Tumgik
#5 tümel
mkuyguntuzel · 1 year
Text
Kızım’a , Pragmatik Mantık - I. “Madde ve Vahdet”
1 Matematikçi felsefecilerin öz dedikleri sayı… Her şeyin özü, türemenin başı… 1 den başlar onların felsefesi ve derler ki her şey 1 den türer. Aslolan 1 dir , diğer tüm sayılar 1’in sureti veya türevi. Dinler de 1 den başlatır tüm yaratılışı… Tüm yaratılış 1’den gelir… Derler ki 2’yi böldüğünde 1’e ulaşırsın, ulaştığın özdür. Maddeyi bölünmez parçaya ulaşana kadar böldüğünde…
View On WordPress
0 notes
hdtarih · 6 years
Photo
Tumblr media
DÜRZİLİK
Dürzilik 11. Yüzyılda, Şii mezhebinin bir kolu olan İsmaililik içinden doğdu. Dürziliğin adı, Orta Asya kökenli din adamı Muhammed bin İsmail el-Derezi'den geliyor. Muhammed bin İsmail el-Derezi Mısır'daki Fatımi Halifelerinden El-Hakim'i Tanrı'nın cisimleşmiş hali olarak görüyordu. Dürziler baskı görmeyi engellemek için yüzyıllar boyunca dinlerini, sır tutarak yaşadılar. Tanrı'nın cisimleşmiş hali olarak görülen El-Hakim, 1021'de gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Dürziler, onun kıyamet günü, evrensel adaleti sağlamak üzere yeniden ortaya çıkacağına inanıyor. 
DÜRZİLERİN İNANIŞI Dürzî inancının ana esaslarının çok az bir kısmı kamuya açıktır, inanç esaslarının çoğu herkesten saklanır. Bu biraz da uzun süre inançlarını saklamaları yüzünden gelişmiştir.Dürzîler Tanrı'nın birliğine inanırlar, bu nedenle kendilerini Ehl el Tevhid (Tevhid ehli - birleştiriciler) olarak anmışlardır. Kimi araştırmacıların Dürzîliği İslam'ın bâtınî akımları arasında saymalarına karşın, Dürzîliğin Sünni şeriatıyla olduğu kadar Şii-Bâtınî anlayışla da çatışan tarafları vardır. Dürzî inancına göre Allah, Yedi İmam'dan sonra Fatımî halifesi Hâkim Biemrillah el-Mansur İbnil Aziz Billah'ta Hâkim Biemrihi adıyla insan kılığında görünmüştür. Halife'nin veziri Hamza ibn Ali de onun peygamberidir. Hâkim hem Allah hem de insandır. Ancak iki türlü görünüşü vardır: Lâhûtî (Allah) ve Nâsûtî (insan). Bu iki görünüş birbirine benzemez. Akılla anlaşılamayan Hâkim birçok defa insan şeklinde görünmüş, insanlar fitne fesada başlayınca gizlenmiştir. Yeniden ortaya çıktığında Dürzîleri mükâfatlandıracak, kendine inanmayanları da cezalandıracaktır.
DÜRZİLİĞİN DÖRT ŞARTI
-Hâkim'in Allah olduğuna inanmak : Hâkim, hem Tanrı hem de insandır (Lâhut-Nâsut). Bu iki nitelik birbirinden ayrılmayacak ölçüde iç içe geçmiştir. Tanrı'nın tüm işleri anlamlı ve bilgecedir. İnsan aklı O’nu ve işlerini kavrayıp tanımlayamaz. Allah, yeryüzünde birçok kez insan biçiminde zuhur etmiştir; en son olarak ta kendisini Hâkim biçiminde göstermiştir. Kötülükler ve bozukluklar ortadan kalktığında gizlendiği yerden bir kez daha ortaya çıkacak, Dürzîleri ödüllendirip inançsızları cezalandıracaktır. -Emri tanımak : “Kaim al-Zaman” olarak da adlandırılan emir, Hamza ibn Ali'nin kendisidir. Hamza, Allah’ın ilk yarattığı, ilk cevheridir. Evren ve tüm diğer varlıklar ondan yaratılmıştır; bu nedenle Hamza, yaratıkların en onurlusu ve Allah'ın elçisidir. Dünya ve Ahiret işlerini yöneten, ceza ve ödül veren odur. Allah'ın öz nurundan yaratıldığı için, imamların imamı olup, kıyâmet gününde sevap ve ikab onun eli ile yapılacaktır. Yer, içer, el ile tutulur. Babası ve anası vardır. Karısı ve çocukları yoktur. O, nedenlerin nedeni ve tümel akıldır -Hududu bilmek : Tanrısal emirleri öğreten ve yayanlara “Hudud” denir. Hudud’un başı Hamza’dır ve onunla birlikte sayıları beşe ulaşır. Bunlara “Vezir” de denilir. Hamza’dan sonra gelen dört hudud yaratıkların en onurlularıdır, evlenmedikleri gibi her türlü günahtan uzaktırlar. Bunlar dışında hudud sayılan üç grup daha vardır: “Dâîler”, “Mezunlar” ve “Mukassirler”. Tanrısal emirleri öğreten ve yayanlara “Hudud” denir. Hudud’un başı Hamza’dır ve onunla birlikte sayıları beşe ulaşır. Bunlara “Vezir” de denilir. Hamza’dan sonra gelen dört hudud yaratıkların en onurlularıdır, evlenmedikleri gibi her türlü günahtan uzaktırlar. Bunlar dışında hudud sayılan üç grup daha vardır: “Dâîler”, “Mezunlar” ve “Mukassirler”. -Nasihate uymak:  Bazı ahlak kurallarından oluşan ve “Hâsıl” da denilen vasiyetlere uyulması zorunludur. Bu kurallar:
Doğru sözlü olmak (Sıdk al-Lisan). Kardeşlik, mezhep üyelerini koruma (Hıfz al-İhvan). Önceki tüm ibadetlerin ve dinsel inançların terk edilmesi. İblis’ten ve tüm kötülerden uzak durmak. Hâkim’in tek tanrı olduğuna inanmak (Tevhid al-Hâkim). Hâkim’in buyruk ve eylemlerine boyun eğmek. Hâkim’in iradesine teslim olmak.
DÜRZİLERİN TAPINAKLARI Dürzîlerin tapınaklarına halâvat adı verilir. Şeriat yolunu da Şiî-Bâtınî inanışını da reddederler. Kendi aralarında din işlerini bilenler (ukkâl) ve bilmeyenler (cuhhâl) diye ikiye ayrılırlar. Kendi inanışlarına gerçek tevhid inanışı, kendilerine de muvahhid derler. Kurban ve Ramazan Bayramına benzeyen iki bayramları vardır.
DÜRZİLERİN 5 KÖŞELİ KUTSAL SAYDIKLARI YILDIZ
Dürzîler'in kutsal simgesi beş köşeli bir yıldızdır. Bu yıldızın her bir köşesi ayrı renkte olup, beş hududu ve onların niteliklerini temsil eder:
Yeşil: Gerçeğin anlaşılması ve kavranması için gerekli olan “Akıl” dır. Allah’ın iradesini temsil eder.
Kırmızı: “Nefs”dir ve varlığın sınırlarını belirler. Akla yardımcıdır.
Sarı: Gerçeğin en yalın ifadesi olan “Söz”dür. İlk ikisine yardımcı olmaktadır.
Mavi: “As-Sabik”tir. İradenin düşünsel gücünü temsil eder. Söz’e yardımcı olmak ve onu her türlü kötülükten koruyarak, evreni uyum ve düzen içinde tutmak üzere yaratılmıştır.
Beyaz: “Al-Tali”dir. Mavi’nin gerçekleşmesi ve gücün maddeleşmesidir.
HAÇLI SEFERLERİNDE DÜRZİLER:
Dürzîler, Haçlı Seferleri sırasında Anti-Lübnan Dağları'ndaki İsmailîler ile birleşerek İslam ordularına karşı Hıristiyanların yanında yer aldılar. Haçlı Seferlerinden sonra da bölgede varlıklarını sürdüren Dürzîler, Kaysîler ve Yemânîler diye iki kola ayrıldılar. Yemânîler, Mercidabık Savaşında (1516) Osmanlılar’ın, Kaysîler ise Memlukluların safında yer aldı. Daha sonraki yıllarda sık sık çıkardıkları ayaklanmalar ve kargaşalıklarla Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sorunlu topluluklardan biri olma özelliklerini sürdürdüler. Birinci Dünya Savaşı sırasında diğer Arap kabileleri gibi Osmanlılar’a karşı harekete geçtiler ve Fransız işgali sonucu (1918) Osmanlı yönetiminden ayrıldılar.
NÜFUS VE YAŞADIKLARI YERLER:
Dürzîlerin Dünya üzerindeki toplam sayılarının yaklaşık 1.000.000 ile 2.500.000 arasında olduğu sanılmaktadır. Dürzîler; bugün Lübnan, Suriye, İsrail ve Ürdün'de dağınık topluluklar biçiminde yaşamaktadırlar. En yoğun olarak yaşadıkları bölge Lübnan’ın dağlık yöreleridir.
Dürziler 22.5 milyonluk Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 3'lük bir bölümünü oluşturuyor. Dürziler'in büyük çoğunluğu başkent Şam'ın güneyindeki Suveyde Eyaleti'ne bağlı sarp bir alan olan Cebel el-Dürzi'de yaşıyor.
Suriye'de başka bölgelerde de bazı Dürzi köyleri bulunuyor. Geçen günlerdeki saldırıların gerçekleştiği, İdlib'in Cemal el-Summak bölgesi de bunların arasında.
0 notes
mijoblo · 5 years
Text
MXCD + Lima -> Arequipa 🇵🇪💸
Nach dem schmerzhaften Abschied geht's für mich solo weiter nach Mexico City (MXCD).
Frederico (der Mexikaner aus Miami) hat mich eingeladen bei ihm in seinem Barrio abzuhängen.
Nachdem wir es in Miami verpasst hatten uns einer coolen Latino-Gang anzuschließen, hielt er es für das Mindeste mich mit seinem Clan vertraut zu machen, gemeinsam mit ihm durch die Streets zu ziehen.
"Wenn Gabo dich mag, wird dir niemand dumm kommen"
Vor MXCD hatte ich nämlich zunächst Mal echt Schiss. Eigentlich hört man zwar nur wenig in den Deutschen Nachrichten über die Hauptstadt - doch scheint es nur logisch, dass sich die gesamte Kriminalität im vom Drogenkrieg geplagten Mexiko genau dort bündelt. Insofern war ich echt froh über die Einladung, bzw. wäre ohne gar nicht erst dorthin geflogen.
Tatsächlich waren die Gegenden der Stadt, die ich besucht habe ganz anders als erwartet. Super viele schöne Häuser, Parks, Vegane Restaurants- man könnte sagen gentrifiziert und noch hipper als Berlin.
Bettelnde Kinder und Obdachlose gab's zwar im Stadtzentrum, allerdings haben selbst letztere Recht freundlich und nicht kriminell gewirkt.
Der erwähnte Gabo ist übrigens Fredericos 1,5 Jähriger Neffe und das Rumtreiben auf den Straßen entsprach letztendlich einem Familienausflug in den Wald vor Mexiko-City, anlässlich des Geburtstags seiner Mutter.
Wahnsinnig gut gefallen hat mir - neben Fredericos Gastfreundschaft - dass Sonntags gefühlt die ganze Stadt in den Parks und auf öffentlichen Plätzen unterwegs war. Überall treffen sich die Leute zum tanzen sei es Rock'n'Roll, Salsa oder K-Pop und leckeres Streetfood ist nie besonders fern.
Die Kinder hüpfen rum, die Alten sitzen auf den Bänken und sonnen sich - die bisher idyllischste Millionenstadt in der ich war.
Kleiner Funfact am Rande: Vielleicht habt ihr schonmal vom Axolotl gehört - einem Salamander der im Larvenstadium bereits ausgewachsen ist und dessen krasse Fähigkeit darin besteht verlorene Gliedmaßen nach Belieben zu reproduzieren. Während andere einzigartige Tierarten irgendwo in einem Tümel im Dschungel abhängen lebt dieser Knabe in den abgeranzten Kanälen im Süden MXCD's und bleibt seiner Hood treu.
Ein abschließendes Fazit über Mexiko ist beinahe nicht möglich, zum Einen weil wir trotz >30 Stunden im Bus nur einen sehr kleinen Teil des Landes gesehen haben, zum Anderen weil allein die Aufzählung der Highlights mehrere Seiten in Anspruch nehmen würde. Um es dennoch zu probieren:
Cocoseis, eine Wagenladung Guacamole, Scharfe Soßen + Nachos als Vorspeise in 99% der Restaurants, die schönsten Strände & besten Tauch&Schorchelmöglichkeiten meines Lebens sowie wirklich sympathische und lebensfrohe Einheimische erwarten den Reisenden.
Doch gab es einst einen Mann in Peru, der träumte er aß einen Schuh, er wachte auf voller Schreck und der Schuh, der war weg und der Schnürsenkel gleich mit dazu.
Um diese Legende der modernen Jugendkultur überprüfen zu können (es handelt sich um eins von nur 2 Gedichten (!) welche, die Hausschnecke Gary aus Bob Esponja je verlesen hat) sowie in der Hoffnung auf Wanderurlaub, der den Geldbeutel schont flog ich nach Lima.
An der Stelle muss ich gestehen, dass einige nicht ganz so fröhliche Tage folgten. Nach einem Monat mit den Mädels viel es mir schon erstmal schwer die Vorzüge des Alleinseins wieder voll auskosten zu können. Das hat schon in MXCD angefangen, hat jedoch mit dem Großstadtstress in Lima definitiv seinen Höhepunkt erreicht. Hinzukommt, dass die Peruaner zwar durchaus freundlich, jedoch schon deutlich weniger offenherzig und extrovertiert sind als Jamaikaner, Amis oder Mexikaner. Ich war nicht die ganze Zeit traurig aber hatte eben doch den latenten Zweifel, ob es noch Sinn macht dazubleiben.
Doch glücklichicherweise kann Peru mit einer Sache aufwarten, die jedes Schwabenherz höherschlagen lässt: günstiges Essen. Ich rede nicht von "echt kein schlechter Preis" günstig sondern von " ich kann mir dass jetzt 5 Mal kaufen und es ist immernoch billiger als daheim" günstig!!! Ab 5 Sol (1,35€) gibt's hier ein ganzes Mittagsmenü😍
Ich kann euch das psychologisch nicht erläutern aber ich glaube für meine Trauer gibt's keine bessere Kur als gutes, lachhaft billiges Essen gepaart mit Sonnenschein.
Und nachdem die ersten Zweifel verflogen waren, ging alles wieder wie von selbst; die Landschaft in Peru (also südlich von Lima) ist recht karg und rau, deutlich weniger paradiesisch als die Karibik aber hat dafür eben ihre eigenen Vorzüge, ist auf andere Weise schön. (Welch tiefgründige Metapher für das Alleinesein oder?!)
Außerdem war das Buggy fahren in der Wüste einfach nur krass und das Sandboarden auf den Dünen sowieso. (Beides in Huacachina bei Ica) An der Stelle muss ich dem Surfergirl Shira aus Lima danken, sie snowboarded auch und hat deshalb meine Erwartungen ans Sandboarden erstmal kräftig nach unten geschraubt - der Universalschlüssel zum Genuss!
Unser Buggyfahrer/"Sandboardlehrer" hat uns witziger Weise bei den großen Dünen nicht erlaubt stehend runterfahren, da wir sonst angeblich hinfallen und sterben. Die seiner Ansicht nach sichere und in der Folge auch praktizierte Methode war deshalb sich Kopf voraus mit dem Bauch aufs Brett zu legen und Schuss runterfahren.
Ich muss ihm zu Gute halten, dass mit seiner Methode niemand gestorben ist aber halte das ehrlich gesagt auch für viel Glück - die Dinger sind locker 40-50 kmh schnell geworden ! 😂
Und es stimmt schon, dass die Bretter sich deutlich unberechenbarer verkanten als auf Schnee und man schnell Mal mies hinfällt. Mir kams ein bisschen vor wie in Tiefschnee mit 20facher Dichte fahren.
In Arequipa habe ich gestern mit meinem Höhentraining begonnen, den provokant omnipräsenten El Misti (5.800 m) ständig im Blick, um das Ziel nicht aus den Augen zu verlieren.
Zur vollständigen Akklimatisierung werde ich jedoch zunächst im 100 km entfernten Colca Canyon wandern - doch dazu nächstes Mal mehr...
0 notes
ansiklomedia · 6 years
Text
12. Sınıf Mantık Konuları
12. Sınıf Mantık Konuları
1. Temel Kavramlar 2. Akıl İlkeleri
1. Mantık ve Pratik Yaşam 2. Mantık ve Teknik 3. Mantık ve Bilim 4. Mantık ve Felsefe
1. Nelik, Gerçeklik, Kimlik 2. İçlem ve Kaplam 3. Kavram Çeşitleri 4. Beş Tümel 5. Kavramların Birbirleriyle Olan İlişkisi
1. Önerme Çeşitleri
1. Doğrudan Çıkarım a. Karşı Olum Çıkarımları b. Döndürme 2. Dolaylı Çıkarım a. Kıyas Nedir? b. Kıyas Kuralları c.…
View On WordPress
0 notes
1album1not · 7 years
Photo
Tumblr media
6 Nisan 2012. Yani bundan tam 5 sene önce. Peyote’de, grubumuz Ages’ın yine konseri var. Sahneden sorumlu Emre Abi bizi nisan başlamadan arıyor ve önümüzdeki ay için tarihte anlaşıyoruz. Bu sefer Hedonutopia adında bir grupla eşleşiyoruz. Yani o gece bu iki grup çalacak. Tanımıyorum, kimdir bilmiyorum Hedonutopia. İlk defa duyuyorum, haliyle merak ediyorum. Nedir ne değildir diye internete bakıyorum. Pek bir şey yok. Her neyse, konser günü gelip çatıyor. Sahnede iki adam ve bir adam daha. Diğeri sahnenin karşısına kurulmuş. Müzik çalarken canlı görseller yapıyormuş. Şöyle bir bakınca bizim gibi onların da baya baya düz adamlar olduğu anlaşılıyor hani. Ne yapacaklar diye merak etmiyorum demem olanaksız. Çalmaya başlıyorlar. Anında insanı içine çeken, barok desem abartı olmayacak bir atmosfer kuruluyor klavyeli kompüterli masadan. Görsellerle “tümel” bir iş yapmaya çalışıyorlar ama bir davulları bile yok(!) Fakat, fazlasıyla aşina olduğumuz Fender Telecaster tınısı üzerine, sanki yıllardır tanıdığımız bir adam şarkılar söylemeye başladığında yüreğimde hissediyorum Hedonutopia’yı. Bir süre şarkıların ne dediğini anlamak için çabalıyorum. Ardından vazgeçiyorum. Bırakıyorum kendimi. O gece yaşadıklarımı unutmuyorum. Konser salonundaki ağıt, kulaklarımda asılı kalıyor. Sonrasında arkadaş oluyoruz. Stüdyoda (Peyoteyp) denk geliyoruz çünkü. Sabahın körlerinde Cihangir’de karşılaşıyoruz. Okullara gitmek üzere yollara düşmüş oluyoruz çünkü. Ages’la ya da diğer projelerimle birkaç kere daha aynı sahnede çalıyoruz. Fakat Ages gibi onlar da albüm ya da buna benzer bir şey ortaya koymuyorlar. Derken geçtiğimiz aylardan birinde Hedonutopia’nın kimi kayıtlarını, nereden olduklarına bakmaksızın, toparlamış ve derli toplu bir albüm haline getirmiş olduklarını görüyorum. Sonrasında ise “Ucube Dizayn”ı (çıktığına müteakip 2 hafta kadar sonrasından başlamak üzere) yaklaşık 1 ay kadar durmadan dinliyorum. Albümün kopyalarını kendim için satın alıp, en sevdiklerime hediye ediyorum. Ucube Dizayn’dan favori parçam Mayalar. Söylemiş miydim Fırat? https://open.spotify.com/track/4aXk0SA8FNXpwNuIObTGxt (07.04.2017)
0 notes