#Azime Korkmazgil
Explore tagged Tumblr posts
edebiyatiturk · 1 month ago
Text
Azime Korkmazgil
Azime Korkmazgil: Edebiyatın Parlak Yıldızı Türk edebiyatının dinamik yapısında birçok yazar ve şair kendine özgü bir yer edinmiştir. Bu isimlerden biri de Azime Korkmazgil’dir. Edebiyat kariyeri, eserleri ve etkisi üzerine yapacağımız bu derinlemesine inceleme, onun sanatını ve toplum üzerindeki etkisini anlamamıza yardımcı olacaktır. Azime Korkmazgil’in Hayatı ve Edebi Kariyeri Azime…
0 notes
yurekbali · 3 years ago
Text
Tumblr media
Bilin istedim. O yanımdaki iki güzel kalbi... Tarih 21 Ağustos 2021. Yolumuz Burdur’un Ağlasun ilçesine düştü. Daha önce de gelmişliğim vardı Ağlasun’a ama detaylı bir şekilde gezip görme imkânı bulamamıştım. Bu sefer Sagalassos antik kentinin her bir yeri adım adım gezildi ve sonrasında da Ağlasun... Bu gelişin en önemli noktası ise anılarda iz bırakacak iki güzel insanı görebilmek, oturup sohbet edebilmekti dostça. Ağlasun denince, Türk şiirinin en önemli isimleri arasında yer alan şair Hasan Hüseyin Korkmazgil gelir aklıma. Ağlasun’un damadı. Sagalassos yolu üzerinde yemek yediğimiz belediye işletmesinde sordum ilk Hasan Hüseyin’i. Büyük şairi tanımayan yoktu. İşletmenin aşçısı ile sohbetimiz bile oldu şair üzerine. Ailesinin şu an Ağlasun’da olmadıklarını dile getirdiler konuşmanın sonunda da. Ağlasun’un merkezine indiğimizde, asırlık ulu çınarın yanındaydı dalgalı gür saçlarıyla Hasan Hüseyin. Anısına yapılan büst ve üzerinde şiiri olan anıt... AĞLASUN AYŞAFAĞI Ağlasun dedikleri bir esim yel bir içim su Binyıllar ötesinden bir ulu çınar Dağlarla sularla yıldızlarla söyleşiyor Evreni kıpır kıpır duyuran yapraklarıyla. Bir taze çığlık gibi Asya'dan geldikleri doğrudur Çetin bir güneşin parıltısını katıp önlerine En eski insan denizleriyle kaynaşıp bir oldular Yaslandılar Sagalassos’un ayışıklı yamaçlarına Buldukları, mermerde nakış gibi ışıldayan bir uygarlıktı Suyu aziz, yeşili can, canı insan bildikleri doğrudur! Öldük Mermer de ölür Ey şarkılar Alın bizi Hasan Hüseyin Ağlasun’a ayaklarınız değdiğinde uğrayın bu anıta, okşayın Hasan Hüseyin’in dalgalı gür saçlarını, okuyun bir kez daha yukarıda yazan dizeleri ve görün, şaşırın ulu çınarın kaç bin yıldan beri ayakta durduğuna, o muhteşem duruşuna. Hasan Hüseyin’in evini, eşi Azime öğretmeni ve oğlu Temmuz’u sorduk. Tarif ettiler... “Üç katlı bir ev. Dış cephesinde boydan boya büyük bir Atatürk resmi var.” Fethiye’de yaşayan ve zaman zaman da buraya gelen Azime öğretmeni ve Temmuz’u göremeyecektik ama hiç olmazsa Hasan Hüseyin’in evini görüp teselli bulmak istedik. Tarif edilen köşeyi döndüğümüzde boydan boya bir binanın yan cephesini kaplayan Mustafa Kemal Atatürk resmi ile karşı karşıya geldik. İşte bu. “Şair Hasan Hüseyin Anı Evi”. Hava ha karardı ha kararacak... Binanın önüne geldik. Pencereden yansıyan ışık içeride birilerinin olduğunu haber veriyordu bizlere. Birden sevinç duyduk. Karşı evin önünde oturan kişi, evdeler, diye seslendi. Ne şanslıydık ki yaklaşık bir saat kadar önce Azime Korkmazgil ve oğlu Temmuz Ağlasun’a, evlerine gelmişlerdi. Kapıyı heyecanla vurduk. Bir süre sonra açıldı. Temmuz’du. “bir oğlum olacak adı temmuz uykusuz korkusuz beter mi beter ben beynimi satarak yaşıyorum o benden proleter” Yıllar yıllar evvelinden ezberimde yer ettiğim ve severek de okuduğum bu şiirin dizeleri geçti birden aklımdan. “bir oğlum olacak adı temmuz öfkede benden fırtına sevgide deniz ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin temmuz gibi sıcak ve bereketli temmuz gibi uçsuzbucaksız” Temmuz Korkmazgil... Temmuz’u Hasan Hüseyin’in şiirlerinden tanıyordum gençliğimden bu yana. Görmüşlüğüm, görüşmüşlüğüm yoktu. Uzun kır saçları, mütevazi yapısı ve duruşuyla 56 yaşında bir delikanlı. Ayaküzeri tanışma ve gelme nedenimizin ardından içeriye davet etti. Annesi yol yorgunuydu, uyuyordu. Uyandırmak istemiyorduk ama görmek de istiyorduk Azime öğretmeni. Temmuz hislerimizi anlamış olacak ki annesine usulca seslendi... Evet, bizleri o yol yorgunluğu ile kabul edişleri yüreklerinin güzelliğinden başka bir şey değildi. İçeri girdik. Girdik ama ev ev değil, kütüphane, bir müze belki de. Dört bir yanımızda kitaplar, tablolar, anılarıyla var olan eşyalar... İnsan resmen kaybolabilir bu dünyanın içinde. Ve işte, Azime öğretmen. Azime Korkmazgil. 88 yaşında, dik duruşlu, ela bakışlı, sevdada sevilesi, örgütlü yaşamda yoldaş, aydınlıklara ve güzel bir geleceğe inanmış, konuşkan, küçük bir hanımefendi. Oturduk karşı karşıya. Temmuz, yeni demlediği çaydan ikram etti. Ağlasun’a yaklaşık bir saat önce geldiklerinden ve ertesi gün tekrar Fethiye’ye döneceklerinden bahsedince ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha anlatmama gerek yok sanırım. Karşılıklı sohbete başladık; şiirden, edebiyattan, siyasetten ve en çok da eşi Hasan Hüseyin’den. Temmuz da yanımızdayken aklıma o an gelen soruyu gülümseyerek sormak istedim nedense. “Hasan Hüseyin ‘Kavel’ isimli şiirinde, “ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim/ izin verirlerse kavel grevcileri/ ilk çocuğumun adını/ kavel koyacağım” demişti. Kavel koymamışlardı çocuklarının adına, Temmuz’du, neden?” 1963 yılında şairin ilk kitabı doğmuştu; “Kavel”. İşte o ilk kitap şairin ilk çocuğuydu. Temmuz ise 1965 doğumluydu. Ki daha Temmuz doğmadan aynı yıl bitirilen ve kitaba da adını veren Kızılırmak şiirinde Temmuz’un müjdesini veriyordu büyük şair; “bir oğlum olacak adı temmuz”. O zamanlarda da sormuşlar şaire. Ama dostları ilk çocuğunun zaten Kavel olduğuna inanmışlar ve oğluna da Temmuz adını vereceğine sevgiyle bakmışlardı. Azime öğretmen, eşi Hasan Hüseyin’le birlikte geçirdikleri yirmi yılın tanıklığını paylaşmaktan ve anlatmaktan gurur duyuyordu. Onun hayatına ve bıraktıklarına ışık tutmayı bir görev bilerek eşinin yaşam öyküsünü kaleme aldığını da dile getirdi. Üç cilt olarak yayımlanacaktı Hasan Hüseyin’in yaşam öyküsü. Ve şairin daha önce Bilgi Yayınevi’nde basılan kitapları, dizgi hataları düzeltilerek, yeni yüzü ve baskısıyla Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkarılacaktı artık. Anne ve oğul bunun çalışması içindeydiler. Antalya’da her ay düzenli olarak yaptığımız Dolunayda Şiir ve Müzik Gecesi etkinliğine uzun yıllar önce henüz benim içinde bulunmadığım bir dönemde katılmışlığı da vardı Azime Korkmazgil’in. O hatıraları da canlandırdık gözlerimiz ışıldayarak. Evin bir köşesinde Hasan Hüseyin’in çalışma masası bulunuyordu. Üzerinde daktilosu, fotoğrafları, kitaplar, kullandığı eşyalar... İnsanın hayranlıkla ve gözlerinin dolarak bakmaması mümkün değildi. Edebiyat ve şiir sohbet konusu olunca zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyordu. Şiiri ve edebiyat söyleşilerini seviyordum ama saatin ilerlemesi, dışarıya akşam karanlığının basması, yola çıkacak olmamız, ev sahiplerinin işlerinin yoğun, vakitlerinin kısıtlı ve ertesi gün tekrar yola çıkacak olmaları, yol yorgunlukları artık ayrılık vaktinin geldiğini haber veriyordu. Dostlukla teşekkür edip izin istedik. Sohbetleri ve güler yüzlülükleriyle bina dışına çıkarak uğurladılar bizleri. Işıldayan gözleri/yürekleri eksik olmasın... Yola çıktığımızda yüzümüzde gülümseme, içimizde bir sevinç vardı o iki güzel kalbi gördüğümüz için. Ve Hasan Hüseyin’in birkaç şiirini okudum sesli sesli. Kim bilir, belki yollarımız bir gün bir yerlerde yine kesişirdi. * * * “Anasının karnını tekmelediğinde Temmuz, kocaman ve çoook akıllı bir balıktı uzayda Proton - I uydusu Sovyetler'in ve çelik bir kelebekti Mariner - IV ense kökünde Merih'in. Şeftali emzikteydi Bursa'da, pamuk çiçekte Çukurova'da ve yeşil bir buluttu buğday Konya'da, Sivas'ta, Siverek'te. Ozan ozanca söylüyordu dünyanın geleceğini, işçi grevce, adını bile bilmediğimiz birileri vardı dünyanın bir yerlerinde; örneğin Singapur'da, Tahran'da belki, belki de Kordoba'da, Karakas'da mı desem Katanga'da mı, yoksa Roma'da mı Ankara'da mı, birileri bir yerlerde durmadan yontuyordu barışı mermer mermer, öfkeyi demir demir, sevgiyi tunç tunç doyumsuz günler aşkına...” - Hasan Hüseyin, Kızılırmak
23 notes · View notes
regulusb7v-blog · 7 years ago
Text
"Benim Azimem!
Seni sevdim, seviyorum. Seni anlayarak seviyorum. Bunu bugün söylüyorum sanma. Ben sevmem böylesi laflar etmeyi. Hele, hiç sevmem mektup yazmayı. Seni seviyorum diyorum, anlıyorsun değil mi? Bu benim için zor bir itiraf...
Sen biraz yarınımsın benim. Biraz değil yarınımsın Azime. Sana Azimem diyorum anlasana! Seni anlayarak seviyorum Azime. Düşün ki yüzünü görmedim daha. Kimseden de sormadım seni. Seni kendi sözlerinle tanıyorum, bir de yolladığın resimden...
Geç mi kaldık? Yoo... Bu da bizim gerçeğimiz."
1 note · View note
amokgunlukleri · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Azime / Hasan Hüseyin: BİR AŞK MASALI “Seninle ben, her yaşta aşkın yaşanabileceğine, aşkın umut içinde direnerek besleneceğine; bu demek, aşkın hep varolacağına inanıp, çıktık yola.” Azime Korkmazgil Otuz yaşlarında, evli, iki çocuk annesi Azime Karabulut. Uşak Lisesinde edebiyat öğretmeni. Eşi de ilköğretim müfettişi. Çoğu evlilikler gibi mutlu ya da mutsuz olup olmadığını sorgulamadan, öylesine, sıradan, tek düze yaşanan bir evlilik. Bir ova gibi dümdüz ve olması gerektiği gibi her şey… Ve her şey Azime’nin bir dergide Hasan Hüseyin Korkmazgil'in bir şiirini okumasıyla başlıyor. 1959 yılında Dost Dergisinin Şubat sayısında yayınlanan Ağustos Şiiri’yle. Hani bazen tek bir sözcük, tek bir dize bizi alır götürür ya; içimizde bir şeyler kıpırdar,bir titreyiş sarar ya ruhumuzu, o an da hissettikleri de buydu Azime’nin. Okuduğu şiirin bir dizesinde, “Bana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı,”diyordu Hasan Hüseyin. Azime; eşi, çocukları ve öğrencileriyle dolu geniş çevresinde yıllardır farkında olmadan yaşadığı saklı yalnızlığını ağır bir yük gibi nasıl taşıdığını hissediyor bu dizelerde. Ağustos Şiiri’yle içine düşen ateşle, şairin yazdığı tüm şiirleri bulup okumaya başlıyor. Kim olduğunu bilmeden, görmeden, tanımadan sadece şiirleriyle bir bağ kuruluveriyor arasında. Bu şiirleri yazan adamı bulmalı ve yalnız olmadığını anlatmalıydı ona, bunu mutlaka yapmalıydı… Ve yapıyor Azime. Hayranı olduğu şaire mektuplar yazıyor… Mektuplar mektupları takip ediyor… İkisi de birbirine ilgisiz kalamıyor… Hasan Hüseyin 7 Ağustos 1963 tarihli mektubunda, “Sen biraz yarınımsın benim,” diyor. “Biraz değil, yarınımsın Azime. Sana Azime’m diyorum anlasana. Seni anlayarak seviyorum Azime. Düşün ki yüzünü görmedim daha. Kimseden de sormadım seni. Seni kendi sözlerinle tanıyorum. Bir de yolladığın resimden. Geç mi kaldık? Yoo, bu da bizim gerçeğimiz…” * Azime karmakarışık… Azime hayranı olduğu şaire aşık… İçinde çatışan sadakat ve ihanet duygularıyla baş etmesi kolay olmuyor. Sadakatin nerede bittiği, ihanetin nerede başladığına dair kesin bir çizgi yok yaşamda. Doğrular da yanlışlar kadar göreceli… Görmeden, dokunmadan içimizdeki ıssızlığı paylaşmak istemek sadakatin sınırlarına zarar verebilir miydi? Ya da sadece sözcüklerle yaşanan bir aşk ihanet sayılabilir miydi? Hangi dinde sözcüklere günah yüklenebilirdi ki? Sadece düşüncelerinde olan birini sevmek, düşünce suçu işlemek gibi geliyordu Azime’ye. “Çocuklarını al gel, yeni bir hayat kuralım!” diyordu sevdiği adam. Yeni bir hayat kurmak, kolay mıydı? Tüm yaşanmışlıkları geride bırakıp gitmek… Onu sevenlere utanç ve acı bırakmak… Yapabilir miydi bunu? Hasan Hüseyin, “Gel, birlikte düşünelim!” diyordu mektuplarında. Birlikte olduklarında her şeye, herkese karşı daha güçlü olacaklarına inanıyordu. Birlikte düşünmeye karar verdi Azime. Aşkına sahip çıkacaktı… Çok sancılı ve zorlu bir süreçti bu. 1960 lı yıllarda evli bir kadının aşkını savunması, tutucu bir Anadolu şehrinde pek de kolay değildi. Ama o hiç ödün vermedi. Hep dimdik, hep aşkının arkasında oldu. Sonunda boşandı eşinden. Ve sonrası Cemal Süreya’nın dediği gibi “İyilik, güzellik”ti. 11 Haziran 1964 de evlendiler. Gökten üç elma düştü… Üçü de sevenlerin başına!
(Alıntı)
19 notes · View notes
captain-hasan-kaya · 4 years ago
Text
12 Eylül karanlığında ışık olup umut aşılayan kadınlarımız | Ali Makal
Ünlü Şairimiz Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Sevgili Eşi Azime Kormazgil, Halk TV’de Serhat Asker’in sunduğu Görkemli Hatıralar programında bir anısını paylaştı. Bu anı bizimde yaşadığımız benzer anılarımızı bize hatırlattı. Önce sevgili Azime hanımın anlatımını aktarayım. 80’li yıllarda Hasan Hüseyin Korkmazgil anısına düzenlenen bir yarışmada birinci gelen Nevzat Çelik’in eseri üzerine, Azime…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mltmdgci · 4 years ago
Text
Edebiyat Nöbeti Dergisi-Sayı:30
Tumblr media
Dosyaya Azime Korkmazgil, Ahmet Özer, İnci Gürbüzatik, Nuran Çağdaş Ören, İclal Nur, Yusuf Alper, Mediha Ünver, Cemil Kavukçu, Şükran Farımaz, Nilgün Çelik, Şükrü Erbaş katkı sağladı.
Ömer Turan,  Hüseyin Peker, Hilmi Haşal, Halil İbrahim Özbay, Nevruz Uğur, Tuncer Gönen, Gönül Tokayeva, Ayfer Yurdakul, Murat Karacan, Şerif Tezgörenler, Tahsin Şimşek, Nurgül Özlü, Hamit Oral, Seval Arslan, Ömer…
View On WordPress
0 notes
burdur-haberleri · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Azime Korkmazgil Hasan Hüseyin Korkmazgil'i anlattı: Büyük Ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil Burdur Belediyesi Konferans ve Sergi Salonu’nda düzenlenen etkinlikle anıldı. Eşi Azime Korkmazgil’in de katıldığı etkinlikte şairin kitapları tanıtılarak kitapların içerikleri hakkında katılımcılar... https://www.burdurgazetesi.com.tr/haberler/manset-haberleri/27664-azime-korkmazgil-hasan-huseyin-korkmazgil-i-anlatti.html
0 notes
kalpherzamansoldanatar · 8 years ago
Photo
Tumblr media
"Seni sevdim, seviyorum. Seni anlayarak seviyorum. Bunu bugün söylüyorum sanma. Ben sevmem böylesi laflar etmeyi. Hele, hiç sevmem mektup yazmayı. Seni seviyorum diyorum, anlıyorsun değil mi? Bu benim için zor bir itiraf... Sen biraz yarınımsın benim. Biraz değil yarınımsın Azime. Sana Azimem diyorum anlasana! Seni anlayarak seviyorum Azime. Düşün ki yüzünü görmedim daha. Kimseden de sormadım seni. Seni kendi sözlerinle tanıyorum, bir de yolladığın resimden... Geç mi kaldık? Yoo... Bu da bizim gerçeğimiz." Hasan Hüseyin Korkmazgil (7 Ağustos 1963 tarihli mektup)
52 notes · View notes
hsynozpercin · 10 years ago
Photo
Tumblr media
"Hep aynı köşede karşılaşırdık,/ gözlerini koyacak yer bulamazdım."
"Sanki dünyada ilk şafaktı kollarımda uyanmaların, o büyük barışa bir adım kala."
"Badem çiçek açar gibi geldin, yürek sızlar gibi geldin, sen geldin."
"Yuvasız bir atmacaydı sevmek belki de döner ha dönerdi de taa yukarlarda konamazdı bir yerlere. Amaçsız bir yolculuktu sevmek belki de bir sürekli kaçmaktı kendi kanatlarından gidip gidip dönmekti hep aynı yere."
"böyle neden susuyorum – bilemezsiniz deprem yaşıyorum – bilemezsiniz.."
"kuşlar kalksın gözlerinden kıpırdasın dallarım"
Hasan Hüseyin, “yolumun üstüne çıkmış en güzel rastlantı.” (Azime Korkmazgil)
__Hasan Hüseyin’i (26 Şubat 1984) saygı ile anıyorum..
Ahmet Kaya - Amenna
Ahmet Kaya - Acılara Tutunmak
Grup Yorum - Haziranda Ölmek Zor
7 notes · View notes
masumcetin · 11 years ago
Photo
Tumblr media
sen geldin  eskidi biryerleri zamanın, eskidi gözleri kadınların -- sen geldin  evler eskidi birden -- eskidi evimsilede kölemsi yalnızlıklar  bayramlar eskidi gülüm, derinlikler eskidi -- ve pişmanlıklar  eskidi yatakbiçimlerde iğreti ikililer -- ve çok çok  saksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal mutluluklar  eskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları -- ve nice yazlar  oh ne güzel yeniden -- bu senin güzelliğin ne demek  sel ne demek azime'm, savaşlara durmak ne demek, güzel ne demek  sen geldin ey benim kadın ülkem -- yepyeni ufuklar geldin  durulu bayraklarım güldü gülüm -- sen geldin kutuplarım değişti  Hasan Hüseyin Korkmazgil, Azime'li Temmuz Bildirisi (Eşi, Azime Korkmazgil için yazdıklarından.)
15 notes · View notes
icguveysindeniclice · 12 years ago
Photo
Tumblr media
... Bir oğlum olacak, adı temmuz uykusuz korkusuz beter mi beter ben beynimi satarak yaşıyorum o benden proleter
Bir oğlum olacak, adı temmuz karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladı çatlıyacak bende bitmeyen kavga onda yeniden başlayacak
Bir oğlum olacak, adı temmuz öfkede benden fırtına sevgide deniz ne saman yollarının ulu kervanları susuzluğumun ne kutup şafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin temmuz gibi sıcak ve bereketli temmuz gibi uçsuz bucaksız
Bir oğlum olacak, adı temmuz dilinde en güzel sesi türkçemin kulağı en yiğit şarkılarla delik korkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı vivaldi’yi dinler gibi okuyup anlıyacak ve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şaftalisine ay’dan kendi sesini dinliyecek vahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle
Ben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın iri bir çizme gibi balkanlar’a basarken faşizm dağlarda silah atmayı sevdim ben ki silah taşıdım gizli gizli dünyanın bütün devrimlerine boşuna dönmüyor bu rotatifler boşuna bağırmıyor bu kara boşuna dinlemiyor bu korku kapımızı anamın aksütü gibi biliyorum ki doyumsuz günlere doğacak temmuz doyumsuz günler görecek hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi hani şu hep dalıp dalıp gittiğimiz andıkça beklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz ve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi günler ama mutlaka!
Karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladıçatlıyacak ben direndim yorulmadım o yorulup yıkılmayacak. Hasan Hüseyin Korkmazgil 
*** Hasan Hüseyin ve Azime Korkmazgil, "Temmuz" demişlerdir oğullarına sonra. 
19 notes · View notes
yurekbali · 8 years ago
Text
Tumblr media
“Hasan Hüseyin Korkmazgil” anısına...  “Dostum dostum, güzel dostum!  Bu ne beter çizgidir bu!  Bu ne çıldırtan denge!  Yaprak döker bir yanımız,  bir yanımız bahar bahçe...”  _Hasan Hüseyin Korkmazgil, Amenna  Barışın, kardeşliğin, insanlığın, emeğin, ışığın ve Anadolu halkının şairi, Hasan Hüseyin...  Emekçi halkın, ezilen insanların her zaman yanında olan, bir güzel insan...  Acıyı bal eyleyen şair...  Şiirlerle tanıdık onu ilk, şarkılarda-türkülerde yaşadık sonra.  Gün oldu "Acıyı Bal Eyledik"...  Gün oldu "Haziranda Ölmek Zor" diye haykırdık...  Gün oldu "Acılara Tutunduk" birlikte...  Şiirlerinde “Hasan Hüseyin”, öykü ve yazılarında “Korkmazgil” adını kullandı.  Sivaslı... (1927, Gürün, Sivas)  Ama Isparta sınırında, Burdur’a bağlı “Ağlasun” İlçesi’nin damadı aynı zamanda. Eşi Azime öğretmenle bir mektupla başlayan aşkları büyük bir sevdaya dönüştü ve her daim mutlu oldular.  Ölüm, Hasan Hüseyin’i önce beyin vurgunu olarak yakaladı bir yanından. 1983 yılında evinde çalışırken beyin kanaması geçirdi. 6 ay hastanede, 6 ay evde, yoğun bakımda -bitkisel hayatta- yaşadı. Eşi Azime Korkmazgil, bir gün bile kocasının başından ayrılmadı. Uzun bir mücadeleden sonra 26 Şubat 1984’te, Ankara’da evinde yenik düştü ölüme...  Bugün, Hasan Hüseyin’in 33. ölüm yıldönümü...  Acıtan, isyan ettiren, yürekleri ısıtan dizeleriyle her türlü duyguyu bize yaşatan büyük şairi, biz de yüreklerde yaşatmaya devam edeceğiz.  Şair Hasan Hüseyin ile öğretmen Azime’nin bitmemiş aşk hikâyesi vardır ki, Hasan Hüseyin’i ve şiirlerini seven herkes bilmeli bu hikâyeyi. “Büyük Türk şairi Nâzım Hikmet’in ölümüyle yolları kesişen iki insanın aşk hikâyesi...” 1963’lü yıllarda bir edebiyat öğretmeninin solcu bir şaire âşık olması, öyle sıradan bir şey değildi. İnsanın aşkının arkasında dimdik durması ise, pek çok kişiyi öfkeye boğmaya yetiyordu. Mücadelelerle geçen bir hayatın ortasında Hasan Hüseyin’in şiiri gibi tertemiz bir aşk...  Tarih 3 Haziran 1963. Yer Uşak. Akşam saatleri... Burdur’a bağlı bir ilçe olan Ağlasun’da doğan “Azime Karabulut”, 30 yaşında Uşak Lisesi’nde edebiyat öğretmeniydi. Evliydi. Eşi Hulusi, ilköğretim müfettişiydi; bir aydır evinden uzaktı; Uşak-Eşme’deki okulları denetliyordu.  İki çocukları vardı; oğulları dört yaşındaki “Ufuk” ve kızları iki yaşındaki “Barış”.  Çocukların karnını doyurup uyuttuktan sonra bahçeye çıktı Azime. Türlü türlü kuşlarla bezeli yörük kilimine bağdaş kurup oturdu. İçi sıkkındı. Neden olduğunu bilmiyordu. Kalktı, kuyudan su çekip çiçeklerini suladı. Saatler gece yarısını gösteriyordu. Hâlâ uykusu yoktu. Evin salonundaki radyoyu açtı, sürekli kanalları değiştirdi. Birden... Kanallardan birinde bir haber:  Büyük Türk şairi “Nâzım Hikmet” öldü. 
Donup kaldı. Kendine gelince bahçeye zor attı kendini. Çocukluğundan beri şiirlerini her yerde arayıp okuduğu büyük şair ölmüştü işte. Sessizce ağlamaya başladı. Öksüz kaldığını hissetti. O anda aklına, son dönemlerde sık sık okuduğu, korkusuzluğunu Nâzım Hikmet’e benzettiği bir şairin adı geldi: “Hasan Hüseyin”. “BU ŞAİRİ TANIMALIYIM!”  Hasan Hüseyin adını ilk, 1959 yılında Dost Dergisi’nin şubat sayısında yer alan "Ağustos Şiiri"nde görmüştü.  Azime o gece, ayın ve yıldızların altında Hasan Hüseyin ve Nâzım’ın şiirlerini okudu. Şafak sökmeye başlayınca korktu; ya Nâzım Hikmet gibi Hasan Hüseyin’i de yok ederlerse, ya sustururlarsa?  Kızı Barış’ın sesiyle kendine geldi. Sabah olmuştu. Çocuklarıyla kahvaltı yaptı.  O gün okulda ders yılı sonu sınavları vardı. Okula gitti. Acısını konuşacak kimsesi yoktu. Eve dönerken kararını verdi; Ankara’ya gidecekti; Hasan Hüseyin’i görecekti. Hiç tanımadığı, yüzünü görmediği, kim olduğunu bilmediği bir şairin elini tutacak, ona yalnız olmadığını söyleyecekti.  Bir de merakı vardı; kanını tutuşturan sıcaklığı yaratan bu şiirlerin arkasındaki adam kimdi? Hemen o akşam gidecekti, gitmeliydi, yarın geç olabilirdi.  Barış’ı omzuna aldı, Ufuk’un elinden tutup tren istasyonunun yolunu tuttu. Kanatlanmış gibiydi. 5 Haziran (1963) sabahı Ankara’daydı.  Ankara kocaman bir kent. Hasan Hüseyin’i nasıl bulacak? Solcu şairi kim bilir; olsa olsa Türkiye İşçi Partililer. Polise sordu: "TİP Genel Merkezi neredeydi?" Polis tarif etti.  Parti binasından içeri girerken heyecanlıydı, saçlarının dibi, burnunun ucu terliyordu. Barış kucağında, Ufuk yanındaydı. Partililer bu manzara karşısında şaşırdı. Şairin nerede olduğunu bilemediklerini söylediler.  Tam çıkacakken, adını sonradan öğreneceği şairin yakın arkadaşı Kemal Çiftler ile karşılaşması hayatının yönünü değiştirecekti.  Hasan Hüseyin iki hafta önce Ankara’dan gitmişti. Ne zaman geleceği belli değildi. Azime, tren istasyonunun yolunu tuttu, Uşak’a döndü.  “MEKTUPLAR... MEKTUPLAR...”  Temmuz ayının sonu; 27 Temmuz (1963). Hasan Hüseyin’den mektup vardı.  "Azime Karabulut merhaba!"  Mektup beş sayfaydı.  "Sana ve senin gibi duyup düşünenlere binlerce selam. Sizlere layık olamamak korkusuyla titrediğimi duyuyorum. Ah, ne iyisiniz, ne yiğitsiniz sizler..."  Azime şaşkındı. Hem mektuba hem de coşkun bir sel gibi akan mektuptaki dizelere. Heyecandan ağladı. Hemen oturup yanıt yazdı. Bir de oğlu ve kızıyla çekilmiş fotoğrafı koydu zarfa.  Yanıtı gecikmedi Hasan Hüseyin’in... Üstelik o da bir fotoğraf göndermişti. Azime, Hasan Hüseyin’i o fotoğrafta gördü ilk; gür beyaz saçları, basık izlenimi veren burnu...  Heyecandan titriyordu. Yanıtını beklemeden ardı ardına mektuplar yazdı. Hasan Hüseyin de ilgisiz değildi.  Şairin ikinci mektubu "Sevgili Azime" diye başlıyordu.  Üçüncü mektubunun tarihi 7 Ağustos 1963 idi. Şair mektubunu saat 03.00’te kaleme almıştı. Ve mektup, "Benim Azimem!" diye başlıyordu.  "Seni sevdim, seviyorum. Seni anlayarak seviyorum. Bunu bugün söylüyorum sanma. Ben sevmem böylesi laflar etmeyi. Hele, hiç sevmem mektup yazmayı. Seni seviyorum diyorum, anlıyorsun değil mi? Bu benim için zor bir itiraf...  Sen biraz yarınımsın benim. Biraz değil yarınımsın Azime. Sana Azimem diyorum anlasana! Seni anlayarak seviyorum Azime. Düşün ki yüzünü görmedim daha. Kimseden de sormadım seni. Seni kendi sözlerinle tanıyorum, bir de yolladığın resimden...  Geç mi kaldık? Yoo... Bu da bizim gerçeğimiz."  “SESİNİ DUYMALIYIM!”  Şairin son mektubundan sonra Azime bir yol ayrımına geldi. Kaçışı yoktu, koşa koşa polis karakoluna gitti. Telefon sadece karakolda vardı. Sesini duymak istiyordu sevdiği adamın. Akis Dergisi’ni aradı; Hasan Hüseyin dergide redaktör olarak çalışıyordu.  20 dakika bekledi telefonun bağlanmasını. Sonunda bağlandı. Kendini su içinde hissetti. Korkuyordu: "Ya sesim çıkmazsa?" Toparlandı hemen:  -Sonunda konuşuyor muyuz, senin sesin mi bu?  -Evet, benim, ben Hasan Hüseyin Korkmazgil.  -Bu kadar sıcak mıydı sesin?  Ufak bir kahkaha sesi. O sıcak gülüş aklını başından aldı Azime’nin. Ama yine de kontrolü kaybetmek istemiyordu; şiirini, yazdıklarını yıllarca izlemek başka, giderek sevmek de başkaydı, ama... Evliydi, iki küçük çocuğu vardı ve 30 yaşındaydı.  Şair, "Atla gel, çocuklarını yanına al gel, yeni bir hayat kuralım" diye ısrar ediyordu. Fısıltıyla "Düşüneceğim" diye telefonu kapattı Azime. Ter içindeydi. Bitkindi. Eve dönerken, gömlek cebindeki şairin fotoğrafını çıkarıp baktı. Ağladı.  Hasan Hüseyin’i sevmekle, şimdiye dek sahip olduğu sevgileri yitirecek miydi? Birkaç gün Azime ne mektup yazdı ne telefon etti.  Şair Hasan Hüseyin ise mektup yazmayı sürdürdü. "Gel" diyordu hep. "Gel birlikte düşünelim."  Azime çocuklarını düşünüyordu. Kocasını düşünüyordu. Anlayabilecek miydiler bu aşkı. Kocası, onuruna yedirip de "Haydi git" diyebilecek miydi? Ya babalar, anneler, akrabalar... Göze almak kolay mıydı, çekip gitmeyi?  Günler boyu kendini kırlara attı. Deliler gibi dolaştı akarsu kıyılarında, pınar başlarında. Ürpererek uyandığı rüyalar gördü. Artık dayanamıyordu. Kararını önce ailesine açmaya karar verdi.  Kardeşleri ilkokul öğretmenleri Necati, Ömer, Mustafa ne olursa olsun yanında olduklarını söylediler. Babası pek sesini çıkarmadı. Annesi, "İnsanın başına kar da yağar, boran da savrulur" dedi. Yüreklendi.  Hemen koşup telgraf çekti sevdiğine: "Geliyoruz!"  “İLK KARŞILAŞMA”  17 Ağustos 1963.  Ankara Tren İstasyonu.  Azime’nin kalbi duracak gibi. Annelerinin içindeki yangından habersiz çocuklar sevinçliydi, yine Ankara’ya geldikleri için.  Tren istasyona girdi. Azime’nin yüreği kıpır kıpır; şiir ile başlayıp mektupla devam eden bir sevdanın peşinden koşup Ankara’ya geldiğine inanamıyordu. Üstelik daha yüzünü bile görmemişti sevdiceğinin...  İşte gördü onu Azime; gri kabarık saçları, genç enerjik yüzlü, ince bedenli bir adam telaşla tren vagonlarına bakıyor. Emindi, "Kesin bu o" dedi içinden. El sallarken, utanarak seyretti aşkını; ince dal gibi boylu boslu bir adamdı şair.  Azime telaşlıydı, bu kez iki elini de sallamaya başladı. Hah o da gördü işte. Göz göze geldiler. Tren istasyonunun lokantasına oturdular. Çocuklar kendi aralarında oynuyordu. Sessizliği Azime bozdu:  "Yalnız mısın?"  Hasan Hüseyin güldü: "Ara sıra Hollandalı bir kızla..."  Azime’nin yüzü düştü.  Şair ekledi: "Hiç canım... Çilli bir kız işte!"  Gün boyu Ankara’yı gezerek sohbet ettiler. Azime çocuklarla Ulus’taki Buhara Otel’e yerleşti. Sohbetleri sabaha kadar otel lobisinde de sürdü. Ertesi gün yine buluştular. Birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Azime henüz eşinden ayrılmadığı için, o ilk ziyarette Hasan Hüseyin’in elini bile tutmadı.  “EVLENİYORLAR”  Birkaç gün sonra Uşak’a döndü. Okuldaki görevini sürdürdü. Bu arada zor bir süreç sonunda eşinden boşandı.  Sadece evinde değil, Uşak’ta da sorunlar çıktı. Edebiyat öğretmeninin bir solcu şaire âşık olması, halk arasında yer yer öfkeli çıkışlara neden oldu. O, aşkının arkasında dimdik durdu.  Uşak’ta sorunlarla boğuşurken, 10 Haziran 1964 günü hayatını değiştirecek teklifi aldı. Hasan Hüseyin evlilik teklif etti. Aynı gece çocuklarla yine Ankara’nın yolunu tuttu.  11 Haziran 1964’de Altındağ Evlendirme Memurluğu’nda evlendiler. Törende sadece beş arkadaşları vardı. Azime çocuklarını alıp Ankara’ya yerleşti. Bir yıl sonra oğulları “Temmuz” doğdu.  Ve Azime, eşi Hasan Hüseyin ve çocukları Ufuk, Barış ve Temmuz ile kirletilmemiş mutlu bir hayat yaşadı.  Aşk Şiiri / Hasan Hüseyin Korkmazgil  Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin... Çünkü aşk şiirden önce gelir sende, oysa şiir önünde gitmelidir her şeyin... Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin... Çünkü aşk kavganın içindedir, çünkü sen içindesin kavganın... Elmayı kokusundan, güvercini biçiminden soyutlamaktır; yaşamak denilen kavgayı aşksız düşünmek... Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin... Çünkü sen gagasından tutup kuşu, öt kuşum, öt kuşum demiyorsun. Çünkü sen yedirip çiçekleri ineğe, koklayıp gerisini ineğin, kok çiçeğim, kok çiçeğim demiyorsun... Öpüşmek başka şeydir yiğidim, öpüşmeyi düşünmek başka! Sevişmek başka şeydir güzelim, sevişmeyi düşünmek başka!.. Sende yaprak -iki gözüm- , sende yıldız -yürek sızım- , sende su, sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu, atlıkarıncadan geceleyin bakmaktır lunaparka... Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin... Çünkü sen ilkyaz yağmurlarında, çırılçıplak dolaşır gibi sıcak morlarda, içer gibi morları, düşer gibi morlara, yaşarsın aşkı iliklerinde... Çünkü sen iki düşman ucun bileşkesisin, acısısın kavuşmanın, ayrılmanın sevincisin. Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin... Çünkü aşkın kendisidir şiirin. Oysa sen, oysa aşk, oysa sen, sen... Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin... _Hasan Hüseyin Korkmazgil, Aşk Şiiri Büyük ustayı sevgi ve saygıyla anıyoruz... 
84 notes · View notes