#üsküdar hastanesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/e0b18bc051654a1bc1ff4f469de8fb64/05c22df473f441a1-a5/s540x810/8da6d5d72e2b8cc1719fa4c715ee43405e8751e2.jpg)
Pankreasınızı koruyun,
Bir değişimle hayatınızda çok şey değişebilir.
Karın ağrısı Pankreatit Belirtisi olabilir.
Dr Murat Koca
Üsküdar Üniversitesi
NPİstanbul Hastanesi
Genel Cerrahi Servisi #surgeon #pancreas
#pankreas#drmuratkoca#@drmuratkoca.official#lifestlye#health#surgeon#istanbul#sağlık#cancer#kiloverme#turkiye
2 notes
·
View notes
Text
İLK YARDIM SINAV UYGULAMALARI
İlk yardım eğitimini tamamlayan katılımcılar, ilk yardım sınavına girmeye hak kazanır. Eğitim sonrasında 1 ay içinde sınava girmek zorunda olan katılımcıların, başarısız olmaları durumunda 2. kez sınava girme hakkı bulunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı, temel ilk yardım eğitimi sonunda katılımcıları sınava tabii tutmakta ve yalnızca sınavdan başarılı olan adaylara ilk yardım sertifikası düzenlenmektedir. Eğitimini tamamlayan katılımcıların toplamda 2 sınav hakkı bulunmaktadır.
Katılımcı, eğitim aldığı tarihten itibaren 1 ay içerisinde açılan sınava girmek zorundadır. Bir ay içerisinde sınava girmez ise almış olduğu eğitim yanar. Katılımcının ilk yardım sınavından başarısız olması durumunda gene 1 ay içerisinde 2. sınavına girebilir. Sınav kayıt işlemleri ve organizasyonları eğitimin alındığı ilk yardım merkezi tarafından yapılır.
Sağlık Bakanlığı ücret tespit komisyonu tarafından ilk yardım sınav katilim ücretleri 2017 yılı için aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
Temel ilk yardım eğitimi 1 kişi sınav ücreti 27,38 TL
İlk yardım eğitici eğitimi 1 kişi sınav ücreti 36,5��TL
Sınavlar teorik ve uygulama aşamalarından oluşmaktadır.
4 şıklı 40 sorudan oluşan teorik sınav test usulü yapılmaktadır. Teorik sınav sonunda dağıtılan cevap anahtarlarına adayların işaretledikleri cevap şıkları optik okuyucudan geçirilerek, sınav sonuçları hemen açıklanmaktadır. Teorik sınavdan geçme notu 85 puan olup, adayların 40 sorudan en fazla 6 yanlış yapma hakkı bulunmaktadır. 85 puan altında kalan adaylar uygulama sınavına geçemezler. 85 ve üzeri puan alan adaylar teorik sınavın hemen arkasından yapılan uygulama sınavına girmeye hak kazanırlar. Uygulama sınavlarında sınav gözetmen ekibinin belirttiği senaryo üzerinde yetişkin, çocuk, bebek maketlere temel yasam desteği uygulamaları, havayolu tıkanıklığı (heimlich manevrası) ve araç içinden yaralı çıkarma (rentek manevrası) uygulamalarını doğru bir şekilde yaptığını sergileyen adaylar uygulama sınavından 85 ve üzeri geçer not alarak ilk yardımcı olmaya hak kazanırlar.
İlk yardım sınavları cumartesi ve pazar günleri İl Sağlık Müdürlüğü'nün İstanbul için belirlediği sınav merkezlerinde sabah 09:00 oturumu ve öğleden sonra 13:00 oturumu olmak üzere günde 2 oturum olarak yapılmaktadır. Sınav süresi 1 saat teorik sınav, 1 saat de uygulama sınavı olacak şekilde ortalama 2 saat sürmektedir.
İstanbul Anadolu Yakası ilk yardım sınav merkezleri:
Üsküdar Devlet Hastanesi Konferans Salonu
F.S.M. Eğitim Araştırma Hastanesi Konferans Salonu
Haydarpaşa Numune E.A.H Validebağ Ek Hizmet Binası Konferans Salonu
Kartal Dr. Lütfi Kırdar Etfal EAH Konferans Salonu
Marmara Üniversitesi Pendik E.A.H Konferans Salonu
İstanbul Avrupa Yakası ilk yardım sınav merkezleri:
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları E.A.H. Prf. Dr. Mazhar Osman Konferans Salonu
Acil Sağlık Hizmetleri Şubesi Şube Konferans Salonu
Bakırköy İlçe Sağlık Müdürlüğü Konferans Salonu
Şişli Etfal EAH Sınav Salonu
Küçükçekmece İlçe Sağlık Müdürlüğü Konferans Salonu
Beylikdüzü Devlet Hastanesi Konferans Salonu
Sınav randevuları her hafta Pazartesi günü saat 09:00’da yayınlanır. Randevular yetkili ilk yardım merkezleri tarafından alınmaktadır.
4 notes
·
View notes
Text
Çocuklara empati kazandırmak onları daha mutlu ediyor
https://pazaryerigundem.com/haber/202137/cocuklara-empati-kazandirmak-onlari-daha-mutlu-ediyor/
Çocuklara empati kazandırmak onları daha mutlu ediyor
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/6c3ba328fe227fe22fdcaef6dd325717/69d284026062da08-2f/s540x810/9d0431a476a40de7cfc3f006fdbee3b18850b749.webp)
Empati becerisinin sosyal ilişkiler ve toplumsal uyum için önemli olduğunu belirten uzmanlar, empatinin çocuklar için kritik bir değer olduğunu söylüyor.
İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk-Ergen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, empatinin önemi hakkında açıklamalarda bulundu ve çocuklara empati kazandırmak için ipuçları paylaştı.
Bir kişinin kendini başkasının yerine koyarak onun duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini anlaması durumunun empati olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, ���Empati kurmak bireylerin karşısındakinin hislerine uygun bir şekilde yanıt verebilmesini de sağlayacağı için insanları birbirine yaklaştırır, çatışmaları önler ve yardımlaşmayı teşvik eder.” dedi.
Karşımızdakinin yaşadığı zorluğu ya da sevinci kavrayabildiğimizde sosyal ilişkilerin derin ve anlamlı hale geleceğini, toplumsal uyumun da artacağını aktaran Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Empati, çocukların da sosyal becerilerini geliştirmeleri açısından kritik bir değerdir. Çocuklara empati kazandırmak, onların daha sağduyulu ve anlayışlı bireyler olmalarına yardımcı olur.” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLAR EMPATİYİ GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENİYOR…
Çocuklarda empatinin bebeklik döneminde başladığını ve zamanla geliştiğini hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Bebekler 2 yaşında başkalarının duygularını fark edebilirler, okul öncesi dönemde ise bu beceri daha belirgin hale gelir. Okul çağında empati daha karmaşık hale gelir ve çocuklar başkalarının duygularını daha iyi anlamaya başlarlar.” dedi.
Çocukların empatiyi gözlem yoluyla öğrendiklerine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Bu sebeple bakım verenlerin empatik davranışlar sergileyerek model olmaları ve de çocuklara duygu farkındalığı konusunda destek sağlıyor olmaları empati becerisi gelişimini sağlayacaktır. Çocuklarla duygular hakkında konuşmak, hem kendi duygularını fark etmelerine hem de başkalarının hislerini anlamalarına destek olacaktır. Empati, zamanla geliştirilen bir beceridir ve çocukları sosyal ve duygusal anlamda daha güçlü bireyler yapar.” dedi.
Empati becerisinin, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine birçok açıdan olumlu katkı sağladığını ifade eden Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Empati, çocukların başkalarının duygularını anlamalarını ve onlara uygun tepki verebilmelerini sağlayarak sağlıklı ilişkiler kurmalarına destek olur. Sağlıklı ilişkiler, çocukların özgüvenini artırır ve duygusal olarak daha dayanıklı olmalarını sağlar. Bunun yanı sıra empati çocukların duygusal farkındalık aracılığıyla etkili iletişim becerileri geliştirmelerine ve çatışmaları çözmelerine de yardımcı olur. Özetle; empati becerisi çocukların hem sosyal çevrelerinde hem de duygusal dünyalarında daha başarılı ve mutlu bireyler olmalarına yardımcı olur.” açıklamasını yaptı.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/6c3ba328fe227fe22fdcaef6dd325717/69d284026062da08-2f/s540x810/9d0431a476a40de7cfc3f006fdbee3b18850b749.webp)
0 notes
Text
Yeni yılda soğuk havaya dikkat! Diş sıhhatine ziyan verebilir!
Ağrı ve hassasiyet şikayetini azaltmak için sorunun kaynağının belirlenmesinin değerli olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Sedanur Yavuz, “Soğuk havalarda hassasiyet hisseden bireyler öncelikle diş tabibine muayene olmalı. Hassasiyete neden olan durumların tedavi edilmesi ile sorun ekseriyetle ortadan kalkar.” dedi. Üsküdar Üniversitesi Üsküdar Diş Hastanesi Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi…
0 notes
Text
Bel Fıtığı Tedavisinde Tek Çözüm Ameliyat Değildir
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/14f3a12e6129e8007791a68e539ecc9f/475dc3bad814da07-df/s540x810/9a852b6fdb40c0b161e4f58d88a91394d7edf1c7.jpg)
Bel fıtığı tedavilerinde Türkiye’deki ameliyat oranlarının yüksek olması hastaları endişelendirirken, Op.Dr. İdris Avcı önemli bir açıklama yaptı.
Bel Fıtığı Belirtileri
Bel fıtığının insanların hayatını olumsuz etkileyen bir rahatsızlık olduğunu belirten Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı, fıtığın erken veya orta evrelerinde ağrı ve diğer semptomları hafifletmek amacıyla ameliyatsız yöntemler uygulanabileceğini açıkladı. Ameliyatsız yöntemlerin, hastanın fıtık seviyesine, semptomlarının şiddetine ve genel sağlık durumuna göre belirlendiğini aktaran Op. Dr. İdris Avcı, “Daha önce bel fıtığı nedeniyle ameliyat olmuş ancak ağrı ve diğer semptomlardan kurtulamamış hastalar için de ameliyatsız tedavi yöntemleri söz konusu olabilir.” diye konuştu. Avcı ayrıca ameliyatsız bel fıtığı tedavisi gören hastaların, tedavi sürecinin başarıya ulaşması ve semptomların tekrarlamaması için dikkat etmeleri gereken bazı noktalar olduğunu ifade etti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı, bel fıtığı tedavisinde kullanılan ameliyatsız yöntemler hakkında açıklamalarda bulundu.
Bel Fıtığının Yarattığı Ağrı ve diğer semptomlar ameliyatsız yöntemlerle hafifletilebiliyor
Bel fıtığının, omurlar arasındaki disklerin yerinden kayarak omurilik ve sinir köklerine baskı yapması sonucunda oluşan bir rahatsızlık olduğunu hatırlatan Op. Dr. İdris Avcı, “Bel fıtığının yol açtığı ağrı, uyuşma ve hareket kısıtlılığı hastaların günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Ameliyatsız bel fıtığı tedavisi, fıtığın erken veya orta evrelerinde cerrahi müdahale gerektirmeden ağrı ve diğer semptomların hafifletilmesi amacıyla kullanılan yöntemleri kapsar” diye konuştu. Ameliyatsız bel fıtığı tedavisinin fıtığın bulunduğu bölgedeki baskıyı azaltarak hastanın ağrı ve hareket kısıtlılığı gibi semptomlarını kontrol altına almayı hedeflediğini dile getiren Op. Dr. İdris Avcı, ameliyatsız yöntemlerin, bazı durumlarda ileri evrelerdeki hastalarda da uygulanabildiğini ifade etti.
Ameliyatsız uygulamalar hastanın durumuna göre planlanıyor
Ameliyatsız bel fıtığı tedavisinde kullanılan yöntemlerin, hastanın fıtık seviyesine, semptomlarının şiddetine ve genel sağlık durumuna göre belirlendiğini aktaran Op. Dr. İdris Avcı, “Fizik tedavi, bel fıtığı tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Fizik tedavi sırasında hastanın omurga çevresindeki kasları güçlendirilir, esneklik artırılır ve omurgaya binen yük azaltılır. Bu tedavi yöntemi özellikle fıtığın erken evrelerinde tercih edilir” diye konuştu.
Spinal dekompresyon terapisi nedir?
Avcı, diğer yöntemleri ise şöyle açıkladı: “Spinal dekompresyon terapisi, omurgaya uygulanan bir çekme kuvveti ile diskler arasındaki basıncı azaltmayı hedefleyen bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, diskin doğal olarak iyileşmesine yardımcı olur ve sinir üzerindeki baskıyı azaltır. Genellikle kronik bel ağrısı çeken ve konservatif tedavilere yanıt vermeyen hastalarda uygulanır. Epidural enjeksiyon, fıtık bölgesine steroid enjekte edilerek inflamasyonu azaltır ve sinirlerin rahatlamasını sağlar. Bu yöntem, daha şiddetli ağrı yaşayan ve fizik tedaviye yanıt vermeyen hastalarda tercih edilir. Epidural enjeksiyonlar geçici rahatlama sağlasa da, kalıcı çözüm için diğer tedavi yöntemleri ile kombine edilmesi gerekebilir. Radyo frekans yöntemiyle sinir kökleri üzerinde minimal invaziv bir işlem uygulanarak ağrı sinyallerinin beyne iletilmesi engellenir. Bu yöntem genellikle ileri seviye bel fıtığı ağrısı olan hastalarda kullanılır”
Ameliyattan başarılı sonuç alamayanlar da ameliyatsız yöntemlerden faydalanabilir
Daha önce bel fıtığı nedeniyle ameliyat olmuş ancak ağrı ve diğer semptomlardan kurtulamamış hastalar için de ameliyatsız tedavi yöntemlerinin söz konusu olabileceğinin altını çizen Op. Dr. İdris Avcı, “Özellikle fizik tedavi ve epidural enjeksiyonlar, ameliyat sonrası devam eden ağrıları azaltmada etkili olabilir. Ayrıca spinal dekompresyon terapisi, omurgadaki basıncı azaltarak rahatlama sağlayabilir. Ameliyat geçirmiş hastaların tekrar cerrahi riskine maruz kalmamak için ameliyatsız yöntemlere yönelmeleri, yaşam kalitelerini artırabilir.” dedi. Bu hastalarda tedavi sürecinin daha dikkatli bir şekilde yönetilmesi ve omurga üzerindeki stresin en aza indirilmesi gerektiğine vurgu yapan Avcı, ameliyat sonrası oluşabilecek skar dokusu gibi komplikasyonların da tedavi planlamasında göz önünde bulundurulması gerektiğini aktardı.
Ameliyatsız yöntemler genellikle güvenli ancak bazı yan etkiler görülebilir!
Ameliyatsız bel fıtığı tedavi yöntemlerinin genel olarak güvenli olduğuna, ancak bazı riskler ve yan etkiler görülebildiğine dikkat çeken Op. Dr. İdris Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Fizik tedavi sürecinde yanlış hareket veya fazla zorlanma sonucu ağrı artabilir. Bu nedenle, egzersizlerin bir uzman gözetiminde yapılması önemlidir. Steroid enjeksiyonları, nadiren de olsa enfeksiyon, kanama veya sinir hasarı gibi riskler taşıyabilir. Steroid kullanımının uzun vadeli yan etkileri de olabilir; bu nedenle enjeksiyonlar sınırlı sayıda uygulanır. Dekompresyon terapisinin omurga üzerindeki basıncı azaltma etkisi, tüm hastalarda aynı sonucu veremeyebilir. Ayrıca bazı hastalarda kas spazmları veya geçici rahatsızlıklar gözlenebilir. Radyo frekans ablasyonu sırasında nadiren sinir hasarı veya enjeksiyon bölgesinde enfeksiyon gibi komplikasyonlar gelişebilir. Ancak işlem minimal invaziv olduğu için genellikle güvenlidir. Bu yöntemlerin genel başarı oranı yüksektir ve çoğu hasta ağrı ve semptomlarında belirgin bir iyileşme yaşar. Ancak her hastanın yanıtı farklı olabileceği için tedavi süreci kişiye özel olarak planlanmalıdır”
Bel fıtığı semptomlarının yönetimi için bunlara dikkat!
Ameliyatsız bel fıtığı tedavisi gören hastaların, tedavi sürecinin başarıya ulaşması ve semptomların tekrarlamaması için dikkat etmeleri gereken bazı noktalar olduğunu ifade eden Op. Dr. İdris Avcı, “Doktorun önerdiği egzersizlerin düzenli olarak yapılması, doğru duruş ve oturma pozisyonlarına dikkat edilmesi, ideal kilonun korunması, ağır yük kaldırılmaması ve uzun süre oturmayıp belirli aralıklarla yürünmesi, bel fıtığı semptomlarının daha iyi yönetilmesine ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olur.” diyerek sözlerini tamamladı. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/f4a5fb16e1cb3ea14c390aee922cc2f0/cd35d92c78f40909-5c/s540x810/9e0ec787e7d56d9f3e7dd923e9ce8f2792a7ae6e.jpg)
Mazhar Osman’dan Alınacak Ders
✍🏻 Dursun Uzun
https://www.gundemarsivi.com/mazhar-osmandan-alinacak-ders/
ŞEHVET-ŞÖHRET-SERVET HASTALIĞI hemen hemen her insanda bulunan sadece dozajı fark eden bir hayat felsefesi gibi bir durum. Her insan birçok şeyden zevk duyar, haz alır; o yüzden hedonist (zevkçi) bir yapısı vardır. Kimisi çok sevdiği bir yiyecekten aşırı mutlu olur, kimisi de bunu cinsellik kaynaklı fetiş durumlardan alır. Her şeyin aşırısı zarar olduğu gibi şehvetin aşırısı da hastalıktır. Şöhret de öyle. Herkesin beğenilmek, takdir edilmek, farklı ve erişilmez olmaktan kaynaklı şöhret olma hastalığı veya sendromu vardır diyebiliriz. Sonuncusu olan servet hastalığı ise bunları besleyen ve sağlayan en büyük hastalıktır. Dünyadaki dengeleri sarsan ve değiştiren de bu hastalıktır. Para, mal, mülk (- ile çok güçlü olma isteği) edinme hep bu hastalığın sonucu artan ihtiyaç fazlası şeylerin tedariki mücadelesinin sonucu olan bir yaşam halidir. Bu servete erişmek için; hırsızlık, hak yeme, cinayet, haksızlık, zor kullanma ve daha bir çok şey gösterilebilir. Bu kadar şeyin Mazhar Osman ile ne alakası var derseniz direkt alakalıdır derim. Şimdi gelelim Mazhar Osman’ın ibretlik hikayesine sonra bu üç hastalıkla bağlantısını anlatalım.
1884’te Dedeağaç’ın Sofulu köyünde doğdu. Babası bankacıydı. Üsküdar’a atandığında Mazhar Osman on yaşındaydı. Üsküdar Mülki İdadisi’ne başladı ve okulu birinci olarak bitirdi. Mülkiye’de okumak istiyordu ama maddi sorunlar yüzünden Tıbbiye-i Askeriye’ye gitmek zorunda kaldı.
Babası işini kaybedince, ailenin bütün dengeleri bozuldu, Osman’ın eğitimine devam edebilmesi için para kazanması şarttı. O zamanlar evde ya da hastanelerde vefat edenlerin başında sabaha kadar bir görevli bekliyordu. Defnedilmeyi bekleyen ölülerin başında gece nöbetleri tutarak hayatını kazandı.
1904 yılında Tabip Yüzbaşı rütbesiyle diplomasını aldı. Hicaz’a tayini çıktı, ancak gidişi bir yıl ertelenince, o da Gülhane Askeri Hastanesi Akliye Servisinde staj yaptı. Bu arada, ilk eseri “Tabâbet-i Ruhiye” adıyla yayınlandı..
Meşrutiyet yeniden ilan edilince, Münih ve Berlin Üniversitelerinde, psikiyatri ihtisası yaptı. 1912’de askeri hekim olarak Balkan Harbi’ne katıldı, gezici hastanelerde çalıştı, savaş alanlarında koleraya karşı mücadele etti.
Askeri Sıhhiye başkanı Süleyman Numan Paşa, Gülhane’den akliye, asabiye, kadın doğum ve anatomi derslerini kaldırınca Mazhar Osman askeriyeden istifa ederek Haseki Hastanesi başhekimi oldu.
1933’te ordinaryüs profesör oldu ve İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği Başkanlığına getirildi, 1941’de emekli oldu. 1951’de şeker hastalığı ve nefes darlığı yüzünden vefat etti. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, bir dönem onun adıyla “Mazhar Osman Hastanesi” olarak anıldı.
Ölümünden iki gün sonra, Bakırköy’ün kıdemlilerinden ‘‘De Gaulle” lakaplı hasta, pencereden bahçedeki doktorlara seslendi: ‘‘Mazhar Osman öldü diye uydurmuşlar. Mazhar Osman ölür mü, ne saçma şey? Bir zamanlar Atatürk için de öldü diye çıkarmışlardı.”
Oğluna sön sözleri şu olmuştu: “Oğlum, belki seni bir daha göremeyeceğim. Hayatta çok çalıştım, muvaffak oldum, mevki ve şöhrete nail oldum. Şu anda bunların aciz kıymetler olduğunu öğreniyorum. Hayatta ne olursan ol, parayı hakir gör, şöhretten iğren. Fakat dik yürü, her zaman dik yürü ve iyi bir insan ol.”
BUGÜNLERDE MAZHAR OSMANLARA O KADAR İHTİYACIMIZ VAR Kİ…
Neden biliyor musunuz bu üç hastalık yüzünden. Deli doktoru olarak anılan Mazhar Osman’ın hayatının üçte birini bile özetlemedim. İnsanların bu doyumsuz olarak yaşadığı ve ölümü kabullenmediği dünya da Mazhar Osman gibilerin nelere katlanarak, bileğinin ve çalışkanlığının sayesinde nerelere geldiğini bilmek, görmek gerekiyor. Ortalık sahte doktor, avukat, rektör hatta sahte üniversiteden geçilmiyor. Yanlış duymadınız sahte üniversite öğrencilerine diploma bile veren her şeyi komple sahte olan ve 400 mezun veren üniversite, sahte çıktı. Her şeyimiz sahte oldu artık. Mazhar Osman’lara o kadar ihtiyacımız var ki. Başkası için bir şey yaptığımızda bunu kendimize mutluluk olarak görmeye başladığımız, birinin sıkıntısına el attığımız zaman insan olabileceğimizi idrak ettiğimiz zaman düzelecek her şey. Çünkü İNSAN OLMAK BİR İDDİADIR ve herkes bu iddiayı ispatlamak zorundadır. İspatlayabilen o kadar az ki bu da insanlıkla ilgili umutlarımızı azaltıyor.
Evrende sonsuz olan bir şey var, o da bilgidir. Onun ne kadarını alabilirseniz, o kadar mutlu ve uzun yaşarsınız unutmayınız. Hayatımıza ışık olmuş Mazhar Osman’ları örnek alarak yaşamamız ve topluma fayda sağlamamız dileğiyle…
Dursun Uzun, Gazeteci/Yazar DANIŞMAN
Not: Yorumlarınızı 0533 265 75 63 whatsapp hattına veya [email protected] adresine bırakabilirsiniz. Telefonla arayanlara cevap vermiyorum bilginiz olsun.
0 notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/a09e46cd92a192a28b7081223abb2f95/2de3698a8ea83706-76/s540x810/9317bda1eca02aef4be920e615be3308b0c17bb1.jpg)
ATAŞEHİR OTEL, ZİRKON SUİT OTEL,
Ataşehir, İstanbul‘un Anadolu yakasında bulunan bir ilçedir. İstanbul’un doğu yarısında, Kocaeli Yarımadası‘nın batı kısmında yer alan ilçenin denize kıyısı yoktur. 2008 yılında Kadıköy, Kartal, Ümraniye ve Üsküdar‘dan bâzı mahallelerin içine katılmasıyla ilçe statüsü kazanarak, İstanbul’un 39 ilçesinden biri olmuştur. Güneybatıdan Kadıköy, batıdan Üsküdar, kuzeyden Ümraniye, doğudan Sancaktepe ve güneydoğudan Maltepe ilçeleriyle çevrilidir.İlçenin 2022 itibarıyla nüfusu 423.127’dir ve 17 adet mahalleye
sahiptir.
İnşaat şirketlerinin Ataşehir’in batı tarafındaki arazilerin uygunluğundan dolayı konut ve ofis projelerini bu bölgede gerçekleştirmesiyle Batı Ataşehir kavramı ortaya çıkmıştır. Varyap Meridian, Uphill Court gibi yapılar ilçenin batı kısmında bulunmaktadır. Ayrıca 2012 yılında kurulan Ülker Sports Arena da Batı Ataşehir’de yer almaktadır.
Ataşehirdeki zirkon suit otel, Sizlere en uygun otel, hizmetini En iyi fiyatlarla sunmaktadır. Zirkon Suit Otel bulunduğu konum itibariyle, Hastane lokasyonlarına, Finans Merkezine, Boğaz Köprüsüne, Kadıköy, ‘e, Maltepe’ye, çok yakındır.
REZERVASYON İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
KADIKÖY OTEL, ZİRKON SUİT OTEL,
Kadıköy‘ün tarihi çok eski yıllara dayanmaktadır. Kuruluş tarihi olarak M.Ö. 675 yılı kabul edilir. M.Ö. 1000 yılları civarında Fenikeliler tarafından Fikirtepe’de çeşitli kaynaklarda Harhadon adıyla anılan bir ticaret kolonisi oluşturulduğu bilinmektedir. Fikirtepe’ deki ilk yerleşmenin karşısında Moda Burnu ile Yoğurtçu arasında Halkedon (Bakır Ülkesi) adıyla ikinci bir yerleşme daha oluşur. Halkedon (Kalkedon) bu dönemde Apollon Tapınağı ile ün salar. Haydarpaşa Çayırı ise Halkedonlular tarafından at yarışları için kullanılır. M.Ö. 658’de Sarayburnu’na yerleşerek Bizans şehrinin nüvesini atan Bizans, yörenin güzelliğine hayran kalır ve bu güzel yer dururken karşı tarafta (Kadıköy’de) yerleşen insanları körlükle vasıflandırarak, Kadıköy’ü “Körler Diyarı” olarak adlandırır. Bu sebeple çeşitli kaynaklarda bu adla da anılmıştır.
atasehir-otel
İstanbul’un fethi sonrası Fatih Sultan Mehmet Halkedon’u, meşhur Nasrettin Hoca’nın kızının torunu olan ilk İstanbul Kadısı Celalzade Hızır Bey’e verir. Buna izafeten yerleşme adının da Kadıköy olarak değiştiği söylenir.Kadikör otel, konumuna 15 dakika mesafededir. 18. yüzyıl, özellikle Lale Devri boyunca Kadıköy çevresinin mesire yeri olarak öneminin attığı bir dönem olur. Haydarpaşa, Yoğurtçu, Moda ve Kuşdili çayırları ile Uzun Çayır halkın rağbet ettiği gezinti alanlarıdır. 18. yüzyılda o zamana kadar Türklerin ve Rumların yaşadığı Kadıköy’e Ermenilerin de yerleşmeye başladığı görülür.Kadıköy ve çevresi 19. yüzyılın ikinci yarısında kararlı bir gelişme göstermeye başlar. Selimiye Kışlası ve Hardarpaşa Askeri Hastanesi gibi önemli yapıların inşasıyla asıl gelişmeler başlar. Bu gelişmeleri takip eden diğer iki önemli olgu da şunlardır: Şehir içi vapur işletmeciliği ve Haydarpaşa-İzmit demiryolunun açılması.
19. yüzyılın sonlarına doğru Moda çevresinde gayrimüslim ve Levantenlerin yerleşmeye başladıkları gözlenirken, Göztepe, Erenköy, Bostancı çevresinde de II. Abdülhamid döneminin (1876-1909) önde gelen devlet görevlilerinin geniş araziler içinde köşkler yaptırdıkları görülür. Fenerbahçe’ye doğru da varlıklı Levanten ve gayrimüslimler geniş araziler satın alarak sayfiye amaçlı köşkler inşa ettirirler. 1892’de Hasanpaşa Gazhanesi’nin yapılmasıyla havagazına, 1894’te şehir suyuna kavuşan Kadıköy’e 1928’de elektrik gelir. Kadıköy’de kurulan Onuncu Belediye Dairesi’nin ilk başkanı Osman Hamdi Bey olur.
Kadıköy en uygun otel, kadıköy otel, kadıköy apart, kadıköy otelleri, konumlarına yakınlığı olan Zirkon Suit Otel Önemli Bir konumda Yer Almaktadır.
REZERVASYON İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
MALTEPE OTEL, ZİRKON SUİT OTEL,
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/66355ac78bdb5651704b3079d5b76390/2de3698a8ea83706-41/s540x810/d09ad5b03964eb4f204302518888fbf84e525662.jpg)
İlçede Akdeniz iklimi özellikleri görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışlar yağışlı ve serindir. İlkbahar serin ve yağışlı, sonbahar ılıman ve yağışlıdır. En çok esen rüzgarlar poyraz ve lodostur. Lodos deniz fırtınası yapar, kışın keşişleme ve kıble rüzgarları da eser. Yıldız ve karayel rüzgarları fırtına getirir. İlçe topraklarının doğal bitki örtüsü ormandır. Orman olmayan yerler makiler ve otsu bitkilerle kaplıdır. Günümüzde düzlük alanlardaki bağ ve bahçeler, tepelerin yamaçlarını saran yeşil ormanlar azalmış, tarla ve otlakların yerine yerleşme alanları, iş yerleri, atölyeler ve fabrikalar kurulmuştur.
REZERVASYON İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
#günlük kiralık#günlük kiralık daire#hotel#otel#turizm#ataşehir otel#kadıköy otel#maltepe otel#içerenköy otel#bostancı otel#kozyatağı otel#üsküdar otel#ataşehir günlük kiralık#kadıköy günlük kiralık#maltepe günlük kiralık#bostancı günlük kiralık#içerenköy günlük kiralık#kozyatağı günlük kiralık#yenisahra günlük kiralık#ataşehir#kadıköy#üsküdar#maltepe#bostancı#içerenköy
0 notes
Text
İlişkiniz evliliğe mi gidiyor? İşte ilişkinizin evliliğe giden yolda olup olmadığını gösteren 7 belirti! Yılın en romantik zamanı olan ‘Sevgililer Günü’ yaklaşıyor. Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, partnerinizi daha yakından anlamanın bazı yolları olduğunu söylüyor. İlişkinizi daha da derinleştirecek ve birlikte geçireceğiniz bir ömür için adım atmanıza yardımcı olacak bazı işaretler olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bir ilişki evliliğe gidiyorsa gelecek planlarına sizi dahil ediyordur.” dedi. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, bir ilişkinin evliliğe gidip gitmediğini anlamanın yol haritasını çıkardı. İŞTE O HABERİN AYRINTILARI... https://www.fisiltihaberleri.com/haber/iliskiniz-evlilige-mi-gidiyor-iste-iliskinizin-evlilige-giden-yolda-olup-olmadigini-gosteren-7-belirti-10283.html
#ilişki #aşk #istanbul #ankara #psikoloji #sevgi #psikolog #terapi #tbt #aile #terapist #turkey #sevgili #insan #mutluluk #iletişim #love #hayat #beşiktaş #ailedanışmanı #çiftterapisi #beautiful #ilişkiler #değişim #enerji #ülkücü #transformation #farkındalık #reading #psk
0 notes
Text
Yengeç Sepeti Sendromu Nedir? Yengeç Sepeti Sendromunun sağlıklı iş birliği ve destek yerine olumsuz rekabeti teşvik eden bir ortamın varlığını gösterdiğini ifade eden uzmanlar, sendromla b...
0 notes
Text
Yengeç Sepeti Sendromu Nedir? Yengeç Sepeti Sendromunun sağlıklı iş birliği ve destek yerine olumsuz rekabeti teşvik eden bir ortamın varlığını gösterdiğini ifade eden uzmanlar, sendromla b...
0 notes
Text
Yengeç Sepeti Sendromu Nedir? Yengeç Sepeti Sendromunun sağlıklı iş birliği ve destek yerine olumsuz rekabeti teşvik eden bir ortamın varlığını gösterdiğini ifade eden uzmanlar, sendromla b...
0 notes
Text
Yengeç Sepeti Sendromu Nedir? Yengeç Sepeti Sendromunun sağlıklı iş birliği ve destek yerine olumsuz rekabeti teşvik eden bir ortamın varlığını gösterdiğini ifade eden uzmanlar, sendromla b...
0 notes
Text
Yengeç Sepeti Sendromu Nedir? Yengeç Sepeti Sendromunun sağlıklı iş birliği ve destek yerine olumsuz rekabeti teşvik eden bir ortamın varlığını gösterdiğini ifade eden uzmanlar, sendromla b...
0 notes
Text
Antidepresan kullanımı doktor kontrolünde başlamalı
https://pazaryerigundem.com/haber/197920/antidepresan-kullanimi-doktor-kontrolunde-baslamali/
Antidepresan kullanımı doktor kontrolünde başlamalı
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/cb5ca6108785549b6398821fd9788e4a/0fde2bc502b889ef-4a/s540x810/72df67815e5bce229ce712b0e2451d4e2cdc2124.webp)
Antidepresan ilaçlarının birçok hastalığın tedavisinde kullanılabildiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan, bu gruba giren çoğu ilacın ağrı kesici olarak reçete edildiğini söyledi.
İSTANBUL (İGFA) – Antidepresan kullanımıyla ilgili kaygılara değinen Dr. Emine Yağmur Zorbozan, en yaygın kaygının ilaca bağımlılık olduğunu söyledi ve ilaç tedavisinin doktor kontrolünde ilerlemesi gerektiği konusunda uyardı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan, antidepresan ilaçları ve kullanımları hakkında bilgi verdi.
Antidepresan grubu ilaçların birçoğu ağrı kesici olarak kullanılıyor!
Antidepresanın günümüzde psikiyatri tarafından fazla kullanılmadığına dikkat çeken Dr. Emine Yağmur Zorbozan, “Bunun sebebi, bu ilaçların birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor olmasıdır.” dedi.
Antidepresan olarak adlandırılan ilaçların depresyon tedavisi, anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, bipolar bozukluğu, ağrı kesici ve migren tedavisi gibi hastalıklarda kullanılabildiğini dile getiren Dr. Emine Yağmur Zorbozan, “Bu nedenle bu ilaçlara antidepresan denilmesi doğru bir yaklaşım değil. Günümüzde antidepresan ilaçları gruplara ayrılıyor. Serotonin gerialım inhibitörü, Serotonin – norepinefrin geri alım inhibitörleri gibi pek çok alt grup da bulunuyor. Güncel verilere göre Amerika’da günde yaklaşık 6 milyon antidepresan reçete ediliyor ve birçoğu ağrı kesici olarak kullanılıyor.” şeklinde konuştu.
Bazı hastalıklar uzun süre ilaç kullanımı gerektirebilir!
Bu ilaç grubu ile ilgili kaygılar olduğuna vurgu yapan Dr. Emine Yağmur Zorbozan, “Her ilaçta olduğu gibi bu ilaç grubunun da yan etkileri bulunuyor. Bu süreçte kişiye özel kâr zarar oranına göre bir seçim yapılır. Kişinin ilaç kullanması konusunda psikiyatri hekimleri karar verip kişi ile bir iş birliği yaparak doğru ilaç seçmeye çalışılır.” dedi.
İlaç seçiminde kişinin yaşı, kilosu, mesleği gibi bazı özelliklerin göz önünde bulundurulması gerektiğini aktaran Dr. Emine Yağmur Zorbozan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Baş ağrısı, ağız kuruluğu, görme bozukluğu, mide bulantısı ve uyku hali bu ilaçların en sık karşılaşılan yan etkileri arasında gösterilebilir. Etkiler genellikle ilaç kullanımının başında yüksek olup zaman içerisinde vücut ilaca alıştıkça azalır ve tedavi etkinliği başlar. Eğer kişi yan etkileri tolere edemezse birtakım düzenlemeler yapılması gerekebilir.
Antidepresanın uzun süre kullanımı hastalık çeşidine göre değişir. Obsesif kompulsif gibi vakalarda daha uzun süre kullanılır ve kişinin daha uzun süre tolere edebileceği idami tedaviye uygun ilaçlar seçilir.”
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/cb5ca6108785549b6398821fd9788e4a/0fde2bc502b889ef-4a/s540x810/72df67815e5bce229ce712b0e2451d4e2cdc2124.webp)
0 notes
Text
Yeni yıla sağlıklı başlamak için bu tekliflere kulak verin…
Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 teklif sıralayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılın birinci günü içinse vücudu yenileyecek ve hafifletecek sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktardı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yeni yıla sağlıklı başlamak için hem 2024’ün son akşam yemeği hem de 2025’in birinci günü için beslenme…
0 notes
Text
Hazır Soslarda Kanserojen Madde Riski!
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/465c6b1d1a89779b506256d827ff245c/c117f19ed18f6775-70/s540x810/30f1923f57651a7db8c5258b7b41a49258b7e2af.jpg)
Uzmanlar, hazır sosların çocukların gelişimi ve sağlığı açısından birçok sağlık sorununa yol açabileceği uyarısında bulundu. Hazır sosların çoğunlukla yağ ve tuz içeriklerinin yüksek olduğuna dikkat çeken uzmanlar, zararlı kanserojen maddeler de içerebildiklerini ifade ediyor. Hazır sosların sık tüketiminin vücutta ödem tutulumuna, aşırı tuz alımına bağlı kemiklerden kalsiyum çekilmesine ve karın çevresinde yağlanmaya sebep olabildiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, içeriğinde bulunan maddelerin de özellikle çocuklarda hiperaktiviteyi arttırabileceği konusunda uyarıda bulundu. Hülya Yiğit ayrıca birçok sosun evde de hazırlanabileceğini ifade etti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yemeklerde sıklıkla başvurulan hazır sosların sağlığa etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. Yemek Kültürlerinin Etkileşimi Türk Mutfağına Sosları Soktu Yemek yemenin sadece açlığı giderme davranışı değil, aynı zamanda zevk almak için yapılan bir eylem olduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu nedenle yemeğin kokusunun, görüntüsünün daha güzel olması ve lezzetinin artması için birçoğumuz lezzet arttırıcı olarak soslar kullanırız” diye konuştu. Türk mutfağında sosların büyük bir yeri olmadığını hatırlatan Hülya Yiğit, “Sosyal iletişimin arttığı dünyada farklı yemek kültürlerinin birbirleri ile etkileşimini de görmekteyiz. Bu nedenle son yıllarda market raflarında birbirinden çeşitli soslar yer almaktadır.” dedi. Hazır Soslarda Bulunan Renklendirici ve Koruyucular Çocuklarda Hiperaktiviteyi Artırabilir Hazır sos dediğimizde ketçap, mayonez, barbekü sos, acı sos, soya sosu, beşamel sos gibi klasikleşmiş sosların aklımıza geldiğini ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, bu tür hazır sosların ne kadar sağlıklı olduğuna değindi: “Hazır sosların çoğunlukla yağ ve tuz içerikleri yüksektir. Çoğu sosun üretiminde kavurma, yüksek ısıyla temas işlemleri de gerçekleştiği için sağlığa zararlı kanserojen maddeleri içerebilmektedir. Hazır sosların sık tüketimi vücutta ödem tutulumuna, aşırı tuz alımına bağlı kemiklerden kalsiyum çekilmesine ve karın çevresinde yağlanmaya sebep olabilmektedir. Özellikle gastrit, reflü gibi mide sorunu olan bireylerin, hazır sosları tüketirken daha da dikkatli olmaları gereklidir. Hazır soslarda bulunan monosodyum glutamat (MSG), renklendirici ve koruyucuların özellikle çocuklarda hiperaktiviteyi arttırabileceği de unutulmamalıdır.” Read the full article
0 notes