#üniforma Tumblr posts
Text
Çocuk Giyimi
Çocuk giyimi en küçük bölümdür ve yaş-beden serileriyle tanımlanır, öncelikli yaş gruplarının ihtiyaçlarına göre değişir. Çocuk giyimi pazarı gittikçe gündelik giyime doğru kaymaktadır ve resmi parti kıyafetleri ve okul üniformalarına duyulan ihtiyaç azalmaktadır. Read the full article
2 notes
·
View notes
Photo
05357186113; softshell kumaş alınır #newclient #brandedworkwear #hi-vis #softshell #iconicbuildings #üniforma #işkıyafetleri #kamuflaj #kostüm #işelbiseleri #işelbisesi #saten #gabardin #poligavardin #ikinciel #poligavardin #likralıgabardin #kanvas #kanvastablo #pike #lakost #forma #okulkıyafetleri #eşofman #sporgiyim #womenswear #şifon #vual #toptankumaş #sunideri #döşemelikderi (Merter Tekstil Merkezi) https://www.instagram.com/p/CqvzaxzMXck/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#newclient#brandedworkwear#hi#softshell#iconicbuildings#üniforma#işkıyafetleri#kamuflaj#kostüm#işelbiseleri#işelbisesi#saten#gabardin#poligavardin#ikinciel#likralıgabardin#kanvas#kanvastablo#pike#lakost#forma#okulkıyafetleri#eşofman#sporgiyim#womenswear#şifon#vual#toptankumaş#sunideri#döşemelikderi
0 notes
Text
Erkek Üst Giyim İsimleri ve Modelleri
Erkek Üst Giyimi, palto, ceket, pantolon, takım elbise, üniforma, gömlek ve yelekten oluşur.Teorik ve uygulamalı olarak erkek giyim kursları, profesyonel bir moda tasarım derslerini de içerisinde bulundurmaktadır. Uzman eğitmenler tarafından uygulamalı olarak verilecek olan dersler, kısa zamanda el becerisi kazanmanızı aynı zamanda sektörel olarak modelleme yapabilmenize fırsat verecektir. Read the full article
1 note
·
View note
Text
Askeri kışlada da bayram kutlamadık demeyiz ^^
2 notes
·
View notes
Text
Askeri üniforma içinde yüzü görünmeyen hatta gözleri bile saklı şekilde giyinen insanlara karşı fetiş ve merak çok acayip. Bilinmeyen şeye karşı sonsuz iştiyak ve merak insana illegal bir şey yasakları deliyor gibi hissettiriyor. Asker olması etkili çünkü askerler bilinmez bir isin icindeler. Bir öğretmen kadar içerisi bilinen bir meslek grubu değil. Bir de güç temsili bunun da etkisi var. Ruhu canlandırıyor çünkü bir sey olma ihtimalinin heyecanını düşündükçe kişi heyecanlanıyor. Şey gibi aynı; bir şeye ulaşmak için uğraşırken o şeye ulaştığınız andan daha çok keyif alırsınız.
9 notes
·
View notes
Text
Olm cidden bu topluma bişey olmuş.
Sabah uyandım dedim noluyor la sokak veled,ergen kaynıyor.
Hayirdir gençler dedim okulun ilk günü dedilee.
Eskiden okullar açılmadan en az iki hafta önceden çarşı pazar dolar taşardı ortaklikta bir heycan olurdu..
Neyse okul önüñde zibidi kılıklı elinde sigara minak bir kitle gelen giden günaydın hocam diyor.
Onu bunu bilmem üniforma geri gelmeli ögrenci ve öğretmenlerin kılık kıyafetleri yeniden düzenlenlenmeli.
Ögrenci öğrenciye benzemiyor,öğretmen öğretmene benzemiyor.
Eğitim ve öğretim dışında ne bok arasan var.
Çocukların aileleride okula sokulmamalı anasını.
6 notes
·
View notes
Text
İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn
Azerbaycan’ın, Ermenistan ile savaştığı günlerde onu ekranlarda askerî üniforma ile gördünüz. Neden askerî üniforma giyiyorsun diye soranlara “Çünkü ben bir askerim de ondan, askerlik kaydımı yaptırdım, ben bir tıp doktoruyum, bundan böyle ihtiyaç hasıl olduğunda cepheye gideceğim” dedi...
Türk Dünyasının yakından tanıdığı, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin en güzel örneğini sergileyen, bir ayağı daima Türkiye’de olan milletvekili, şair, yazar, tıp doktoru olan Ganire PAŞAYEVA maalesef bu dünyayı terk eyledi.
Ailesinin, sevenlerinin ve Türk Dünyasının başı sağ olsun.
Ganira Pashayeva ruhuna El-Fatiha..🤲
9 notes
·
View notes
Text
KAHRAMAN MI?
Burada kahraman olmaya ihtiyacım yok….. asıl olan önemli olan toplumların bir kahramana ihtiyaç duymayacak seviyeye, düzeye gelebilmesi, getirilebilmesidir….başarı da bence budur….bizim topluma "GÖRÜNCEK ADAM" lazım ya da "GAZMAN"… şöyle Nihat Doğan tarzında….konuştuğunda kavimler göçünü yeniden başlatabilecek bir düzeye sahip "senin kancık kelleni korkak bedeninden ayırmaya geldim" yada "hoşçakal düşman beldenin yaman güzeli" tadında nameleri olan birisine ihtiyaç var gibi…egzistansiyel ihtiyaçlarına cevap verebilitesi yüksek bir kurtarıcı…. mesela bizim bakkal neşet usta var, çevresinde veresiye ile çalışan tek bakkal o kaldı.. adam maceradan maceraya koşan memurun, işçinin kahramanı şu anda. …bu gayya kuyusuna justice league gelse bir b*k olmaz. ülkeye zamanında bir tane verilmişti, bugün büstleri zafer çığlıkları ile kırılıyor…şimdi bir süper kahraman gelse çaresizlikten ağlayası gelir bunalıma girer saçı başı dökülür pelerinini satıp kapağı yurtdışına atmayı düşünür gündüz vassaf bir kitabında şöyle diyordu: "kahramanlar insanın görüşünü sınırlar. askeri üniforma gibidir kahramanlar. kahramanlar, insanın tüm özgürlüğünü elinden alırlar. nasıl yaşayacağımızı bize dayatırlar. tüm kahramanlar totaliterdir. sonsuz yaratıcılık potansiyelimizi hadım ederler. özgür bir insanın kahramanları olamaz, çünkü kahraman statükoyu simgeler. kahraman yaratma özlemi, hepimizin içindeki totaliter eğilimi, güçlü bir kişiye gönüllü olarak boyun eğme ihtiyacını gösterir. kahramana duyduğumuz gereksinim, kendi içimizdeki güvensizlikten doğar. ister muhalefette, ister iktidarda, ister balığa çıkmış, ister işte olalım, hepimiz bir başkasından (saygı duyulan bir meslektaşımızdan tutun da kendisi de bir tür kahraman olan tanrı ya kadar) neyi, nasıl ve ne zaman yapmamız gerektiğine ilişkin işaret bekleriz. kendimizi olduğumuz gibi kabul edinceye dek bizi tutsak edecek kahramanlar. süpermenler ve tanrılar yaratmaya devam edeceğiz. özgür toplumda kahramanlara yer yoktur. özgür insanın kahramanları olmaz."
video: Erşan Kuneri.... Er-Man
7 notes
·
View notes
Text
“onun ölümünün ardından adını vermeyen bir kişi ailesini arayarak mustafa’nın arkadaşı olduğunu söylemiş ve şu bilgileri vermişti: ‘çocuğunuzu öldüresiye dövdükleri sırada üzerinde sivil elbiseler vardı, sonra onu bir malzeme deposuna götürdüler. burada, bir üniforma giydirdiler ve intihar süsü vermek için astılar. ardından, sivil kıyafetlerini attılar. onlar gittiklerinde, ben elbiseleri topladım ve size ulaşması için gizlice çantasına koydum. (gerçek bir hikâyenin belgelerinden)”
7 notes
·
View notes
Note
Ne demek in high school no
Basbaya in high school no kwosmwls üniforma yoktu lisede benim raad takılıyoduk. Etek falan yasaktı bazıları bokunu çıkardığı için
4 notes
·
View notes
Photo
05357186113; softshell kumaş alınır #newclient #brandedworkwear #hi-vis #softshell #iconicbuildings #üniforma #işkıyafetleri #kamuflaj #kostüm #işelbiseleri #işelbisesi #saten #gabardin #poligavardin #ikinciel #poligavardin #likralıgabardin #kanvas #kanvastablo #pike #lakost #forma #okulkıyafetleri #eşofman #sporgiyim #womenswear #şifon #vual #toptankumaş #sunideri #döşemelikderi (Merter Tekstil Merkezi) https://www.instagram.com/p/CqvzaxzMXck/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#newclient#brandedworkwear#hi#softshell#iconicbuildings#üniforma#işkıyafetleri#kamuflaj#kostüm#işelbiseleri#işelbisesi#saten#gabardin#poligavardin#ikinciel#likralıgabardin#kanvas#kanvastablo#pike#lakost#forma#okulkıyafetleri#eşofman#sporgiyim#womenswear#şifon#vual#toptankumaş#sunideri#döşemelikderi
0 notes
Text
Üstümdeki askeri üniforma bacaklarımın ve karın bölgemin kaşınmasına neden olurken olduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Gözlerim yukarı doğru taştığında komutanla göz göze geldim ansızın. Hareket etmeyi kesip tekrar put gibi durmaya başladım oturduğum yerde. Bedenim olmasa da göz bebeklerimin ve kirpiklerimin korkudan titrediğinden emindim, bu yüzden komutana gözlerimi sunmamak daha iyi bir seçenekti. Bakışlarımızın kesiştiği noktadan kopmuş da olsam gözlerini hâlâ üzerimde hissedebiliyordum. Korkum daha da artarken kirpiklerimin titrememesi için neredeyse dua etmeye başladım. Kime dua ettiğimi bilemez hâlde kamyonetin içinde gezdirdim gözlerimi. Çocukken dizlerimden gelen kan kokusu düştü hatrıma birdenbire. Oynadığım oyunlar yüzünden parçalanan dizlerimden akan kanları da, açık yaralarıma basılan toprak parçalarını ve çakıl taşlarını da hissetmezdim o zamanlar. Şimdiyse çocukluğumdan kopup gelen bu kan kokusu burnumu, midemi ve gözlerimi yakıyordu.
Kamyonet durduğunda anlam veremediğim bir bulantının içinde yüzümü buruşturmamak için çabalıyordum. İki elimle birlikte sarıldığım silahı kullanmyı öğreneli çok olmamıştı ve acemi bir birliği neden düşmanın karşısına koyduklarını sorgulamaya vaktim dahi olmadan çorak araziye getirilmiştim. İtile kakıla indiğim kamyonet bomboş hâlde süratle yanımızdan ayrıldı. Göğsümü delip geçecekmiş gibi yoğunluğunu kontrol edemeyen kan kokusu ise kaynağını saklamaktan çekinmedi bu sefer. Yerdeki derin çukurları göz hapsine aldım ve etrafımdaki acemilere ayak uydurarak birkaç adım attım çukurlara doğru. Liderimizin sesi kulağımda çınlıyordu bu sırada.
"Öldürülen askerlerimizin kanını yerde bırakmayacağız."
"Askerimize atılan her bir kurşunun hesabını soracağız."
Yere dökülen her bir damla kan, bir kadının ağlayan rahmiydi; bir askerin canına atılan her kurşun, bir babanın gözlerinden çalınmış bir parça ruhtu. Derince kazılmış çukurların içinde tek bir düşman askeri dahi yoktu. Üst üste koyulmuş cesetlerin hepsi benim giydiğim üniformayı gidiyordu. Tertemiz yüzlerine toprak sıçramıştı ama hiçbiri yaşlanmamıştı. Bir askerin omuzlarının arkasından kendini belli eden gözler hâlâ kapanmamıştı. Sözü yarım kalmıştı belli ki. Birileri onu dünyadan silmek istemişti, birileri bu gözleri çalmak istemişti bu dünyadan. Dudakları birbirine mıhlanmıştı, konuşmanın ona yasak olduğunu bilir gibi sımsıkı kapatmıştı ağzını ve çenesi kitlemişti bir daha açılmamak uğruna; yine de gözleri öyle bir bakıyordu ki bir cesede döndüğü hâlde kısılmış sesiyle bağırmaya çalışıyordu. Hemen yanında duran mezarlıkta elmacık kemikleri çökmüş, toprak izleriyle ve morluklarla belirginleşmiş yüz hatlarıyla öylece yatan bir genç vardı. Tozun dağıla dağıla bütünleştiği yanağında gözyaşı bir yol çizmişti kendine, düz bir çizgi boyunca bembeyaz yeni parlıyordu güneşin altında. Göğsündeki deliğin içinden çıkan çiçekler, altındaki cesetlerin üstüne dökülüyordu üniformalarındaki bayrağa sarıla sarıla.
Komutanın gözleri üzerimizdeyken yiyeceğim darbeleri düşünmeden dizlerimin üstüne çöktüm. İki mezarın ortasında öne eğdiğim başımla çorak toprağa yasladım ellerimi. "Düşman güçlü." dedi komutan, ayakları yere sert basıyordu. Tanımadığım bir askerin daha dizlerinin üstüne çöktüğünü gördüm. Önce sol yanım doldu, ardından sağ tarafımda iki kişi daha diz çöktü. "Düşman acımasız." Adımları gittikçe yavaşladı ve en sonunda durdu. Gözyaşlarım önümdeki mezarlara doğru akarken kafamı kaldırıp komutana bakmayı aklımın ucundan bile geçirmedim.
"Sizler, devletimizi kurtaracak olanlarsınız."
Ardından bir silah sesi duyuldu. Yere yaslı dizlerimin arasında duran silahıma gitti ellerim. Başımı hızla kaldırdığımda gördüğüm tek kişi komutandı. Karşımızda duruyordu ve elindeki ateşlemeye hazır silah yanımda duran kişiye doğru bakıyordu. Sıranın en sağındaki er öne doğru devrilip çukurlardan birine düştüğünde kaskatı kesildim. Olduğum yerde öylece dururken solumdaki kişi yerinden kalkıp komutana doğru atıldı. Kulağıma gelen ikinci bir patlama sesinde bedenim yerinden bile sıçramadı.
"Savaşta her şey mübahtır." dedi tanıdık bir ses. Ömrümün bu anına kadar hep radyodan seslenmişti bana bu ses. Komutanın biraz uzağında duran liderimiz kanlı canlı karşımda belirdiğinde dişlerimin dilime geçtiğini hissettim. Boğularak, yanarak, yere çakılarak ölmeyi geçirdim aklımdan. Bir saniye içinde binlerce kez cinayet işledim kendime karşı. Aklımda tek kurban bendim, tek fail bendim. Ardı arkası kesilmeyen silah seslerinin bana söylediği ise bambaşkaydı. Savaş, devletle yapılandı. Tek bir kurşunla ölüyordu insanoğlu, fazlasına gerek yoktu. Solumda duran erin yaşı yirmi üçtü, göğsüne ilk sıkılan ise yirmi birine varmamıştı bile. Sıradaki silah atışı benim içindi. Yaşımı hatırlamaya çalışırken göğsüme saplanan kurşunun acısını hissedemedim. Ölmek için ne kadar genç olduğumu hesap edemedim ölü askerlerin üstüne yığılırken. Birkaç çiçek de benim göğsümden çıktı, parçalanarak benden kopup gitti. Gözyaşlarımla ısıtmak istedim soğumaya yüz tutmuş mezarlığı.
"Kaç şehidimiz var?"
"On sekiz."
Gözlerim kapanmadan önce hatırladım yaşımı. Öldürüldüğümüz kadardı yaşım, öldüğüm kadar değildi ama bugün öldürüldüğüm kadardı. Dile kolay, on sekiz kez ölmüştüm bugün.
6 notes
·
View notes
Text
"Düşmanın her zaman askeri üniforma giydiğini düşünmeyin. Düşüncelerinizi zehirleyen bir sanat eseri, bir müzik parçası veya bir film olabilir. En acımasız düşman, aklı hedef alan düşmandır."
Şehid Murtaza Mutahhari
2 notes
·
View notes
Text
Kendini seven insanların güzelliği ile konuşacağız. Kimsenin sevgisi kimseye bağış olmayacak. Dünyanın bütün dillerinden şarkılar okuyacağız. Bütün dillerin acısını, sevincini canımızda duyacağız. Şarkılarımıza toprak katılacak; taşlar dinginliğini verecek sesimize; gökyüzünü binlerce kanatla donatacak gözlerimiz. Irmaklar yalnız dışımızdan akmayacak. Doğadaki her varlık kendi mucizesine katacak bizi. Akşamlar ikinci güneş olacak sokaklarımıza. Ellerimiz kimseyi yalnız bırakmayacak. Çocuklarımız bir daha doğuracak bizi. Tek yalnızlığımız aşk olacak. Erkeklerimiz sabahlardan dingin; çaresizlik kadınlarımızı terk edecek. Bütün bir ülke özür dilemeyi öğreneceğiz. Lunapark palyaçolarından başka üniforma kalmayacak dünyada. Güzel anılar kadar güzel olacak ölüm... 'Arabasını yıldıza bağlamış' birisinin yalnızlıkları mı bunlar? İyimserlik mi? Bir kabalık reddiyesi? Uyumsuzluk kışkırtıcılığı? Bir devrim taslağı belki; bir eşitlik tasarımı. Bir hayal denemesi, güven duygusu için. Kolay ve küçük şeylerin rahatsızlığı. Bencilliği utanca çevirme girişimi. Gelecek zamanlar kalbinin acemi fotoğrafı. Başkalarına paylaştırılmış yüzlerce 'ben' sevinci. Bir ironi, gücün boyalı şiddetine. Sınırları küçümseme zenginliği. Ait olma duygusu ile aykırılığın birbirini sevmesi. Büyüklenmenin küçük düştüğü bir genişlik. Barışın hasat şenliği..Yalnızlık... Seni bir gün biz seçeceğiz. O zaman güzel olacaksın.
3 notes
·
View notes
Text
İnsanın kibrine ve bencilliğine en iyi örneklerden birisi; günümüz seküler ve modernist ideolojisi kalbinde ve zihninde yer etmiş şekilde, özellikle de Türkiye, Azerbaycan gibi ulus milliyetçilikle, İslam'ın işlerine gelen kısmı harmanlanmış ülkelerde yaşayan insanlardır.
Bu kimseler asla İslam'ın tamamını motamot şekilde kabul etmez, bu tavırlarını savunmak içinde; alimlerin görüşü, falanca yerdeki Müslüman topluluğun kültürü, ataerkil zihniyet vb sıfatlarla etiketleyerek bastırmaya çalışırlar.
Allah'ı, dinini, kulları için belirlemiş olduğu düzeni red eder, hatta Allah ve Rasul'u ile dalga geçmeyi, eleştiriyi "düşünce ve fikir özgürlüğü" sayar, kendileri bunu yapmasa bile yapanlara karşı çıkılmaması gerektiğini iddia ederler. Dinin insanın kendi ile ilahi arasında manevi bir durum olduğunu savunur, insanlara bunu kanuni ve toplumsal baskılarla kabul ettirmeye çalışır, ancak iş ölüme geldiği zaman cennetin en güzel yerlerini isterler.
Mesela yakın zamanda biten Karabağ Savaşı'nda ordu da Hristiyan olan kimseler de öldü ve bunları da şehit saydılar.. Tepki gösterenlere ise cevaben en hafifi "sen Allah mısın hüküm veriyorsun" iken, gerisi ahlaksızlıklarına göre değişen sinkaflı küfürler oldu.
Maide Suresi 73. Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler de kesinlikle kâfir olmuşlardır. Oysa tek bir İlahtan başka ilah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka acı bir azap isabet edecektir.
Peki Allah ve Rasul'u bizlere kimin kafir olduğunu söylediği gibi, kimin şehid olduğunu da söylemedi mi?
Bakalım;
Al-i İmran Suresi 169. ALLAH YOLUNDA öldürülenleri sakın ölüler sanma.
Ebû Mûsâ el-Eş`arî (radıyallahu anh) şöyle dedi:
Rasulullah ﷺ'e;
Biri cesaretini göstermek, diğeri milletini korumak, öteki kendine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi Allah yolundadır? diye soruldu.
Rasulullah ﷺ şu cevabı verdi:
“Kim, İslam daha yüce olsun diye savaşıyorsa, o Allah yolundadır.”
Buhârî, İlim 45, Cihad, 15;
Tirmizî, Fezâilü’l-cihad 16;
İbni Mâce, Cihad 13
Gayri İslami kanunlarla yönetilen ve kullara kanun koyma yetkisi veren sistemlerin menfaatleri ve korunması için savaşanlar bu müjdelere dahil DEĞİLDİR.
Hakeza, bütün ömrünü Allah yokmuş gibi yaşayıp hatta İslam düşmanlığı içinde olup da, sırf bir kesimin itibar ettiği bir gazeteci, seküler bir eğitim kurumu başkanı veyahut başka önemli görülen bir meslekten diye, iş saatinde öldü diye şehid olmuş değildir.
Nitekim dünya ve ahiret şehidleri, canını Allah yolunda ortaya koymuş, ailesini, malını hayatını geride bırakarak bu yola çıkmış kimsedir. Yaşarken Müslüman olup olmadığı bile belirsiz kimseler sırf yaşadıkları devlet onlara şehid dedi diye, üzerlerinde üniforma var diye, yahut sınırlarını ve düzenini korudukları ülkenin içinde/geçmişinde Müslümanlar/İslam var diye şehid sayılmazlar. Velev ki birilerinin hoşuna gitmese, nefsine ağır gelse de, asıl ağır olan hakk'tır.
5 notes
·
View notes