#28 Ekim 1923
Explore tagged Tumblr posts
Text
Efendiler, yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz.
Mustafa Kemal Atatürk
28 Ekim 1923
10 notes
·
View notes
Text
Mustafa Kemal Atatürk, Çankaya Köşkü, Ankara. 28 Ekim 1923.
33 notes
·
View notes
Text
“ Yarın CUMHURİYETİ ilan edeceğiz! ”
-ULUS HAKANI BAŞBUĞ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK-
28 Ekim 1923
37 notes
·
View notes
Text
Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle - Haydar Ergülen 1 Cumhuriyet sizi böyle kadınlı-erkekli bir arada gördüğü için çok sevinçli! 2 Birinci yüz yılında Cumhuriyet’in varlığı bizi çok sevindirdi, üzdüğü de oldu, ama üzdüğünden çok sevindirdi. Şimdi ikinci yüz yılında sıra bizde, ne sırası mı, Cumhuriyet’i sevindirme sırası elbette! 3 Cumhuriyet’i sevindirmek de Cumhuriyet’le sevinmek kadar kolay ve doğal. Bunun için “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bireyler olmak yeterli. 4 20. yüzyıl büyük devrimler yüzyılı oldu. Önce 1917 Ekim Devrimi, sonra 1923 Cumhuriyet Devrimi, Çin Köylü Devrimi, Küba Devrimi. Cumhuriyet bize devrim sevincini yaşattı. 5 Devrimleri ancak romantikler yapar, Cumhuriyet’i de romantikler kurar, romantikler, yani hülyalılar! Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu denli çok sevilmesinin nedenlerinden biri de romantik ve hülyalı oluşudur. 6 Cumhuriyet’i düşünmek de sevinçtir Atatürk’ü düşünmek de. Düşüncesizler bunu bilmedikleri için bu kadar mutsuzlar! 7 İlhan Berk’in dizesindeki şu sevince bakın: “Cumhuriyet’in ilk günleri gibiydi yüzün.” 8 Keşke 100 yıl sonra da bu dizenin aydınlığı, temizliği ve ışığıyla, onun ilk günleri gibi sevinçli olabilseydik! 9 Nâzım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nda, hani Paşa’yı “sarışın bir kurd”a benzettiği o müthiş destanda “dağlarda tek tek ateşler yanıyordu” dizesindeki sevinçle ürperiyoruz hâlâ! 10 Coğrafyanın kader olmadığını göstermek için verdi kısacık ömrünü kurtuluşa! Rumeli’si, Anadolu’su ve Mezopotamya’sıyla bu yurt, Ortadoğu’ya komşu olsa da Ortadoğulu olmasın istedi Gazi. Yüzünü hep aydınlığa, çağdaşlığa çevirdi, son yıllara dek hayli sevindik, Yahya Kemal’in “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik” dizesindeki çocuklar gibi şendik. Çocuklarımızın da yine yeniden şen olacağına, sevineceğine inanıyoruz, çünkü “bu memlekette de bir gün sabah olacak”tır yeniden! 11 Cumhuriyet sevinci tam da “Gerçekçi ol, imkânsızı iste!” sözünün gerçekleşmiş hâlidir. 12 Stefan Zweig’ın Yıldızın Parladığı Anlar kitabında karşılığını bulan anlardan biri olarak yıldızlı bir sevinçtir Cumhuriyet. 13 Cumhuriyet en çok da bir “kadın devrimi” olmanın sevincidir. 14 Cumhuriyet, ülkenin kurucusunun o ülkenin en centilmen insanı olmasının sevincidir. 15 Cumhuriyet, ülkenin en ünlü halk ozanının, gözlerinin olmasa da gönlünün açılmasının sevincidir. 16 Cumhuriyet tam da 100. yılında ulusal kadın voleybol takımının ona şampiyonlukla teşekkür etmesinin sevincidir, olmasaydı olmazlardı çünkü! 17 Cumhuriyet bir yaz sevinci olarak, yaz denizlerine kadınlı-erkekli dalmanın sevincidir. 18 Cumhuriyet karatahtaya yazılan ilk hecenin Türkçe sevincidir. 19 Cumhuriyet “Çok şükür çok şükür bugünleri de gördük” demenin yüz yıldır sevincidir. 20 Cumhuriyet, yolu geleceğe açık, yüreği sevgiye açık, saçları özgürlüğe açık genç kızların taze sevincidir.
21 Cumhuriyet bale yapan mini mini hanımların el ele tutuşmuş sevincidir. 22 Cumhuriyet, ülkenin kurucusunu yitirdiği 10 Kasım 1938’den bu yana, tam 85 yıldır her 10 Kasım sabahı saat 9’u 5 geçe saygıyla ayağa kalkmak ve o büyük devrimciyi özlemle anmaktır. 23 Cumhuriyet eşitliğin sevincidir, sevinci de eşit paylaşmaktır. 24 Cumhuriyet, kadını yok sayan, ikinci sınıf sayan toplumların ne yazık ki bilmediği, duymadığı bir neşenin sevincidir. 25 Cumhuriyet düğününde babasıyla dans eden bir genç kızın sevincidir. 26 Cumhuriyet “Benzemez kimse sana” şarkısına gözleri parlayarak katılmanın sevincidir. 27 Cumhuriyet ilk öpüşmenin unutulmaz sevincidir. 28 Cumhuriyet ilk kitabını imzalayan genç yazarın sevincidir. 29 Cumhuriyet üniversitede okumak için büyük kente gelen genç kızların, delikanlıların özgürlük sevincidir. 30 Cumhuriyet “Kimsesizlerin kimsesi” olmanın sevincidir. 31 Cumhuriyet her çocuğun Ata’sını görmeye Anıt Kabir’e gitmesinin sevincidir. 32 Cumhuriyet dünyanın en güzel kentlerinden birinin denizlerinde yol alan vapurlarda olmanın mavi sevincidir. 33 Cumhuriyet “İzmir’in dağlarında çiçekler” açmasının sevincidir. 34 Cumhuriyet “Sarı saçlım mavi gözlüm nerdesin?” özleminin sevincidir. 35 Cumhuriyet adını taşıyan meyhanede iki kadeh parlatmanın sevincidir. 36 Cumhuriyet, Cumhuriyet Bayramlarında iki dirhem bir çekirdek giyinip kutlamaya gitmenin sevincidir. 37 Cumhuriyet, Cumhuriyet’in yanlışlarını, eksiklerini özgürce tartışma sevincidir. 38 Cumhuriyet, Aydınlanma sevincidir. 39 Cumhuriyet, kızlı-oğlanlı köy çocuklarının onlara hem bilgi hem beceri kazandıran Köy Enstitüleri’nde yetişmesinin sevincidir. 40 Cumhuriyet, zeybek oynamayı erkek tekelinden kurtarıp kadını da katmanın ve adını “Tarcan Zeybeği” koymanın sevincidir. 41 Cumhuriyet, bir zamanlar Bomonti bahçelerinde ailece bira içmenin sevincidir.
42 Cumhuriyet kadın pilotun anonsunu duyunca daha güvenli yolculuk yapacağını hissetmenin sevincidir. 43 Cumhuriyet kadın şairlerin, erkek şairlerden daha iyi şiir yazmasının sevincidir. 44 Cumhuriyet, dinin asla devlet işlerine karıştırılmamasının ve “Türkiye laiktir, laik kalacak” demenin sevincidir. 45 Cumhuriyet İdil Biret’i, Suna Kan’ı, Fazıl Say’ı yetiştirmenin sevincidir. 46 Cumhuriyet Yaşar Kemal’in destansı sevincidir. 47 Cumhuriyet Orhan Pamuk’un Türkçeyi bir edebiyat dili olarak dünyaya tanıtmasının güzel sevincidir. 48 “Cumhuriyet sevinci, insanın kendisine yakışanı giymesidir.” (Düzgün) 49 Cumhuriyet “Annemin aldığı kırmızı rugan ayakkabılarım ve içinde dantelli beyaz çoraplarımla ilk kez dışarı çıkıyor olmanın kız çocuksu heyecanıdır.” (Tuğçe) 50 “Cumhuriyet başının göğe bakmasının sevincidir.” (Şükran) 51 “Cumhuriyet nefes alıp vermek kadar kıymetli ve anlamlı bir sevinç.” (Kıymet) 52 Cumhuriyet sevinci “Bir Cumhuriyet kadını olarak, Cumhuriyet’in bu topraklara kazandırdığı bütün değerlerin yaşatıldığını ve yaşatılacağını iliklerine kadar hissetmektir.” (Hülya) 53 Cumhuriyet sevinci “göklere yazılmış bir destanın aydınlık yüzünü gururla okşamaktır.” (Ecem Fulya) 54 “Evlatlarımızın geleceğe umutla bakması, yitirdiklerimizin toprağa huzurla kavuşmasıdır Cumhuriyet sevinci.” (Mehtap) 55 “Bağımsızlığın ilk adımının, hayalinin peşinden koşmak olduğunu hissetmektir Cumhuriyet sevinci.” (Muhammet) 56 “Sevgilinin aşkına karşılık vermesidir Cumhuriyet sevinci.” (Hilal) 57 “Umut ekilen toprağı kucaklayan güneştir Cumhuriyet sevinci.” (Sema) 58 “Cumhuriyet sevinci, insanın kendi kaderine terk edilmemesi demek.” (Esin) 59 “Cumhuriyet, özgürlüğü için bedel ödemiş bu milletin şölenidir.” (Gönül / Sevda) 60 “Hür doğdum hür yaşarım/ kime ne kime ne/ köle miyim sana ben/ sana ne sana ne?” şarkısını söylemenin sevincidir. 61 Bir köylü çocuğunun devletin okullarında parasız okuyup önce mühendis, ardından başbakan ve cumhurbaşkanı olup, kendine yakıştırdığı Çoban Sülü lakabıyla gurur duymasıdır. 62 Defterine kırık dökük harflerle “Ali, Ayşe’yi seviyo” yazan Ali’nin sevincidir. 63 Yazlıklarda, sitelerde yaşanan ilk yaz aşklarıdır.
64 Kasaba meydanındaki Atatürk’ün önünden geçerken onun sana gülümsediğini hissetmektir. 65 Başöğretmenin Atatürk olduğunu hiç unutmadan, önünden her geçişte durup selam vermenin çocuk sevincidir Cumhuriyet. 66 Uzak kasabalara, dağ köylerine atanan gencecik öğretmen kızların kendilerini Çalıkuşu gibi hissetmesidir Cumhuriyet. 67 Aziz Sancar’la Nobel, Nuri Bilge Ceylan’la Altın Aslan, Semih Kaplanoğlu’yla Altın Ayı kazanmanın sevincidir Cumhuriyet. 68 Kadınların toplum içinde yüksek sesle gülmesinin ayıp olduğunu söyleyen gericilere inat, ağız dolusu kahkahayla gülmenin sevincidir Cumhuriyet. 69 “’Gök yakut bulutun karnında/ ebemkuşağı direnişidir’ Cumhuriyet sevinci.” (Dilek) 70 Ülkenin bağımsızlığını her şeyin üstünde gören iki şairi, Mehmet Âkif Ersoy ve Tevfik Fikret’i farklılıklarıyla sevmek, saygıyla anmaktır Cumhuriyet. 71 Mehmet Âkif Ersoy’un bağımsızlığa ve özgürlüğe armağan ettiği “İstiklal Marşı”mızda, “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım/ hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” dizelerini hiç unutmamak ve “kadının yeri evidir” diyen zihniyetin yüzüne çarpmaktır Cumhuriyet. 72 Dünyanın sadece insanlara değil, hayvanlara da ait olduğunu bilmenin sevincidir Cumhuriyet. Kedilere, köpeklere, kuşlara bir parça yiyeceği, bir kap suyu çok görmemektir. 73 Halide Edip Adıvar’ın, nam-ı diğer Halide Onbaşı’nın bu ülkenin kadın yazarlarının direniş öncüsü olduğunu bilmenin ve kadınlara bu cesaretin ondan geldiğini anlamanın sevincidir Cumhuriyet. 74 Suat Derviş, Sevim Burak, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Tomris Uyar, Füruzan, Sevgi Soysal, Tezer Özlü, Pınar Kür, Sevinç Çokum, Ayşe Kulin, İnci Aral, Ayla Kutlu, Erendiz Atasü, Buket Uzuner, Latife Tekin ve daha pek çok kadın yazarın varlığından onur duymaktır Cumhuriyet. 75 62 yıllık ömrünün 22,5 yılını hapishanelerde geçirmesine karşın “Memleketimi seviyorum, hapisanelerinde yattım” diyen Nâzım Hikmet gibi bir şairimiz olmasının sevincidir Cumhuriyet. 76 Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Sait Faik, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Peyami Safa, Aziz Nesin, Tarık Buğra, Fakir Baykurt, Oğuz Atay, Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener gibi dünya yazarlarını Türkçe okuyabilmenin sevincidir Cumhuriyet. 77 Daha 1940’larda irticaya dikkat çeken ve “Tehlikenin farkında mısınız?” diye uyaran Orhan Veli gibi Garip bir şairimiz olmasının uzun sevincidir Cumhuriyet. 78 Türkmen ulusu Yunus Emre’nin izinde ve Türkçesinin güzelliğinde şiir yazmaya özenmektir Cumhuriyet. 79 Yahya Kemal, Ahmet Hâşim, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Ahmed Arif, Rıfat Ilgaz, İlhan Berk, Cahit Külebi, Ece Ayhan, Dağlarca, Can Yücel, Gülten Akın, Behçet Necatigil, Âsaf Hâlet Çelebi, Metin Eloğlu, Özdemir Asaf, Sennur Sezer, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Ceyhun Atuf Kansu, Hasan Hüseyin, Cahit Zarifoğlu, Metin Altıok, Arkadaş Z. Özger, Sina Akyol, Nilgün Marmara, Didem Madak, Ahmet Erhan, Behçet Aysan, küçük İskender, Ergin Günçe’yi Türkçe okumanın sevincidir Cumhuriyet. 80 İlhan Berk’in “Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi” dizesini sevinçle parlatıp teşekkür etmektir Cumhuriyet. 81 Çoksesli, çok renkli bir toplum yaratma düşü için çabalama sevincidir Cumhuriyet. 82 Can Yücel’in demesiyle Rengahenk bir ülkenin gökkuşağı sevincidir Cumhuriyet: Mavidir, kırmızıdır, turuncudur, yeşildir, mordur, sarıdır, eflatundur, beyazdır... 83 Ege’deyken Anadolu’yu, Anadolu’da Rumeli’yi, Rumeli’de Akdeniz’i, Akdeniz’de Güneydoğu’yu, Güneydoğu’da Karadeniz’i özlemektir Cumhuriyet.
84 Kimsenin milliyetinden, dilinden, dininden, mezhebinden, renginden, cinsiyetinden ötürü ötekileştirilmemesinin adıdır Cumhuriyet. 85 Ormanlarını, zeytinliklerini, sularını, ağaçlarını, meralarını, bağlarını bahçelerini, ovalarını yaylalarını korumak için öne atılan köylü kadınların direnişidir Cumhuriyet. 86 Her köşesinden bambaşka şarkılar, türküler duyulan, semaların, semahların dönüldüğü, horon tepildiği, kadın-erkek el ele gönül gönüle omuz omuza halayların çekildiği bir şölen sevincidir Cumhuriyet. 87 Üç yanı denizle, dört yanı iyilikle, her yanı özgürlükle çevrili bir ütopyadır Cumhuriyet. 88 “Güneş ufuktan şimdi doğar” demeden, güneş daha doğmadan güneş gibi doğandır Cumhuriyet. 89 Yasaklanan festivallere, dinletilere inat hep bir ağızdan söylenen bir itiraz şarkısıdır Cumhuriyet. 90 Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine dönüştürmek, yurttaşlık bilincinin yerine kulluğu getirmek, Cumhuriyeti dinsel bir yönetime çevirmek isteyenlere biat etmemek, boyun eğmemektir Cumhuriyet. 91 Hep oğlanlar kızlara mı söyleyecek, kızların da oğlanlara “seni seviyorum” demesidir Cumhuriyet. 92 İkinci yüz yılında tam demokrasiyle, özgürlüklerle, devrimci ve halkçı bir buluşmaya hazırlanmaktır Cumhuriyet. 93 Her sabah otobüs şoförünü, tanıdığın tanımadığın herkesi, hayvanları, ağaçları, yeryüzünü “günaydın” diye selamlamanın sevincidir Cumhuriyet. 94 Cumhuriyet şeker fabrikalarıdır, Sümerbank’tır, Beykoz Kundura Fabrikası’dır, Paşabahçe fabrikalarıdır. 95 Cumhuriyet 23 Nisan’dır, 19 Mayıs’tır, 30 Ağustos’tur, 29 Ekim’dir, Cumhuriyet bir bayram sevincidir. 96 Cumhuriyet eleştiridir, özeleştiridir, “Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak/ nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diyebilmektir. 97 Cumhuriyet tüm yurttaşların farklılıklarıyla, özgünlükleriyle, barış içinde, özgürce bir arada yaşamasının sevincidir. 98 Değerlerini, erdemlerini en az on kuşaktır paylaşan yurttaşların özgüvenidir Cumhuriyet. 99 Cumhuriyet bugün benim doğum günüm demektir. Cumhuriyet’te doğdu, Cumhuriyet’te yaşadı denilsin sevincidir. 100 Cumhuriyet, Nâzım Hikmet’in “Davet”idir. “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...” - Haydar Ergülen, Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle (100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi) - Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1925, Ankara'da düzenlenen Cumhuriyet kutlamaları (Cemal Işıksel)
#Haydar Ergülen#Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle#29 Ekim#29 Ekim Cumhuriyet Bayramı#29 Ekim 1923#Cumhuriyet Bayramı#Cumhuriyet#Atatürk#Mustafa Kemal Atatürk#Türkiye#Yürekbalı#Kutlama#100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi#Sevinç#Cemal Işıksel#Cumhuriyet'in İlanı#Cumhuriyet'in ilanı#cumhuriyetin ilanı#Ankara#Bayram#Millî Bayram#Milli Bayram#Nâzım Hikmet
19 notes
·
View notes
Text
28 Ekim 1923,
Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!
30 notes
·
View notes
Text
Yarın ile başlayan,
başlayacak olan cümlelerin en güzeli:
“Efendiler;
Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
28 Ekim 1923
21 notes
·
View notes
Text
“Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz. “
-Mustafa Kemal Atatürk
28 Ekim 1923
4 notes
·
View notes
Text
3 MART'I BAYRAM GİBİ KUTLAMAK
Geçen yıl bugün, genel seçim öncesinde yayımlanan yazımı sonlandıran satırlar şöyleydi:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan devrim sürecinde laikliğin önü 3 Mart 1924’te kabul edilen yasalarla açıldı. Bu tarih, Türkiye’de tüm ilericilerin, aydınların, devrimcilerin bayram gibi kutladığı bir tarih olmalıdır çünkü 23 Nisan 1920 ve 29 Ekim 1923 kadar önemlidir. 3 Mart’ı, 100. yıldönümünde bayram havasında kutlamak için laik Cumhuriyete sahip çıkın!”
3 Mart 1924’te TBMM’de Üç Devrim Yasası’nı kabul edenler, bu ülkenin tarihinde çığır açtı ancak önümüzde açılan o ufuk, devrimin yoluna bir çığ gibi düşen siyasal İslamcı gericilikle kapatıldı ve bu gidişat, 14-28 Mayıs genel seçimlerinde durdurulamadı.
Bu geriye gidişin temel nedeni, bir karşıdevrim tarikatına dönüşen AKP’nin kendisine mürit yetiştirme planıdır.
CHP Gaziantep Milletvekili Avukat Hasan Öztürkmen, 'Üç Devrim Yasası'nın kabul edildiği günün Laiklik Bayramı olarak kutlanması için yasa teklifi vermiş. Gerçeği kendimize hatırlatalım: 3 Mart’ı, gericilik yüz yıl önceki gibi tepelendiğinde, laikliği yeniden kazandığımızda bayram gibi kutlayacağız!
3 notes
·
View notes
Text
Cumhuriyet demokratik miydi? Sonradan mı anti-demokratik oldu? - Siyasi Haber
Cumhuriyet demokratik miydi? Sonradan mı anti-demokratik oldu?
TOLGA GÜNEY yazdı: Oysa Türkiye'de cumhuriyetin demokrasi ile özdeşleştirilmesi gibi bir yanılgıya hep düşüldü. Cumhuriyet varsa demokrasinin de doğalında olması gerektiğini varsaydık. Demokrasiyi 5 yılda bir kullandığımız oylarla sağladığımızı düşündük. Son yıllardaki "sandığın değişim getirmeyeceği" söylemleri ise bizi "umutsuzluğa" düşürdü. Fakat sandığın hiçbir zaman demokrasi getirmediğini görmedik.
“Cumhuriyet 101’inci yaşına giriyor. Artık koca bir ihtiyar olan cumhuriyet, son 22 yıllık dönemle birlikte sistemsel hatalar veriyor, orasından burasından yapılan yamalar da tutmuyor” ve “Yeni Anayasa tartışmaları, dokunulmaz maddelere dokunulması, Kürt sorunu, Yeni-Osmanlıcılık hayallerinin Türkiye’yi Ortadoğu’da içine çektiği bataklık, ihtiyar cumhuriyeti de bir çıkmaza soktu” gibi söylemler muhalif basında sıkça yer alıyor.
Fakat cumhuriyet gençlik zamanlarında nasıldı? Sürekli “demokrasi” ile özdeşleştirilen cumhuriyet gerçekten de demokratik miydi? Yoksa son 22 yılda mı demokrasiden çıkıldı. Kavramlara yüklediğimiz anlamlar ile onların pratikteki karşılığı birbiri ile örtüşüyor mu? Fikret Başkaya, Başka Bir Uygarlık için Manifesto kitabında cumhuriyeti anlatırken, kavramların içinin boşaltılarak bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını vurguluyor. Bunun bir “bilinç köreltme” olduğuna dikkati çekiyor ve “Türkiye’deki rejime 1923’ten beri cumhuriyet deniyor ama bu zaman zarfında adından başka ‘gerçek’ cumhuriyetle pek ilgisi olmadı. Zira o tarihte sadece rejimin adı değiştirilmişti. Anayasaya, resmi binaların ön cephesine, resmi kağıtlara, sınır kapılarına cumhuriyet yazıldı diye oradaki rejimin cumhuriyet olması gerekmiyor” (1) diyor.
Müslüman-Türk devlet geleneği
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş bir bakıma monarşiden cumhuriyete basit bir geçişken, yeni ülkede de Osmanlı’nın izleri devam etti.
“Osmanlı İmparatorluğu’nda devlet ‘kutsal’ sayılırdı. Osmanlı İmparatorluğu’nun budanmış, ufalmış doğrudan devamı olan Cumhuriyet döneminde de devlet kutsal sayılmaya devam etti. Oysa devletin kutsal sayıldığı yerde, cumhuriyetten söz etmek abesle iştigaldir. 1923’te devlet kurulmadı, devlet olduğu yerde duruyordu. Sadece devletin adı değiştirildi. Cumhuriyetin 29 Ekim 1923’te ilanı da bildik bir hükümet darbesinin sonucuydu.” (2)
Zaten ne kadar farklı olması beklenebilirdi. Abdülhamit ile başlayan İttihat ve Terakki ile devam eden ve 1923’te neredeyse tamamlanan Hristiyan azınlıklardan kurtulma projesi yeni cumhuriyetin de kuruluş kodlarından oldu. Barış Ünlü’nün Türklük Sözleşmesi kitabında bu projenin uygulanmasında Müslüman merkez ile Müslüman taşranın ortaklığını vurgularken, “Birliğin ortak düşüncesi ve duygusu İslam, amacı ise Yunanları/Rumları, ve Ermenileri Anadolu’dan atmaktı” (3) diyerek ikisi arasında bir birlik kurulduğunu anlatıyor. 1913-1923 arası Müslümanlık Sözleşmesi (sermayenin Müslümanlaştırılması) 1923 sonrası ise günümüzde de süren Türklük Sözleşmesi Barış Ünlü’nün de vurguladığı gibi ülkenin kurucu sözleşmeleri oldu. 1923 sonrasında da Anadolu ve Pontos’ta Rumların Yunanistan’a zorunlu göçü, Trakya Yahudilerine uygulanan pogrom, 6-7 Eylül Pogromu, Gazi, Maraş, Çorum, Madımak gibi toplu katliamlar ya da Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi katliamı gibi cinayetler devam etti.
Cumhuriyet tarihi: Darbeler tarihi
Tek dil, tek din, tek mezhep, tek ırk hatta son 10 yıllık süreçte tek partiye dönüşen bir anlayışa dayalı cumhuriyetin ne kadar demokratik olduğunu söyleyebiliriz? Buna kendileri bile inanmamış olacaklar ki demoklesin kılıcı 1960 ve 1980 askeri darbeleri ile 12 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997 muhtıraları olarak sivil siyaset üzerinde sürekli olarak sallanıp durdu. Darbeler sonrasında siyasi partiler, sendikalar, dernekler, gazeteler kapatıldı, onlarca kişi idam edildi, cezaevlerinde öldürüldü, binler tutuklandı, on binler ise ‘aylarca’ gözaltında kaldı, seçimler ertelendi, şaibeli referandumlar yapıldı. Cumhuriyete sahip olmanın illa da demokratik bir ülkeye sahip olmak anlamına gelmediğini her on yılda bir yaşanan darbeler, pogromlar, siyasi cinayet ve linçlerde bizzat yaşadık. Başkaya bunu “İşte bir devlet tarafından verilmiş bir nüfus cüzdanına sahip olmak, 4-5 yıl arayla önüne konan sandığa oy atmakla yurttaş olunmaz. Zira birtakım hakların tanınması, pratik yaşamda o hakların reel bir karşılığı olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki kazanılmamış haklar, verilmiş haklar her zaman kolaylıkla geri alınabilir” (4) diyerek özetledi.
‘Özgür yurttaş’ aldatmacası
Sivil siyasetin ne kadar demokratik zeminler üzerine kurulduğu ise Susurluk’ta yaşanan “kaza”da ortaya çıktı. 3 Kasım 1996’da saat 19.25 sularında Balıkesir-Bursa kara yolunda Susurluk ilçesinde yaşanan trafik kazası, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarından biri oldu. Kazada arabada olan DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı olarak kurtulurken, İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, “Mehmet Özbay” sahte kimlikli mafya lideri Abdullah Çatlı ile Gonca Us öldü.
Askeri darbeye bile ihtiyaç kalmadan askeri kamuflajlarla poz veren başbakanlar, adı sık sık faili meçhul cinayetlerle anılan bakanlar, son olarak gelinen aşamada tüm erklerin tek adamda toplandığı bir rejimin kurulduğu bir “sivil” siyaset gördük. Oysa Türkiye’de cumhuriyetin demokrasi ile özdeşleştirilmesi gibi bir yanılgıya hep düşüldü. Cumhuriyet varsa demokrasinin de doğalında olması gerektiğini varsaydık. Demokrasiyi 5 yılda bir kullandığımız oylarla sağladığımızı düşündük. Son yıllardaki “sandığın değişim getirmeyeceği” söylemleri ise bizi “umutsuzluğa” düşürdü. Fakat sandığın hiçbir zaman demokrasi getirmediğini görmedik. Çünkü “bir kavram olarak cumhuriyet, insanı olduğu gibi değil, yaptığı şeyler temelinde dolayısıyla da öznelliği çerçevesinde ele alan bir düzendir” (5) gerçeğini hiç bilmedik. Yurttaşlarını özne yapması gereken cumhuriyet, Osmanlı’dan aldığı mirasla yurttaşa tebaa olarak bakmaya, onu nesneleştirmeye devam etti. Cumhuriyetin temel ilkelerinden olduğu söylenen “özgür yurttaş” ne zaman işverenden hakkını istese, ne zaman öldürülen kadınlar için sokağa çıksa, ne zaman köyünün maden veya enerji şirketi tarafından talan edilmesine karşı çıksa, karşısında cumhuriyetin asker ya da polisini buldu.
Yüzleri ‘kızarmadı’
Peru Sağlık ve Dışişleri Bakanlarının halktan önce covid aşısı olduğu için istifa etmesini, Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı’nın görevliler tarafından bir yolcunun denize atılması sonrası istifa etmesini, Japonya’da 4 bakanın bağış toplama etkinliklerinden elde edilen geliri tam olarak bildirmediği için istifa ettiğini, İtalya Kültür Bakanı’nın sevgilisini danışman yaptığı için istifa ettiğini, İngiltere İnsan Hakları ve Anayasadan Sorumlu Adalet Bakan Yardımcısının, covid yasaklarını delerek evinde parti düzenlemesi sonrası istifa etmesini, yine Peru’da 6 bakanın lüks saatler kullandığına ilişkin çıkan haberler sonrası istifa etmesi ve buna benzer onlarca haberi okurken bunlar bize hep “ilginç” geldi. Çünkü biz bunlara alışık değildik, Türkiye’de Susurluk sonrası bile istifa yaşanmadı. Sokaklara çıkıp “Hükümet istifa” derken bile bunun gerçekleşmeyeceğini, çünkü evinde ayakkabı kutularında paralar bulunan bakanların da, yeni doğan bebeklerin yoğun bakımda katledilmesi sonrası mevcut Sağlık Bakanı’nın da istifa etmediğini biliyoruz.
Susurluk’ta sıradan yurttaşların bilmediği, devletin mafya ile bu kadar iç içe olduğu gerçeği ortaya çıkmış, toplumda şok yaratmıştı. Sonraki süreçte ise bu ilişki adeta doğallaştı. İktidar ortağının cezaevinden çıkan mafya liderleri ile poz vermesinin ötesinde, Türkiye’nin Balkan mafya baronlarının üssü haline geldiği, birçoğuna vatandaşlık dahi verildiği ortaya çıktı. Fakat mafya ile siyasetin alenen iç içe geçtiği bu süreçte de istifa hiç beklenemezdi.
Gereken şey: Demokratik bir cumhuriyet
Şimdi oturup düşünmemiz gereken, cumhuriyetin demokrasi ile nasıl buluşturulacağı olmalı. Tekçi anlayışı reddeden, geçmişle yüzleşen, üzerine kurulmuş olduğu Türklük Sözleşmesi’ni reddeden yeni bir cumhuriyeti tartışmalıyız. Bu cumhuriyetin mutlaka çoğulcu, demokratik, özgürlükçü, doğadan yana olması gerektiğini unutmayalım.
KAYNAKÇA
1 Fikret Başkaya, Başka Bir Uygarlık için Manifesto, Yordam, sf. 217
2 Fikret Başkaya, Başka Bir Uygarlık için Manifesto, Yordam, sf. 217-218
3 Barış Ünlü, Türklük Sözleşmesi, Dipnot Yayınları, sf. 149
4 Fikret Başkaya, Başka Bir Uygarlık için Manifesto, Yordam, sf. 220
5 Kadir Cangızbay, Hiçkimsenin Cumhuriyeti, s. 25
FacebookTwitterPinterestLinkedInTumblr
0 notes
Text
Cumhuriyetimiz 101 yaşında... Çok Yaşa Cumhuriyet
https://pazaryerigundem.com/haber/190326/cumhuriyetimiz-101-yasinda-cok-yasa-cumhuriyet/
Cumhuriyetimiz 101 yaşında... Çok Yaşa Cumhuriyet
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinin 101’inci yılı tüm yurtta büyük bir coşkuyla kutlanıyor.
ANKARA (İGFA) – Türkiye Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet yönetimini ilan etti.
Her yıl 29 Ekim’de Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kutlanan milli bayramda bu yıl 101. yıl coşkusu ve gururu yaşanıyor. 1925 yılında çıkarılan bir yasa ile milli bayram olarak kutlanmaya başlanılan bu özel günün coşkusu dalga dalga yayılıyor.
Gazi Mustafa Kemal, 22 Eylül 1923 tarihinde Viyana’da çıkan Neue Freie Presse gazetesinin muhabiri Lazar’a verdiği demeçte devlet yönetimi sistemini ilk kez resmi olarak telaffuz etmişti.
Viyana gazetesinde yer alan makale daha sonraki günlerde Türkiye’de yayın yapan gazetelerde de yer almıştı. Akşam gazetesi Viyana gazetesindeki sözleri şöyle aktarmıştı:
“Mustafa Kemal Paşa’nın pek mühim beyanatı: Türkiye’nin dâhilî tekâmülü (olgunlaşması) tamamen bitmemiştir. Daha tadilât vuku bulacak, bilumum tekâmülâtımız Cumhuriyet esasına müncer olacaktır.”
Gazetede yer alan “Cumhuriyet” ilk defa ortaya atılmıştı.
HÜKÜMET KRİZİ VE LOZAN
1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile birlikte devlet başkanlığı görevi Meclis Başkanı olarak Mustafa Kemal tarafından yürütülmüştü.
Ancak bazı yabancı ülkeler de Lozan Antlaşması’nın onayı için Türkiye’deki yeni devlet rejiminin daha açık şekilde belirlenmesini istiyordu.
Diğer yandan 2. Ordu Müfettişliği’ne getirilen Ali Fuat Paşa, yeni görevi nedeniyle uhdesinde bulunan Meclis İkinci Reisliği’nden ayrılmış ve istifası 24 Ekim’de Meclis’te okunmuştu. İcra Vekilleri Heyeti Reisliği yapmakta olan Ali Fethi Bey de, yürütmekte olduğu Dahiliye Vekilliği’nden yoğun iş temposu gerekçesiyle aynı gün istifa etmişti.
Boşalan bu iki pozisyon için ertesi gün bir araya gelen Halk Fırkası Grubu Dahiliye Vekilliği için Erzincan mebusu Sabit Bey’i, Meclis İkinci Reisliği için ise o sıralarda Ankara’da olmayan Eski İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey’i aday gösterme kararı almıştı. Mustafa Kemal Paşa, Halk Fırkası Grubu’nun tercihini iyi karşılamayarak İcra Vekilleri Heyeti’nin istifa ettirilmesiyle başlayan bir hükümet krizi sürecini idare etmeye başlatmıştı.
İcra Vekilleri Heyeti ise 26 Ekim’de önce kendi içinde yaptığı bir toplantının ardından Mustafa Kemal’in de katıldığı Çankaya toplantısından sonra istifa kararı almıştı.
Bazı ülkeler Lozan’da hükümet şeklinin belirlenmesini isterken, içeride de hükümet krizi, Cumhuriyet’in ilanının yolunu açıyordu.
Fethi Bey’in başında olduğu İcra Vekilleri Heyeti’nin 27 Ekim’de Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya sunduğu istifa metninde ülkenin içinde bulunduğu dahili ve harici sorunların çözülebilmesi Meclis’ten tam destek alan bir hükümetin kurulması gerektiği vurgulanmış, böyle bir kabinenin kurulabilmesi için de istifa edildiğinin altı çizilmişti.
Hükümetin kurulmasının bu denli zor olması her vekilin Büyük Millet Meclisi tarafından tek tek seçilmesi şartından ileri geliyordu. Çankaya’da alınan karar gereği önceki vekillerden hiçbirinin yeni hükümette görev almayı kabul etmemesi de bu zorluğu adeta ‘imkansız’ boyutuna taşıyordu. Süreç tam da Mustafa Kemal’in istediği şekilde işliyor, Meclis’te bir uzlaşma temin edilemediği için yeni bir kabine kurulamıyordu.
28 EKİM AKŞAM YEMEĞİ
İsmet Paşa ile Müdafaa-i Milliye Vekili Kâzım Bey’in de bulunduğu kişileri 28 Ekim’de Çankaya’ya çağıran Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ertesi gün ilan edileceğini açıkladı.
29 Ekim Pazartesi günü topladığı Halk Fırkası Grubu’nda Mustafa Kemal, bunalımın icra vekilleri heyetinin seçilme yöntemi nedeniyle yaşandığını ve artık sorunu çözme vaktinin geldiğini söylemişti. Hemen sonra da Cumhuriyet’in ilan edilmesi yönündeki kanun teklifinin Meclis’e getirilmesi kararına varılmıştı. Aynı gün Büyük Millet Meclisi gündemine alınan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndaki bazı maddelerin değiştirilmesini öngören teklif, konuşmaların ardından oy birliği ile kabul edildi. Böylece Ekim ayının son günlerinde yaşanan kabine bunalımı, 29 Ekim 1923’te Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi neticesinde ülkenin siyasi rejimini de belirleyen Cumhuriyet’in ilanı ile son bulmuş oldu.
“GÜLE GÜLE…”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en son 1937’deki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılmıştı. Yaşadığı ağır hastalık nedeniyle 1938’deki kutlamaları tedavi gördüğü Dolmabahçe Sarayı’nda karşılamıştı.
Atatürk, 1937 yılında Ankara’da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına son kez katılmıştı. Falih Rıfkı Atay, 29 Ekim 1938’i şöyle anlatıyor:
“Cumhuriyet Bayramı gecesi Boğaziçi vapurlarından birini tutan gençler, Dolmabahçe Sarayı rıhtımına yaklaşmış, haykırıyorlardı. Atatürk kesik kesik konuşarak pencereye gitmek istediğini anlattı. Kollarına girdiler, pencere kenarındaki koltuğa oturdu, eli ile gemiyi işaret etti. Vapurda bir kıyamettir koptu. Gençler hep bir ağızdan “Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar” marşını söylüyorlardı. Atatürk mırıldandı: “Bu bayramlar ve yarınlar sizindir. Güle güle…“
Bağımsızlığımızın simgesi olan bu önemli günü coşkuyla ve gururla kutluyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
İNTERNET GAZETECİLERİ FEDERASYONU (İGF)
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın, yakın kurmaylarıyla 28 Ekim 1923'teki akşam yemeğinde bir araya gelerek, "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." dediği, ömrünün büyük bölümünü geçirdiği "Atatürk Müze Köşkü", 29 Ekim 2023'te tamamlanan restorasyonunun ardından yaklaşık 4 bin ziyaretçiyi ağırladı.Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelişinde önce Ziraat Mektebi'ni daha sonra da İstasyon Şefi Köşkü'nü hem konut hem de çalışma yeri olarak kullandı.Bu yapılar Atatürk'ün çalışma ve dinlenmesi için yetersiz kalınca uygun bir konut arayışı içine girildi. Daha sakin ve huzurlu bir ortam olması sebebiyle Çankaya'daki "bağevi" Ankara Belediyesi tarafından 30 Mayıs 1921'de Mustafa Kemal'e armağan edildi.Atatürk, Latife Hanım ile evlenmesinin ardından günlük yaşamını burada sürdürdü.1924-1926 yıllarında yeni yapılar eklenerek, büyütülen "bağevi", Mustafa Kemal Paşa'yı 1932'de inşa edilen Pembe Köşk'e taşınıncaya kadar ağırladı.Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında çok önemli olaylara tanıklık eden, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın yakın kurmaylarıyla 28 Ekim 1923'teki akşam yemeğinde bir araya gelerek, "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." dediği ve ömrünün büyük bölümünü geçirdiği "bağevi", 1950'den bu yana "Atatürk Müze Köşkü" adıyla halka açıldı.Köşkün, 2002–2007 arasında kapsamlı bir bakım ve onarım çalışmasıyla müzeden çok, kullanıldığı dönemi yansıtan bir "konut" olarak sergilenmesi için gerekli düzenlemeler yapıldı.Meydana gelen bozulmaları durdurabilmek amacıyla da 2022'de Milli Saraylar Başkanlığınca yeniden restorasyonuna başlanılan köşk, tadilatların tamamlanmasıyla Cumhuriyet'in 100. yılında kapılarını yeniden ziyaretçilere açtı.2022'de kapsamlı restorasyona alındıMilli Saraylar Başkanlığı Anadolu Müzeleri Daire Başkanı Mert Tepekıran, Atatürk Müze Köşkü'nde AA muhabirine yaptığı açıklamada, köşkün tarihi ve özelliklerine ilişkin bilgi verdi.Atatürk Müze Köşkü'nün, müzeden ziyade 1921-1932 yılları arasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kullandığı ev olarak muhafaza edildiğini vurgulayan Tepekıran, şöyle konuştu: "Burası 2022 yılında Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü himayesinde Milli Saraylar Başkanlığımızca geniş kapsamlı bir restorasyona alındı. Bilim ve Değerlendirme Kurulu uzman hocalarımızın titiz çalışmalarıyla bir restorasyon süreci geçirdik, bir yıl gibi kısa sürede tamamlandı.Burası Ankaralılar ve şehir dışından gelen misafirler için çok önem verilen bir mekan ve bu mekanda 29 Ekim 2023'den bu yana 4 bine yakın ziyaretçi ağırladık. Ziyaretçileri 20 kişilik gruplar halinde kabul ediyoruz, çünkü ev formatında ve ahşap bir yapı olduğu için çok kalabalık grupların ağırlanmasında bazı sıkıntılar oluşabiliyor."Restorasyonda 150 kişilik uzman ekip görev aldıTepekıran, restorasyon sürecinde binanın statiği, çatı tamiri ve kirişlerinin sağlamlaştırılması, duvarlardaki kalem işlerinin tekrar gözden geçirilmesi ve obje bakımları gibi çalışmaların yaklaşık 150 kişilik uzman bir ekiple yürütüldüğünü aktardı.Müze köşkün iki katının restorasyonunun tamamlanıp, ziyarete açıldığı bilgisini veren Tepekıran, "Halen devam eden manevi evlatlar kısmı ve müze-sergi salonumuz var. Bunları da en kısa zamanda tamamlayıp, vatandaşlarımızın ziyaretine açacağız." dedi."Telefonla randevu alınarak, ziyaret edilebilecek"Tepekıran, ziyaret sırasında yemek salonu, elçi kabul odası, Atatürk'ün yatak odası ve şahsi eşyaları, Latife Hanım'ın odası, çalışma odası ve kütüphanenin görülebileceğini belirterek, köşkün pazartesi hariç her gün "0 312 403 54 44" numaralı telefondan randevu alınarak, ziyaret edilebileceğini vurguladı.Kaynak: AA / Güncel Haberler.comKaynak : https://www.haberler.com/guncel/ataturk-muze-kosku-restorasyonunun-ardindan-ziyaretci-akinina-ugradi-16764659-haberi/
0 notes
Text
Buca’da Cumhuriyet coşkusu meydanlara sığmadı
BUCA Belediyesi, Cumhuriyet’in 100. yılı kutlamaları kapsamında rap müziğin dev ismi Ceza’yı ağırladı. Binlerce İzmirlinin katıldığı konserde Cumhuriyet coşkusu alana sığmadı. Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, “Cumhuriyetimizin 100. yılını yürekten kutluyorum. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına bize böyle güzel bir memleket bıraktıkları için minnet duyuyorum. Yaşasın Cumhuriyet” dedi. Buca, Cumhuriyet’in 100'üncü yıl dönümünde görkemli kutlamalara sahne oldu. Gün boyu süren etkinlikler kapsamında Işılay Saygın Meydanı’nda “100. Yılda 130 Kişi ile Zeybek Gösterisi” düzenlendi. Gösterinin ardından Işılay Saygın Meydanı’ndan eski Kaymakamlık binası karşısındaki konser alanına Türk bayrağı, bando ve meşalelerle fener alayı oluşturuldu. Fener alayına Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç ve eşi Zuhal Kılıç, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP Buca İlçe Başkanı Çağdaş Kaya, Buca Belediyesi Başkan Yardımcıları, meclis üyeleri ve vatandaşlar katıldı.
HER KIŞIN BİR BAHARI VAR Ünlü sanatçı Ceza konseri öncesinde konuşan Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, tam bir asır önce Mustafa Kemal Paşa’nın, yol arkadaşları ile yediği yemekte söylediği sözün bugün hala gururunu yaşadıklarını belirterek, ”Haykırmak istiyorum sevgili gençler, şimdi de Buca’dan tüm Türkiye’ye…’Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’. Mustafa Kemal Paşa’nın Türk milletinin kaderini değiştiren bu cümleyi kurması elbette hiç kolay olmadı. Parçalanmış ve yokluk içindeki bir imparatorluktan, tüm dünyanın saygı duyduğu bir devlet yaratmak için büyük bedeller ödendi. Düşünün ki, Anadolu toprakları emperyal güçler arasında paylaşılmış, ordusu dağıtılmış, halkı bitap düşmüş, dört bir yanında adeta yangın olan bir ülke… Unutmayın gençler unutmayın, her karanlık gecenin bir sabahı, her kışın baharı vardır” diye konuştu. YAŞASIN CUMHURİYET Türkiye’nin kaderinin 28 Ekim 1923 gecesi değiştiğini hatırlatan Başkan Kılıç , “O gece, İsmet İnönü ve Mustafa Kemal sabaha kadar Meclis'e sunulacak taslak üzerinde çalıştı. İşte o gece, Türkiye'nin kaderi ve yönetim biçimi şekillendi. Atatürk, metnin ilk maddesine şunu yazdı: ‘Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir.’ Bu hayati ifadeyi anayasaya yazdırmak büyük bir askeri ve siyasi dehanın ürünüdür. Cumhuriyetimizin 100. yılını yürekten kutluyorum. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına bize böyle güzel bir memleket bıraktıkları için minnet duyuyorum. Yaşasın Cumhuriyet” dedi. UNUTULMAZ ANLAR YAŞANDI Daha sonra ünlü rap müzik sanatçısı Ceza sahne aldı. Başkan Erhan Kılıç, bu özel gecenin hatırası olarak sanatçı Ceza’ya Türk bayrağı hediye etti. Konser alanını dolduran binlerce İzmirli de Ceza’nın şarkılarına eşlik ederek, unutulmaz saatler yaşadı. Read the full article
0 notes
Text
100 yıl önce bugün Mustafa Kemal Atatürk:
“Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
(28 Ekim 1923)
Fotoğraf: 1917 | Diyarbakır (İç Kale) ...
0 notes
Text
100 yıl önce bugün.
Mustafa Kemal Atatürk: “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” (28 Ekim, 1923)🇹🇷❤️
0 notes
Text
Mustafa Kemal Atatürk: “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” (28 Ekim, 1923)
1 note
·
View note
Text
___☀️🇹🇷cCc T. C. cCc___
“ İYİ GECELER DİLERİM….,,
Cumhuriyet'in Kabulü 25 Ekim 1923 günü gelişen bir kabine bunalımı, Büyük Millet Meclisi'nde çalışma güçlüğünü ortaya çıkardı. 28 Ekim 1923 günü akşamına kadar kabine kurulamaması üzerine,
Gazi Mustafa Kemal Paşa,
Çankaya köşkünde yemek sırasında arkadaşlarına;
"Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" diyerek görüşünü açıklamıştır.
29 Ekim günü Halk Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun çözülemeyince,
Gazi Mustafa Kemal Paşa'dan düşüncelerini açıklaması istendi. Mustafa Kemal Paşa,
bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu.
Grupta cereyan eden uzun müzakereler sonunda, Cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Parti Grubu'ndan sonra,
Meclis toplanarak hazırlanan kanun tasarısını aynen kabul etti.
"Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında gece saat 20.30'da
Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyetin ilanı 1921 tarihli Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesine dair 364 No.'lu Kanunun kabulü ile olmuştur.
Bu kanunla, Anayasanın
1, 2 , 4, 10, 11 ve 12'nci maddeleri önemli ölçüde değiştirilmiştir.
Bu önemli değişiklikler,
29 Ekim günü yapılmış ve aynı gün, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa
oybirliğiyle yeni Türk Devletinin
ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir…
🇹🇷Laik CUMHURİYET Fazilettir….
🇹🇷Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene….
☣️☀️🇹🇷cCc @yemisenlioglu cCc
0 notes