#ırmak kenarı
Explore tagged Tumblr posts
Text

doğal olarak kimsenin olmadığı yerleri, geniş manzaraları, kendini sonsuza, sonsuza, sonsuza kadar yalnız hissetmeyi seviyordu
8 notes
·
View notes
Note
İstemsiz manipülasyon olayı hoşuma gidiyo. Infjlerin bu konuda iyi olduğunu maalesef biliyorum. O uberkuloz videosunu iyi hatırlattın hemen izlemem gerek shdjebxjs Manipülasyon kullanma yerlerin çok iyi böyle şeyler dinlemeyi çok seviyorum nedense. Onu içten içe bilinçsizce planlamak falan off çok iyi. Aynı şekilde manipüle edilmeye çalışıldığını fark etmek de mükemmel, izliyosun ne yapacak diye, kanım kaynadı bcjsbxjsb Küçükken aileni manipüle edişini söyleyip olayı anlatmadığın an ben burda merakımdan bayılırım, çok özel ya da anlatılmayacak bir şey değilse noooolur anlat. Allah Allaaah düne kadar haritada yerini bilmediğim Amasya'ya özlem duymaya başladım sayende öyle bi anlatıyosun ki ejfkebxjeb İstanbul'dan memnun değilim ama zaten çok içinde oturmuyorum, ucunda bir yerdeyim. Yine de bu kalabalık, bu varoşluk, bu seviyesizlik, bu ucubelik, bu toplumsal bozulmaya her sokağa çıktığımda maruz kalıp iğreniyorum. Neyse daha tatlı olan ev hayalime geçeyim. Biri bu sene olmak üzere 2 ünlü çiftin ev hayatını dinledim. Bu çiftlerin evlilikleri gayet iyi. İkisinin de söylediği şey şu kendi alanları var, her zaman aynı diziyi film izlemiyolar, kendi alanlarına çekilip kendi izleyeceklerini izliyolar hobileriyle ilgileniyolar ve sonra ortada buluşup konuşuyolar ediyolar. Ortak izleyeceklerse zaten birlikte izliyolar o cepte. Ben de bunu istiyorum. İkimizin de kendi özel alanımızın olduğu, orda kendi istediklerimizle ilgilendiğimiz, ortada buluşunca konuşup sevgi gösterisinde bulunduğum, birlikte de vakit geçirdiğimiz huzurlu çocuksuz bir ev. Çocuk istemiyorum kesinlikle. Şimdi bi soru, düşün mezun oldun yeni bir şehirdesin evin yok araban yok kirada oturuyosun. Bir süre sonra elinde para birikti bu parayla ya bir ev ya da bir araba alabilirsin. İkisinden birine yetiyo paran (güncel fiyatları düşünme bu bi varsayım), önce hangisini alırsın?
keşke hayatımdaki başarıyla gerçekleştirdiğim manipülasyonları izletebilsem vtr olarak (herkesin iyiliği içindi hepsi temin ederim dkwlsös) manipüle edilmeye çalışıldığımı o anda anlıyorum genellikle (bkz. ultra manipülatör anne ile büyümek) hatta beyefendi de bi ara beni manipüle etmeye çalışmak gibi bir hata yapmıştı ama ben alttan alttan "hayırdır napıyosun koçum" temalı laf çakınca beni kendi kendine "sen baya zekisin" diye övmeye falan başlamıştı. yemeyiz anacım. izlemesi harbiden zevkli bu arada. karşındaki seni kandırdığını falan sanıyor sende oyununa ayak uyduruyosun, hiç beklemediği bi anda her şeyin farkında olduğunu ufak ufak hissettirip panik yaptırıyorsun karşıdakini falan mükemmel olaylar. benim de kanım kaynadı anılara dalınca kspwsşökd bayılma hemen anlatıyorum, samsundayız, benim yaş 2 falan maksimum. atakum sahilinde annemle babama ağlaya zırlaya çukur açtırmışım oynayacağım diye. bizimkilere de tam boyum kadar olunca kazmayı bıraktırmışım sonra çukura dönüp bakmamışım. iyice denizle falan oynadıktan sonra annemler "hadi gidiyoruz" dediğinde çukura doğru koşup atlamışım içine. annemle babam hayret etmiş tabi ama o aklımla ağzıma yüzüme kum gireceğini hesap edememişim başlamışım ağlamaya her yerim kum dowşasmdsw çıkarmaya çalışmışlar inadımdan gitmek istemediğim için ortalığı velveleye verip çıkmamışım falan mdkwlaçskw hala anlatırlar her yerinden kum temizledik diye dnwklsmswö ay amasyamda amasyam. o ırmak kenarı yürüyüşleri mentalime o kadar iyi geliyordu ki anlatamam. beyefendinin bana gösterdiği gizli bi mekanım bile vardı fotosunu ekleyeyim sona. İstanbul kalabalık olmasa güzel şehir be. (her şehir öyle o yüzden küçük şehir insanıyım diye ayılıp bayılıyorum) hobilerle ilgilenip kendi kişiliklerini ve alanlarını korumaları çok güzel benim de hayalimin bir kısmı öyle ki, bence olması gereken bu. tam içedönük hayali yemin ederim dkwşsmsö intjlerde hep bunu görüyorum ya evlenmek istemiyorlar tamamen ya da çocuk istemiyorlar. nedenini rahatsız olmayacaksan sorabilir miyim ilginç geliyor çünkü. mantıkla değerlendirdiğimde sebebini az çok tahmin edebiliyorum ama duygusal olarak benzersiz bir deneyim gibi geliyor. (kadın olduğum için içgüdüsel olarak böyle hissediyor da olabilirim) hmmm seçenekler arasında motor olsaydı direkt motor derdim ama illa ki birini seçeceksem ev daha akıllıca geliyor.
mekanımın manzarası;

#23#uzun zaman sonra konuşunca anlattığım ne varsa hepsini daha önce anlatmışım gibi hissediyorum normal mi xklwsös#bir de neden “maalesef” özel değilse tabii ki
0 notes
Text
Meyan
Meyan

#Meyan, #MeyanKökü, #MeyanKöküBalgamSöktürücü, #MeyanKöküÇay, #MeyanKöküÇubuk, #MeyanKöküFaydaları, #MeyanKöküGöğüsYumuşatıcı, #MeyanKöküHormonDengeleme, #MeyanKöküKaraciğerHastalıkları, #MeyanKöküKaraciğerKoruma, #MeyanKöküKortizon, #MeyanKöküKronikYorgunluk, #MeyanKöküKullanımı, #MeyanKöküKullanımıVeEtkileri, #MeyanKöküMenopoz, #MeyanKöküNeIşeYarar, #MeyanKöküNedir, #MeyanKöküŞekerHastaları, #MeyanKöküŞekerleme, #MeyanKöküSesKısıklığı, #MeyanKöküTansiyon, #MeyanKöküYanEtkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler https://is.gd/BhUBXe https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/bitkiler/meyan/
Meyan, baklagillerden gelen meyan kökü olarak genelde bilinen özellikle ırmak kenarı gibi sulak ve nemli yerlerde yetişmekte olan Latince adı ”tatlı kök” anlamına gelen yabani bir bitkidir. Boyu yaklaşık olarak 50-150 santim kadar olabilir. Uzun ömürlü bitkiler arasında yer almaktadır. Yaprakları kanat şeklinde ve tüylüdür. Türkiye’nin yanı sıra pek çok farklı ülkede yetiştirilmektedir. Ilıman iklime sahip olan yörelerde yetişmektedir.
Meyan bitkisinin kökleri ve yeraltındaki gövdesi (rizom) baharat olarak kullanılır. Tatlı, sert ve tuzlu bir tada ve hoş bir kokuya sahiptir. En büyük üreticisi tüm dünyadaki meyankökü üretiminin %70’ini gerçekleştiren M&F Worldwide’dır ve üretiminin %73’ünü tütün ürünlerine tat ve aroma kazandırmak isteyen ABD orijinli sigara firmalarına satmakta olduğunu açıklamıştır.
Köklerin suyla kaynatılıp, suyun buharlaştırılmasıyla elde edilen balına çubuk şekli verilir. Bu bal, tatlı, pasta, şekerleme ve çikolata yapımında kullanılır. “Meyankökü”nü Kuzey Avrupalılar tatlılarda, Çinliler ise daha çok yemeklerde çeşni olarak kullanırlar. Ayrıca kolalı içeceklere de tat vermek için katılır.
Meyan Kökü Nedir?
Günümüzde sıklıkla adından bahsedilmekte olan meyan kökü nedir ve ne için kullanılır? Özellikle kullanmak isteyenlerin merak ettiği sorular arasında yer almaktadır. Çiçekli bitkiler arasında yer almaktadır. Açık morumsu, leylaki ve kelebek şeklinde oluşan meyvelere sahiptir. Kökleri kazık şeklindedir. Meyan kökleri söküldükten sonra yıkanarak doğranıp kurutulmaktadır. Nemden ve güneş ışığından uzak şekilde muhafaza edilmesi gerekir.
İçeriğinde bulunan rizom kökü normal şekere oranla 50 kat daha tatlı olan flavon, glisirizin ve kumarin maddelerini içermektedir. Geniş kullanım alanına sahiptir. Bira ve ilaç yapımında kullanılmaktadır. Aynı zamanda Anadolu’da köklerden şerbet yapılarak içilmektedir. Üç yıllık köklerin toplanmasıyla elde edilen koyu renkli toz, çubuk veya dörtgen şeklindeki parçalar satılmakta ve ilaç olarak kullanılmaktadır. Çok sayıda farklı faydası olması nedeniyle özellikle yaygın olarak kullanılmaktadır. Kullanım şekli kullanım amacına göre değişebilir.
DİKKAT: Meyan Kökü – Hamilelik döneminde kullanmayın!
Meyan kökü kökünün kurutulmuş çubukları da Hollanda’da kendi başlarına geleneksel bir şekerlemedir, ancak popülerlikleri son yıllarda hızla azalmıştır. Şeker olarak çiğnemek için basitçe zoethout çubukları (‘tatlı ahşap’) olarak satıldılar . Çiğneme ve emme yoluyla, yoğun bir şekilde tat veren lezzet salınır. Tatlılık, dişlere zarar vermeden sükrozdan 30 ila 50 kat daha güçlüdür. 1970’lerden bu yana, zoethout daha nadir hale geldi ve yerine şeker tüketmesi kolaylaştı
Meyan Kökü Faydaları
İnsan vücudu açısından sağlıklı olması nedeniyle kullanılmakta olan meyan kökü faydaları oldukça fazladır. Doğru şekilde kullanılması ve geniş kullanım alanına sahip olması nedeniyle özellikle kullanıcıların amaçlarına uygun şekilde uygulama yapmaları gerekir. Kullanılması durumunda edebilecek olan faydalar şunlardır;
İdrarın artmasını sağlamaktadır. Aynı zamanda müshil etkisi oluşturmaktadır.
Şişkinlik, hazımsızlık ya da gaz problemi olanlarda oluşan sorunun azalmasına yardımcı olmaktadır.
Özellikle kadınlarda hormon seviyelerinin normalleşmesini sağlamak amacıyla menopoz döneminde kullanılmaktadır.
Adet öncesi yaşanan gerginlik ve ağrının azalması için kullanılabilir.
Çay olarak tüketilmesi durumunda yorgunluk giderici etkisi bulunmaktadır. Karaciğerin korunmasını sağlamakta ve özellikle virüsler nedeniyle karaciğerde oluşacak hasarın önlenmesini sağlamaktadır.
Kronik yorgunluk sorunu olanlarda özellikle ortaya çıkan etkilerin azalmasını sağlayarak enerjinin artmasını desteklemektedir.
Ses kısıklığı problemine iyi gelmektedir.
Balgam söktürücü etkisi bulunmaktadır.
Göğüs yumuşatıcı etkisi bulunmaktadır.
Not: Nadiren bas dönmesi yada bas ağrısı yapabilmektedir. Yüksek tansiyonlu kişiler kullanmamalıdır. Kronik karaciğer iltihabı, siroz, yüksek kan basıncı ve kanda potasyum eksikliği durumlarında meyan kökü kullanılmamalıdır. Kortizon ve benzeri ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır. Şeker hastalarından iğne ve insülin kullananlar bu meyan şerbeti içmemelidir. Her zaman ki uymanız gereken açıklamamızı da ekleyelim, doktorunuza danışmadan kullanmayın-kullandırmayın!
#Meyan#meyan kökü#meyan kökü balgam söktürücü#meyan kökü çay#meyan kökü çubuk#meyan kökü faydaları#meyan kökü göğüs yumuşatıcı#meyan kökü hormon dengeleme#meyan kökü karaciğer hastalıkları#meyan kökü karaciğer koruma#meyan kökü kortizon#meyan kökü kronik yorgunluk#meyan kökü kullanımı#meyan kökü kullanımı ve etkileri#meyan kökü menopoz#meyan kökü ne işe yarar#meyan kökü nedir#meyan kökü şeker hastaları#meyan kökü şekerleme#meyan kökü ses kısıklığı#meyan kökü tansiyon#meyan kökü yan etkileri#Tıbbi bitkiler#tıbbi ve aromatik bitkiler
1 note
·
View note
Text
SAMED BEHRENGİ
KÜÇÜK KARA BALIK

Ben çoçuk masalları ya da hikayeleri okutularak uyutulanlardan değilim., sokakta oynayıp yorgunluktan sızan kısımdanım.Küçük Kara Balık dünyaca ünlü bir çocuk kitabı,ülkemizde bir dönem yasaklanmış,bu da ün kazanmasını hızlandırmış kanaatindeyim.Hızırkamp'ın kitaplığında gördüğümde,bir nehrin kenarında ve acemi bir "hala" olduğum için dikkatimi çekti ve bir nefeste okudum.Başka yaşamlar olduğunu hatırlatan her yaşa masal..
Bugün ailemiz için çok özel bir gün çünkü Salih Mirza hayatımıza gireli tam bir yıl oldu.Ben seninle öyle çok şeyi yeniden keşfediyorum ki umarım sen de akıp giden bu hayat nehrinde yaşamın boyu güzelliklerin keşfi içerisinde olursun. Aslında hikayeni sesli çektip kaydetmek niyetinde idim ama teknolojim el vermedi;)
Küçük balık ile annesinin evi siyah bir taşın arkasıydı; yosunlar da evin çatısını oluşturuyordu. Geceleri yosunlar altında uyuyorlardı.Bir defacık olsun evlerinden ay ışığını görmek küçük balığın özlemiydi. 5
Annesi yavrusunda bir keyifsizlik olduğunu, yakında iyileşeceğini sanıyordum Kara Balığın derdi öyle böyle dert değildi.6
Biliyor musun anneciğim, aylardır bu ırmağın sonu neresi diye düşünüp duruyorum. Ama hala işin içinden çıkamadım. 8
Nihayet, gidip ırmağın sonunu bulmaya karar verdim. Başka yerlerde neler olup bittiğini bilmek istiyorum. 8
Annesi gülerek :"Ben de çocukken çok düşünürdüm böyle şeyleri. Yavrucuğum, ırmağın başı sonu olmaz ki. İşte hepsi bu kadar. Irmak hep akar durur ve hiçbir yere de varmaz. " 8
Ben böyle gezmelerden bıktım artık. Yola düşüp gitmek, başka yerlerde neler olup bittiğini ögrenmek istiyorum. Bu lafları ondan bundan öğrendiğim düşünüyorsun ama bilmeni isterim ki çoktandır düşünüyorum ben bunları. Elbette ondan bundan da çok şey öğrendim.Örneğin şunu anladım : Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü? 9
Yavrucuğum çıldırdın mı sen? Dünya... Dünya da ne demek oluyor?Dünya burası işte; yaşam ise işte yaşıyoruz, varız... 9
Bak şu bücüre, nerelere gitmek istiyor ! Dünyada neler olup bitiyor, gidip göreceğim diye tutturdu da tutturdu. Boyundan büyük laflar işte! 10
Bu yorucu gezmeleri sürdürmek istemiyorum. Göz açıp kapayıncaya kadar sizler gibi yaşanmış olacağım ve eskisi gibi gözü, kulağı kapalı kalacağım. İstemiyorum, anlıyor musunuz? 10
Komşu :"Vay vay vay!... Ne biçim laflar bunlar! "11
Anne : "Hangi Soysuzlar güzel yavrum aklına girdi bilmem! " 11
Balıklar :
- Gittikten sonra pişman olursan, bir daha aramıza almayız seni.
- Bunlar gençlik hevesidir, gitme.
- Buranın suyumu çıktı?
- Başka dünya münya yok. Dünya burası işte; geri dön.
-Aklını başına alıp dönersen, o zaman senin akıllı bir balık olduğuna inanırız.
- Ama sana alışmıştık biz... 15
Artık Küçük Balığın onlara diyecek hiçbir sözü kalmamıştı. Kendisi ile yaşı olan arkadaşlarından birkaçı onu çağlayana kadar uğurlayıp geri dönmüşlerdi. Küçük Balık onlardan ayrılırken ;"Dostlarım, görüşmek üzere! Unutmayın beni. " 15
Arkadaşları: " Nasıl unutabiliriz biz seni? Bizi sen uyandırdın; bu güne kadar hiç düşünmediğimiz şeyleri öğrettin bize. Görüşmek üzere bilgili ve yürekli dostumuz." 16
Küçük Kara Balık çağlayandan atlayıp bir su birikintisine düştü. Önce telaşlanır gibi oldu ama sonra yüzüp şu birikintisine dolaşmaya başladı. O zamana kadar böylesi büyük bir su birikintisine hiç görmemişti. 16
Küçük Balık bir çocuk çobanın şu kenarında durmuş ona ve yengeç baktığını gördü. Suya koyun ve keçi sürüsü yaklaşıyordu. Ağızlarını suya daldırıp meleşiyorlardı. Sesleri vadide yankılanıyordu. Balık keçilerle koyunca sularını içip gidene kadar bekledi. Sonra kertenkele seslendi;
- Kertenkeleciğim, Ben Küçük Kara Balığım. Nehrin sonunu bulmaya gidiyorum. Senin akıllı ve bilgili bir varlık olduğunu düşünüyorum. Bir şey sorabilir miyim? Pelikanlar, testere balıkları ve balıkçıllar yolda çok korkuttular beni. Onlar hakkında bir şeyler biliyorsan, anlat bana. 24
Kertenkele: "Testere balığı ile balıkçıllar buralarda bulunmaz. Pelikanlara gelince buralarda olabilir. Sakın aldanıp da torbasına gireyim deme! Pelikanın boynunun altında çok su alan bir torbası var. Suda yüzerken bazen balıklar bilmeden torbasına girer ve dosdoğru midesine girerler.Tabii pelikan aç değilse, balıkları bu torbada sonra yemek için depolar. "
Balık :"Balık bir kere bu torbaya girerse, bir daha çıkamaz mı? "
Kertenkele :" Torbalı parçalamaktan başka çare yok. Ben sana bir hançer vereyim. Pelikan yakalanırsan, dediğimi yaparsın." 25
Balık tekrar düştü yola.Soruların biri geliyor, biri geçiyor da aklından. " Irmak denize dökülüyor mu acaba ? Pelikan benimle uğraşmasa bari! Testere balığı hemcinslerini de öldürüp yer mi acaba? Balıkçılın bizimle ne düşmanlığı olabilir ki ? " 27
Küçük balık hem yüzüyor hem düşünüyordu. Her karış yolda yeni bir şe görüyor yeni bir şey öğreniyordu. Taklalar atarak çağlayanlardan düşmek ve yüzmeye devam etmekten hoşlanıyordu artık. Güneşin sıcaklığını sırtında hissettikçe kuvvet alıyordu. 27
Küçük Kara Balık ayı çok severdi. Ay ışığının vurduğu geceler Balık yosunlarının arasından süzülüp ayla birkaç kelime konuşmak isterdi ama her defasında annesi uyanıp onu tekrar yosunlara çeker ve uyuşturucu. 30
Balık :"Dünya seyahati çıktım. "
Ay:"Dünya çok büyük. Her tarafı dolaşamazsın. "
Balık :"Olsun gidebildiğim kadar gideceğim."
Ay sözünü bitiremedi. Kara bir bulut gelip ayı kapadı ve gece tekrar kapkaranlık oldu .Küçük balık yapayalnız kalmıştı. Şaşkınlık içinde birkaç dakika karanlığa baktı.Sonra taşın altına girip uyudu . Sabah erkenden uyandı. Başucunda fısıldaşan birkaç küçük balık gördü.32
Küçük balıklardan biri: "Pelikanı düşünmekten rahatımız ,huzurumuz kaçtı."
Kara balık: "Siz çok düşünüyorsunuz . Hep düşünmek,hep düşünmek gerekmez. Yola çıkınca korkunuz mutlaka geçer."
Ama tam hareket edecekleri sırada çevrelerindeki su kabardı üstlerine bir kapak geldi ve her taraf karardı kaçış yolu kalmamıştı.Kara Balık Pelikanın gagasına düştüklerini anladı hemen.
Küçük Kara Balık:"Arkadaşlar, Pelikanın gagasına düştük ama kaçış yolu da tümüyle kapalı sayılmaz."
Küçük balıklar ağlamaya başladılar. İçlerinden biri:
-Artık kaçacak yolumuz kalmadı.Senin yüzünden bunlar! Yanımıza gelip ayarttın bizi!
-Şimdi hepimize yutacak. İşimiz bitik! 32
Kara Balık hançerini çekti. Bir darbede pelikanın torbasını yarıp kaçtı. Kara Balık öğle olana kadar gitti . Artık dağ ve vadi bitmişti ve ırmak dümdüz bir kırdan geçiyordu .Sağdan soldan birkaç küçük çay da ırmağa katılmış ve su bir o kadar çoğalmıştı. Kara Balık suyun çokluğundan zevk alıyordu . Birden kendine geldi ve suyun dibinin olmadığını gördü. O yana gitti ,bu yana gitti, hiçbir kenarı ulaşamadı. Küçük Balık suda kaybolmuştu ! Yüzdü de yüzdü, yine bir yere varamadı. Ansızın uzun ve büyük bir hayvanın yıldırım hızıyla kendine saldırmakta olduğunu fark etti. Karşısında ağzının önünde iki kenarlı bir testere vardı .Testere balığının onu paramparça edeceğini düşünerek hızla toparlandı,oradan sıvışıp su yüzüne çıktı. Bir süre sonra deniz dibini görmek için dalışa geçti.Yolda bir balık sürüsüne rastladı. Binlerce binlerce balık! Sordu birine, burası neresi?
-Arkadaş hoşgeldin DENİZE, bütün ırmaklar, nehirler buraya dökülür, istediğin zaman bizim grubumuza girebilirsin. 39
-Karabalık deniz balıklarının sürüsünden ayrılıp tek başına yüzmeye başladı.Bir süre sonra su yüzüne çıktı. Güneş ışığı sıcacıktı .Küçük Kara Balık güneşin yakıcı sıcağına sırtında hissediyor bundan zevk alıyordu .Usul usul ve keyifle deniz yüzeyinde yüzerken "He an ölümle yüzyüze kalabilirim Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Onemli olan benim yaşamımın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği..." diye düşünüyordu. 40
Küçük Kara Balık daha fazla düşünce ve hayal dünyasında kalamadı Balıkçıl geldi Onu yakalayıp götürdü. 40
20. 08. 2019 / Kısıklı
6 notes
·
View notes
Text
İstikrarını kaybedip 2 metre yükseklikten düşen adamı böğürtlen kolları kurtardı
İstikrarını kaybedip 2 metre yükseklikten düşen adamı böğürtlen kolları kurtardı
MANAVGAT, ANTALYA (İHA) – Antalya‘nın Manavgat ilçesinde ırmak kenarında oturup dinlenirken istikrarını kaybeden şahıs, 2 metreden aşağıya düşerken, ırmağa yuvarlanmaktan böğürtlenlere takılarak kurtuldu. İtfaiye takımları tarafından çıkarılan ve ambulansla hastaneye kaldırılan şahsın durumunun güzel olduğu öğrenildi. Olay, Manavgat ilçesi Üst Hisar Mahallesi’nde meydana geldi. Irmak kenarı yaya…

View On WordPress
0 notes
Photo

🌼💢4 gece yaylalarda ve 1 gece de ırmak kenarı otelimizde toplam 5 gece konaklamalı Karadeniz Turlarımızda buluşalım... Yeni dönem bambaşka konseptlerimizle ; Kalabalıkların ötesinde, sadece misafirlerimize ve ailenize özel hazırladığımız sürprizlerimizle ... Koronanın sitresini uçsuz bucaksız Karadeniz yaylalarında atmaya gidiyoruz...😊 📆Tur Tarihleri ✔️ 11 Eylül - 18 Eylül ✔️ 25 Eylül - 02 Ekim ✔️ 02 Ekim - 09 Ekim ✔️ 23 Ekim - 30 Ekim ☎️ Rezervasyon ve detaylı bilgi için 0549 241 30 90 - 0258 264 11 11 #özcobantur #yaylalar #koronadanuzak #tatilikya #çobantur #karadenizturlari #sosyalmesafesticker https://www.instagram.com/p/CEtXxHagty8/?igshid=1qyzfkjz2fxga
0 notes
Text
Geçtiğimiz haftasonu 3 günlüğüne Amasya ve Çorum’a gittik. Bu bizim aynı bölgeye ikinci seyahatimiz oldu. 2 yıl önce de bir Mayıs ayında gelmiştik. Görülecek o kadar çok şey varki, hem tarih, hem doğa hem de şehir turizmi açısından mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Ulaşım oldukça kolay. İstanbul’dan hem Thy hem de Pegasus’un uçak seferi var. Tek sorun dönüş uçağının sabah saatlerinde olması. Yani haftasonu için geldiyseniz Pazar akşam dönemiyorsunuz. Bir gece daha kalıp, pazartesi sabah dönmeniz gerekiyor.
Merzifon Havalimanı Amasya’ya 50 km, Çorum’a 70 km. Yollar genellikle bölünmüş yol şeklinde ve konforlu.
Biz Amasya”da Teşup Konak’ta kalıyoruz ve otelin sahibi Levent Bey bizi havaalanından alıyor. Aksi halde bir transfer almanız ya da araç kiralamanız gerekiyor. Amasya’da şehir içinde tarihi, turistik yerler genellikle yürüyerek ulaşılabilecek mesafede, hatta birbirine paralel iki ana caddede genellikle trafik oluyor ve otopark sorunu yaşanıyor, bu nedenle araçsız gezmek çok daha uygun. Ama Su Kemerlerine ya da Amasya Harşena Kalesine gitmek isterseniz yine bir araca ihtiyacınız olur.
Amasya’da görülecek öyle çok şey varki…
Amasya Müzesi
Amasya Müzesine, tarihi Amasya şehrinin bir kenarında ve yürüyerek 3-5 dakikada ulaşılıyor. Müzede Osmanlı dönemi eserleri yanında Hititler, Frigler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve İlhanlılar gibi birçok uygarlığa ait eserler bulunuyor. Amasya Arkeoloji Müzesi’nin bulunduğu alanda bir de Mumyalar Müzesi var. Bu müzede 14.yüzyıldan kalma mumyalar yer alıyor ve bunlar dünyada bilinen tek Müslüman mumyaları. Ayrıca genellikle mumyalama sırasında iç organlar çıkarılırken, buradaki mumyalarda iç organların korunduğu görülüyor. Mumyalamanın nasıl yapıldığı da müze içindeki panolarda detaylı bir şekilde tarif edilmiş. Müzede Hitit’lerin iki ana tanrısından biri olan Fırtına Tanrısı Teşup heykeli de yer alıyor. Diğer tanrı ise güneş tanrısı Hepat.
Bayezid Külliyesi
Maalesef külliye restorasyonda bulunduğu için sadece dışarıdan ve uzaktan görülebiliyor. Ama oldukça büyük bir külliye. İçinde cami, medrese, şadırvan ve imarethane bölümleri yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet ilme önem verdiği için oğlu II. Bayezıd’ın da iyi bir eğitim almasını istiyor ve Amasya’ya gönderiyor. Bayezid burada 7 yaşında hem Amasya Valisi oluyor hem de burada hat dersleri alıyor ve Arapça, Farsça, Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğreniyor. Caminin önünde, şadırvanın iki yanında bulunan çınar ağaçları ise caminin inşaatı sırasında buraya dikilmişler, 500 yıldır tarihe tanıklık ediyorlar.
Gök Medrese
Gök Medrese de Bayezid Külliyesi gibi şu anda restorasyonda ve içini göremedik, ama yapıldığı yıllarda Anadolu’nun pek çok yerinden tıp eğitimi almaya gelen öğrencilerin tıp eğitimi aldığı bir okulmuş. Yapının kubbesi maviye boyalı olduğu için bu ismi alıyor. Restorasyon nedeni ile etrafı yüksek bariyerlerle kapandığı için fotoğraf dahi çekemedik.
El yazması eserler kütüphanesi
Kütüphane, içindeki eserleri hava, nem toz gibi koşullardan koruyabilmek için her zaman açık olmuyor. Ama açık haline denk gelirseniz kütüphane bünyesinde Arapça, Farsça, Osmanlıca el yazması eserlerin bütün örneklerini görmek mümkün. Kütüphanedeki en eski eseri Osman Bin Affan’a (III. Halife Hz. Osman) ait Papirüs üzerine yazılmış El yazması Kuran-ı Kerim, belki hatırlayan olur, bu kitap seneler evvel medyatik isimler tarafından yurtdışına kaçırılmış ve Mısır üzerinden tekrar geri alınmıştı gazetelerde günlerde haber olmuştu. Bunun dışında astronomi, tıp, edebiyat, felsefe, tarih psikoloji, sanat v.b. çeşitli tür ve konularda 2340 adet el yazması ve 4000 adet basma eser bulunuyor.
Sabuncuoğlu Tıp Müzesi
14.yy’da yapılan yapı içerisinde Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Bimarhane (hastaların tedavi edildiği yer) olarak kullanılan yapıda, Fatih döneminde 14 yıl boyunca hekim olarak görev yapan Sabuncuoğlu Şerafettin tarafından tıbbi ve cerrahi tedavi yöntemlerinin minyatürlerle tarif edildiği bir kitap yazılmıştır. Müze içinde kitaptan alıntılar, eski dönemlerde kullanılan cerrahi aletler ve müzik ile tedavi yöntemleri sergileniyor.
Burmalı Minare Cami
Amasya’da Taşhan’dan biraz yukarıda, bakırcılar çarşısının bir üst sokağında yer alan Burmalı Minare Cami bir Selçuklu eseri. Caminin iç süslemelerinden ziyade dışındaki taş işçiliği ve minarenin döner şekli görülmeye değer.
Büyük Ağa Medresesi
Sekizgen planı ile Anadolu’da Selçuklular tarafından kullanılan anıt mezarların planına sahip, Bayezid döneminde yapılmış bir medrese. Şu anda içinde Kur’an kursları, hafızlık dersleri veriliyor.
Kral Kaya Mezarları
Amasya’da 20 civarında kral kaya mezarı bulunuyormuş. MÖ 300 yıllarından itibaren Pontus Krallığı’nın Amasya’yı başkent ilan etmesi ile burada, Pontus Krallarının mezarları dağa oyularak yapılmış, Bu örnekler Anadolu’da ve dünyadaki en büyük kaya mezarları arasında yer alıyormuş.
Amasya Kalesi
Amasya’nın sırtını dayadığı Harşena Dağı’nda, Amasya’yı yukarıdan seyreden Harşena Kalesi yer alıyor. Kalenin girişine kadar araç ile çıkılabiliyor ama daha sonra kale içinde merdivenlerle zirveye kadar oldukça fazla tırmanmak gerekiyor. Merdivenler dar ve herhangi bir korkuluk yok. Kale yeni restore edilmiş olmasına rağmen gezenlerin güvenliği ile ilgili herhangi bir önlem maalesef alınmamış. Kalede bence tarihi bir anıtın ziyaretinden çok Amasya’yı yukarıdan 360 derece seyretmek açısından görülecek bir yer. Ama yükseklik korkusu olan, merdiven çıkmakta zorlananlar kesinlikle çıkmamalı.
Borabay Gölü
Amasya’dan 1 saat uzaklıktaki Borabay Gölü, bir heyelan gölü, çevresinin uzunluğu 1,8 km ve muhteşem manzarasını en açıdan görebilmek için mutlaka çevresini dolaşmanız gereken bir göl. Yürümeye elverişli bir hat üzerinden yürüyorsunuz, sadece birkaç noktada dar ve eğimli alanlardan geçmek gerekiyor, bu nedenle rahatlıkla gölün çevresi dolaşılabiliyor. Göl kenarı haftasonu piknikçilerin ve mangalcıların istilasına uğruyor ve bizim için pis, çöplü ve keyifsiz bir hale geliyor. Bu yüzden imkanınız varsa hafta içinde ziyaret edin. Göl kenarında bir restoran bulunuyor ama servisi oldukça sınırlı. Çok acıkmazsanız yemeğinizi Amasya merkezde alın diye tavsiye ederim. Gölün her mevsimde manzarası görülmeye değer.
İlkbaharda endemik çiğdemler açıyor, sonbaharda kırmızının, sarının, kahverenginin birbiri ile uyumlu her tonunu görebilirsiniz.
Amasya’da görülecek diğer yerler
Yukarıya yazmadığım pek çok tarihi, eseri de kent sokaklarında gezerken görebiliyorsunuz, Yeşil ırmak üzerindeki köprüler, camiler, çeşmeler, türbeler, tarihi evlerin herbiri ayrı bir sanat eseri. Ayrıca bizim zamanımız yetmedi ama Şehzadeler Konağı, Tarım Müzesi gibi daha pek çok yer ziyaret edilmeyi bekliyor.
Amasya’da Yemek
Amasya’da kesinlikle aç kalmazsınız ve hatta çok pratik ve ekonomik olarak her damağa uygun yemek bulabilirsiniz. Yeşilırmak kenarındaki Amasia yerel yemek yapan, en bilindik ve en çok tercih edilen yerlerin başında geliyor. Servisi hızlı, fiyatları da gayet makul. Yine bu kenarda pek çok restoran yer alıyor. Nehrin karşı tarafında ise daha büyük neredeyse 24 saat hizmet veren ve yok yok denebilecek restoranlar yer alıyor.
Bunlardan iki tanesi Beyoğlu ve Çınaraltı Kafe-Restoranları ve ikisinin de yemekleri lezzetli ve fiyatları uygundu. Sıcak-sulu yemeklerin yanı sıra pide, döner gibi seçenekler de bulunuyor.
Amasya’da en çok görülen ve adı duyulan yer olarak Ali Kaya çıkıyor karşımıza. Amasya’yı yukarıdan keyifle seyredebileceğiniz bir mekan ve tarihi Amasya evlerini Yeşilırmak kenarında birer inci tanesi gibi dizilmiş olarak izleyebiliyorsunuz. Gündüz farklı bir mazara, gece farklı bir mazara ile misafirlerini büyülüyor. Tokat kebabı ile meşhur ve içki servisi yapılıyor. 2 yıl önce gittiğimizde yediğim en lezzetli yemeklerden biriydi Tokat kebabı. Ama bu sefer etleri çok sertti ve genel olarak herşey çok tuzluylu. Lezzet bakımından bana hitap etmedi. Ayrıca bence bir restoranın iyi olmasındaki en temel kriter olan tuvalet temizliği de yeterli değildi. Tekrar gitsem Ali Kaya’da yemek yermiyim bilmiyorum. Ama buraya çok yakın Yamaç Kafe diye bir yer vardı, bizim gittiğimiz gün bir etkinlik nedeni ile çok kalabalıktı, vali dahil şehrin tüm ileri gelenleri oradaydı ve bu kalabalık nedeni ile gidemedik.
Bir de Özlem Pide ve Ziyafet Pide’de lezzetli pideleri ile gidilmeye değer yerlerden.
Amasya’da mutlaka yapılması gereken şeylerden biri de eski şehir merkezindeki kahvehanelerde çay içmek. Gamaşuk bunların içinde en ünlü olanı. Tarihi bedestenin hemen ilerisinde caddenin karşı tarafında yer alıyor.
Amasya çöreği de Amasya’nın ünlü lezzetlerinden biri, onu da Burmalı Minare’ye giderken tadabilirsiniz.
Çorum
Çorum Amasya’dan 1 saat uzaklıkta. Çorum’dan yarım saat sonra Alacahöyük, üzerine bir yarım saat daha sonra Boğazköy’e ulaşılıyor.
Çorum Müzesi
Çorum Müzesi, benim Türkiye’de gördüğüm en güzel müzelerden biri. Eserlerin nitelikleri ya da çeşitliliği anlamında birşey söyleyemeyeceğim, çünkü uzmanlığım değil ama müze binası, bahçesi, sergi salonlarının dizaynı, tuvaleti ile bence oldukça iyi durumda. Ülkemizde bu standartlarda müzeleri görünce mutlu oluyorum, onların adına guru duyuyorum. 2 yıl önce geldiğimizde müze içinde bir satış yeri ve küçük bir kafeteryası vardı. Bugün onlar talep olmadığı için kapanmış. Keşke halkımız müzelere ve müzeciliğe biraz daha ilgi gösterse diye düşünmeden edemedim. Bu gezi gittiğimiz müzelerde genellikle sadece biz vardık. Bizden başka görmeye gelen kimse yoktu. Ülkemizde dış turizm azalırken maalesef iç turizmin de azaldığını bir kez daha üzülerek gördüm. Müze içinde daha ��ok Alacahöyük ve Boğazköy’de Hitit ve Frig’lerden kalma eserler sergileniyor. Ayrıca bir de Etnografya galerisi var, burada da daha yakın tarihe ait halılar, giysiler, ev aletleri sergileniyor.
Alacahöyük Müzesi
Aynı ismi taşıyan köyün içindeki müzede Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Frig dönemlerine ait eserler yer alıyor. Alacahöyük, Hitit döneminin dinsel tören ve sanat merkezi olarak öne çıkıyor. Müzede Eski Tunç Çağından kalma kral mezarları ve 10 metre genişliğindeki sfenksli kapı müzenin en ilgi çeken bölümleri. Ayrıca müze bahçesindeki sergileme alanında çocuklar için hazırlanmış panolar da yerleştirmişler.
Boğazköy
Boğazköy Ören yerinden önce köyün içinde Boğazköy Müzesi yer alıyor. Küçük ama burası da temiz ve düzgün bir müze. İçinde bu bölgeden çıkarılmış eserler sergileniyor.
Ören Yeri yaklaşık 4 km2 bir alan ve içinde araba ile asfalt bir yoldan ilerleyerek öncelikli görülecek yerleri görebileceğiniz bir açık hava müzesi. İlginize göre 3 saat içinde de gezebilirsiniz, günlerce de kalabilirsiniz. Ben bizim gördüğümüz öncelikli yerleri şöyle sıralayabilirim: Yer Kapı, Aslanlı Kapı, Kral Kapı, Sfenksli Kapı, Hiyeroglifli Oda, Yazılı Kaya, Kent Surları, Tapınaklar ve 1 nolu Tapınaktaki Yeşil Taş, Nişantaşı gibi pek çok nokta var. Dediğim gibi ilginize, zamanınıza ve enerjinize göre, görebildiğiniz kadar çok yer görün. Ama yukarıda saydıklarımı mutlaka görün. Bunları görüp, etkilenmemek mümkün değil.
Çorum’da Yemek
Çorum’a gidilip leblebi alınmadan dönülmez. Her yer kuruyemişçi dükkânı ve dükkânlarda aklınıza gelebilecek her şey var. Kuruyemişçilerin pek çoğu aynı ismi taşıyor, Hüseyin Karakuş. Ürünler taze ve almaya değer.
Yemek yenilecek yerler için, Çorum’da en çok tavsiye edilen yer Katipler Konağı. Konağın ev sahipleri, bir süre sonra burada yaşamak yerine bir restoran açmaya karar vermişler ve çok da iyi etmişler. Konak güzel, ama yemekleri daha da güzel. Ekmeklerini kendileri yapıyorlar. Çorbalar, börekler, keşkekler, tandırlar, ev yapımı baklavalar, kuşburnu suyu, hepsi mükemmeldi. Kesinlikle karnınız çok açken gidin ve yemekleri yarımşar porsiyon söyleyin. Çünkü, porsiyonları çok büyük. Biz bütün bunlardan yedik, hatta yanında salata, cacık, yoğurt vs aklınıza ne gelirse kişi başına 60 TL ödedik. Yemeklerin yarısı da maalesef yenmeden kaldı.
Boğazköy civarında konaklama ve yemek için iki otel var, otellerde konaklamadım ama restoranlarını tavsiye edebilirim. Biz ikisinde de öğlen yemeği aldık, ve ikisinden de memnun kaldık. Servis iyi, hızlı, fiyatlar makul, yemekler lezzetliydi. Birisi Başkent Demiralan Otel, diğeri de Otel Aşıkoğlu. Ama bu oteller sadece kendi otel konukları için hazırlık yaptıkları için öncesinde arayıp ne yemek olduğunu sormanız ve kendinize uygun bir yemeği birgün önceden sipariş etmenizde fayda var.
Bir Roma ve Osmanlı kenti Amasya. Bu şehre gidince, hemen yanıbaşındaki Hititlerin başkentine de mutlaka uğranmalı. 3 günde en az 4 medeniyet. Hitit, Roma, Osmanlı ve Türkiye... Geçtiğimiz haftasonu 3 günlüğüne Amasya ve Çorum'a gittik. Bu bizim aynı bölgeye ikinci seyahatimiz oldu. 2 yıl önce de bir Mayıs ayında gelmiştik.
0 notes
Note
Bunların önüne mantık ve kendini koymayı öğrenmene çok sevindim. Zaten mantıken kendine iyi bakmaz ve önemsemezsen başkalarına da yardım edemezsin. Senin isteklerin karşılanacak ki dışardaki insanlara yönelebil. Bu demek değil ki hiçbir zaman fedakarlık yapmayalım, arada yapıcaz tabii olur o kadar. En iyi sen bilirsin kendini, Snorlax uykuya devam edebilir istediğin sürece. Kendini manipüle ediyo olabilirsin, infjler de manipülasyonda gayet iyi bence. Sence de öyle mi? Kendini istemsizce insanları manipüle ederken bulduğun oluyo mu? Evet bu arada normali fikir ayrılıklarını konuşmak ama aynı fikirde gibi davranmak daha kolay gelebiliyo insanlara. 3 yaşında çıldırtır mıydın herkesi shdjsbdj çok mu hareketli çocuktun? Ev hayalin çok sıcak hissettirdi. Sen dün ırmak kenarı yürüyüş dediğinden beri ırmak kenarında dondurma yiyerek yürüyüş istiyo bünyem ebxjebxj cevabın amasya olması bir ihtimal ama mezun olduktan sonra yaşamak istediğin bir şehir var mı?
haklısın, bir insan başkalarına yetebilmek için önce tam olmalı. öhm. öncelikle evet, infjler de çok manipülatif. bkz. (monster: johan liebert, hitler, hxh: lucifer... gibi) kendi adıma konuşacak olursam, insanları iyi analiz edebildiğim için güzel yönlendirmeler yapabiliyorum ama bu olayı sadece kendimi korumak için kullanıyorum. kontrolcülükte var tabi biraz. istemsizce yaparken bulduğum oluyor ama çoğunlukla alt bilincimde her şeyi kontrollü olarak gerçekleştiriyorum zaten. başkasına çok saçma gözüken bir hareketimin altında bundan uzun süre sonrası için gidişata göre önlem yatıyor mesela. yanıldığım zamanlar da bir elin parmağını geçmez. (aklıma uberkloz'un hayatımda sadece bir kere yanıldığımı sandım onda da yanılmışım sözü geliyor). fikirleri karakterimin nişanesi olarak gördüğüm için vatan savunur gibi savunuyorum ben genelde dklşsçsms evet hareketli bi çocukmuşum ama hareketten ziyade çok soru sorarmışım. (çocukluk anıları demişken 2 yaşında ailemi manipüle ettiğim bi olay geldi aklıma babamlar hala anlatır dlwşwçsdklw) yolun amasyaya düşerse ırmak kenarında içeri şehirin karşısında kaymak diye bi dondurmacı var (waffle kokusunu takip etsen de olur) mis gibi yeni pişmiş külahın içine dondurmaları doldurup veriyorlar ırmak kenarında gerçekten yiye yiye geziyoruz, oraya uğramadan gitme. kulağına da kulaklığı taktın mı, miss. şimdi benim de canım çekti özlemişim amasyayı. amasya olabilir, muğla olabilir, karadenizde herhangi bir şehir olabilir. yeşillik ve deniz neredeyse ordayım. amasyaya aşinayız tabi. oranın insanı da bi başka.
0 notes
Text
Cennet'ten Satılık Ev
[14/03 21:15] İsrafil: Sevgili Allah kankim biarkadaşa 40huri 3 nurili, ırmak kenarı cenneten ev bakıyorum
[14/03 21:15] İsrafil: Mümkün müdür
[14/03 21:16] İsrafil: O şarap çeşmesinin yanında vardı ya bi ev
[14/03 21:16] İsrafil: Duruyor mu o
[14/03 21:17] Allah: Yok kanka o verildi
[14/03 21:17] İsrafil: Viski kuyusunun yanındaki ?
[14/03 21:27] Allah: Kanka orayı sadece İskoçlara verebiliyoruz
[14/03 21:27] Allah: Kavga çıkıyor
[14/03 21:27] Allah: Geçen İngiliz istedi ona bile vermedim
[14/03 21:27] Allah: Çok kavga çıkıyor çünkü
[14/03 21:27] İsrafil: Rakı bağlarının orası o zaman
[14/03 21:28] Allah: Orası olur
[14/03 21:28] İsrafil: Ha tamamdır
[14/03 21:28] Allah: Bi tane var orda çok güzel ama ahşap bina
[14/03 21:28] İsrafil: Olsun kanka sorun değil
[14/03 21:28] Allah: Bir de 40 huri veremem oraya
[14/03 21:28] İsrafil: Ahşap ev iyidir
[14/03 21:28] Allah: Türk mahallesi orası
[14/03 21:29] Allah: Türklere çok kadın verince kavga çıkıyor zaten bir tanesine de yetemiyorlar
[14/03 21:29] Allah: Huriler birbirine giriyor sonra
[14/03 21:29] Allah: Benim hurilerim kıymetli
[14/03 21:30] Allah: Senin arkadaşın diye 4 tane veririm
[14/03 21:30] Allah: 1+ Allah’ın hakkı
[14/03 21:30] İsrafil: 40 huri kampanyası bitti diyorsun
[14/03 21:30] İsrafil: Üzdü biraz
[14/03 21:30] Allah: Türklere yapmadık onu biz
[14/03 21:30] Allah: Bulgar ve Yunanlara özeldi
[14/03 21:31] Allah: Bazı sivaslılar da yararlandı ama onlar kavimler göçünü kaçırmış olanlardı
[14/03 21:31] İsrafil: Haa
[14/03 21:31] İsrafil: O detayı bilmiyordum ben
[14/03 21:31] İsrafil: Neyse idare eder artık
[14/03 21:32] Allah: Ya şu altta yazan küçük yasal açıklamayı okumayı da bi öğrenemediniz
[14/03 21:32] İsrafil: Huri yoksa rakı var
[14/03 21:32] Allah: Biz ikra derken onu da içine kattık
[14/03 21:32] Allah: Bir de israfil olacaksın:(
[14/03 21:32] Allah: Üzdü beni bu tablo biraz
[14/03 21:32] İsrafil: Kanka benlik bi durum yok nihayetinde ki
[14/03 21:32] İsrafil: Sana komşu villam var sonuçta
[14/03 21:32] İsrafil: Ne uğraşayım kampanyalarla
[14/03 21:33] İsrafil: Öyle bişi varmış dendi bana
[14/03 21:33] İsrafil: Dedim yapmıştır
[14/03 21:33] Allah: E kanka o Gabriel olacak gavat da okumuyor ki
[14/03 21:33] Allah: Yalan yanlış salıyor vesveseyi
[14/03 21:33] İsrafil: O da iyi çocuk da
[14/03 21:33] İsrafil: Biraz düzensiz evet
[14/03 21:34] İsrafil: Başına buyruk biraz
[14/03 21:35] Allah: İsadan sonra kendini toparlayamadı o
[14/03 21:35] Allah: Çok üstüne gitmiyorum
[14/03 21:35] İsrafil: Çok yakındılar kanka
[14/03 21:35] İsrafil: Isa aşağı isa yukarı
[14/03 21:35] İsrafil: Hala anlatıyor
[14/03 21:38] Allah: Kanka onun ilk göz ağrısı
[14/03 21:38] İsrafil: Yani haklı sonuçta da
[14/03 21:39] İsrafil: Ben azraille kapışırken hiç benden yana olmadı ama
[14/03 21:39] İsrafil: Orda bekledim ben yani bi
[14/03 21:39] İsrafil: Isayı da aldın kafana göre iş yapıyorsun çıkışı
[14/03 21:39] Allah: Kanka azraile o İsa olayından sonra çok zıt gidemiyor
[14/03 21:39] Allah: Çekiniyor
[14/03 21:39] Allah: Azrail biraz otoriter biliyorsun
[14/03 21:40] İsrafil: Zerre sevmiyorum ibneyi
[14/03 21:40] Allah: Olsun hepiniz benim meleğimsiniz
[14/03 21:40] İsrafil: Yani kardeş kavgası sayılır da
[14/03 21:40] İsrafil: Aybetti biraz yani
[14/03 21:40] İsrafil: Hem ceboya hem bana
[14/03 22:56] Allah: Kanka onun da işi o ama çok şey yapmayın
[14/03 22:57] Allah: Çocuğun üstüne gidiyorsunuz biraz
0 notes
Text
Portakal Çiçeği Karnavalının Beşinci Yılının Ardından
Karnavalın bu yılki adresi; Galleria Yerleşkesi
Bu yıl karnavalın beşinci yılıydı. Karnaval bu sene Galleria yerleşkesinde gerçekleşti. Geçen sene karnaval bünyesinde gerçekleşen “Vosfest”teki ufak provadan sonra ilk defa bu alan böylesi bir etkinliğin merkezine oturdu. Bölge yeşil ve geniş bir çim alana sahip, Seyhan nehrinin kenarında. Adana’nın gözlerden nispeten uzak ne var ki son derece değerli bir güzelliğini merkezine alıyor. Karnavalın bu yeni lokasyonu birçokları tarafından eleştirilirken, biz ilk duyduğumuzdan bu yana yeni yerleşkenin avantajlarını gördük. Bu öngörüde yanılmadığımız da ortaya çıktı. Yeni yerleşkenin en büyük kazanımlarından biri, normal şartlarda Adanalının ayağının pek de alışık olmadığı “su kenarı”nın kente kazandırılması oldu. Seyhan nehri kıyısı muhtemelen Adana’nın binlerce yıllık tarihinde, ilk defa böylesi bir kalabalığı gördü. Adanalı ortasından bereket dolu bir ırmak akan bir kentte yaşadığının farkına vardı!

Karnavalda Neler Vardı?
Yerleşkede bu sene elişi ürün satan firmalar için stand alanları ayrıldı. Yüzlerce firma için çadır kuruldu. Stand organizasyonu en azından geçen yıllara göre biraz daha tertipliydi. Geçen senelere kıyasla bu sene, standlarda yer alan ürünlerin genel kalitesinde de gözle görülür bir artış vardı. Adanalı artık bu işi ciddiye almaya başladı. Gerçekten de birçok ev hanımı, öğrenci ya da elişi sanatçısı aylar öncesinden başlayarak karnavalın ruhuna yakışır ürünler hazırlıyor. Karnavalı canlandırıyor, karnavalın bir parçası oluyor, bir de üstüne ekonomik bir gelir elde ediyor.
Yiyecek-içecek alanları Adana lezzetiyle özdeşleşmiş olması açısından kebapçılarla sınırlandırılmıştı. Vosfest ve motorsiklet grupları için kamp alanı, uçurtma alanı ve Galleria’nın hemen yanı başına kurulmuş dev bir sahne yerleşmişti. Ayrıca Mimar Sinan amfisi Pazar günkü konserler için kullanıldı.
Vosvos ve motorsiklet grupları ve bunların etrafında kurulan kamp alanları karnavala çok güzel bir renk kattı, katıyor. Şehir dışından gelen birçok vovosçu ve motorcu, ayrıca öğrenci grupları da bu alanda 3 gece geçirdi. Önümüzdeki yıllarda bu alanın yetersiz kalacağını öngörmek zor değil.

Goadana da Karnavalda Yerini Aldı
7-8-9 Nisan tarihlerinde Goadana olarak biz de karnaval etkinlik sahasında yerimizi aldık. Karnavalı gezenlerle, dostlarımızla ve bizi tanımak isteyenlerle buluştuk. Çeşitli park oyunları oynadık, oynattık, dostlarımızın ufak performanslarıyla güzel vakit geçirdik. Bizi ziyaret eden çocuklara karnaval balonları, yetişkinlere ise “I Love Adana” yapıştırmaları hediye ettik. İkinci karnavalda dünyaya gelen Goadana’nın yeni yaş gününü, kocaman bir doğum günü pastasının üzerindeki mumları üfleyerek kutladık! Bizi tanımak isteyen herkesle buluşup hayal ettiğimiz Adana’yı anlattık. Konuşarak değil, yaşayarak. Adana’nın çeşitli parklarında zaten, yıllardır buluşup yaptığımız gibi. Biz hoşgörüye, sıcakkanlı Akdenizli insanlara, bir kenti kent yapan ortak değerlere naifçe inanıyoruz.
Madalyonun Yüzleri
Karnaval sonrasında olumsuz birçok yorum da kulağımıza gelmedi değil. Bu söylenenlere katılmamak mümkün değil. Ancak bilirsiniz, Adanalıyı mutlu etmek de öyle her yiğidin harcı değil. Eleştirmeyi, hem de acımasızca eleştirmeyi severiz, ama elimizi taşın altına nadiren sokarız.
Eleştiriler karnaval yerleşkesinin bir panayır alanına dönmesi noktasında odaklanıyordu. Evet doğrudur. Karnavalda bu sene yüzlerce satış standı vardı. Ne var ki pek de fazla etkinlik yoktu. Etkinliklerin sayısının ve niteliğinin artması gerekiyor. Örneğin iki yıldır heyecanla savunduğumuz Fotomaratonu hayata geçirmek bu sene de nasip değilmiş. Ancak Portakal Çiçeği Kostümlü koşusu ve anne-baba-çocuk koşusu da karnavala renk katan yeni etkinlikler oldu.
Kurulan sahnelerde yapılan müzikler, üzülerek söylüyorum tam bir faciaydı. Özellikle iki belediyemizin “sahne tırları” sırt sırta vermiş 3 gün boyunca aynı anda bangır bangır alanı inleterek, herhangi bir müzikal değerden uzak üçüncü sınıf müziklerle karnaval alanını sabote etti.

Galleria yerleşkesininin karnavalı kent sokaklarından uzaklaştırarak karnavala zarar verdiğine inananlar var. Katılmıyorum. Geçen yıllarda kent merkezindeki belirli sokaklara yığılan ve merkez semtleri şiddetle tarumar eden kalabalık en azından bu sene, yerleşkenin geniş çimenlerine yayılmıştı. Ayrıca merkez esnafının şikâyetlerinin aksine, geçen senelere göre daha az da olsa kent merkezinde de normal üstü bir kalabalık vardı ve çoğu işletme doluydu. Reşatbey ve Cemalpaşa mahallerinin nezih işletmeleri şehir dışından Adana’ya gelen konuklara ve kentin orta-üst ekonomik sınıfına mensup sakinlerine karnaval çoşkusunu daha nezih bir ortamda yaşatmaktan geri kalmadı. Kimi işletmelerin karnaval özel programları hazırlamaları da bence karnaval ruhuna yakışır hareketlerdi. Buna karşın az ötede kentin farklı mahallelerinden gelen Adanalılar da karnavalın bir parçası olabildi.
Galleria yerleşkesinde gereği gibi bir düzen kurulmamıştı. Ancak bunu bu alanda ilk defa böylesi bir etkinlik yapılmasına bağlamayı tercih ediyorum. Seneye özellikle trafik ve park düzeninin daha iyi kurulması sonucu bu düzen sağlanabilir. Zira yerleşke Adana’da karnavalın yapılabileceği herhangi başka bir yere göre birçok altyapı özelliğine, nıspi de olsa, sahip. Özellikle Pazar günü Galleria’a giden tüm çevre yolların, herhangi bir bildirim yapılmaksızın tüm gün boyunca kapatılması kent merkezine inen tüm yolları bloke etti. Elbette yüz binlerce insanın kent merkezine aktığı bir dönemde ne yapılırsa yapılsın bu tarz sıkışıklıklar meydana gelecektir. Ancak önceden yapılacak uyarılarla sıkıntılar minimuma indirilebilirdi. Ve umuyorum seneye indirilecektir.
Önümüzdeki yıl, Galleria yerleşkesi yerine Merkez Parkta çeşitli etkinlikler için kullanılan ve 2015 karnavalında da son gün yüz binden fazla kişiyi bir araya getiren alan kullanılabilir.
Karnavalın bir merkez üssü olması ve buranın da Adana kent silüetini tamamlayıcı, yeşil ve geniş bir alan olması ile ilgili hiçbir sıkıntı görmüyorum. Öte yandan karnavalın en önemli eksikliği kortej. Önümüzdeki yıllarda, kortejin de eski yıllardaki gibi karnavala entegre olmasıyla beraber, karnaval sokaklara daha çok inebilecektir. İşte o zaman kentin hem sokaklarını hem de parklarını dahil etmiş bir karnavalın tadını hep beraber tekrar çıkarabiliriz.

Önümüzdeki Karnavala Doğru
Portakal çiçeği karnavalı kentin iç dinamiklerine dokunmayı çok güzel başarmıştır. Çok daha fazlasını da başarabilir. Sosyolojik, ekonomik ve stratejik açıdan bu noktada söylenebilecek şeyler çok. Ne var ki bunların hepsinden daha çok, Adanalı’nın bu karnavalı sahiplenmesi önem taşımaktadır. Kortej bu anlamda çok güzel bir zemin hazırlamaktaydı. Önümüzdeki yıllara her ne olursa olsun halk kortejini tekrar karnavala kazandırmamız gerekiyor.
İkinci olarak, Portakal Çiçeği karnavalının Adana’nın tüm kurumlarının dahil olabildiği, projelerini üreterek paydaşlarıyla bir arada kentin renkliliğini sergilediği, Adana aidiyetini güçlendirdiği bir enerjiye kavuşmasını sağlamamız gerekmektedir. Hali hazırda karnaval buradan güç alıyor. Ancak çok daha fazlası mümkün. Karnavalın güçlenmesi için önümüzdeki yıl, daha fazla sayıda kurum, kulüp ve derneğin karnavalda bir stand alarak, ya da herhangi bir etkinlik, bir proje geliştirerek karnavala katılım göstermesini, karnavalın maddi ve manevi yükünün altına girmesini temenni ediyorum. Bu noktada karnavala maddi destek sağlayan ulusal sponsor firmaların yanı sıra yerel firmalarımızın da çorbaya tuz katmaları mümkün. Örneğin karnaval, Adana’nın sanatsal yaratıcılığını ortaya koymasına olanak tanıyan önemli bir tetikleyici. Her kurum kendi ölçeğine göre bu yaratıcı camiaya, ressamlara, fotoğrafçılara, sinemacılara, yazarlara, müzisyenlere, destek olabilir. Karnaval bunun gerçekleşmesi için gerekli zemini oluşturmaya müsait.
Önümüzdeki yıllarda, çeşitli derneklerin, bu sene Goadana Kent Rehberi’nin, ya da Aktif Felsefe’nin karnavalda yaptığına benzer aktivitelerle karnavalda yer almaları, karnavalı canlandıracaktır. Dernek ve toplulukların kendi stand veya alanlarında, kendilerini anlatmaları, daha sosyal ve dernekleşmiş bir toplum altyapısına zemin hazırlaması anlamında büyük önem taşımaktadır. Ayrıca dünyanın sayılı festivallerinde de benzer yapıları görüyoruz. Örneğin, Sevilya’da gerçekleşen Feria de Abril süresince (ne rastlantıdır ki anlamı “Nisan Festivali”) kentin önde gelen dernekleri, toplulukları, siyasi partileri, odaları, önde gelen şirketleri ve kulüpleri “caseta” denilen standlar kuruyor. Festival yüzlerce standın olduğu bir festival yerleşkesinde 7 gün boyunca devam ediyor. Her bir caseta’da gerçekleşen çeşitli etkinlikler, buluşma ve nefis İspanyol lezzetlerinin yanı sıra Flamenko ve Sevilyano müzik ve dansları aralıksız devam ediyor.
Ayrıca karnavalın genel yapısı ve koordinasyonuyla ilgili de dokunuşlar gerektiği açık. Hali hazırda karnaval sponsorluk sistemi, ne yazık ki bunu engelleyici bir yapıya sahip. Önümüzdeki yıl karnaval sponsorluk müessesesinin gözden geçirilmesi şart.
Goadana olarak 5 yıldır bu karnavalın içerisinde yer almamız bir rastlantı değil. Kentlilik bilinci ve kent aidiyetini geliştirmek ve Adana’nın değerlerini parlatmak üzere yola çıkan bir girişim başka nerde yer alabilir? Bu yüzden karnavalla ilgili doğru ve eğri gördüklerimizi Adana kamuoyuyla paylaşmak, sadece paylaşmakla kalmayıp, her zaman olduğu gibi kendimizi taşın altına atmak misyonumuzun gereğidir!

0 notes
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince maculatum benekli ve Yunanca conium konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling scerling kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçede bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ranın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrianın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokratesin düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresianın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufelandda göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupanın batısından Asya ve Doğu Türkistana kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerikaya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir. Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir. Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever. Hasat zamanı: Temmuzdan Eylüle kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir. Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokratesin Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıranla yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir. Kullanılması: a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopatide; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır. Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopatide: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopatide <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom): 1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Text
Manavgat'ta kamyonetin çarptığı direk devrildi
Manavgat'ta kamyonetin çarptığı direk devrildi
Manavgat’ta, Çağlayan Mahallesi ırmak kenarında kamyonetin çarptığı aydınlatma direği yıkılarak evin balkonuna devrildi.
Çağlayan Mahallesi ırmak kenarı Şelale yurdu yakınlarında E.K’nin kullandığı 07 LT 105 plakalı kamyonet, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yol kenarında bulunan betonarme aydınlatma direğine çarptı. Kamyonetin çarptığı direk, apartman dairesinin balkonuna…
View On WordPress
0 notes
Note
Bak bunu kesinlikle hayatımı ve o anı romantize etmek için yazmıyorum ama öğrendiğim zaman hani filmlerde olur ya bir şimşek çakar, gözlerin açılır,her şey yerli yerine oturur, tüm olaylar göz önünden geçer işte tam o oldu. Kalakaldım, seninle tüm konuşmalarımız zihnimden saniyeler içinde geçti, her şey yerine oturdu ve aydınlanma geldi. Garipti sbxjsbxh Dün instagramda, instagramdaki mistype infjlerin infj olmakla gurur duyduğunu, hiçbir infjnin infj olmaktan mutlu olmayacağını okumuştum iyi denk geldi senin dediğinle sdhcjeb enneagramın konusunda net miyiz peki? 5 misin? Intj kankinle ayrılmanı da gördüm ama pat diye sormaktan biraz çekiniyorum belki konuşmak istemezsin ya da üzerim diye o yüzden soramadım. Neden ayrıldınız, tamamını söylemesen de en azından ucundan çıtlatsan? Amasya diyince nedense aklıma ağaç dolu yeşil bir şehir geliyo ama muhtemelen alakası yok (biraz varmış baktım şimdi). O kedi şeysi babaannemlere yürüyerek 5-10 dakikacık, yanlarına gittiğimde kesin gidip bakmam lazım kedi şeysine. Köpekler biraz dışlanıyo gibi ama onlar da gece canavar, gündüz melek biraz ayıp yaptıkları, kınıyorum. Bu ara aşırı dinlediğim birkaç şarkı önereyim tabii. The cure-boys dont cry(toxic ilişkide bulunduğum kişinin zihni gibi bu şarkı, erkek değil tabii kendisi o ayrı. Evdeysen ve mümküse bunun youtubetaki halini dinle), the cure-lovecats, bakar-hell n back. Keko şarkıları, kekoluk, çetecilik, suç işlemek falan moda oldu artık. 14 yaşında ölen kızın da tiktok videolarında suç ve keko sevgili güzellemeleri varmış. Eskiden herkes farklı şeylerle ilgilendiği için herkesten bir şeyler öğrenirdim elbet ama artık herkes maalesef aynı, npcler. Bu konulardan çıkıyorum. Yurtta kaldığını varsayarak soruyorum, yurt hayatı nasıl? Sigaraya başladın mı?
vay be xkwoasösnkw varya bu konuda o kadar doluyum ki anlatamam. bir insanın bu kadar duygusal olup üstüne bu kadar akılcı olması bence yasal değil. iki dişli çarkın arasında öğütülüyorum sanki. bir yerde insan kendine karşı bile samimi olmadığını falan hissediyor çok değişik bir kafa. enneagramım 5 evet ama kanat konusunda asla emin değilim. ince düşünceli olman hoş. hayatımda o kadar acı verici mevzu oldu ki arkadaşlık mevzularına üzülmeye tam olarak fırsat bile bulamadım. çıtlatayım, arkadaşım üniversiteye benden bir sene önce gitti. o dönemler de benim bir desteğe "özellikle" arkadaşımın desteğine ihtiyaç duyduğum zamanlar, gittiği gibi itti beni. kırıcı cümleler söyledi, yeni arkadaşlarından bahsetti. zor zamanımı yalnız atlatınca ve itildiğimi görünce gönül bağımı koparmıştım. arkadaşım yaptığı şeyden pişman oldu, çok toparlamaya çalıştı ama olmadı. denemekten yoruldu, veda mesajı attı. ben de üstelemedim. zaten yeterince yorgundum ve yine zor bir dönemden geçiyordum, eskiden yaptığı şeyi yine yapınca, yine en acılı zamanlarımın birinde yeniden beni yalnız bıraktığını görünce mesajına cevap vermedim aylarca. hiç konuşmadık, bağımız öyle koptu.
kafam bozuk olunca amasyada bir ırmak kenarı yürüyüşü yapıyordum iyi geliyordu. kayseride de kedi şeysine giderim artık dkwlsmdmk sen İstanbuldaydın değil mi?
the cure- boys don't cry, sözleri çok manidarmış (benim arkadaşımla olan durumuma da uyuyor) hanımefendinin duygusal olarak karşısındakini manipüle etme eğiliminde olduğunu düşünüyorum ama intj gibi "manipülasyonun babası" olan bir tipin bu tür manipülasyonlara gelmediğini de tahmin ediyorum. grup çocuk grubuymuş, çok şaşırdım. şarkı baya baya pişmanlığı anlatıyor. vay be. love cats'de güzelmiş, bana eskiden okuduğum bir kitabın retro atmosferini hatırlatıyor. hell n back, adamın sesi niye sakinleştiriyor anlamadım ama bu da hoşuma gitti. teşekkürler.
evet, erkekliğin asaletle ve şerefle değil kavgayla ve şiddetle kazanıldığını düşünenler toplumunda yaşıyoruz artık. beyefendi bu konulardan benimle tanıştıktan sonra kendini çekmişti. işinde gücündeydi en son. hele de yakın arkadaşını kaybedince bu tür konulara hala sıcak bakmadığını düşünüyorum. isteyerek içinde değildi orası da ayrı. 14 yaşındaki kıza üzüldüm. üstünkörü ve özentiyle beslenen heves odaklı duyguların gerçek hayatta böyle ağır sonuçları olacağını küçük yaştaki bir çocuk öyle kolayca hesap edemiyor işte. npc kısmına katılıyorum ama son zamanlarda kendimi görmezden gelme eğilimindeydim, tanımlayıcı hiçbir aktiviteye el uzatasım yoktu. kitap bile okumayıp sadece çalışıyordum. (farklılığın getirdiği yalnızlığın dayanılmaz olduğu zamanlar)
yurt hayatı çok renkli, halay çekmeli, boğuşmalı, boş yapmalı bi ton günümüz oluyor. macerasız geçen günümüz yok denecek kadar az oluyor genelde. sigaraya bağımlı olmayan tiplerdenim. liseden beri kafam eserse bir kaç dal içer sonra aylarca içmem ama dürüst olmak gerekirse bu sene sıklığı biraz arttı ama son iki aydır iki dal falan içmişimdir. yine kafamın bozuk olduğu bir ara ard arda sekiz dal falan içmiştim maksimum.
0 notes
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince maculatum benekli ve Yunanca conium konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling scerling kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçede bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ranın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrianın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokratesin düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresianın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufelandda göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupanın batısından Asya ve Doğu Türkistana kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerikaya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir. Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir. Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever. Hasat zamanı: Temmuzdan Eylüle kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir. Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokratesin Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıranla yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir. Kullanılması: a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopatide; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır. Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopatide: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopatide <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom): 1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince maculatum benekli ve Yunanca conium konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling scerling kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçede bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ranın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrianın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokratesin düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresianın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufelandda göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupanın batısından Asya ve Doğu Türkistana kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerikaya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir. Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir. Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever. Hasat zamanı: Temmuzdan Eylüle kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir. Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokratesin Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıranla yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir. Kullanılması: a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopatide; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır. Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopatide: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopatide <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom): 1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince maculatum benekli ve Yunanca conium konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling scerling kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçede bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ranın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrianın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokratesin düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresianın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufelandda göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupanın batısından Asya ve Doğu Türkistana kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerikaya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir. Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir. Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever. Hasat zamanı: Temmuzdan Eylüle kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir. Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokratesin Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıranla yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir. Kullanılması: a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopatide; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır. Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopatide: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopatide <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom): 1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupadan Doğu Türkistana kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir. Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Hazirandan Eylüle kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır. Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopatide Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopatide: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes