#2 kahve parası
Explore tagged Tumblr posts
filyiyenzurafa · 25 days ago
Text
Nası oldu anlamadım ama az önce lcwden 240tlye kalın bi kazak aldım
0 notes
avantajix · 1 year ago
Text
Tıklama Sanatçısı Tıkır Tıkır Para Yapıyor
Tumblr media
Sevgili Dostlar,
Xavier Casalta bir tıklama sanatçısı. Kağıdın üzerine mürekkepli bir kalemle milyonlarca kez tıklayarak yaptığı sanata “Stippling” (benekleme, noktalama, tıklama sanatı) adı veriliyor. Kendisi için “Tıklayarak resmen para yapıyor” desek yanlış olmaz çünkü genelde “para” resimleri çiziyor ve bu resimleri çok sağlam fiyatlara satıyor. (KAYNAK)
Örneğin; İzmir’in Değirmendere köyü yakınlarındaki Colophon antik kentinin M.Ö. 322 tarihli parası ŞURADA. Efes’te M.Ö. 350’lerde basılmış gümüş bir tetradrahmi ŞURADA. Marmara Denizi kıyısındaki Erdek yakınlarında bulunan Misya antik kentinde kullanılmış aslan kafalı bir tetradrahmi ise ŞURADA.
Peki sanatçı bu işten kaç para kazanıyor derseniz, örneğin ŞURADAKİ resim 9 milyon tık ile yapılmış. Orijinali 210.000 dolara satılmış. Buna ek olarak resmin orijinal ıslak imzalı 200 kopyası ise tanesi 1.850’şer dolardan satılıyor.
Bir kağıda 40 milyon kere tıklayarak oluşturduğu ŞURADAKİ Marcus Aurelius resmi içinse yaklaşık 2.400 saat uğraşmış. Bu sene özel bir koleksiyona satışı gerçekleşen bu eserin fiyatının yaklaşık 1 milyon dolar edebileceği belirtiliyor.
Enteresan. Ama tabii ki siz milyon kere tıklamak yerine sadece bir tek tıkla para kazanmak için ne yapmak lazım diye sorarsanız, cevap Avantajix.
Alışveriş Yaptıkça Para Veren Fikirler:
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bugün Başka Ne Kazanabiliriz?
1) Avantajix’in Hediyesi Karaca Çay ve Kahve Makinesi: Avantajix, bir şanslı kullanıcısına Karaca Hatır Plus 5 in 1 Çay ve Kahve Makinesi kazandırıyor. Bu keyifli makineyi kazanmak isterseniz; @avantajix hesabını takip edin, içerik postunu beğenin ve arkadaşlarınızı etiketleyin. Son katılım: 04.09.2023. Detay için: https://www.instagram.com/p/Cv9spMmopv2/
2) En Yaratıcı Cevap iPhone 14 Kazandırıyor: Teknosa, bir şanslı katılımcıya iPhone 14 kazandırıyor. Çekilişe katılmak için Teknosa Instagram hesabını takip edin, yarışma postunu beğenin ve yorumda ödül sizin olduğunda ilk selfie’nizi hangi 2 arkadaşınızla çekeceğinizi nedeniyle birlikte yaratıcı bir şekilde açıklayıp o 2 arkadaşı etiketleyin. Son katılım tarihi: 03.09.2023. Detay için: https://www.instagram.com/p/Cwe51yiAG43/
3) 10 Kişi Tuffex Katlanır Desenli Lazıml��k Kazansın: Ebebek, çocukların dışarıda tuvalet ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilecekleri “Tuffex Katlanır Desenli Lazımlık” ürününü 10 kişiye hediye edecek. Çekilişe katılmak için; @ebebek hesabını takip edin, çekiliş gönderisini beğenin ve yoruma 3 arkadaş etiketleyin. Kazananlar 01.09.2023 tarihinde açıklanacak. Detaylar için: https://www.instagram.com/p/CwXLOz2N_rL/
4) Aramızdan 3 Kişi Işıltılı Çerçeve Kazanacak: Sosyopix, 3 kişiye 10×15 ışıltılı çerçeve kazandırıyor. Çekilişe katılmak için; @sosyopix sayfasını takip edin, yarışma postunu beğenip bir arkadaşınıza gönderin ve yoruma 2 arkadaş etiketleyin. Kazananlar 4 Eylül 2023 tarihinde açıklanacak. Detaylar için: https://www.instagram.com/p/CwP5RwpIe45/
5) 2 Kişilik Yemek Takımı Kazanmak İster misiniz? English Home, 2 kişilik yemek takımı hediye edecek. Eğer ilgilenirseniz @englishhome sayfasını takip edin ve yoruma #englishhome yazarak son 3 görseli beğenin. Detay için: https://www.instagram.com/p/CwcP8QfNn_F/
Sağlıkla, barışla ve sevgiyle Kalın.
………
(Not: Yukarıdaki yazı Avantajix kullanıcılarına 31.08.2023 tarihinde gönderilmiş olan e-bültenin bir kopyasıdır. Siz bu yazıyı okuduğunuzda kampanyalar güncelliğini yitirmiş olabilir. En güncel detaylara şuan www.avantajix.com adresinden ulaşılabilir. Keyifli okumalar dileriz.)
0 notes
hevalenroje · 4 years ago
Text
1979 yılında hatırlarsınız. Bir devrimci yoldaşı ziyarete gidisimi anlatan anılardan oluşan hani bir yazı yazdım birinci bölüm buhar oldu birinci ikinci bölümü yazınca hesap 3 gün ceza aldı aradım taradım yok
Neyse. Başka bir sitede paylaşmıştım.
Şimdi final Sinop ceza evi o yıllar devrimci dolu idi Sinop 1978 kuşağı. Devrimci. Bir kusaktı Sinop'ta öyle resimleri sağolsun hemde bir zahmetle Gülay yoldaş temin etti burda resimler için bir kez daha tesekur etmek istiyorum Gulay Gunugur
İnce Cumali 2
Evet ince Cumali yanına ta marsinden batı karadenize
Sinop ceza evine gitmek. İçin
Dün akşam yola çıkmıştım
Hem bir heyecan. Hem bir sevinç vardı. Tarsus ta faşistlere karşı mücadelemiz. Sanki geçen hafta gibi
Geliyordu. Oysa 1,5 yıl geçmişti. Üstünde besna hâlâ oğlum Cumali 14 aydır ceza evinde. Kurban olayım bir kez sadece adana ceza evindeyken gidebildim. Sağolsun. Bir arkadasinin annesi gelmese oğlum ben Türkçe bilmem nasıl giderim kime sorarım. Nerden bilem ben oglum ne okur yazarım. Nede bu Türkçeyi bilmiyorum Cumali söylemiş evin adresini vermiş haftaya anamıda getir ana benim anam Türkçe hiç bilmez ve okuma yazması da yok tamam oğul bulurum sen hiç merak etme 14 ayda zindan olan ince Cumali. Bir ziyaretine giden bir ana Adana'da kalsa belki. O yaşlı besna.hala Her hefta gidecek bu faşist sistem zindanlar devrimcileri yurtsever tutsakları teslim almak için tam işkence merkezine cevirmeye başladığı yılardır 12eylul adım adım geliyor
En az ceza alan ile idam alana karşı faşizm adım adım kisisizleştirmek için her türlü hakeret. Cinseyetci küfürler kadın tutsaklar bariz bir şekilde yapılan tavizkar bakış fiziki ile. Bu o...p olmuş kesin gibi her türlü aşalik çirkin. Saldırılar insanı tam köleye çevirmek keyfi hücre cezaları kitap gazete. Dergi keyfi yasaklar
O yıllarda koğuş sistemi devrimciler apocular. Bütün siyasi tutsaklar komin kuraları içinde ailelerin getirmiş olduklari her türlü temel ihtiyaç karşılayan gıda giysi yada ailerin tutsaklar için yatırdığı para komin hayatı içinde eşit bir şekilde tüm siyasi. Koğuşlarda eşit bir şekilde paylaşıyor. Kimin kıyafeti kimin parası na bakilmadan idare karşında devrimciler. Disarıdaki yoldaşlık. Aksine ceza evinde bireysel yaşam oluyor kolektif yaşam kolektif örgütlü bir yaşam içinde. Değim yerinde ise bilgisiz. Giren politik bilincle. Daha devrimci.cizgide çıkıyordu Kürdistan Türkiye zindanları herkes 12 Eylül faşizmi ile ceza evlerinde işkence başladı sanıyor evet 12,Eylül faşizm Türkiye Kürdistan'da işkence seanslarini sorgudan ceza evlerine taşıması 1977 yılında sonra emperyalist çevrelerin faşist polis örgütünü CIA pentegonda ABD eğitim vermeye başlaması ile. Başladı işkence sadece o dönemlerde devrimci apocu kadrolar ile sınırlığdı 12 Eylül ile birlikte kürde dair en küçük belirtidir yada devrimcilere. En küçük karşı duruş sergileyen kim varsa nasipleniyordu ince cumalide bir kadro idi . Acaba onuda günlerce süren işkence seanslarında gecirdilermi. Mersin Adana Ankara Bolu yanlış hatırlamıyorsam ya kastomunu yada Zonguldak sonra sinopa varmıştım
Yerel halk Sinop kalesi dediği Sinop ceza evine
17 saat süren bir yolcuklu. Sonunda ulaşmıştım Sinop ceza evinin denizin ortasında. Olmasını beklemiyordum daha doğrusu bilmiyordum bir yaşlı amcaya sorduğumda sen ilk kezmi geldin Sinop evet babanmı yatıyor ceza evinde kaç yıl almış cinayetenmi arka arkaya soru yağmuruna tuttu beni amca nasıl giderim sen onu söyle biliyorsan. Gülümsedi. Tamam tamam hemen kızma yeğenim burdan git dogru iskeleye varincaga kadar sonra vapura binecen Sinop kalesinde. İnersin amca ben Sinop kalesini değil yanlış anladın ben ceza evine gitmek istiyorum iyiya bende onu söylüyorum dedi var var sen git eyvelah amca dedim. Ayrılırken yeğen baban siyasi mahkumu yoksa dedi güldüm hey be amca ne çok meraklisin be dedim havada bir soğuk hem kar yağıyor hem buz gibi
Gerçi aralık ayı ama Akdeniz'de ki sıcaklık nere. Karadeniz'de ki. Bu buz kesen hava nerede annem zorladı iki kazak. Giy yollar soğuk kara kış her yer dedi. Israrla söyledi israla ya yok yaya gitmeyecem araba ile gidiyorum otubusler sıcaktır ana dedim şimdi keşke diyorum alsa idim
Bu soğuk iliklerime işledi amca 10 dakika sonra varırsın demişti hey amca ne 10 dakikası. Bu uzak olduğu bilsem bir taksi yada dolmuş yokmu şehirde ona binerdim neyse bir kaç dakika sonra iskeleyi gördüm iskeledeki gorevlige abe ben Sinop ceza evine gitmek istiyorum yeğen su karşıda kahve var otur vapur yeni gitti bir iki saat sonra geri gelir kahve karşı kaldırma iki basamak var kahve girişinde biraz uzunca iki basamak. İçeri girdim cam kenarında iskeleti görecek şekilde. Bir masaya oturdum ocağa doğru bakındım yaşlı bir adam ocakta başı ile çay istermisin eli ilede işaret ederek. Bende başımı salladım tamam der gibi Ali şu gence çayı ver içi ısın cay getiren abi Sinop kalesine giden başka iskele yok değilmi ben yabancıyım burda dedim bekle yeni gitti vapur gelir biraz sonra yalnız hava çok berbat belki biraz geç gelebilir dedi bir kaç dakikada bir camdaki buğu yu elimle siliyor iskeleye. Yönüne bakınıyorum
Bir yarim saat sonra tam iskeleyi kapatacak şekilde bir kum kamyonu park etti hay aksi bir bu eksikti simdi gelse belki fark etmem. Bir an önce ince cumaliyi görmeye gitmek istiyordum ve ilkez. Bu kadar evden uzaklardaydim. Cumali abi acaba beni görünce. Şaşırmı acaba unutmasa soracağım ceza evinde apocu varmı burda diyeceğim. Varsa belki görüşürüm de. Çoktandır kararımı vermiştim. Belki bende apoculara katılırdım. Hemde. Yolcular tartışırız diye türlü türlü. Söylenecek cümle kuruyorum kafam da annesin besna hala. Nasıl. Türkçe bilmediği halde nasıl anlıyorsun diye soracaktım yanlış hatırlamıyorsam bir kez sohbetimizde Kürtçe biraz anlıyorum ama konuşamıyorum demişti belki bunun nedeni de sorarım ya Cumali abi insan ana dilini bilmezmi daha kafamda dünya kadar soru tassrliyorum
Bir ara yine iskele yönüne bakmak için camdan kafamı çevirdim. Hatta oturduğum yerden ağa kalktım belki görürüm diye yok nerde kahve. Kum kamyonuna göre biraz alcakta. Kalıyordu kamyonun damperi hem denizi hem iskeleyi kapatıyordu yok dedim ben bir dışarı çıkayım arada bakıyordum çalışan kamyonun motor sesi de hafif içeriği kadar geliyordu
Üst başı yırtık olan adam kum kamyonun tam damperin ortasında durmuş elleri ile iki yana açıyor sanki karşısında
Koca bir damper değil bir insan varmış gibi hareket ediyordu. Dikatli üstü başı yırtık. Bu soğuk havada. Bu karda ayağında bir sandelet olan adam ilgimi cekmis önümde. Devrimcilerin. Günlük gazetesi. Demokrat gazetesi var garson 3. Çayı istedigimde abe gazete varmı diye sormuştum oda bana bu var birde hürriyet gazetesi ile Cumhuriyet var fakat gazete burda sağlam durmaz komşu esnaflar almış bakmak istersen bunu oku biraz sonra onlarında getirin demişti
Gazetede faşistlerin. 1 Mayıs mshalesini taradıklarini kahvede oturan iki yaşlı amca ile. Bir genç ağır yaralanmıştı. Köpekler diye içimden geçirdim. Tekrar dışarıya göz attım sabahtan beri damperi izleyen konuşan adam kamyonun damperine olanca hizi ile kafasını vuruyordu camdaki buğu biraz silince yerdeki karı. Kırmızıya çeviren kanında gördüm. Abe diye telaşla garsona seslendim adam kamyona kafa atıyor dedim kim demeye varmaz kahvenin ocaksi koş İzzet kriz geldi yine dedi. Apar topar iki kahvede oturan yaşlı amcaya firladilar. Bir iki dakika içinde zaptetiler kahveye getirdiler. Bende ayağa kalktım onlara yöneldim. Yardımım olurmu diye. Yüzü kandan görünmüyordu alnı açlımıştı. Üzüldüm. Yazık ya niye kafasını. Vurdu durup dururken. Biri eczacığı çağırmaya gitti hızlı koşarak yüzünü ıslak havlu ile temizlediler kan hala akıyordu derken eczacı ile çağırmaya giden adam kahveye girdiler.
Yarın ince Cumali 14 ay sonra ilk kez görüşeceğiz. Tarsus'ta yediğimiz. Faşistler den dayaktan sonra ilk karşılaşmamız olacak
6 notes · View notes
herseydenbirazzz · 4 years ago
Text
Şimdi twitterda bir gelin alma videosu izledim.Göğüslerinin yarısı dışarıda olan , full boyalı bir hatun eniştesine veresiye bir ses tonuyla "açmam enişteeee açmaam enişteee" diye kapıda adamı kopartıyor.Adam bi çeyrek takıyor yine olmuyor, 250de nakit tokatlıyor.
Türk insanı ve türk kadını olarak iğrenç adetlerimiz var.Kadınlar "cinsel obje değiliz" diyip istediklerini yaptıramadıkları zaman cinselliği koz olarak kullanıyorlar.Parayla alınıp satılan mal değiliz diyip kendi menfaatleri olduğunda kendilerini bu durumlara düşürüyorlar.
Benim arkadaş nişanlıydı, evlilik için tarih konuşulurken kızın annesi bizim arkadaşın annesine saygısızlık yapıyor.Kahveler geliyor, dağıtıma geçilecek bizimki kahve tepsisine vurmuş tekmeyi basmış küfürü çıkmış.İş orada bitmiş.Bir diğer arkadaşımda bu kapı açmama muhabbeti yüzünden bırakıp geri dönmüştü.
Bunlar hoş şeyler değil.Ben evlenecek olsam kriterim bellidir.
1-)Kimse benim anama lolo yapamaz.Ben de karşı tarafınkine yapmam.
2-)Kendi eşimin kuaför parası dışında 1 tl para vermem.Anasına bacısına,kardeşine, teyzesine akrabasına bir mendil bile almam.
3-)kapı açmama olayı olursa döner giderim.
4-)Düğün falan yapıp milleti yedirip içirmem.Düğüne harcayacağım parayı balayında harcarım.
5-)Benim giyeceğim boxerı , eşimin giyeceği tangayı annelerimize seçtirmem.
6-)Makas kesmiyor, kapı açılmıyor,anneme süt parası, kardeşime prezervatif parası falan tanımam.Eşim olacak kişi hariç kimseye 1 tl değil 50 kuruş harcamam.
7-)Tuzlu kahve tamam, ama tuz dışında koyulan başka şeyler olursa o kahveyi içmem.konyada bir hatun karabiber, yumurta,tuz, bulaşık deterjanı falan karıştırmış adam ölmüş.İşin bokunu çıkartmamak lazım.Hiç bir kadın sağlığımdan ve annemden aziz değil.İşi iyice ayağa düşürdüler.Sanki kızla ben evlenmesem annesi emzirmeyecekti.Bu zihniyeti anlamıyorum.
Bu evlilik falan olmaz, bunun adı giyimli kuşamlı yasal soygundur.Bu nedir ya?
1 note · View note
burakurnaz · 5 years ago
Text
biliyorsunuzdur 6 ay kadardır mekancılık yapıyorum. son 1 aydır da başka mekanlarda iş arıyorum. bu sırada fark ettim ki sol görüşe açıkça yakın olduğunu belirten, sol görüşe yakın, liberalizm karşıtı isimlerin sevdiği mekanlardaki emek sömürüsü, kapitalistlerin ve sağcıların takıldığı mekanlardakinden daha fazla. bunu biriyle konuştum bugün, o da bunu fark etmiş. yani o gördüğünüz perdenin arkasında aslında halinden pek de memnun olmayan çalışanlar var ve bohem sandığınız o çalışanlar aslında aşırı yorgunluk-az maaş-yetersiz beslenmeden dolayı öyleyiz. personel yemeğine hiçbir hayvansal protein konmaması nedir insafsızlar.
bir de üstüne parası olmasına rağmen tip olarak 50 kuruş bırakanlar falan var. tip, hesabın %10′udur diye bir racon var hani, o racon mesela tek kahve içtiğinde ama 45 dakika oturduğunda, kahvenin yanında sütü özel hazırlattığında, 4 defa da küllük doldurduğunda falan geçerli değil. benzeri bira için de geçerli. biranın yanında mısır istiyorsunuz, tek 50′likle iki kova mısır bitiriyorsunuz, mısır yerken ağzınızın yolunu bulamadığınız için kalktığınızda masanın altı sandalyenin üstü falan full mısır oluyor, 3-4 defa küllük doldurmuşsunuz, ısıtıcı açtırmışsınız, bir de ıslak mendil istiyorsunuz ama bıraktığınız tip 2 lira. ya siktirin dalyarak dırzolar. normalde mısır menüde var, istersem hesaba onu da eklerim.
yazarken sinirlendim, kusura bakmayın ama corona yüzünden zaten mekanlar boş çekiyor, işe çağrılmıyoruz. ödeme almak normalde de zordu şimdi iyice zorlaşacak, para da kalmadı. o yüzden insan geriliyor.
3 notes · View notes
sahicikten · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sakız Adası’nda Ne Yokmuş Bir Bakıp Döndük…
 Bir ay boyunca Yunanistan’ın Sakız Adası’ndaki tüm otelleri, pansiyonları internette gezdim.  Benim bu gezim sırasında ada neredeyse tam doluluğa ulaştı. Ekonomik olsun, sempatik olsun, kasabaya yakın olsun derken yan adaya bakmak durumunda kalacaktım. Booking.com üzerinden hala Türkiye’deki otellere rezervasyon yapamıyoruz ama yurtdışındakilere yapabiliyoruz. Tabii Türkiye’de vpn’i açıp olayı hallettiğimizi kimse bilmiyor! Neyse, beş gece için üç ayrı yerde konaklama rezervasyonu yaparak kendi rekorumu kırdım. Seviyorum ben farklı yerlerde kalmayı, daha eğlenceli oluyor, tatil uzunmuş gibi geliyor.
Çeşme ile Sakız Adası arasında sefer yapan üç firma var. İster arabayla ister yaya olarak adaya geçebilirsiniz. Gidiş dönüş kişi başı 25 avro. Biletinizi internetten satın alabiliyorsunuz. Sabah akşam sefer var. Biz hafta arası, akşam 19:00 seferiyle adaya geçmeyi tercih ettik. Gümrükte sıra beklemeden yağ gibi süzüldük adaya. Ohh bee, özlemişim adaları. En son Samos Adası’na gitmiştim, üzerinden iki sene geçti.
İlk gece Sakız’ın merkezinde kaldık. İstanbul’dan sabah on bir uçağı ile yola çıkmıştık, biraz yorgunluk vardı, limandan yürüyerek pansiyona ulaşmak iyi geldi. İlk girdiğim anda kalacağım mekânı sevmeye bayılıyorum. Gezi çok mutlu başlıyor. Burada da öyle oldu. Frourio Apartments! Bir gece kalacağız ama olsun. Oda şık; iki farklı kahve makinesi, kahve, çamaşır makinesi var. Bizde de ıslak eşyalar! İstanbul’dan sağanakla havalandığımız için bavullar yağmurun altında beklemiş. Neyse, ıslak eşyaları asıp hızla ada kafasına geçmek üzere sokaklara çıkıyoruz.
Adaya gelmeden önce yemek yenecek mekânları da çalışmıştım. Nokta atış Hodzas’a gittik. Merkezden yukarı biraz yürüyorsunuz ama değiyor. Ufak bir bahçe, ağaçlar altında masalar. Gece saat on buçuk falan. Tüm masalar dolu, Yunanlar akşam yemeğine o saatlerde ancak başlıyor. Geleneksel yemeklerin, özellikle et yemeklerinin ağırlıkta olduğu bir menüsü var restoranın. Yunanistan’da her şeyin dev porsiyon geldiğini unutmuşuz. Hatırladık! Yemekten önce tatlı isteğimize “Şimdi mi?” cevabını aldık, şaşırsalar da getirdiler. Yemek sonrasında tekrar getirdiler, herkese ikrammış… Her restoranda mutlaka, çubuk dondurma da olsa, bir tatlı ikram ediliyor.
Gün gün her şeyi yazacak kadar sabrım yok. Aklımda kalanları bir nefeste anlatayım. Sakız Adası adı üstünde damla sakızı ağaçlarıyla kaplı, damla sakızı üretiminin yapıldığı bir ada. Tarihi üzücü; Cenevizliler’den sonra Osmanlı’nın egemenliğine giriyor. 1822 yılındaki ayaklanmalar sırasında Osmanlı büyük bir katliam yapıyor. 1881’de de deprem felaketi yaşanıyor, evlerin çoğu yıkılıyor. Buna rağmen hâlâ kasabalar, köyler orijinalliğini koruyor. Ahh köyler çok güzel! Mesta, Pirgi, Olimpi ortaçağdan kalma... Binalar muhteşem. Çok azı otel, pansiyon. Genelinde ada halkı yaşıyor. Gündüzleri koyları dolaşıp, akşamüstleri de köyleri dolaştık. Herkese aynısını tavsiye ediyorum. Gündüz sıcağında gezilmez oralar, hem de tıs pıs olur. Akşam ışıkları yanmaya başlayınca ortam şenleniyor.
Gelmeden önce, Sakız’da bir şey yok gitmeyin diyenler oldu. İyi ki, “bakalım ne yokmuş” diye merak edip geldik. Kendi halinde, sakin, doğası doğa, koyları şahane, yemekleri lezzetli… Daha ne isteyeyim ki? Bir de şezlong parası diye tepenize dikilen kimse yok. Şezlonga istiyorsan bir kahve içmen yeterli. İstemiyorsan da sahilin her yeri senin, ser havlunu otur. Nasıl bıkmışız bizdeki yamyamlıktan, soygundan, kalabalıktan… Çocukluğumdaki Ege sahillerine gelmiş gibi hissettim kendimi. Yine bir ohh bee…
İki gece adanın Kampos veya Kambos denilen bölgesinde kaldık. Ne acayip yerdi. Cenevizlilerin inşa ettiği malikâneler ve yüksek taş duvarlar arasında dolaşıyorsunuz. Bu duvarlar bahçelerdeki narenciye ağaçlarını sert rüzgârlardan korumak içinmiş. Sert rüzgârları iki gece de gördük! Adanın hiçbir yerinde rüzgâr yoksa bile burada esiyor hatta gece uyutmuyor. Daracık sokaklardan arabayla giderken çağ karmaşası yaşıyor insan. Evet, araba kiralamak şart! Yoksa adayı gezmeye imkan yok.
Mavra Voliaaaa… Adanın en özel plajı. Siyah volkanik taşları var. Şezlong şemsiye yasak. Bence uzaylı bir plaj! Şnorkelle deniz dibini seyrederken çağın değil de bu sefer atmosferin dışına çıktım. Derin, siyah, berrak... Karşı tepeye doğru yürürseniz yanda bir plaj daha var. İki plaj arasında durup manzarayı seyredin.
Adada doksan iki plaj varmış. Tabii ki çok azını görebildik ama en güzelleriydi sanırım. Adanın genelde güneyinde dolaştık, köylerin ve sakız ağaçlarının olduğu daha turistik bölüm güneyi zaten. Kuzeye doğru ada ıssızlaşıyor ve sarplaşıyor. Turistik dediysem, ağustos ayı olmasına rağmen öff dedirten bir kalabalık isteseniz de yok. Eğlence, bar, eller havaya arıyorsanız yok.
Kuzeyde sayılabilecek Lagkada’aya gittik, siz de gidin mutlaka. Bir balıkçı köyü. Nostos’da yemek yiyin. Nasıl diyeyim, Cunda’nın en eski hallerini hatırlattı bana. Yok, daha güzel sanırım. Lagkada’da giderken, Oz Bay’e uğrayın. Adanın tek beach bar havasında mekanı olabilir. Küçük bir koy, plajda yastıklar falan… Giriş parası var mı diye korkmayın, yok! Agios Isıdoros kilisesini seyrederek yüzün.
Ada tatilinde müzeye mi gelinir deyip Sakız Müzesi’nin kıyısından dönmeyin. Modern bir binada, serin serin hem adanın hem de damla sakızının hikâyesini öğrenin.
Hafta sonu ve her gün 14:00-18:00 arası adanın merkezindeki dükkânlar kapalı. Sadece birkaç turistik dükkân açık, alış verişi son ana bırakırsanız ancak bizim gibi açık bulduklarınızdan hızlıca birkaç şey alırsınız; damla sakızlı, lokumlar, kahveler, sakızlar… Ben bergamotlu lokum aldım ama olsun. My Market adanın en büyük marketi. Market gezmeyi sevenler olarak sık sık ziyaret ettik. Şu birayı denesek mi, şu ne ki diye diye dolaşanlar kategorisindeyiz. My Market de pazar günleri kapalı. Küçük marketler de büyük su 1 avro, My Market’te 0,20 avro. Bu da bilgi olarak dursun. Adanın Fresh Chios Beer denilen yerel birası var. Uzo içmekten onu içmeyi unutuyordum. Dönmeden hemen önce içmek büyük kayıp oldu. Nefismiş.
Adanın sapa koylarından biri Agios Giannis. O koyda bir manastır, manastırın bahçesinde de bir restoran var; Aparanto Galazio. Manzara müthiş. Az bilinen bir kaçış noktası gibi… Diğer restoranlara göre azıcık pahalı ama mekân ohhh beee…
Bir lezzetli öğlen yemeği önerisi de Lithi diye bir sahilde Galera restoran. Fava, cacık, kalamar dolması, kabak dolması, 2 şişe ufak Retsina  (beyaz şarap); hesap 27 avro.
Son iki gece Agia Fotini’de tam denizin kenarında Iro Apartments’ta kaldık. Sabah yüzünü denizde yıkayacağın, karanlıkta suya girebileceğin cinsten. Ehh biz de öyle yaptık. Agia Fotini konaklamak için çok uygun bir koy. Merkeze çok uzak değil, iki restoranı, bir barı (fazla heveslenmeyin), bir küçük marketi var. Deniz çakıllı ve çok berrak.  
Adadan dönüşümüz de hızlı ve sorunsuz oldu. Zaten tekne hareket ediyor ve yarım saat sonra Çeşme’de iniyorsunuz.
Her detayı yazarsam çok ohh bee var. İlk fırsatta adaya gidip kendi ohh bee’nizi yaşamanız dileğiyle…
2 notes · View notes
geceleregel · 7 years ago
Text
Anonimden yazan bir arkadaşımızın anlattığı, yürek burkan bir anıyı paylaşıyorum sizlerle.
okuldayım. hoca gelmemiş, ders düşmüş. aylardır yanımda oturan çocukla kantine kahve içmeye iniyoruz. 3 ü bir aradaları plastik bardağa boşaltıyoruz. bildiğin öğrenci muhabbeti dönüyor. finaller geldi, şenlikler başlıyor şurda şu var.. konuşurken benden 5 yaş büyük olduğunu öğreniyorum. aylardır benden 5 yaş büyük adamla aynı sınıfta mıyım ben diyorum. şaşırıyorum. 'gazi üniversitesinden geldim ben 4 yılda sınıf geçemedim atıldım' diyor. +aa diyorum neden çok mu zordu ehehe . anlatmaya başlıyor, başlıyoruz. ders arasına yarım saat var...   ankara anadolu lisesinden mezunum ben diyor. liseden 1. değil ama dereceli mezun oldum. herkesin derece beklediği adamdım. diyor. sınava 1 ay kala 3 yıldır lisede beraber olduğum sevgilim öldü diyor. pat diye söylüyor şaşırıyorum. rahata bak. sınava girme dedi annem babam. yurtdışına git bile dediler. ama girdim ben diyor. kaç puan aldım bilmiyorum, tercihlerimi annemle babam yaptı bana gazi iibf nin yerini gösterdiler sadece.. burda tıkanıyorum ben. ters gidecek bir şeyler hissediyorum. aylarca reddettim. mayıs ta öldü betül ekim de gittim mezarının başına, ailesinin yanına. mezarına gitmek betül ün öldüğünü kabul etmekti diyor. aylar sonra ağladım ölümüne, ne kadar kaldım orda bilmiyorum. ordan bi adam oğlum diye yanıma geldi irkilip kaçtım. 5 yıl oldu daha da gitmedim ayak basmadım oraya diyor. sonrasını hatırlamıyorum pek anlatılanlardan kafamda canlanıyor; haftalarca eve uğramamaşım nerde olduğumu ben de hatırlamıyorum. arada bir iyiyim diye telefon ediyordum ama diyor. bir gün beni lise nin bahçesinde buluyorlar alıp eve getiriyorlar diyor. kendimi bir daha asla bulunmayacak bir yerlerde kaybetmiş gibi. kararsız. bu sefer aylarca evden çıkmama süresi başlıyor diyor. 70 kiloydum odama girdiğimde tam 110 la çıktım diyor. perdeler kapalı. doktorla ilaç vermiş, farkında olmadan içiyorum bir şeyler. uyumak. ama hep aynı rüyayı görmek. o kötü diyor. diye anlatıyor. sonra yurtdışına yolladılar beni. grafik tasarımı programı okumaya başladım diyor. 2 yıla yakın kaldım. 3.5 yıl oldu şey olalı.. en başında ne rahattı söylerken, şimdi yapamıyor. 'eee' diyorum dakikalardır susmuşum farkında değilim. sen hiç gözyaşı dökmeden ağlayan insan gördün mü ben gördüm. sicim gibi yaşlar iniyordu gözünden. okul hak getire. 4 yılda 4 kere gitmişliğim var diyor. benim yerime kim kayıt yeniledi bilmiyorum. tekrar sınava girdim buraya geldim işte 4 yıl sonra. şimdi bir şirketin grafik tasarım işini yapıyorum. okul parası çıkıyor. tek başıma yaşıyorum diyor. sonra duraklıyor aslında tek başıma da değilim diye mırıldanıyor. neyse bir yerden tutunmak gerekiyormuş, insanoğlu nankör azaltıp acısını yaşamaya devam ediyor işte diyor. sonra çizdiği bir resmi gösteriyor. bir kız. nasıl güzel mi diyor. 'güzel diyorum, dünyanın en güzel kızı' bazen artık yüzünü hatırlayamıyorum biliyor musun diyor. insanoğlu harbi nankör diye kendine sinirleniyor. konuşamıyorum. acının azalmış hali bu mu diyemiyorum. çıldırdım bir ara bildiğin diyor. dünyada en sevdiğin insan, en güzel yüz, beden, toprak altında çürüyor diyor. kaç kere gidip kazmak istedim diyor. tahammül edemezsin bu düşünceyle yaşanmaz diyor. yaşayamadım zaten diyor. ürperiyorum. inanamazsın. bitmeyen bir şey yok her şey azalıyor zamanla diyor. ama 70 yaşıma geldiğimde hala 17 yaşındaki bir kızın hayaliyle yaşayacağım diyor. burdan sonrası da bende flulaşıyor. gözlerimden deli gibi gözyaşı iniyor. tişörtüm ıslanmış gözyaşından. diğer arkadaşlarım geliyor. ders arası olmuş birden duyuyorum sesleri. şaşırıyorlar beni bi erkekle karşılıklı ağlarken görünce. dışarı çıkıyoruz. kısaca anlatabildiğim kadar anlatıyorum hikayeyi. biri hemen sevgilisi arıyor. diğeri çıkarıp bir sigara yakıyor. hayat devam ediyor.. inancım sorgulanabilir, ama o gece tanımadığım bir kız için dua ediyorum ben de..
11K notes · View notes
teknobist · 2 years ago
Link
0 notes
cihanakkantr · 4 years ago
Text
Bosna Hersek Gezi Rehberi
Merhaba sevgili Bosna Hersek severler. Sizlere hızlı bir Bosna Hersek tur tanıtımından bahsedeceğim. Osmanlı yadigarı şehre hoşgeldiniz.
Döviz ve İnternet
Saraybosna Uluslararası Havalianına iniş yaptınız. Havalimanı pek küçük bir yer, Sabiha Gökçen veya İstanbul havalinından geleceğiniz için pek tabi şaşırabilirsiniz. Görevlileri takip edip pasaport gişelerine hızlıca ulaşırsınız. Pasaport kontolden on metre sonra havalimanı binasından çıkacaksınız. Dediğim gibi küçük olmasına şaşırmayın. Havalimanı içinde döviz yeri göreceksiniz, 20 Eur değiştirmeniz yeterli, Başçarşı’da kalan ihtiyacı çevirirsiniz. Ayrıca havalimanında ve şehrin bir kaç yerinde Ziraat Bank ve atmleri göreceksiniz. Ordan da diğer bankalara göre daha az komisyon ile para çekebilirsiniz. Atm’lerden para çekerken makbuz istemeyiniz. Para konusu; 1 Bam = 1,95 Eur,  Bosna Parası (BAM uluslararası adı ya da KM yerel adı) olarak kısaltılır. Havalimanına geri dönelim, çıkışta bir büfe göreceksiniz. Oradan 15 Bam (Bosna Markı) değerinde Haloo isiml operatörden 10 günlük interneti olan bir simkart alabilirsiniz. BH Telecom var 20 Bam 15 günlük interneti var. Boşnakça, teşekkür ederim = Hvala
Ulaşım
Şimdi havalimanından ulaşımdan bahsedelim. Araç kiralama, havalimanı içinde bir çok firma var, dilediğinizi tercih edebilirsiniz. İkinci seçenek havalimanı taksisi, Başçarşı’ya kadar 30 Bam yazar, dikkat edin Eur değil. Taksiler biraz aksidir, dikkat edin, eğer bir başka yolcu ile ortak taksi almak isterseniz bunu taksicilerin önünde konuşmayın. Ayrıca valiz taşıma için ektra para isteyebilirler valiz başına 2 Bam. Bir diğer ulaşım yolu havalimanı içinden otobüs ile saat başı otobüs olur, Başçarşı’ya kadar gider. Ücret sabittir 5 Bam.Son bir ulaşım yolu ve en ucuzu; havalimanından 10 dk uzakta troleybüs iledir. Havalimanından çıktıktan sonra, sağa dönün, biraz yürüdükten sonra ilk sola geçin. Dümdüz gidin taki 4 şeritli caddeye ulaşıncaya kadar hemen cadde üzerinde troleybüs durağını caddenin karşı tarafında göreceksiniz, göremezseniz sorun hemen gösterirler. Şoförden bilet alıyorsunuz, 2 Bam karşılığında. Bu da sizi Başçarşı’ya kadar götürecektir. Şehir içi ulaşım için taksi, tramvay (tam bilet 1.80 Bam), otobüs (2 Bam) ve troleybüs ile sağlanır.
Konaklama
Başçarşı’da ikamet etmek en güzelidir. Ama araç kiralamayı düşünürseniz garajı olan bir yer tercih edin. Hosteller çok yaygın bütçenize göre bunu kendiniz belirlemişsinizdir. Bu konuyu geçiyoruz. 
Başçarşı’da Ne Yemeli Ne İçmeli?
Öncelikle Boşnak böreklerini denemelisiniz, kıymalı, patatesli, peynirli, ıspanaklı ve sarımsaklı çeşitleri var. En bilinen yerler Saç ve Burekcinica.Burada her birine isim vermişler. Şöyle; kıymalı (burek), patatesli (krompiritsa), peynirli (sirnitsa), ıspanaklı (zelenitsa), sarımsaklı (bijeli luk) öğrenirseniz kolayınızadır. Boşnak köfttesi, Cevabcinica (Çevapi), denemeliniz, yarım porsiyon 5 adet 4 Bam fiyatı vardır. Başçarşı’da en meşhur yerler, Ferhadovic, Hodzic, Zeljo. Yemek kültürleri bize yakın olduğu için ayrıca belirtmek gereken bir şey yok. Biraz da kafelerden bahsetmet gerek. Önceki blog yazımda bahsetmiştim linke tıklayıp ayrıntılı haline ulaşabilirsiniz. Kısaca bahsetmek gerekirse, Sebil kenarınnnda mutlaka bir kahve içmelisiniz. Bir sonraki tercihiniz ara sokaklardan bir kafe seçebilirsiniz. Son tavsiyem Moriçhan’daki Divan Cafe. Nargile için, Dibek, Libris ve Mevlana kafelerini diyebilirim hepsi Başçarşı’da. Barlar için de Europe Hotel���in olduğu cadde komple barlardan oluşuyor, buraya da barlar sokağı deniliyor zaten, Tesla barı deneyebilirsiniz. Ayrıca başka yakın bir yerde de Barhana var. Yeme içme için bu kadar yeterli. 
Başçarşı’da Nereleri Görmek Gezmek Gerekir?
En başta elbette Sebil ve meydan. Bakırcılar sokağı sebilin aşağısında, Hüsrev Beg Camii, Hüsrev Beg Medrese ve Müzesi, Bezistan, Ferhadiye caddesinde devam edin. Katedral, Vjecna Vatra (Sonsuz Ateş), Latin Köprüsü, At Mejdan, İnat Kuca, Vjecnica (Ulusal Kütüphane), Alija İzetbegoviç istirahatgahı ve Kovaçi Şehitliği, Zuta Tabija (Sarı Tabya) buradan ço güzel şehir manzarası göreceksiniz. 
Saraybosna’da Neler Yapılmalı?
Başçarşı (Old Town) gezilmeli yukarıda anlattık, Teleferik ile Trebeviç dağına çıkabilirsiniz. Çok güzel bir manzarası var. Vjecnica Binasından karşıya Milyatska nehrini geçip dümdüz yürürseniz ulaşırsınız. Kişi başı gidiş dönüş 20 Bam. bir başka yer Umut Tüneli, Ilidza tarafında havalimanı arkalarında Butmir bölgesinde yer alır, burada savaş zamanında Saraybosna Kuşatmasında umut olan tunelin başlangıç bölümü ziyarete açık. giriş 10 Bam. Ama önce video sunumu izleyin sonra tünele geçin. Başka gezilmesi gereken bir yer, Vrelo Bosne (Bosna Pınarı) burada Bosna Nehrinin kollarından birinin kaynağını göreceksiniz. Milli park gibi bir yer. Ilidza’dan yürüyerek veya fayton ile gidilir elbette aracınız varsa gidebilirsiniz. Trebeviç dağına araçla çıkabilirsiniz, yol üstünde SunnyLand eğlence ve kafe restoran yerini greceksiniz. Başçarşı tarafında Bijeli Tabija (Beyaz Tabya) Kalesi var. Bütün şehir buradan görünür. Buradan devam ederseniz, Vidikovac Tepesi var. Manzara eşliğinde kahve içebilirsiniz.  Kozja Cuprija ( Keçi Köprüsü) eskiden İstanbul’a giderken bu köprüden geçilirmiş. Ilidza tarafınfa Rimski Most (Roma Köprüsü) var, Romalıların yaptığı en eski 4 köprüden bir tanesidir. Müzeyi gezebilirsiniz, en büyük avm olan SCC’ye gidebilirsiniz. Saraybosna için özel gezilecek başka bir yer yok. Son olarak dilerseniz Başçarşı manzarası eşliğinde Gönül Kahvesinde bir kahve içebilirsiniz. Burada Saraybosna’yı noktalıyoruz. 
Mostar Gezisi
Sırada Mostar turumuz var. İkiye ayırıyoruz, Bir, tren ile gitmek isteyenler, Terminalden bilet alıp gidilebilir, bilet kişi başı 15 Bam civarı, güzel bir nostalji olabilir. Henüz denemedim. İki Mostar’a araç ile gidilecekse.  Mostar’a giderken, Konjic şehrinde mola vermelisiniz. Tarihi köprüde yürüyüş yapılabilir. Hemen tepeden fotoğraf çekebilirsiniz.Köprüyü gören bir kafede kahve içebilirsiniz. Artık bundan sonra Mostar’a kadar size Neretva Nehri elik edecek. Sonraki durak Raj u Raju olsun. Çok güzel bir yer. Konjic’ten 10 km sonra Celebic’te bir yer. Hoş bir yer eski köy gibi ama rengarenk. Sonraki durak; Jablanica şehri. İkinci dünya savaşı sırasında patlatılan tren köprüsünü ve bir tren lokomotifi göreceksiniz. Ardından, direkt Mostar şehri ama Mostar’a girmeden önce Blagay Tekkesine gidiniz, burada çok vakit kaybetmeden Pocitelj’e gidiniz. Burası en eski Türk köyüdür. Eğer Mostar turuna erken başlarsanız, Poçitel’den sonra ülkenin en büyük şelalerinden biri olan Kravica (Kravitsa)’ye de gidebilirsiniz.   Sonrasında Mostar şehir merkezi ve Mostar köprüsünü ziyaret edin. Ama akşama kalmayın manzara gündüz daha iyidir. Burada mutlaka nehir kenarına ininiz, köprünün manzarası burdan da görülmelidir. En son dönüşte Saraybosna’ya doğru gelirken. Zdrava Vode restoranda kuzu çevirmeyi denemelisiniz.     
Travnik ve Jajce Turu
Sizlere vezirler şehri Travnik’i anlatmadan olmaz. Osmanlı Devleti döneminde bir dönem Bosna vilayet merkezi olmuş bir şehirdir. Osmanlı’ya bir çok vezir yetiştirdiği için de Vezirler Şehri ünvanını almıştır. Saraybosna’dan 60 km uzaklıktadır. Yol üstünde uğranacak turistik bir bölge yoktur. Travnik’e girişte bir sağda Plava Vode (Mavi Su) nehrini göreceksiniz ilk durak burasıdır. Daha sonra Travnik kalesini gezmeli, giriş bileti 3-4 Bam. Kaleyi gezerken sağdan başlayıp sola doğru merdivenden çıkarsanız tek turda bitmiş olur. Kulelerin birinde bir müze ve sergi salonu da var. Kalenin köprü girşinden önce solda bir kafe var. orada kahve içebilirsiniz. Kaleden sonra şehir merkezini gezmeniz gerekir. Hari Restoranda bir cevapi denemelisiniz. Travnik’ten sonra eğer dilerseniz Jajce (Yaytse) şehrine gidebilirsiniz, Travnikten sonra 90  km uzaklıktadır. Jajce şehrinde ülkenin en büyük şelalelerinden bir tanesi mevcut. Burası tarihi bir şehir, Şehrin ortasında bir kale var. Bu şehirde gezilmesi gereken ikinci bir yer ise Su Değirmenleri (Pliva Vode) eskiden buğday öğütmek ve un yapmak için kullanılan bir çok değirmen yapılmış ve günümüze kadar ulaşmış. 
Sıradaki Şehrimiz Vişegrad
Sokullu Mehmed Paşa’nın şehridir. Mimar Sinan’ yaptırdığı köprü ile meşhur birr şehir. Drina Nehri üzerine kurulu köprü günümüzde hala ayaktadır. Araç kullanımına yasaktır. Vişegrad şehri Saraybosna’dan araç ile 3 saat uzaklıktadır.
Son Olarak
Sevgili takipçiler, burada sizlere hızlı bir Bosna Hersek turundan bahsetmiş oldum. Bunu 3 veya 5 günlük bir gezide uygulayabilirsiniz. Aşağıya diğer gezilebilir yerleri de eklemek istiyorum. Olur da uzun bir gezi düşünen varsa yardımcı olabilir. 
Foça Şehri vardır, burada ünlü bir Osmanlı eseri olan Alaca Camii vardır. Gorazde (Gorajde) şehri, Foça’dan biraz ileride Drina Nehri’nin iki yakasına kurulu bir şehir. Burada yeni dönemde yapılmış Kayseri Camii vardır. Ben ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Başka bir şehir Mostar’dan sonra Trebinye, burası tarihi ve doğal tabiatlar içindeki bir yer. Bosna Hersek’in tek kıyı şehri Adriyatik kenarında olan Neum şehri, yaz tatillerinin adresidir. Yine Mostar yakınlarında tarihi Hristiyan köyü Medjugorje vardır. Biraz Saraybosna taraflarına gelelim. Visoko şehri var, burada piramitler var. Ama üzeri toprak ve yeşillikle kaplanmış. Bosna Hersek Piramitleri. Saraybosna’dan 40 km uzaklıkta Bijambare mağarası var. Zvornik şehri, Sırbistan kara sınır kapısında, Tuzla şehri burası sanayinin kalbi olarak tarif ediliyor. Maglaj şehri, Osmanlı döneminde yapılan Kursumlija (Kurşunlu) Camii var, ayrıca çok eski bir kalesi var. Maglay ortasından nehir geçen bir şehir. Teşanj şehri ve kalesi, Doboj şehri ve kalesi, Vranduk kalesi, Zenica şehri, Sedrenik Kalesi. Bir başka şehir Banja Luka, burası özerk Sırp bölgesinin başkenti konumunda, Bosna Hersek’in büyük şehirlerinden biridir. Son olarak Bihac şehrinden bahsetmek istiyorum. Arap turistlerin gözde mekanlarının başında geliyor. Burası Saraybosna’ya en uzak şehirlerden birisidir. 300 km uzaklıktadır. Bihac ve çevresi doğal güzelliği zengin olan bir şehir. Çok büyük bir nehir ve şelaleye sahip, Rafting etkinlikleri de yapılır. 
Bir blog yazısının daha sonuna geldik. Sağlıkla kalın. 
Bütün sosyal mecralardan, Instagram, Twitter, Facebook saylarında;  @cihanakkantr​ olarak takip edebilirsiniz. 
Cihan Akkan, 3 Mayıs 2021, Saraybosna.
1 note · View note
finanshaberim · 4 years ago
Text
FOREX Piyasası Hakkında Tecrübeler
FinansHaberim.com https://www.finanshaberim.com/forex-piyasasi-hakkinda-tecrubeler/
FOREX Piyasası Hakkında Tecrübeler
Tumblr media
Bugün size herkesin adını sık sık duyduğu ve benim de birçok tecrübe ile bilgi edindiğim bir yatırım sistemi olan Forexten bahsedeceğim. Ben bu yazıda tecrübelerimden yola çıkarak sistemin nasıl bir şey olduğunu, kimin başarıp kimin başaramayacağını, nasıl hareket edilip nasıl hareket edilmeyeceğini belli kıstaslar ile yazacağım.
Forex kelimesi, İngilizce FOReign ve EXchange kelimelerinin kısaltmasıdır. Tam Türkçe çevirisi “döviz takası”, “döviz alım-satımı”anlamına gelmektedir. Forex sanal alemde 5 gün 24 saat esasına göre çalışan kaldıraçlı ve anlık bir al-sat sistemidir. A-Buradan Ne Alıp Ne Satabiliriz 1-Buradan yabancı ülke parası alıp satabilirsiniz. Bu da isteğinize ve bakiyenize göre kaldıraçlı ve kaldıraçsız işlemler yapabileceğiniz bir sistemler silsilesidir. 2-Parite alıp satabilirsiniz Parite: Bir ülke para biriminin başka bir ülke para birimine oranıdır. Mesela EURTRY, EURO / Türk Lirası yani 1 doların kaç lira yaptığını ifade eder 3-Emtia alıp satabilirsiniz Emtia: Ticarete konu olan herşeydir diyebiliriz. Altın, petrolün her çeşidi, gümüş ve bakır gibi değerli metaller, kahve, buğday, pamuk ve mısır gibi standart değeri olan gıda ürünlerinin hepsidir.
Genel olarak dünyada belli bir standardı olan her türlü ticari maldır. Bu kadar teknik terimden sonra size halk diliyle tecrübelerimi yazacağım. Ben ilk forex hayatıma biraz bilgi ve 300 dolar ile başladım. Sadece USDTRY ile al-sat yapıyordum. Tabi ürkek ve sağlamcı olmaya çalışıyordum. Küçük para ile doğal olarak küçük riskler alınır. Küçük riskler de yine doğal olarak beraberinde küçük kazanç ve kayıpları getiriyor forex piyasasında. Kaldıracı biraz yükseltince, baktım ki küçük miktarlar ile büyük kazançlar elde ediliyormuş bu mecrada.
Her ticarette olduğu gibi hemen zengin olma hırsı, risk alma konusunda da en büyük tetikleyici oldu. Kaldıracı yükselttikten sonra 300 dolarım anlık bir dolar değişimi ile sıfırlandı. Tabi artık bulaşmış idim. Kaybettiğimi kazanmalı idim. Hemen yeni bir 400 dolar daha. Tabi biraz tecrübeli de olmuştum. Nerede hata yaptığımı ve neyi nasıl yaptığımı artık biliyordum. Her para yatırdığımda aynı hataya düşmeyeceğim diyordum. Ama yine aynı hırs ile o 400 dolar da sıfırlandı. 500, 600 ve 700 dolar derken tam bir forex delisi olmuştum. 3 yıl boyunca bir kazanıyor, üç kaybediyor idim. Tabi bu üç yıl içinde al-sat portföyümü zenginleştirmiş idim.
Artık DAX alıp satıyor idim. NASDAQ alıp satıyor idim. Altın, petrol alıp satıyor idim. Ama hiç istediğimi alamıyor idim. Bu kadar tecrübeden sonra benim forexten öğrendiklerim ; a) Kaybettiğiniz zaman üzülmeyeceğiniz paranızı bu işe yatırın b) Sabırlı ve kanaatkar olun c) Hırsınızı dizginleyin d) Kısa vadeli işlem yapmayın e) Yatırım tavsiyelerine kulak asmayın f) Sınırsız bir internet paketiniz olsun e) Şarjınız 5 gün 24 saat ful olsun Sözün özü; Kumarı her zaman oynatan kazanır.
0 notes
kfevcimik · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Vedat Muriqi'nin 3 Ağustos 2016 da vermiş olduğu röportaj. İşte Vedat Muriqi'nin sözleri: '‘Babam sahada öldü.'' “Kosova'da başladım futbola. Benim en büyük sıkıntım babamın ölmesiydi. 7 yaşındaydım. Babamda futbolcuydu. Futbol oynarken hocası kampa almamış. Ona kızmış ve hentbol oynamaya başlamış. Ülkenin en iyilerinden biri olmuş. Sonra futbola döndü ve saha içerisinde kalp krizi geçirip vefat etti. Annemin telkiniyle futbola başladım. Çünkü babam futbolcu olmamı çok istiyordu. Savaş dönemi çok zordu. Bu yüzden 2 yıl Kosova'dan kaçıp Arnavutluk'ta yaşadık. Evlere baskına geliyordu Sırplar. Çoluk çocuk dinlemeden öldürüyorlar, erkekleri alıp işkence yapıyorlardı. Bizim eve de geldiler. Ama Allah'ın sevdiği kullarıymışız. Para ve değerli eşyaları aldılar. Bize, ‘'2 saate kadar kaçın yoksa burayı bombalayacağız'' dediler. 6 yaşındaydım ama dün gibi hatırlıyorum. 2 gün bodruma saklanmıştık, bulmuşlardı bizi. Sonra kaçtık.” ‘3 öğün soğan ekmek' “Arnavutluk'ta bir eve sığındık. 50 kişiydik sülalece. NATO 50 kişiye günlük yalnızca 2 litre süt veriyordu. Bununla yetinmek zorundaydık. Sabah, öğlen, akşam soğan ekmek yerdik. Annem ağlardı hep. Amcalarımız kahve içerken şeker atmazlardı, bize getirirlerdi, onunla mutlu olurduk. Savaşın ardından babam rahmetli oldu. Stoper oynarmış o... Top elimden düşmedi hep bu yüzden. Futbolcu olmak istiyordum. Amcalarım karşı çıktı, bir tek en küçük olan çok destek verdi. Hatta karşı çıkanlarla Bahtiyar amcamın arası limoni oldu bu yüzden, küstüler. Ben de, ‘Tamam bırakayım o zaman' dedim. Ama devam ettirdiler. O zamanlar da boy avantajım vardı. Yaşıtlarımdan büyüktüm hep. Bu sayede 15 yaşında A Takıma çıktım.” 'Koyun gibi bekliyordum' “Arnavutluk'a transfer oldum sonra. Maddi olarak bir şey kazanamıyorduk. Menajer Rahman abi vardı o aradı sonra, ‘Türkiye'ye denemeye gideceksin' dedi. Eskişehir'e kampa denemeye götürdü beni devre arası. Ertuğrul Sağlam'dı hoca. Ama giremedik takıma. İş başvurusu yaparsın ya hani, ‘Seni arayacağız' derler. Öyle oldu, döndüm. Hiç umudum yoktu. 4 ay oynadım. Yine aradılar. Bu sefer sezon başı kampına çağırdılar. Bir gittim, 40-45 kişi var. Her gün Ertuğrul hoca birini eliyor. Ne zaman gönderecekler diye bekliyordum koyun gibi. Bir gün idmanda gördüğüm adamı ertesi gün göremiyordum. İdman kötü geçtiyse o gün bitmiyordu korkudan. Avusturya kampı listesinde ben de vardım. Sevinçten havalara uçtum. Çünkü bu çok büyük bir şey benim için. Gittik oraya kampa.” Kaliteli Futbol Eğitimi '5 bin Dolar'ı duyunca havalara uçtum' “Yemekte biri sırtıma dokundu, bir baktım Necati Ateş. ‘Naber kardeşim' dedi... Rüya gibi. TV'den izlediğim futbolcuların arasındayım. Kosova'da anlattığımda, ‘Ne diyor bu' diye yüzüme bakıyorlardı. Kampta bir hazırlık maçında oynadım İtalyanlar'a karşı. Adamlar 5'li defans oynuyor hiçbir şey yapamadım. Sonra Ertuğrul hoca kiralık gitmemi istedi. Takım bulamasam altyapıya gidecektim. Giresun çıktı. Menajer aradı, ‘para falan konuşalım' dedi. ‘Abi ne parası atalım hemen imzayı' dedim. Gittik Giresun'a, Başkan anlatıyor bir şeyler ama ben içimden, ‘Bırak başkan ne anlatıyorsun getir sözleşmeyi imzalayalım' diyorum. ‘5 bin Dolar aylık vereceğiz' dediler. İnanılmaz para benim için, böyle bir şey yok. Kadroya bile giremiyordum neredeyse lig başladığında. Jones'in ayağı kırıldı. 'Çaycı muamelesi görüyordum ki...' 9. hafta Antalya ile maç var içeride. Amcamlar geldiler. Passolig ayarlayamıyoruz yabancılar diye. Dedim ki, ‘Oynama ihtimalim yok boş verin siz gelmeyin'. Bir türlü girdiler onlar sahaya. Kariyerimin dönüm noktası o maç. 1-0 yeniliyoruz. Hoca 81'de beni aldı oyuna uzatmada göğsümle gol attım. Nereye koşacağımı şaşırdım. Çünkü o zamana kadar bildiğin çaycı muamelemesi görüyordum. 3 gün sonra da Konya'ya kupa maçında 1 gol, 1 asist yaptım, Allah yürü ya kulum dedi. Geçen sezon başı, ‘Başkan bizim forvetimiz Vedat' dedi. Erkan hoca da destek verdi. Ona çok şey borçluyum. Erkan Sözeri bana çok şey kattı. 17 gol attım. Hiç kolay olmadı. Devre arası Konya çok istedi. Başkana, ‘Sen Giresun'un çıkarı neyse onu yap' dedim. Sezon sonunu bekledim. Gençlerbirliği transferimde herkesin istediği oldu. Kulübüme para kazandırdım.” '10 katını verdiler' “Uğur Tütüneker Wil'e çok istedi beni. 21 yaşında paraya gitmek istemedim. Gençler'in 10 katını önerdiler ama Süper Lig'de devam etmemin doğru olduğuna karar verdim. Sonra başkanlar anlaşmış Gençlerbirliği ile. Menajerim Haluk Canatar aradı, ‘biletini al gel' dedi. Yola çıkmadan önce biri aradı. Arnavutça, ‘Nasılsın' dedi. Sabah 8.30. Uykudan uyanmışım. Tanımıyorum ki, ‘kim bu' diyorum. ‘Kimsin sen ya' dedim. ‘İlhan Cavcav ben' dedi. Allah dedim fırladım yataktan. ‘Hayırlı olsun' dedik birbirimize. Play-Station'da kendimi Türk takımlarına pazarlardım hep. Şimdi Süper Lig'de oynayacağım. Bu benim için inanılmaz. Abdullah Avcı'nın bir sözü var; ‘Futbolcu oynamıyor diye trip yapamaz. İdman yapmak için para alıyorsun.' Ben de sadece bunu düşünüyorum. En iyi şekilde çalışacağım. Hocam ne zaman görev verirse hazır olacağım.” 'Üzülmez bir melek' “İbrahim hoca kanatsız bir melek. Çok iyi çalıştırıyor. Bu kadar mı bir insan futbolcunun halinden anlar. Anlatsam inanılmaz. Bütün ekip öyle. Hoca ortamını anlatmışlardı ama inanmamıştım. Bu camiada çok daha başarılı olacaktır İbrahim hoca. Bana olan güvenini inşallah boşa çıkarmam. Alnımın akıyla çalışacağım ve kendimi Süper Lig'de ispat edeceğim.
0 notes
melhane · 7 years ago
Text
Bi’ İçim Bozcaada
Merhabaa;
Şimdi sizlere yapımı kolay, 1 gece 2 günlük Bozcaada tarifi vereceğim. Öncelikli olarak gereken malzemelerimiz;
·         Minimum 350 tl/kişi
·         1 adet ulaşım aracı
·         1 adet fotoğraf çekebilen herhangi bir makine
·         1 adet Mayıs ya da Eylül ayı
·         Koocaman aç bir mide (Kabak çiçeği dolmalarını mideye indirirken bana teşekkür edebilirsiniz.)
·         1 adet keyifli, az konuşan bir partner (foto 1 örneğindeki gibi de olabilir.^^) (mecburi değil)
·         Meraklı, güler yüzlü (burası çok önemli!) bir karakter
·         1 adet sırt çantası/valiz ya da bakkal poşeti
Tumblr media
// Foto 1
 Malzemeleriniz tamamsa size Bozcaada ile ilgili görülmesi ve yapılması gereken bilgileri vereyim. Daha da önemlisi adanın güzelliklerini anlatmaya başlayayım da hangi güzelliğinden başlayayım: Kalbi tertemiz insanlarından mı, seni kendine aşık eden ufacık merkezinden mi, yoksa harika günbatımları yaşayabileceğin koylarından mı? En iyisi ben size kendi hikayemi anlatayım, araya da ufak notlar sıkıştırayım. Uzatmadan başlıyoruum.
Tumblr media
// Şuraya Bi’ Adacık Çizelim
Mayıs ayının, bir Pazar gecesi son vapur ile adaya varıyorum. Ne bir otele rezervasyon yaptırmışım, ne de bir kamp alanı ayarlamışım. Dedim ki ne olacak, zaten sezon açılmadı, uygun bir yer muhakkak bulurum. En kötü bir gece arabada yatarım. Daha önce gelen kişilerden aldığım tavsiyelerle ilk iş bir pansiyona gidiyorum. Kapıda beni gencecik bir kız karşılıyor. Pansiyonu yeni devralmışlar. Sezon açılmadığından dolayı, hala hazırlık aşamasında olduğunu, kahvaltı veremeyeceğini ancak tek bir odasında beni ağırlayabileceğini söylüyor. Hemen atlıyorum sıkıntı yok diye. Fiyatı soruyorum; 200 tl diyor. En başta kalacağım iki gece için olduğunu düşünüyorum, tamam diyorum. Neyse ki eşyalarımı almadan teyit amacıyla; “iki gecelik fiyat değil mi?” sorusunu sormayı akıl ediyorum ve tahmin edebileceğiniz üzere aldığım cevap beni şok ediyor: Yok gecelik😊 O anda dobra karakterim bir anda devreye giriyor: “Yuh, adanın pahalı olduğunu duydum ama sezon dışında kahvaltı bile yokken bu ne?” diye duygularımı fazlasıyla belli ediyorum. Niyetimin kötü olmadığını anladıklarından beni başka yerlere yönlendiriyorlar ama nafile.. Hepsi aynı şeyi söylüyor. Aracım olmasa kalacağım tabi ki, ancak sezon dışında yapılanın hoş bir şey olmadığını düşünüyor, kamp alanlarına gitmek üzere adanın dışına doğru yola çıkıyorum. O sırada adanın Türk mahallesine girmişken, bir otelin karşısında duran tatlış bir amcaya otelde görevli olup olmadığını soruyor, müsait oda aradığımı söylüyorum. Yaşlı amca dediğim, benim ak sakallı dedem, öyle söyleyeyim. “Var tabi odamız kızım” diyor, ancak ben durmuyorum, bir kez ağzım yanmış ya; “ama ben ucuz oda istiyorum, köpeğim de benimle kalmalı bir de kredi kartı ile ödeyebilir miyim? diye tatlış tatlış sorup ak sakallı dedemin sabır sınırlarını zorladıktan sonra, otele kabul ediliyorum. Bozcaada potansiyelini öğrendikten ve ak sakallı dedem beni normalin %60ı uygun bir fiyatla otele kabul ettikten sonra, bir İstanbul genci olarak, “Niye bu adam beni kabul etti ki? İçerisi pavyon çıkmasın?!” endişesine kapılıyorum. Tamam tamam şaka. Bu endişe yarım dakika sürüyor, zaten 5 dk sonra otelin içine girer girmez fazlasıyla rahatlıyorum. Ak sakallı dedem, o saatte yalnız kalmayayım, başıma bir iş gelir diye, önceden şaraphane olan, holünde sanat galerisi bulunduran ve düzenli olarak sergiler düzenlenen bu 4 yıldızlı otele, oldukça uygun bir fiyatla kabul etmiş. Hemen eşyalarımı bırakıyorum. Caz’ı da yürütüp yatırdıktan sonra, çocuğunu uyutup, hızla kaçamağa çıkan ebeveynler gibi kendimi dışarı atıyorum. Yeni açılan bir pizzacıda, bir kadeh şarabım ve pizzamla gecenin keyfine varıyorum.
Yalnız seyahat etmenin en güzel yanı bu olsa gerek, her an yeni insanlarla tanışıp, sohbet edebiliyor, farklı hikayeler dinleyebiliyor ya da bulunduğun yerle ilgili lokal ağızlardan güzel bilgiler edinebiliyorsun. Tek başına olduğun için de buna tek olmadığın zamanlardan daha çok ihtiyaç duyuyorsun. Yine bu şekilde; oturduğum pizzacıda garsonlarla sohbet etmeye başlıyorum. Adayı soruyorum, neler yapmam gerektiğini, gizli köşelerini… O geceyi de güzel insanlarla, güzel sohbetlerle bitiriyorum.
Adadaki ilk günüme; sabah 8 yürüyüşüyle başlıyorum. Caz sayesinde, adanın gerçek sahipleri köpek ve kediler ile samimi oluyoruz. Hepsi birbirinden tatlı ve saldırgan değil. Mekanlarını korumak isteyen yiğitler de var ama bir iki havdan sonra bizi oldukça güzel karşılıyorlar.^^ Caz bu sohbetlere, muhabbetlere dalmışken ben de onları izliyor, bir yandan adanın merkezini keşfediyorum. Öte yandan da dükkanlarını yeni yeni açmaya başlamış ada halkıyla sohbet ediyorum. Otele bir geliyoruz ki, kahvaltı saatini kaçırmışım. Amacım hiç çaktırmadan, biraz dinlenip yeniden adada gezmeye çıkmak… Ne mümküün! O anda ak sakallı dedeme rastlıyorum: “Neredesin kızım seen? Hadi kahvaltıya!” diye beni çağırıyor. Bir gidiyorum ki, ak sakallı dededen bile samimi, tatlı insanlarla karşılaşıyorum. Aşçısı bana yeniden yumurta yapıyor, harika bir kahvaltı tabağı getiriyor, kahvemi nasıl içeceğimi soruyor... Kahvaltı ederken bir yandan bu güzel insanlarla sohbet ediyor, adayı adalıların dilinden dinliyorum.
Ada halkının da en büyük derdi popülarite... Son yıllarda Bozcaada da sözünden çok bahsedilen tatil bölgesi olarak ünlendi malum. Burası yaz sezonu dışında özel tatil dönemlerinde de fazlasıyla turist çekiyor. “Son yıllarda artan turist sayısıyla beraber it kopuk da çoğaldı, suç oranları arttı.” diyor ada halkı... Az biraz parası olan kendini adaya atıyor, seçenek az olunca da esnaf fiyatları uçurdukça uçuruyor. Bu yüzden son yıllarda lokal esnaflar dışında, kar etmek amacıyla adaya gelen bir çok işletmeci de mevcut… Bu yüzden adalılar da en güzel ada dönemi için mayıs ve ekim ayını öneriyorlar: Az ve öz insan.
Gelelim gezi planlarına; 2 günlük tatilinizde, en verimli şekilde adayı gezmek için, ilk durak adanın merkezi olmalı. Merkezde iki mahalle mevcut: Rum ve Türk Mahalleleri. Bu iki mahalleyi adanın ana caddesi ayırıyor. Yani gemiden indikten sonra sol taraf Türk, sağ taraf Rum mahallesi oluyor. Maalesef ve tahmin edilebileceği üzere Türk Mahallesi bakımsız ve “tehlikeli” olarak görülüyor. İçine girdiğinizde de anlıyorsunuz. Yine de bana göre, söylenenden daha bakımlı ve gelişmekte. Tüm merkezi yürüyerek gezebilirsiniz ve tüm sokaklara girip çıksanız bile maksimum bir gününüzü alacaktır. İlk olarak Rum Mahallesinden gezmeye başlayıp, Türk mahallesine geçmeden, aradaki Çınaraltı Cafe’de bir sakızlı kahve ve muhallebi molası verebilirsiniz.
Tumblr media
Türk Mahallesi’ne Ada Cafe’nin yanındaki Çınar Çeşme sokaktan giriş yapmanızı öneririm. Mahallenin en güzel sokaklarından biri ve sizi doğruca mahallenin iç kısımlarına doğru bağlıyor. Sokağın sonunda Bozcaada Kitapçısı yer alıyor. Adadaki tek kitapçı ve sahaf. Kitap severlerin muhakkak uğraması gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Burası maalesef gezilecek yerler listelerinde bulamadığım ve ada halkından öğrendiğim yerlerden biri.
Tumblr media
Kitapçıyı geçince yol sizi otomatik olarak sağa doğru yönlendirecek. O yolu takip ederseniz, az pansiyonun bulunduğu daha çok yerleşime ayrılan bölgeye gelmiş olursunuz.
Bence adadaki her sokak gezmeye görmeye değer. O yüzden; koylara gitmek için acele etmeyin  ve merkezin tadını çıkarın…
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Adada bir kitapçı olduğu gibi bir de sanatçı var ki, her sokakta imzasını bulmak mümkün: Cemil Onay. Adanın her taşına işlemiş sanki, kendi çizgisini o kadar güzel yakalamış ki, Picasso gibi gördüğünüz her yerde tanıyabiliyorsunuz. Bozcaada’yı Bozcaada yapmış, renklendirmiş, güzelleştirmiş…
Tumblr media Tumblr media
Güne erken başlarsanız; gün batımı için Batı Burnu’na (Rüzgar Gülleri) yetişebilir ve manzaranın tadına varabilirsiniz. Bunun için gün içinde, Rum Mahallesinde bulunan Talay Şarapçılık’a bir ziyaret yapmanızı öneririm. Günbatımını daha keyifli ve lezzetli bir hale getirmek için ideal!
Şarapçılıktan bahsetmişken. Adanın 3 adet ünlü markası var; Corvus, Talay ve Çamlıbağ. Hepsi de birbirinden güzel. Ben en çok Talay’ın şaraplarını sevdim. Bolca da depoladım.^^
İlk gecenin açılışını rüzgar güllerinin orada yapsanız da yapmasanız da Kapı14 adlı meyhanede günü bitirmenizi öneririm. Beni ak sakallı dedem yönlendirdi buraya, iyi ki de yönlendirmiş. Daha sezon açılmamış olmasına rağmen, taptaze mezeleri, yemekleri ve güler yüzlü çalışanlarıyla beni tavladı. Dekorasyonu tamamen sahibine ait, bir çok süs el emeği, bebek gibi bakıyor buraya. Çok keyifli ve samimi bir ortam…
Daha meyhaneye gelir gelmez beni Alper Abi karşılıyor. Su Otel’in sahibi. Kapı14’ün hem komşusu, hem de dostu… Hoşsohbetliliği ve babacanlığıyla hemen başlıyoruz sohbet etmeye. O da İstanbul’dan gelmiş. Ada’dan giriyoruz, İstanbul’dan çıkıyoruz. Masama neşe katıyor.
İkinci ve son gününüzde; geceden kalmadıysanız eğer erkenden kalkıp, Tuzburnu Feneri’ne gitmenizi ve gündoğumunu izlemenizi öneririm. Zira renkler… Anlatılmaz, yaşanır… Bu ziyareti direk olarak geceyi sonlandırma amacıyla yapıp sonrasında otelinizi de dönebilirsiniz tabi.^^ Neyse uyandıktan sonra adanın koylarını dolaşmanızı öneririm. Araçsız geldiyseniz, motor kiralayıp gezebilirsiniz. Merkezin birçok noktasında kiralık araç noktaları yer almakta. Bahsettiğim mevsimlerde koylar daha beach’lere dönüştürülmemiş ve doğal güzellikleriyle karşılıyor sizi… Tek problem denize girmek için fazla soğuk. Yine de bol bol foto çekip, az da olsa güneşlenebilirsiniz.
Tumblr media
// Beylik Koyu
Tumblr media
Gezilmesi gereken koyları da Akvaryum (adı üstünde, kesinlikle denizine girilmeli), Ayana, Beylik, Tuzburnu ve Çayır olarak yazdıktan sonra; sizi güzel adadan karelerle baş başa bırakıyorum. Umarım siz de benim gibi etkilenir ve yeniden gitmek için sabırsızlanırsınız. <3
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
// Kaleden 
Tumblr media Tumblr media
// Çiçekler <3
Tumblr media
// Adanın Rüzgarı
Tumblr media
// İç Isıtan Renkler 
Tumblr media
// Kale İçi
27 notes · View notes
tres2b · 8 years ago
Note
Uyuyamadım 4 kahve içtim uyurdum normalde ama birilerine yazasım geldi ama yazmak için birisini de bulamadım neyse şimdi sahile de inemem beklemek lazım onun içinde en az 4 saat
Bizde ne yapalım bardan çıktık dedik bi yemek yiyelim bi' iki tur atalım evlere dağılalım aykutla beşiktaştan çıktık taksim tarlabaşı, dedik biz burda götü vermeyelim tahmin edebiliyosundur taksim sokaklarındaki atmosferi, dedik en iyisi ortaköy bastık ortaköye aykut dedi köprüye çıkalım iyi dedim ortaköyden köprüye çıkmaya çalıştım ulusa çıktık, hayaller kadıköy idi yanlış girmişim.. ulus levent, leventten gültepeye dedik biz burda bi dürüm gömeriz, zorlu holding karşısı yıllardır bi adam var neyse gültepeden urfaya urfadan adanaya.. dürüm bana bakıyor ben dürüme, aykut ben aç değilim dedi, ben de aç değilim dedim.. elimizdeki dürümler bize bakıyor, ben saate, aykut bana.. şimdi eve gidiyorum saat 04:37 olmuş.. bunları yazarken köşebaşındaki gençler abi nereye gidiyon dedi, 5 lira versek ikimizi çeliktepeye atar mısın??.. dedim ne parası para almam, motora da üç kişi binilmez dedim. 2 dk sonra gözlüklü olan geldi yanıma abi git gel yapsan kaç para istersin dedi, dedim ne parası amk para istemez. Sonra seni nerden tanıyorum abi dedi, kafamda kask var tabi.. halbuki liseden sınıf arkadaşım çıktı.. o zamanlar ulan bu yaşta nasıl bu kadar sakal çıkıyor amkü" diyordum çocuğa şimdi abi abi diyor ehehe.. ama bu çocuk çaktırmaz, bu çocuk kaçar, bu çocuk gecenin bu saati uğraşamazz, bu çocuk çılgın, bu çocuk yemez, bu çocuk uyuyacak
207 notes · View notes
yeterinceiyilesmistim · 6 years ago
Text
Şahsiyet
youtube
Diziyi izleyeli çok oldu, muhtemelen izlemeyen kimse de kalmamıştır ama burada olmazsa olmazdı. Dizinin ne kadar muhteşem olduğu kısmını geçiyor, bana düşündürüp hissettirdiklerine geliyorum. O kısımda da ekşi sözlük yazarı isolde imdadıma yetişiyor ve benim yerime müthiş bir yazı yazıyor. https://eksisozluk.com/entry/63625355 
Ne alaka şimdi demeyin, izledikten sonra okuyup ne kadar da aynı şeyi anlattıklarını mutlaka görün derim.
baştan belirtme gereği duyuyorum, uzun ve benim için yazması hayli zor bir yazı olacak. müge anlı'yla her fikrim uyuşmuyor, her yaptığını her sözünü onaylamıyorum, mesela "eşimi sevmiyorum" diyen kadına toplumumuzun en yaygın problemlerinden olan evlilik içi tecavüzü göz ardı ederek "sevmeden 4 çocuk yapmışsın bir de sevsen ohoo" gibi bir laf etmesini, arada yaptığı bu tarz gafları onaylamıyorum; lakin, özellikle sosyologların ve sosyolojiyle ilgili direkt ya da disiplinler arası çalışan herkesin bu programı izlemesini tavsiye ediyorum. halk tam olarak müge anlı'nın stüdyosunda, rahmi bey'in yanında oturuyor. evde olduğum sabahlar tahammül edebildiğim son sınıra kadar müge anlı'yı izlemeye çalışıyorum, bugüne dek neler görmedim ki: kimin kimin karısıyla/kocasıyla münasebeti olduğunu stüdyodaki üç yüksek eğitimli kişinin çözemediği köyler, eniştesiyle kaçan kızlar, geliniyle ilişki yaşayan kayınpederler *, kayınbiraderiyle yaşadığı ilişkiyi öğrendi diye kayınpederini öldürüp baraja atan tülbentli basma etekli kadınlar, para karşılığı birlikte olduğu kadının oğlunu* buna şahit oldu diye öldürüp tarlaya atan adam ve oğlunun cesedinin yerini bildiği halde stüdyoya gelip ağlayan, gözüne kalem çeken anne*, anneannesine* tecavüz edip cesedini ormana atan torun ve bu torunu hapse attırdılar diye kardeşlerine beddualar eden annesi, abisinin üst komşusunu ve 2 küçük çocuğunu uyuşturucu parası için öldüren tipler, en yakın arkadaşını içki masasında öldürüp hiçbir şey olmamış gibi cenazesine giden adamlar, karısını öldürüp apartman boşluğuna atan imam, çocuğunu çocuğu olmayan kardeşine satıp sonra 20 bin tl borç vermedi diye geri isteyenler, "portakaldan muska çıkarıyorum" diyene akraba evliliğinden dolayı sakat doğan çocuğunun ameliyat parasını sorgusuz sualsiz verenler, yıllar önce kaybolan çocuğu müge anlı'ya ailesini aramaya çıkınca gelip çocuğun ağzını burnunu hayvan pazarından davar alır gibi kontrol eden baba, aydın'da yaşayıp oğullarına ağrı'dan başlık parasıyla kız alma vaadiyle 50 bin lira dolandırılan aileler, işçi olarak gittiği ülkede hamile bıraktığı yabancı kadınları bir daha asla arayıp sormayan herifler, onların türkiye'deki akrabalarını bulmaya gelen yarı alman/hollandalı/fransız çocuklarının kayseri'den gelen ve kemerine telefon kılıfı takılı abileriyle, hepsi türbanlı ablalarıyla kavuşma anları, daha neler neler. şuraya yazdıklarım bu programda işlenenlerin 100'de 5'i değildir inanın. bir çam ailesi var mesela, onları dünyanın en iyi 3 üniversitesinden seçilen bir ekip incelemeli. amerika'da olsa filmleri, belgeselleri, american horror story çam family diye dizi sezonları çekilir haklarında. eşi benzeri çok az olan travmatik, mide bulandırıcı, hastalıklı bir sapık aile vakası. büyük şehrin gece hayatının en hareketli olduğu alanında bu vakayı büyük ekranlardan izletsen o sırada bu programa konu olan tiplerin içiyorlar, flört ediyorlar, eğleniyorlar diye "ahlagsızlarr allahsızlarr" diyeceği insanlar şok geçirerek evlerine dönerler. mesleğim gereği kent mekanı, toplum, kentleşme gibi içinden çıkılmaz konuların içindeyim, içtenlikle söylüyorum ki çoğunuzun istanbul'dan kaçıp gitmek istediği küçük yerlerin %95'inden nefret ederim. öğrenciyken teknik geziye diye bulunmaktan bile hiç hoşlanmazdım. çünkü -bu dediğimin üzerine düşünün- en kalabalık metropolün en kalabalık noktasında küçük yerde olduğunuzdan daha fazla güvendesiniz farkında olmasanız da. georg simmel'a göre toplum, etkileşimle birbirine bağlı bireylerdir, birey sayısı bu etkileşimin negatifliğini pozitifliğini ve katmanlarını belirler. bugün himmet aktürk vakasını düşünürken simmel'ı aklıma getirdim sık sık, mahallelinin "aramızda para toplayıp müge anlı'ya dava açacağız" demeye varan öfkeli tepkisini, insanları hizada tutan şeyin içten mi geldiğini yoksa blase kavramı mı olduğunu. simmel dedikten sonra kendi fikrimi onunkinin ardından söylemem bana da abes gelse de uzunca bir zamandır kentleşmenin beşeri insana çeviren şey olduğunu düşünüyorum, burada da "her beşer insan değildir" diyen ali şeriati'ye yine saygı duyuyorum. yazacaklarım için neden böyle dolambaçlı bir yol izledim? çünkü herkes "inanamıyorum/nasıl olur/nasıl yapar/nasıl söyler" demeden biraz düşünsün istiyorum. inanın arkadaşlar, mahalle denen küçücük birimden niceliği dünyadan daha büyük kötülükler çıkabileceğine, bir adamın 3,5 yaşındaki bir çocuğa cinsel saldırıda bulunup sonra öldürebileceğine, yarım akıllı ve gariban görünenlerin gayet planlı programlı katiller olabileceğine, bir mahalle dolusu insanın bu kişiyi korumak için sıraya dizilebileceğine, müge anlı gibi tampon kurumların gerçek kurumlardan daha işlevsel olabileceğine, meşgalesizlik ve cehaletin kimyasal silahtan bile daha çok can alabileceğine inanın. bu dünyada ayakta kalmak hiç kolay değil, lütfen naifliğinizi tamamen bırakmasanız da bir gömlek gibi katlayıp kenara koyun, her gün değil ara sıra üstünüze geçirin. tekrar küçük yere ve paylaşılmış, hasır altı edilmiş kötülüklere dönüyorum. belirttiğim gibi, ben ne kasabaları, ne de köyleri belli başlı lokasyonlarda hatta belli başlı topluluklara ait olmadıkları müddetçe hiç sevmem. çünkü kasaba dediğimiz yer, şehirle köyün arasında bir yerlerde, ekonomisinin çoğu içsel, işi az, kadın istihdamı yerlerde, özellikle bizimki gibi mazoşist muhafazakar, yani kendi yaratmadığı bir kültürü devrişerek acı veren bir muhafazakarlık içinde kalmış toplumlarda hasetliğin, dedikodunun, fitneciliğin gırla gittiği, çok fazla boş vakitten kalan enerjinin bir alman kasabası gibi hobilerle sporla atılamadığı için sapıklığa dönüştüğü, cinsel gerilimin akşamları yakılan sobalardan çıkan is kokusu gibi havada öylece durduğu bir gayya kuyusudur. onları daha da delirten muhafazakarlık maskesi altında büyük şehirde işle güçle trafikle uğraşan insanların aklının ucundan geçmeyecek aksiyonları göze alabilirler. senin "ah benim saf masum gözlemeci teyzem" diye duygusal belgeselci gibi naif hisler beslediğin teyze, kocası namazdayken dükkanda duran akraba çocuğuyla iş pişirebilir. öğlen kahvede oyun oynayan torun torba sahibi amca gece makatına hıyar soktuğu için çocukları tarafından apar topar ilçeden uzak bir hastaneye götürülebilir. hiçbir maddi güvencesi olmayan, tek umudu bir markette asgari ücretle iş bulması için dualar ettiği oğlu olan bir kadın, oğlunun kızını taciz etmesine hatta tecavüze kadar gitmesine kaya gibi bir sükunetle göz yumabilir, çünkü ileride yatalak olunca el evine giden kızı değil oğlunun getirdiği gelin bakacaktır ona. adi bir suçlu, pek çok kasabalı tarafından korunabilir, çünkü belki o da başkalarının adi suçlarını biliyordur, mesela iki ev ötedeki kadının üç ev berideki adamla kırıştırdığını, yan evdeki herifin karısına her akşam döverek tecavüz ettiğini, kahvedeki ali'nin mahalledeki küçük çocuklara çeşitli el şakaları yaptığını, o derme çatma evlerdeki kendi yağlarında kavrulan insanlar manzarasının aslında bir cılk yara olduğunu. bakışlarında bile bir fütursuzluk vardır bu insanların, dejenere şehirlilerin 3 saniyeden fazla gözgöze gelmekten tedirginlik duyacakları yabancı kadınlara uzun uzun, hiçbir mimikleri kıpırdamaksızın, ağızları yarı açık bakabilirler, bundan rahatsızlık duymazlar. büyük şehrin sosyal kurallarının ehlileştiriciliğinden uzak oldukları için çekinceleri pek yoktur. her an "cıs" olabileceklerini düşünmediklerinden davranışlarının sonucunu pek düşünmezler. entrinin manas destanı'na evrilmemesi için söylemek istediklerimin kalanını söylemek adına sözü şükrü erbaş'a bırakıyorum, lütfen şiirin ismine takılmadan okuyun: (bkz: köylüleri niçin öldürmeliyiz/#1266723) bu kısma sadece şunu eklemek istiyorum, bazen insanlar kendi maruz kaldıkları pislikler ortaya çıkmasın diye pisliği yapanı savunabilirler. çünkü tacize uğramak taciz etmekten, tecavüze uğramak tecavüz etmekten, dayak yemek (yani dayağı hak etmek) dayak atmaktan daha kötü görünür ahlakı içinden üretmeyip dev bir hap gibi dışarıdan alıp yutmaya çalışırken boğazına takılan toplumlarda. bir kez tacize uğrayan kişi korunup kollanacağı yerde kamusal bir tecavüz nesnesine dönüşebilir. (bkz: tecavüze uğrayan kıza eniştenin de tecavüz etmesi) himmet'i ölümüne savunan mahalleliye bir de bu gözle bakmanızı tavsiye ederim. himmet aktürk'ün itirafını sabah evden çıkmadan izledim, buraya kadar okuyanların tahmin edeceği üzere bu olay beni sizi ettiği kadar şok etmese de tüm günümün içine sıçtı, 2 ayrı kurumdaki işlerime de dikkatimi veremedim, arkamdan kadın salak galiba demişlerdir. sabahtan beri bir sütlü kahve bir muzla duruyorum, içim yeme içme almadı. ama himmet adlı sapık ırmak'a tecavüz edip öldürdükten, cesedini bir çöp konteynerının içine bıraktıktan sonra bakkala uğrayıp sucuk alıp pişirimiş ve yemiş. sanıyorum yazdıklarım biraz daha anlamlanmıştır. geri dönüp çöpe bıraktığı çuvalı aldıktan sonra 3 km ötedeki bir bağa gömmüş. son derece soğuk kanlı ve planlı. itirafının son aşamasında bile kendini değil hala parasını alıp onunla birlikte olmayan kadınları, aslında onunla birlikte olmayan tüm kadınları suçlamasından toplumdaki uç erilliği ve suçunu kabullenmediği için eğer dışarı çıkarsa aynı suçu bir daha işleyeceğini net olarak görebilirsiniz. yeri gelmişken, bu "kadınlar şöyle şöyle, o yüzden blablabla" diye kendi hakaretlerini, kendisinin ya da başka bir erkeğin yaptığı tacizi, kaba davranışlarını aklamaya çalışmak size de hep okuduğunuz bir yerden, mesela bir web sitesinden tanıdık geliyor mu? ırmak'a çok üzüldüm, hayatının detaylarına bakınca üzüntüm azaba döndü. 28 yaşındaki aşırı çaresiz ve babasından dayak yiyen annesi, dedesi yaşındaki babası, babasının stüdyoya gelirken bu kış günü çorap üstü sandalet giymesi, fakirin fakire ettiğini kimsenin edemeyeceğini ispatlarcasına gariban aileye yüklenen mahalleli, yazları ırmak'ın ayağında çıkan ve yürümesine engel olan yaralar, doğru dürüst bir fotoğrafının bile olmaması, olanlardan da bakımsızlığının, garibanlığının bir çift göz olup sanki direkt bize bakması, o sapık tarafından kaçırılırken son sözünün "anne" olması. çileli kısacık ömrünün aklımızın alamayacağı acılar içinde son bulması, az önce bağda bulunan ayakkabısı. gitmiyor gözümün önünden. entriyi 20 konuya değinen mahsun kırmızıgül filmine çevirmek istemiyorum ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim, suriyeli göçmenler durmadan ürüyor, insanlar bunu eleştirince başka insanlar "ama savaştan sonra var olma psikolojisi", "sana mı soracaklar" gibi argümanlarla eleştirenlere kızıyor, insanlar birbiriyle ağız dalaşına girerken her gün 3 yaşını belki de doldurmayan suriyeli nice bebek sokağa düşüyor, bir metrobüsten diğerine atlıyor. bu çocuklarla ilgili birincil endişem ne ileride birer suç makinasına dönecekleri, ne de toplu taşımada verdikleri rahatsızlık. ilk endişem sokaklarda her gün uğradıkları gizli tacizler. mendil, kıvır zıvır satmaya çalışırken kimler bu çocukların nerelerine elliyor, kuytularda rastlayınca nelere maruz kalıyorlar düşünmek bile istemiyorum ama ben düşünmeyince kötülük yok olmuyor. izleyin arkadaşlar, sosyoloji çalışanlar, küçük yer ve kasabalı algısı ramazan temalı reklamlarda gördüğü bir avluda hazır çorba kaşıklayan 5 aileden ibaret olan beyaz yakalılar, gerçekten tavsiye ediyorum. müge abla'yı da baya takdir ediyorum bu arada, işine emek veriyor, kişisel şovuna çevirmiyor, kendini geliştirmeye çalışıyor. 3 gün önce kaçırılan başka bir kız çocuğu hatice kübra bugün müge anlı'nın himmet'i nasıl öttürdüğünü gösteren yayından sonra jet hızıyla ailesinin kapısına geri bırakılmış, bu gerçekten başarıdır. akşam haberlerde gördüm, mahalleli davul zurna getirmiş, hatice kübra bulunduğu için göbek atıyorlar, yarın bir gün o oynayanlardan birinin benzer bir suça karışma potansiyelini ben biliyorum, bence müge anlı da biliyor. şimdi müge anlı'nın stüdyo koltuğunda oturan halktan, yani gerçeklerden kaçabilmek için 5 bölüm masha ve ayı izleyeceğim, keşke benim yerime ırmak izleseydi.
0 notes
fenrees · 5 years ago
Text
Kahve Hakkında Çarpıcı Gerçekler
Kahve neden üretilir, dünyanın en pahalı kahvesi ve daha birçok soru işareti var. Hemen şimdi bu yazıyı okumaya başlamadan önce elinize bir kahve alıp keyifli yudumlarken bir yandan da okumaya başlamanızı öneririz.
Kahve ne kadar tüketiliyor?
Kahve tüketimi her yıl daha fazla artıyor ve giderek daha fazla artması bekleniyor. Türkiye’de her yaştan insan için son dönemde özellikle de gençler ve orta yaşlı gruplar arasında Starbucks gibi kahve markaları bir ‘prestij ve zenginlik göstergesi’ olarak görüldüğünden kahve sevmeyenler bile bu dükkanlardan kahve satın alabiliyorlar.
Öyle ki sadece kahve bardağının üzerinde isminin yazması için bu yerlerden kahve alıp 1 yudum bile içmeyen, hatta ve hatta içerisindeki kahveyi dökerek içerisine su doldurup içen maalesef çok sayıda insan var.
ABD’de her yıl ortalama olarak kişi başına gençler arasında 1.000 dolar kahveye para ayrılabiliyor. ABD’de gençlerin işsizlik sorunu olmaması, ülkenin yüksek maaşlar ve haklar sağlıyor olması gençlerin 1.000 dolar kadar kahveye para ayırmalarında herhangi bir engel çıkarmıyor. Özellikle de ABD’de kahve bardakları veya tüketimi bir zenginlik göstergesi olarak görülmediğinden ülkede sadece kahve sevenlerin kahve tükettiklerini söylemek mümkün.
Türkiye’de de kahve son yıllarda özellikle bu tür dükkanların sayısında artışa bağlı olarak daha fazla tüketiliyor ve daha fazla seviliyor. Türkiye’de geçmişte Türk Kahvesi daha fazla tüketilirken, bugün ise özel kahvelerin tüketimi artışa geçmiş durumda.
ABD dışında Brezilya, Avrupa ve İskandinavya bölgelerinde de kahve tüketimi her yıl daha fazla artıyor.
Kahve ve sağlık
Kahve herhangi bir hastalığı direkt olarak tedavi edebilecek bir içecek değildir. Ancak özellikle baş ağrısı, stres gibi konularda insanlara içerisinde bulunan kafein etkisinden dolayı iyi geldiği bilinmektedir. Uyku sorunları yaşayanlar için daha fazla dinç ve uyanık kalmaya sebep olup sağlık açısından günde 1 bardak tüketilmesinde veya 2 bardak tüketilmesinde eğer çok ağır bir kahve değilse sağlık sorunlarına sebep olmayacağı tahmin edilmektedir.
Yine de kahve tüketimi konusunda özellikle sık sık çok aşırı kahve içen insanların çok aşırı kahve tüketiminden kaçınması gerekiyor.
Kahve hakkında ilginç gerçekler
Dünyada en çok işlem gören 2. emtia kahvedir.
Kahve tüketimi ve üretimi son derece fazla olup çok sayıda ihracat yapılmaktadır ve bu özellikle ABD başta olmak üzere diğer her ülkeye gönderilmektedir. Dünyanın en az kahve tüketen ülkeleri arasında Kuzey Kore gibi yaptırımların uygulandığı ülkeler yer alsa da İran’da kahve tüketimi oldukça iyi düzeydedir. Kuzey Kore’nin ise kahve tüketimi en düşük ülkeler arasında yer aldığı tahmin ediliyor.
Kahve keçi çobanı tarafından bulunmuştur
Kahvenin 1500’lerde Etiyopya’da bir keçi çobanı tarafından keşfedildiği söylenir. Bu çobanın kahve konusunda yerel halka bilgi verdiği ve uykusuzluk yarattığı konusunda yerel halkı bilgilendirdiği, daha sonrasında ise yerel halkın zaman içerisinde kahve tüketiminde artış yaşanarak zaman içerisinde daha fazla sayıda insanın kahve tükettiği bilinmektedir.
Mekke’de kahve yasaklanmıştır
Mekke’de 1511 yılında kahve yasaklanmıştır. Sebebi olarak ‘radikal düşünceye teşvik’ etmesi gerekçe gösterilmiştir ancak bugün için bu iddia kabul görmemekte ve gerçekdışı olarak değerlendirilmektedir. Mekke’de bugün için ise kahve yasak değildir.
Brezilya, 1932 yılında sporcularını kahve taşıyan gemide ABD’ye gönderdi
Brezilya, bir takım sebepler dolayısı ile 1932 yılında sporcularını ABD’ye müsabakalara gönderemeyince kahve gemisi içerisinde sporcularını göndermekte çözüm buldu.
Krema eklenen kahve %20 daha sıcak kalır
Kahveninizin sıcaklığını daha uzun süre korumak için özellikle termoslar içerisinde kahve depoluyorsanız krema ekleyerek sıcaklığının %20 daha uzun süre dayanmasını sağlayabilirsiniz. Koyu kremaların daha uzun süre kahvelerin sıcaklığını koruduğu biliniyor.
Kahve tüketimi en çok gençler arasında yoğundur
Kahve tüketimi en çok gençler arasında yaygın bir halde olup daha çok gençler tarafından tüketilmektedir. Özellikle 20-35 yaş arası gençlerde kahve tüketiminin son derece fazla olduğu, bu konuda Avrupa ve ABD’de yaşayan gençlerin ilk sırada geldikleri tahmin ediliyor. Fakir ülkelerde ise gençlerin kahveye ulaşımının ekonomik olarak zor olmasından ötürü kahve tüketimi fakir ülkelerde herkes için düşük düzeydedir.
Türkiye ve diğer bazı ekonomik olarak gelişmeye devam eden ancak ekonomik kriz sorunları ile boğuşan ülkelerde ise gençlerin bir kısmı kahve tüketiminden vazgeçmezken, son dönemde Türkiye’de de gençlerin yükselen paket kahve fiyatları ve yükselen hazır kahve fiyatlarından dolayı kahve tüketimini büyük oranda azalttıkları sosyal medyaya yansımaktadır.
Sosyal medyada ortalama olarak dakikada 1’den fazla fotoğrafın yayınlandığı popüler bir kahve dükkanından son aylarda 5-10 dakikada 1 fotoğraf bildirimi atılması buna sadece bir örnektir.
Özellikle AVM’lerde yer alan kahve dükkanlarının eskiye nazaran son ekonomik gelişmelerden sonra daha boş olmasının sebebi ekonomik nedenledir. Yine de gençlerin büyük kısmı Türkiye’de kahveye rahat bir şekilde erişebilmektedir.
Eski Arap kültüründe kadın kocasını sadece kahve ile boşayabilirdi
Çok eskiden Arap kültüründe kadının kocasını boşaması mümkün değildi. Erkek kadını boşayabilirdi ancak kadının erkeği boşamasına izin verilmez ve kadının ‘erkeğin bir eşyası’ olarak görülmesinden dolayı hakları olmazdı. Ancak kadının tek bir sebeple boşanmaya hakkı vardı ve bazı iddialar bu hakkın kadınlar tarafından bilerek kullanıldığını göstermektedir.
Kadın eğer ki kocasına yaptığı kahveyi kocası beğenmez ise onu boşama hakkına sahip olurdu. Eğer bir kadın boşanmak istiyorsa kocasına beğenmeyecek olduğu tada sahip kahve yapar ve bu sayede boşanmayı deneyebilirdi. Bugün için artık bu durum geçerli değil ancak Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadınların eşlerine sunacak oldukları yiyecek ve içeceklerde eşlerinin ‘ağız tadına’ uygun olarak hareket etmemesi durumunda kadının dövülmesine bile herhangi bir ceza verilmeyebiliyor.
Espresso İtalyanca bir kelimedir
Espresso kelimesi İtalyanca bir kelimedir ve ‘zorla çıkarılmış’ anlamına gelir. Espresso üretimi sırasında çok fazla basınç kullanılır ve bu kelime bu sebeple anlamlı olarak görülmektedir.
“Kopi Luwak” dünyanın en pahalı kahvesidir
“Kopi Luwak” isimli özel kahve dünyanın en pahalı kahvesi olarak bilinmektedir. 1 kilosu 350 Euro olarak satışta olup bu kahveyi özellikle devlet başkanları, siyasiler ve zengin insanların evlerinde bir zenginlik göstergesi olarak tükettikleri, kendileri tüketmese bile misafirlerine özellikle bu kahveden ikram ettikleri belirtilir.
ABD’de her yıl 1.000 dolar kahve parası harcanıyor
ABD’li gençler her yıl ülke ekonomisinin iyi olması ve onlara verilen haklar sayesinde ortalama 1.000 dolarlık kahve içiyorlar. Bu diğer ülkelere göre gençlerin ABD’de ekonomik olarak çok daha rahat ve özgür olmalarından kaynaklanıyor olsa da kahveyi seviyor olmaları da ayrı bir etken.
Uluslararası Kahve Derneği’ne göre Avrupa daha çok kahve ithal ediyor
Uluslararası Kahve Derneği (ICO) Avrupa’nın ABD’ye göre daha fazla kahve ithal ettiğini gösteriyor. Avrupa nüfusunun çok daha fazla olmasının bunda etkisi olsa da Avrupa’da daha çok kahve içildiği kesin.
Kraft, P&G, Sara Lee ve Nestle üretilen kahvenin %50’sini satın alıyor
Bugün dünyada üretilen kahvenin %50’si Kraft, P&G, Sara Lee ve Nestle şirketleri tarafından satın alınıyor. Büyük hazır gıda şirketleri olan bu şirketler kahveyi satın aldıktan sonra çok çeşitli ürünlerde kullanıyor ve özellikle paket kahve satışlarında dünyada rekor kırma yolunda adım atmaya devam ediyorlar.
View this post on Instagram
Kahve hakkında çarpıcı gerçekler. Mekke neden kahveyi yasakladı? Dünyanın en büyük kahve ihracatçısı kim? Hepsi ve daha fazlası için izleyin… #kahve #coffe #bilim #ilginçbilgiler #kahvekeyfi #starbucks #starbuckscoffee
A post shared by Zovovo (@zovovocom) on Jan 4, 2020 at 9:18am PST
Kaynak ve ileri okuma:
16 most interesting facts about coffee
The post Kahve Hakkında Çarpıcı Gerçekler appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/kahve-hakkinda-bilgiler/
0 notes
themoiira · 5 years ago
Text
Hızlı para kazanmak - Nasıl Para Kazanırım I Moiira
Kadın ve Yaşama Dair Her Şey https://moiira.com/hizli-para-kazanmak-nasil-para-kazanirim/
Hızlı para kazanmak - Nasıl Para Kazanırım
Moiira’da bir numaralı hedefimiz, ( Hızlı para kazanmak –  Nasıl Para Kazanırım ) okuyucuların finansal yaşamlarını iyileştirmelerine yardımcı olmak. İşte nasıl para kazanıyoruz .
Sen paranı bitirdin ve maaş günü hala bir hafta uzakta. Hızlı para kazanmanın yolunu bulmalısın.
Evet doğru yere geldiniz.
İster ayın sonu olsun, isterse kira parası az olsun, ya da sadece hafta sonu için biraz daha fazla para harcamak isteyince, bazen ihtiyacımız olan tek şey para kazanmanın kolay yoludur (ve tercihen başlayabileceğiniz bir şey) bugün).
Günde 100 dolar kazanmayı bilmeniz gerekiyorsa (veya belki bir günde 200 dolar kazanabilirsiniz), bu listeden çıkarmak için yapabileceğiniz birkaç seçenek bulabilmelisiniz.
Öte yandan, borcunuz varsa ve hızlı 6,000 Tl ye’ ihtiyacınız varsa, bu liste muhtemelen sizin için değil – ama neyse ki birkaç gün içinde 100 dolar ve hatta 200 dolar bile tamamen söz konusu değil.
Bunu yapabilirsiniz. Nasıl Para Kazanırım
Hızlı Para Kazanmanın En İyi Yolları
Hızlı para kazanmaya başlamanın en iyi yolu, bazı hızlı kazançlar elde etmektir. Sizin başlamanız için burada birkaç fikir var:
1. Ücretli Anketlere Katıl
Anket Junkie gibi web siteleri , anketleri tamamlama konusunda akılsız ve az bakım gerektiren sınırsız görev için size iyi bir değişiklik öder. Şirketler tüketicileri daha iyi anlamak istiyor ve bunu yapmanın bir yolu da ankete katılanları telafi etmek. Anketlerin çoğu 0.50 ile 1.25 $ arasındadır ve birçoğunun yapması 5 dakikadan az sürer. Daha fazla bilgi için Anketlerle para kazanma yazımızın tamamını okuyabilirsiniz .
2. Swagbucks’tan 10 $ alın
Swagbucks hızlı para kazanmak için başka bir harika anket sitesidir. Anket Junkie’ye benzer, ancak üye olarak para kazanmanın bir kaç yolu daha var ( sadece kaydolmak için 10 $ bonus dahil).
Anket dışındaki Swagbucks ile kazanabileceğin diğer yollar:
İnternet alışverişi için geri ödeme programı (10 $ bonus dahil).
Web’de arama yapmak için para kazanın (10 $ bonus dahil)
Video izleme (10 $ bonus dahil)
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – 3. Meşe Palamudu’ndan Yatırım Yapmak İçin Ücretsiz Bir 5 $ Alın
Meşe palamudu, zaman içinde değer kazanması için tasarlanmış yatırımlara para harcayarak tasarruflarınızı artırmanıza yardımcı olan basit bir yatırım uygulamasıdır. Yatırım yapmakta yeniyseniz ve ayaklarınızı ıslatmak istiyorsanız, başlamak için harika bir uygulama. Dolar kazan
Meşe palamudu, günlük alımlarınızdaki yedek değişikliği “toparlayarak” ve borsadaki farka yatırım yaparak çalışır. Örneğin, 3.64 $ ‘a kahve alırsanız, Acorns 36 senti yatırım hesabınıza aktaracak (toplam 4 dolar harcayacaksınız). Zamanla, bu küçük katkılar ekleyebilir.
Meşe palamudu şimdi açılan yeni hesaplar için 5 $ kaydolma bonusu sunuyor. Hesap kaydınızı tamamladıktan sonra, Acorns, başlamanıza yardımcı olmak için hesabınıza 5 $ ücretsiz kazan yatırır . 
4. Cryptocurrency – Kendi sorumluluğunuzdadır!
Elbette Bitcoin ve diğer kripto para birimleri etrafındaki tüm maniaları duydunuz. Aksiyona katılmak istiyorsan, Coinbase uygulaması ile yapabilirsin . Eğer üzerinden kayıt varsa bu bağlantıyı ve 100 $ yatırım, Coinbase hesabınıza 10 $ yatıracağı -% 10 anlık dönüşü!
Uyarı: Kripto para birimlerinin alım satımı çok risklidir ve asla kaybetmeyi göze alabileceğinizden daha fazla yatırım yapmamalısınız. Olduğu söyleniyor, düşük satın almak ve yüksek satmak eğer hızlı bir şekilde çok para kazanabilirsiniz.
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – Hafta sonu Ek Para Kazanmak İçin
Burada bahane yok. Hızlı para kazanmayı öğrenmek istiyorsanız, hafta sonları acele etmeniz gerekir.
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – 5. Köpek Bakıcılığı yapmak
Bu nedenle, yavru köpeğinizi yürüyüşe çıkardığınızda, ikinci (veya üçüncü) köpeği de yanınıza alabilir ve yürümek için para alabilirsiniz. 30 dakikalık yürüyüşler 20-40 TL aralığında düşer . Bir mahalle rotası ile hızlı bir şekilde ekleyebilirsiniz!
6. Listverse ile 100 $ Hızlı Yap
İngilizce makale Yazmayı seviyor musun Listverse , tonlarca liste makalesi içeren popüler bir site, kendinize ait bir “listicle” yazmak için 100 $ ödeyecek. Uzman olmanıza gerek yok; yalnızca anadili ile aynı İngilizce, mizah duygusu ve sıra dışı veya ilginç şeyler için bir sevgiye ihtiyacınız var.
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – Pasif olarak Gelir Kazanmanın Yolları
Elinizde biraz para kazanınca, pasif bir şekilde ek gelir elde etmek için bu yollarla kendi başına büyümesine izin verin.
7. Blog başlat
Ben büyük bir blog hayranıyım çünkü dünyanın her yerinden insanlarla yazmayı ve bağlantı kurmayı seviyorum. Size bloglamada nelerin mümkün olduğu hakkında bir fikir vermek için, Moiira.com, düzenli olarak ayda 6 bin TL üzerinde gelir getiren bir blog grubunun parçasıdır . Blogunuzu bu gelir düzeyine kadar oluşturmak zaman alırken , ilk kurulumun 30 dakikadan kısa sürede gerçekleşmesini sağlayabilirsiniz (deneyim gerektirmez).
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – 8. Temettü Ödemeli Hisse Senedi Satın Alın
Ortalama milyonerin yedi gelir kaynağı olduğu söyleniyor. Temettü stokları genellikle bunlardan biridir.
Temettü stokları nedir?  Aynı hisse senetleri gibi hissedilir, ancak bunun bir istisnası vardır: Sahip olduğunuz temettü hisselerinin her bir hissesi için şirketin kazancının küçük bir kısmı ödenir. Temel olarak, sadece hisse senedine sahip olduğun için ödeme alırsın! Temettü yatırımına başlamak istiyorsanız, en iyi yatırım uygulamaları listemizde bulunan Ally Invest’i inceleyin .
Hızlı Para Kazanmanın Yaratıcı Yolları
Bu kadarını başardıysa, kararlı olduğunu biliyorum! İşte hızlı para kazanmak için nasıl çalabileceğiniz birkaç fikir.
9. Vindale Research’ten 1 $ toplayın
Vindale Research , sizinle ilgili anketleri takip etmeleri için sizden bilgi ister. At kadar bazı anketler için 50 $ bir pop ve sadece kayıt olduğunuz için ücretsiz bir $ 1, bu sizin için kullanılabilir hangilerinin görmek için günlük kontrol etmek öder. Cashout’lar PayPal aracılığıyla.
10. Rakuten’dan 10 $ topla
Rakuten (eskiden Ebates), Dosh’a benzeyen bir başka geri ödeme uygulaması ve şu anda 10 dolarlık bir kayıt bonusu sunuyor . Para iadesi uygulamalarına sahip olamayacağınızı söyleyen hiçbir kural yoktur, peki ikramiye alabilmeniz için neden bir çift için kayıt olmuyorsunuz? İkramiyenizi aldıktan sonra, yaklaşan satın alımlarınızda size en iyi teklifi veren uygulamayı kullanın. Şimdiye kadarki en kolay para!
11. Ibotta Hakkında 3 Arkadaşınıza bildirin ve 30 $ kazanın
Geri ödeme endüstrisi acımasızca rekabetçi, öyle değil mi? Bu uygulamaların tümü yeni kullanıcılar istiyor , bu hoş geldiniz bonuslarını yükleyebileceğiniz anlamına geliyor. Ibotta uygulaması bir bonus almak için başka bir fırsattır: kaydolurken insanlara 10 $ veriyorlar . Bu makalede belirtilen diğer uygulamaların aksine, Ibotta size marketlerde para iadesi konusunda uzmanlaşmıştır.
Bonus : 3 kullanıcıya bakın, size 30,00 $ kazandırırlar.
12. Serbest yazar olarak fazladan para kazanın
Kendi blogunu başlatmaya hazır değilsin ama yine de yazmak için para alma fikrini sevdin mi? Serbest yazma konusunda elinizi denemeyi düşünebilirsiniz. Birçok blog yazarı ve web sitesi sahibi, yüksek kaliteli yazarlar için ciddi para kazanmaya isteklidir. Aslında, ClubThrifty.com’dan Holly Johnson serbest çalışmayla yılda 200.000 $ kazanıyor! Ve  başkalarına da aynı şeyi yapmayı öğreten bir kursu var .
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – 13. Serbest Prova Okuyucusu Olarak Para Kazanın
Yazmak senin işin değilse, Caitlin Pyle’ın yaptığını yap.
Caitlin, 2014 yılında sadece yarı zamanlı çalışan serbest çalışan bir okuyucu olarak çalışarak 43.000 $ kazanmıştır. Bunu yaparken bir ton başarı elde ettikten sonra, başkalarına da aynı şeyi yapmayı öğretmek istediğine karar verdi, böylece Her Yerde Proofread başladı  .  Bir prova okuyucusu olarak evden hızlı para kazanma konusunda daha fazla bilgi edinmek için ücretsiz atölyelerinden birine kaydolun  .
Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım – İşinizde Daha Fazla Para Kazanmanın 3 Yolu
Hızlı para kazanma konusunda hiçbir rehber, en hızlı seçeneğinden bahsetmeden tamamlanmış sayılmaz: işvereninizden daha fazla para kazanmak!
Promosyon Alın
Yukarı ve öteye gidip değerini patronuna kanıtlamak istiyorsan, şirket merdivenini yükseltebilirsin. İşyerinde nasıl terfi ettirileceği konusundaki Denge’den bu makaleye göz atın .
Para Kazanın
Yükseltme almak terfi almaktan daha zordur. Bunu patronunuzun bakış açısından düşünün, bunun yerine a) aynı hizmet için daha fazla para ödeyiniz veya b) ek sorumluluklar için daha fazla para ödersiniz. Ne olursa olsun, özellikle zam olmadan birkaç yıl çalıştıysanız, bazen bir zam olur.
İşte Fazla Mesai
Göz alıcı değil. Ancak birçok işte, fazla mesai saatlerini arttırma fırsatı var.
Daha Fazla Para Kazanmak, Daha Fazla Özgürlüğe Sahip Olmak Demektir
Şu andaki şartlarınız ne olursa olsun, bir şeyi unutmayın: daha fazla para kazanmak hayatınızda daha fazla özgürlüğe sahip olmak demektir.
Yemek yemek istediğinizi yeme özgürlüğü, yaşamak istediğiniz yerde yaşayın, tatil istediğiniz yerde tatil yapın ve daha fazlasını yapın. Ekstra para kazanmak basit bir kararla başlar: Hayatında daha fazla özgürlüğe sahip olmak ister misin? Hızlı para kazanmak – Nasıl Para Kazanırım
Cevabınız evet ise, bunun zamanı geldi. Yapışan bir şeyi bulmadan önce birden fazla para kazanma fikri denemek zorunda kalabilirsiniz, ancak size söz veriyorum, geliriniz yükselmeye başladığında hayatınızın kontrolünü kazanacak ve hayal edebileceğinizden daha fazla fırsat bulacaksınız!
Bu yazımızdan tatmin olmadıysanız; 2019’da En İyi 130 Ek İş Fikirleri tam size göre.
Kaynak: Moiira % Etiketler%
0 notes