#Bak işte akşam oldu
Explore tagged Tumblr posts
iks4141 · 14 days ago
Text
Ben süt mavilerde umarken günü aykırı sularda akşam oluyor
2 notes · View notes
uzerindesurtuneceginsertlik · 9 months ago
Text
İş ortağım
Her şey çalıştığım iş yerinde Erdal adında yeni evli bir arkadaşın işe girmesiyle başladı. Erdal benden iki yaş büyüktü. Ara sıra işyerine gelen karısıyla da tanıştırdı beni… 
Gül benimle aynı yaştaydı. Güzel, seksi, yuvarlacık hatlarıyla, uzun bacaklarına güvenerek giydiği mini etekleriyle harika bir kadındı. Gerek Gül, gerek Erdal ile kısa sürede samimiyetimiz arttı, kafalarımız uyuyordu. Her konuda rahatça konuşabiliyorduk, zevklerimiz hemen hemen aynıydı.
Aramızdaki ilişki koyulaşıp ilerledikçe, kanka konumuna yükselen arkadaşlığımız derinleştikçe Erdal'ın garip bir huyu olduğunu öğrendim zamanla... İş yerindeki kadınlarla ilgili geyik muhabbetleri yaparken listeye karısını da ilave etmeye başladı. Bana sürekli karısıyla olan yatak odası ilişkilerini anlatıyordu. 
"Kanka, benim karı çok azgın!" dedi bir gün… 
"Eve girer girmez üstüme atladı!" diyordu benden hiç çekinmeden… Zamanla daha çok ayrıntı vermeye başladı,
"Şu pozisyonda siktim!" , "Şöyle soktum!" , "Böyle inledi!" , "Kasıla kasıla orgazm oldu!" gibi sözlerini sık sık duyar oldum.
"Karım doymak bilmiyor kanka..! Yatakta çok yoruyor beni…" gibi sürekli karısıyla nasıl seks yaptığını anlatması ilk başlarda bana tuhaf gelse de, sonradan bunları anlatmasını bekler oldum. Sonunda bir sohbet sırasında,
"Kanka, bak sana ne göstericem. Ama ölümü gör, aramızda kalacak." diyerek telefonunu uzattı bana… 
Merakla alıp baktım, çırılçıplak bir kadın, yatakta poz vermiş, yüzü görünmüyor. Vücut yapısından bir şeyler tahmin ediyordum ama yine de buna cesaret edeceğini zannetmemiştim.
“Nasıl? Güzel değil mi?” diye sordu. Resmi büyütüp büyütüp bakıyordum kadının her yerini iyice inceledim. İri memeler, tertemiz kaymak gibi amı, her şeyi meydandaydı. 
“Of, kanka… Harika bir kadın… Tam sikilecek pozisyonda poz vermiş. Her yeri mükemmel, taş gibi… Ne amcık vardır bunda…” dedim sonunda… Sertleşen sikimi pantolonumun üstünden oğuşturarak zaptetmeye çalışıyordum bir yandan… Gözleri parladı, 
“Kanka, karımın resmi bu… Gül…” dedi heyecanla… Tahmin ettiğim şey gerçekti, karısının çırılçıplak, amı götü meydanda resimlerini gösteriyordu bana… Yine de gözlerime inanamadım. Tekrar tekrar baktım resme… Evet, oydu, karısıydı.
“Gerçekten mi? Erdal, sen baya ilerlettin işi kanka… Gerçekten, Gül mü bu?”
“Evet kanka… Karımın resimleri… Sen doymadın galiba bakmaya… Hem de inanmadın sanki bana… Dur, başka resimler de var. Onları da göstereyim sana…” 
Gösterdi. Diğer resimlerde yüzü de görünüyordu. Her şeyiyle mükemmel bir seks abidesiydi karısı… İçim gitti. Telefonu geriye verdim. 
“İyisin valla Erdal… Ne güzel, sana çırılçıplak poz veren bir karın var. Peki neden bana gösterdin bu resimleri? Bekar adamım, senin yüzünden evde kaç posta otuzbir çektireceksin bana…” 
“Hoşuma gidiyor kanka, elimde değil. Zevk alıyorum. Ne yapayım, ben böyleyim işte… Cuckold olayı acayip tahrik ediyor beni… İstersen sana da atayım Gül'ün resimlerinden… Karımın çıplaklığına, amcığına götüne bakıp otuzbir çekersin. Ne diyorsun buna?” 
“İnanamıyorum kanka…” diyebildim. “Demek karının amını görmemden zevk alıyorsun ha? Peki… Madem istiyorsun, akşam karının resimlerine bakıp bakıp asılırım artık… Yarın söylerim sana, karını hayal ederek kaç posta attığımı…” 
“Off… Karımın amına bakıp otuzbir çekeceksin kanka… Gül'ümü siktiğini hayal edeceksin, sikini okşarken boşalacaksın, döllerin fışkıracak karım için… İnan şu anda benimki taş gibi oldu. Söylemesi bile sertleşmeme yetiyor inan...”
Zamanla Erdal bu olayı iyice ilerletti. Artık karısıyla seks yaparken fotoğraflar ve videolar çekip bana gösteriyordu. Karısına sakso çektirirken... Gül'ü altına almış, iki büklüm yapmış vaziyette sikerken... Seksi iç çamaşırları giymiş veya çırılçıplakken… 
Bir erkeği tahrik edip sikini kaldırabilecek, şehvetten delirtebilecek bir sürü fotoğraf ve videolar... 
“Nasıl poz veriyor sana böyle?” dedim bir gün, öyle pozisyonlarda çekmiş ki kendilerini… Uzaktan, yakın plan amına girerken, götünü sikerken… “Çoğu kadın bacaklarını bile göstermez, senin Gül hiç çekinmiyor bakıyorum.” 
“Sana söylüyorum, inanmıyorsun kanka… Benim karım azgın diyorum. Hoşuna gidiyor böyle pozlar vermek, o da teşhircilikten, çırılçıplak poz vermekten zevk alıyor. Gündüz ben evde yokken sikiş resimlerimize bakıp kendini okşuyormuş.”
Erdal'ın karısı Gül dediğim gibi genç, güzel, taş gibi, çok seksi, biraz zayıf, bembeyaz teni olan biri, ama özellikle tahrik edici olan sesiydi. Konuşmasını duymak bile resmen insanın sikini kaldırmaya yetiyordu. 
Fotoğraflara ve videolara bakarken, karısıyla çırılçıplak sikişen Erdal'ın sikinin küçük bir şey olduğunu görmüştüm. Artık benim bütün odağım Gül olmuştu. Fırsat buldukça Erdal'la sohbet etmek ve bir şeyler içmek için bahane uyduruyor, sık sık onlara gidiyordum. 
Resimlerinden ve videolarından o kaymak gibi amcığının her ayrıntısını bildiğim, sakso çekerken kocasının küçük sikini boylu boyunca kavrayışını, o narin dudakların hırsla emişini, orgazm olurken attığı zevk çığlıklarını bildiğim kadına hasta oluyordum. Karşımda hanım hanımcık oturan bu azgın kadının hep yakınında olmak istiyordum... 
Erdal da anlıyordu elbette… Evlerinden neden çıkmadığımı, sık sık neden bir bahane uydurup onlara damladığımı gavur gibi biliyordu. Pek şikayetçi de sayılmazdı, hatta kendisi çağırıyordu evlerine… 
Karısı karşımda otururken açılan eteğinden sergilediği güzel bacaklarına bakarken dalıyordum bazen… Başımı çevirdiğimde kocasının gülerek beni izlediğini görüyordum. Gül içeriye gittiğinde bana dönüyor,
“Karımın çıplak resimlerine bakmak kesmedi galiba kanka… Gözünü ayıramadın bacaklarından… Bir şey görebildin mi bari, külodunu gösterdi mi sana?” diyerek kahkahayı basıyordu pezevenk… Gülmesini duyan karısı yanımıza gelirken cümlenin sonunu yakalıyordu,
“Neye gülüyorsunuz bakayım siz? Kim külodunu göstermiş?” 
“Aşkım, bu benim abaza kankam var ya… Bugün muhasebedeki mini etekli kızın külodunu görücem diye deli oldu da… Ona gülüyorduk.” diye geçiştirdi… 
“Aman ne meraklısınız bacak görmeye… Ondaki bacak bende de var aşkım…” diyerek mini eteğini biraz daha yukarı çekip bacaklarını gösterdi bize… İkisi de birbirinden çılgındı bu karı kocanın…
İki ay önce ev sahibim kiramı aşırı yükseltmişti ve ben kirası daha uygun başka bir kiralık ev arıyordum. Bir gün Erdal karşılarındaki dairenin boşaldığını, kirasının da uygun olduğunu, kaçırmamamı söyleyince hemen tuttum ve oraya taşındım. 
Artık karşılıklı dairelerde, hep birlikte yaşıyor gibi olmuştuk. Fırsat buldukça akşam yemeklerini beraber yiyor, içiyor, televizyondan dizi, film izliyor, beraber bolca zaman geçiriyorduk. Tabii ben sürekli Gül'ü dikizliyor, adeta gözlerimle sikiyordum. 
İlerleyen haftalarda birbirimize iyice kaynaşmış ve bunun neticesinde Gül ile iyice samimi olmuştum. Artık yanımda iyice rahatlamıştı. Kısa ve açık şeyler giymeyi seviyordu zaten, artık benden hiç çekinmiyordu. Erdal ara sıra takılıyordu karısına,
“Aşkım, biraz daha kısa giy istersen, kankam iyi göremiyor bacaklarını…” diyerek gülüyordu. Benim yüzüm kızarırken karısı aldırmıyor,
“Ne diyorsun sen aşkım?” diyerek gülüyordu.
“Ne bu kızım, bu kadar mini etek giymişsin. Üstün başka alem, memelerin yarısı meydanda… Çocuğun canı çekecek seni göre göre… Bekar adama otuzbir mi çektireceksin akşam akşam…” Karı koca kahkahayı patlatıyor, ben de biraz utanmış, biraz şaşkın vaziyette gülmeye, onlara katılmaya çalışıyordum.
O bembeyaz güneş görmemiş teni canlı canlı gözlerimin önündeydi. Bazen el şakası bahanesiyle dokunuyordum ve teninin o tazeliği, pürüzsüzlüğü beni kendimden geçiriyordu. 
Bir hafta sonu onlarda akşam yemeği yedik. Yemeğin üstüne de Erdal'ın açtığı viskiden içtiğimiz birkaç duble ile gece yarısını etmiştik. Televizyonda film izlerken içim geçmiş ve kanepede uyuklamışım. Erdal'ın beni dürtmesiyle uyandım, gözlerimi açıp bakındım. Gül yoktu yanımızda... Erdal, 
“Kanka, miskin miskin uyuma, biraz hareket edelim.” Uykum açılmıştı bile, bu deli herif ne planlıyordu acaba? Doğrulup merakla yüzüne baktım, 
“Gül yine azdı, ille de sik beni diye tutturdu. Ben birazdan karımı sikicem. Yatak odasında beni bekliyor. Kapıyı aralık bırakayım, istersen sen de gizlice bizi sikişirken izlersin!” dedi. 
Bir yandan da pis pis sırıtıyordu. Gerçekten tuhaf bir insandı bu Erdal... Benim bir şey dememe fırsat vermeden karanlıkta süzüldü gitti yatak odasına... Böyle bir şey yapmasını beklemem lazımdı aslında… Karısıyla sikişirken videolarını çeken, benimle paylaşan kocadan her şey beklenirdi. 
Biraz sonra içerden belli belirsiz fısıltı ve şapırtı sesleri gelmeye başladı. Yavaşça yatak odasının önüne gittim. İçerisi gece lambasının loş kırmızı ışığıyla aydınlanıyordu, ama Gül'ün çıplak beyaz teni ay gibi parlıyordu. 
Yatağın önündeydi karı koca... Gül ayakta duran Erdal'ın önüne diz çökmüş, benimkinin yarısı kadar büyüklükte olan sikini iştahla yalıyordu. Sikim bir anda kalkmıştı onu öyle görünce... 
Gül bir süre Erdal'ın sikini yalayıp emdi. Sonunda Erdal karısını ayağa kaldırıp dudaklarına yumuldu. Deli gibi, hırsla, şehvetle öpüşüyorlardı. Erdal Gül'ün dolgun dudaklarını öpüp emerken, elleriyle de götünü avuçluyordu. Onları böyle izlemek kafamı allak bullak etmiş, sikim kazık gibi olmuştu. 
Erdal, ayağa kaldırdığı Gül'ün arkasına geçip çömeldi. Yüzünü Gül'ün götünün yanakları arasına soktuğunda, Gül çıldıracak gibi oldu ve 
“Ohhhhh!” diye inledi, sonra da yalvarırcasına, “Yala hadi beni! Hadi yala, ne olursun...” demeye başladı. 
Erdal Gül'ün götünün yanaklarını iki eliyle iyice ayırıp ağzını amına yapıştırmış, şapırtılı sesler çıkararak amını götünü yalıyordu. Gül ise gözleri kaymış, Erdal'ın götünün yanaklarına yaptığı destekle ayakta durabiliyordu. 
Biraz daha yaladıktan sonra Erdal ayağa kalktı, yüzü Gül'ün zevk sıvılarıyla iyice ıslanmış, parlıyordu. Gül yatağa sırt üstü uzanırken, Erdal sinsi bir bakış attı kapıya, beni görünce sırıtarak göz kırptı. 
Gerçekten deliydi bu Erdal ve beni de kendine uydurmuştu. Ben de pantolonumu indirip zonklayan sikimi serbest bıraktım ve tekrar içeriyi izlemeye başladım. 
Erdal, zevkten iyice ıslanmış olan Gül'ün amının girişine dayamıştı sikini. İyice kendinden geçmiş olan Gül iki eliyle Erdal'ı belinden asılarak içine istiyordu, ama Erdal sikini sürekli yukarı aşağı sürtüp Gül'ü delirttikçe delirtiyordu. 
“Hadi aşkım sok içime sikini, hadi yar beni!” deyince sonunda Erdal var gücüyle bastırdı. 
“Ohhhhh!” diye bir inleme koptu Gül'den. Erdal'ın sikini amında hissetmekten müthiş bir zevk aldığını görebiliyordum saklandığım yerden. Gül Erdal'ın boynuna sarılıp dudaklarına hırsla yumuldu. 
Erdal belini oynatmaya, yavaşça pompalamaya başladı. Gül'ün zevkten gözleri kaymış, bacaklarını Erdal'ın beline dolamış vaziyetteydi. Dudaklarını ısırarak amına girip çıkan sikin verdiği zevkle inliyordu. Erdal da, 
“Aşkım... Güzel amcıklım benim... Dar amcıklı orospum benim!” diyerek var gücüyle Gül'ün kaymak gibi amını sikiyordu.
Elimi tükürükleyip kayganlaşan parmaklarımla sikimi sıvazlamaya başladım. Manyak herif, benim onları izlediğimi bilerek, beni delirtmek, daha çok tahrik etmek için konuşuyordu böyle, emindim buna…
Dakikalarca sürdü bu sahne... Hırsla, vahşice sikişiyorlardı. Gül bacaklarını Erdal'ın bacaklarına sarmıştı şimdi. Kocasının acımasız köklemelerine zevk çığlıkları ile karşılık veriyor, dudakları titriyor, iki eliyle Erdal'ın belini tutmuş, amına daha çok köklemesini istiyordu. 
“Ohhhh!” diye bir çığlık kopardı Gül, sonra da, “Dayanamıyorum... Geliyorumm kocacım..." diye kıvrandı. Erdal da ona homurtularıyla eşlik ediyordu. 
Ve birden o videolarında defalarca izlediğim Gül'ün kasılması başladı. Amının o anda Erdal'ın sikini sağdığına emindim. Zaten Erdal da daha fazla dayanamadı ve var gücüyle son bir kez altında çırpınmakta olan Gül'ün amına kökleyip kasılmaya başladı. Erdal da boşalmıştı. 
Manzara mükemmeldi. Hayvanlar gibi sikişen bu çifti izlerken otuzbir çekerek deli gibi asılıyordum. Gül'ün o pürüzsüz amının kenarından dışarıya taşan zevk sıvıları ve kocasının dölleri kendimden geçmeme yetmişti. Hiç boşalmadığım kadar boşalıyordum avucuma. 
Döllerimi yerlere damlatmamaya özen göstererek banyoya gidip temizlendim. Geri geldiğimde içeriye bir bakış attım, çırılçıplak ve sarmaş dolaş uykuya dalmışlardı. Bir süre yatakta yatan şehvetli ve isterik kadının çıplak, bembeyaz tenli bedenine baktım. 
Daha az önce boşalmama rağmen sikim taş gibi olmuştu. Ama yapacak bir şeyim yoktu. İçeri dalıp Gül'ü pezevenk kocasının yanında sikmeyi düşündüm bir an, ama sonra vaz geçtim. 
Ne tepki vereceğini bilemezdim. Kocasıyla aynı şeyleri düşünmüyor olabilirdi Gül…Ben de geri salona döndüm. Artık kafama koymuştum, bir yolunu bulup Gül'ü sikmem lazımdı... 
Ertesi gün birlikte kahvaltı yaptıktan sonra, Erdal Gül'e çaktırmadan benimle konuşmak istediğini söyledi. Benim eve geçip birer bira açtık ve anlatmaya başladı. 
“Biliyorsun, daha önce sana söylemiştim. Uzun zamandan beri Cuckold olayına ilgi duyuyorum. Bu olay beni aşırı derecede tahrik ediyor kanka… Adeta deliriyorum.” 
“Biliyorum sapık herif… Dün gece de harikaydınız, çok güzel siktin karını… Siz yatakta, ben de kapının önünde boşaldım.” diyerek güldüm. 
“Her zamanki halimiz arkadaşım. İnan hep böyle bu kadın… Delirtiyor beni sikişirken… Hele dün gece senin bizi sevişirken izlediğini, otuzbir çektiğini bilmek de zevkimi ikiye katladı.” 
“Eee, kanka? Şimdi benden ne istiyorsun? Bu kadar önemli olan ne?” dedim. Yüzüme baktı Erdal... Söylesem mi söylemesem mi diyordu, çok belliydi. Sonunda, 
“Kanka, bunu çok düşündüm inan… Artık bu cuckold işini bir adım daha öteye taşımak istiyorum.”
“Nasıl yani?” Derin bir soluk alıp derdini döküverdi bir anda,
“Nasıl var mı işte kanka… Ben… Ben senin karımı sikmeni istiyorum… Ama ben de izleyeceğim siz sevişirken… Gizlice… Sen karımı sikerken ben bir şekilde röntgenleyeceğim sizi…” 
Doğrusu hiç şaşırmadım buna… Zaten karısını sikmek için fırsat kollamaya başlamıştım. Bir punduna getirip sikmeliydim o seksi kadını… Şimdi bunu bizzat kocasından teklif olarak duyunca ağzım kulaklarımda kabul ettim elbette… 
“Ama ufak bir sıkıntı var kanka... Karımın bu konulardan haberi olmasını istemiyorum. Gül, seninle sevişirken kocasını aldattığını, beni boynuzladığını sanmalı... En azından şimdilik... Belki böylesi onun için daha da zevkli olur aslında… Adrenalin patlaması yaşar.” 
“Peki, karın kabul edecek mi bunu?”
“Ben elimden geldiğince seni Gül'e anlattım, her fırsatta methettim. Gül de zaten seni çok seviyor, beğeniyor seni...” 
“Vay anasını kanka… Desene işimiz pek zor değil öyleyse…”
Erdal ile oturup iyi bir plan yaptık. Öncelikle Erdal yorgun, hasta ve keyifsiz olduğunu söyleyip Gül'e bir hafta hiç dokunmayacaktı. Her gün, her gece sikişmeye alışmış karısını duvara tırmanır hale getirip, sonra da öylece bırakacak, memlekete gidecekti. 
Öyle de oldu. Bir hafta sonra Erdal memlekete gidiyorum diyerek benim eve geldi saklandı. Planımıza göre ben de o gün akşam yemeklik malzemeleri alıp, Gül ile birlikte yemek için kapısını çaldım. 
Gül kapıyı açtı ve beni içeri davet etti. Üzerinde göğüslerini belli eden beyaz ince bir tişört vardı. Altında ise siyah renkte tayt vardı. Eli yüzü kıpkırmızıydı, sanki ateşi varmış gibiydi. 
Onu biraz tanıyorsam, amını parmakladığı resimlerini, kocasıyla sikiştiği videolarını gördüğüm, kocasının altında sikişirken canlı izlediğim kadın, ben kapıyı çaldığımda kesin mastürbasyon yapıyordu. 
Erdal bir haftadır karısına elini sürmemişti ve kalıbımı basarım, Gül kesin azgınlıktan delirmek üzereydi. 
Birlikte mutfağa geçtik. Ona güzel bir yemek hazırlayacağımı söyledim. Yine o sik kaldıran şuh kahkahasını attı ve sonra dilini çıkarıp dudaklarını yalarken, 
“Mmmm, desene bu gün tıka basa doyacağım!” dedi. 
Pembe dilinin etli dudaklarını yaladığını görünce içim eridi birden… İçimden (Doyuracağım seni yavrum... Hem karnını yemeğe, hem amını yarağa doyurucam!) dedim. 
Yemekleri hazırlarken mutfakta bana yardım etti. Arada ona sürtünmeyi ve dokunmayı ihmal etmiyordum. 
Mutfak dardı ve mecburen sürekli birbirimize sürtünmemiz gerekiyordu. Bilerek her seferinde onu önümden geçmeye mecbur bırakıyor ve o güzel götüne önümü bastırıyordum. 
Gül hiç tepki vermiyor, aksine o geçişlerini elinden geldiğince yavaşlatıyordu. Gerçekten iyice kızışmıştı, benim birşey yapmama gerek kalmadan o üzerime atlayacaktı anlaşılan… 
Yemeği masaya servis ederken gecenin biraz daha ısınması için getirdiğim viskiyi de masaya koydum. Bunu yapmamı Erdal istemiş, içkinin onu daha da isterik bir orospuya çevirdiğini söylemişti. Erdal ile içerken bazen Gül bize eşlik ederdi zaten. 
Küçük yemek masasında çok yakın oturmuştuk, bacaklarımız birbirlerine değiyordu. Sikim kazık gibi olmuştu. Gül viskinin verdiği gevşemeyle bacaklarımı okşamaya başlamıştı. Hiç konuşmuyor, sadece birbirimizi süzüyorduk. 
Aklımdan onun Erdal ile sikişirken çıkardığı inleme sesleri ve orgazm kasılmaları geçiyordu. Ve bu gece o güzelliğin tadına bakma fırsatını bana bizzat kocası olacak pezevenk sunmuştu. 
Ama işi dayanabildiğim kadar uzatmak ve Gül'ü adeta kudurtmak istiyordum. Ne kadar azdırırsam o kadar ateşli sevişeceğini biliyordum. 
Yemekten sonra yine elimden geldiğince götüne sürtünerek gelip geçtim. Artık viski onu iyice gevşetmiş, bilerek gelip önümde oyalanır olmuştu. Götünün o sıcaklığını ince taytının üzerinden hissedebiliyordum. O da götünü iyice bana yaslayıp adeta sikimi içine davet ediyordu. 
Artık iş o kadar uzamaya başladı ki, nerdeyse boşalacaktım. Neyse ki mutfaktaki işimiz bitmişti, ama ikimizde de artık film koptu kopacaktı. Ben lavaboya giderken, Gül de terlediğini ve üzerini değiştirmesi gerektiğini söyleyip kendini yatak odasına zor atmıştı. 
Ben ondan önce lavabodan çıkıp mutfağa geçtim, ikimize birer kadeh daha viski hazırlayıp salona geçtim. Artık son noktayı koymanın vakti gelmişti. Biraz sonra Gül de salona gelince dilimi yutacaktım. 
Göğüslerinin büyüklüğünü meydana çıkaran minik bir gecelik giymişti. Gecelik tam olarak erotik iç çamaşırı sayılmazdı. Ama ancak kendi kocasının yanında, yatak odasında giyilebilirdi. Başka bir yerde, yabancı bir erkeğin yanında giyilecek bir giysi değildi. 
Gül'ün yüzünde de heyecan ve karışık duygular belirmişti. Şeffaf gecelik kumaşından minicik tanga külodunu görebiliyordum. Geceliğin boyu o tanga külodun hemen altında bitiyordu zaten, kısacıktı. 
Sütyen yoktu içinde. Meme uçlarının pembemsi koyuluğu ve kabarıklığı belli oluyordu. Gözlerimi ince geceliğin altında sergilenen hazinelerine diktim. Gülümseyerek, 
“Gül… Geceliğin çok seksiymiş!” dedim. 
“Sen yabancı sayılmazsın canım... İyice sıcak bastı!” dedi. 
Gerçekten beni istiyordu, onu sikmemi istiyordu. İncecik şeffaf kısa geceliği bütün güzelliğini meydana çıkarmıştı, uzun ve çıplak bacaklarını, güzel götünü zor kapatıyordu. 
Eline içkisini tutuşturdum. Hemen çaprazıma oturdu. Otururken özenle geceliğinin eteğinin sıyrılmasına dikkat etti. Bacak bacak üstüne atmıştı. Götünün bir yanağına kadar görünse de o beni delirten tazecik şeftalisini bacakları kapatmaktaydı. 
Sohbet havadan sudandı, ama odanın havası seks yüklüydü. Tıpkı hayvanların çiftleşmeden önce yaptığı gibi birbirimizi tava getirmeye çalışıyorduk. 
Bacak bacak üstüne atmışken vazgeçti, bacağını indirip sürekli hareket ettirmeye başladı. Tangasından taşmış amı bir görünüp bir kayboluyordu. Onun gözleri de önümdeki kabarıklıktaydı. Birden kumandaya uzanıp, 
“Hadi film izleyelim!” diyerek televizyonu açtı, sonra da kalkıp salonun ışığını dimerden kısıp geldi, yanıma oturdu. O baştan çıkarıcı kokusu kendimi kaybetmeme sebep olmuştu. Bana dönüp, 
“Ne izleyelim?” dediğinde burunlarımız birbirine değecek kadar yakındı ve birden dudağına yapıştım. 
Öyle iştahla öpüşüyordu ki nerdeyse dilimi kopartacaktı. Dudağına bir ısırık atıp kendimi kurtardım. Erdal'a söz vermiştim, karısını sikerken onun da izlemesini sağlayacaktım. Ama Gül, 
“Seni istiyorum!” dedi. Uzun parmaklarıyla düğmelerini açtığı gömleğimden vücuduma öpücükler kondurup aşağılara iniyordu. Öyle azmış bir hali vardı ki, kendini kaybetmiş gibiydi. Fazla zaman kaybetmeden pantolonum ve boxerimden de kurtulmuştu. 
“Offf, ne kadar büyük sikin! Erdal'ın siki bunun yarısı kadar…” diyerek yirmi santimlik sikimi eline almış, gözleri parlayarak inceliyor, sikimin başına küçük öpücükler konduruyordu. 
Ayağa kalktım ve üzerimdekileri tamamen çıkardım. Çıplak vücudumu hayranlıkla izleyen Gül'ü de ellerinden tutup ayağa kaldırdım ve tekrar dudaklarına yumuldum. Öpüşürken üzerindeki gecelikten de kurtuldum. Sonra da ondan yatak odasına geçip jartiyer çorap giymesini istedim. 
İstemeye istemeye yatak odasının yolunu tuttu Gül. Ben de o arada benim evde beklemekte olan Erdal'a mesaj atıp gelebileceğini yazdım. 
“Gelebilirsin kanka… Senin azgın karını sikmek üzereyim. Yatak odasına gönderdim. Benim için jartiyer giyecek orospu karın… Biraz sonra yarağı karıcığının kızışmış amcığına geçiricem. Kaçırma istersen, çabuk gel…”
Garip bir duyguydu. Ben arkadaşımın karısını sikecektim ve o gizlice bizi izleyecekti. Bana karısını siktiği videoları izletirken duyduğu heyecanın aynısını yaşıyordum şu anda… Tek farkı Erdal bizi canlı izleyecekti. 
Bu durum beni daha da tahrik ediyordu. Artık sikim zonklamaya başlamıştı ve yatak odasına gidip bir an evvel sikimin sızısını geçirmek istiyordum.
Yatak odasının kapısına geldiğimde, Gül arkası kapıya dönük, siyah dantelli bir jartiyer giyiyordu. Doğrusu çok zevkli kadındı. Üzerindeki son bez parçası olan tangadan da kurtulmuştu. Gece lambasının loş ışığında kabarmış ve ıslaklıkla parlayan amı ve siyah jartiyerin vücuduyla oluşturduğu kontrast çok tahrik ediciydi. 
Onu jartiyerini giyene kadar izledim ve arkadan yaklaşıp o dolgun memelerini bir elimle mıncıklayıp boynuna öpücükler kondurmaya başladım. Elini arkaya atıp sikimi avuçladı ve 
“Mmhhhh!” diye inledi. “Epey kalınmış senin şeyin…” diyerek inledi. 
“Kalındır benim yarak… Sen bir de amcığına soktuğumda gör onu…” diye yanıtladım kulak memesini emerken… 
“Terbiyesiz…” diyerek kikirdedi. “Amıma sokacakmış yarağını…” Kulak memesini emmemden huylanmış, dudaklarımdan, dilimden kaçırmaya çalışıyordu bir yandan da…
Gül'ü yavaşça yatağa sırt üstü uzattım. O da beraberinde beni bacaklarının arasına çekmiş, hırsla boynuma sarılmıştı. Dudaklarıma, boynuma her yerime öpücükler konduruyor, elleri sabırsızca omuzlarımda, kollarımda, sırtımda, belimde dolaşıyordu.
Sikim taş gibi olmuş, hareket ettikçe Gül'ün ıslak amına sürtünüp duruyordu. Dudaklarımı öpmüyor, adeta yiyor, somururcasına emiyordu. Dillerimiz birbirini okşuyordu. Dudaklarımı kurtarıp, 
“Ağzına al yavrum!” diyerek üzerinden kalktım. Doğruldu ve hiç vakit kaybetmeden etli dudaklarını araladı. 
Kalın sikimi ağzına almaya çalışıyordu. E tabii, Erdal'ın minik boy sikine alışkın olduğundan, benim sikimi almakta zorlanıyordu. Kırmızı loş ışıkta Gül'ün açılıp kapanan o narin dudakları harika görünüyordu. 
Birden kapı aralığından bizi izleyen Erdal'ı fark ettim. Benim yönüm kapıya dönüktü, Gül'ün ise sırtı... Erdal sırıtarak, heyecan içinde, gözlerini fal taşı gibi açmış, bizi izliyordu. En küçük bir ayrıntıyı kaçırmak istemiyor gibiydi. Küçük sikini çıkarmış bizi izleyerek sıvazlıyordu. 
Deliydi bu adam... Ben karısını sikmek için fırsat kollamaya başlamışken, o bana karısını kendi elleriyle ikram etmişti. Birazdan onun tazecik, körpe karısının tadına bakacaktım. Var gücümle sikimi onun o narin amına kökleyecek, altımda zevkten bayıltana kadar sikecektim. 
Ve bu imkanı bana kocası olacak pezevenk sağlamıştı. Bunu düşünmek bile beni delirtiyordu. Sikimi karısının ağzına kökledikçe duyulan boğuk sesler, nefessiz kalan karısının çırpınmaları, beni daha da kendimden geçiriyordu.
Gül'ün başını tutup sikimi ağzından çıkardım. Dakikalarca sikimi yalayan ıslak dudaklarına yumuldum. Vahşice öpüşmeye başladık. Tekrardan yatağa uzattım ve memelerini yalayıp aşağıya indim, o ıslanıp kabarmış şeftalisine yumuldum. 
Amcığının tadı, kokusu harikaydı. Amını şapırdatarak yalıyor, akan zevk sularını büyük bir iştahla yutuyordum. Gül kendinden geçmiş, saçlarımı çekiştirip duruyor, bir taraftan da kıvranıyor, 
“Ohhh, çok güzelll, harikaaa!” diye inliyordu. Beni gazladıkça daha bir iştahla yalıyordum. Dilimi amının en dibine kadar sokup orda dolandırıyor ve geri çıkarıyordum. Arkadaşımın karısını resmen dilimle sikiyordum. Biraz sonra o adım gibi bildiğim, artık tanıdığım kasılmaları başladı, orgazm oluyordu. Zevk feryatları eşliğinde beni bacaklarıyla sıkıştırarak dakikalarca kasıldı. 
Neden sonra durulunca ayağa kalktım ve bacaklarının arasındaki yerimi aldım. Gül başını kaldırmış sikime bakıyordu. Biraz önce yalaya yalaya zevk sularını akıttığım amcığına bu kez kol gibi kalın, kavisli sikimi dokundurdum. "
“Ohhhh!” diye bir inleme kopardı, müthiş bir zevk aldığını görebiliyordum. Arkadaşımın karısı altımda onu sikmem için kıvranıyordu. “Hadiii!” diyerek bana ellerini uzatıp üzerine çekmeye çalışıyordu. “Beni mi istiyorsun?” diye sordum. 
“Evet seni istiyorum!” dedi hırsla, ardından şehvet dolu bir sesle, 
“Sikini istiyorum... Beni sikmeni istiyorum!” diye ekledi. Bunları kocasının da dinlediğini bilmek beni çileden çıkartıyordu. 
“Hadi içime sok artık şunu... Sik artık beni... Dayanamıyorum!” diye feryat edip altımda kıvranıyordu azgın kadın... 
Sikimi gövdesinden tutup o ıslak amcığına sürttüm biraz, klitorisine bastıra bastıra ileri geri yaptım. Jartiyerli dizlerinden tutup bacaklarını ikiye ayırdım. Şimdi amı tam anlamıyla önümde serili vaziyetteydi. Yavaş yavaş yüklenmeye başladım çizgi gibi duran tazecik amına... O kadar dardı ki, girmekte zorlanıyordum. Olanca gücümle bastırınca nihayet sikimin başını sokabildim. Kalanını da sokacaktım. Gül, 
“Ahhh, acıyor, acıyor!” diye altımda ciyaklıyor, elleriyle de yüklenmemi engellemeye çalışıyordu. 
Biraz bekledikten sonra sikimin başıyla yavaş yavaş git gel yapmaya başladım. Rahatlaması için kilitorisini okşuyor, eğilip memesine ve dudağına şehvetli öpücükler konduruyordum. 
Sikim Gül'ün amında milim milim ilerliyordu. Zevkten gözleri kaymış, belimi tutan elleri kasılmış vaziyetteydi. Dudaklarını ısırarak içine giren sikime dayanmaya çalışıyordu. Amcığı ateş gibiydi, daracıktı ve tazecikti. Dayanacak gücüm kalmamıştı artık, bir hamlede kalanını kökleyiverdim amına. Kasıklarımız birleşince Gül bir çığlık kopardı, 
“Aaahhhh! Yandııımmm!” diye yankılandı sesi... “Ahhh! Yavaş... Yavaş sik ne olur... Yardın beni... İkiye ayrıldım sanki... İçim yanıyor... Amım yanıyor!” diye feryat ediyordu. 
Üzerine uzanıp iyice altıma aldım, yavaş yavaş gidip gelmeye devam ediyordum. Biraz sonra acının yerini zevk çığlıkları almaya başladı. 
“Ohhhh, devam et aşkım, sik beni, daha hızlı sik!” diye inliyordu. Kocaman sikimi arkadaşımın karısına hırsla sokup çıkarıyordum. Gül bacaklarını açabildiği kadar ikiye ayırmıştı. Ellerini belimde, kaba etlerimde dolaştırıyor, kasılmış bir vaziyette, sürekli inliyor, çığlıklar atıyordu. 
Kendinden iyice geçmiş, gözleri kaymıştı. Teni sıcaktan ve şehvetten kıpkırmızı olmuştu. Yine o defalarca videolardan izlediğim orgazmına ulaşmaya yaklaşmıştı. Bu kez şahane kadın benim altımdaydı. İçindeki benim sikimdi. 
Hırsla sikiyordum, kapıda bizi izlemekte olan kocasına kadın nasıl sikilirmiş göstermek istercesine, sikimi dibine kadar kökleyip çıkarıyordum.  Gül elektrik çarpmış gibi sarsılmaya başladı. Aslında kendimi kasmasam ben de onunla birlikte boşalabilirdim, ama elimden geldiğince ilk sikişimizi uzatmak istiyordum. 
Sikimi dibine kökleyip dudaklarına hırsla yumuldum. Gül orgazm olurken ker tarafı titriyordu. Dakikalarca sürdü titremesi. Titremesi bitip kendine gelince ben de kendimi biraz toparlanmıştım. İçinden çıkıp yana devrildim ve 
“Hadi bakalım Gül hanım, sıra sizde!” dedim. 
“Zevkle beyefendi…” dedi ve şehvetten kaymış gözlerle tebessüm ederek kalkıp üstüme çıktı. 
O koca sikimin kafasını amının girişine hizalayıp yavaş yavaş alçalmaya başladı. İkimiz de yeni bir zevk dalgasının içine giriyorduk. 
Gözlerim kapıya ilişti yeniden. Erdal da çoktan boşalmıştı, inik sikiyle oynayarak karısını nasıl siktiğimi izliyordu. Göz göze gelince, eliyle 'Süper' işareti yapıp memnuniyetini belli etmeyi de ihmal etmedi. 
Artık kasıklarım sızlamaya başlamıştı, ama dayanabildiğim kadar dayanıp Gül yeniden orgazm olurken birlikte gelmeye çabalıyordum. Gül kalın sikimin üstünde yaylanmaya başladı. Ellerini göğsüme dayamış vaziyette, yavaş hareketlerle götünü indirip kaldırıyordu. 
Amcığı sikimi öyle sıkı sarıyordu ki, delirtiyordu beni. Koca sikim bir görünüp bir kayboluyordu, her kaybolduğunda Gül'den bir inleme sesidir yükseliyordu. 
“Ohhh... Çok güzelll...” diye mırıldanıyordu arada, “Başını hissediyorum, yumurtalıklarıma dayandı, en derinlerimi okşuyor sikin...” diyordu... “Harikasın Gül! Aşkım! Çok güzel sikişiyorsun bebeğim!” deyip bu kez sımsıkı beline sarıldım, boynunu, memelerini hırsla öperken, üstten sabitlediğim Gül'e alttan hızlı hızlı köklüyordum şimdi. 
Yine orgazm olmaya yaklaşıyordu. Gözleri kaydı zevkten, inlemeleri sıklaştı, zevk çığlıkları yükselmeye başladı. Orgazmın eşiğindeydi, iyice yükselmiş, gelmek üzereydi tekrar... 
Bir hamlede içinden çıkmadan altıma aldım onu, artık benim de dayanacak gücüm kalmamıştı, transa girmiştim, var gücümle pompalıyordum... Kızarmış, ter ve zevk sıvılarımızla ıslanmış kasıklarımızdan çıkan ses ikimizin homurtusuna eşlik ediyordu. 
“Geliyorum!” dediğimde, 
“İçime gel, korunuyorum!” diye inledi. 
Son gücümle sikimi dibine kadar kökleyip hayvan gibi böğürerek boşalmaya başladım. İlk defa böyle iştahla boşalıyordum! Sanki taşaklarım birbiri ardınca kasılıp içindeki yükleri boşaltıyordu. 
Gül de titreyip kasılmaya, orgazm olmaya başladı. Amı kasılıyor, içindeki sikimi adeta sağıyordu. 
“Ohhh, içimi yakıyor döllerin, hissediyorum, rahmime ulaşıyor döllerin, ohhhh!” diye mırıldanıyordu sürekli… Sonra ikimiz de durulduk. Doğrulup, içinden halen çıkarmadığım ve yavaş yavaş sertliğini kaybeden sikimin olduğu amına baktım. Manzara müthişti. 
Sevgili arkadaşımın karısının sikilmekten kızarmış, açılmış, kaymak gibi amının etrafından süzülen zevk sıvıları ve benim döllerim... Çıkardığımda ölü bir yılanı andıran ve amıyla mükemmel bir tezatlık oluşturan koyu renk sikim! Kendine gelen Gül doğrulup dudaklarıma şehvetli bir öpücük kondurdu ve 
“Çok iyiydin aşkım, kocam beni hiç böyle sikemiyor inan..!” dedi. Sonra hınzırca gülümseyip omuzlarımı okşayarak, “Kocam ikinci postayı da atamaz, eminim sen sabaha kadar rahat durmazsın!” dedi ve yeniden yatağa uzandı... O gece uyku çökene kadar sikiştik. Bu böyle bir hafta devam etti. Erdal güya memleketten dönünce Gül ile yatakta baş başa sabahlama olayımız bitti doğal olarak... 
Ama yine de, sevgili arkadaşımın karısını artık ortak kullanır olmuştuk. Daha doğrusu, ben ondan çok kullanır olmuştum. Çünkü adamın en büyük zevki karısının başka bir erkekle sikişmesini izlemekti. En çok bundan zevk alıyordu. 
Gül, kocasının bilmediğini sansa da herkes durumundan gayet memnundu. 
Erdal evin her yerine gizli kameralar kurmuş, benim Gül'ü sikmelerimi gizli gizli izlediği yetmiyormuş gibi bir de kaydedip tekrar tekrar izliyordu. 
Hatta işi daha da ileriye götürmüştük. Gül'ün olmadığı zamanlarda iki ortak, benim evde oturuyorduk. Rakıyı açıp yudumlarken karısını siktiğim videoları ikimiz beraber büyük ekran televizyonda heyecanla izliyorduk. 
“Of kanka… Şurda ne biçim geçirdin Gül'e yaa… Nasıl da zevkle bağırıyor karım… Muhteşemsin kanka…” diye yorumlar yapıyordu sertleşmiş sikini okşarken… 
“Senin sikin ufak ya Erdal... Karın kalın yarağı yedikçe bağırıyor işte... Korkarım Gül zevkten geberecek bir gün altımda…” diyerek kahkahayı basıyordum ben de… 
Neden bize katılmadığını sorduğumdaysa, büyünün bozulmasını istemediğini söyledi. Azgın karısının o kocasını aldatma heyecanını, şehvetini sürekli yaşamasından haz aldığını söyledi. 
Garip bir adamdı Erdal, ama bu garipliği hiç tahmin edemeyeceğim kadar zevk almama yarıyordu...
151 notes · View notes
alexay76 · 1 year ago
Text
Arkadaşımın Azgın Dul Annesi
Selam sex hikayesi severler, bundan 4 ay önce arkadaşımın annesini ilk defa nasıl siktiğimi paylaşmak istiyorum. Gezmeyi eğlenmeyi fazla seven biriyim, haftasonları Klüplere gider, sabaha kadar takılırım. Tabi bu takılmalarımda arkadaşım olan Serkan da olur yanımda. Serkanın dul annesi de kızardı, sabaha kadar gezmelermize, “Ne yapıyosunuz oralarda? Yabancı karılarla mı yatıyorsunuz? Hastalık falan kaparsınız!” diyordu sürekli. Serkanın annesiyle, yani Suna ablayla bayağı samimi konuşur olmuştuk son zamanlarda.
Yine bir akşam Serkanla Klübe gittik, orda daha önceden tanıştıgımız Rus karılarla buluşup, Serkanların evine atacaktık karıları. Serkan, annesinin evde olmadığını söylemişti. Neyse Rus karılarla buluştuk, biraz içip, eğlenip, tam kalkmak üzereyken, Serkana annesi telefon açıp, evde olduğunu söyledi. Planlarımız alt üst oldu tabii. Ama ben Rus karıyı sikmeyi kafaya koymuştum. Serkana, “Hadi karıları alıp otele gidelim!” dedim. Serkan da, “Yok, sen takıl, ben eve gidecem!” dedi. Tabi Serkana kızdım, bu geceyi beraber planlamışız, yavşak sonradan kayış atıyor. Aramızda tartıştık, Serkan bozuk bir şekilde çıkıp gitti. Ben de Rus karıyı alıp otele gittim. Bir posta siktikten sonra Serkanı aradım, her nekadar kızgın da olsam, arkadaş işte, merak ettim. Ama cep telefonu kapalıydı. Ben de evini aradım, eve gitti mi diye sormak için…
Telefona annesi çıktı ve “Serkan evde değil, senle beraber diye biliyordum!” dedi. Ben de, “Aramızda tartıştık, o da çıkıp gitti!” dedim. Annesi de, “Sen nerdesin peki?” dedi. Otelde olduğumu söyledim. Bana, “Yine yabancı karı mı var yanında? Bak birgün hastalık kapacaksın!” gibi şeyler söylemeye başlayınca, ben de dayanamdım ve “Ne yapayım Suna abla, sokaktaki karılara mı tecavüz edeyim?” dedim. O da, “Bul birini, sürekli onla takıl!” dedi. Ben de, “Herzaman aynı yemek yenmez ki!” dedim. Suna abla da, “Ben hep aynı yemeği yiyordum, ama bak şimdi onu da bulamıyorum!” dedi. Hem onun konuşmalarından, hemde alkollü olmamdan aldığım cesaretle, “Biz arayıp buluyoruz, sen de arasan bulursun, taş gibi hatunsun!” deyiverdim. O da, “Erkeler için aramak kolay oluyor da, kadınlar için zor!” dedi. Şakayla karışık, “Suna abla, istersen sana yardımcı olurum!” dedim. Birden ciddileşti, “Sen ne demek istiyorsun?” dedi. Ben de, “Bulalım iyi birini, evlendirelim seni! demek istedim…” dedim. “Tamam, hadi kapatalım telefonu, ben yatacam!” diyerek telefonu kapattı. Yanımda manken gibi Rus karı varken, nedense birden Suna ablayı canım çekti, Rus karıyı sikerken onu sikiyormuş gibi düşünerek siktim sabaha kadar.
Sabah otelden çıktım ve eve geldim. Suna abla benim geldiğimi görmüş, telefonla beni arayıp, “Serkan da yeni geldi eve, nerde sabahladıysa, hemen odasına gitti yattı. İşin yoksa arabayla beni alırmısın? Biraz konuşalım!” dedi. “Olur, işim yok!” dedim. “Tamam ben hazırlanayım, seni ararım!” deyip telefonu kapattı. Akşamdan beri hayalimde siktiğim Suna abla benimle konuşmak istiyordu, belki de sikişecekti benimle diye umutlandım, ama Rus karıyı okadar çok sikmiştim ki, Suna ablayı nasıl sikecektim? Hemen gidip Via.. hapı aldım. İki duble de Wiski içtim, daha rahat olmak için. Daha sonra beni aradı, hazır olduğunu, gelip kendisini almamı söyledi. “Tamam!” deyip almaya gittim…
Suna abla 44 yaşında, esmer, balık etli, gerçekten taş gibi kadın. Evet, o gün o da beni istiyor olmalıydı, giyinişinden anladım. Diz seviyesinde bir etekle, fileli çoraplarını giymiş, gelip arabaya yanıma bindi. Oturup üzerindeki kabanı çıkardığında, eteği yukarı doğru sıyrılmış, baldırlarını görüyordum. Bu da beni tahrik etmeye yetmişti, sikim kalkmış, pantolondan belli oluyordu. Benimle sikişmek istediğini hissediyordum, ama konuya nasıl girecektim, onu düşünüyordum ki, konuyu o açtı, “Akşam sen telefonda ne sapık sapık konuşuyordun?” dedi. “Ne sapıklığı yaptım ki?” dediğimde, “Bana taş gibi karısın falan dedin, bende gözün mü var yoksa?” dedi. “Yok valla, sen kadınlar erkekler kadar rahat bulamıyor deyince, ben de seni evlendirelim demek istemiştim!” dedim. “Ben bu saatten sonra evlenmem!” dedi…
Artık tamamen emindim, evlenmek te istemiyordu, ama azmıştı ve sadece kendini sikecek birini arıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp, elimi bacağına koydum ve hafif sıkıp, “Yine kızma da, harbiden taş gibi kadınsın, istesen evlenmeden de herzaman bulursun!” dedim. Bana şöyle bir baktı ve elini önüme attı, sikimi sıkıp, “Sen de taş gibisin!” dedi ve gülümsedi. Artık ok yaydan çıkmıştı, fermuarımı açtım, sikimi çıkartıp eline verdim. O sikimi okşarken, ben de arabayı, akşam Rus karıyla sikiştiğim otele doğru sürdüm. Hemen bir oda kiralayıp anahtarı aldım ve Suna ablayla odaya çıktık. Hapın da etkisiyle sikim kazık gibi olmuştu. Odaya girer girmez, Suna ablanın beni yatağa itip, sikimi ağzına alması bir oldu…
Okadar iştahlı yalıyordu ki, ben de onu yanan amcığını yalamak istedim, hemen soyunup 69 yaptık. Amcığını yeni traş etmiş tertemizdi ve suları akıyordu. Hemen yumuldum amına, yalamaya başladım. Yarım saate yakın amının heryerini yalayıp, dilledim ve Suna ablayı çıldırttım. Resmen yalvarıyordu, “Hadi içime gir, sik beni, içimde patla!” diye. Onun yalvarması beni dahada azdrıdı ve “Tamam, senin amcığını yaracam şimdi!” deyip altıma aldım ve artık patlamak üzere olan yarağımı amına kökledim. Öyle derin bir ‘Ohhhhh!’ çekti ki, sikilmeyi nekadar özlediği belli oluyordu. Ben amına pompalarken nerdeyse mutluluktan ağlamak üzereydi. Altımda nekadar orgazm oldu bilmiyorum ama, ben sabaha kadar sikişmemin ve hapın da etkisiyle, ancak 45 dakika sonra amına boşaldım. “Ohhh erkeğim benim!” diyerek dudaklarımdan öptü ve sigara içmeye başladık.
Sigaralarımız bittikten sonra, Suna abla sikimi ağzına alıp, yine yalamaya emmeye başladı. Kadın gerçekten yarrak hasretiyle yanıyormuş, okadar iştahla yalayıp emiyordu ki, benim yarrak kazık gibi oldu. “Erkeğim boğa gibisin, sabaha kadar karı siktin, halen sikin demir gibi oluyor!” dedi. Konuşmaları yetiyordu zaten sikimin kalkmasına. “Orospummm benim, seni düşünerek siktim Rus karıyı sabaha kadar, şimdi sikim nasıl demir gibi olmasın?” dedim. Hoşuna gitmişti ona orospum demem, “Hadi sikicim, erkeğim, sik beni, doyur yarrağına!” dedi. Bacaklarını omzuma alıp, yanan amcığına kökledim. Abartısız 1 saate yakın, evire çevire, her pozisyonda siktim. Ben onu sikerken, o da beni tahrik edecek sözler söyleyip, daha çok azdırıyordu. “Orospumm, daha önce bu amı neden siktirmedin bana!” diyerek yüzüne tokat attım…
Attığım tokat ta hoşuna gitmiş ki, “Siz nezaman Klübe gitseniz, yabancı karıları sikeceğinizi bildiğimden, her seferinde seni düşünerek, amıma sokmadığım salatalık kalmadı! Ama oğlumun arkadaşısın, beni sikmezsin diye birşey söyleyemedim! Bundan sonra ben senin karınım, orospunum! Bundan sonra istediğin zaman gel sik orospunu, senin kölenim ben, erkeğim, sikicim!” dedi. Artık ikimiz de kopmuştuk, saçlarından tutup bunu domaltım. Belliydi sert sikişten hoşlandığı, kalçalarına tokat vurup, “Orospumm, seni götten sikmek istiyorum! Götünü yarmak istiyorum!” dedim. “Daha önce hiç yapmadım, yapanlardan duyduğuma göre çok acıyormuş, lütfen çok acıtma!” dedi. “Korkmana gerek yok, ben daha önce çoook göt siktim, canını yakmayacağım, çantanda krem var mı?” dedim. “El kremi var!” deyip, çantasından kremi çıkartıp bana verdi…
Kalçalarını elleriyle ayırttırıp, göt deliğine kremi sürdüm. Büzüğünün etrafını kremleyip masaj yaparken zevk almaya başladı, inliyordu. Hakikaten daha önce hiç sikilmemiş, dar ve küçüktü göt deliği, parmağımı soktuğumda bile, “Yavaş!” diye bağırdı. “Alıştırıyorum daha aşkım, birazdan götünün kızlığını bozacam!” dedim. Herhalde fazla parmakladım ki, sabırsızlandı, “Hadi erkeğim yarrağını sok götüme, sik götümü!” diye inlemeye başladım. Artık götü kıvama gelmişti, sikime de kremi sürüp göt deliğine dayadım. Yavaş yavaş kafasını sokup biraz bekledim. Suna abla bağırmamak için çarşafı yırtıyor, yastığı ısırıyordu. Acıtmak istemiyordum, ama böyle yavaş sokarsam, uzun süre acı duyacaktı, onun için kalanını bir seferde kökledim götüne. Attığı çığlık beni daha azdırdı ve hiç bekletmeden, hızlı hızlı pompalamaya başladım götüne…
10 dakika çığlıkları eşliğinde götünü siktikten sonra, götü alışmış, artık zevkten inliyordu, “Sik erkeğim, heryerim senin, dağıt amımı götümü, parçala beni, doldur döllerini götüme!” diyordu. Ben de artık fazla dayanamadım ve götünün içine patladım. İkimiz de yorulmuştuk, sigaralarımızı yakıp içtikten sonra banyoya girdik. Banyoda birbirimizi yıkarken, yine kalkan sikimi, “Kurban olurum ben bu yarrağa!” diyerek ağzına aldı, yalamıyor resmen yiyordu. Ben de ona hakkını verip aslan sütü içirdim. Döllerimin bir pendik escort damlasını ziyan etmeden hepsini yuttu ve sikimin içinde kalan döllerimi de, sikimi sıkarak çıkartıp yaladı…
Serkanla aramız halen bozuk, özellikle aramızı düzeltmiyorum ki, o sabahlara kadar tekbaşına Klüplerde yabancı karılara takılırken, ben evinde annesini rahat rahat sikiyorum :))
133 notes · View notes
nedemeliyim · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Olanlar oldu ve biz birden kendimizi çadır alırken bulduk, bir de almakla kalmadık iki oda bir salon şaka maka öyle oldu. Evden Allah ne verdiyse alıp erzak merzak yola çıktık öyle ki ayağımın altı bile diyemeyeceğim ayaklarım havada geldim ayyy. Artık nasıl bir korku endişe duyuyorsak aç açıkta kalacağız. Neyse uzun zamandır yolda bu kadar keyifli neşeli zaman geçirmemiştik ( şu an keyfi yerinde olmayanlar için yüreğim sızlayarak yazdım burayı, hepimiz inşallah bol bol yaşarız ). Rotamızı sabah evden çıkarken aniden değiştirdiğimiz butik bir kamp alanına bodoslama girdik, sanki bir çay bahçesi her ağacın altına piknik masası yerine işte çadır kurabiliyorsun ksksks çok şirindi mekan dar olunca en olabilir şekilde hijyenik duruyordu. Benim aklımdaki bir başka yeri de eleyerek buraya yerleştik. Ama bizim koca evi kuramadık videoları anlamadık, neyse bir ucundan takmaya başlayalım Allah yardım eder dedim çabalayana ;) o sırada mekan sahibi çadırın büyüklüğünden olacak bayağı bildiğin sıvıştı ama gönlü de el vermedi sıcakta piştiniz deyip iki buz gibi su getirdi. Komşu çadırdaki abi imdadımıza yetişince artık yeryüzündeki ilk kendi evimizi kurup yerleşmiş olduk. Ama aman yarabbi bu ne kadar çok eşya.. bir dahaki sefer tövbeler olsun diyerek. Herşey çok hoş yalnız deniz çokkk taş. Akşam yemeğini hazırlarken birden eşim elimi tutup bu şarkı eşliğinde dansımsı birşey yaptı benimle saniyelikti ama çok tatlı oldu. Bende yemek masasının üzerini bir miktar süsledim jestse jest. Biz henüz sofradayken çocuklara ekranda film saati yapıldı, her birine dondurma ikramı, anne babalar dinlensin dediler bak bunlar güzel şeyler. Neyse gelelim zurnanın zırt dediği yere, her yeri kapattım uyuyacağız bahçenin kenarından bir kafa gördüm geri çekildi hemen koştum sordum bu ne, gündüz koyunlar vardı acaba gece salıyorlar mi evet evet onlardır ya da köstebek, tavşan, kaplumbağa da olabilir çok doğaldır yerimiz dedi... gündüz çok hoştur benim içinde su an bunu yazarken martılar ötüyor bir çatının üzerinden. Arkamızdaki çadırın önüne tatlış bir köpek uzandı zaten her yer kedi. Arkadaşlar bilmeden survivora katıldım. Şu an şişme yatağım denizdeki dalgalar gibi sallanıyor kımıldamadan yatıyorum. Biraz önce biri gelip çadırımızı nasıl kurmuşuz nasıl çakmışız inceleyip gitti fısır fısır, herkes sanki bizim çadırın içinde tüm sesler burda... vezir mi rezil mi hepsi birbirine karıştı. Kampın ilk günü notlarım olarak kolay gelsin. Part1.
9 notes · View notes
musfika-hanim · 1 year ago
Text
*okunması uzunluğundan dolayı zor ama okuyan olursa da yürekten dua edeceğim bir yazı oldu :)
dün çok yoğun, aşırı yorgun birgündü. sabahında evden dokuzda çıktığım akşam altı gibi gelip yemek yapıp yiyip tekrar yedi buçuk gibi çıkıp yaklaşık saat onikiye kadar dışarda olduğum birgün. dernekte mantı yapmaya başladık sıcak havalar bitince, iki haftada bir yapma rutinimize döneceğiz bir aksilik olmazsa. ben oturarak iş yapmayı sevmeyen biri olduğum için birkaç senedir hamur açma işini üstleniyorum. hamuru makinede yoğurup yine açma makinesinde belli boyuta kadar açıp yeterli boyuta gelinceye kadar da elde açma kısmı bende. eğer çok kalabalık olursak bir arkadaşım daha destek oluyor beraber yapıyoruz. bu işte ustalaştık diyebilirim. haliyle yoruyor ayakta olmakta. fakat iş anında bu yorgunluğu hiç hissetmiyorum hatta kalabalığa mutfaktan yufka yetiştirirken ağzım da hiç durmuyor. muhabbet, espri havalarda uçuşuyor tadı da böyle çıkar zaten. bu yoğunluk, yorgunluk tam bana göre aslında, hareketsiz olmayı sevmiyorum, kalakalmak hiç bana göre değil. nadiren evde olduğum zamanlarda da evdeki yalnızlığı seviyorum, eğer işim yoksa bomboş oturmayı, sakinliği arıyorum. insan istediği zaman kendince küçücük bir dünyadan ibaret de olabiliyor, genişleyen çevresiyle samimi insanların artışı ile büyük bir çevreye de sahip olabiliyor. son beş altı sene içinde dernek sayesinde değiştirdiğim çevreyle ne kadar çok insana ulaştığımı farkettim dün. hem ihtiyaç sahibi ailelerimiz, hem bizim gibi koşturan bazen beraber iş yaptığımız farklı görüşlere sahip olsakta alanı iyilik ve yardım olan stk'lar, kermeslerde tanıştığımız müşteri olarak blze gelen ve sonra bizi hiç bırakmayan bağ kurduğumuz kıymetli insanlar bağışçılar vs. dün filistin için yürürken bunu anladım. dernek grubu hanım arkadaşlarla yürürken o kadar çok tanıdık insana denk geldim ki. kalabalığın içinde sarılmalar, ne zamandır göremedik çocuğun mu oldu maşallahlar, nasılsınız ne güzel denk geldikler.. bissürü tanıdığa denk geldim. bizi yine niyeti hayr olan akıbeti de hayr olsun istediğimiz bir yerde buluşturdu Mevlâ. şükrettim, çok geniş ama boş olmayan varlıklarını gerçekten hissettirebilecek insanlar biriktirmişim seneler içinde bunu farkettim. arada küçük vefasızlıklar da oldu, olsun bu da buranın dünya olduğunu hatırlatıyor hep. bu yazıya başka bir şey anlatmak için başlamıştım aslında konu nereye evrildi. sağlık olsun.
insan içinde bulunduğu, meşgul olduğu hareketin, tavrın içeriğiyle şekilleniyor. bulunduğu yer onu ya dibe ya üste ya da aynı yerde sabitliyor. bu manen kastettiğim bir hal. hayatım boyunca çocukların küçük olduğu zamanlar hariç hep bir meşguliyetim oldu, küçük sohbet grupları, yardım içerikli konuların olduğu çalışmalar, dersler vs. ama yaşadığım acıdan hemen sonra küçük de olsa içime kapanma durumum olmuştu. çok fazla kalabalık eşlerimizin aynı meslek grubu içinde olduğu hanım arkadaş kalabalığının içindeydim ve hep dua ederim beni bizi hiç yalnız bırakmadılar. ama birkaç sene sonra hepsinin tayini çıktı ve ben bir süre kendimle başbaşa kaldım. farklı imtihanlar yaşadım ve yine bu yüzden çevre değişikliğine gittim. gittiğim çevre şu an içinde olduğum, çalışmaktan büyük zevk ve tat aldığım vakıf. ben vakfa başlamadan önce kızlarım genç grubu ile işler yapıyordu onlar benden önce tanıyorlar ve çalışmalara katılıyorlardı dernekte lise dönemlerinde. bana "anne sen de gel eminim sana da iyi gelecek çok seveceksin" vs dediklerinde kendimi eve kapatıp dışarı ile iletişimimi aza indirdiğim günlerdi. hep erteledim. ve sonra dernekten ablaları (daha sonra hepsi ekip arkadaşım oldular) küçük kızımı ziyarete geldiler "abla bekleriz seni de muhakkak gel bak" diye söyleyince birgün büyük kızımla vakfa ziyarete gittik. haftada bir tefsir sohbetleri varmış ona davet ettiler ve gitmeye başladım ortam, arkadaşlar çok güzeldi. sonra vakıf çalışmalarında bizimle olur musun dediler. tabi çok isterim dedim yetim birimi, sonra buradaki ihtiyaç sahibi ailelerimizi baz alan il içi birimi, şu an farklı bir birim vs derken bu yılın sonunda beş seneyi devreceğim kısmetse. çok şey gördüm, çok hikaye dinledim, yüzlerce aile ziyareti, projeler, ailelerin maddi manevi sıkıntıları, çözüm yollarını arama, kermesler, resmi ziyaretler, yetim şenlikleri, atölye çalışmaları ve daha daha birsürü şey. eğer Allah katında değerli olursam, gerçekten içimden gele gele, seve seve, yüksek empati duygumla hareket ederek, inşallah riyadan uzak, bana kim olduğumu hatırlatan, ruhuma iyi gelen, kalbimi ve hafızamı diri tutan, sorumluluk ve kardeş olarak yapmakta yükümlü hissettiğim bu işlerle olurum. yoksa bende bir numara yok, bunlar da O'nun sayesinde. eğer bir vicdana, merhamet duygusuna sahipsem O'nun sayesinde, bana verdiği imtihan ve acı vesilesiyle. eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlar hesabı. Allah var ettiği sürece yaralara melhem, bir derdin azalmasında küçük de olsa vesile, bir yetimin tebessümüne, bir annenin derdinin çözümüne ortak etsin yaradan beni. ne çok yazasım varmış zaten bu kadar uzun yazıyı da kimse okumaz kendi kendime biraz sohbet etmiş, geçmişi yad etmiş ve şu anıma şükretmiş oldum. elhamdülillahirabbilalemin. Allah'ım bin şükür.
22 notes · View notes
kahvemsogumadan · 7 months ago
Text
Eşim beni istemeye gelmeden önce babam bu duruma sıcak bakmadı hatta olmaz ben askere kız vermem dedi. Ama sonra baktı ben ciddiyim araya birini soktu sorup soruşturdu hakkında kötü bişey de duymayınca tamam dedi. Tam nişanımın olacağı gün eşim yoldayken onun açığa alındığını duyduk. Hepimiz perişan olduk tabi. Babam zaten kendinin haklı çıktığını düşünerek bana çok ağır sözler söyledi. Başkası olsa belki bir daha yüzüne bile bakmazdı ama ben sustum. Aslında o zaman tüm bu olanlara dayanamayıp sözü bozacaktım ama annem "öyle bişey yaparsan hayatının eskisi gibi olacağını sakın düşünme" diye tehdit edince bende hiç ağzımı açmadım. Olayların o sıcaklığıyla çok ağır şeyler işittim, kim nişanlın ne iş yapıyor dese odalara kaçıp ağlayasım gelirdi. Atıldığını bilerek ne iş yapıyor diye soranlar, suçu olmasa atılmazdı diye yüzüme yorum yapanlar öyle şeyler duydum ki. Hayatımın en güzel günleri hep bir sınavla, mücadeleyle geçti. Eşim de çok bocaladı tabi. Onun için daha zordu belki. Hatta şimdi nasıl nişanı bozup kaçıp gitmedin diye soruyorum. Çünkü sevdiği işinden, sevdiği şehirden bir anda kendini hiç istemediği bir yerde ve büyük bir sorumluluk içinde buldu.
Sonra biz evlendik. Ben ailesiyle aynı şehirde yaşamak istemesem de ona tamam dedim ama evlerimiz uzak olsun dedim ama o da olmadı aynı mahallede oturduk. O da yetmedi eşim gitti ortak araba aldı onlarla. Eşim o sıralar markette çalışıyordu. Market dediysem bakkaldan biraz büyük bir yer. Sonra orayı satın almak için bilezikleri altınları bozdurduk. Ama adam satmaktan vazgeçti. Eşim aldı tüm altınları arabaya yatırdı. Geri yapıcam dedi yapmadı. Altınlarım boşu boşuna gitti yani. Sonra o işten de çıktı ve bir süre işsiz kaldı. Sonra şimdi çalıştığı işi buldu. Bu işinde eşimi yıllardır (bence) kandırıyorlar şef olacaksın diye. Önce 4 yıllık okulu bitir dediler bitirdi, sonra derslerimiz var onları online gir dediler girdi ama devamı yok. Kapat bu defteri başka işlere bak diyorum yok bugün böyle dediler diye geliyor her gün eve. Seni şef yapıp buradan göndermezler çünkü işlerine yarıyorsun diyorum ama yok. Ama beklemekten sabretmekten yoruldum artık. Ekime kadar bekle diyor ekim de geçiyor, kasım da aralıkta geçiyor. Tamam 2 ay sonra bekle olacak diyor, 2 ay geçiyor, söyle oldu da böyle oldu da olacak da bitecek de bunların sonu hiç gelmiyor. Aramızın açılmasının en büyük nedeni eşim bana bir umut verdi ve bunun gerisi gelmedi bir de üstüne kendini kandırdığı gibi beni de kandırmaya çalışıyor. Ama ben artık sabretmek istemiyorum. Kiramı ailemden alırken bugün olmadı yarın şef olursun diye beklemek canımı yakıyor. Yıllardır aynı işte çalışıyor asgari ücret aldığını söyleyince kuzenlerim inanmıyor. Bir de her akşam eve şef bana bugün böyle dedi diye geliyor. Hayaller kuruyor, bana da kurduruyor ama olmadığını kabullenmiyor. Hep olmayacak şeylerin peşinde ama anlamadığı kiramızı başkası verirken kendimizi kandırıp hayallere dalma lüksümüzün olmadığı.
9 notes · View notes
kosul123 · 9 months ago
Text
(>>>Açgözlülük ve Kanaat<<<)
>Bir gün Gıfaroğullarından 30 kafir mescide gelip Hz Peygamber��e konuk oldu…
-Hz Peygamber de doyurmaları için bunları sahabeleri arasında paylaştırdı…
Her sahabe bir adamı alıp evine götürdü…
Orada iri cüssesinden dolayı kimsenin misafir etmek istemediği, Ebu Busayra adında bir adamcağız kaldı…
Bunun üzerine Hz Peygamber onu kendi evine davet etti…
>Evde ekmek ve yedi sağmal keçinin sütünden hazırlanmış 18 kişilik yemek vardı…
-Adam bir oturuşta bu 18 kişilik yemeği bir başına silip süpürdü…
Ev halkı evin bütün yemeğinin bu şekilde tüketilmesine üzüldüler…
Midesi davula dönen adam gece sıkışarak kalktı ve dışarı çıkmak istedi…
Ama misafirin oburluğuna içerleyen evin cariyesi odanın kapısını arkadan sürgülemişti…
>Çaresiz kalan misafir yatağına döndü ve uyumayı denedi…
-Uykuya Dalan adam rüyasında kendini tuvaltte gördü ve uykudayken yatağa saldı…
Uyanınca olanı biteni gören adam bütün yatağı batırdığı için perişan oldu...
Sabahleyin Hz Peygamber kapıyı açtı ve durumu farketti, adam mahçup olmasın diye kendini gizledi…
Adamda utancından ok gibi fırlayıp oradan kaçtı...
>Ev halkından biri Hz Peygamber’e: Bak misafirin neler yapmış diye serzenişte bulununca…
-Hz Peygamber: Bana su getirin onu şimdi yıkar temizlerim..! buyurdu…
Ev halkı buna itiraz edip: Sen hizmet etmeye değil, hizmete layıksın, bırak bunu biz yapalım..! dediler…
Ancak Resul-i Ekrem: Hayır..! Cennet insanların hoşlanmadığı bu şekil şeylerle çevrilmiştir..! Hem bu İşte bir Hikmet var, bırakın onu ben yıkayayım! buyurdu…
>Bu arada kaçak misafir yolda giderken, yanında taşıdığı küçük putunu, Hz Peygamber’in evinde unuttuğunu hatırladı ve onu dönüp gizlice alırım umuduyla Hz Peygamber’in evine yaklaştı…
-O sırada Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendi elleriyle yatağı yıkadığını görünce, utancından kafasını duvarlara vurmaya ve ağlamaya başladı…
Hz Peygamber onu güleryüzle karşıladı ve sakinleştirdi…
>Adam Hz Peygamber’in bu tevazuu karşısında hemen Kelime-i Şahadet getirerek imana geldi ve Müslüman oldu…
-Hz Peygamber kendisini o gece yine misafirliğe davet edince…
Adam: Vallahi ben iki alemde senin misafirinim, Ya Resulüllah senin sofrandan başka sofraya giden, şeytanın sofrasına gitmiş olur deyip, daveti kabul etti…
O akşam adam bir keçinin sütünün yarısı ve bir parça ekmekle doydu…
>Hz Peygamber adama biraz daha yemesi için ısrar edince…
-Adam: Vallahi doydum, dedi, hemde dünden daha fazla doydum..! dedi…
Ev halkı bu değişikliğe şaşırıp kaldı ve nasıl bir kuşun gıdası böyle bir filin karnını doyurur? diye hayretler ettiler…
Evet değerli dostlarım; Kafirlik adamı açgözlülüğe bürümüştü, İman ise adamın midesini kanaate çevirdi…
İşte size İslam dininin ve bir Peygamberin eşsiz güzelliği, işte size İmanın insan hayatına faydaları…
Günümüzde aç insan belki yok denecek kadar az, ama açgözlü doyumsuz insan çok maalesef…
Rabbim bizleri açgözlülükten muhafaza eylesin inşALLAH.
......✍️
7 notes · View notes
dzaiosm · 5 months ago
Text
4TH OF JULY
(yazdığım ilk hikaye, umarım beğenirsiniz!)
Dazai’nin hayatı normal işliyordu, ADA’ya gidiyor, eve dönüyor, eve iş kaldıysa onları yapıyor -genelde yapmıyor- ve Chuuya ile vakit geçiriyordu. Chuuya, Dazai’yi anlayabilen, en azından Dazai’nin kendini anlayabilen tek kişinin o olduğunu düşündüğü, eskidende PM de ki ortağıydı. Tabi bu “ortaklık”tan büyük bir aşk doğdu. Öyle büyük bir aşktı ki düşman olmalarına rağmen aynı evde sevgi ve aşk ile yaşayabilmelerine sebep oluyordu. Ancak Chuuya mafyada çok zorlanıyor, mesaileri her geçen gün daha çok uzuyor, bazen uzun mesailerden dolayı direkt mafyadaki odacıklarda kalırken, diğer zamanlarda da eve gelirken kendini alkole vurup öyle geliyordu. -daha doğrusu Dazai onu sokaklardan ve bar masalarından topluyordu- Dazai bu alkol olayına ne kadar alışık olsada, sevdiği adamı göremeyen Dazai bu konudan bayağı bir rahatsız oluyordu. Chuuya ile konuştu konuşmasına ama… aldığı cevaplar genelde “kendime zaman ayıramazken sana mı ayıracağım?!”, “Bunu sonra konuşuruz.”, “şimdi çok yorgunum olmaz.” Gibi kendini tekrarlayan cümlelerdi. Ha tabi içmeden eve geldiği de oluyordu ama ya Dazai çoktan uyumuş oluyordu, yada Chuuya direkt uyuyordu. Tabii Dazai’de mesaiye kalıyordu ama bu kadar abartı değildi.
Chuuya akşam 03.49 civarlarında eve girdi. Girdi girmesine ama zifiri karanlıktı. Belli, içmiştide. Başı da dönüyordu. Dazai normalde yolu görsün diye küçük gece lambalarını açık tutardı ama unutmuş gibi gözüküyordu. Chuuya odanın yolunu ararken bir kol onu kenara çekti.
Dazai: Konuşmamız lazım.
Chuuya: Ha? Ne oluyor? *hıçkırma* Sen kimdin?
Dazai: Yine çok içmişsin… *Dazai, önceden bunu öngördüğü için yanında soğuk su vardı be Chuuya’ya apar topar içirdi*
Dazai: Şimdi daha iyi misin?
Chuuya:Evet, ama lütfen bunu sonra konuşalım bak çok yorgu-
Dazai:Ya şimdi konuşacağız yada hiç Chuuya.
Dazai dediklerinden emin gözüküyordu, agrasif olması doğal değildi.
Chuuya: tamam, tamam! Konuşalım. Ne halt istiyorsun? Kaç ay oldu aynı konu!
Dazai: Seni istiyorum Chuuya. Birlikte zaman geçirme-
Chuuya: SUS! ÇALIŞIRKEN ZATEN CANIM ÇIKIYOR! AYLARDIR GÖZÜME GRAM UYKU GİRMİYOR, İŞLER BİRİKTİ VE BİTMİYOR, KAHROLASI İŞLER BİTMİYOR! VE SEN HALA- *Chuuya duraksadı* ağzımı açmak istemiyorum. Ben uyuyacağım. Bu konuyu da bir daha AÇMA.
Chuuya sert adımlarla odaya doğru gitti ve yattı. Dazai, Chuuya’nın halini görüyordu ve biliyordu. Onun halini ondan da daha iyi biliyordu. İstese işten 1-2 günlüğüne uzaklaşabilirdi ama Mori onu çoktan Manipüle etmişti. “PM senin yuvan”
Dazai zaten sırf ona zaman ayırsın istemiyordu. Kendine ve ona, ailelerine zaman ayırsın istiyordu. Chuuya ve Dazai’den oluşan iki kişilik ailelerine…
Dazai o sıralarda sevgiye aç kaldığını hissetmeye başladı, evet ADA ona mental olarak çok fazla sevgi veriyordu. Hayatında almadığı psikolojik sevgiyi ADA üyelerinden almıştı. Ama fiziksel sevgisi… fiziksel sevgiye açtı, fiziksel sevgi görmek için içi içini yiyordu. İnsanlar ona sarılınca çok heyecanlanıyordu. Ama Dazai işte, heyecanlansada mutlu olsada belli etmiyordu.
Dazai’nin açlığı sinire dönüşüyordu, sinirini kimseden aramayacağından kendine zarar vermeye geri başlamıştı. Chuuya fark etmesin diye bamdajları kendi sarıyor, hatta bazen zorlanıp yalapşap bağlıyordu ki gün içinde bollaşıyorlardı.
Dazai, artık Chuuya ile konuşmalıydı. Ne olursa olsun konuşacaktı. Kaçışı yoktu. Hem bugün garip bir şekilde Chuuya evdeydi, “Mori’nin vicdan yapacağı tuttu sanırım”diye düşündü Dazai.
Dazai: Chuuya?
Chuuya: Hm? Ne oldu? Uyuyacağım o yüzden hızlı söyler misin?
Dazai: Chuuya, şu ertelediğin konu-
Chuuya: YİNE Mİ O KON-
Dazai: EVET YİNE O KONU!
Chuuya Dazai’nin sertçe çıkışmasına alışkın değildi, hiç alışkın değildi. Birşeyler ters gittiğini yeni anlamıştı.
Chuuya: Dazai?
Dazai yine bağırmak istedi, sinir boşalmasını devam ettirmek istedi ama olmadı. Kendini tuttu.
Dazai: Evet Chuuya?
Chuuya olup bitenleri anlamıştı, Dazai kendini içten içe daha çok yerse daha kötü şeyler olabilirdi. Sağlık problemlerinden tut zaten kötü olan psikolojik problemlerini azdırmaya kadar.
Chuuya: Bağır Dazai.
Dazai: Ne?
Chuuya: Sinirini çıkar.
Dazai sorgulamak istedi ama sorgulamaya zaman bulamadan bağırıp çağırmaya sonrada ağlamaya başladı. Bu sinir Chuuyaya değildi, siniri hayatı boyunca içine attığı şeylerin bir araya gelmesiydi.
Dazai yaşadığı sinir boşalımından sonra kendini bir anda halsiz hissetti, başı döndü ve Chuuyanın kollarına düştü. Bayılma ile uyuma arası bir durumdaydı. Chuuya, ailesini ne kadar boşladığını, nasıl manipüle edildiğini ve ne kadar bencillik yaptığını anladı. İşini ailesinden de önemli kılmıştı resmen.
Gün:4 Ay:Temmuz Yıl:????
Dazai: GÜNAYDIN!!!
Chuuya: Günaydın sevgilim!
Dazai o günden bu güne hiç intihar etmemişti. Bunun için Chuuya’ya minnettardı…
6 notes · View notes
keemlenyekun · 5 months ago
Text
Sevgili Oğlum aaamett,
Geçen akşam sahilde oturalım dedik kuzen ve ailesiyle. 2 aylık bebekleri var. Kamp sandalyelerimiz,masamız,çayımız, yiyeceklerimiz. Harika bir hava. Deniz. Ama bizim oğlan yerinde duruyor mu? Hayır. Kim peşinde: "babiş" çocuk beş dakika durmadı.
Bu durum da bizim ege tatili hayalini "hele bir 4-5 yaşına girsin de gideriz" bıkkınlığına çevirdi. Bu kabulleniş bir miktar üzdü. Ama tatili değerlendirmemiz gerekiyor. O parayı illa harcayacağız.
İstanbulda eski günleri yad edelim dedik. Her noktayı gezelim. Çocuksuz şekilde. Hatta adada kalalım bir gün -çocuksuz-. Aklımıza neresi geliyorsa hepsine gidelim -çocuksuz-. Puahahahahs.
Sapancaya maşukiyeye gidince de takılırız. Çocuksuz.
Hem zaten dedesi ile ananesi özlemiştir. Özlemlerini gidersinler. Biz de sakince bir yerde oturalım koşturmadan çay içelim.
Baba olmayı kolay sandım hep. Çünkü toplumumuzda çocuğu anneye satarsın içerde babalar olarak takılırsın. Ama modern zamanlarda bu mümkün değil. Çocuk bakıyorum.
Yav geçen gün bez değiştirirken gaytayı bacağıma düşürdüm. Bezi alırken yuvarlandı. Ellerim büyük gardaşım benim. İnce şeyleri kavrayamıyorum. Puahahahahah.
Sevgili oğlum, senden bıkmıyorum allah biliyor. Uyurken beş dakika oturayım dedim. Azıcık dedikodunu yapayım dedim. Yoksa babiiissss deyince sen dünyalar duruyor.
Bir de hep babaları suçlarlar ilgisiz diye. Biz babalar olarak hayatın köpeği olmuşuz. Herşeye yetişmeye çalışıyoruz. Erkekleri koruma derneği samsun şubesi başkanı serco.
Dedikodumuzu da yaptık elhamdülillah.
Hayatımız tüm hızıyla devam ediyor. Dağınıklığı dert etmiyorum. Acilen tatile ihtiyacım var. Totom yara olana kadar adada bisiklet sürmem lazım. Ya da deniz sezonu açılsa da samsunda denizde amaçsız yatsam. Film izlemem lazım.
Aaaaa bak bugün mezuniyetimin 13. Yıldönümü. 10 haziran 2011. Sevgili günlük, 13 yıl oldu. Umutlu serco. İnsan hakları ya da ab hukuku uzmanı olmak isteyen serco. Diplomam lazım olmaz diyerek, notere verecek param da olmadığı için hakimlik sınavından sonra diplomanın aslını bakanlığa veren gerizekalı serco. Neyse ki zımbalanmış halini geri almışım. Ofisime asacağım.
Kiracı çıktı. 3 artı 1 ofisim var. İçi biraz eski ama adam edeceğiz inşallah. Hele şu kurbanı bi atlatalım.
Ne diyorduk yahu. Hayat çok pahalı. İki şort gömlek 4500 tl arkadaşım. Esnafımız, iş adamımız, halkımız yine halkımızı silkme peşinde. Bak bu da güzel hikaye.
Öyle işte. Kurbana hazırlıklarımı yapmak istiyorum. Bıçaklarım masatlarım. Canlı olmadıkça et doğramaya bayılıyor olabilirim. Zaten çocukken iki hedefim vardı: 1-kaymakam olmak. 2-samsun pidesi ustası olmak. Pide ustamız özgür abi vardı. Makine yok eliyle bir pide açardı. Hayrandım yahu adama. Lan şimdi usta olsaydım atakumda 5 tane evim vardı.
Pideci kursuna yazılsana sercocum.
Hadi çocuk ağlıyor.
Vesselam.
6 notes · View notes
kafkaslordu · 2 years ago
Text
Bir cimrinin günlüğü
15 temmuz 2003
Oh be en sonunda ben de günlük tutmaya karar verdim. Bugün benim doğum günüm ve annem bana doğum günü hediyesi olarak bu günlüğü yani seni verdi günlük. Neymiş efendim cimrilik derdimi senin sayende aşacakmışım. Yahu bir kere benim cimrilik sorunum yok ki hiç kimseye anlatamıyorum. Sadece biraz tutumluyum hepsi bu. Ne yani paramı her şeye harcayınca daha mi iyi olacakmışım? Para harcanmadıkça güzeldir günlük bunu böyle bil. Bakınca ona yeşil yeşil oooff offf. Efkarlandım be günlük. Bak günlük bundan böyle bütün her şeyi sana anlatacağım böylece benim cimri olmadığıma sende karar vereceksin. Kimse inanmıyor zaten cimri olmadığıma, kimse dinlemiyor zati. Bulmuşum seni anlatayım da derdimi kurtulayım kederlerimden. Bu arada sana kendimi de tanıtayım günlük. Biliyorum saçmalıyorum sen cansızsın bir şey anlamazsın dediklerimden ama ben günlüklerdeki moda konuşmalara uyacağım ve konuşacağım. seninle her şeyi varmışsın gibi
1975 yılının 15 Temmuzunda doğmuşum be günlük. Tam 28 sene geçmiş hayatımdan. Ne zamanki parayı doğru
harcamayı öğrenmişim işte o zaman milletin dilinde olmuşum cimri. Kusura bakma cimri cimri deyip başını şişiriyorum ama gün boyu herkes bana böyle diyor ama başım şişmiyor çünkü zaten şişmiş durumda. Acım büyük be günlük ama bir gün gelecek cimri olmadığımı ispatlayacağım onlara. Bugünkü doğum günüm Allah'tan iyi geçti. Bayağı bir hediye aldım. Babam bana bir kutu kibrit almış ne kadar sevindiğimi anlatamam. Kardeşim de bir adet silgi almış hem de kokulu. Amcam da 5 adet dosya kâğıdı almış. Yaz yaz bitmez. Annem de seni almış günlük. Tamam, tamam biliyorum hediyeler gerçekten kötü. Sanki bana nispet yapıyorlarmış gibi geldi. Neyse günlük bu konuyu daha fazla açıp moralimiz bozmayalım dimi. Günlük; bu arada sana adımı söylemedim be. Adım Saffet bir kuyumcu dükkânım var anladığın zengin bir adamım ama tutumluyum. Malımı severim, paramı da.
Hediye olarak seni alınca oldukça şaşırmıştım “Bu ne” diye sorduğumda “Günlük” cevabını almış ve daha da şaşırmıştım. Sanki bilmiyordum senin bir günlük olduğunu. Aman işte; annem senin benim için oldukça önemli olacağını içimi dökmemde çok faydan olacağını söyledi. Bilmiyorum ama günlük sanki annem beni en fazla anlıyormuş, seviyormuş gibi geliyor. Zaten baksana tek doğru düzgün hediyeyi o verdi.
İlk başlarda seni yadırgamıştım ama sana daha şimdiden alışmaya başladım bile. Hatta sana günlük demek bile istemiyorum sana bir isim vereyim günlük. Bir karizman olur en azından. Hmm düşünmem lazım günlük acaba sana ne isim verebilirim. Aha buldum her baba çocuğuna kendi babasının ismini ya da dedesinin ismini verirmiş. Sana da öyle bir isim vereyim. Evet sana babamın ismini vereyim her ne kadar beni sevmiyor olsa da onu çok severim be günlük. Artık senin ismin Abdulrezzak olsun. Ne o beğenmedin mi ismini. Babam da kendi ismini beğenmemişti zaten. Babama da ismini büyükbabam koymuş evet o da kendi babasının ismini koymuş. Tamam küsme be günlük sana kısaca Abdül derim nasıl bu daha iyi değil mi. Tamam oldu bu iş artık sen benim için Abdülsün. Bu arada her ne kadar sen ve babam sevmese de adının anlamı güzel. Rezzak'ın kulu demek. Rezzak'da Allah'ın isimlerinden. Hadi şanslısın seni kerata. Kaptın güzel ismi.
Amma da konuştum be Adbül. Bugünlük bu kadar yeter zaten feci uykum geldi. Yarın bizim çırağı da kovacağım maaşından kısıntı yapınca işleri yavaşlattı salak. Altı üstü 0 kısıntı yaptım çok mu? Ama dur bakalım yarın gelsin bir hele, göstereceğim o hergeleye. Vay şiir gibi yazdım Abdül. Neyse sana iyi geceler Abdül yarın akşam görüşmek üzere. İyi uykular eğer uyuyabiliyorsan :) Tamam şaka yaptım:)
10 notes · View notes
aykutiltertr · 3 months ago
Video
youtube
Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi - Kayahan ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C ...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/NCKvjIJP0lE ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐  Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi - Kayahan ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Beste Kayahan Açar) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ ESER ADI                : BİZİMKİSİ BİR AŞK HİKAYESİ ➤ SÖZ GÜFTE             : KAYAHAN AÇAR ➤ BESTE - MÜZİK      : KAYAHAN AÇAR ➤ USÜL                        : 4/4C SEBARE ➤ MAKAM - DİZİ        : KÜRDİ - MİNÖR ➤ ARANJÖR               : İSKENDER PAYDAŞ ➤ ENSTRÜMANLAR  :   Kayahan YouTube kanalına abone olmak için tıklayın: https://goo.gl/MQdUhr Albüm Adı: Ne Oldu Can                             ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Em                                Bm                                        Em Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz C                                  Am  D                               Bm   Gözyaşı umut ve ihtiras, bizimkisi alev gibi biraz   Em                                Bm                                           Em Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz C                                      D   C                         D         Bm Ateşle su dikenle gül gibi, bizimkisi roman gibi biraz Bm                                     C Bu güller senin için, bu gönül ikimizin               Em               D               C              Bm       Hiç üzülme ağlama, sen gülümse daima     Em                                Bm                                        Em Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz C                                              Am   D                                    Bm Hüzünlü sonbahar havasından, çıkmak gibi aydınlığa biraz Em                                Bm                                           Em Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz C                                      D   C                         D         Bm Ateşle su dikenle gül gibi, bizimkisi roman gibi biraz ŞİİR Ne güzeldi değil mi yaşadıklarımız Ne güzeldi Artık ne sen ne de ben Bulamayız o günleri Bazen düşünüyorum da Bende de yanlış bir şeyler vardı galiba diyorum İkimizde kıymetini bilemedik bir şeylerin Hatırlarmısın akşam olur Mumlarımızı yakardık Sen kokunu sürerdin Oda sen kokardı Olmadık şeylere güler Durup dururken ağlardık Güzel havalarda sokaklara çıkardık Bir de kar yağınca kar topu oynardık seninle Sen iskambil kağıtlarından fal bakardın İsteğin çıkmadığında Kağıtları bir daha karardın Çok kızardın sigara içtiğime Ve içkime karışırdın Uzun uzun zararlarını anlatırdın bana Arasıra rejim yapardın Tartı bir doğru tartsa Bir yanlış tartardı Yani onunla da anlaşamazdın Komşunun çocukları vardı Bizim kızla oynardı Çocuk bahcesine giderdiniz Ben televizyonda maça bakardım Arasıra arkadaşlar gelir Sohbet ederdik Şurdan burdan konuşurduk işte Benim askerlik hatıralarım Senin doğum hikayelerin bitmezdi İlk tanıştığımız günü hatırlar gülerdik Sen bana üstümde ne vardı diye sorardın Bende her seferinde hatırlamazdım Şimdi hatırlıyorum Kırmızı bir kazak, siyah bir etek Siyah çoraplar, Kırmızı pabuçların Ve bir Perşembe günü saat 2'yi 4 geçiyordu İkimizde önümüze bakmamıştık çarpıştık önce Sen pardon dedin sonra ben yere düşen kitaplarını topladım Gözgöze geldik ve başladık Film gibi yani Son mektubunu dün aldım Teşekkür ederim Ben sana yazmıştım grip salgını var demiştim Bak yine gribe yakalanmışsın Neyse geçmiş olsun Buralarda da hava soğuk ama hasta falan değilim Bu gözlüklerle başım dertte Hayat işte yuvarlanıp gidiyoruz Hepinizi çok özledim Kayahan Kayahan (1997, Bodrum) Doğum Kayahan Açar 29 Mart 1949 İzmir, Türkiye Ölüm 3 Nisan 2015 (66 yaşında) İstanbul, Türkiye Ölüm sebebi Doku kanseri Defin yeri Kanlıca Mezarlığı, İstanbul Meslek Şarkıcı-şarkı yazarı  · Müzisyen Etkin yıllar 1971-2015 Evlilik Nur Açar (1973-1991) Lale Yılmaz (1992-1993) İpek Açar (1999-2015) Çocuk(lar) 2 Resmî site kayahan.info Kayahan (1997, Bodrum) Kayahan Açar (29 Mart 1949, İzmir - 3 Nisan 2015, İstanbul), Türk pop şarkıcısı-şarkı yazarı, müzisyen. Ölümüne dek üç kırkbeşlik, bir uzunçalar, 13 kaset ve CD, bir tekli yayımladı. İlk olarak Nilüfer’e verdiği şarkılarla ismini duyurmaya başladı. Nilüfer’in de yorumladığı “Geceler”, “Kar Taneleri”, “Esmer Günler” gibi şarkılar klasik hâline geldi. Diskografi 45'lik ve teklileri 1971: Yosun Gözlü Sevgilim & Bir Mektubun Var 1978: Neden Olmasın & İstanbul Hatırası 1980: Bekle Gülüm & Ateş
0 notes
lovelyyfluff · 3 months ago
Text
Baş Belaları | 53 - Crazy:B ("Baş Belaları" final)
Tumblr media
Aira: Ne kadar tuhaf bir grup. Şu Rinne Amagi ve eski efsanevi idol HiMERU...
Aira: Kohakucchi çok gizemli ve Hold-hands'de onunla ilgili bir şey bulamıyorum. Ayrıca restoranda çalışan kişi?
Aira: Çok acayip... Dertleri ne bunların?
Koga: Alo, baksanıza... Şurda nazik olmaya çalışıyorum, ama—
Koga: Hey!?
Tumblr media
Rinne: "Kyahaha! Yoldan çık dedik sana. Sağır mısın!?"
Aira: (...!? Ne yapıyor bu! Oogami-san'ı öylece sahneden aşağı itti! İdol olarak şiddet mi kullanıyor!?)
Tumblr media
Adonis: —Oogami!? Yaralandın mı?
Koga: Hayır, ama yuh! Onurum incindi! Unutmaya çalıştığım Ryuu-ou-sen olayını hatırlattı bana!
Koga: Hey, Adonis, beni yukarı çek! Kendi başıma sahneye geri çıkamıyorum!
Adonis: Ah, tabi. Bir saniye bekle, geliyorum.
Rei: (Bu hiç iyi olmadı. Üyelerimizden biri sahnede yokken şarkıya başlayamayız.)
Rei: (Kaoru ve ben biraz daha zaman kazandırabilsek bile—)
Rei: (Crazy:B'nin bizi kışkırtmaya son vereceklerini sanmıyorum. Savaşın temel kurallarından birini uyguluyorlar—Düşmana fırsat vermemek.)
Rei: (Bu noktadan sonra işleri konuşarak çözmenin imkanı olmaz...)
Rei: (Çıkarı olmayan bir savaş gibi. Bizi çaresiz durumda bıraktılar.)
Rei: (Demek sonunda yıllara yenik düştüm... Belki de insanların dünyasına yeni olduğumdandır.)
Rei: (Yaşlılıktan çok tecrübesiz olduğum içindir... Ne korkunç bir dünya.)
Tumblr media
Kaoru: Hey, Rei, öyle gülümseyip durmasana! Şimdi ne yapacağız? İstediklerini yapmalarına izin mi vereceksin?
Rei: Hayır. Yalnızca Crazy:B'nin sıradaki hamlelerini meraklı izliyorum.
Rei: İsteseydim tüm gidişatı değiştirip onları hemen burada ezebilirdim.
Rei: Ancak gözlem yapmayı tercih ederim. Yeni bir çağın başlangıcını gözlemlemek...♪
Kaoru: Cidden, şu alışkanlığın çok kötü! Biraz geleceği değil de şimdiki zamanı düşünsen?
Tumblr media
HiMERU: "—Hepiniz, hoşgeldiniz. HiMERU konuşuyor, aradan uzun zaman geçti. Herkes onu tanıyor, değil mi?"
HiMERU: "HiMERU'yu affedin, bir süre halk içine çıkamadı."
HiMERU: "Merak etmeyin—HiMERU her birinizi hâlâ seviyor♪"
Rinne: "Kyahaha! Unutulmuşsun artık, MERUMERU!"
HiMERU: "—Hiç de bile. HiMERU'yu hatırlamayan insanlar henüz HiMERU'yla tanışmamıştır."
HiMERU: "HiMERU'nun kim olduğunu öğrendikten sonra HiMERU, bir daha kendisini tanıtmaya bile ihtiyaç duymayacak."
Kohaku: "Senin gibi özgüvenim olsa keşke... Ben fazla alçakgönüllü davranıyom."
HiMERU: "Evet. Bir idol olduğun sürece en iyisi olduğuna inanman önemlidir."
HiMERU: "Aynı zamanda seyircilere, eğlendiklerini düşündürmelisin."
HiMERU: "Artık işler böyle yürümeyebilir... Hehehe, ama HiMERU eski bir idol♪"
Niki: "Benim de bi' sorum var! Benim gibi idol olmayan biri sahnede nasıl davranacak?"
Niki: "Geri gidebilir miyim? Akşam yemeğine bile hazırlanamadım!"
Rinne: "Ne? Bize katıldığın andan beri idolsün ya, aşağılık Niki..."
Rinne: "Az daha mızmızlanırsan o mutfağını bombalatırım. Tek seçeneğin idol olmak, anladın mı?"
Niki: "Ay, gözümde canlandı resmen! Ben neyse de mutfağıma bir şey yapma sakın! Az merhamet göster!"
Tumblr media
Niki: "Tamam tamam, pes ediyorum! Bak, idolüm işte!"
Niki: "Bugünden itibaren ben Crazy:B'den Niki Shiina! Niki deseniz yeter~ Selaam☆"
Tumblr media
Kohaku: "Amma da hızlı değiştin, Niki-han. Senden öğrenmem gereken şeyler de var."
Kohaku: "Yaşa ve deneyimle... Vay, dış dünya baya bi' heyecan vericiymiş♪"
Rinne: "Şimdi oldu işte! Elinizden geleni yapın—eziklerin ayaklanma vakti geldi!"
Rinne: "Buradaki seyirciler bir ilke şahitlik edecek! Kyahaha, arkadaşlarınıza söylersiniz artık!"
Rinne: "Sözde çağ yaratan, cennet denen ES'in sistemi bir lekeden fazlası değil!"
Rinne: "Sizler de farketmişsinizdir, değil mi? Bir tuhaflık var sanki?"
Rinne: "Televizyon, magazin, gazete, internet, aklınıza gelen her yerde karşınıza bir kelime çıkıyor."
Rinne: "İdoller, idoller, idoller, idoller! Ne zamandan beri bizi ele geçirdi bu kelime?
Rinne: "İdollerin gerçeklikle alakası yok. Öyleyse ne zamandan beri hayatımızın bir parçası oldular?"
Rinne: "Tabiki ES kurulduktan ve idol aktivitelerine başladıktan sonra!"
Rinne: "Sizce de şüpheli değil mi? Hayatımıza idolleri salarak ne yapmayı planlıyorlar?"
Tumblr media
Rinne: "Biz size ES'in sırlarını ifşalamaya geldik! Umrunuzdaysa bize kulak verin, yakınlarınıza da yayın bunu!"
Rinne: "Gardınızı düşürdüğünüz an ES sizi soyup soğana çevirir!"
Rinne: "Sakın ES'e güvenmeyin! Uyarın, dikkat edin, ayıplayın onları!"
Rinne: "Bizler sizin kurtarıcınızız! Tüm sinirinizi, şikayetlerinizi bize söyleyin! Tüm duygularınızı biz ileteceğiz!"
Rinne: "Bizler Crazy:B'yiz! Hayal denen bu nektarı yudumlayıp, çiçek açanları desteklemek için etrafa polen dağıtırız!"
Rinne: "Görünüşe göre çiftçilerimizi biraz kızdırmışız."
Rinne: "Ama o çiftçilerin, yani ES'in ne istediğini kimin umrunda! Asıl önemli olan bu tomurcukların görkemli çiçeklere dönüşmesi!"
Rinne: "İdoller artık doğaya dönebilir, çünkü bu yozlaşmış çiftçiler işlerini yapmak istemiyorlar!"
Rinne: "O yüzden biz geldik! Crazy:B bu sorunun çözümü mü olacak, yoksa bir haşere mi? Orası sizin desteğinize kalmış!"
Rinne: "Bu çiçeklerin değerini belirleyecek kişiler ES değil, sizsiniz!"
Tumblr media
Rinne: "Uyanın! Kulak verin! Söyleyeceğimiz şarkıyı dinleyin! Yalnızca biz, Crazy:B, size istediğinizi verebilir!"
Rinne: "♪~♪~♪"
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
0 notes
musfika-hanim · 1 year ago
Text
akşam yemeğini yapmak için saat beş gib mutfağa girdim. nohut istemişlerdi onu ocağa koydum. sonra büyük kızçenin canı fırında sütlaç istiyordu birkaç gündür o aklıma geldi sürpriz olsun dedim onu yapmaya başladım. o pişerken marketten aldığım patlıcanları gördüm kışlık karnıyarık için dondurucuya atacaktım onları soydum fırına attım. Allah'ım daldan dala daldan dala :) e pilav yapmak icap ediyordu pirinci de ıslattım. baktım semizotları kötü olacak onları da yıkadım cacık yaptım. o sırada patlıcanlar oldu onları fırından çıkardım. sütlaç pişti güveç kaplarına aldım onları da fırınladım. büyük kızçe içerden "anneeee un kurabiyesi mi yapsak" diye bağırıyor bırak un kurabiyesini gel bak ne yaptım dedim. sütlaçları görünce sevinçten kafayı yiyordu 😍 pilavı da yaptım mutfaktan çıktım. neyse işte bu yaptıklarım bir buçuk saatimi falan aldı hadi sofrayı hazırlayın acıktım dedim. şu an yaptığım şeyden yani uzanmaktan büyük keyf alıyorum çünkü hakettim 🤸‍♀️
11 notes · View notes
iyiyimlaben · 5 months ago
Note
Benim de illa ki sorunlarım var ama hiçbir zaman ona yansıtmadım ya da sorduğunda sebebini söyledim hep çünkü olması gereken bu aslında. Ki ayrıca ben ona en başında demiştim ki bi sıkıntın bi derdin varsa beni kendinden uzaklaştırma hani herkesi uzaklaştır ama bunu bana yapma o da hayatı boyunca hep yalnız olduğunu bunun kolay olmadığını söylemişti abi ben zaten bunun bir anda olmasını zaten beklemiyordum sen bunun için bi çaba göstermedin ki. Ben eskiden sevginin tek başına her şeye yeteceğini sanıyordum ama artık büyüdüm olgunlaştım tek başına sevgi hiçbir işe yaramıyor tek taraflı çaba da aynı şekilde.
Ya abla beni istemiyorsa çıkıp karşıma deseydi ki ben yapamıyorum sıkıntım var cart curt. Bir de bilmiyorum belki de sana göre çok bencilce bir düşünce olacak ama yalnızlığı bu kadar çok seviyorsa niye benim peşimden koştu onca zaman ya yemin ediyorum başta her şey o kadar güzeldi ki ben bu çocukla her zorluğu aşarım hep yanımda olur sanıyordum ama gördüm ki çok büyük yanılmışım. Bu saatten sonra hiçbir şekilde hiçbir çaba göstermeyeceğim beni biraz sevseydi değer verseydi bana böyle yapmazdı onun farkındayım.
Ya abla geçen Salı günü bu beni aramıştı benim işim vardı açamadım telefonu neyse sonra geri döndüm konuştuk falan sonra bana mesaj atmış demiş ki şu an falanca yerde alıkonuluyorum başıma bir şey gelirse sorumlusu şu kişi cart curt, benim elim ayağım titredi korkudan hemen çalıştığı yere gittim dedim ki böyle böyle bir durum var patronu dedi ki sen sakin ol bir şey olmaz gelir o ama sana yemin ediyorum ağlamamak için kendimi zor tutuyorum o sıra. Bunlar dedi ki bir şey olmaz bak dedim başına bir şey gelirse nolucak aradık ulaşamadık bir süre sonra bana mesaj atmış demiş ki ben güvendeyim.
Zaten ne olduysa bu mevzudan sonra oldu hani gittikçe daha da soğuklaştık bildiğin yabancı gibiydik. Yemin ediyorum var ya ben onu hiç tanımadan önce bile biz bu kadar yabancı değildik gibi hissediyorum ya
Bir de birkaç gün önce ben dışarıdaydım o da tam karsımdaydı bana baktığını gördüm biraz baktı sonra ben kafamı çevirdim. Sonra patronu benim dükkana geldi,bizim konuştuğumuzu biliyor,dükkandakilere gelininiz falan diye bahsediyordu benim için, bana dedi ki sen bu aralar çok dalgınsın sana sesleniyoruz o kadar duymuyorsun ben de dedim ki neden acaba sleplelwğwöelskmeldl adam bir şey diyemedi tabii ne diyecek. Sonra ben bunun dükkana gittim işte ama o sırada kendisi burada değildi, bir süre sonra tekrar gittim bir şey almaya bi baktım bu dışarda dedim geçebilir miyim hiçbir şey söylemedi yüzüme bile bakmadı kenara çekildi o sırada oradakiler de bize bakıyo hani konuştuğumuzu biliyorlardı ya n’oluyo falan hesabı ben de hiçbir şey demedim çıktım dükkandan.
Cumartesi günü de durum atmıştı annesi o küçükken vefat etmiş onu atmış işte dedim acaba bilerek mi bunu attı hani ben yazarım falan diye bi düşünmedim değil.
Neyse ya çok konuştum ama durum bu şekilde yani ya
Kızçe dediğin gibi zaten sen de farkındasın bazı şeylerin. Herkes bazen yalnız kalma gereği duyar, kafasını toparlamak ister ama bir ilişki içerisindeysen eğer bunu o kişiyle konuşman gerekir zaten seni seven birisi sana bu fırsatı verecektir ama karşılıklı birbirinizi sevdiğiniz için fazla konuşmadan duramaz en kötü o gün sabah günaydın akşam da iyi geceler dersiniz birbirinize… Ya da bir yere giderken haber verirsiniz, ilişki sürekli birbirini darlamak değildir zaten ama birbirinden haberdar olmaktır. Günlerce konuşmamak diye bir şey olduğunu sanmıyorum ben maalesef ki. Şöyle düşün evlenmişsiniz ama tartıştınız ve ayrı odalarda ayrı yataklarda yatıyorsunuz. Başta bir gece ayrı kalıyorsunuz zaman geçtikçe bu iki gün, üç gün, bir hafta derken ayrı evlere kadar uzar… Ayrıca seni arayıp telaşlandırmaya sonra da soğuk davranmaya hakkı yok. He psikolojik sorunları vardır, ki bu normal bir durum, o zaman da gider adam gibi yardımını alır, düzelir. Karşısındaki kişinin de psikolojisini bozmaya hakkı yok.
0 notes
keemlenyekun · 8 months ago
Text
herc ü merc
sevgili defter, yazmayalı bir ay oldu. uğrayamıyoruz. yoğun bir dönemdeyiz.
yaklaşık iki aydır annemin sağlığıyla ilgileniyorduk. sonuç istemediğimiz ama beklediğimiz gibi çıktı ne yazık ki. sevindirici olan tek bir durum vardı: başka bir organa metastaz oluşmamış. sevinmeye sebep arıyorduk. bu da sebep oldu. başladık lanet kemoterapiyi almaya. allah şifa versin. çokça amin allahım.
aslında uzun bir yazı düşlemiştim. ancak kafamı toparlayamıyorum. astrolojik olarak bir retro tutulma falan mı var. lan hani 2024 yay yılı olacaktı dinçeeeerrr. öhöm öhöm. ciddiyetimizi muhafaza edelim.
kafamı toparlayamıyorum. zaten uyku problemi olan birisiydim, annemin hastalığından sonra uykuya dalmakta daha da zorlanmaya başladım. sabah işim olsun ya da olmasın fark etmiyor gece üçten önce uyuyamıyorum.
annem tedaviye başladığından dolayı iki yaşına yeni giren oğluma ben bakıyorum. çünkü avukatlık serbest meslek. hele bir de iş azsa tamamen serbest meslek. sesimi de çıkartamıyorum. oysa ki avukatlık 24 saatlik bir meslek. davalarını halletsen illa ki güncel kalmak için durmadan okuman gerekiyor. ama oğlana kim bakacak? hanım çalışıyor. Annem hasta. ekonomik durum ortada. evden çalışıyorum. bakıcı nasıl tutayım.
pes etmeyi seven birisi değilim. yavaşımdır belki. ama hallederim. halletmek zorundayım. şimdi işin aslı, yaklaşık 17 senedir defter tutan birisi olarak, çoğu planımı defterde yaptım, çoğu sorunumu defterde çözdüm. benim sevgili defterim. seviyorum lan seni. neler yaşadık be. cezaevinde kareli defterde, düz kağıtta ne saçmalıklar dinledin lan benden. :DD
toparlayamıyorum işte kafayı. konu dağılıyor. ama dur önce sorunu bir belirleyelim. sonra çözüm. sorunum günün ta kendisi.
şimdi bir günümü anlatmak istiyorum.
gece 3 ya da 4 gibi uyuyorum. sahursuz çoğu defa. bazen sahurlu. sabah oğlan 9 buçuk 10 gibi babiş diye gülerek uyanıyor. ee mutlu uyanmamak elde değil. romalı saçlarıyla gülen şişmiş iki minik göz. kalkıyoruz. evi topluyoruz. ona ufak görevler veriyorum. şunu taşı. şuraya gel. çişşş diyor. bez değiştiriyoruz. eskiden direnirdi. bu aralar direnmiyor. sonra hemen mama diyor. babası gibi yemeyi seviyor. kahvaltıyı ayaklarıma dolanırken hazırlıyorum. pekmezli çayıyla birlikte. yumurta peynir. sonra mutfağı topluyorum. bulaşık. sıkılıyor. babiş diye yere oturup oynamamı istiyor. oynuyoruz. sıkılıyorum. oynar gibi yapıyorum. kusura bakma oğlum. dışarı çıkarıyorum. babannesini görüp geliyoruz bazen. ufak bir meyve atıştırmas�� sonunda babi bebi diyor. yani beşikte salla beni diyor. tam onu ninni eşliğinde sallarken ben birden avukatlığa dönüyorum. bin tane şey var aklımda. bin az. yapılacaklar birikmiş. dur uyusun da yazarız. uyuyor. bilgisayarı açıp başlıyorum. icraya bakayım önce. f. abi ücreti ödemedi. o kadar koşturduk. icra dosyasını açıyorum. uyap takılıyor. dosya açılırken diyorum ki şu müvekkilin vatandaş uyabına gireyim. yine dava açılmış çocuğa. ne demiş iddianamede. kara para aklama. dolandırıcı. cart curt. o değil de diyorum icardi ne oynadı paşaya karşı. dur lan bir daha seyredeyim şu maçı. maç özetindeyim. soruşturma dosyaları vardı. onu ne ara göndereceğim. yargıtay vekalet ile ilgili karar vermiş diye yazmış birisi xte. hakimleri ikna edemedik. lan benim danıştay dosyası noldu, iade olmuş olmayalım, şimdi bir ton taşınma falan. taşınmak dünyanın en zor işi. açıyorum. son evrak 2022. beklemeye devam. şu açılmayan icra dosyası açılmış. bakarken çocuk uyanıyor. sallayıp geliyorum. o sıra aklıma geliyor. holle oda kirlenmiş, robot çalışmalı. mutfak da kirlenmiş. ne yesek ya bu akşam? rumeysamutfaktaya bak. yok sevmedim. tavuklu bir şey olsun. ankara tava. biricike yaz bakalım. aşkım ankara tava mı yapsak bu akşam? refikanın tarifi biraz uyarlıyorum. refikanın her kuruyemişi yemeğe katmasını sevmiyorum. susam kızartıp koyuyor. yemekte yüzde yüz sadelikten yanayım. tavukları haşlamam lazım. onları koyayım da öyle oturayım işin başına. tavukları haşlıyorum. kilerden şehriye alalım. yanına ne yapacağız? domates çorbası ideal. yanına da salata. yeter bence. haşlanırken çocuk uyanıyor. saat 17 olmuş bile. babişşş.. babiii. babaaağğğ. mama mama. gel oğlum hadi. yemeğini yediriyorum. ayranı çok seviyor. tavuk haşlandı. hanım geldi. tavuğu az kızartalım. tam haşlama değil. kızarsın az. iftar oldu bak. iftarı yap. çayı iç. çocuk annesine bağırıp ağlıyor kafa bir milyon. uykusuzum. baş ağrım var. lan o icra dosyasına dilekçe yazacaktım. çocuk uyudu bak. 00.30. ben pert. hadi yatayım uyuyayım. uyuyamıyorum ki amk. satranç oynayayım. ya da dizi izleyeyim. yok izleyemiyorum ki. kafam herc ü merc.
işte sorunum bu.
üniversitede final zamanı kendime plan yapıp hiç tutturamazdım o planı. revize plan yapardım sonra. misal son sene deniz hukukuna çalışacak zaman kalmamıştı. dedim bütünlemeye bırakıyorum. çıkıp kurtuluş parkında mal mal oturmuştum.
şimdi şöyle bir başlamalıyım. dur bakalım.
serco çözer. bak gece 2 oldu yine.
yarın ne yemek yapacağız ya? balık var. bulaşığı çok. s.ktir et. ıspanak mı? yıkaması eziyet. yarın pazar da var. çocuğun gözü kaşınıyor. bi aile hekimi ziyareti de yaz oraya defterciğim. buzluğa köfte atmıştık geçen onu yapayım. evet evet. cuma köfte günü cumartesi balık.
lan yine kafa dağıldı.
çözüm bulduk mu?
bulduk.
başlamak.
hadi başlayalım.
vesselam.
5 notes · View notes