#Ali Ferman
Explore tagged Tumblr posts
aquiminhalma · 1 year ago
Text
Tumblr media
15 notes · View notes
altinovaguncel · 2 years ago
Text
Altınova, depremzedeler için tek yürek oldu
Kahramanmaraş’ta 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem sonrası Altınova Belediyesi, tüm imkânlarıyla deprem bölgesi için seferber oldu. Altınova Belediyesi tarafından ilçede başlatılan yardım kampanyasına vatandaşlar büyük destek verdi. 7’den 77’ye toplumun her kesiminden büyük destek geldiğini söyleyen Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, “Birlik ve beraberliğimizin gücünü bir kez daha ortaya…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
umuttherzamanvar · 29 days ago
Text
Tumblr media
DEVLET ADAMLARINA ÖĞÜTLER (İMAM-I GAZÂLÎ)
ADALET ve SİYASET
Müminlerin Başkanı!
Hz. Allah insanoğlundan iki grubu seçip yarattıkları üzerine onları üstün kıldı:
Peygamberler ve Devlet Başkanları.
Peygamberleri, kullarına delille kulluk yolunu bildirmek ve onlara doğru yolu açıklamak için göndermiştir.
Başkanları, kulların birbirlerine karşı yapacakları zulümlerden korumak, maişeti temin hususunda bir zorlukla karşılaşmamaları için seçmiştir.
Çünkü bildirildiğine göre: «Başkan yeryüzünde Allah'ım gölgesidir.
Nasıl ki; gölge insanı yakıcı güneşten koruyorsa Devlet Başkanı da halkını tehlikelerden koruduğu için Allah'ın gölgesi olarak nitelenmiştir.
Hz. Allah:
<Allah hükümdarlığı dilediğine verir>
<Ey Muhammed de ki: «﴾26﴿ De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allahım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Hiç kuşku yok sen her şeye kādirsin.”.>
(Ali İmran suresi)
SAYFA 52 İMÂM-I GAZALİ
Müminlerin Başkanı!
Allah sizi yeryüzünde gölge yaptı.
Halk'ın size itaat etmelerini ve uymalarını, hiç bir surette düşmanlık yapmamalarını, emirlerinize bağlanmayı emretti.
Böyle olunca ayni şekilde size yara- şan, Allah'a itaat etmekten uzaklaşmamak, bütün halkınızı İslâm'a aykırı olan şeylerden sakındırmaktır.
Başkan, halkı arasında zülüm ve işkenceyi kaldırır, onlara adil davranırsa toprağında hüküm ferman olur ve bütün düşmanlarına galebe çalar. Böyle yapmayıp halkına zülüm yaparsa idarenin bir gün elinden alınacağı bir gerçektir.
Hz. Peygamber: «Başkan kâfir'de olsa, halkına zülüm yapmadıkça idareciliği bakidir.». buyuruyor.
Bu dünyanın mamur ve harap olması adalet ve zülümle olacağını mutlak surette bilmelisiniz.
Başkan halkı arasına adaleti sokarsa, dünya mamur, halkı emniyet ve huzur içinde olur. Netekim İran hükümdarlarından, Uz- duşir, Behram ve Nuşiveran gibi başkanların zamanında halk mesut bir hayat yaşarlarken, Dahhak, & Ef- rasiyab ve yezdicurd 10 gibi başkanların zamanında İran halkı gayet zor bir hayat geçirmişlerdir.
Melikşah! İslâm filozoflarından ileri gelenlerin bir çoğu şahsî tecrübe ve İslâm prensiplerine uygun olarak şöyle demişlerdir: Halkına zülüm ve işkence yapmayı gaye olarak güden başkanın halkını Allah eksiltir, Afet ve belâlarla ölüm vak'alarını içlerinden eksik etmez, Ticari hayatları sarsılır, afetler yüzünden ziraatcılar ektiklerini alamazlar.
Sürü sahipleri günden güne kayıp verirler.
Adalet üzerine hareket eden başkanın bu adil tutumu bütün kitle içinde yayılır, bütün halk ölçülerini tam tutar, aralarındaki hak ve hukuka riayet ederler, adil konulara sarılırlar.
Artık bundan sonra eğri olan şeyler aralarında yok olur ve hak olan şeyler aralarında belirir.
58 DEVLET BAŞKANLARINA ÖĞÜT
Semadan rahmet eksik olmaz, yeryüzünde bereket çoğalır, ticaret gelişir, ekicilerin ürünlerinde bir bereket olur, böylece halkın gıda durumu gelişir.
Filozofların bildirdiğine göre: Bütün halk başkanın bozguncu hareketiyle bozulurlar, dürüst davranışıyle dürüst olurlar.
Tabi'lerin ileri gelenlerinden Süfyan Sevri 12
Abbasi halifelerinden Mansur'un yanına vardığında Mansur:
«Sevri! uzun zamandanberi halkımı ve yardımcılarımı yoluma koyup itimat edecek kimseyi bulamadım», deyince
Sevri!
Müminlerin başkanı! Saydığınız şahısların derununda büyük işlere ön-ayak olacak biri var.
Şayet ba düzelirse hepsi düzelmiş olur. der,
Mansur: «Anlattığın ve tasvir ettiğin şahıs kimdir?.» deyince
Sevri:
«Bütün halkın önderi ve başkanı olan Mansur'dur. der.
Bunun üzerine Mansur:
Ah! bu zamana kadar uyanmadım.
Kendimi bırakıp başkası ile uğraşmam neyime gerekirdi?» diyerek kendi kendini azarlar.
Bilginler:
«Başkan olan kimse taklit ettiği şeyin büyük bir iş ve tehlikesinin de o nisbette olacağını anlamalıdır demişlerdir.
Akıllı kimse, yüklendiği işin kolaylaş masının ne yönde olduğunu düşünür.
Başkan, gelen tehlikeleri başbakan ve bakanlariyle dikkatlı olarak görüşmeli, her kesin gösterdiği tedbire kapılıp hareket etmemeli geçimini devlet hazinesinden karşılayıp israfa sebep olacak işlerden tamamiyle kaçınmalıdır.
Mezkür harcamayı yaptığı zaman şayet sınırı aşarsa kitle içinde bozgunculuk zihniyetini taşıyan kimseler buna bakıp devlet hazinesini yağma etmeye teşebbüs edebilirler.
Böyle bir durumda karışıklık alıp yürür.
SAYFA 54 İMÂM-I GAZÂLİ
Harun Reşid, hac için Kabe'ye geldiği zaman, Arafat Dağ'ında vakfe'ye durur.
O anda Hz. Ömer'in çocuklarından biri,
Harun'un yanına vararak:
Ya Harun!
Bu mübarek yerde ne kadar insanın olduğunu biliyormusunuz? diye sorunca Harun:
Bilmiyorum, der.
Biliniz ki; burada binlerce insan var ve bunların her biri kıyamette yaptıkları şeyler yüzünden sığaya çekilecekler. Fakat bu kadar insanı Hz. Allah sizden soracaktır.
Bana tavsiyede bulunun.
Birinin elinde bulunan malı israf etmeye Allah
izin vermemiştir.
Sizin gibi önemli birinin fakirlerinin ellerinde bulunan mala el uzatıp ısrafa yönelmesi nasıl bir keyfiyettir.
Harun bunu duyunca ağlar ve: «Keşke bu başkanlık belâsına duçar olmasaydım der. Bağdat'a gelince
«Her yıl hacca gitmek gayesindeydik fakat Ömer'in oğlu bizlerden bunu menetti demiştir.
Filozoflar şöyle demişlerdir: «Bazan başkan, yemek pişirip etrafındakilerine yemek yedirmelidir.
Mutbaktakiler, zahmet çekerek yemeği meydana getirirler, bu çe kilen zahmetten yiyenlerin hiç haberi olmaz.
Ateşin karşısında bu ameliyeyi yapanların dışında kalanlar ocağın hareretinden habersizdirler.
Yemeğin yapımı için bir sü rü zorluklara göğüs geren işçilerden, başkan habersiz kalınca icabında halkını zor işlere sevketmekten çekin- mez.
O zaman perişanlık içinde kıvranan halk ancak başkana beddua eder.
HİKÂYE :
Mağrip 13 başkanlarından biri, yolda gezerken, bir ticaret kervanına rastlar.
Yanında bulunan başbakanına: <ticaretle uğraşan üç grupun durumundan sana bahsedeyim deyince, BAŞBAKAN:
Buyurun, der.
Başkan:
Bu dünyada insanlar üç gruptur:
I Hem dünyayı ve hem de ahireti bir arada yürütmüştür.
II- Ne dünyayı ve ne de ahireti elde etmiştir.
III Dünyalığını toplamış, fakat ahiretten mahrum kalmıştır.
Başbakan bunların açıklanmasını ister.
Bunun üzerine Başkan:
I- Ticaret yaparlar, namazlarını kılarlar ve İslâ mın prensiplerine uygun hareket ederler.
Böylelerin her iki dünyasıda mamurdur.
II İkisini de elde etmemiş olanlar:
bana, sana hizmet eden ve bu kabil hizmetlerde kullanılan kimselerdir.
III Dünyası ma'mur olanlar ise; ben sen ve emsalimiz gibi olan başkan veya başbakanlar olup dünya hayatına kapılarak halkına zülüm ve işkence yapanlardır.
FİLOZOFLAR:
Bütün bakanlar, başkanın gafil olduğu şeylerden onu haberdar etmelidirler.
Şayet başkanın tabiatında zalimce davranmak varsa, bir çok etkili konuşmalar yapıp onu vazgeçirmelidirler demişlerdir.
Filozoflar şöyle demişlerdir: «Bazan başkan, yemek pişirip etrafındakilerine yemek yedirmelidir.
Mutbaktakiler, zahmet çekerek yemeği meydana getirirler, bu çe kilen zahmetten yiyenlerin hiç haberi olmaz.
Ateşin karşısında bu ameliyeyi yapanların dışında kalanlar ocağın hareretinden habersizdirler.
Yemeğin yapımı için bir sürü zorluklara göğüs geren işçilerden, başkan habersiz kalınca icabında halkını zor işlere sevketmekten çekinmez.
O zaman perişanlık içinde kıvranan halk ancak başkana beddua eder.
HİKÂYE :
İran hükümdarlarından Feridun 14 bir gün vezirlerini toplayarak onları denemek ister.
Toplantıda şöyle bir konuşma yapar:
İdaremizde bulunan askerlerimizin harcamalarını halkımızdan aldığımız vergi karşılamıyor.
Bu sebepten devlet hazinesinden şu kadar parayı savunma fonuna ek lememiz gerekir der.
Bunun üzerine bütün bakanlar, halkın vermekle yükümlü bulunduğu verginin arttırılmasını zaruri görürler. Fakat içlerinden biri ileri atılarak:
«Müsaade ederseniz bir durumu arzetmek istiyorum> diyerek bir istekte bulunur. Başkan aklına geleni söylemesini ister.
O da:
«Başkanım! Sizlere hazineniz mi yoksa toprağınız ve halkınıza düşmanlık yapan düşmanlarınız mı daha sevim- lidir!»
Başkan:
«Elbette hazinemiz>
Bakan:
«Başkanım!
Bir gün gelecek, sizdeki bu yüz güzelliği gidecek, ölüm şerbetini içecek ve toprak durağınız olacaktır.>
Başkan:
Niçin?»
Bakan:
«Muhabbet ettiğiniz hazineyi terkedip, bir kefenle gider ve bütün düşmanlarınızla yoldaş olmayı istersiniz der.
Bundan gayet hoşlanan başkan, bakanın rütbesini yükseltir.
Devletin en yüksek işlerinde kullanır ve artık halkına şefkat gösterir.
Zülkrneyn 15 maiyetindeki kalabalık askerlerle Mağrib'e girdiği zaman, ellerinde dünyalık bir meta'ları bulunmayan ve kabirlerini kapılarının önünde hazırlamış olan bir grup insanla karşılaşırlar.
Bunlar her zaman kabirlerini ziyarette bulunurlar. Tanrı'larına ibadet ederlermiş.
Zülkarneyn birini gönderip başkanlarını ister.
Reis bunu reddeder ve «Zülkarneyn'e benim ihtiyacım yoktur der.
Sonra bizzat Zülkarneyn kendi gider ve o kitlenin perişan bir durumda olduğunu görür de onlara:
«Dünyalık bir şey evlerinizde görmedim, hiç paranız yokmus şeklinde sorunca oranın halkı:
«Ey Zülkarneyn!
İnsanoğlu dünya ni'met ve parasından gözü doymayacağı için Rabbına isyan etmesi bir gerçektir.
Bu yüzden bunları bırakmayı tercih ettik derler.
Zülkarneyn:
«Niçin kabirlerinizi evlerinizin önünde hazırlamışsınız?»
Halk:
«Evimize girip çıktıkça kabirleri gözlerimle görüp, ölümü unutmamak için.
Başkanları, evinin içinde çürümüş bir insan kafası çıkartıp Zülkarneyn'in huzuruna getirir ve Bu kafanın sahibi bir yerde başkandı, fakat halkına zülüm ve işkence yapardı.
Sonunda bu gördüğün şekle döndü ve cezasını çekmektedir der.
Sonra başka bir kafa çıkartır:
«İşte bu kafa adil bir başkanın kafasıdır.
O halkına adil davranırdı diyerek elini Zülkarneyn'in başına uzatır ve senin kafan bu kafa olsa gerek der.
Bu olaydan sonra Zülkarneyn ağlar,
O'nu kendine yardımcı yapmak ister,
fakat o kabul etmez,
Zülkarneyn'in
«niçin kabul etmiyorsun?»
sorusuna karşılık şöyle cevap verir:
Ya Zülkarneyn!
Senin elinde dünya malı bulunduğundan insanların çoğu sana düşmandırlar.
Fakat benim elimde dünya malı olmadığı için, benim dostum senden çoktur.
Bu şekilde düşman çoğaltmaya vaktim yoktur.>
#DEVLET #ADAMLARINA #ÖĞÜTLER
(#İMAM-I #GAZÂLÎ)
#ADALET #ve #SİYASET
4 notes · View notes
etaali · 2 years ago
Text
Tumblr media
Kimi Muaviye kapısında arar derman.
Kimi canın verir Ali buyursa ferman.
Seni hangi kalem yazar ki Ya Ali.
Yerde ins-u cin, gökte melekler heyran.
2 notes · View notes
rayhaber · 2 months ago
Text
Tarihte Bugün: İngiliz Kâşif Kaptan Cook, Yeni Zelanda’yı Keşfetti
7 Ekim, Miladi takvime göre yılın 280. (artık yıllarda 281.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan gün sayısı 85. Demiryolu 7 Ekim 1869 Sadrazam Ali Paşa, Rumeli demiryolları mukavele ve şartnamelerini Sultan Abdülaziz’in tasdikine sundu ve aynı tarihte Rumeli demiryolları imtiyazını Baron Hirsch’e veren ferman ilan edildi. 7 Ekim 1914 Anadolu Bağdat Demiryolu’nda İstaborlat-Samarra (57 km) hattı…
0 notes
gundemarsivi · 4 months ago
Text
Tumblr media
Gelin Yüzleşelim
✍🏻 Muhsin Salman
https://www.gundemarsivi.com/gelin-yuzleselim/
OKUMAYIN BU KİTABI:
GELİN YÜZLEŞELİM
Yılmaz Dikbaş
(Nergiz Yayınları 408 Sayfa)
Başlığı gördüğünüzde darılacaksınız bana, belki sinkaf edeceksiniz. Madem okumayın diyorsun neden okudun? Diyeceksiniz. Sorun değil. Her okuduğum kitap için tanıtım yazıları yazsaydım yazdıklarımdan ansiklopedi olurdu, okumayın bu kitabı.
Bu kitap ki; mekruh bu kitap ki yıkıyor değerleri, inançları tuz buz ediyor önyargıları. Bu kitap ki, yarasaların suçsuzluğuna inanıyor. Aklıyor, meleklerin hocasını. Dağıtıyor, yok ediyor kutsallıkları. Sarayların altını üstüne getiriyor. Semazenler Mevlana’ya çengi oluyor kitapta yazarın araştırmalarından. Şems bile Şems değil, Ahi Evran Hacı Bektaş ile kol kola. Mevlana oğlunun cenazesine katılmıyor.
Bu bir kitap yazısı değil. Yüzleşmeye hazır olanlar okusun bu eseri. Kiminle nasıl yüzleşecek, yüzleşebilir mi? Bilemeyeceğim. Günümüzde yüzsüzlük moda iken yüzleşmek kolay mı? Okumayın bu kitabı.
Yazar, emeğin başkentinden soyad�� gibi dik başlı biri. Olmaz ki! Elinde kılıç kalemi sanki Hayber kapısını söken Ali gibi cesur ve minnetsiz. Yadsımıyor Kuranı, yadsımıyor dini ama Osmanlı şeriatı ile Kuran şeriatını seriyor tezgâhına şeriat istiyorsan al beğendiğini. Okumayın bu kitabı.
Yazar başınızda elinde Ebu Su it fermanlarını dökmüş önünüze berberin saçınızı sakalınızı döktüğü gibi. Kanuni denen kanunsuz Şehzade Mustafa’nın yürek feryadına kapamış gözünü kulağını, eli uçkurunda hareminin emrinde.
Yavuz ki Türkmen katili babasını zehirleyen biri olmaz ki. Okumayın bu kitabı.
Biz ki Şehzade Mustafa’nın boğulmasını filmlerde öğrendik. Biz ki bilmeyiz Deli İbrahim’in uçkura düşkünlüğünü. Biat ederek yakalarız diye mutluluğu avunduk. Sırat köprüsünden koyun sırtından geçmek için kurbanlar kestik. İnandık be, suç mu işledik kendimizi kervanlarda deve bellediysek. Eşekler önümüzdeydi suç mu işledik peşlerinden gittiysek? Okumayın bu kitabı.
Hadis, fıkıh, şeyh, cemaat ne kadar çok çeşnimiz var. Baş üstü bunlar ayaklarına yüz sürdüklerimiz. Bu yazar var ya bu yazar, yıkıyor tarumar ediyor kurulmuş düzenimizi. Düşünmeye yöneltiyor bizi. Düşünmek az lüks biraz eziyet hatta suç değil mi? Okumayın bu kitabı.
Suç işledim duymasın Molla Kasım, Ebu Su İt haberdar olmasın. Sokmayın beni Kanunsuz oğlu Mustafa Çelebi’ de olsam aynı saraya. Hesap sorulsun Yılmaz Dikbaş’tan, ben günah işledimse odur beni sokan günaha. Okumayın bu kitabı.
Kafanız omuzdaşınızda değilse, içinde beyin yoksa düşünme bilincinden yoksunsanız asla ama asla okumayın bu kitabı.
Maalesef ben okudum suç işledim. Duymasın Molla Kasım. Ebu su it ferman yazmasın. Kanuniden istemem kanun Vardar Paşa İbşir Paşaya inanmasın….
Muhsin SALMAN
0 notes
haytaogluyunus · 11 months ago
Text
Tumblr media
ANMA:
BUGÜN 16 ARALIK (1474)
BÜYÜK TÜRK BİLGİNİ
ALİ KUŞÇUC’NUN
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM.
Ali Kuşçu veya asıl adıyla Ali bin Muhammed (1403, Semerkand - 16 Aralık 1474, İstanbul), Timur İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış olan astronom, matematikçi, fizikçi, filozof ve dil bilimcidir. En önemli tanınma nedeni Ay'ın ilk haritasını çıkaran âlim olmasıdır.
Astronom, matematikçi ve kelâm âlimi olan Ali Kuşçu, 1403'te Semerkand'da, Timur İmparatorluğu topraklarında doğdu. Babası Muhammed, Timur İmparatorluğu hükümdarı ve astronomu olan ve aynı zamanda Timur'un torunu olan Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için, ailesi "Kuşçu" lakabıyla meşhur olmuştur. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye pek ilgi duyan Ali Kuşçu, bu alanlarda Bursalı Kadızâde Rûmî, Gıyaseddin Cemşid ve Muînuddîn Kâşî gibi isimlerden ders aldı. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman'a gitti. Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrid adlı eserini yazdı. Ali Kuşçu, Semerkand ve Kirman'da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey'e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu.
Uluğ Bey tarafından Çin' e yollandığı ve dönüşte de Dünya'nın yüzölçümünü ve ekliptiği 24 derece olarak hesapladığı bilinir.
Ekliptik eksen ile dünyanın ekseni aralarında 23.5 derecelik bir eğiklik vardır. Dünya kendi ekseni etrafında yaklaşık 23.5 derecelik bir açıyla döner. Bir yıl boyunca ekliptik düzlemin ekvatorla yaptığı açı iki kez ve en fazla 23.5 derece olur.
1449'da hacca gitmek istedi. Tebriz'de Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Osmanlı Devleti ile barış görüşmelerinde yardımını istedi. Bunun üzerine Ali Kuşçu, bir süre Uzun Hasan'ın sözcülüğünü yaptı. Ardından, Osmanlı padişahı II. Mehmed'in davetiyle İstanbul'a gitti.
Osmanlı - Akkoyunlu sınırında Fatih Sultan Mehmed'in emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Fatih tarafından Sahn-ı Seman Medresesi'ne müderris olarak göreve başladı.
Ali Kuşçu'nun Gökbilim'e yaptığı en büyük katkılardan olarak çizdiği bir Yıldız Haritası
Burada bir yandan talebe yetiştirip bir yandan Gök Cisimleri'ni araştırarak bilim eserleri yazdı. Güneş saatleri icat edip İstanbul'un enlem ve boylamını bugünkü değerle bire bir hesapladı. Gezegenler arası uzaklıkları hesaplayıp Ay'ın ilk haritasını çıkardı. Çıkardığı Yıldız haritaları Kristof Kolomb'a Amerika kıtasının keşfinde yardımcı oldu.
Semerkant'ta, Uluğ Bey Rasathanesi'nin girişi
Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde, 71 yaşındayken İstanbul'da öldü. 15. yüzyıla özgü olan mezarı, İstanbul'un Eyüp Sultan Türbesi etrafındaki hazirededir.[1][2] Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in Maraş'ı fethetmesinden kısa bir süre sonra o bölgede Şiî mezhebinin tekrar artması sonucu Ali Kuşçu'nun torunlarından bir kısmı, ferman ile Maraş'a gönderilmiştir. Geriye kalan torunları ise daha sonra Düzce'ye kendi arzularıyla göç etmişlerdir. Maraş'ta bulunan ailenin bir kısmı da cumhuriyetin ilanından sonra Bursa'ya yerleşmişlerdir. Bursa'daki Fuat Kuşçuoğlu Caddesi de ismini Ali Kuşçu'nun torunlarından Fuat Bey'in isminden almıştır. Soyu Kahramanmaraş, Düzce ve Bursa'da Kuşçuoğlu soy isimleriyle devam etmektedir.
Eserleri
Astronomi
Sharḥ e Zîj e Ulugh Beg
Risāla fī Halle Eshkale Moadeleye Ghamar lil-Masir
Risāla fī aṣl al-Hâric yumkin fī al-sufliyyeyn
Sharḥ ʿalā al-tuḥfat al-shāhiyya fī al-hayāt
Risāla dar elm-i ḥeyāt
Al-Fatḥīya fī ʿilm al-hayʾa
Risāla fi Hall-e Eshkal-i Ghammar[3]
Matematik
Risāla al-muḥhammadiyya fi-ḥisāb
Risāla dār ʿilm al-ḥisāb: Suleymaniye[4]
Kelâm ve Fıkıh
Sharh e Jadid ale't-Tejrîd
Hashiye ale't-Telvîh
Unkud-üz-Zevahir fi Nazm-al-Javaher
Mekanik
Tazkare fi Âlâti'r-Ruhâniyye
Dil ve Belagat
Sharh Risâleti'l-Vadiyye
El-Ifsâh
El-Unkûdu'z-Zevâhir fî Nazmi'l-Javâher
Sharh e'Sh-Shâfiye
Resale fî Beyâni Vadi'l-Mufredât
Fâ'ide li-Tahkîki Lâmi't-Ta'rîf
Resale mâ Ene Kultu
Resale fî'l-Hamd
Resale fî Ilmi'l-Me'ânî
Resale fî Bahsi'l-Mufred
Resale fî'l-Fenni's-Sânî min Ilmihal-Beyân
Tafsir e-Bakara ve Âli Imrân
Risâle fî'l-İstişâre
Mahbub-al-Hamail fi kashf-al-mesail
Tajrid-al-Kalam[5]
0 notes
istanbulmimarisi-blog · 1 year ago
Photo
Tumblr media
Abdülmecid Rıza Paşa
Abdülmecid, Rıza Paşa’ya şu sözleri söyledi:
“Anlıyorsun ya, Paşa. Bizim doktor arkadaşlarının gönlünü kırmak istemiyor.”
Sonra doktora:
“Peki git, arkadaşlarınla konuş, yine gel. Paşa, bana bir kahve getirir misin?” dedi.
Konsültasyonda tedavi kararlaştırıldı. Yoğurt ve balık yağı verilecekti. Abdülmecid balık yağına çocukluğundan beri alışkındı. Reçete yazıldı. Doktor Zografos tekrar içeri girdi. Abdülmecid mutluydu, Rıza Paşa ile neşeli bir şekilde konuşuyordu. Doktoru görünce şöyle dedi:
“Arkadaşlarınla ne görüştün? Bakalım bana ne ilâç vereceksin?”
“Süt, Şevketmepa… Sonra halikığım…”
“Bravo! Balık yağını ben ilkken çok içtim. Boynumdaki şişleri hep o geçirdi, yıllardır başlamadı.”
Abdülmecid çok memnundu. Verilen ilaç teselli içindi. Doktor dışarı çıktığı zaman Rıza Paşa da arkasından geldi:
“Aziz doktor, seni tebrik ederim. Zatı Büyük bir ihsan ile de taltifinizi ferman buyurdu. Keyfi gayet yerinde, hatta yemekten sonra orta oyunu bile emrettiler.”
Vakit gecikmişti. Doktor çıkarken Kul lan Mehmed Ali Paşa’nın yaveri geldi. Mehmed Ali Paşa Abdülmecid’in hemşiresi Adile Sultan’la evlenmişti. Kaptan Paşa’nın kendisini dairesinde beklediğini ve hemen gelmesini söyledi. Doktor gitti. Kaptan Paşa tehditkâr bir şekilde şunları söyledi:
“Bana doğrusunu söylersen dost oluruz Private Guide Turkey, söylemezsen düşman oluruz. Ama bilirsin ya, düşmanlığım da çetindir.” Doktor açıkça cevap verdi:
“Paşa hazretleri, size söyleyeceğim şey gerçekten üzücü. Efendimizin düştüğü hastalık tedavi edilemez.”
“Daha ne kadar yaşar zannediyorsun?”
“Orasını Allah bilir, ama felâket yakındır. Şimdiye kadar ne kadar süre uzadıysa bundan sonra da uzayabilir. Bana dediğini başkasına söyleme. Bu meseleyi ne kadar saklarsan devlete o kadar hizmet etmiş olursun!”
Ertesi gün üç yaver birbiri ardına koştu. Doktoru saraydan istiyorlardı. Doktor Zografos, Abdülmecid’in hastalığına dair vardığı raporda vakayı şöyle anlattı:
“Saraya geldiğimde, Zat-ı Şahane’nin sabaha doğru birkaç kez bayıldığını, baygın olduğunu söylediler. Hastanın odasına girdim, ikinci başmabeyinci Ali Bey o gece nöbetçi olduğu için yatağın biraz ötesinde duruyor, hastanın müthi�� iniltisi duyuluyordu. Ali Bey’e:
‘Neden burada bekliyorsunuz?’ diye sordum. Cevap beklemeden hemen tanın yatağına doğru yaklaştım. Sultan Abdülmecid gözleri tavana dikilmişti. Ağzı açık ve çok kuru idi. Nefesi sık sık kesiliyordu. Göğsündeki hırıltı fazlaydı, nabzı yavaşlamış, ateş tablosu aşılmıştı. Hulâsa, kendisini hiç bulamadı. Ali Bey’e:
‘Çabuk, doktor Kara Todonyi’yi çağırınız!’ dedim.
‘Fakat Efendimiz yalnız sizi istediler.’ dedi.
Ali Bey çıktı
‘Söylediğimi yapınız! Biraz su!’ Ali Bey çıktı. Elim muhtazının şakaklarında ve kollarında hafifçe masaj yaptım. Elle  rini kolonya ile ovarak temizlemeye çalıştım. Başmabeyinci çabuk geldi. Elinde gümüş bir kap içinde az bir su vardı. Hristiyan olduğum için Padişah’ın dudaklarını bu su ile benim ıslatmama izin vermedi.
“Zemzem-i şerif, dedi.”
Birkaç saat sonra toplar atılmaya başlandı, bunlar Sultan Abdülaziz’in cülusunu kutlamak içindi. (Ahmed Refik, Sultan Abdülmecid’in vefatı, İkdam).
0 notes
abrilk · 3 years ago
Text
You have to watch the turkish version of good doctor, it's way too emotional for my heart 😭
Btw, Ali, purest soul, must protect.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
143 notes · View notes
aquiminhalma · 1 year ago
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
hypnogaja · 2 years ago
Text
4 notes · View notes
gobald · 3 years ago
Text
Question to The Good Doctor watchers..
So...I haven't seen the original korean drama, only a few American episodes. Right now I'm in deep with the Turkish version (which is awesome and I highly recommend) and I am curious about a character's fate.
Dr. Adil (here being incredibly cute with Ali) would be the equal to Dr. Glassman in the american version.
Tumblr media
He has a brain tumor which, at least in the turkish version, it's surgicaly removed and leaves him paralyzed....for a while. I've tried to read some american spoilers here and I saw you all really pissed off bcause of someone's death. A couple of days ago I finally saw Dr. Adil die and my heart was broken into a million pieces (he was shot trying to protect Ali from a mafia guy, but after that Ali also learns that his tumor came back, so he would have died anyway). I thought that Dr. Glassman died too but because of his illness. Now, a friend of mine who watches the american version, told me that he didn't die....but Melendez did.. This is Dr Ferman (seeing here ruffling a rather cofused Ali). He would be Melendez I assume.
Tumblr media
I gotta tell you that if they kill both Adil AND Ferman, I'm gonna burn some turkish buildings.
I wonder if anyone can tell me about the relationship between Melendez and Shaun, if it was as deep as brother's love (like Ali and Ferman) and why did they kill him instead of Glassman? Again, I haven't seen the Korean drama and I know every version has its....twists (like the incredibly annoying neighbour....sorry but i hate her).
And please, if you have time, watch Mucize Doktor. I laughed, got really angry, and cried like a baby watching it.
25 notes · View notes
yuzensoniktornavida · 4 years ago
Text
Is there a Mucize Doktor tumblr community?? Please let there be a Mucize Doktor tumblr community
28 notes · View notes
croidorin · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
fandomın ilk fanartı galiba/ i guess the first fanart of fandom
mucize doktor fanart fermali
49 notes · View notes
furkancenk · 5 years ago
Text
❤️
2 notes · View notes
altinovaguncel · 2 years ago
Text
Aşıklar, Altınova’da buluştu
Altınova Anadolu Erzurum Kültür ve Dayanışma Derneği’nin 3. Geleneksel Uluslararası Aşıklar Buluşması Kaytazdere Belediyesi Kültür Merkezinde gerçekleşti. Kaytazdere Belediyesi Kültür Merkezinde gerçekleşen programa; AK Parti MKYK üyesi Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş, İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Sekmen, AK Parti Yalova İl…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes