#ABD ekonomisi
Explore tagged Tumblr posts
alaturkaamerika · 1 day ago
Text
Trump’tan Yeni Ticaret Hamlesi! Çelik ve Alüminyuma Yüzde 25 Ek Vergi Geliyor
Trump’tan Yeni Ticaret Kararı! 🔥 ABD, çelik ve alüminyum ithalatına %25 ek vergi getiriyor! 📉 Bu karar küresel ticareti nasıl etkileyecek? Trump’tan Yeni Gümrük Vergisi Kararı! ABD Başkanı Donald Trump, mevcut metal tarifelerine ek olarak çelik ve alüminyum ithalatına %25 oranında yeni gümrük vergisi getireceğini duyurdu. Super Bowl Yolunda Açıklama Yaptı Trump, Super Bowl için New Orleans’a…
0 notes
lefkosahaberleri · 4 days ago
Text
Altın Fiyatlarında Yükseliş ve Piyasa Beklentileri
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/altin-fiyatlarinda-yukselis-ve-piyasa-beklentileri-41307/
Altın Fiyatlarında Yükseliş ve Piyasa Beklentileri
Tumblr media
Altın fiyatlarındaki yükselişi ve piyasa beklentilerini keşfedin. Ekonomik faktörler, yatırım stratejileri ve piyasa analizleri ile altın yatırımınızda doğru adımları atın. Güncel gelişmeleri takip edin.
https://lefkosa.com.tr/altin-fiyatlarinda-yukselis-ve-piyasa-beklentileri-41307/ --------
0 notes
dahaneler100 · 2 years ago
Text
ABD'de borç limiti konusunda prensipte anlaşmaya varıldı
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy ile borç limiti konusunda prensipte anlaşmaya vardığını söyledi. Beyaz Saray ve Cumhuriyetçiler, ABD’de borç limitini sınırlamak için alınan tedbirlerle ülkedeki likidite sıkıntılarının tükenmesinden günler önce prensipte anlaşmıştı. Biden, yaptığı yazılı açıklamada, Meclis Başkanı McCarthy ile borç limiti…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ay-misali · 1 year ago
Text
Tumblr media
ABD ve İsrail iki Terörist Devlet'
"ABD ve müttefikleri, Arap dünyasında demokrasinin gelişmemesi için elinden geleni yapacak. 'ABD ve İsrail iki Terörist Devlet' "
CHOMSKY, ŞUBAT 2011
Son paradoks, Filistin hikayesinin başlangıcından bugüne kadar basit bir sömürgecilik ve mülksüzleştirme hikayesi olmasına rağmen dünyanın bunu çok yönlü ve karmaşık, anlaşılması güç, çözülmesi daha da zor bir hikaye olarak ele almasıdır. Aslında Filistin’in hikayesi daha önce de anlatılmıştı: Avrupalı yerleşimciler yabancı bir ülkeye geliyor, oraya yerleşiyor ve yerel halka ya soykırım yapıyor ya da onları sürgüne gönderiyor. Siyonistler bu konuda yeni bir şey icat etmediler.
Noam Chomsky, Ilan Pappé,Filistin Üzerine Konuşmalar kitabından
Nuri Pakdil, yarım asır önce kaleme aldığı Batı Notları’nda, “savaşsız bir Amerikan ekonomisi çökebilir” diye yazdığında, Noam Chomsky 'ünlü muhalif' olarak dünya turnesine çıkmaya başlamamıştı daha.
İbrahim Paşalı
86 notes · View notes
elestirenadam · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Günün Filmi: In the Line of Fire (1993)
Yönetmen: Wolfgang Petersen
Dün Donald Trump'a yönelik suikast girişimi gündemin tepesine oturdu. Birkaç gün önce bu filmi izlemiştim. Frank Horrigan, ABD Başkanı'nın koruma ekibindedir. Film bir seçim sürecini ele alıyor. Aynı bugünkü gibi. Horrigan, Kennedy suikastında da Başkan'ın yanındadır ama suikasta engel olamamıştır. Bu sefer daha tecrübeli davranır ama karşısında başkanı öldürmek isteyen çok yetenekli bir ajandır. Film boyunca Frank'ın güvenlikçi önlemleri ve farkı kapatmak isteyen seçim ekibinin başındakilerin tartışmalarını da görüyoruz. Çok ayrıntı vermeyelim. John Malkovich'in oyunculuğunun fevkalade olduğunun altını çizelim.
TRUMP'IN İŞİ Mİ?
Sabahki gönderimde de bahsettim. Trump'ın suikasta uğrayabileceğini işaret etmiştim daha önce. ABD'de başkana suikast girişimleri aslında sık görülen bir şey. Abraham Lincoln, James A. Garfield, William McKinley ve John F. Kennedy gibi suikast kurbanlarının yanı sıra bir Trump gibi kurtulanlar var. Önce şunu söyleyelim. Trump neredeyse bütün anketlerde önde. Ayrıca Trump-Biden canlı yayınından ezici üstünlükle çıktı. Son dönemde demokratlar, Biden'ın çekilmesi için baskı yapıyor. Öyle ki, Biden Kılıçdaroğlu çıkıp "Buradayım be burada" minvalinde tivitler atmak zorunda kalıyor. Bu yüzden Trump'ın böyle bir riski eylemde bulunması gerçekçi değil. Aynı, "Eee abi Çin neden ABD ile savaşmıyor" diyenler gibi bir durum bu. Çin, ABD'ye karşı bir savaş başlatmaz. Çünkü zaten barışçıl yoldan ABD'yi geride bırakıyor. Geride kalan ve hegemonyası çözülen ABD ise hem Pasifik'te hem Doğu Akdeniz'de hem de Karadeniz'de savaşı körüklüyor. Peki neden böyle bir girişim oldu? Biden ile Trump'ın programları uzun zamandır çarpışıyor. Amerika'nın hâkim sınıfları içerisinde bu konuda çok önemli, sert, şiddetli mücadeleler yürüyor. Bu suikast onun parçası.
KİMLER ÇATIŞIYOR?
Amerika'nın önünde iki yol mevcut. Birisi Biden'ın temsil ettiği, daha çok Amerika'nın okyanuslardan dünyaya tırnaklarını gösterdiği çizgi. Diğeri de Trump'ın temsil ettiği America First (Öncelik Amerika) çizgisi. Trump şu gerçeği vurguluyor: Biz ABD olarak özellikle Orta Doğu'da maceralar peşinde koştuk ve trilyonlarca doları oraya gömdük. Bizim kendi içimize dönmek, kaynaklarımızı kendi ekonomimizi geliştirmek dışında bir önümüzde çözüm yok. Biden tarafı ise, ABD'nin dünyada maceralara yönelen, Washington'ın geri çekilişini kabul etmek istemeyen, buna silahla, şiddetle karşı koymak isteyen bir kesim.
ABD'NİN GORBAÇOV'U
ABD inişe geçti. Dünya ekonomisi içindeki payı hızla düşüyor. Rakipleri silahlı güç konusunda denge sağladı. Amerika'nın karşısında önemli silahlı güçler var. Dolayısıyla savaş Amerika için bir çözüm değil. ABD'nin bir savaştan başarıyla çıkamayacağı bizzat Pentagon'un yaptığı savaş oyunlarında saptanıyor. Yani, saldırgan tekelci burjuvasının temsil ettiği çizginin geleceği yok. Ama burada Biden yönetiminin ısrarını anlamak da doğal. Çünkü Trump'ın çizgisi ABD'yi süper devlet konumundan çıkarmak demektir. Trump bu anlamda ABD'nin Gorbaçov'udur.
TRUMP ÖLSEYDİ YENİ TRUMP ÇIKARDI
Trump ölse ne olurdu diye düşünebiliriz. Trump'ı öldürseler yerine başka bir Trump çıkacak. Çünkü Amerika'nın içe dönmesi ve dıştaki saldırgan çizgiden vazgeçmesi kaçınılmaz. Öbür çizgi bölgesel savaşlara, dünya savaşlarına kadar uzanabilecek siyasetleri içeriyor. Ve o da Amerika için bir çözüm değil. Bazı yanlış değerlendirmeler var. Kimileri diyor ki 'ABD buna katlanmaz, tahammül etmez' dünyadaki rolünün küçülmesine tahammül etmeyip de ne yapacak? Tahammül etmek zorunda.
ABD'NİN ÇATALÇIKMAZI
Gelinen nokta şudur. ABD'nin dolar saltanatıyla kurduğu haraç sisteminin sonu gelmiştir. ABD, Biden'ın yolunu seçerse savaşarak yenilecek. Trump'ın yolunu seçerse gönüllü yenilecek. Yani hangi karar verilirse verilsin, ABD rüyasının sonu gelmiştir.
23 notes · View notes
metehanaksoy · 5 months ago
Text
Bir filmde gerçek bilge, neyi bilip neyi bilmediğini bilen kişidir diyordu. Doğrudur. Swot analizi yani çözümlemesi gibi bir durum bu. Güçlü ile zayıf yönlerinizi bilmeniz gerekir. Cahil olduğunuz konuyu bilerek güç kazanırken, bilgin olduğunuz konuyu detaylı inceleyerek gücünüzü korumalı ve adım adım eşit olana dek bu yönlerinizi büyütmelisiniz. Buna en iyi örnek devlet yönetmektir. Sovyetler askeri gücü muazzamdı fakat halk gücü ekonomik yönden zayıf olduğu ve ideolojik baskı etkisiyle zayıftı. Bu can alıcı zay��f yönü sebebiyle düşman kurşunu yemeden devlet çöktü. Bugün ABD askeri gücü yüksek ama ekonomisi bitik duruma geliyor... Buna çözüm için faiz kozunu oynuyor. Çünkü ekonomi silahlı gücün bile yemeğidir. Enerjisi olmayan hiçbir güç ayakta kalamaz! Osmanlı büyük ordusu olan ve ekonomisi zayıfladığı için türlü ekonomik ile adaletsiz oyunlarla kağıt üstünde kaybetti. Ekonomi olmadan güç olur ama aç ve de sermayesi olmayan toplum, uzun süre varlık gösteremez! Nazi Almanyası ile AB`den kopan İngiliz krallığı buna örnektir. Hepsi benzer çöküşü yaşıyor.~ Mthn ~
3 notes · View notes
judasizm1 · 1 year ago
Text
Borsadaki tehlikenin farkında değil kimse!..
Enflasyonu merkez bankalarının faiz artırımıyla yavaş yavaş düşen, reel sektörü güçlenen, karşılıksız (reel karşılığı olmayan) para basmayı bitirmiş ABD, Almanya, İngiltere vs vs gelişmiş ülkelerde bir çok çok büyük şirket iflas açıklaması yaparken ekonomisi uçurumun eşğinde olan ülkemizde borsayı sadece yarıtırımcı teveccühü(!) olarak sunanlar, ekonomimiz güçleniyor diyen yalancılar var.
On yıllardır ülkemizde büyük SKANDALlar patlıyor ama kimse doğru dürüst gözlemleyip kamuyla paylaşamıyor. Büyük bir soygun kapımızda! 2008 krizinde bir anda artan fabrika/iş yeri yangınlarını hatırlarsınız. Sigorta şirketleri bu durumdan şüphelendiler ve bir nebze iflas etmek üzere olan müşterilerinin "üç kağıt"ını bozdular. Bu üç kağıtçılar başka yol buldular; "HALKA ARZ." Bu şirketlerin yeni hırsız ortakları oldu; bürokratlar, atamış başkanlar, siyasiler, rüşvetçi memurlar, ahbap-çavuş ilişkisi olan yeni arkadaşlar ve tabi ki akrabalık, eski bakanlık... Bu organze suç örgütü batmakta olan şirketlerin finansal verilerinde manipülasyon yapıyorlar ve hızla büyümekte olan bir şirketmiş ve ekonomik hacimsel-varlık olarak borsaya girebilecekleri yönünden raporlar hazırlıyorlar. Sonunda öpülen ufak birikimini korumak için borsaya giren küçük yatırımcılar oluyor.
Bu ekonimik buhranımızda Halka Arz demek iflası Halka Yıkacağız demektir. Hepsi böyle mi! Kesinlikle gerçek anlamda Halka Arz olunan hisseler var. Ama dikkatli olun, ekonominin durumu ortadayken hangi şirket ve nasıl bu kadar büyüyebilmiştir?! Algılara karşı dikkatli olun, borsa bilgisi olmayanlar borsadan uzak dursunlar ve panik yapmayın!.
2000'li yılların başında borsayı yöneten, manipulasyon yaparak bir anlamda nitelikli dolandırıcılık yapan yabancı yatırımcılar yine borsamıza girdiler (yeni değil yaklaşık 4-5 yıldır). Birikiminizi bildiğiniz, alışık olduğunuz güvenli limanlarda tutun ama borsadan uzak durun..
6 notes · View notes
theyolgezer · 19 days ago
Text
ABD'nin Göçmenlik Politikasında Yeni Dönem: Dengeli Bir Yaklaşım
Amerika Birleşik Devletleri'nin göçmenlik politikası, son dönemde önemli değişikliklere sahne oluyor. Bu değişiklikler, ülkenin ekonomik gerçekleri ve geleceğe yönelik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak şekillenecektir.
Tarım Sektörü ve Göçmen İşgücü
Amerikan tarım sektörünün göçmen işgücüne olan bağımlılığı, politika yapıcıları dengeli bir yaklaşım benimsemeye itiyor. Çiftçilerin dile getirdiği endişeler, göçmen işgücünün ABD ekonomisi için ne kadar hayati olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Yeni Politika Yaklaşımı
Yeni dönemde beklenen politika değişiklikleri şu noktalara odaklanmalı:
Kaçak göçmenlerin kayıt altına alınması ve yasal statüye kavuşturulması
Suç işleyen göçmenlerin daha etkin tespit ve sınır dışı edilmesi
Yüksek vasıflı göçmenlere yönelik teşvikler (örneğin, üniversite mezunlarına doğrudan Green Card imkanı yasası üzerinde çalışmalar mevcut)
Düşük vasıflı işgücü için geçici çalışma izni düzenlemeleri
İş Dünyasının Bakış Açısı
İş dünyasından gelen liderler (Donald Trump ve Elon Musk), göçmenlerin ekonomiye kattığı dinamizmin farkında. Bu anlayışın, göçmenlik politikalarının şekillenmesinde önemli bir rol oynayacağına inanıyorum.
Geleceğe Yönelik Perspektif
21. yüzyılda iki temel kaynak öne çıkıyor: yapay zeka için gerekli veri ve genç nüfus (tüm dünyada nüfus yaşlanıyor). ABD'nin yeni göçmenlik politikası, bu iki kaynağı optimize etmeyi hedefleyeceğini öngörüyorum.
Sonuç
ABD'nin yeni göçmenlik yaklaşımı, güvenlik endişeleri ile ekonomik gereklilikleri dengeleyen, pragmatik bir çözüm sunmaya çalışacaktır. Bu politika değişikliği, ülkenin global rekabet gücünü artırırken, iç dinamiklerini de korumayı hedefleleyeceğini öngörüyorum.
0 notes
amiralgayrimenkul · 23 days ago
Text
Emlak Yatırımında Vizyoner Tercih ✍️ Fremont Street, Las Vegas’ın kalbindeki büyüleyici bir merkez. Ancak, bu cadde sadece bir şehirle sınırlı değil; Amerika Birleşik Devletleri’nin her eyaletinde bulunan eşsiz hikayelerin bir yansıması gibi. 🛤️✨ Her eyalet, kendine özgü karakteristik özellikleriyle birer hikaye anlatır ve bu hikayeler, birleşerek Amerika’nın büyük ve güçlü hikayesini oluşturur.🌟 ABD, bu çeşitliliği emlak yatırımlarına da taşır. Güçlü ekonomisi, istikrarlı gayrimenkul piyasası ve her eyaletin sunduğu farklı fırsatlarla, yatırımcılara benzersiz olanaklar sağlar. Türkiye’den yatırımcılar için ulaşılabilir fiyat aralıkları ve yüksek kira gelirleri, yalnızca büyük sermaye sahiplerini değil, orta ölçekli yatırımcıları da ABD’nin bu büyük hikayesine dahil eder. 🏘️📈 Tıpkı bu caddede olduğu gibi, her eyaletin kendine özgü hikayeleri bir araya gelir, büyük bir sinerji oluşturur ve yatırımcıları kendi hikayelerini yazmaya davet eder. ✍️💫
0 notes
birfinansci · 28 days ago
Text
Wall Street'te Enflasyonun Korkutucu Yüzü
BİRFİNANSCİ.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ Dünya genelinde resesyon endişeleri artarken, ABD ekonomisi dinamik bir şekilde işliyor. Fakat Amerikan borsaları gerileme eğiliminde. MarketWatch’ın bildirdiğine göre, yatırımcılar ABD ekonomisindeki süreklilik nedeniyle enflasyonun pandemi dönemindeki seviyelere dönmesinin engelleneceğini öngörüyor. Cuma günü açıklanan aralık ayı ABD istihdam verileri,…
0 notes
alaturkaamerika · 3 days ago
Text
Trump’tan Yeni Gümrük Vergileri! Hangi Ülkeler Etkilenecek?
ABD Başkanı Donald Trump, önümüzdeki hafta birçok ülkeye yönelik yeni gümrük vergileri açıklayacağını duyurdu. Trump, bu ek vergilerin ABD’nin bütçe açığını kapatmada etkili olabileceğini öne sürdü. Ancak hangi ülkelerin bu vergilerden etkileneceği henüz açıklanmadı. Trump’tan Yeni Gümrük Vergileri Geliyor! Trump yönetimi, yeni gümrük vergileri için harekete geçti. Daha önce: 📌 Kanada ve…
0 notes
lefkosahaberleri · 6 days ago
Text
Fed Başkan Yardımcısı Jefferson'dan Ekonomik Görünüm ve Faiz İndirimleri Üzerine Açıklamalar
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/fed-baskan-yardimcisi-jeffersondan-ekonomik-gorunum-ve-faiz-indirimleri-uzerine-aciklamalar-40485/
Fed Başkan Yardımcısı Jefferson'dan Ekonomik Görünüm ve Faiz İndirimleri Üzerine Açıklamalar
Tumblr media
Fed Başkan Yardımcısı Jefferson, ekonomik görünüm ve olası faiz indirimleri üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Piyasa dinamikleri, enflasyon ve büyüme beklentileri hakkında detaylı bilgiler için makalemizi okuyun.
https://lefkosa.com.tr/fed-baskan-yardimcisi-jeffersondan-ekonomik-gorunum-ve-faiz-indirimleri-uzerine-aciklamalar-40485/ --------
0 notes
rayhaber · 4 months ago
Text
BIST 100 Endeksi Yükseliş Eğiliminde ve Küresel Piyasalarda Yumuşak İniş Beklentisi
BIST 100 Endeksi Yükseliş Eğiliminde Günün ilk yarısında yükseliş eğiliminde hareket eden BIST 100 endeksi, 13.00 itibarıyla önceki kapanışa göre 83,52 puan artışla 8.737,91 puana yükseldi. Toplam işlem hacmi ise 32,1 milyar lira olarak kaydedildi. Bankacılık endeksi %1,80, holding endeksi ise %0,15 değer kazanırken, sektör endeksleri arasında en çok kazandıran %2,57 ile inşaat sektörü oldu. Buna…
0 notes
pazaryerigundem · 28 days ago
Text
Petrol fiyatlarındaki değişimler Türkiye ekonomisini nasıl etkiliyor?
https://pazaryerigundem.com/haber/200481/petrol-fiyatlarindaki-degisimler-turkiye-ekonomisini-nasil-etkiliyor/
Petrol fiyatlarındaki değişimler Türkiye ekonomisini nasıl etkiliyor?
Tumblr media
Türkiye, enerji konusunda yüzde 71 oranında, ham petrolde ise yüzde 92 seviyelerinde dışa bağımlılık bulunuyor. Bu durum, petrol fiyatlarındaki dalgalanmaların Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini daha belirgin hale getiriyor. Giresun Üniversitesi Şebinkarahisar Meslek Yüksekokulu’ndan Öğr. Gör. Dr. Necati Altemur, petrol fiyatlarındaki değişimlerin Türkiye ekonomisini etkisini değerlendirdi.
Sinem KAYA – BilKi / GİRESUN (İGFA) – Petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, ekonomik büyümeyi etkileyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Petrol ihraç eden ülkeler bu artışlardan fayda sağlarken, ithalatçı ülkeler ise maliyet artışları ve enflasyon gibi olumsuz etkilerle karşı karşıya kalmaktadır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde dışa bağımlılığın yüksek olması, bu etkileri daha da derinleştirmektedir.
Petrol fiyatları ve ekonomik değişkenler arasındaki ilişki inceleyen Giresun Üniversitesi Şebinkarahisar Meslek Yüksekokulu’ndan Öğr. Gör. Dr. Necati Altemur, “Petrol Fiyatları ve Makroekonomik Değişkenler Arasındaki İlişki: Türkiye Örneği adlı çalışmasında, Ocak 1995 ile Şubat 2023 arasındaki 28 yıllık dönemde petrol fiyatları, enflasyon ve döviz kuru arasındaki olası eş bütünleşme ilişkisini (ekonomi ve istatistik alanlarında zaman serileri arasında uzun vadeli bir denge ilişkisi olup olmadığını analiz etmek için kullanılan bir kavram) ele aldı. Araştırmada, petrol fiyatlarını temsilen Avrupa Brent Petrol Spot FOB (varil başına USD) fiyatı, enflasyon göstergesi olarak Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ve döviz kuru olarak ABD Doları (USD) / Türk Lirası (TRY) kullanan Prof. Dr. Altemur, eş bütünleşme ilişkisini test etmek amacıyla zaman serisi analizlerinde, yapısal kırılmalar dikkate alınarak Hatemi-J ve Maki testleri kullandı.
Tumblr media
Öğr. Gör. Dr. Necati Altemur  çalışmasında, petrol fiyatları, enflasyon ve döviz kuru arasında uzun vadede anlamlı bir eş bütünleşme ilişkisinde bulundu. Çalışmada, Türkiye’nin yüksek enerji talebi ve dışa bağımlılığı, petrol fiyatlarındaki dalgalanmanın enflasyon ve döviz kurunu artırdığını, üretim maliyetlerini yükselttiğini ve bütçe açıklarını büyüttüğünü gösterilirken, yapısal kırılmalar analizinde, 1994, 2001, 2013 ve Covid-19 krizlerinin etkileri öne çıkarıldı. 
ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SUNULDU
Malatya Turgut Özal Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Dergisi’nde yayınlanan makalede, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak için önemli adımlar atması gerektiği vurgulandı.
Çalışmada, literatürdeki diğer kaynaklarda Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için alternatif kaynaklara yönelmesi gerektiğinin ortaya konulduğu belirtilirken, özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların, çevre kirliliğini azaltırken aynı zamanda dışa bağımlılığı da düşürdüğü ifade edildi.
Çalışmada, kara taşımacılığı yerine deniz yolu ve tren kullanımının artırılması gerektiği vurgulandı.
Tumblr media
0 notes
cengish05 · 2 months ago
Text
ABD ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 3,1 büyüdü
New York ABD Tecim Bakanlığı, temmuz-eylül dönemine ilişik gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verisine ilişkin nihai tahminleri deklare etti. Buna bakılırsa, ABD’de GSYH, bu senenin üçüncü çeyreğinde yıllıklandırılmış olarak yüzde 3,1 büyüdü. Ülkenin GSYH verisine ilişkin ekim ayında piyasaya çıkan öncü verilerle kasım ayında piyasaya çıkan ikinci tahminlerde, ekonominin senenin üçüncü çeyreğinde…
0 notes
hetesiya · 2 months ago
Text
Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? – I – Yeni Yaşam Gazetesi | Yeni Yaşam
Mustafa Durmuş
Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? – I
Tunus-Mısır-Libya’da halk ayaklanmaları
14 yıl geriye gidelim.
2010 yılının 17 Aralığında Tunus’ta, 26 yaşındaki elektronik mühendisi bir işsiz, sokaklarda sebze satarak hayatını kazanan M. Bouazizi adlı Tunuslu bir genç kendini yakmış; ardından on binlerce Tunuslu sokaklara çıkarak hükümeti ve işsizliği protesto etmiş ve isyan diktatör Ben Ali Tunus’u terk edene kadar sürmüştü.
Bundan yaklaşın 45 gün sonra 31 Ocak 2011’de bu kez Mısır’da Tahrir (Kurtuluş) Meydanı’nda yüz binlerce Mısırlı: “İş, Ekmek, Özgürlük ve Sosyal Adalet” sloganlarıyla isyan etti. On binlerce genç-yaşlı, Müslüman-Hıristiyan, örtülü- modern kadın-erkek meydanı tuttu. Onlarcası öldürüldü ama Mısır Devlet Başkanı Mübarek ülkeyi terk edene kadar da kitleler meydandan ayrılmadı. Sonrasında Libya Batılı emperyalist güçler tarafından işgal edildi ve Devlet Başkanı Kaddafi öldürüldü.
Kuzey Afrika’nın bu üç ülkesinin ikisinde (Tunus ve Mısır) ortak sorunlar vardı. Buğday ve diğer temel gıda maddeleri ve enerji fiyatlarının çok hızlı artması, derin yoksulluk, açlık, işsizlik, dışa bağımlılık, neo liberal politikalar ve 30 yıldır süren baskı-zulümle özdeşleşmiş kanlı diktatörlükler halkları isyana sürüklemişti.
Libya’da ise durum daha farklıydı. Kaddafi de bir diktatördü ama ülke ekonomisi kötü durumda değildi. Günde 1,8 milyon varillik mükemmel kalitede petrol üretimi yapılıyordu. Ülke, doğalgaz kaynakları açısından da çok zengindi ve bu doğal zenginlikler Libya’da ortalama yaşam süresinin 75’e çıkmasını ve Afrika’nın kişi başına yıllık geliri en yüksek ülkesi olmasını sağlamıştı. Ülkenin sert çölün altında muazzam bir fosil sıvı denizi vardı. Tüm bunlar emperyalist güçlerin iştahını kabartıyordu. Nitekim ABD bu ülkeyi işgal etmek üzere NATO’yu devreye sokmakta tereddüt etmedi.
Devasa ekonomik sorunlar ve devrimci durum
Kısaca, devasa ekonomik sorunlar, gıda fiyatlarındaki artışlar ve iktidarların halkın sorunlarına ilgisizliği ayaklanmaların önünü açtı. Halk mevcut rejimleri bu sorunlarla özdeş tuttuğundan rejimin değişmesini istiyor, rejimle uzlaşmaya yanaşmıyordu.  “Ekmek, özgürlük ve adalet” sloganlarıyla yürüyen kitleler olağanüstü hâl uygulamalarının kaldırılmasını, parlamentonun feshini ve yeni bir anayasanın yapılmasını talep ediyorlardı.
Bir başka boyutuyla ise bölgede devrimci bir durum yaşanıyordu ve bu devrimin dürtüsü sadece diktatörlük karşıtı olmak değil, aynı zamanda anti-emperyalist, IMF karşıtı ve İsrail karşıtı olmaktı.
Çalınan devrim!
Bu nedenle de ABD ve müttefikleri bu devrimi durdurmak, bunu yapamazlarsa da onu bölgedeki Amerikan egemenliğini sürdürülebilmesi için yeniden bir biçime sokma niyetindeydiler. Nitekim bunu da sağladılar. Diktatörler devrildi ve halkların gazı alındı ama gerçek bir devrim fırsatı da böylece halkların elinden alınmış oldu. Sonrasında bu ülkeler yeniden bir kaosun içine sürüklendiler ve iç savaşlar ortaya çıktı. Mısır’da yeniden askeri diktatörlük tesis edildi.
Suriye’ye emperyalist müdahale ve iç savaş
Bu gelişmeler 2011 yılının sonlarına doğru Orta Doğu’ya da sıçradı ama bu kez hedefteki Suriye beklenmedik bir direniş göstererek o tarihten bu yılın aralık ayına kadar direndi. Bu süreçte “Büyük Orta Doğu Projesi” kapsamında başta IŞİD olmak üzere, selefi cihatçı gruplar Esad’a karşı ayaklandırıldı, 13 yıl sürecek olan bir iç savaş başlatıldı.
Ancak bu terör örgütleri hem Suriye ordusunun hem de Bölgedeki Kürtlerin direnciyle karşılaştılar. Yine de El Kaide ve El Nusra yenilmiş olsa da bölgeye hâkim devletlerin desteğiyle İdlib gibi belli bölgeleri tutmayı başardılar. Bu süreçte Esad ülkede demokratikleşmek yerine Baasçı eski rejimi sürdürmeye kalkışınca iyice gözden düştü ve yenildi. Ülkesinden kaçarak Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı. Ülke Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve arkasındaki devletler ve İsrail tarafından işgal edildi.
Nesnel değerlendirmeler gerekiyor!
Suriye’nin işgali konusunda çok farklı değerlendirmeler yapılabilir. Nitekim Suriye’yi işgali alkışlayanlar (bizdeki iktidar medyası gibi) gibi, bunu emperyalist bir müdahale olanlar da mevcut.
Ancak, ülkeyi işgal eden güçler “ülkede diktatörlüğü ortadan kaldırmak, demokrasiyi inşa etmek, kendi sınırlarını güvence altına almak” gibi mazeretler ileri sürebilirse de, bunun doğru olmadığı ve bu eylemin açıktan bir işgal olduğu inkar edilemez bir gerçek. Nitekim daha önceki Irak’ın işgali de bu gerekçelerle yapılmış ama bölgeye demokrasi de gelmemişti.
Esad’ın serveti ile birlikte ülkeden kaçması diktatörlerin genelde yaptıkları bir şey. Ülkesini düşünüyor olsaydı zamanında ülkesindeki Araplar, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler, Dürziler gibi tüm halklarla birlikte tek bir ulusa dayalı olmayan demokratik bir Suriye’yi inşa edebilir ve emperyalist ve alt emperyalist güçlere geçit vermeyebilirdi. Oysa, beklendiği gibi, bunu yapmadı ve kendi ülkesinin emperyalist, Siyonist ve selefi-cihatçı bir yağmaya terk etti.
Rusya ve İran kaybetti
Suriye’deki bu gelişmelerden isyancı grupların ardındaki hangi devletlerin nasıl kazançlı ya da zararlı çıkabileceğini konusunda değerlendirme yapmak gerekirse sırasıyla:
Rusya, Beşar Esad rejiminin önemli bir destekçisiydi. Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğündeki isyancı grupların iktidarı ele geçirmesi bu devlet açısından çok büyük bir kayıp olabilir. Zira Moskova 2015 yılında binlerce Rus askeri göndererek ve Suriyeli isyancı gruplara ve sivil altyapıya hava saldırıları düzenleyerek Esad’ı desteklemişti. Ancak Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Esad’ın ihtiyaç duyduğu destek düzeyini sürdüremedi. Sonuç olarak Rusya’nın Orta Doğu’daki projesi büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum Rusya’nın Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki üslerini kaybetmesiyle sonuçlanabilir.
Esad rejiminin yıkılması, rejimi destekleyen ve Lübnan’daki Hizbullah’a silah göndermek için Suriye’ye bel bağlayan İran için de bir darbe anlamına geliyor. Yani İran devleti için de Esad’ın devrilmesi büyük bir kayıp. Doğu Akdeniz’e uzanan bir kara köprüsünü, Hizbullah gibi İran’ın vekilleri konumundaki örgütler için önemli bir üssü ve silahların Lübnan’a ulaşabileceği bir yolu kaybetmiş oldu. İran’ın Suriye’deki stratejik derinliğini kaybetmesi, İsrail ile çatışması nedeniyle ciddi şekilde zayıfladığı bir dönemde Hizbullah’ı destekleme kabiliyetini de zayıflatacaktır. (1)
Diğer taraftan, bu gelişmeler Hizbullah için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Hizbullah İran’dan Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan son derece önemli karasal yaşam hattını kaybetti. HTŞ muhtemelen İran’dan gelen silah ve diğer malzemelerin akışını durduracak ve İran’ın İslamcı Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü danışmanlarının Hizbullah’ı desteklemeye devam etmesini engelleyecektir. (2)
Savaşın asıl kazananı İsrail!
Rejimin düşmesinden sadece birkaç saat sonra İsrail ordusu Hermon Dağı’nın Suriye tarafını ele geçirdi. Ordu, 1974 ateşkes hattına yakın beş köyün sakinlerine evlerinde kalmalarını ya da olası çatışmalar nedeniyle köyleri boşaltmalarını söyledi. Başbakan Benjamin Netanyahu bölgeyi ziyaret etti ve İsrail’i bölgeden askerlerini çekmeye zorlayan 1974 anlaşmasının artık geçerli olmadığını açıkladı. İsrail hava kuvvetleri, stratejik askeri varlıklar içerdiği iddiasıyla Büyük Şam’daki bazı askeri bölgelere baskın düzenledi. Kuzeyde ise çatışmaların yeniden alevlendiği haberleri üzerine Türk hava kuvvetleri Kürt mevzilerini bombaladı. (3)
ABD, HTŞ’yi de “terör örgütü” olarak tanımlasa da uzun süredir Esad rejimine karşı çıkıyor ve onu devirmek için uğraşıyordu. Bu yüzden de istediği oldu.  Bölgedeki en temel müttefiki olan İsrail ise bu savaşın asıl kazananı konumunda. Zira Golan tepelerini işgal edip Şam’a doğru ilerleyerek “Büyük İsrail Projesi” için önemli bir adım daha atarken, İran’ın bölgedeki konumunu da zayıflattı. Suriye’nin en stratejik yeri olan Cebel Şeyh’i işgal etmesi ise bölgede kendine çok önemli bir stratejik mevzi kazandırdı. (4) İsrail bu hafta Suriye’de en az 350 hava saldırısı gerçekleştirdi.
Türkiye kazandı mı?
Türkiye’nin HTŞ gibi selefi cihatçı silahlı gruplara verdiği destek son saldırılar açısından kritik önem taşıyordu. Ayrıca 2017 yılında bir dizi silahlı grubu bir araya getiren ve kuzeybatı Suriye’nin bazı bölgelerini kontrol altına alan önemli bir aktör olan “Suriye Ulusal Ordusu” da Türkiye tarafından destekleniyor.
Son haftalarda Türkiye, Esad rejiminin Ankara ile ilişkileri normalleştirme çabalarını reddetmesinin ardından isyancı örgütlere yeşil ışık yaktı. Elde edilen sonuç dikkate alındığında, bundan böyle Türkiye muhtemelen ülkedeki en etkili dış aktör olarak ortaya çıkacaktır.
Kısaca, Türkiye’deki iktidar bloku Esad’ın şiddet yoluyla devrilmesini zımnen destekledi ve Şam’daki yeni rejimi şekillendirme fırsatına sahip oldu.
Nitekim birçok uluslararası yorumcu bu görüşü destekliyor. Örnek olarak bir yoruma göre: “Esad’ın düşüşünden potansiyel olarak asıl kazançlı çıkacak olan devlet Türkiye’dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de uzun bir yol kat etti; bir zamanlar Esad’ın hamisiyken onun devrilmesini talep etti ve ardından Esad rejimiyle normalleşme arayışına girdi. Geçtiğimiz haftalarda Erdoğan Esad’ın şiddet yoluyla devrilmesini zımnen destekledi. Ankara şimdi Şam’daki yeni rejimi şekillendirmek için bir fırsata sahip oldu”. (5)
ABD, İsrail, Türkiye aynı çizgide mi?
Keza Orta Doğu uzmanı gazeteci Conor Gallagher, “ABD’nin vekilleri (Ukraynalı neo-Naziler, İslami köktendinciler ve Siyonist soykırımcılar) aracılığıyla  Suriye Devlet Başkanı Esad’ı devirmek ya da en azından olası bir çözüm öncesinde daha fazla toprak koparmak ve Tahran’ın ülkedeki etkisini zayıflatmak için Suriye’de yeniden bir araya geldiğini; Türkiye’ninse, eski adıyla Nusra Cephesi olarak bilinen İslamcı paramiliter örgüt HTŞ’nin en büyük destekçisi olarak merkezi bir rol oynadığını” ileri sürüyor.
Neo Osmanlıcı girişimler
Türkiye’nin ABD ve İsrail ile iş birliği yaptığını ileri süren yazara göre: “Erdoğan’ın çıkarları ABD-Ukrayna-İsrail grubun çıkarlarıyla örtüşüyor. Türkiye’nin eski imparatorluğun büyük bir kısmı üzerindeki etkisini güçlendirdiğini görmek isteyen Erdoğan ve kliğinin katı neo-Osmanlı hırsları, ABD-Ukrayna-İsrail’in bölgedeki Rus ve İran etkisini azaltma arzusuyla örtüşüyor. En azından Türkiye, mültecilerin geri dönüşü için herhangi bir kalıcı çözümden (potansiyel olarak Trump II döneminde) önce Suriye’de kendisinin ve vekillerinin kontrolü altında daha fazla toprak elde etmek istiyor ve bu da Ankara’nın tehdit olarak gördüğü Kürt güçlerini etkisiz hale getirmek için daha iyi konumlanmasını sağlayacak. Türkiye üç milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor ve Erdoğan bu konuda bir şeyler yapması için ülke içinde baskı altında ve binlerce kişiyi “gönüllü geri dönüş” beyanlarını imzalamaya zorlamakla suçlanıyor. Suriye’de güvenlik ortamı “güçlendikçe” Erdoğan daha fazla Suriyelinin Türkiye’den sınır dışı edileceğini söylüyor”. (6)
Devam edecek…
Dip notlar:
https://theconversation.com/what-syrias-rebel-takeover-means-for-the-regions-major-players-turkey-iran-and-russia (9 December 2024).
https://www.cfr.org/expert-brief/syria-after-assad-what-know-about-hts-hezbollah-and-iran (9 December 2024).
https://geopoliticalfutures.com/after-the-fall-of-assad-the-middle-east-braces-for-unrest (10 December 2024).
https://www.cfr.org/expert-brief/after-fall-assad-dynasty-syrias-risky-new-moment (8 December 2024).
https://www.nakedcapitalism.com/2024/12/erdogan-backstabs-his-way-into-center-of-middle-east-conflict.html (2 December 2024).
0 notes