bir cihaz çıkardı. Cihazda iki tane kablo ve kabloların ucunda metal kıskaçlar vardı. Cihazın düğmesine basıp, metal kıskaçları amımın dudaklarına dokundurdu. Bana elektrik veriyordu! "Yapmaaa!" diye bağırmamla birlikte, suratıma okkalı bir tokat yemem bir oldu. Alt dudağımdan kan süzüldüğünü hissettim. Amıma tükürdü ve metal kıskaçları yine değdirdi amımın dudaklarına. Çok acı çekmiyordum, ama korkuyordum ve bütün bedenimin sarsıldığını hissediyordum. Yine, "Yapmaaaa!" diye bağırdım. Yalvarıyordum, "Lütfen yapma, ne istersen yaparım!" diyordum. Ama Engin, "Ben bunu istiyorum!" dedi ve devam etti. Sonrasını hatırlamıyorum, bayılmışım galiba.
Gözlerimi açtığımda siki amımdaydı ve beni sertçe sikiyordu. Arada bir üstüme abanıyor, memelerimi sıkıyor, mandalların kenarından görünen meme uçlarımı yalıyordu. Yeniden zevk almaya baslamıştım, altında kıvranıyor, inliyordum. Bir süre daha amımı sikti, sonra doğruldu, başımın altına yastık koydu, sikini memelerimin arasına sıkıştırıp, orda gidip gelmeye başladı. Bana her yaklaştığı ben de sikinin başını yalıyordum. Kuvvetli bir hırıltı inleme arası sesle yine yüzüme ve göğüslerime fışkırttı bütün döllerini. Yanaklarımdan yastığa süzüldu bir kısmı. Üzerimden kalktı, önce mandalları çıkardı memelerimden, sonra da beni çözdü. Biraz rahatlamıştım, ama ayaklarımı bile kıpırdatamıyordum. "Geliyorum canım!" dedi. Bana canım dedi, hem de ilk kez. Bunca sikişmelerin hepsi romantizmden çok uzak, hayvanca sikişmelerdi, ama bu en kötüsü, en şiddetlisi onun hoşuna gitmişti, bana canım diyordu.
Engin'in odasındaki banyoda küvet yoktu, sadece duş vardı. Aşağıdaki banyoya inmiş, kuveti doldurmuştu. Yanıma geldi, "Hadi canım yıkanalım!" dedi. "Ne olur biraz uyuyayım!" dedim. "Yıkanalım, kendini iyi hissedeceksin!" dedi. Zorlanarak doğruldum, ayağa kalktım. Bu arada gardrobunun önündeki boy aynasına gözüm takıldı, ayakta öylece kalakaldım. Memelerimin uçları ve kenarındaki birkaç yer morarmıştı. Boynumda da morluklar vardı. Alt dudağımın kenarı patlamış, şişmişti, kan halen duruyordu. Yüzümdeki, saçımdaki döller terle karışmış kurumuştu. Sırtımı döndüm aynaya, kemerinin sırtımda bıraktığı izler, kırmızı şeritler halinde boylu boyunca uzanıyordu. Klçalarımda da tırnaklarının bıraktığı hafif kanlı çizikleri vardı.
"Çok sexysin canım!" dedi. Bir an zoraki gülümsedim. Ama bence de çok sexy görünüyordum. Beni kucakladı ve banyoya indirdi. Küvete yatırdı ve her yerimi ılık suyla okşayarak yıkadı. "Biraz burda yat dinlen!" dedi, kendi çıktı banyodan. Ilık su beni dinlendirdi ve biraz da olsa kendime getirdi. Yarım sonra geldi, beni ayağa kaldırıp bornozumu giydirdi. Yine kucaklayarak odasına götürdü. Odada biraz önce yaşananlardan eser yoktu. Herşeyi toplamış, yatağa temiz çarşaf sermişti.
Pencereden odaya giren aydınlığa takıldı gözüm, biz onun odasına ilk girdiğimizde de aydınlıktı hava. "Akşam mı oluyor?" diye sordum. "Hayır canım, sabah oluyor! Karnın aç mı?" dedi gülerek. Hiçbir şey yiyemeyecek kadar halsizdim, "Sadece uyumak istiyorum!" dedim. Bana sıkıca sarıldı, göğsüne yasladı beni ve "Uyu canım!" dedi. "Bana canım diyorsun artık?" dedim. "Çünkü hayalimdeki seksi sen yaşattın bana. Sana aşık oldum çilekli çikolatam!" dedi ve saçlarımı okşadı. Beni yatağa yatırdı. Kafam yastığa değer demez uyumuşum.
Ne kadar uyuyduğumu bilmiyorum, beni dudaklarımdan öperek uyandırdı. Şaşırmıştım, kahvaltı hazırlamış yatağa getirmişti, hatta ekmek bile kızartmıştı. "Günaydın canım. Telefonunu getirdim, dayımı ara da konuş!" dedi. Aradım. Kocam yoğundu, katıldığı seminerlerden, toplantılardan bahsediyordu. Biraz daha konuşup telefonu kapattık. Gözüm saate takıldı, saat akşam üzeri 5 olmuştu. Engin kahvaltı tepsisini dizlerimin üzerine bıraktı ve kendi de yanıma uzandı. Her bir lokmayı onun ellerinden yiyiyordum. Canım halen yanıyordu, özellikle de sırtım, ama Engin'in ilgisinden dolayı çok mutluydum.
Kahvaltı bitince, "Biraz daha yatmak istiyorum!" dedim. "Zaten yatacağız!" dedi, tepsiyi alıp masaya koydu, yatağın kenarından amıma doğru süzüldu, amımı yalamaya başladı. Ama yavaşça, tadını çıkara çıkara yalıyordu. "Tuvalete gitmem lazım!" dedim, "Tamam!" dedi. Yine zorlukla doğrulup ayağa kalkabildim. Banyoya gittim, çişimi yaptım. Sonra bornozumu çıkartıp aynada kendime baktım, dünden pek te farklı değildim, ama bu halim beni tahrik etti. Duşu açtım, suyun altına girdim, ılık suyla duş yaptım.
Banyodan çıktığımda, Engin çırılçıplak yatağa uzanmış, sikini sıvazlayarak beni bekliyordu. Elini uzatarak, "Gel canım, 69 yapalım!" dedi. Üzerine ters uzandim, 69 olduk. Yüzünü gömdü, amımı yalamaya başladı. Ben de sikini yalamaya, emmeye başladım. Siki kalkmış, kazık gibi olmuştu. Ona, "Dün akşam yaptıkların için kendini affettirmen lazım!" dedim, üzerinden kalkıp yüzümü ona döndüm, sikinin üzerine amımı sürtmeye başladım. Zevk alıyordu biliyorum, tabii ben de. Yavaşça amıma sokmaya başladım sikini.
Artık sikinin tamamı içimdeydi, hiç çıkartmadan kendimi sağa sola hareket ettiriyordum. O da kalçalarımı sıkıca tutmuş, bana yardımcı oluyordu. Yavaş yavaş oturup kalkmaya başladım, sonra hızlandım. Siki boru gibi içime giriyor, sonra yarısına kadar çıkıyordu. Müthişti. O da bazen kalçalarımı sıkıyor, bazen memelerimi avuçluyordu. Sonra içimden çıkmadan beni altına aldı, bacaklarımı iyice ayırıp amıma baktı, "Ben bu çikolatayı eriteceğim!" dedi. Gerçekten de altında eriyordum. "Sik beni! Sikinle erit beni!" dedim. Hızlıca pompalamaya başladı. Kasılarak, birkaç dakika süren uzun bir orgazm yaşadım. O kadar güzel sikiyordu ki beni, bitmesini hiç istemiyordum.
Bir hafta boyunca da bitmedi zaten, tuvalet ve duş yapmak haricinde yataktan çıkmadım. Hele odadan hiç çıkmadım, kahvaltım ve yemeğim de hep yatağa geldi. Onun haricinde durmadan sikiştik. Kocamın gelmesine 4 gün kala odadan çıktım, Engin de yeniden işe gitmeye başlamıştı. Kalçalarımdaki tırnak izleri geçmiş, ama sırtımdaki kızarıklıklar halen vahim durumdaydı. Dudağımın kenarı da şişmişti. Engin işten geldiğinde yine sevişiyorduk, deli gibi sikişiyorduk, ama artık bana zarar vermiyordu.
Kocamın geleceği gün hazırlık yaptım. Kalçalarımdaki izler tamamen iyileşmişti. Sırtımdaki izler hafif belli oluyordu, ama acımıyordu artık. Kocam geldi, uzunca sohbetlerden sonra odamıza girdik. Kocam benimle sevişmek, sikişmek istiyordu, hakkıydı. Geldiği günden itibaren bir hafta her gece seviştik, sikiştik ve kocam vücudumdaki hiçbir izi farketmedi. Dudağım haricinde, dudağımdaki hafif şişlik halen inmemişti. Onu da uçuk çıktı diye geçiştirdim, inandı.
Kocamı da, Engin'i de seviyorum, hatta ikisine de aşığım!
Sevgilerimle.
[Maviş]
151 notes
·
View notes
Text
Balıkesir Sohbet Odaları
New Post has been published on https://www.trsohbet.net/balikesir-sohbet-odalari/
Balıkesir Sohbet Odaları
Sevgili Trsohbet sohbet ailesi ve çok kıymetli kullanıcılarımız. Bugün ki makalemde sizlere Balıkesir ve Balıkesir Sohbet Odaları hakkında bileğim kadarıyla aktarma yapıp, Balıkesir ilimizin, tarihinden nüfusuna kadar, İnsanlarından kültürel özelliklerine kadar, gezilip görülmesi gereken yerlerden yöresel lezzetleri ne kadar, toplum yapısı da dahil olmak üzere Balıkesir ilimizle ilgili bir çok konuya değineceğim. Her zaman olduğu gibi severek okuyup Trsohbet sohbet sitemizi takip etmeyi lütfen unutmayalım.
Bu güzel makalemize Balıkesir şehrimizin nüfusu konusu İle başlıyorum. Tam sayı 1.250.610 olmaktadır. Ve bu sayı bir önceki yıldan yukarıya doğru artış göstermiştir. Bu nüfusun 625.527’si beylerden,625.083’ü de hanımlardan oluşmaktadır. Yüzdelik bir pay İle hesaplarsak %50.02’lik Kısımı beyefendiler,%49.98’i de hanımefendilerdir.
Ben şahsen daha önce hiç Balıkesir’e gitmedim, sadece belgesellerden coğrafya tarih kitaplarından ve İnsanlardan duyduğum kadar bilmekteyim. Balıkesir’i anlatırken sürçülisan edersem şimdiden affola, Balıkesir ilimizde gezilecek yerler olarak “Tarihi yapılar, kaz dağı, müzeler ,doğal güzellikleri ve mesire yerleri vardır. Eğer bir gün gitmek isterseniz, tabii bana da nasip olur inşallah, Marmara Bölgesi ’nin önemli bir kenti olan Balıkesir’e kara, hava, demir ve deniz yolu ile ulaşım sağlayabiliriz. Bir de görülmesi gerekli yerleri var, gittiğinizde mutlaka görün ; Karesi (Kara İsa Bey’i) Türbesini, Zağnos Paşa Camiini, Şadırvanı ve Saat Kulesini görmeden dönmeyin.
Balıkesir ilimizde tarımsal faaliyetler topraktan gıda sanayiine kadar çok geniş sınırları kapsamaktadır. Bu ilimizin sahil kesimi balıkçılık, zeytinlik ve bağcılık ile uğraşmaktadır. Daha iç kısımlarında ise ; Hayvancılık, ormancılık, toprak mahsulleri faaliyet göstermektedir. Balıkesir ilimize bağlı bazı ilçelerimiz. Ayvalık ,Balya ,Erdek, Gönen sadece bazılarıdır .Balıkesir’de Akdeniz ikliminin yanı sıra zaman zaman Karadeniz iklimi ve karasal bir film de iklimde baş göstermektedir. Ege kıyılarında yazları sıcak ve kurak kışları ise yağışlı olur. Balıkesir’de turizm de çok önemli olduğu için turizm koruması altında tarihi mirasları vardır. Buna örnek verecek olursak, “millî Park olarak ayrılmaktadır”. Balıkesir’den bahsetmişken Atatürk es geçmek olmaz diye düşünüyorum, Çünkü tam yedi kez Balıkesir ilimize ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Atatürk’ün Balıkesir hutbesi, hala hatırlanmaktadır.
Tarihimize göre Balıkesir adını Bizans imparatorunun Hadrianus’un av partilerinde kullanmak için yaptırdığı Paleo Kastro eski hasır sözünden kaynaklı sebeplerden ötürü almaktadır. Daha sonraki zamanlarda ise bu isim ve bu konu rivayet olarak tarihe geçmiştir. Bu rivayetlerden birisi de “Balıkesir adı daha çok bal, balık, kesir ve hisar kelimeleri üzerinde yapılan oynamalarla izah edilmektedir. ” Ve bazı tarih ve coğrafya kitaplarında Balıkesir, Balıkesir’in yerinde “Balak Hisar” veya “Balık Hisar” yazılır.1923 yılında, bir kanunla Karesi deyimi kaldırılarak “Balıkesir” sözü aynı zamanda Vilayetin de adı oldu.Ve sonrasında İzmir’in işgalinden bir gün sonra 16 Mayıs 1919 gelen iş gel haberi büyük bir kargaşaya yol açmıştır. Balıkesir geçmişinde rivayetlerle dolu bir ilimizdir.
Balıkesir şehrimizin yöresel oyunları arasında halk oyunları yer almaktadır bunlara örnek vermemiz gerekiyorsa ; Harmandalı, İkili Güvende, Toplu Güvende, Bengi gibi oyunlardır. Çok kendine özgü yapısıyla muhteşem bir Balıkesir insanı vardır O kadar şahanelerdir ki, kaldırım yerine caddede yolda yürümeyi tercih eder. Bu yürüyüş sonrası eğlenceli diyaloglara sebep olurlar. Kendilerini özel konuşma tarzıyla da dikkatlerimizi çekmektedirler. Bu güzel insanların yemek kültürü ve lezzeti de sıra dışı, efsanedir. Yöresel yemeklerine örnek vermek gerekirse ;Börülce, Tirit, Manav tarhanası, Saçaklı mantı, Zerde, Höşmerim, Düğün çorbasıdır. Değişik tatları denemeyi seviyorsanız. Mutlaka bu tatlıları, deneyin Ya da yerinde yiyin, şimdiden afiyet olsun.
Ülkemizde Yer edinmiş Balıkesir ilinin bir çok güzelliklerinden, tatlı insanlarından bahsettik.Sıra Balıkesir sohbet odalarına geldi.Balıkesir sohbet Odalarında sizler de sohbet, muhabbet edebilmek istiyorsanız.Yapmanız gereken şeyler çok basit, kendinize uygun bir rumuz seçerek http://www.trsohbet.net sohbet platformumuza bağlanıp,anında bizler ile yazılı chat yaparak sohbet edebilir.Yeni dostluklar kurabilirsiniz.Siz bir telefon kadar yakınız lütfen unutmayın ve sohbet sitemizi ziyaret ederek, Sizde ailemizden birisi olun.Hepinizi Sitemize bekleriz.
0 notes
Text
Balıkesir Ayvalık’ta bayram hazırlığı
https://pazaryerigundem.com/haber/177371/balikesir-ayvalikta-bayram-hazirligi/
Balıkesir Ayvalık’ta bayram hazırlığı
Ayvalık Belediyesi, yaklaşan Kurban Bayramı öncesi ibadethanelerdeki temizlik çalışmalarına hız verdi. Ekipler, camilerin minberinden, kapı, penceresine ve halılarına kadar baştan sona titiz bir şekilde temizliğini gerçekleştiriyor.
BALIKESİR (İGFA) – Ayvalık’ta yaşayan vatandaşların hijyenik ve sağlıklı bir ortamda ibadetlerini yerine getirebilmeleri için en ufak bir detayı bile gözden kaçırmayan ekipler; 16 Haziran Pazar günü başlayacak olan Kurban Bayramı öncesi, Sakarya, Çınarlı, Saatli, Hayrettin Paşa, Çamlık, Altınova Hacı Bayram, Şehitler, Cunda (Alibey) Adası Hamideyi olmak üzere tüm camilerde detaylı temizlik çalışması yapıldı.
Öte yandan Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, her Kurban Bayramı’nda olduğu gibi hayırseverlerin kurban bağışlarını ihtiyaç sahibi vatandaşlara sıcak yemek olarak ulaştırmak için aşevi aracılığıyla bu yıl da dayanışma başlattıklarını duyurdu.
Ayvalık Belediyesi’nin Kurban Bayramı bağışlarının en doğru şekilde amacına ulaşması ve yerini bulması için her yıl hayırseverlere çağrı yaptıklarını hatırlatan Başkan Ergin, “Hayırseverlerin bağışları, ihtiyaçlı ailelerin sofrasına sıcak yemek ikramı olarak ulaştırılacak. Kurban bağışı yapan hayırseverler bağışlarının gerçek ihtiyaç sahiplerini gittiğinden emin olacak. Yüzlerce dar gelirli aile çocukları ve yakınlarıyla birlikte bayram sofrasında buluşmanın huzurunu, keyfini ve mutluluğunu yaşayacak” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Tarımı Amerika’ya Kimler Teslim Etti? (3)
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/tarimi-amerikaya-kimler-teslim-etti-3/
5. ÖNCE BAŞBAKAN SONRA CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL
Süleyman Demirel’in “özelleştirme” adı altında sattığı vatanın varlıklarının bir bölümü şöyle:
Demirel, özellikle şeker pancarı üreten Türk çiftçisine parasal destek sağlamak amacıyla kurulmuş olan Şekerbank’ı sattı.
Tarım, nakliyat ve işyeri sigorta hizmetleri veren Şeker Sigorta’yı Amerikalılara sattı.
Türk tarımının ihtiyaçlarının başında gelen traktör üretimi yapan Türk Traktör‘ü İtalyanlara sattı.
Çukurova Yem Sanayi‘yi ve Tavşanlı Yem Sanayi’yi sattı.
Salça, hazır yemek, konserve ürünleri, makarna, süt ve süt ürünleri üreten Tat Konserve’yi sattı.
Çay üreticilerine parasal destek sağlamak amacıyla kurulmuş bir banka olan Çaybank’ı sattı.
Günde 220 bin ekmek üreten Ankara Halk Ekmek’i sattı.
Türkiye’nin ilk ulusal süpermarket zinciri olan GİMA’yı sattı. Sonraları Fransız şirket Carrefour bunların sahibi oldu.
Tüpgaz, otogaz, dökme gaz, LPG ve LNG üreten güçlü kuruluş İpragaz’ı Fransızlara sattı.
SEK İzmir-Tire Süt Toplama Merkezi’ni ve Çatalca Süt Toplama Merkezi’ni sattı.
Süt Endüstri A.Ş. ile Yem Sanayi A.Ş.’nin toplam 30 gayrimenkulünü ve işletmesini sattı.
Çukurova Elektrik Üretim-İletim-Dağıtım tesislerini ve Kepez Elektrik’i sattı.
Sümerbank’ın 291 mağazasını, 40 adet arsasını ve 4 şirketteki hisselerini sattı.
Şu yörelerdeki 11 çimento fabrikasını sattı: Gaziantep, İskenderun, Trabzon, Şanlıurfa, Bartın, Denizli, Çorum, Sivas, Niğde, Ladik ve Aşkale.
Süleyman Demirel’in sattığı vatan varlıklarının çok uzun olan listesinin devamını görmek istiyorsanız “Vatanı Satanlar” hitabını okumanızı öneririm.
6. BAŞBAKAN TANSU ÇİLLER
Tansu Çiller’in sattığı vatan varlıklarının listesi çok uzundur. Ben burada, yalnız tarım ve gıda sektörlerinden bazılarını paylaşıyorum:
Tansu Çiller, şu yörelerdeki toplam 27 yem fabrikasını sattı: İstanbul, Sivas, Bandırma, Kars, Samsun, Bursa, Çankırı, Elazığ, Uşak, Konya, Erzurum, Siirt, Diyarbakır, Tunceli, Van, Kırklareli, Muş, Çaycuma, Adıyaman, Korkuteli, Acıpayam, Göksu, Yatağan, Kızıltepe, Adapazarı, Tatvan ve Hilvan.
Çiller, şu yörelerdeki toplam 28 SEK Süt ve Süt Mamulleri işletmelerini sattı: Adana, Amasya, Afyon, Çankırı, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Trabzon, Sinop, Balıkesir, Burdur, İzmir, Muş, Sivas, Bolu, Çorum, Elazığ, İstanbul, Tunceli, Bayburt, Çan, Havsa, Siverek, Yatağan, Yüksekova, Solaklı, Lalahan ve Adilcevaz.
Çiller, şu yörelerde toplam 12 Et ve Balık Kurumu (EBK) kombinalarını sattı: Ankara, Afyon, Malatya, Kars, Elazığ, Şanlıurfa, Bursa, Kastamonu, Ağrı, Suluova, Tatvan ve Bayburt.
Çiller, şu yörelerde toplam 7 Orman Ürünleri Sanayi işletmesini sattı: Ayancık, Devrek, Düzce, Vezirköprü, Pazarköy, Bafra ve Antalya.
Tansu Çiller’in sattığı vatan varlıklarının çok uzun listesini görmek isterseniz “Vatanı Satanlar” kitabına bakmanızı öneririm.
Tansu Çiller, eşiyle birlikte yürüttükleri türlü işler nedeniyle bazı çevrelerce “Yalı Çetesi” olarak adlandırıldı.
Tansu Çiller ve eşinin yalnız Türkiye’de değil, Amerika’da da çok sayıda mal ve mülkleri vardı.
7. BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN
Necmettin Erbakan’ın sattığı vatan varlıklarından sadece birkaçını paylaşıyorum:
Hopa Limanı, Tekirdağ Limanı, Giresun Limanı, Ordu Limanı ve Sinop Limanı’nı sattı.
Gümüşhane Çimento Fabrikası ve Ergani Çimento Fabrikası’nı sattı.
Anadolu Bankası ve Demirbank’ı sattı.
Etibank Elazığ Sodyum Bikarbonat İşletmesi ve 21 arsasını sattı.
ÇEMAŞ Döküm Sanayi’ni sattı.
Petlas Lastik Fabrikası’nı sattı.
Necmettin Erbakan öldüğünde çocuklarına çok büyük bir miras bıraktı. Miras bölüşümünde üç kardeş kavgaya tutuştular, konu mahkemelik oldu.
Hiç ticaretle uğraşmamış olduğu halde Necmettin Erbakan’ın bu büyük serveti nasıl elde etmiş olduğu sorusu çok soruldu. Necmettin Erbakan’ın en yakınlarından biri olan Şevket Kazan bile bu soruya cevap veremedi. Avukat Şevket Kazan, Erbakan hükümetinde adalet bakanlığı yaptı.
Değerli Dostlar,
Türk tarımını Amerika’ya teslim edenler zincirinin diğer halkalarını tanıtmaya devam edeceğim…
Yılmaz Dikbaş
0532 233 31 52
0 notes
Photo
Elifnur&Osman çiftine mutluluklar onlar erdi muradına biz sıradaki çiftimizi bekliyoruz 💍💍💍 #gradocake #balıkesir #pasta #cake #food #tatlı #yemek #yummy #turkey #sunum #butikpasta #instagood #kurabiye #cafe #instagram #lezzet #doğumgünü #çikolata #kek #kahve #love #delicious #foodie #coffee #börek #instafood #mutfak @unalkula (Balıkesir) https://www.instagram.com/p/ChKmyfSNk2f/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#gradocake#balıkesir#pasta#cake#food#tatlı#yemek#yummy#turkey#sunum#butikpasta#instagood#kurabiye#cafe#instagram#lezzet#doğumgünü#çikolata#kek#kahve#love#delicious#foodie#coffee#börek#instafood#mutfak
0 notes