#80 Bölüm
Explore tagged Tumblr posts
bolumyenifragmani · 10 months ago
Text
0 notes
dizibolumhd · 1 year ago
Text
Teşkilat 80 Bölüm Fragmanı TRT 1
Kaynak https://www.tvalemi.gen.tr/blog/teskilat-80-bolum-fragmani-trt-1.html
Teşkilat 80 Bölüm Fragmanı TRT 1
Teşkilat 80 Bölüm Fragmanı TRT 1 izle Başlık: Teşkilat 80 Bölüm Fragmanı TRT 1 Kanal TRT 1 Etiket: Teşkilat 80. Bölüm,Teşkilat 80. Bölüm Fragmanı,Teşkilat 80. …
Teşkilat 80. Bölüm, Teşkilat 80. Bölüm Fragmanı, Teşkilat 80. Bölüm Tanıtım izle, Teşkilat 80. Yeni Bölüm, Teşkilat Son Bölüm, Teşkilat Son bölüm Fragmanı, Teşkilat Tum Bölümler, Teşkilat Yeni Bölüm, Teşkilat Yeni bölüm Fragmanı https://www.tvalemi.gen.tr/blog/
0 notes
whumpookies · 2 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Day 10. Prompt: passing out from pain.
Series: Yer gök aşk bölüm 80
21 notes · View notes
selcandy · 7 days ago
Text
The Substance (Cevher) filmi hakkında yorumumu yazacaktım, sonra daha izlememiş olanlar vardır diye beklemeye geçmiştim. Artık izleyecek olan izlemiştir, izlemeyecek olan da belki bu yazıdan sonra merak eder de izler diye düşünerek ve kısa tutacağıma dair kendime söz vererek, işte geldim burdayım (kısa tutamadı).
Seyrettiğimde aklıma bir dolu fikrin istila etmesine vesile olan film sayısı çok az, o nedenle ben aslında film izlerken çok sıkılıyorum. Muhtemelen, benim okuduğum bölüm gibi bir bölümde okuduğunuzda metne asla dümdüz bakamıyorsunuz, sanki kuram uygulamanı bekleyen yazılı bir eser duruyormuş gibi oluyor karşında. Çok da bir çıkarım yapamadığında, üzerine düşünemediğinde beyin kendisini beklemeye alıyor sanki, boş boş bakıp sıkılıyorsun. The Substance bu açıdan o kadar farklıydı ki neredeyse her on dakikada bir aklıma yeni düşünceler akın etti. Mesela filmin içinde Alice Harikalar Diyarında esintisi buldum (filmdeki dönüşümü başlatan maddenin kullanılması / Alice’deki mantar yeme ve fiziksel değişime uğrama olayı ve ardından Elisabeth’in Sue formunda “Harikalar Diyarı”na girişi), Külkedisi esintisi buldum (Elisabeth’in de Sue’nun da kendi görüntüleri eşliğinde takılabilecekleri zamanın kısıtlı olması, aklıma direkt “gece 12’den sonra bal kabağına dönüşen araba” olayını falan getirdi), Frankenstein esintisi buldum (kendi yarattığın bir yaratığın senin kontrolün dışında bir canavara dönüşmesi), Dorian Gray esintisi buldum (gençliğin en değerli şey olduğuna inanan Dorian’ın ‘ruhunu şeytana satarak’ genç kalması ama portresinin zamanla iğrenç bir şeye dönüşmesi). Bu kadar çok atfı belirli bir mantık çerçevesinde bir araya getirmenin (edebiyatta metinlerarasılık ve pastiş) ne kadar zor olduğunu o kadar iyi biliyorum ki! Sadece edebiyat literatüründen değil, başka filmlerden de esintiler buldum. Son sahne aklıma direkt en sevdiğim filmlerden biri olan Carrie’nin son sahnesini getirdi (Angela Bettis versiyonu ama en sevdiğim). The Shining’den çok fazla görsel pastişler vardı, vesaire vesaire. ��imdi benim aklıma getirdiği edebi eserlere ve filmlere girersek hepsinin içeriğini tek tek açıklamamız gerekeceğinden bu kısmını daha üstünkörü geçiyorum, sadece aşırı zor bir işin başarıldığını ifade etmek istemiştim :3
Filmdeki psikanalitik öğeler aşırı bariz; üstünü örtelim, mesajı derinlerden verelim diye hiç uğraşmamışlar (zaten o yüzden bu kadar şoka sürüklüyor sanırım). Çok net bir “benlik / alt benlik” ayrımı var. Psikanalitik kuramda hep bir “öteki (other)” kavramı vardır ya; filmde ne zaman Elisabeth veya Sue birbirini ötekileştirse ikisine de açıkça “o öteki değil” mesajı veriliyor. Birisine ego (benlik), diğerine de id (ilkel benlik) olarak baktığımızda aslında gerçekten ikisi de “öteki” değil, ikisi de tek bir insanda (hepimizde) yer alan benlik katmanları. O nedenle filmin verdiği en güzel mesajlardan biri, kendini ötekileştirmemeni öğütlemesi. Kimi zaman kendimizden tiksindiğimiz, acımasızca eleştirdiğimiz ve dışladığımız zamanlar olur, olmaz mı? The Substance’da “kendinden tiksinme” sahneleri yadsınamayacak kadar yoğun, tabii filmde en uç noktasını izliyoruz ama aynı duygunun daha gündelik versiyonunu hayatımızda defalarca yaşıyoruz esasında. “Şimdiki aklım olsa”, “ah gençliğime dönebilsem” gibi psikoseksüel gelişim evreleriyle yakından ilişkili tüm klişeleri yerle bir ediyor.
Bu arada “gençlik” deyince, benim dikkatimi Sue’nun saç şeklinin, makyajının, kıyafetlerinde kullanılan renklerin falan aşırı 80’ler & 90’lar olduğu çekmişti. Bu izleyen herkesin ilgisini çekti mi bilmiyorum ama karakter günümüze giriş yapıyor, gel gör ki her şeyiyle Elisabeth’in 20 - 30 sene önceki hali sanki. Yani psikolojik ve davranışsal olarak zaten öyle de görsel olarak da ufak ufak bunu serpiştirmiş olmaları aynı bir tadından yenmiyordu bana göre. Kızın televizyon programında çalan “Pump It Up” şarkısı bile 20 sene öncesinin hiti, bunlara kadar ince ince düşünülmüş gibi hissettim hep. Onu da öyle araya sıkıştırmak istedim.
Filmi izler izlemez Melis’e yazmıştım ve Elisabeth’in Sue’yu içinden çıkardığı sahneyi aşırı bi’ şekilde doğum sahnesine benzettiğimi söylemiştim. O ilk sahneyi bi’ düşünün; bir yarık açılıyor, içinden bir insan çıkıyor, yerler kan, hep bi’ yapış yapışlık. İçinden yeni bir insan çıkaran kişi, doğuran bir anne kadar bitkin falan. Hep bi’ kablo ve bağlantı olayı var, o da aklımda göbek bağını getirdi mesela. Elisabet Sue’yu öldürdükten sonra bile o bağlantı sayesinde yeniden canlandırabiliyor, yine doğum ve göbek bağı metaforu. Böyle düşündüğümüzde, devamında Elisabeth ve Sue arasındaki ilişkiyi anne - kız çatışması, kötü anne sendromu, kuşaklar arası kıskançlık gibi bir sürü yere bağlayabiliyoruz. Filmi izlemiş olanlar bir geriye dönük düşünsünler, Elisabeth aslında Sue’nun annesi gibi değil mi? =D Ortada bilimsel bir gerçek var ki kadınlar için çocuk doğurmak vücudu aşırı yıpratan, değiştiren, yaşlandıran bir proses. Annelik duygusu içten içe bundan çocuğu sorumlu tutma dürtüsünü bastırıyor ve bunu bir tabuya dönüştürüyor olabilir ama bence film hiç de bastırmıyor veya tabulaştırmıyor. Bu da izleyicinin yüzüne vurulan bir diğer tokat gibi: evladın yüzünden bedenin başkalaştı, bunu kabullen. Kendi vücudundan verdiğin, senden beslenen bir şey var ve bu seni esasında sömürüyor, bunu da kabullen.
Benim bir de filme dair en beğendiğim noktalardan biri, feminist mesajlar yalnızca Viktoryen kadın anlayışının yıkılışı üzerinden verilebilirmiş, bu bi’ kuralmış gibi ilerleyen Hollywood sektörüne kocaman bir “yoooo” çekebilmesi oldu. Filmimiz mesajını evdeki melek, fedakar anne, cefakeş eş gibi roller üzerinden aktarmaya çalışmıyor diğerleri gibi. İdeal kadın algısının işinde gücünde, aşırı bakımlı, çevresinde romantik açıdan bağlandığı bir erkek olmayan, erkeklere ihtiyaç duymayan, kendi kendisine yetebilen bir kadın üzerinden de verebildiğini gösteriyor. “Nasıl bir kadın olursan ol, bir şekilde kusurlu bulunuyorsun” diyor açıkça. Sırf evin meleği olmayı reddettiği ve kendi hayallerinin peşinden koştuğu için ideal kadın algısına meydan okumuş sayılan “feminist” karakterlerden artık gına gelmişti. Ama burada çoktan kendi hayallerinin peşinde koşmuş, bir sürü şey başarmış, halihazırda son derece bağımsız olan ve buna rağmen kadınlığıyla bağlantılı sorun yaşatılabilen bir karakter izliyoruz. Harika!
Bana kalırsa filmde Darwin’e de selam çakmacalar vaaar (evrim teorisine bağlayabileceğimiz inanılmaz ayrıntılar var, neticede senaryo zaten “yapay seçilim” üzerinde yükseliyor), efendime söyleyeyim batı dinlerine de bi’ dokundurmaca vaar (7 gün ibaresinin rastgele tercih edildiğini asla düşünmüyorum, Genesis’i falan düşünün), var oğlu var ama hepsine girersem en başta verdiğim ve zaten de tutamadığım “kısa keseceğim” sözüm iyice boka saracağı için ben artık gidiyorum. Gerçekten bu kadar uyarıcı ve doyurucu, bu kadar düşündürücü, bu kadar subjektif bir şey izlediğim için aşırı memnunum. Subjektif diyorum çünkü filmin içinde geçen atıfları, ancak atıfta bulunduğu şeyleri biliyorsan anlayabiliyorsun. Film seni dümdüz izleyip geçenlerden ayrıcalıklı kılıyor ve ben de böyle şeylerin hastası oluyorum (çok alakasız ama Twenty One Pilots aşığı olma sebebim de bu mesela, dümdüz dinleyip geçemediğin bir grup olduğundan).
Dümdüz şey yapıp geçemediğimiz nice şeylere.
8 notes · View notes
how-much-for-a-whump · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Rüzgarlı Tepe 80. - 81. Bölüm
Prompt: "Fire Rescue"
source
16 notes · View notes
lovelyyfluff · 5 months ago
Text
★ES!! Ana Hikaye Çevirileri (Part 1)★
Tumblr media
Başarısızlar:
• Önsöz
• Duyuru
• 1 - Uykucu
• 2 - "Yok Edici"
• 3 - Müjde
• 4 - Rastlantı
• 5 - Açıklama
• 6 - Ceza
• 7 - Yeniden Yapılandırma
• 8 - Bunlar
• 9 - Öğle Yemeği
• 10 - Emirler
• 11 - Sistem
• 12 - Beslenme
• 13 - Kazanç
• 14 - Sıralama
• 15 - Giriş
• 16 - Hedef
• 17 - Şakacılar
• 18 - Kuşku
• 19 - Kader
• 20 - Ortaya Çıkış
• 21 - İdol
• 22 - Yıldız Işığı
Tumblr media
Baş Belaları:
• 23 - Giriş Kapısı
• 24 - Şüpheli
• 25 - Kurt
• 26 - Nezaket
• 27 - Asansör
• 28 - Büyük Kişi
• 29 - Anlaşmazlık
• 30 - Rahatlık
• 31 - Şeytan Kovucu
• 32 - Kâbus
• 33 - İletişim
• 34 - Gündüz
• 35 - Mutfak
• 36 - Deniz mahsülü
• 37 - Hizmetçi
• 38 - Borç
• 39 - Alkaloid
• 40 - Plan
• 41 - Tavşanlar
• 42 - Gölge
• 43 - Mola
• 44 - Katılım
• 45 - Uyarı
• 46 - İş
• 47 - Bilinmeyen
• 48 - Denetleme
• 49 - Dezavantaj
• 50 - Gece Yarısı
• 51 - Karanlık
• 52 - Sorun
• 53 - Crazy:B
Tumblr media
Zorlu Zamanlar:
• 54 - Endişe
• 55 - Karşılık
• 56 - Yeni Başlangıç
• 57 - Nostalji
• 58 - Adalet
• 59 - Gürültü
• 60 - İstisna
• 61 - Çağırı
• 62 - Cadı
• 63 - Resepsiyon
• 64 - Hükümdar
• 65 - Asalet
• 66 - Saygıdeğer
• 67 - Hazırlık
• 68 - İşaret
• 69 - Sır
• 70 - Dâhi
• 71 - Devasa
• 72 - Antrenör
• 73 - Oy
• 74 - Masal
• 75 - Düşen Maske
• 76 - Hayalet
• 77 - Böcek
• 78 - Yabancı
• 79 - Çaba
• 80 - Başlangıç
• 81 - Kalite
• 82 - Gerçek
• 83 - Kaygı
• 84 - Alay edilme
• 85 - Switch
• 86 - Tören
• 87 - Sahne
• 88 - Zarafet
Tumblr media
Büyük Savaş:
• 89 - Zirve
• 90 - Gürültülü
• 91 -
• 92 - Üyeler
• 93 - Öğretmen
• 94 - Sonrası
• 95 - Diken
• 96 - Durum
• 97 - İsyankarlık
• 98 - Besleme
• 99 -
• 100 - Komplo
• 101 - Kızıl
• 102 - Cemre
• 103 - Yalancı
• 104 - Arı Kovanı
• 105 - Takım
• 106 - Eleştiri
• 107 - Etkilenmeyen
• 108 - Böcek Kovucu
• 109 - Kötü Karakter
• 110 - İhmalkarlık
• 111 - Marka
• 112 - Ana karakter
• 123 - Reddedilmiş
• 124 - Endişe
Tumblr media
Parlayan Yıldızlar:
(Yapım aşamasında, diğer bölümler zaman geçtikçe eklenecek! Ayrıca bölüm isimleri değişiklik gösterebilir.)
1 note · View note
keemlenyekun · 1 year ago
Text
Hatırla sevgili ve makus talihimiz
Bu yazı bir yıl dönümü yazısıdır.
7. Yılım. 10 ağustos 2016. Hayatımın en kötü bir kaç gününden birisi. İkincisi de 11 ağustos. Üçüncüsü de 12 ağustos.
Allah daha kötüsünü göstermesin.
Kötü günleri tekrar yad etmek değil niyetim.
7. Yıl sonra. Ancak avukat olabildim. Müvekkil yok piyasada ama koşturuyoruz. Kendime vakit verdim 2 yıl içerisinde yat almazsam avukatlığı bırakacağım. Ahahaha. Şaka tabi ki sayın defterciğim. Ne yatı anam babam, evim olsun yeter. Ahahaha.
Biz hanımla eski dizileri seyretmeyi seviyoruz. Merlin ile başlamıştık evlendiğimizde. Sonra avrupa yakası. Bir ara kurtlar vadisi ilk 55 bölüm. Sonra ulan istanbul. Üstüne iki tur ikinci bahar. (Ne harika dizi yahu!) Şimdi de hanımın ısrarlarıyla hatırla sevgili. Oyunculuklar iğrenç. Ama konu güzel. Üstelik yıldönümüne rastgeldi.
Ben üniversitede idim yayınlandığı zamanlar. Boşuna dereceli öğrenci değilim ben sayın defter. 2003 ile 2013 arası tv izlemedim. Sadece futbol. Sıfır dizi. Film izledim ama (genç turkcell sağolsun haftanın 2 günü sinemadaydık) Günlük olan hiç bir şeyi bilmem. Sonra çalıkuşu ve kara sevda ile tanıdık dizi sektörünü. Ahahahqh. (Lan ne dizilerdi be. Bak bunlar da sıraya girsin.)
Hatırla sevgiliyi sadece adnan menderesle ilgili diye biliyordum. Meğer aşk meşk işleri varmış. Kötü oyunculuklar. Cansel kötü oyuncu napayım. Bereni de beğenmiyorum. Öyle de bir insanım: beğenmem.
Ancak konu güzel. Ben 2011e kadar keskin bir muhafazakardım. O zaman bile adnan menderese mesafeliydim. Ankara hukuk katkısı. Allah rahmet etsin ancak rahmetli anayasayı delik deşik etmiş, demokrasi katili bir hükümet. Aynı şekilde başka demokrasi katilleri tarafından ne yazık ki katledildi.
İşte ülkemin tüm meselesi burada başlıyor zannımca. Usulsüzlük. Usul esasa takaddüm eder. Usul her şeydir. Ve modern devlet diye tanımladığımız aygıtta ise bu usul demokratik bir hukuk devletinin uyguladığı hukuk sisteminin getirdiği kurallardır. Tarih boyunca bu usul şiddet ya da dini inanç oldu. Ama artık söylediğim gibi demokratik bir hukuk devletinin belirlediği hukuk kurallarından ibarettir.
Ülkemin meselesi burada saklı. Biz anti demokratik yönetimleri hukuk dışı yollarla çözmeye çalıştık daima. Evet adnan menderes anti demokratik faaliyetleri sebebiyle haksızdı. Ama ona darbe yapıp sonrasında katledenler ondan daha fazla haksızdı. Yargılayanları saymıyorum bile.
Ya da biraz daha eskiye gidelim. Silivrideyken bir kitap okumuştum. Atatürk suikastında mahkeme belgeleri ve meclis tutanaklarını baz alan bir araştırmaydı. Az önce bahsettiklerimin aynısı o zaman da olmuş. Suikast iddiası ve muhalefet temizliği.
Değiştik mi hiç? 80 darbesi, 28 şubat melaneti, ergenekon davaları ve nihayet 15 temmuzun saçma yargılamaları. Hiç değişmedik. Makamlarda oturan fikirler,ideolojiler, dinler değişti ama olay kurgusu hiç değişmedi. Hiç. Olaylar hep aynı.
Usul bilmezlik, yani demokratik hukuk devletinin olmadığı hukuk kurallarının uygulanması.
Makus talihimiz.
Hatırla sevgiliye dönersem, hapiste olan baba rızanın banyoda intihar sahnesi. Acemice. Çünkü bize intihar ederiz diye bornoz bağlarını vermediler çıplak geziyorduk koğuşta önümüzü bağlamadan. Ahahaja. Şaka şaka.
Acı gerçeğe gelelim.
Yaşadık güzel kardeşim. Bunu da yaşadık. Banyoda kendimizi asmadık ama meylettik ölmeye elimizde kırık uçlu adi meyve bıcağıyla. Onu da yaptık. Lanet iğrenç banyoda. Tavan yemyeşil yosun. Her yer sapsarı pislik. Orada gece gece ölmeyi de denedik. Yapamadık.
Değişmiyor ülke insanlar gibi. Zaman akıyor. Yaşamaktan başka kapımız yok. Camisiz kalsak da inanıyoruz hala allahımıza.
Ülke. Ülkem. Güzel ülkem. Çok seviyorum ülkemi. Yok oluşunu izlemek can acıtıyor. Kabullenişimiz daha çok acıtıyor. Yok oluş. Bu sürecin adı budur. Yok oluş. Ahlaken, mantıken, ekonomik, dinen, hukuken vb. Diğer her şey yönünden bir yok oluş. Engelleyebileceğimizi de sanmıyorum bunu. Yaşayacağız sadece. Güzel ülkem. Bir gözyaşından ibaret kaldın yüreğimde.
Mazot 40 oldu. Bakanlık tazminatımı yatırmadı hala. Müvekkil yok. Fındık zamanı geldi. Çekirgeler beni beklesin.
Sonunda 46 numara ayakkabı buldum. Ayakkabı benim yokluğum sevgili defter. 46 numara ayakkabı üretmiyor şirketler. Ürettikleri de palyaço ayakkabısı oluyor.
Diyet kaplumbağa hızıyla devam ediyor. 10 kilo verdik. Ama yiyorum bildiğin. Sen çaktırma sayın defter. Ahahah.
Tazminat yatınca ofis için yazıcı gibi ufak tefek şeyleri alacağım.
Bu sene yine kafayı rahatlatacak şey futbol olacak gibi. Beini aldım. Hanım maç izletir mi bilmem ama kusura bakmasın. Haftada iki gün hem galatasaray hem de samsunsporun maçlarını izlerim. Ayrıca diğer rakiplerin maçlarını da izlerim. Ayrıca İngiltere premier liginden haftada en az üç dört iyi maçı arkadan takip ederim. La ligadan derbileri izlerim. Alman ligi, italya ligi özetlerini izlerim. Eee yani bunları izleyince sevdiğim yorumcuları da mecbur izleyeceğim değil mi? Mecburum yani. Zaten adamlarla muhabbetim oldu. Hanım bir şey demez herhalde. Ahahahahah. Ben babamın oğluyum. Benim babam yan sahalarda amatör lig maçlarını izleyen adamdır, adama maç aç 24 saat izler. Oğlum topçu olsun inşallah. Ahahah.
Aşığım. Sahilde batıparkta kahvaltı yaparken ağaçlar altında yine farkettim. Çok aşığım. Oğluma ve annesine. Bu da hayatın güzelliği.
Tumblr media
Lanet ağustosu anarken böyle güzel anlarla bitireyim güncellenmemi.
Avukat serco bildirdi.
Vesselam.
6 notes · View notes
cayircimengezegezeoy · 2 years ago
Text
bu iş hayatı konularında çok üzülüyorum vallahi.. lisede ailemin isteği ile acil tıp teknisyenliği okudum ne olduğunu bilmeden oysaki ortaokulda İngilizcem iyiydi ve Anadolu lisesine puanım yetiyordu birinci yanlış burda oldu zaten.. hiç bilmediğim bir şeyin içine girdim staj dönemleri başlayınca zaten patlak verdim panik ataklarım başladı son iki sene sürekli atak geçirdim.. sonra mezun oldum çoğu arkadaşım zaten liseden atandı ben ilk yıl sınavdan bir şey yapamadım.. sonra üniversite sınavına hazırlanıyorum ama ne istediğimi bilmeden ailem bölümümü önlisans ile tamamlamamı istiyor ben istemiyorum sağlıkçı ol diye ısrarlar ediyorlar neyse lisede birileri bölüm üniversite tanıtımına geliyordu orda odyometri aklımda kalmış ama lisansı için ısrar ettim ikinci senede tabi lisansı olmadı üçüncü sene şok altı ay evden çıkmadan ders çalıştım sınavda panik atağım mrb sonra sınav sonucu geçen senenin aynısı öyle şok yaşadım ki diyorum nasıl geçen senenin sonucuna mı bakıyorum diye siteye kaç kere girdim sonra kabulleniş türk dili ve edebiyatı öğretmenliği geliyordu ailem yok dedi sosyal hizmet ucu ucuna geliyordu yok dediler neymiş sağlık oku kaybın oldu iki yıl zaten hemen atanırsın dediler ve şartları Ankara dışı olmazmış odyometri zaten iki üniversitede vardı biri özel biri devlet ve ısrar kıyametle ilk sıraya odyometri sonra paramedik yazdık zaten odyometri geldi.. ee üniversite hayatı yaşamak istiyorum ama ankaradayım ve iki yıllık okul ve paaatt pandemi patladı okula üç ay gittim sonrası hep online eğitim.. tabi bölümü seviyorum çok çalışıyorum sınavları saçma sapan zorlayıp güvenlik yöntemleri alıyorlar falan derken bölüm birincisi olarak mezun oldum fakat belgem yok 🤣 diplomayı verdiklerine şükrettik zaten üniversite yeni açıldı diye ne mezuniyet oldu ne belgeler verildi bu da hüsrandı yani sonra dinlenmeden etmeden iş hayatına atıldım altı ay çalıştım sağolsun iğrenç bir deneyim yaşadım ve bölümden soğudum. yine istemeye istemeye kpss hazırlandım 90 ile atanan bölümüm ve çok az alımı olan bölümüm ile başa çıkamam dedim ama çalıştım 80 aldım sağlık bakanlığı dışında bir şeye başvuramıyorum 4 ay olacak 200e yakın ilan oldu ben sadece 4 tanesine başvurabildim biri olmayan sağlık bakanlığı diğeri darphaneydi ve merkezi atamaya başvurdum olmadı şimdi de milli savunma bakanlığına başvurdum ama şans çok az niye direk herhangi bir önlisans mezunu alıyorlar.. bu serüvende böyle üzünçlü oldu.. kendimi çok kayıp yaşamış gibi hissediyorum.. polislik ikm zabıta katiplik falan istemiyorum yapamam diye.. gerçi ben ne yapabilirim ne severim bilmiyorum ama artık devir bir işin olmak zorunda karın tokluğu bile olmadan çalışmak mecburiyetin olduğu.. bilmiyorum yolun sonu ne olacak nereye gidiyorum kayıp olarak gördüğüm yılları artık güzel bir taçlandırma yapmak istiyorum umarım bu yıl bana güzel yollar sunar mümkünse şöyle çayırlı çimenli çiçekli böcekli güneşli ağaçlı bir yol olsun..
12 notes · View notes
rayhaber · 13 days ago
Text
Gelin 80.Bölüm Fragmanı: Hançer Dönecek Mi? Cihan’la Tekrar Bir Araya Gelebilecek Mi?
Gelin Dizisi 80. Bölüm Özeti Gelin dizisi, her yeni bölümüyle izleyicilerini ekran başına kilitlemeyi başaran bir yapım olarak dikkat çekiyor. 80. bölümde, Hançer’in abisinin evine dönerken yaşadığı yıkım, izleyicilere derin bir duygusal yoğunluk sunuyor. Cihan ise sevdiğini özlemle anarak içsel bir çatışma yaşıyor. Bu bölümde, izleyicilere sunulan duygusal anlar, dizinin güçlü senaryosunun bir…
0 notes
dizibolumhd · 2 years ago
Text
Yalnız Kalpler 80 Bölüm Fragmanı Fox Tv
Kaynak https://www.tvalemi.gen.tr/blog/yalniz-kalpler-80-bolum-fragmani-fox-tv.html
Yalnız Kalpler 80 Bölüm Fragmanı Fox Tv
Yalnız Kalpler 80 Bölüm Fragmanı Fox Tv izle Başlık: Yalnız Kalpler 80 Bölüm Fragmanı Fox Tv Kanal Fox Tv Etiket: Yalnız Kalpler 80. Bölüm,Yalnız Kalpler …
Yalnız Kalpler 80. Bölüm, Yalnız Kalpler 80. Bölüm Fragmanı, Yalnız Kalpler 80. Bölüm Tanıtım izle, Yalnız Kalpler 80. Yeni Bölüm, Yalnız Kalpler Son Bölüm, Yalnız Kalpler Son bölüm Fragmanı, Yalnız Kalpler Tum Bölümler, Yalnız Kalpler Yeni Bölüm, Yalnız Kalpler Yeni bölüm Fragmanı https://www.tvalemi.gen.tr/blog/
0 notes
whumpookies · 7 months ago
Text
Rüzgarı tepe bölüm 80
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Alper saves Zeynep and Halil
30 notes · View notes
musispoedmacarsiv · 15 days ago
Text
13 Kasım 2024 Ratiopharm Ulm Bahçeşehir Koleji Maçı
*Ratiopharm Arena'da saat 21:00'de başlayacak olan BKT EuroCup Normal Sezon A Grubu 8. maçı. Grubunun zirvesine yerleşen temsilcimiz Almanya deplasmanında. İyi başlayan ama sonra duraksayan bir Ulm'e karşı şu dönemde galibiyet çıkarmak iyi bir fırsat olacak. Güzel bir oyunla istediğimiz gelsin ve grafiğimiz devam etsin. Araya da zirvede girmiş oluruz. Yürekten başarılar diliyoruz Bahçeşehir'e.
*TRT Spor'dan naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk periyotta Ulm 16-13 üstünlük kurdu. Dengeli bir başlangıç vardı. Temsilcimiz 10-9 öndeyken Alman ekibinden 7 sayılık seri geldi. Son basketlerle neyse ki yine ortaya çektik.
*İçeriye 41-36 önde girdik. Genel olarak Ulm yine üstün oynadı. 34-32 onlar öndeyken Bahçeşehir'in 9-2'lik sekansı geldi ve durumu lehimize çevirdik. 28 sayılık daha üretken bir bölüm oynadık. Şimdi bu çizgiden devam edelim.
*Üçüncü çeyrek bitimiyle durumu 56-52 yaptık. Bu bölümde tamamen öndeydik. Yine az sayılı ve yakın geçen bir çeyrek oldu. Skor avantajını korumayı sürdürüyoruz. İstediğimiz tablo bu.
*80-72'lik zafere imza attık ve 7. galibiyetimizi alarak zirvedeki yerimize devam ettik. İdeal bir bitirişle rahat çizgiye geldik. Ulm bir an 1 sayı kadar yaklaştı ama oyunu tuttuk. Araya moralli giriyoruz. Maşallah ve tebrikler temsilcimize. Ratiopharm Ulm'de Alfonso Plummer 18, Justinian Jessup 13 sayı buldu. Bahçeşehir Koleji'nde ise Şehmus Hazer 20, Tai Odiase 14 sayı ile oynadı.
0 notes
adl1bbed · 16 days ago
Text
Bölüm 80: Geri ödenmeyen iyiliklerin karşılığı ölümle alınacak
Xie An akşam yemeğinden sonra yalnız başına mülküne döndü. Masasını üstündeki parşömene bakarken uzun bir iç çekti.
Qi Yan onun işe koyulmasını önlemek için içeri hizmetçi kızları da almıştı.
Bu el yazmasını bile hizmetçilerden oluşan kalabalığın önünde vermişti. Şimdi ne yapmalıydı?
Xie An bunun üzerine uzunca bir süre kafa yorduktan sonra parşömeni Nangong Wang'a teslim etmeye karar verdi. Gökyüzü tamamen karardığında, parşömeni düzgün bir şekilde sardı ve Nangong Wang'ın malikanesine gitti.
Haber kaynağının dediğine göre, Nangong Wei aktif şekilde Luo'nun kuzeyinde yardım sağlamakla meşguldü. Savaşın alevleriyle zarar gören iki kale şehrini düzgünce onarmakla kalmamış, kendi malikane deposundaki tüm mal varlığını da satmıştı.
Bir yıllık tımar arazisini halk tarafından yaygın olarak kullanılan bakır paraya, eşyalara ve malzemelere çevirmişti. Bunlar, kurbanların ailelerine ve komşu vilayetlerdeki felaketle karşı karşıya kalmış halka dağıtılmıştı.
Sadece bu kadarla da kalmıyordu. Nangong Wei, ölen halk için mezar kazan askerlere katılmıştı. Beş yüz bin insanın cesedi, sayısız derin mezara gömülmüştü. Nangong Wei bu kurbanlar için bir zanaatkar tarafından mezar taşına kazınmış on bin karakter ile bir anıt dikmişti.
Üzerlerine toprak atıldığı gün, Majesteleri adına üç hayvan adayarak bir anma töreni düzenlemişti. Bir kez eğilerek saygısını sunmuştu.
Halktan ölen insanların cenaze işlemleri bittiğinde bile, Nangong Wei oradan ayrılmak için acele etmemişti. Kale şehirlerini yenileyen ve harap olan evleri restore eden mimarları denetlemişti. Ayrıca halkı oraya geri taşınması için cesaretlendirmeleri amacıyla diğer vilayetlerin yetkili makamlarına kendi eliyle yazdığı mektuplar yollamıştı...
Nangong Wang, iki numaranın işleri bu kadar güzel bir şekilde halledeceğini asla beklemiyordu. Görünüşe göre yerli halk minnetle gözyaşı dökerek ortak bir fikir içinde Nangong Wei'ye övgüler yağdırmıştı.
Nangong Wang, İmparator babasını anlıyordu. O en çok yaygın fikre önem verirdi.
İmparator babasının iki numarayı artık sevmemesi amacıyla o kötücül planı yürütmek için çok büyük sıkıntılardan geçmişti. Bu şekilde gerileyeceğini beklemiyordu.
Nangong Wang'ın her ne kadar bir süreliğine Cariye Ya yüzünden keyfi kaçsa da, taht hâlâ kalbindeki en önemli şeydi.
Malikanesindeki danışmanlar birkaç gün boyunca tartışmış, fakat kimse Nangong Wang'ı tatmin eden bir plan bulamamıştı.
İşte o zaman Qi Yan'ın sağladığı faydaları hatırlamıştı. Onunla karşılaştırıldığında, malikanesindeki bu danışmanlar neredeyse işe yaramazdı. Xie An'ın Qi Yan'ın malikanesine olan ziyaretinin arkasında yatan sebep buydu.
Nangong Wang, Xie An'ın geldiğini duyduğunda bir hizmetçi kıza onu çalışma odasına almasını söyledi.
"Ekselanslarına selamlar."
"Mm, işler halloldu mu? Qi Yan ne dedi?"
Xie An kendini hazırlayıp cevapladı, "O konuda... bu kulun siz Ekselanslarına getirmesi için bir el yazması hazırladı."
"Ah? Göster."
"Anlaşıldı."
Nangong Wang, Qi Yan'ın dahice bir tür plan hazırladığı düşünüyordu, bu yüzden de sevinçle parşömeni yuvarlayarak açtı. Fakat üzerindeki karakterleri okuduğunda yüzünün rengi değişti.
"Bunun anlamı ne?"
Xie An başını yere vurdu. Bir anlığına doğrulmaya cüret edememişti.
Nangong Wang soğukça homurdandı, "Fazilet sahibi olmadığımı mı söylüyor? Ya da... en büyük teklifi mi bekliyor?"
"Bu kul... bu kul söylemeye cesaret edemez."
Nangong Wang Qi Yan'ın yazdıklarını yırtıp atmak istedi, fakat biraz düşündükten sonra kenara bıraktı, "Kalk ve anlat."
"Anlaşıldı."
Xie An buraya gelmeden önce meseleleri zaten iyice düşünmüştü, Ekselanslarına Qi Yan'ı öneren kişi oydu. Aynı telin üstündeki çekirgeler gibilerdi.
Eğer Ekselansları Qi Yan'dan tatmin olmazsa bile statüsünden dolayı ona bir şey yapmazdı. Bundan zararlı çıkacak kişi Xie An olurdu...
Nangong Wang ona konuşma şansı verdiğinden, Qi Yan'ın lehine birkaç şey söylemeliydi.
"Bu kulun fikrine göre, Qi Yan başta içtenlikle sadakatini gösterdiğinden dolayı siz Ekselanslarının kişiliğini tanımış olmalı. Kesinlikle o şekilde düşünmez."
"O zaman en yüksek teklifin verilmesini mi bekliyor?!"
Xie An başını daha da yere gömdü, "Bu kulun Qi Yan hakkında edindiği izlenime göre o şekilde de olmayabilir."
"Ne o zaman?"
"Qi Yan'ın mütevazı bir geçmişi var. Bir günlük imparatorluk sınavını geçmek için on yıl boyunca sıkı çalıştı, fakat politikaya katılamayan bir Fuma olarak atandı. Kalbinde çok miktarda öfke olmalı. Size bağlılığını gösterdi, işler bittiğinde Fumaların politikaya katılabilmesi için meclisin yönetmeliğini değiştirmenizi umuyor olmalı. Bu kul, Qi Yan'ın böylesi dahiyane bir plan sunduktan sonra siz Ekselansları tarafından değer göreceğini düşündüğünü sanmaya cüret ediyor, fakat altı ay boyunca ona sırt çevrildi... Tıpkı denildiği gibi, 'fakir bir talebenin inatçı yapısı vardır'. Basit bir şekilde dile getirilirse, memnuniyetsizliğini ifade ediyor."
Nangong Wang'ın sessiz kaldığını gören Xie An, bu fırsatı devam etmek için kullandı, "Jiang Taigong'un düz kancayla balık tutma hikayesinde olduğu gibi, daha kabiliyetli insanların daha tuhaf tavırları olur."
Ç/N: Zor bir yaşamı olan yaşlı bir adamın ziyarete gelen İmparatorun ilgisini çekmek için kasıtlı olarak balık tuttuğu kancayı düzleştirmesini konu alan ünlü bir masalmış.
Nangong Wang'ın öfkesi neredeyse silinmişti, "Qi Yan gerçekten olağanüstü bir yetenek, sadece..."
Qi Yan'ın planları fazla acımasızca ve hainceydi. Yanındaki yastıkta uyuyan kişiyi bile bundan muaf tutmamıştı. Nangong Wang, Qi Yan'ın o günkü kayıtsız tavrını hâlâ hatırlıyordu, o yaşayan insanlar onun için birer karıncadan fazlası değilmiş gibiydi.
Sonunda o kurbanlarla beraber ailelerini de öldürmüş olsa da, Qi Yan'ın sakin kötülüğü Nangong Wang'ın güvenini sarsmıştı.
"Boş ver. Bu meselenin ardından gitmeyeceğim ama kesinlikle kendimi alçaltıp gönüllü şekilde onunla görüşmeyeceğim de. İmparator babam batıl inançlara sıkı sıkıya bağılıdır. Bu devrilmekte olan bir aracın uyarısı, iki numaranın göklere karşı çıkabileceğine inanmıyorum!"
... ...
Fuma malikanesinin içinde, parlak bir inci yatak odasını kaplayan nazik bir ışıltı yayıyordu.
Qi Yan yatakta uzanıyordu, bedeni bu şeyin ışığıyla kaplanmıştı. Yan tarafına dönerek masanın üzerindeki ışık kaynağına baktığında, Nangong Jingnu ile geçirdiği zamanlar zihninde belirdi.
Jingjia sekizinci yılın on ikinci ayının sekizinci gününde, gelinini almak için gittiği yolda onu taşıyan at, karın üzerinde hızla koşuyordu.
Ding You'nun verdiği ilacı almış olsa da, yatak odasını kızıl kana boyamayı planlamıştı. Nangong Jingnu ile birlikte kendini de yıkıma götürmek için hazırlığını yapmıştı.
Duvağı kaldırdığı an, öncesinde karşılaşmış olduklarını fark etmişti.
Caddede şiddet sergileyen baskın genç efendi ile İmparator tarafından sevilen meşru Prensesi bağdaştıramamıştı.
Onunla etkileşim kurdukça Nangong Jingnu'yu kandırmanın olağanüstü derecede kolay olduğunu anlaması çok sürmemişti. Basit ve kibar biriydi. Kalbinin etrafında hiç duvar örülmemişti.
Onun söylemesine gerek olmadan, Nangong Jingnu kendi isteğiyle "centilmenin anlaşması"nı öne sürmüştü. Kendine acı çektirerek yaptığı hileler de onun üzerinde etkiliydi.
Takdir ederek Nangong Jingnu'yla oynamıştı. Onu sadık hizmetçilerinden ayırmıştı. Defalarca kez kandırarak gözyaşı dökmesine neden olmuştu. Onu teselli ederek kendisine tüm kalbiyle güvenmesini sağlamıştı, ardından da evinin ve eşyalarının yarısını yakmıştı...
Yuhuacong atında bir problem olduğunu fark ettiğinde açık bir şekilde atlara boyun eğdirme gücü olmasına rağmen canını riske atarak acımasızca Nangong Jingnu'nun kendisiyle bu oyunu oynamasını sağlamıştı.
Nangong Jingnu'nun mizacını iyice anlamıştı. Her ne kadar Fuma Prenses malikanesinde güçsüz ve çaresiz görünse de, gerçekte Ekselansları Prenses çoktan seve seve onun dediklerini dinleyip söylediklerini yapacak seviyeye gelmişti.
Böyle bile olsa, ona karşı komplo kurmaktan geri durmamıştı. Arkasından komplo kurmayı bir an olsun bırakmamıştı.
Bir milyon üç yüz bin yaşamın hiçbiri Nangong Jingnu yüzünden son bulmamıştı, fakat içindeki acıyı boşaltmak için bu günahı ona dayatmıştı.
O kadar soğukkanlı ve haindi ki bununla kendisi bile başa çıkamıyordu. Sırf bu yüzden bayılmıştı. Lakin uyandığında gördüğü ilk insan, başında bir gece ile bir gündüz boyunca bekleyen Nangong Jingnu olmuştu.
Yine ağlamıştı. Fakat, gözyaşlarını görmekten giderek daha da çok korkmaya başlıyordu.
Düşmanının kızının zavallı bir şekilde ağlamasını görmenin sevinç verici olması gerekmez miydi? Ama o kristal berraklığındaki gözyaşları, onu kendi ruhunun pisliğiyle yüzleşmeye zorlamıştı.
Onun üzerine atılmış, ardından da yemin edercesine şunları söylemişti: Seni kesinlikle iyileştireceğim, sana herhangi bir şey olduğunu görmek istemiyorum...
Xiahe içeri daldığında ve onları istemeden gerçekleşen müstehcen pozisyonda gördüğünde, çok utanmıştı.
Sinirlendiği belliydi, fakat sessizce Xiahe'nin gitmesine izin vermişti. Malikanenin asıl efendisi oydu, ama yine de...
Malikaneden ayrılırken onu izleyen ve at arabalarından oluşan uzun kuyruk, nefes almasını zorlaştıran ezici bir baskı gibiydi. Gözünü bile kırpmadan finansal kaynaklarının çoğunu ona vermişti.
Qi Yan eskileri düşünmeyi bıraktı. Kollarını bedenine sararak kıvrıldı.
Göğsünde parçalayıcı bir acı bulunuyor, gözyaşları sessizce akıyordu...
Wei Krallığı'nın kale şehirleri Çimenli Ovalara birer çivi gibi çakılıydı, ana vatanını kırık parçalara bölüyordu.
Çimenli Ovalardaki sayısız kayıp ruh hâlâ huzur bulamamıştı. Göklerde dolanıyor, izliyorlardı!
Bayin, "Qiyan Agula" adını kullanmıştı. Wei Krallığı'nın meclisi tarafından hedef alınacağını açık bir biçimde bilse de bunu yapmıştı.
On yıldan fazla süre önce "ölmüş" Anda'sını aramaktan başka ne sebeple olabilirdi ki?
Bayin zor geçen birkaç ay boyunca beklemişti, fakat Agula ortalıklarda gözükmemişti. Küçük ordusuyla düşman bölgesinin derinlerine sızmasının nedeni buydu, Erihe'nin başını doğudan almak içindi.
Ne tür bir çaresizlik içindeydi de böyle bir karar almıştı?
Agula'nın yaşamının çoktan son bulduğu çıkarımını yapmış olmalıydı. Kesin ölümü göze alarak Chengli kabilesinin intikamını bu yüzden almıştı.
Qi Yan ıstırap içinde birkaç kez çabaladı, ardından yumruğunu sıkarak birkaç defa göğsüne vurdu. Yastığının altına uzanarak bir şişe çıkardı, Ding You'nun kendisi için özelleştirdiği yeni ilaçtı.
Ding You şöyle demişti: Bu yolda yürümeye karar verdiğine göre, bir şeyler üzerinde fazla düşünme. Fiziksel durumun haddinden fazla düşünmene izin vermiyor.
Burnuna tuhaf bir koku doldu, ardından ağzına hafif bir tatlılık yayıldı. Qi Yan debelenmeyi bıraktı, göz kapakları ağırlaşmıştı.
Ekselansları, ne olursa olsun Wei Krallığı'nın borçlu olduğu her şeyi geri almak zorundayım.
Size borçlu olduklarımı ise... kendi yaşamımla geri ödeyeceğim.
Eğer.
Eğer bu can da borcu ödeyemezse, bir sonraki hayatımda ödeyeceğim...
... ...
Qi Yan'ın kendi malikanesine yerleşmesinin üçüncü gününde, Nangong Jingnu Qi Yan'ın geride bıraktığı kitabın bir kısmını ezberlemeyi bitirdi. Dikkati dağılarak bir iç geçirdi.
Qiuju Nangong Jingnu'nun yanında iğne işi yapıyordu, "Ekselansları, sorun nedir?"
"Fumalar Prensesleri doğum günleri ve tatillerle beraber sadece ayın ilk ve on beşinci gününde görebilir. Ne tür bir kural bu?"
Qiuju dudaklarını büzdü, "Bu hizmetçi bir şey demeye cüret edemez... yalnızca yüzyıllardır süregelen bir şey."
"Ben saraya bir gezintiye çıkacağım."
"Anlaşıldı, bu hizmetçi derhal gidip at arabasını hazırlayacak."
Nangong Jingnu gittiğinde doğrudan Nangong Rang'ı sordu, fakat bir hadım onu Cariye Ya'nın yatak odasına yönlendirmişti.
İmparator babasının ana odada Cariye Ya ile touhu* oynadığı gören Nangong Jingnu, kalbinin biraz sıkıştığını hissetti.
Ç/N: 投壶 oklar uzaktaki bir kaba fırlatılır
Kendi düşüncelerine fazla daldığı için kendini suçluyordu. Hadımın dedikleri dinlememişti.
"Çocuğum mu gelmiş? İmparator baban Jiya ile touhu oynuyordu, sen de katılmak ister misin?"
Nangong Jingnu'yu süzerken Jiya'nın güzel gözleri parlamıştı.
Agula'nın meselesiyle ilgili yeterince soru sormuştu. Qi Yan diye bir takma ad kullanıyordu ve Wei Krallığı'nın sınavlarından "İki Birincilik ile Bir Çiçek" unvanını kazanmıştı, fakat önündeki bu kişinin Fuması yapılmıştı.
Nangong Jingnu da Jiya'nın bakışlarını fark etti. Buna karşılık olarak hiç tereddüt etmeden abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.
Bu hükümdarlıktaki tek meşru Prensesti. İmparator babası başarıyla bir İmparatoriçe seçmediği müddetçe, onun gözünde Arka Saray'daki tüm kadınlar birer metres olarak kalacaktı. Wei Krallığı'nda metreslerin statüsü çok düşüktü ve bir oğul dünyaya getirmemiş olanlar hizmetçilerle aynı seviyedeydi.
Meşru kız evladın bir metrese saygı göstermesi güzel olurdu, fakat yapmazsa da kimse bir şey diyemezdi. Eğer Nangong Jingnu erkek olsaydı, tam aksine Jiya'nın ona saygı göstermesi gerekirdi.
Elbette, Nangong Rang bunu hiç de uygunsuz bulmamıştı. Sevgi dolu bir şekilde şöyle dedi, "İmparator baban birkaç tur kaybetti, çocuğum yeteneklerini göstererek İmparator babası için bir şehri geri almak ister mi?"
"Bu kızınız İmparator babamın eğlencesini bölmeyecek. Bu kızınız bugün saraya, büyük arşive girmek için izin almaya geldi."
- - Ç/N: Bahsedilen oyun şöyle bir şey
Tumblr media
0 notes
restoranci · 2 months ago
Text
Zehirsiz Sofralar - İşlevsel Ormanlar -II-
Çiftçilerde Zehrilenme vakaları, Kanser ve Kısırlık
Bir Şeftali üreticisi veya bir çiftçi nasıl kanser olabilir? Yediği bir meyveden, ya da içtiği sudan mı? Yoksa oksijen alabilmek için soluduğu havadan mı?
Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Tamer Güvenir, çalıştığı hasatahanede karşılaştığı zehirlenme vakalarından bahsederken, çiftçilerin ilaçlama yaparken maske, eldiven veya çizme gibi korunma araçlarını kullanmadıklarından dolayı birçok kez akut ve kronik zehirlenme sonucunda hastahanin acil bölümünde müdahele ettiklerini söylüyor. Bu vakalarda hızlı müdahele edilmememsi durumunda ölüme sebeb olacağı ve hızlı müdahelede ilk olarak kıyafetlerin çıkartılıp iyice yıkadıktan gerekli tedaviye başlandığını alnattı.
Bu çıplanma halini çok yanlış anlayan bazı çiftçilerin soyunup, çıplak halde tarlarda çalışmaya başladıklarını ve zehirlenme vakalarında, zehirlenmeyi çok daha hızlı yaşayan çiftçilerin sayısında bir artış olduğunu, ölüm oranlarının arttığını ve daha bir çok acıklı ve traajik hikayelerin olduğunu anlattı bir de.
İnsanda en büyük zarar akut ve kronik zehirlenme. Çocuklar büyüme ve gelişme evreleri daha hızlı olduğundan dolayı yetişkinlere göre daha kolay zehirlenirler, ve bu zehirlenme sonucunda hormonal değişim ve nörolojik bileşim üzerinde baskılanma gerçekleşiyor.
GDO’ lu ürünlerin 80%’ inde ot ilacı denilen (herbisit) en etkin maddesi olan Glifosat’ ın (Glyphosate) , WHO (Dünya Sağlık Örgütünün) kanser arşatırmaları bölümü, Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC) “insanlarda muhtemelen kanser yapar” açıklamasını yaptı. Glisofat en yaygın herbisit olarak tarım, orman, şehir ve konutlarda uygulanıyor. GDO’ lu ürünlerde daha da fazla artmış durumda. GDO, soya ve mısır üretimlerinde kullanılır ve Roundup adı ile satılan glisofat, havada, suda ve yiyeceklerin yanı sıra, tarım işçilerinin kan ve idrarlarında da tespit edilmiştir.
Kadın Doğum Uzmanı ve Çiftçi, Dr Sertaç Kayın, Dünyada hastanelerdeki en yoğun bölüm Onkoloji bölümü olmaya başladığını, kanser oranlarının ivmelenerek arttığını ve bunların en önemli sebebinin tarım ilaçları ve pestisistler olduğunun artık aşikar olduğunu söylüyor. Artık ana sütünün bile temizlik ve saflık anlamına gelmediğinin, onun bile zehirli olduğunun altını çiziyor.
Fransa’ da Sağlık ve Tıbbi Araştırmalar Merkezi doktoru Dr. Luc Multigner, tarım ilacı kullanımının en yüksek olduğu Arjantin’ de, tarım ilaçları ile düşük sayıda sperm ve erkeklik hormonu arasındaki bağı ortaya çıkardı.
1995-1998 yılları arasında kısırlığına çözüm arayan 225 çiftçi üzerinde yapılan araştırma da, içinde çözücü bulunan böcek ilaçları ile kimyasaların, erkek üreme sistemine zarar verdiği sonucuna vardı. “Araştırmalar, düşük sperm parametresine sahip erkeklerin, geçtitğimiz son birkaç yıl içinde sık aralıklarla böcek ilacı ve çözücülere maruz kaldığını gösterdi.” diye konuştu. Dr. Multigner, böcek ilaçlarının erkeklerde testesteron oranını düşürürken, kadınlık hormonu olan österejen hormonunu ise artırdığına da işaret etti.
Gelişmekte olan ülkelerde çevre yasalarının sanayileşmiş ülekelere göre çok daha gevşek oluğuna dikkat çeken Dr. Multiger,
“Sorun şu ki, az gelişmiş ülkelerde az gelişmiş yasalar var ve insanlar sorunun tam olarak da farkında değil” i ne kadar da güzel söylemiş.
Yaşadığımız coğrafya ve Yurdumuz’ da görülen kanser vakalarının ivmeli bir şekilde artış sebebinin, sağlıklı diye yediğimiz bir sebze veya meyve, içtiğimiz bir bardak su ve temiz oksijen diye içimize çektiğimiz zehirlerden olduğunu bilmek, ne kadar gelişmiş bir ülke ve yasaları olduğunu ve insanların sorunun tam olarak da ne oluduğunun bile farkında olmamaları çok üzücü ve acı bir gerçeklik değil midir?
Haftaya devam...
0 notes
tripuck · 2 months ago
Link
0 notes
zeyneptgrl · 4 months ago
Text
Bugün ve aylar sonra merhaba
Başlangıç şarkım
Oya&bora- bana bir masal anlat baba
- son bir kaç haftadır yapmam dediğim herşeyi yapmış gitmem dediğim her yola gitmiş. Ağlamam dediğim her durumda ağlamış bir birey olarak size şunu söylüyorum. Astroloji herşeydir. Sonunu ve olurunu zaten 2 ay önce doğum haritamda gördüğüm herşeyi bile isteye yaşamayı kabul ettim. Bir de zeytin ağacı 2. Sezon 8. Bölüm de güçlü kalabilen bu hayatta yaşamayı hak etmiyor. Bu kadar duygusuz olmayın amk.
-bir şarkı sözü var ‘kafamın içinde paniktir herkes’ bir insanın anılarındaki her karakter zihninde panik halinde ordan oraya koşturabilir mi ? Benim zihnim bir kaos ama realim çok sakin lütfen onun ses desibelini artırtmayın. Çünkü sakin kalabilmek için neler yaptığı hakkında hiç bir fikriniz yok!
-neyi öğrendim biliyor musunuz? Bu farkındalık seviyesiyle bir ilişki yaşanamayacağını. Bir adamın ya da bir kadının zihnini sizden başka insanlar dolduruyorsa; lütfen uzak durun. Hem kendiniz hem de karşınızdaki için. Geri kalanı zaten karma hallediyor. Ve umarım. Hallediyordur. Kaçtığımız her insanın kalbini görüyoruz. Uzaksak ve sürekli eşyalarımızı alıp gidiyorsak eğer vardır bir bildiğimiz. Aksini iddia etmek için biraz sarılmak yeterli olabilir. Bir de gerçek sevgi çok güzel-di.
-bunca zaman öğrendiğim bir diğer şey de şu ! Bu ailede doğduğum ve bu aileye sahip olduğum için binlerce şükür. Herşeyi tek başımıza inşa edip,tek başımız var olduk. Ne bir mirasımız ne de bir dede paramız vardı. Biz vardık. Ve iyi ki de varmışız. Bir evimiz arabamız yoktı belki. Ama hep beraber yiyip içmişiz. An’da kalmak ben de ana babadan miras. Malınız mülkünüz sizin olsun. Ben yiyip içtim. Koluma taktığım trabzon burmasından çok daha değerli. İyi ki vardınız. İyi ki siz yetiştirdiniz. Teşekkürler herşey için.
- ve iyi ki ben iyi ailem. Anlamayan herkes için üzülüyorum. İnş benim süründüğüm kadar sürünürsünüz. Beni üzen herkes benim 80 milyonum kadar sürünürsünüz. Ve yalan söyleyen bir de benim yalancı olduğumu iddia edenler. Sizi ben eğitemem. Ve evrenin güzel planları vardır. Tek dileğim! Süründüğünüzü görmek.
Nefretimle. Ve bugün bu nefretten ve kızgın olmaktan kendimi azaad ediyorum. Yaşasın kaliteli yalnızlığım. Hepinizden pahalı ! Hak edilmiş ve bedenleri ödenmiş. Sizin ananızın babanızın ödediği bir de böbürlendiğiniz o hayata karşı benim tırnaklarımla kazıdığım. Geberin amk.
0 notes