Tumgik
#Şükrü Fazıl Uzun
altinovaguncel · 1 year
Text
Oral: Tersanelerimiz göğsümüzü kabartıyor
Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, AK Parti Altınova İlçe Başkanı Hasan Zafer ve yönetim kurulu üyeleri, Altınova Tersane Girişimcileri A.Ş’yi ziyaret etti. Ziyarette konuşan Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, “Tersanelerimizin; ülke ekonomisine katkısı, istihdama olumlu etkileri ve yerli-milli teknolojileriyle göğsümüzü kabartmaktadır” dedi. Uzun ve Gülcek’e ziyaret Altınova…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberajanstk · 4 years
Photo
Tumblr media
Yalova’daki Tersaneler Bölgesi’nde kruvaziyer gemi üretimi başladı Yalova'nın Altınova ilçesindeki Tersaneler Bölgesi'nde gezinti emelli büyük kruvaziyer gemilerin üretimine de başlandı. Yalova-Altınova Tersane Girişimcileri AŞ İdare Konseyi Lideri Şükrü Fazıl Uzun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede 33'ü birliklerine ilişkin olmak üzere 37 tersanenin faaliyet gösterdiğini söyledi.
0 notes
pdfindiroku-blog · 7 years
Text
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi PDF
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi PDF
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi Geçen ayın birikimi ÖMER LAÇİNER Alternatif düşünebilmek
Politika ve felsefe • EYLEM CANASLAN Antonio Negri ile söyleşi: “Mücadelelerin ontolojisi çoğulcudur” • JASON GLYNOS – YANNIS STAVRAKIS Ernesto Laclau’yla söyleşi: Siyaset ve bilinçdışı • MAHİR KALAYLIOĞLU Althusser’den Laclau’ya yerdeğiştirme, yoğunlaştırma ve çağırma • CEMAL BALİ AKAL Ahlak ya da giyotin • HALUK SUNAT Etika’dan ‘demokrasi’ye/ ‘teolojik-politik edimselliğe’ yol alırken (I)
Edebiyat ve sanat • MURAT BELGE Resim sanatında ayna • NAZAN AKSOY Sürgün edebiyatı ve Mehmed Uzun • BARIŞ ÖZKUL Dickens’ın Hard Times’ında toplumsal sınıfların temsili: Korporatist toplumun güvencesi olarak hayırseverlik ve işçi sınıfı
Kentsel dönüşüm, yerel politika • ŞÜKRÜ ASLAN Gülsuyu/Gülensu’da neler oluyor, neler olamıyor?
Taşra, sinema • TANIL BORA Yozgat Blues filmi üzerine yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile söyleşi: “Ben ‘Türkiye muhafazakarlaşıyor’ yargısının bir klişe olduğunu düşünüyorum”
Tarihçinin sırt çantası • MEHMET Ö. ALKAN Kürtlerin Türklüğü ya da “…patlıcandır ama sen kabak diyebilirsin!”
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi PDF
0 notes
Text
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi Geçen ayın birikimi ÖMER LAÇİNER Alternatif düşünebilmek
Politika ve felsefe • EYLEM CANASLAN Antonio Negri ile söyleşi: “Mücadelelerin ontolojisi çoğulcudur” • JASON GLYNOS – YANNIS STAVRAKIS Ernesto Laclau’yla söyleşi: Siyaset ve bilinçdışı • MAHİR KALAYLIOĞLU Althusser’den Laclau’ya yerdeğiştirme, yoğunlaştırma ve çağırma • CEMAL BALİ AKAL Ahlak ya da giyotin • HALUK SUNAT Etika’dan ‘demokrasi’ye/ ‘teolojik-politik edimselliğe’ yol alırken (I)
Edebiyat ve sanat • MURAT BELGE Resim sanatında ayna • NAZAN AKSOY Sürgün edebiyatı ve Mehmed Uzun • BARIŞ ÖZKUL Dickens’ın Hard Times’ında toplumsal sınıfların temsili: Korporatist toplumun güvencesi olarak hayırseverlik ve işçi sınıfı
Kentsel dönüşüm, yerel politika • ŞÜKRÜ ASLAN Gülsuyu/Gülensu’da neler oluyor, neler olamıyor?
Taşra, sinema • TANIL BORA Yozgat Blues filmi üzerine yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile söyleşi: “Ben ‘Türkiye muhafazakarlaşıyor’ yargısının bir klişe olduğunu düşünüyorum”
Tarihçinin sırt çantası • MEHMET Ö. ALKAN Kürtlerin Türklüğü ya da “…patlıcandır ama sen kabak diyebilirsin!”
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi
0 notes
ebookindiroku-blog · 7 years
Text
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi Ebook
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi Geçen ayın birikimi ÖMER LAÇİNER Alternatif düşünebilmek
Politika ve felsefe • EYLEM CANASLAN Antonio Negri ile söyleşi: “Mücadelelerin ontolojisi çoğulcudur” • JASON GLYNOS – YANNIS STAVRAKIS Ernesto Laclau’yla söyleşi: Siyaset ve bilinçdışı • MAHİR KALAYLIOĞLU Althusser’den Laclau’ya yerdeğiştirme, yoğunlaştırma ve çağırma • CEMAL BALİ AKAL Ahlak ya da giyotin • HALUK SUNAT Etika’dan ‘demokrasi’ye/ ‘teolojik-politik edimselliğe’ yol alırken (I)
Edebiyat ve sanat • MURAT BELGE Resim sanatında ayna • NAZAN AKSOY Sürgün edebiyatı ve Mehmed Uzun • BARIŞ ÖZKUL Dickens’ın Hard Times’ında toplumsal sınıfların temsili: Korporatist toplumun güvencesi olarak hayırseverlik ve işçi sınıfı
Kentsel dönüşüm, yerel politika • ŞÜKRÜ ASLAN Gülsuyu/Gülensu’da neler oluyor, neler olamıyor?
Taşra, sinema • TANIL BORA Yozgat Blues filmi üzerine yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile söyleşi: “Ben ‘Türkiye muhafazakarlaşıyor’ yargısının bir klişe olduğunu düşünüyorum”
Tarihçinin sırt çantası • MEHMET Ö. ALKAN Kürtlerin Türklüğü ya da “…patlıcandır ama sen kabak diyebilirsin!”
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi Ebook
0 notes
Photo
Tumblr media
Vahdettin hain mi değil mi?
Öncelikle ; bu yazacağımız makale muhtemelen en uzun makalemiz olacak. Uzun yazı okumaktan üşenenler okumasın, mümkünse takipten de çıksın. Ayrıca bu okuduklarınızda senelerdir inandığınız doğruların aksini görebilirsiniz ; bu nedenle herhangi bir psikolojik, zihinsel sorunda sorumluluk almıyoruz. Zira bu yazıda tamamen belgeler üzerinden gideceğiz, yazacağımız tüm her şey belgeli kaynaklıdır, hiçbir fikir adamını esas almayacağız. Kısaca putçular, o diyorsa doğrudurcular okumasın.
Öncelikle hainlik meselesine gelmeden önce; dönemin padişahı Vahideddin'i ve dönemin sadrazamı(başbakanı) Damat Ferit Paşayı tanımak şarttır.
Padişah/Halife, kendisi 1861 yılında doğmuştur. Abdülmecidin 30 çocuğundan 23.südür. Gençliğinde bütün saray entrikalarına tanık olmuş, 5. Murat ve Abdülhamitin tahttan indirilmesi, Abdülazizin öldürülmesi onu derinden etkilemiştir. Adliye Nazırı İbrahim Bey'e bu durumu “Aczim var, korkuyorum! Maddeten hiçbir şeyden korkmam fakat pek ağır vazife üstlendim!” diyerek açıklamıştır.
Kendisi; Yavuz Sultan Selim'le birlikte sakal bırakmayan tek padişahtır ve bu durumu “sakalımı kimsenin eline vermem” diyerek açıklamıştır. Kendisi zaman zaman içki içen biridir, Tütüncübaşı Şükrü Bey, Vahdettinin daima konyak aldırdığını hatıratlarına yazmıştır. Sürgün yıllarındaki şarap masrafı 5 İngiliz lirasıdır, Alman imparatoru şerefine şampanya kaldırmışlığı da vardır. Ayrıca yobaz olmayan bir dindardır, çok sigara içerdi.
Kendisinin eşleri, kızları ve kız torunlarının hiçbiri kapalı değildir. Hepsinin başı açıktır ve batılılar gibi giyinmişlerdir. Ayrıca kendisi çok kadın düşkünüdür, tek bir kişiyle evlenmiş fakat çok kadınla ilişkisi olmuştur. Kendisi ; darbe ve suikast korkusundan dolayı zihinsel hastadır ve daima cebinde bir silahla uyur. Heyecanlı, daima kuşkucu, muhbir, zayıf eğitimli, iyi diksiyonlu, kurnaz ve çok iyi rol yapan bir insandır. Ayrıca paraya pek düşkündür. Tahta çıktığında 58 yaşındadır ve 4 Temmuz 1918'te kılıçları kuşanmıştır.
Vahdettin tahta çıktığında çok şaşkın olduğunu beyan etmiştir. Neden olarak ; iyi eğitim almadığını ve hazır olmadığını gerekçe gösterse de asıl neden, Osmanlının o yılda bulunduğu durumdur. Ali Fuat Beğ'e “ben sonucu iyi görmüyorum, inşallah en az zararla çıkarız!” diyerek bunu kanıtlamıştır.
Ayrıca birinci dünya savaşına girildiği için ittihatçılara karşı büyük bir düşmanlık beslemektedir. Evvelden kendisi tahtta olsa idi, bu savaşa izin vermeyeceğini de açıkça beyan etmiştir. Bu savaşa karşı olmasının nedeni de ingilterenin yanında girmemiş olmamızdır. Keza kendisi çok büyük bir İngiliz hayranıdır. Kendisinin en büyük politikası “İngilizleri memnun etmek, onlara yakınlaşmak"tır.
Mevlanzade Rıfat'ın 1929 yılında kurtuluş savaşını vahdettinin başlattığını iddia etmesi üzerine” dinci sağ “kesim bu iddiaları iyice derinleştirmiş ve bu gerçekten varmış gibi iddialar ortaya atmışlardır.
Necip Fazıl, Kadir Mısıroğlu gibi örnekler kurtuluş savaşını başlatan kişinin Vahideddin olduğunu ileri sürmüşlerdir. Lakin bu iddiaları kanıtlamak için, vahdettinin o dönemde yaptıklarına bir göz atmak şarttır.
Vahdettin, 1. Dünya Savaşı sonrası Mondros Ateşkes Anlaşmasını kayınbiraderi Damat Ferit'in imzalamasını istemiştir. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'nın başını çektiği Osmanlı idaresi buna karşı çıkmış, Damat Ferit için "meczup, aptal” ifadelerini kullanmışlar, eğer o yollanırsa istifa edeceklerini söylemişlerse de, Vahdettin ille de kayınbiraderini yollamıştır.
Bunun nedeni, aynı dedeleri gibi “tahtımı, tacımı kaybeder miyim?” düşüncesidir. Damat Ferit ve Rauf Bey'i mutarekelere yollamadan evvel yanına çağırmış ve mutakerelerde kabul ettirmek üzere iki şeyi şart koymuştur ;
1. Hilafetin ve saltanatın korunması
2. Herhangi bir Osmanlı iline özerklik verilirse siyasi değil idari olması..
Turgut Özakman, bunu “yalnız kendini ve tahtını düşündüğünün ilk kanıtı” olarak değerlendirmiştir.
Yukarda Vahdettin ingilizci demiştik, onu da açıklayalım. İngilizler; demokratik rejimden ziyade tek adamın olduğu rejimlerin halkı kontrol etmek için daha kolay olduğunu bildikleri için meclisi dağıttırıp Vahdettin'i kullanmak istemişlerdir.
Vahdettin, Mondros ateşkes anlaşmasının ağır sonuçlarını okuyup “Bu koşulları ağır olsa da kabul edelim, tahminimce İngilizlerin dostluğu bize karşı değişmeyecektir, biz onların hoşgörüsünü bir şekilde elde ederiz” demiştir.
Vahdettinin tek politikası, İngilizlerin hoşgörüsünü elde etmektir. Ve bu uğurda attığı ilk adım önce Ahmet İzzet Paşa hükümeti durduruluş yerine Tevfik Paşa hükümeti getirilmiştir.
Fakat sonrasında çıkarlar uyuşmamıştır. Sina Akşin'in dediği gibi, önce meclisi mebusan dağıtılmış ve sonrasında Tevfik Paşa da feshedilip Damat Ferit sadrazam yapılmıştır.
Bu iki olay, tamamen İngiliz isteğiyle olmuştur ve belgelerle kanıtlıdır.
Bu arada şu Damat Feritten de bahsedelim. 1853 yılında doğmuş, İttihatçı olmak isteyip reddedilmiş bir hürriyet itilafçıdır. Tanzimat kafasındadır, halkına yabancıdır. Damat Ferit'in sadrazam yapılmasını Nihal Atsız dahil birçok fikir adamı eleştirmiştir fakat İngiliz istihbaratı onun padişaha etki eden tek kişi olduğunu söylediği için sadrazam olması farzdır. Ve kendisi defalarca istifa ettiği halde 5 kez tekrar sadrazam yapılmıştır. Bunun nedeni padişahın akrabası olmasıdır, Vahdettin, bilerek ve isteyerek onu sadrazam yapmıştır ki tahtına zeval gelmesin.
Damat Feritte bir İngiliz mandacısıdır. Padişah Vahdettin ve İngiliz casusu Sait Molla ile birlikte İngiliz Muhipleri Cemiyetine üye olmuş ve yönetmiştir.
9 Mart 1919'da İngiliz yüksek komiseri Amiral Webb'i ziyaret ederek, “ Padişah hazretleri, kendisinin umutlarının önce Allah sonra İngiltere olduğunu sizlere bildiriyor” demiştir.
Ayrıca, Ermeni ve Kürtlere doğu illerini vermek istemiş, İngiliz Dışişlerinden Ryan'a bu durumu Mustafa Kemal'e karşı kullanmayı, “ Mustafa Kemale karşı Kürtleri kullanalım!” diyerek beyan etmiştir. Ayrıca 2000 kişilik asker yollamayı önermiştir. Erzurum ve Sivas kongrelerini engellemek istemiş, 20 Temmuz 1919'da “Padişahımız, hazretlerinin arzu ve iradesine aykırı olan milli mücadeleye karşıdır ve engellenmelidir!” emrini vermiştir. Kürt delegelerle Sivas kongresini dağıtmaya çalışmıştır. Atatürk ve arkadaşlarını dinsiz ilan eden fetvalar yayınlatmıştır.
29 Temmuz 1919'da Atatürk ve tüm destekçilerinin tutuklanması emrini vermiştir. Ayrıca anadoluda birçok ayaklanmayı Mustafa kemale karşı çıkarmışsa da muvaffak olamamıştır.
Kendisi vahdettinin en yakın dostudur. Kendisinin yaptığı şeylerden vahdettinin sorumlu tutulamaz diyenlerin unuttuğu şey ise, yaptığı her şeyin altında padişahın imzası vardır. Milli hareketi eşkiya hareketi görmek, Atatürkü görevden almak, kuvayi inzibatiye ordusunu kurmak, Atatürkü idama mahkum etmek gibi..
Ayrıca Vahdettin, Kuvayi Milliye hakkında Reşit Paşaya “bir takım Celalî eşkiyası türediyse de bunlar imha edilecektir!” demiştir.
Damat Ferit'in tekrar tekrar sadrazam yapılmasına tepki gösterenlere Vahdettin “ister onu, ister Rum patriğini, ister hahambaşını getiririm!” demiştir.
Sina Akşin, “Vahdettin, kurtuluşu İngilizle birleşmekte görüyor” diye açıklamıştır. Ayrıca vahdettinin İngiliz muhipleri cemiyetiyle ilişkileri malumdur. Bu cemiyetin bütün finansal kaynakları İngilizler tarafından karşılanmış ve İngiliz istihbaratı tarafından yönetilmiştir. Başında ise Rahip Frew, Sait Molla, Damat Ferit gibileri vardır.
Atatürk Nutuk'ta Sait mollanın rahip frewe yolladığı 12 mektubu ifşa etmiştir. Bu mektuplara göre vahdettin anadoluda çok sayıda isyan çıkarttırmış, Kürt Teali üyesi imiş, İngiliz muhipleri cemiyetinin büyük destekçisi imiş ve mebuslar meclisini İngiliz emriyle dağıtmıştır.
Ayrıca Atsız Ata'nın da yakından tanıdığı, yakın dostu Fethi Tevetoğlu da “Vahdettin ve Damat Ferit İngiliz muhipleri üyesidir ve bu adamlar büyük bir ihanet şebekesidir” demiştir. Zaten ruslar bile bu üyeliğin farkındadır ve istihbarat raporlarında sıkça geçer. Ayrıca, Mazhar Müfit Kansu hatıralarında Atatürk Şişli'deki evindeyken “İngiliz Muhipleri cemiyetinin en büyük destekçisidir, bu padişah haindir!” dediğini yazmıştır.
İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Richard Webb, “Osmanlının polislerini denetliyor, zindanlarına girerek suçlarına bakmaksızın Rum ve Ermenileri salıyor, demiryollarını kontrol ediyor, valilerini atıyoruz. Üstelik resmi işgal olmadığı halde! Padişah bunların hepsini kendisi bizzat istiyor.” diyerek Türkiyeyi anlatmıştır.
Ayrıca vahdettin için İngilizlere sığınmak dışında başka kurtuluş yolu yoktur. Öyle ki kendisi, türkiyenin bütün yönetiminin 15 sene İngilizlere bırakılması gerektiğini beyan etmiştir. Büyük vatan dostu (!) Vahdettinin 30 Mart 1919'da yaptığı bu teklifine İngiliz Yüksek Komiserliği çok şaşırmış ve başta rol yaptıklarını zannetmiştir.
Bu teklife göre seçimleri İngilizler kontrol edecek, İngiltere istediği her Osmanlı toprağını işgal edebilecek, her ile İngiliz başkonsolosu tayin edilecek, İngilizler Türk ekonomisini elinde tutacak, Doğu halkı isterse doğu ermenilere verilecek. Bu teklifi İngiltere reddetmiştir.
Ayrıca Vahdettin, ittihat düşmanlığı ve İngilizleri hoş etme sevdası için Ermeni soykırımını kabul etmiştir.
Atatürk Nutukta 12 Mart 1919 günü Vahdettinin gizli bir antlaşma önerdiğini, bu antlaşma metnini Fransız istihbaratından aldığını söylemiştir.
Bu gizli anlaşmaya göre Vahdettin; Boğazları İngiltere kontrolüne bırakmakta, doğuda Kürdistan kurulmasını istemekte, Müslüman coğrafyanın kutsallarının korunmasını istemekte, padişaha karşı gelenlerin cezasının kesilmesini istemektedir.
Ayrıca ; başını Mustafa Armağan denen Atatürke hakaret eden meczupun çektiği bir güruh sevr anlaşmasının vahdettin tarafından imzalanmadığı, onun sorumluluğunda olmadığını iddia eder. Bu da büyük bir yalandır.
Padişah Vahdettin, 22 Temmuz 1920de sarayda bir toplantıya başkanlık ederek, 45 kişilik Osmanlı kuruluyla meseleyi tartışmış, kuruldan Sevri imzalama kararı çıkmıştır. Vahdettin de zaten bunu istemiştir. Ve bu kurulda kimsenin aklına, “bir ihtimal daha var, gidip Mustafa kemale yardım edelim, öleceksek şerefli ölelim!” demek gelmemiştir. İmzalayan kişiler, padişahtan aldığı talimatla imzalamışlardır.
Ayrıca Vahdettin ve Damat Ferit, hala kendilerini düşünmektelerdir. Kişisel güvenliklerini korumak için İngiltere Dışişlerinden yardım istemişler, sonucunda yıldız sarayı ve etrafına İngiliz korumalar dikilmiştir.
Vahdettin, İngiliz temsilci Rumbold'a “bir avuç haydut Anadoluya çıkmış, orada erki ele geçirmiştir. Bu adamların tek gücü 16 bin tane subayıdır. Mustafa Kemal, kökeni bilinmeyen Makedonyalı bir asidir. Kanında Bulgar, Yunan veya Sırp kanı olabilir. Onların arasında tek bir Türk dahi yoktur. Gerçek türkler padişaha sadıktır, onlar ise bolşeviklerden destek alıyorlar"demiştir.
Atatürk ve arkadaşlarına bir avuç haydut demiş, sadece 16 bin kişi olduklarını sanmıştır. Halbuki onun en büyük destekçisi Türk Milletidir.
Ayrıca Mustafa Kemale mecliste oluşan muhalefet bloğundan (başta Karabekir ve Rauf Orbay) yararlanmak istenilmiş ve Vahdettin tarafından onlara bir mektup yazılmıştır. Mektup sonucunda Atatürk tam da büyük taarruz öncesi başkomutanlık görevinden meclis tarafından alınmıştır. Karabekir ve Orbay padişaha uymuştur. Lakin Atatürk, bu karar için "savaştan sonra istediğiniz yetkiyi alın, şimdi zamanı değil” demiş ve tekrar başkomutan olmuştur.
Şimdi, sadede gelelim. Atatürk Samsuna nasıl çıkmıştır!?
Mevlanzade Rıfat, Mustafa Armağan, Kadir Mısıroğlu gibilerinin iddiaları “Atatürkün milli mücadeleyi başlatmak üzere Vahdettin Tarafından yollanması” dır.
Turgut Özakman haklı olarak bu durumu “palavra” olarak yorumlamıştır. Çünkü bu vahdettinci topluluk, Türklerin gözüne baka baka yalan söylemiştir.
Kadir Mısıroğlu; “padişah ve Ankara ikili oynayarak İngilizleri oyuna getirdi” demiştir.
Turgut Özakman ise yanıt olarak “O fetvalar, isyanlar, anzavur, milliyetçileri tepelemek için İngilizlere türlü öneriler vermeler, binlerce belge, tanık, Vahdettinin kendi itirafları nedir? Eğer bu oyunsa ancak Kanlı Nigar oyunudur!” demiştir.
Şimdi şu yalanı deşifre etmek şarttır.
“Vahdettin Atatürkü kurtuluş savaşı başlatmaya yolladı” diyenleri, yine Vahdettin bizzat yalanlamıştır. Şöyle ki, 1923te mekkede yayınladığı beyannamede, kurtuluş savaşını başlatmak için yollamadığını “Mustafa Kemali Anadoluya gönderen kabineye uydum” diyerek açıklamıştır. Vahdettine çok yakın olan Başkatip Ali Fuat, bu konuda en ufak bir bilgiye bile yer vermemiştir. Vahdettin hakkında En ufak ayrıntıları bile kaçırmadan yazan ali Fuat, böyle bişeyi kaçırması imkansızdır.
Murat Bardakçı, “Şahbaba” kitabında belgeler üzerinden giderek “Atatürkü, Vahdettinin Anadoluya gönderdiğini ” sanki yeni bişey keşfetmiş gibi iddia etmiştir. Bu zaten herkesce kabul edilen bişeydir. Burada asıl mesele : Atatürkü kim gönderdi sorusu değil, neden gönderdi sorusudur.
Şimdi süreci adım adım izleyelim.
Mondros anlaşması 7.maddeye göre" Karışıklık çıkan yerleri itilaf devletleri işgal edebilir “ bu maddeye dayanarak İngiltere Osmanlıyı daima uyarmıştır. O dönemde; Samsunda Pontus Rum çetelere karşı Türk çeteleri silahlanmaya başlamış ve dağa çıkmıştır. İngilizler bu durumdan çok rahatsız olmuş ve apar topar Vahdettine nota vermişlerdir. Vahdettin ise telaşa girmiş, acilen oraya bir elçi yollanıp karışıklığın düzeltilmesini, İngilizlerin hoşgörüsünü kaybedilmemesini istemiştir. Kendisine sürekli padişah yetkileri verildiği iddia edilir. Atatürke verilen görev ve yetkiler şunlardır ;
1. Bölgede asayiş sağlanacak! 2. Silah ve cephaneler toplatılacak! 3. Şuralar varsa ve asker topluyorsa, engellenecek! 4. Şuralar kapatılacak!
Görüldüğü üzere, Vahdettin durup dururken bir görev icat edip Atatürkü Anadoluya göndermemiş, İngilizlerin isteği üzerine yollamıştır. Amaç milli mücadele değil, aksine Türk isyanını durdurmaktır.
Peki neden Atatürk seçilmiştir?
Bunun nedeni; Atatürkün bu görevi çok istemesidir. Şişli'deki evinde sabahlara kadar bu görevi almak için insanlarla konuşmuş, Anadoluya bu vasıta ile geçebilirse direniş başlatabileceğini düşünmüştür. Atatürk bunu Nutuk'ta "tarih bana öyle bir fırsat tanımıştıki, adeta kafes açıldı, ben de kanat çırpan bir kuş gibiydim” diye açıklamıştır. Vahdettin, Çanakkalede şöhret yapmış bu subayın kendisine bağlı olduğunu ve bu şöhret sayesinde samsunda sözünün dinleneceğini düşünmüştür. Bu nedenle ona güvenmiştir. Ayrıca kendisi dahil saraydaki kimse kendisini sevmemektedir. Bu görev ile kendisi istanbuldan sürülmüş olacak, her işe burnunu sokan Paşa'dan kurtulmuş olup bir taşla iki kuş vurmuş olacaklardır. Ayrıca Atatürkte tıpkı vahdettin gibi İttihatçı değildir ve Alman karşıtıdır. Bu da kendisine daha fazla güvenilmesine neden olmuş, üstelik İngilizler de kendisine çok güvenmiş, kendisine İngiliz vizesi bizzat verilmiştir.
Atatürk samsuna çıktıktan sonra kafasındaki direniş planını faaliyete geçirmeye başlamıştır. İngilizler bunu farkedip İstanbula yazmış, saray ise onu derhal İstanbula geri çağırmıştır. Mustafa Kemal ise görevinden istifa ederek bu çağrıları reddetmiştir. Akabinde gelen tutuklama ve idam kararları da malumunuzdur..
Bir de bu vahdettinci tayfanın meşhur 40 Bin Altın yalanı vardır ki epey komiktir. Vahdettin, sözde Mustafa Kemale milli mücadeleyi başlatsın diye 40 bin altın vermiştir. Bu yalanı da deşifre edelim..
Bu konuda en ufak bir kanıt yoktur. Biz ise bu fizik cahili yazarlara 40 bin altının nasıl taşınabileceğini sormak istiyoruz. Tanesi 7.6 gram olan 40 bin altın 304 kilo eder. Doğal olarak altınlar sandıklara yerleştirilmesi gerekir. Her sandık 50 kg olsa 6 sandık yapar. Altı sandık altını saraydan Şişli'ye, Şişli'den galataya, ordan motora, motordan bandırma gemisine, ordan samsuna, havzaya, amasyaya, Sivasa, Erzuruma, ankaraya nasıl taşıyabilir? Adama sormazlar mı, madem bu kadar altın vardı da bu Altınlar dan söz eden tek bir kurtuluş savaşı komutanı yoktur? Bandırma vapurundaki 23 kişiden hiçbiri neden bunu yazmamıştır? İngilizler bandırma vapurunu aradığında neden bunları bulamamıştır?
Hepsini geçtim, Atatürk ve arkadaşları anadoluda karnını doyuracak ekmeği bile bulamamıştır. O fakirlik neden çekilmiştir?
O dönem Atatürke verilen tek para ödenekten verilen 1000 lira ile 23 karargah mensubunun 3 aylık maaşıdır. Bu paranın değerini şöyle açıklayalım, 23 kişinin aldığı para bu iken 7 kişilik damat ferit komitesi Paris barış konferansına giderken 70 bin lira almıştır. O derece önemsiz bir para ile samsuna yollanmış, o para ile de ancak otel odası tutabilmiştir. 1922 yılında büyük taarruz sona erdikten sonra, Vahdettin yine rahat durmamış ve İngiltereye “ben hala Halifeyim, Hindistandaki Müslümanları Mustafa kemale karşı kışkırtalım” demiştir. Lakin bunu da başaramamıştır. Zira Hindistan Müslümanları Mustafa Kemal'i sevgiyle anıyor, ona “Allahın kılıcı!” diyorlardı. Hindistan Kralı Kral Naibi de bizzat bu durumu “Atatürk islamın kurtarıcısıdır” diyerek yorumlamıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrası bir telgrafla kutlama mesajı bile çekmemiştir Vahdettin.
Şimdi; lafı fazla uzatmadan, sizlere birkaç soru soralım ve bu konuyu siz kendiniz tartın.
1. Vahdettin madem kurtuluş savaşına el altından destek verdi, neden büyük taarruz sonrası tüm ısrarlara rağmen tek bir kutlama mesajı dahi yollamadı!
2. Vahdettin madem suçsuz olduğuna inanıyordu, neden apar topar gizlice bir İngiliz zırhlısıyla kaçtı?
3. Vahdettin kurtuluş savaşı bittikten sonra bile hâlâ neden İngilizlere “ Kemal ve arkadaşları bir avuç bolşeviktir. Onları tanımayın, İstanbulu kontrol etmeye devam edin!” demiştir?
4 Vahdettin neden Çanakkalede binlerce Mehmetçik kanı akıtan Hristiyan ingilize sığındı?
5 Vahdettin neden halifeliğini İngiltereye kullandırarak müslümanları türkiyeye karşı ayaklandırmak istedi?
6. Vahdettin neden ölümü göze alarak vatanında kalmadı?
Vahdettin hain dememek için bunlara cevap vermek gerekir. Ayrıca TBMM üyelerine (islamcı üyeler dahil) ve Atatürk'e göre de Vahdettin birer haindir. Atatürk Nutukta kendisinden “yaratık, hain” diye bahsedecektir.
Vahdettin ayrıca kaçtığında; yanında 1 milyon altınla birlikte kaçmış, San Remo'da yıllarca saray gibi bir köşkte zenginlik ve bolluk içinde yaşamış, parayı har vurup harman savurduğu için parası bitmiş ve birkaç sene sonra fakir fukara olarak ölmüştür. Kaçak padişahın sefaletine üzülmek saçmadır, zira parayı har vurup, hizmetkarlarına barlarda, kumarhanelerde savurtturan kendisidir. Zaten kendisinin para sevdalısı olduğu herkesce bilinir.
Ayrıca 13 Mart 1924 yılında ABD başkanına da mektup yazmıştır. Mektup ABD ulusal arşivinde 86700/1788 numarası ile kayıtlıdır. Bu mektupta “Saltanatı geçici bir süre için terkettim, Ankara denen bir avuç haine karşı durun, onlar kafirdir, İslam alemine zarar vermektedir, TBMM ırkı dini belli olmayan bir şer zümresidir, 5-6 milyonluk Türk ulusu cahildir, hilafeti kaldırmak isterlerse karşı çıkın” temalı bir mektup yazar. Lakin kimse umursamaz.
Bu mektupta ne kadar aciz biri olduğunu halkına hakaret ederek zaten göstermiştir.
Ve son olarak ; Vahdettin buz gibi haindir. Çünkü;
1. Tacını ve tahtını vatanın menfaatinden önemli tutarak İngilizlere yalvarmıştır.
2. Türkiyenin yönetimini 15 seneliğine İngiltereye bırakmak istemiş, bağımsızlıktan tamamen vazgeçmiş, 10 Ağustos 1920'de sevri imzalatmıştır.
3. Milli Mücadeleyi yok etmek için fetva yayınlatmış, kuvayi inzibatiye ordusunu kurmuştur. O dönem Osmanlı ordularının ve cephaneliklerinin tamamı İngiliz kontrolünde olduğu için, bu ordunun da İngiliz destekli olduğu apaçıktır.
4. Hain damat feriti, sırf akrabası ve ingilizci olduğu için 5 kere sadrazam yapmıştır.
5. Büyük taarruz öncesi bile İngilizlerle görüşerek, milli hareketi etkisiz hale getirin demiştir.
6. Kurtuluş savaşından sonra bile, İngilizlere başvurarak istanbulun TBMMye teslim edilmemesini isteyerek, “misakı Millî den taviz veririm!” vaadinde bulunmuştur.
7- Türkiyeden kaçıp düşman İngiltereye sığınmıştır.
8- Yurtdışında bile Atatürk ve arkadaşları için çirkin laflar etmiştir.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederiz. Evet, ne düşünüyorsunuz?
Kaynakça :
Turgut Özakman - Vahdettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele
Turgut Özakman - Şu Çılgın Türkler
Andrew Mango - Atatürk
Enver Behnan Şapolyo - Osmanlı Sultanları Tarihi
Yılmaz Çetiner - Son Padişah Vahdettin
Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk
Tarık Müntaz Göztepe - Vahdettin Gurbet Cehenneminde
Ali Fuat Cebesoy - Milli Mücadele Hatıraları
Mahmut Kemal İnal - Son Sadrazamlar
Sinan Meydan - Cumhuriyet Tarihi Yalanları
Lütfi Bey - Osmanlı Sarayında Son Günler
Sina Akşin - İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele
Fethi Tevetoğlu - Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar
Cengiz Dönmez - İngiliz Muhipleri Cemiyeti
Doğan Avcıoğlu - Milli Kurtuluş Tarihi
Murat Bardakçı - Şahbaba
Sina Akşin - Kısa Türkiye Tarihi
0 notes
altinovaguncel · 2 years
Text
Hat-San, yeni havuzunun omurga kaynağını gerçekleştirdi
Altınova Tersaneler Bölgesinde kurulu bulunan Hat-San Tersanesi, Estonya denizcilik sektörünün önde gelen firmalarından BLRT Grupp için inşa edeceği yeni havuzun omurga kaynak törenini gerçekleştirdi. 10.000 t kaldırma kapasitesine sahip, (-20 °c ) ‘de çalışabilme özelliği ile öne çıkan projenin, Hat-San’ın Altınova tersanesindeki törenine Estonya’nın Türkiye Büyükelçisi Annely Kolk, Ulaştırma…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
altinovaguncel · 3 years
Text
Avrupa'nın Yeni İnşa Ve Bakım Onarım Üssü “Türkiye”
Avrupa’nın Yeni İnşa Ve Bakım Onarım Üssü “Türkiye”
Yalova Altınova Tersane Girişimcileri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Fazıl Uzun, Altınova‘daki tersanelerin 2021 çalışmaları ile ilgili değerlendirmede bulundu. Uzun, 2021 yılında üretimde ve idari kadroda 28 bin kişinin istihdam edildiğini söyledi. SGK verilerine göre sektörün istihdama ciddi katkı sağladığına değinen Uzun,  2021 yılı son aylarında Yalova’daki sektörün üretim iş kollarındaki…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
altinovaguncel · 3 years
Text
Yalova'nın 2021'deki gemi ve yat ihracatı yüzde 64 arttı
Yalova’nın 2021’deki gemi ve yat ihracatı yüzde 64 arttı
Türkiye’nin gemi ve yat sektörüne geçen yıl en çok katkı sağlayan Yalova’nın bu sektördeki 12 aylık ihracatı önceki yıla göre yüzde 64 arttı. Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarından yapılan derlemeye göre, Türkiye’nin 2021 yılındaki gemi ve yat sektörü ihracatı, 2020’ye göre yaklaşık yüzde 18,3’lük artışla 1 milyar 375 milyon dolardan 1 milyar 626 milyon 377 bin dolara ulaştı. Söz konusu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pdfindiroku-blog · 7 years
Text
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi Geçen ayın birikimi ÖMER LAÇİNER Alternatif düşünebilmek
Politika ve felsefe • EYLEM CANASLAN Antonio Negri ile söyleşi: “Mücadelelerin ontolojisi çoğulcudur” • JASON GLYNOS – YANNIS STAVRAKIS Ernesto Laclau’yla söyleşi: Siyaset ve bilinçdışı • MAHİR KALAYLIOĞLU Althusser’den Laclau’ya yerdeğiştirme, yoğunlaştırma ve çağırma • CEMAL BALİ AKAL Ahlak ya da giyotin • HALUK SUNAT Etika’dan ‘demokrasi’ye/ ‘teolojik-politik edimselliğe’ yol alırken (I)
Edebiyat ve sanat • MURAT BELGE Resim sanatında ayna • NAZAN AKSOY Sürgün edebiyatı ve Mehmed Uzun • BARIŞ ÖZKUL Dickens’ın Hard Times’ında toplumsal sınıfların temsili: Korporatist toplumun güvencesi olarak hayırseverlik ve işçi sınıfı
Kentsel dönüşüm, yerel politika • ŞÜKRÜ ASLAN Gülsuyu/Gülensu’da neler oluyor, neler olamıyor?
Taşra, sinema • TANIL BORA Yozgat Blues filmi üzerine yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile söyleşi: “Ben ‘Türkiye muhafazakarlaşıyor’ yargısının bir klişe olduğunu düşünüyorum”
Tarihçinin sırt çantası • MEHMET Ö. ALKAN Kürtlerin Türklüğü ya da “…patlıcandır ama sen kabak diyebilirsin!”
Birikim / Sayı:295 Yıl: 2013 / Aylık Sosyalist Kültür Dergisi
0 notes