#özerklik
Explore tagged Tumblr posts
enginacar · 6 months ago
Text
Rendanheyi Yönetim Modeli: "Hiyerarşik Organizasyonlardan-Değer Yaratan Bireylere"
Rendanheyi Yönetim Modeli: “Geleceğin Organizasyon Yapısı” 21.yüzyılda iş dünyası hızla değişiyor ve bu değişime ayak uydurabilmek için şirketlerin organizasyon yapılarını yeniden düşünmeleri gerekiyor. Geleneksel hiyerarşik yapılar artık yeterli olmuyor. Bu bağlamda, Haier’in CEO’su Zhang Ruimin tarafından geliştirilen Rendanheyi yönetim modeli, inovatif ve esnek yapısıyla dikkat çekiyor. Peki,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bildigimhersey · 9 months ago
Text
Gürcistan Asgari Ücret 2024 – Gürcistan Nasıl Bir Ülke
Gürcistan Asgari Ücret 2024 yılında en çok aranan terimler arasında, Türkiye’de Karadeniz Bölgesine yakın konumu nedeniyle en çok ziyaret edilen ülkelerden biri olan Gürcistan yıl içinde Türkiye’den birçok ziyaretçi alır. Vizesiz girişle birlikte yalnızca T.C. kimlik kartı ile giriş yapılan ülke Karadeniz doğası, tarihi değerleri ve kültürel çeşitliliğiyle son yıllarda turistik açıdan önemli bir değer kazanmıştır.
Gürcistan Asgari Ücret 2024
Ekonomik anlamda gelişmekte olan ülkelerden biri olan Gürcistan’ın para birimi Lari’dir. 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla özerklik kazanan Gürcistan son on yılda ekonomik büyüme sağlamak ve refah düzeyini artırmak adına etkili birçok çalışmaya imza atmıştır. Gelişmeler her geçen yıl aktif olarak ilerlese de yine de Gürcistan ekonomik olarak birçok Asya ve Avrupa ülkesinin gerisinde kalmaktadır. Bu nedenle ülkede asgari ücretle çalışan nüfus sayısı da fazladır.
Gürcistan asgari ücret miktarı birçok ülkede olduğu gibi sektör, çalışma deneyimi ve yaş gibi faktörlere bağlı olarak değişmektedir. Ancak ortalama bir tutar verilirse 2024 yılı için belirlenen asgari ücret 750 Lari’dir. TL olarak hesaplandığında bu miktar 9,045 TL’ye, dolar bazında 285 dolara, Euro olarak ise 255 Euro’ya tekabül etmektedir. Bu nedenle Avrupa’da en düşük asgari ücret tutarlarından biri Gürcistan’a aittir. Kaynak: https://bildigimhersey.com/gurcistan-asgari-ucret-2024-gurcistan-nasil-bir-ulke/
93 notes · View notes
veganlogicdinamo · 2 months ago
Text
HERKES DÖKSÜN ETEĞİNDEKİ TAŞLARI!
Geçen hafta Özdemir İnce, Kürt sorununun ne olduğunun açıkça söylenmesi gerektiğini yazdı ve sordu:
“Bağımsız devlet mi, federasyon mu, yoksa özerklik mi? Sorun denen şey bu üç seçenekten biri olmak zorundadır. Ağızlarında gevelemeyecekler, harbi söyleyecekler ama susuyorlar.” Haklıdır; halka gerçekler açıkça söylenmeli, bazı çekici kavramların ardına saklanmamalı.
Örneğin Bahçeli’nin başlattığı BOP destekli yeni saçılım bir anda Türkiye’yi allak bullak ederken Özgür Özel’in ağzından yine “eşit yurttaşlık” ifadesini duyduk. Kendisi 8 Kasım 2023’te CHP genel başkanı olduktan sonra 26 Kasım’da bu köşede “Eşit yurttaşlık” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazımdan alıntılarla konuyu bir kez daha gündeme taşımanın doğru olduğunu düşünüyorum çünkü toplumun önemli bir kesiminin bu konuda yeterli bilgi sahibi olmadığı açık.
‘EŞİT YURTTAŞLIK’ İLE NE KASTEDİLİYOR?
Lütfen yazımı okuyun.
8 notes · View notes
musfika-hanim · 11 months ago
Text
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Tumblr media
Türk bayrağının kutsalı altında, aziz şehitlerle alınmış ismi Türkiye olan bu bereketli topraklarda kendisine özerklik isteyen ve Türk ırkına düşman olan bu insanlarla aynı topraklarda yaşamak bize zulümdür. masum ve iyi niyetli bir taksi şoförünü gözünü kırpmadan canice öldürebilecek bu insanların sayısı az değil ve bu katilleri ancak idam paklar. bu ülkede yaşamaktan rahatsızsanız defolun gidin, izzetle, haysiyetle alınmış bu vatanın toprakları sizin cenazenizi bile istemez. Allah müstehakınızı versin ve sizin gibi sizden olan ve oy kullanmak suretiyle sizi destekleyenlere de Allah karşılığını versin..
14 notes · View notes
derdiderun · 2 years ago
Text
14 Mayıs günü layığımızı seçmeye gideceğiz...
“Neye layıksanız onunla yönetilirsiniz.”
İdarecileriniz de size benzer demek bu.
Düşünün, bir sebeple gidemeyeceğimiz bir yere bizi temsilen göndereceğimiz kişiyi seçerken bile ne kadar dikkat ediyoruz. Oturması, kalkması, hâli, tavrı, edebi, kıyafeti ne kadar önemli oluyor bizim için. Temsil edenin doğrusu da temsil edene yazılıyor çünkü yanlışı da...
O zaman şöyle bir bakar isek seçime yakın:
Cumhur İttifakı şunları yaptı:
Yerli araba TOGG
Savaş gemisi TCG
Savaş uçağı MMU
Yerli uydu İMCE
Yerli Doğalgaz
EYT
Millet İttifakı ise:
FETÖ'ye özgürlük
PKK'ya özerklik vaadi
IMF'ye yeşil ışık
Öcalan, Demirtaş, Kavala'ya özgürlük sözü
FETÖ-PKK'ya milletvekilliği
Lgbt'ye destek
Bu, seçimden sonra hangisinin ne yapacağının özetidir aslında.
32 notes · View notes
delitay · 2 years ago
Text
Tumblr media
PKK'ya özerklik sözü veriliyor.
Özerkliğin sonu bölünme ve iç savaştır.
Bunu görerek, bilerek hdpkk ile iş birliği yapan hain, bilmeden bunların peşinden sürüklenen gafildir.
15 notes · View notes
61oflu2 · 2 years ago
Text
Pkk yandaşı Hdp'yi yuhalayanlar,Güney doğuya kürdistan diyen,özerklik isteyen,Gaffar okkanın katilleri ,hizbullahın siyasi kanadı Hüdapar'a alkış tutuyor.
Hdp, kızıl kürdistan diyor,
Hüdapar,yeşil kürdistan diyor.
Sonuçta her iki taraf Türk düşmanı,bölücü ve teröristtir.
Türk milleti bunlardan taraf olamaz.
Safını belli et Türk!
#Miliyetçi Türkiye #Türk #Türkçülük
#Sinan Oğan #Zafer Partisi #Ümit Özdağ
Tumblr media
12 notes · View notes
baybaykus · 1 year ago
Text
İHANETE DOYMADILAR
13 milyon sığınmacıyı, 2 milyon ABD Askeri Afganlıyı, yüzbinlerce kafa kesici sapığı, Türk Milletinin sırtına bindirdiler, ekmeğimize ortak ettiler, geleceğimizi kararttılar, durmadılar.
Şimdi de 750 bin-1 milyon Gazzeliyi daha ülkemize almak, patronlarından aldıkları emri yerine getirmek için çalışma başlattılar.
Adana-Antalya Dağ bölgesi ve Korkuteli gibi yörelerimize Gazzelileri yerleştirmek için hazırlık yapılıyor.
Vatanımızın en güzel yörelerine, Türk olmanın onurunu en güzel şekilde taşıyan Yörüklerin-Türkmenlerin yanına, bir demografik bomba daha yerleştirecekler.
AKP’li Bademlerin yaptığını, düşman yapmaz, yapamaz!
Kendi siyasi ve maddi çıkarları için binlerce yılın kaynaştırdığı, birleştirdiği ve Türk Milleti olma özelliğimizi paramparça etmekten çekinmediler.
Millet ve kültür beraberliğimizi, üç otuz dolar ve hırsızlıklarının kapatılması karşılığında emperyalist devletlere satmaktan utanmadılar.
Büyük Atatürk, 10’ncu Yıl nutkunun üçüncü paragrafında şunu der;
“Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.”
Bu kısacık iki cümle ile Cumhuriyetin temelinin ne olduğu açıkça belirtilmiştir.
“Kanla, irfanla” kurulan Cumhuriyetimiz, “Dahili ve Harici” ihanet odakları tarafından göz göre göre yıkılmak isteniyor.
İktidar maalesef böyle. Ya Ana Muhalefet CHP?
CHP, Genel Başkanını değiştirdi. Yeni Genel Başkanın aşağıdaki önemli konulardaki görüşlerini Türk Milleti ile paylaşmasını bekliyoruz!
-6’lı masa “Ortak Bildirisinde” desteklediğiniz 1921 Anayasasına sadakatınız devam ediyor mu?
-“Etnik Vatandaşlık” anlamına gelen ve Öcalan’ın isteği olan “Eşit Vatandaşlık” istiyor musunuz?
-Türkiye’yi eyaletlere ayırmayı hedefleyen “AB Yerel Yönetim Özerklik Şartına” tüm çekincelerimizi kaldırıp, imzalama kararınız devam ediyor mu?
Herkes şu gerçeği iyi bilmeli;
DOĞRU Partililer olarak bizler, Meriç nehri ile Ağrı dağı, Karadeniz’le Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ile Kuzeybatı Anadolu arasında yaşayan herkesi, Türklük duygusu ve şuuru taşıyan herkesi, dini ve dili farklı da olsa, devletimize sadık bütün vatandaşlarımızı insan, vatandaş, yurtsever sıfatı ile kardeş bilir
ve rengini kanımızdan, hilalini ve yıldızını göklerden alan Türk Bayrağının gölgesinde vatanın her köşe bucağını, tüm vatandaşlarımızla, en insani, medeni ve adil ölçüler içinde, bütün tarihimiz boyunca yaptığımız gibi, paylaşarak yaşamaktan şeref duyarız.
Fakat nasıl bir gerekçe ile olursa olsun, bağımsızlığımızın simgesi olan bayrağımıza yan bakılmasına, vatan ve milletimizin bölünmezliğine asla izin vermeyiz.
Türk Milleti şahit olsun ki, 22 yıllık yıkım döneminin hesabı Bağımsız Türk Yargısında mutlaka sorulacaktır.
Bu vatan ya bizimdir, ya da hiç kimsenin…
Sağlık ve başarı dileklerimle 08 Kasım 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
3 notes · View notes
oakinci70tr · 1 year ago
Text
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
3 notes · View notes
perge · 2 years ago
Text
Tumblr media
teröre yataklık yapan belediyelerin kayyum atamaları kaldırılsın pazarlığı yapanlara karşılık, aponun sertbestliğinin pazarlığına karşılık, özerklik pazarlığına karşılık, Türklüğün tartışmaya açılmasına karşılık, diyanetin kapatılması pazarlığına karşılık! Elbette oyumu gönlümü Erdoğan’a vereceğim..
7 notes · View notes
hetesiya · 2 years ago
Text
Bütün İktidar Halka: Kara Panter Estetiğinde Siyah Gücü
Erika Doss, Çeviri: Elçin Gen
Tumblr media
Kara Panter Partisi, 1966’da California’nın Oakland kentinde Huey Newton ve Bobby Seale tarafından kuruldu. 1950’lerin sonu ile 1960’ların başında, Martin Luther King öncülüğünde yürütülen medeni haklar hareketinin ılımlılığı ve sınırlı başarıları karşısında daha agresif bir politika benimseyen Parti, 1970’lerin ortalarına kadar sadece ABD’de değil tüm dünyada ses getiren bir direniş modeli oluşturdu. 1970’te ABD’nin 68 kentinde Parti şubesi bulunuyor, Black Panther gazetesi ülke çapında yüzbinlerle dağıtılıyordu. Dönemin FBI başkanı Edgar Hoover tarafından “en büyük iç güvenlik tehdidi” olarak tanımlanan Parti’nin dağılmasında, FBI’ın yürüttüğü yasadışı “Karşı İstihbarat Programı”nın ve lider kadrolarına yönelik suikastlerinin büyük etkisi olacaktı.
Frantz Fanon ve Malcolm X’in ezilen milliyetçiliği yaklaşımlarını benimseyen, Maocu bir örgüt olan Kara Panter Partisi, otoriter örgütlenmesi ve “siyah gücü” anlayışında öne çıkan erkeklik vurgusuyla, Parti içinden ve dışından eleştirilere konu olmuştur. Oysa kadınlar Parti içinde çok faal biçimde yer almış, Merkez Komite üyesi Kathleen Cleaver'ın ifadesiyle kadınlar Parti faaliyetlerinde hiçbir zaman 'ikincil' konumda görülmemiş, Panter afişlerinde ve görsellerinde direnişin ön saflarında resmedilen güçlü kadın portrelerine yer verilmiştir. Başlangıçtaki siyah milliyetçi vurgusuna rağmen, Parti’nin hem ABD içindeki diğer azınlık mücadeleleriyle ve ilerici hareketlerle, hem de başta Latin Amerika ve Asya ülkeleri olmak üzere ülke dışındaki devrimci mücadelelerle sıkı bir ilişkisi vardı. Vietnam, Kuzey Kore ve Çin’deki devrimci kadrolarla temaslar kurulmuştu; Panterler Vietnam'da ABD ordusuna karşı savaşmaya gitmiş, sürgündeki liderlerden Eldridge Cleaver Cezayir’de bir Kara Panter şubesi kurmuştu.
Tumblr media
Kahverengi Bereler ile Kara Panterler, Huey Newton’a Özgürlük gösterisi için Adliye önünde, Oakland 1968.
Mahalle bazlı örgütlenme, özsavunma ve özerklik ilkeleri de, Kara Panterler’in siyahlar dışındaki ezilen kesimlerle somut bağını tesis ediyor; yarattıkları protest kültürü, dönemin karşı-kültür hareketleri içinde büyük yankı uyandırarak bu gruplarla aralarında dayanışma ağları örüyordu. Black Mask (New York), Beyaz Panter Partisi (Detroit) gibi beyaz sanatçı kolektifleri Kara Panterler’den esinlenmişti ve Parti’yle sıkı işbirliği içindeydi; manifesto ve bildirilerinde Panterler’in büyük etkisi görülüyordu. Parti’nin kapanacağı tarihe kadar Black Panther gazetesini yayınlayan Kara Panter Partisi Kültür Bakanı Emory Douglas’ın geliştirdiği özgün estetik ve dil, gazetenin sayfalarından yayılarak mahallelerde duvar yazılarına ve mürallere ilham veriyordu. Jean Seberg, Donald Sutherland, Marlon Brando, Jon Voight, Jane Fonda gibi popüler sanatçılar, Panterler'e hem kamusal etkinliklerde destek oluyor hem de para yardımında bulunuyorlardı (FBI'ın baş hedefi haline getirerek yalan haberlerle itibarsızlaştırdığı, kırk yaşında intihar eden Jean Seberg, bunun bedelini ağır biçimde ödeyecekti). 
Kara Panterler’in uluslararası boyut kazanmasının, ABD dışında gördüğü desteğin ve kazandığı entelektüel meşruiyetin önemli bir kaynağının da, Jean Genet gibi cinsiyet de dahil her türlü kimlik koduna karşı çıkmış bir yazar olduğunu unutmamak gerekir. Cezayir ve Filistin kurtuluş mücadelelerini de destekleyen Genet, 1970’te Kara Panterler’in daveti üzerine ABD’ye gitti ve üç ay boyunca Parti’nin kampanyalarına destek verdikten sonra, edindiği izlenimleri başta Foucault olmak üzere aydınlarla paylaştı. Foucault da, 1970’te ilk kez ABD’ye gidip yoksul siyah gettolarını gördüğünde, “ikinci bir aydınlanma yaşadığını” söylüyordu: Avrupa’dayken “neredeyse bittiğine kani olduğu” sınıf savaşının “hâlâ, hem de çok yoğun biçimde sürdüğünü” burada anlamıştı. George Jackson ile Angela Davis’in hapishane mektupları başta olmak üzere, Panterler’in ABD’deki disiplin teknikleri üzerine geliştirdikleri düşünceler ve hapishaneler etrafındaki örgütlenme pratikleri, Foucault üzerinde etkili oldu. 1971’de başka aydınlarla birlikte kurduğu Hapishane Bilgi Grubu (Groupe d’Information sur les Prisons - GIP), George Jackson’ın hapishanede katledilmesi üzerine çıkardığı bültende Jackson’la yapılmış röportajların yanı sıra Kara Panterler’in hapishanelerdeki örgütlenme pratikleri üzerine metinlere yer vermişti.
https://www.e-skop.com/images/UserFiles/images/Editor/dergi_09/02.jpg
Jean Genet ve Angela Davis
FBI’ın sistemli muhbirlik ve dezenformasyon faaliyetleri sonucu lider kadroları arasında oluşan çatlaklar, 1980’lerde Parti’nin feshine yol açtı. Kara Panterler’den geriye, temsil ettikleri karşı-kültür ikonlarının ötesinde, yoksul mahallelerde oluşturdukları dayanışma ve özerklik mirası kaldı. Hâlâ hapiste bulunan eski Kara Panter üyesi Mumia Ebu Cemal'in "Biz Özgürlük İstiyoruz" adlı kitabı Türkçe'de de yayınlandı. [EG]
Kaynaklar:
The Black Panthers: All Power to the People, Lee Lew-Lee, belgesel, Electronic News Group ve ZDF ortak yapımı, 1 saat 52 dakika [video en altta]
Elaine Brown, A Taste of Power: A Black Woman’s Story, bkz. libcom.org
Brady Thomas Heiner, “Foucault and the Black Panthers”, City, cilt 11 sayı 3, Aralık 2007, s. 316.
Michel Foucault, Catharine von Bülow, Daniel Defert, L'Assassinat de George Jackson (Gallimard, 10 Kasım 1971). İngilizce çevirisi: The Assasination of George Jackson, çev. Sirène Harb. Yeniden basıldığı yer: Warfare in the American Homeland: Policing and Prison in a Penal Democracy, (ed.) Joy James (Durham ve Londra: Duke University Press, 2007) s. 139-158.
James A. Tyner, “ ‘Defend the Ghetto’ ”: Space and the Urban Politics of the Black Panther Party”, Annals of the Association of American Geographers, 96:1, 105-118.
Emory Douglas, “Sanat ve Devrim” bkz. www.e-skop.com
Tumblr media
“Devrimci Sanat Bir Özgürleşme Aracıdır”: Emory Douglas ve Black Panther’in Protest Estetiği
Erika Doss
Kara Panter Partisi’nin gazetesi Black Panther’ın 21 Kasım 1970 tarihli sayısının arka kapağında, Emory Douglas’ın afiş boyutlarında bir çizimi yer alıyordu. Beyaz polisleri öldüren siyah erkekleri gösteren çizimin altında şu satırlar yazılıydı: “Kültür Bakanımız Emory Douglas’tan Bir Ders: ‘İnsanları Dışarı Çıkıp Domuzları Öldürmeye Cesaretlendirecek Resimler Yapmamız Gerek’ ”.
Tumblr media
1970’lerin ortalarına ait bir hükümet raporunun yazarlarının dediği gibi, Kara Panterler “teatral bir altıncı hisse sahip”ti ve bu sayede “kendilerine izleyici buluyor, Amerika’yı korkutan bir imaj yansıtmayı başarıyorlar”dı.  Bu imajı kavramak, Panterler’i ve politikalarını anlamak açısından elzemdir. Parti’nin zirvede olduğu 1960’ların sonundan 1970’lerin başına kadar Black Panther gazetesinin baş sanatçısı olan Emory Douglas, Panterler’in silahlı direniş ve sosyal yardım programlarını destekleyen yüzlerce resim yaptı. Amerika’da ırk ve ırkçılık hakkında uzun zamandır hâkim olan varsayımlara meydan okuyan Douglas, izleyenleri siyah gücüne inandırmayı hedefleyen bir protest estetiği geliştirdi.
Douglas, 1970’te Black Panther’da yayınlanan bir makalesinde, devrimci bilincin yükseltilmesinde görsel imgelerin oynadığı merkezî rolü ayrıntılarıyla açıklıyordu: “Devrimci sanat, zorbalarla fiziksel bir karşılaşma sunar; aynı zamanda, saldırılarına devam etmeleri için insanları güçlendirir. Devrimci sanat, bir özgürleşme aracıdır.” Başka bir gazete yazısında “bütün ilerici sanatçıların, bir ellerinde fırçaları ve boyaları, diğer ellerinde silahları olmalıdır,” diye yazan Douglas, devrimci sanatçılara, “faşist yargıçları, avukatları, generalleri, domuz polisleri, itfaiyecileri, Senatörleri, Kongre üyelerini, valileri, Başkanları vs., Amerikan halkına ve tüm dünyada mücadele eden insanlara karşı işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılırken resmetmeyi” salık veriyordu.
1967’den 1972 yılına kadar Douglas’ın sözel düzeydeki ‘silahlara çağrı’sına, Black Panther gazetesi için yaptığı resimler eşlik etti. Shoot to Kill gibi kışkırtıcı direniş ve devrim imgelerinden, şehirlerdeki yoksulluğa ve toplumsal/siyasi değişim ihtiyacına odaklanan çizimlerine kadar, Douglas’ın resimleri Siyah Gücü döneminde tüm ülkede yüksek bir görünürlüğe ve Parti içinde büyük itibara sahip oldu.
Kara Panterler ve Görsel İmgelem
Kara Panterler, mesajlarını hem kendi mecralarında hem de ana-akım medya üzerinden yayıyorlardı. Gazeteciler, Amerikan anarşisiyle ilgili iyi bir hikâye yakalama umuduyla Panterler’e akın ediyorlardı; ama belki bundan da fazla ilgilerini çeken, Panterler’in kendilerine özgü görsel varlığıydı. Siyah bereleri ve deri ceketleri, Afro saçları, kara gözlükleri, havaya kaldırılmış sıkılı yumrukları ve askerî tertipleriyle, Panterler medya için tam bir görsel şölen sunuyordu. Bu da tesadüf değildi: Panterler, politik bilinci yükseltme aracı olarak görsel imgelemin cazibesinin ve etkisinin farkındaydılar. Huey Newton’ın, “Siyah toplumu, esasen okumayan bir toplumdur” iddiası, Afro-Amerikan kültüründe sözlü ifadenin ne kadar önemli bir yer tuttuğunun kabulü olarak yorumlanabilir. Ama bu sözler aynı zamanda, Panterler’in modern çağda insanların bilgi edindikleri ve politik/kültürel kodları devşirdikleri ana kaynağın görsellik olduğunu bildiklerini de gösteriyor. Douglas’ın dediği gibi: “Bildiğim bütün devrimci hareketlerin şu veya bu biçimde bir devrimci sanatı var”. Gerçekten de, resimsel, görsel unsurlar, Panter ideolojisinin ayrılmaz parçası olmuştur. Siyah kimliğini köklü biçimde yeniden tanımlamaları, özellikle de siyahilerin pasifliği ve güçsüzlüğü konusundaki alışıldık varsayımları yerle bir etmeleri, Panterler’in hızla ilgi çekmesini sağlamıştı. Görsel otoriteye gösterdikleri özen, Panterler’in kendini temsil tarzını 1960’ların radikalizminin başat imgesi haline getirecekti.
Siyahilere yönelik egemen karikatürleştirmelere kafa tutan Panterler, aynı zamanda, medeni haklar hareketi liderlerinin ve üyelerinin yerleştirdiği orta sınıf ve liberal siyah erkeklik temsillerini de yıkmışlardı. Panterler siyah gücünü yansıtıyordu, eşitlikçiliği değil. Martin Luther King Jr., siyahların yurttaş-özne olduklarını göstererek hâkim ırkçı kalıplara meydan okumaya çalışırken, Panterler bu medeni haklar imgesini altüst ediyor, siyah erkekleri devrimci öfkenin, başkaldırının, kadın düşmanlığının tecessümü haline getirerek romantize ediyordu. Eldridge Cleaver, Soul on Ice (1968) kitabında “Erkekliğimizi kazanacağız,” diyor ve şöyle ekliyordu: “Ya erkekliğimizi kazanacağız, ya da dünya bizim erkekliğimizi kazanma girişimlerimizle dize gelecek”. Medeni haklar hareketinin bütünleşme ve özerklik yönünde elde ettiği sınırlı başarılar karşısında öfkelenen, yerleşik siyasi eylem kalıplarına yabancılaşan, ikinci sınıf Amerikalı muamelesi görmekten bıkan Panterler (1960’ların diğer siyah özgürleşme hareketleri gibi) “siyah öznenin kültürel açıdan yeniden inşa edilmesine yer açmak için ortalığı temizleme” derdindeydi.
Medeni haklar hareketi de, devrimci siyah milliyetçi hareketleri de, siyah özneyi başat olarak maskülen bir çerçevede kavrıyordu. Sözgelimi, 1968’de Memphis’te grevdeki temizlik işçilerinin taşıdıkları pankartlarda “Ben Bir Erkeğim” yazılıydı. Kara Panter Partisi’nin daha saldırgan erkeklik biçimlerine yönelmesi, Vietnam Savaşı sırasında siyah erkeklerin kitleler halinde orduya alınmasından, ülke içindeki bariz baskı biçimlerine kadar, Amerika’nın siyah erkeklerine yönelik gerçek tehditlerle ilgili algıların sonucuydu. Medeni haklar hareketinin bu tehditleri bertaraf etmede başarısız olduğuna; fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan yetersiz kaldığına kani olan Panterler, büyük ölçüde erkeklere ait bir alanda erkek gücünü olumlayan çok daha etkili bir siyah erkeklik imgesi yarattılar. 
Mayıs 1967’de Emory Douglas Black Panther gazetesinin mizanpaj ve görsel tasarım işlerinin başına geçti. Eldridge Cleaver ve Huey Newton’la birlikte çalışan Douglas, görselliğin egemen olduğu bir gazete yarattı – bu görselliğin, editörlerden birinin ifadesiyle gazetenin tirajında “muazzam etkisi” vardı. 1969’da 100 binden fazla satan gazete (o dönemde yeraltı yayınları için son derece yüksek bir rakamdı bu), aynı zamanda “Parti’nin en sağlam ve kazançlı gelir kaynağı” olmuştu.
Emory Douglas’ın Etkisi
Douglas, Black Panther’daki yılları boyunca, Kara Panter Partisi’nin siyah kitleleri devrimcileştirmede kullanacağı bir protest estetiği geliştirdi. Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri ve Bakunin’in Devrimcinin El Kitabı’yla birlikte, Douglas’ın siyah erkekleri ‘domuz’ polislerle savaşırken gösteren resimleri, “Bobby” ve “Huey” gibi kahramanlaştırıcı afişleri, siyah lümpen kitleleri arasında ideolojik bağlılık yaratmayı hedefliyordu. Gerek Panterler’i “karşı konulmaz müttefikleri” olarak gören beyaz solcular nezdinde, gerek resimlerde güç bulan Parti liderleri nezdinde, Douglas’ın sanatı büyük itibar görüyordu. Eldridge Cleaver, “Kara Panter Partisi’nin ideolojisi ve Huey P. Newton’ın öğretileri en saf haliyle Emory’nin sanatında barınmaktadır” diyordu. Reginald Major, Emory Douglas’ın “bir sanatçı olarak, politikacı konumundaki diğer Panterler’den daha fazla öncülük rolü olduğunu” iddia ediyor ve şöyle ekliyordu: “[Emory] Bir sanatçı olarak, Eldridge’in bir yazar olarak sahip olduğundan veya [Parti Kurmay Başkanı] Hilliard’ın konuşmacı olarak sahip olduğundan çok daha fazla ifade özgürlüğüne sahip. Emory’nin devrimci sanatın amacıyla ilgili görüşlerinin Parti politikası üzerinde belirleyici etkisi olmuştur.” Douglas’ın sanatı, dönemin siyah izleyicileri üzerinde olağanüstü bir görsel etki yaratmıştı. Afişleri ve Panter portreleri, Amerika’nın dört bir yanında evlerin duvarlarını kaplıyordu.
Kara Panter Partisi, Douglas’ın resimlerinin görsel çekiciliğini artırmak için, siyah mahallelerinde dağıtılmak üzere sayıları on binleri aşan afişler bastırıyordu. Devrimci sanat, Douglas’ın ifadesiyle “Hıristiyanından üniversite öğrencisine, lise terkten fahişesine, pezevenginden rahibine, sekreterinden çete üyesine kadar,” herkes içindi.[1] Getto, ona göre, devrimci sanatçının “galerisi”ydi: “Eserleri gettonun duvarlarındadır; dükkân vitrinlerinde, kapılarda, telefon direklerinde, tezgâhlarda, otobüslerde, benzin istasyonlarında, kuaförlerde, ve gettonun gecekondularında...”[2] Douglas sanatın devrimci gücüne inanıyordu ve imge üretmenin ve imgelere bakmanın başlı başına devrimci praksis olduğunu söylüyordu. “Asıl başyapıtlar insanlardır” diyerek, sanat dünyasının estetik özerklik fikrini reddediyor, devrimci kültürün popülist (ama esasen erkek) ve pragmatik temellerinde ısrar ediyordu. “Mahalle bizim sanatımızın müzesiydi. Bazı insanlar sanatla ilk kez benim afişlerim üzerinden karşılaşıyordu. Kimi onları görüp Kara Panter Partisi’ne üye oluyor, kimiyse sanat yapmak istiyordu”.
Douglas’ın afişlerinden ilham alanlar arasında mahalle müralistleri de vardı. 1960’lar boyunca kentte yaşayan sanatçılar, şehir içindeki binaların cephelerine Panterler’i toplu halde gösteren veya polisle çatışma sahnelerini resmeden Onur Duvarı ve Saygı Duvarı gibi dev duvar resimleri boyadılar. Başka Afro-Amerikalı sanatçılar da siyah gücüne odaklanan militan ve görsel açıdan çekici afişler ve tuval resimleri yaptılar.
Douglas gibi pek çok sanatçı, siyah mücadelesini ve özgürleşmesini esasen maskülinist bir çerçevede resmetmek suretiyle devrimci bilinci yükseltmeyi hedefliyordu. Fakat Betye Saar ve Elizabeth Vatlett gibi sanatçılar, Siyah Gücü hareketinin protest estetiğinin öfkesinden ve şiddetinden etkilenmekle birlikte, siyah erkeklere odaklanan dışlayıcı önyargılarını sorguluyorlardı. Ama bu tür tasvirler genelde istisnaydı: Siyah Gücü döneminin çoğu protest sanatçısı, Panterler’in yansıttığı agresif siyah erkekliğinin tehdit edici imgesine kapılmıştı.
Emory Douglas, gazetenin kapanacağı 1979 yılına kadar Black Panther’da çalışmaya devam etti. Ama sanatında, yavaş yavaş, kışkırtıcı direniş ve devrim imgelerinin yerini “Amerika’daki siyah halkların aşkları, neşeleri, umutları ve rüyaları” almaya başladı: “hayatın karanlık yanı kadar, aydınlık yanları”. Panter ideolojisinde vaktiyle merkezî yer tutan militan ve maskülinist temeller yerine Douglas artık siyah ailelerin ve çocukların resimlerine, Afro-Amerikan toplululuklarında hayal ettiği dayanışmaya yoğunlaşıyordu. 1993’te bu durumu şöyle açıklıyordu: “Sanatım Parti politikasının bir yansımasıydı, Parti toplum hizmeti faaliyetlerine yönelince benim çalışmalarımda da domuzların yerini çocuklar aldı”.
Tumblr media
Douglas’ın protest estetiğindeki ilk amaç, siyah izleyicileri radikal bir siyah politik kültürünün etkisine ikna etmekti. Ama 1970’lerin başlarına gelindiğinde aynı estetik, başkaları tarafından, devrimci sanata yüklenen bu anlama ve amaca aykırı düşecek biçimde kullanılmaya başladı. Douglas’ın canlandırdığı domuz-polis [pig-policemen] imgesi, üzerinde P.I.G. –Pride, Integrity, Guts [Onur, Namus, Cesaret]– yazılı rozetler takmaya başlayan Amerikan polisleri tarafından temellük edildi. Siyah Gücü’nü temsil eden sıkılı yumruklar, biblodan yüzüğe kadar pek çok tüketim nesnesinde tasarım motifi olarak kullanıldı. Afro saçlı ve deri ceketli siyah erkek figürü, Shaft (1971) gibi siyah istismar filmlerinin maço anti-kahramanlarında kullanıldı. Melvin Van Peebles’ın 1972 tarihli Sweet Sweetback’s Baadassss Song’u gibi filmlerde siyah erkeklerle ilgili egemen kültürel varsayımlara meydan okunduysa da, bunlar, birkaç yıl öncesine kadar Panterler’in yerleşmesine bizzat katkıda bulunduğu öfke dolu, kanun dışı hayat süren, heteroseksüel ve cinsiyetçi siyah erkekliği mecazlarını yeniden üretip pekiştiriyordu.
1990’lara gelindiğinde, Kara Panterler hâlâ güçlü bir sembol olmaya devam ediyordu. Paris gibi veya Tupac Shakur gibi rapçiler (Shakur’un annesi Assata Shakur, New York 21 üyesiydi) Panterler’i siyah kahramanlar olarak kabul ediyorlardı; Public Enemy’nin pek çok şarkısında ve klibinde Panterler’e göndermeler (siyah bereler, siyah deri ceketler) ve “İktidar Halka” gibi sloganlar vardır. Günümüzün siyah erkekleri hayatlarını anlamlandırmaya çalışıp yaşamlarının kontrolünü ele alma mücadelesi verirken Panterler’in siyah erkek gücü ve otoritesiyle ilgili imgelerinin yeniden çekicilik kazanması şaşırtıcı değil. Fakat eski Panter liderlerinden Elaine Brown 1992’de şöyle diyordu: “Birçok genç, Kara Panter Partisi’ne baktığında birer ikon görüyor. Ama ikon yaratmak tehlikelidir. İkonlar hata yapar”. bell hooks da, “imajın bir cinayet silahı işlevi gördüğü, günümüzün sömürgeleştirme, gayri insanileştirme ve güçsüzleştirme gösterisini” sürdürmek istemiyorsak, özdeşleştiğimiz ikonlar konusunda çok dikkatli olmamız gerektiğini söylüyordu.
Kaynak: Erika Doss’un “‘Revolutionary Art Is a Tool for Liberation’: Emory Douglas and Protest Aesthetics at the Black Panther” başlıklı makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir, Liberation, Imagination, and the Black Panther Party: A New Look at the Panthers and Their Legacy  içinde, (ed.) Kathleen Cleaver ve George Katsiaficas (New York ve Londra: Routledge) s. 175-187.
youtube
[1] http://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-sanat-ve-devrim/2444
[2] A.g.e.
2 notes · View notes
hamitbaydaroglu · 2 years ago
Text
Tumblr media
İte bak ite sen hele hele
Özerklik ister keltoş kefere
Fırsat Vermeyiz asla zevale
Vatana fedadır canımız bizim
Kalemden
5 notes · View notes
veganlogicdinamo · 2 years ago
Text
HÜDA PAR VE HDP
Demirtaş, HÜDA PAR’a birliktelik çağrısı yaparken, bu partinin kadınlar, LGBTİ bireyler ve sokak hayvanları konusundaki gerici politikalarını dikkate almıyor olmalı. Acaba HÜDA PAR’ın HDP ile el ele tutuşmasını gerektirecek vaatleri, programındaki şu öneriler mi?
“Olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmeli.”
“Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilmeli.”
“Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalı.”
“Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmeli.”
“Medreseler iyileştirilmeli.”
Durum böyleyse, geçmişte HDP’nin siyasal İslamcı AKP ile de el ele verdiğini düşününce çok şaşırtıcı değil aslında. Ama bölge partisi değil, Türkiye partisi olacaklarını iddia ediyorlardı; demek ki olamamışlar.
9 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Kılıçdaroğlu bu ülkenin şansı diyenler lütfen bir zahmet şu yazıyı bir okusunlar. Atatürk'ün askerlerini kimse kandıramaz.
Çok geç kalındı ama gözünüzü, kulağınızı, izanınızı belki açar.
Nihat Genç yazdı…
Aynı oyuncular aynı oyunu aynı seyircilere aynı repliklerle niye oynar?
Evet, yine halk cahil!?
Bu politik tiyatro bir daha sonlarını getirdi!
Şu oyunculara bakın: Kaftancıoğlu, Oğuz Kaan Salıcı, Seyit Torun, Tuncay Özkan, Erdoğan Toprak, Faik Öztrak, Selim Sayek Böke, İmamoğlu, vs. yüzlercesi..
Uluslararası bir şebekenin figüranları!
Devlet nedir millet nedir bilmezler, hepsi ayak oyunları, torpil, kayırma, fırıldak ve karanlık tezgahlarla oraya getirilmişler!
Sözde Cumhuriyet’i kuran parti hepsi istisnasız Cumhuriyet düşmanı!
İstisnasız hepsi milli güvenlik politikalarına karşı, Cumhuriyet’e karşı!
Vatan Haini Seyid Rıza’dan özür dileyeceksin, Fetö’den özür dileyeceksin, vatan haini PKK’yı liste başlarına taşıyacaksın, ve her biri müstemleke valileri gibi konuşacak, sonra: Halk Cahil!
Herkes kör bir akıllı kendileri!
Üç kuruş etmeyen kirli bez parçaları!
CHP’yi utanç içinde infilak ettirip tarihe gömüldüler!
Bir de kendileri gibi tıynetsiz bunak kifayetsiz satılık çok bilmiş şarlatan taraftarlar bulmuşlar kendilerine!
Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Necati Doğru, Rahmi Turan, Emre Kongar, Deniz Zeyrek, İsmail Saymaz, Şirin Payzın, Ayşenur Arslan, Özdemir İnce, Alev Coşkun, Bedri Baykam, yüzlercesi, tıpkı Ekmeleddin rezaleti gibi destek verdiler!
Hepsinin görevi Atatürk posteriyle maske yapıp hainleri cumhuriyetçi seçmenlerden saklamak!
Yıllardır ekranlarda ve gazetelerde aralıksız CHP artı HDP formülünü sabah akşam milletin kafasına kafasına çaktılar, algıyla kitleleri yanlış yola soktular, olmayacak duaya hep birlikte kasıtla amin dediler, PKK ve Fetö’nün suçuna tertemiz Cumhuriyetçi kitleleri ortak ettiler!
Cumhuriyetçi seçmeni, kasıtla, sahneyi sinemaskop perdeyi tam göremeyecek bir yere oturtup, vatan hainlerini dev gibi Cumhuriyetçi aydınları hiç göstermediler!
Ve gençlerin hayalleriyle oynadılar!
Muhalefete muhalefet etmeyin deyip bizleri de linç küfür hakaret tekme tokat kovdular!
Vatan hainleriyle iş tutup ve buyrukçu bir küstah dil kullanıp yüzde 10-20’lere dibe vurmuş AKP’li seçmende panik korku yaratıp yolsuzluktan narko siyasetten hırsızlıktan Deprem faciasından sarsılmış gözleri açılmış isyan etmiş insanları yeniden AKP’nin kucağına ittiler!
Altılı Masa Cumhuriyet’i ilga edeceğiz diye mutabakat metni ilan ederken alayı sessiz kaldı! Fetöcü PKK’lı hainler liste başlarına doldurulurken alayı sessiz kaldı!
Kılıçdaroğlu babasının malını bağışlıyor gibi özerklik sözleri verince alayı sessiz kaldı!
Alayı kişiliksiz figüran kukla, alayı şaibe, alayı karaktersiz, alayı ruhsuz alayı işbirlikçi!
Bu yaşanan ilk infilak değil, Erdal İnönü de etnik yapıyı partiye alınca 90’lı yılların sonunda dağıldılar unufak bin parça olup yüzde sıfırları gördüler, sonra, Fetö sahne aldı, milli güvenlikçi politikalarla olmaz deyip ve önce Deniz Baykal’ın kasetlerini bugün de Muharrem İnce’nin kasetleriyle akıllarınca önlerini açtılar!
Bu işbirlikçi tayfadan iğrenmek utanç tiksinti az gelir!
Cumhuriyet’in başına bela oldular!
Felaket işte bu ‘tertip’ bu ‘dizayn’!
Her dönem AKP’ye çalışan bunlar, Cumhuriyetçi seçmenin önüne takoz sağır duvar laf dinlemez kurulmuş pilli bebek bunlar!
İnsanlar, ne sizin suratlarınıza ne o her bok’u bilen zehirli dilinize güven hiç duymuyor!
Cumhuriyetçi kitleleri, kanser ettiniz!
Ağır seçim yenilgisi üzerine üç gün sessize takıp dördüncü gün, ben mallarımı bilirim, bu sefer İmamoğlu kesin olur diye ayaklanırsınız!
Cumhuriyetçi seçmen sizin köleniz!
İçinizde istifa edecek çekilecek özür dileyecek suçluluk hissedecek tek kişi yok!
Her dönem bağrına taş basıp zehir içip ama kararlı şekilde oy veren Cumhuriyetçi seçmenin neşesini umudunu hayallerini aldınız!
Sağcısına tarikatçısına üç kuruşluk AKP artıklarına CHP’yi yağma ettiren oy uğruna ülkeyi satarken suçüstü yakalanan şerefsizlersiniz!
İşte gözlerinizle gördünüz bu karanlık ‘örümcek ağı’ Cumhuriyet’i ve kazanımlarını oylarınızla elinizden alıp hain şebekelere peşkeş çekmiştir!
Yenilen Cumhuriyet değil, CHP’yi ele geçiren bu hain şebekedir!
Bu son virajda bu ihanete ortak olan sessiz kalan herkesi tek tek deftere yazdık!
Eğilenler bükülenler yalama olanlar gırla, iki gün adam gibi duramadınız, hepiniz kayıtlardasınız!
Cumhuriyet yoluna, önce bu sünepeleri zavallıları eleyerek gidecek!
Kafası karışmamış bulaşmamış kirlenmemiş asla teslim olmamış kaynak suları gibi dik duran berrak ve yiğit insanlarla gidecek!
İhanet listesi çok uzun, küçük puntolu bin sayfalık eski telefon rehberleri gibi, tıklım tıklım karaktersiz dolu, hepsini yazdık YÜZELLİLİKLER listesine!
Sevgili kardeşlerim, çok doluyuz çok, küfürle bitecek hesap değil bu!
CHP defteri artık kapanmıştır, artık şöyle olur böyle olur kurultay kongre olur diyen herkes de bu ihanete ortaktır!
Adı, Ulusal Egemenlik Hareketi olur, Cumhuriyetçi Halk Hareketi olur, Milli Hakimiyet Hareketi olur ve ama adı eyvallahsız kimseye tenezzül etmeyen kimseden medet ummayan kendi bileklerine güvenen Bağımsız Cumhuriyetçi sözünün eri başı dik, kaç kişi kaldıysak, yola çıkıyoruz!
Korkan tırsan kafası karışık hala yok o yok bu bahaneleriyle Cumhuriyetçileri ve kamuoyunu oyalayanlarla işimiz olmaz! Bu ihanet şebekesi artık kanlımızdır!
Cumhuriyet’i yalnız ve bu karanlık adamların kucağına mahkûm bırakmayacağız!
Cumhuriyetçi kardeşim, kahrolma ve boynunu eğme!
Daha ölmedik!
Kor saçan kızıl kıyamet küfürlerimize daha başlamadık!
Hiçbir ihanet bizi zincirleyemez!
Cumhuriyet’le oynayanlarla yarından itibaren bu satırlarda izleyin intikamımız çok acı olacak!
Aynı oyuncuların aynı kahpe oyunu aynı ihanet sahnesinde aynı repliklerle oynamasına-oynatılmasına bir daha asla izin vermeyeceğiz!
Cumhuriyet’i ite kopuğa trole maaşlı posterci gardropçu maskeli rakıcı balocu işbirlikçi taklacı fırıldaklara asla yem etmeyeceğiz, gök kubbe başlarına nasıl yıkılır, isim isim göreceksiniz, yazın bir kenara!
Nihat Genç
1 note · View note
uyghurmother · 15 days ago
Text
Çin'de Uygur ayaklanması Kendi ülkelerinin sömürgecileri
Çin'de Uygur ayaklanması Kendi ülkelerinin sömürgecileri
Çin’de Uygur ayaklanması Kendi ülkelerinin sömürgecileri Kaynak: www.qantara.de  08.07.2009 Komünist Parti, Müslüman Uygur azınlığın özerklik çabalarına sürekli şiddetle karşılık veriyor. Eyaletin stratejik öneme sahip olması gerekçelerden sadece bir tanesi. Ayrıntıları Kai Strittmatter bildiriyor. Merkez hükümete öfke: Uygurlar kendilerini Çin’de, azınlık haklarından yoksun dışlanmış ve siyasi…
0 notes
theyolgezer · 1 month ago
Text
Hizmet Hareketi'nin Değişimi: Yeni Koşullara Uyum ve Bireysel Katkılar
Bu makale, Hizmet Hareketi'nin geleceğini inceliyor. Hareket, yasal ve toplumsal zorluklarla karşı karşıya kalırken nasıl uyum sağlıyor? Yeni araştırmalar ve açıklamalar ışığında, hareketin bireysel çabalara, bağımsızlığa ve yerel uyuma yöneleceğini öngörülüyor. Bu çalışma, baskı altındaki sosyal hareketlerin nasıl değiştiğini ve dağınık ağlarla etkilerini nasıl sürdürdüğünü anlamaya çalışıyor.
Giriş
Hizmet Hareketi, diğer adıyla Gülen Hareketi, son yıllarda özellikle Türkiye'de büyük zorluklarla karşılaştı. Prof. Dr. Mümtazer Türköne, hareketin Türkiye'de yasal statüsünü yeniden kazanmasının zor olduğunu söyledi. Yurtdışında da ancak gizli örgütlenmelerle var olabileceğini ve bu durumda istihbarat örgütlerinin etkisinde kalabileceğini belirtti. Ayrıca, harekette bir "miras kavgası" olduğunu veya olacağını iddia etti. Bu açıklamalar, Hizmet'in geleceği hakkında tartışmalara yol açtı. Bu makale, hareketin geleceğini üç ana konuya odaklanarak inceliyor: bireysel katkılar, bağımsızlık ve özerklik, yerelleşme ve uyum.
Bireysel Katkılar: Kişisel Çabaların Gücü
Resmi bir örgüt yapısı olmasa da, Hizmet Hareketi'nden ilham alan bireyler topluma katkıda bulunmaya devam ediyor. Bu, sosyal hareketlerin devamında bireysel çabaların önemini gösteren araştırmalarla uyumlu. Örneğin, Baydar'ın 2018'de yaptığı geniş çaplı bir çalışma, resmi örgütler olmasa bile, Hizmet'ten ilham alan kişilerin eğitim ve sosyal hizmet alanlarında aktif olduğunu gösterdi. Bu kişiler okullar kuruyor, kültürel değişim programları düzenliyor ve toplum hizmet projeleri başlatıyor. Bu araştırma, hareketin takipçilerinin zorluklara rağmen uyum sağlayabildiğini ve hareketin temel değerlerini bireysel çabalarla sürdürebildiğini ortaya koydu.
Bu bireysel çabaların etkisi büyük ve geniş kapsamlı olabilir. Ebaugh'un 2010'da yaptığı bir çalışma, Hizmet'ten ilham alan okulların olumlu etkisini gösterdi. Genellikle bireysel çabalarla kurulan bu okullar, kültürlerarası diyalogu teşvik etmede ve iyi eğitim sonuçları elde etmede başarılı oldu. Bu okullar farklı topluluklar arasında köprü görevi gördü ve kültürler arası anlayışı ve işbirliğini artırdı. Bu okullardan mezun olan öğrenciler, daha iyi akademik performans, gelişmiş eleştirel düşünme becerileri ve küresel vatandaşlık bilinci gösterdi. Ayrıca, okulların etik değerlere ve toplum hizmetine verdiği önem, sadece öğrencileri değil, ailelerini ve toplumu da olumlu etkiledi. Bu bulgular, ortak bir amaç ve değerler etrafında birleşen bireysel çabaların toplumda önemli ve kalıcı etkiler yaratabileceğini güçlü bir şekilde destekliyor. Bu, büyük örgütsel yapılar olmasa bile, kişisel çabaların olumlu değişim yaratmadaki gücünü gösteriyor.
Bağımsızlık ve Özerklik: Temel Değerleri Korumak
Hareketin takipçileri, başka gruplara veya yapılara katılmaya karşı güçlü bir direnç gösteriyor. Bu kararlı bağımsızlık, temel değerlerini ve ilkelerini korumalarına ve farklı sosyal ve politik ortamlarda kimliklerini sürdürmelerine yardımcı oluyor. Tee'nin 2016'da yaptığı kapsamlı bir çalışma, bu özerkliğin hareketin hayatta kalmasını ve farklı ortamlara uyum sağlamasını nasıl kolaylaştırdığını vurguluyor. Araştırma, bu bağımsızlığın takipçilerin temel inançlarına ve hedeflerine bağlı kalırken karmaşık sosyal ve politik ortamlarda nasıl hareket edebildiklerini gösteriyor. Yerel koşullara uyum sağlarken özerkliği koruma yeteneği, hareketin farklı kültürlerde ve coğrafyalarda etkisini sürdürmesinde çok önemli olmuştur.
Bağımsızlığa yapılan vurgu, günümüz sosyal hareketlerinde görülen daha merkezi olmayan ve esnek örgüt yapılarına doğru genel bir eğilimle uyumlu. Sosyolog Manuel Castells'in 2015'te ağ tabanlı sosyal hareketler üzerine yaptığı öncü çalışmada belirttiği gibi, bu değişim birçok avantaj sunuyor. Merkeziyetsizleşme, bir hareketin dış baskılara karşı direncini artırıyor ve daha katı, hiyerarşik yapıları zorlayabilecek sorunlara dayanmasını sağlıyor. Ayrıca, bu yaklaşım yerel koşullara daha kolay uyum sağlamayı mümkün kılıyor ve hareket takipçilerinin faaliyetlerini ve stratejilerini belirli kültürel, sosyal ve politik ortamlara uyarlamalarına olanak tanıyor. Bu esneklik, özellikle Hizmet gibi uluslararası hareketler için çok önemli, çünkü farklı ülkelerdeki çeşitli topluluklarla daha etkili bir şekilde iletişim kurulmasını sağlıyor. Merkezi olmayan model aynı zamanda yeniliği ve tabandan gelen girişimleri teşvik ediyor, çünkü bireysel üyeler yerel ihtiyaçlara ve fırsatlara yanıt vermek için daha fazla özgürlüğe sahip oluyor. Castells, bu ağ yapısının sadece taktiksel bir seçim olmadığını, aynı zamanda hareketin katılımcı demokrasi ve bireysel güçlendirme değerlerini yansıttığını savunuyor.
Yerelleşme ve Uyum: Yerel Toplumlara Entegrasyon
Hizmet takipçilerinin yerel yasalara uygun projeler geliştirmesi ve bulundukları toplumların kültürel özelliklerine uyum sağlaması çok önemli. Bu stratejik yaklaşım, uluslararası sosyal hareketler üzerine yapılan araştırmalarda güçlü destek buluyor. Çelik ve arkadaşlarının 2021'de yaptığı kapsamlı bir çalışma, bu strateji için ikna edici kanıtlar sunuyor. Batı Avrupa'da faaliyet gösteren Hizmet'ten ilham alan kuruluşlara odaklanan araştırmaları, yerel uyum ile örgütsel başarı arasında önemli bir ilişki olduğunu gösteriyor. Özellikle, bu kuruluşlar faaliyetlerini yerel ihtiyaçlara ve önceliklere göre uyarladıklarında daha etkili oluyorlar ve toplum üzerinde daha büyük bir etki yaratıyorlar. Ayrıca, çalışma yerel kurumlarla işbirliğinin bu kuruluşların erişimini ve etkisini artırmada çok önemli olduğunu vurguluyor. Bu entegrasyona açık yaklaşım, sadece yerel topluma daha iyi uyum sağlamayı kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda bulundukları topluluklarda güven ve meşruiyet kazanmalarını sağlıyor. Çelik ve arkadaşlarının bulguları, uluslararası sosyal hareketlerin başarılı olmasında kültürel duyarlılığın ve yerel katılımın önemini vurguluyor ve Hizmet'ten ilham alan girişimlerin dünya çapındaki geleceği için bir yol haritası sunuyor.
Yerelleşme süreci çok yönlü ve yerel toplumla derin bir etkileşim gerektiriyor. Bu süreç sadece yerel dilleri öğrenmeyi değil, aynı zamanda kültürel incelikleri, sosyal normları ve topluluk dinamiklerini derinlemesine anlamayı da kapsıyor. Bu, yerel etkinliklere aktif katılmayı, toplum liderleriyle ilişkiler kurmayı ve yerel değerlere uyum sağlamayı içeriyor. Ayrıca, mevcut yerel kurumlarla işbirliği yapmayı ve topluluk projelerine anlamlı katkılar sunmayı gerektiriyor. Yerelleşmeye yönelik bu kapsamlı yaklaşım, Roland Robertson'ın 1995'te ortaya attığı "küyerelleşme" kavramıyla örtüşüyor. Küyerelleşme, evrensel fikirlerin veya uygulamaların belirli yerel ortamlara uyarlanmasının önemini vurguluyor ve böylece küresel ve yerel unsurların benzersiz bir birleşimini yaratıyor. Hizmet Hareketi bağlamında bu strateji, takipçilerin temel ilkelerini korurken çeşitli toplumsal çerçevelere etkili bir şekilde uyum sağlamalarını ve bulundukları topluluklarda olumlu katkılar yapmalarını sağlıyor.
Sonuç
Hizmet Hareketi'nin geleceği, bireysel çabalar ve yerel uyum stratejilerinin karmaşık bir dokusuna bağlı görünüyor. Kişisel katkılara vurgu yaparak, hareketin takipçileri kendi topluluklarında anlamlı etkiler yaratmaya devam edebilirler. Bu yaklaşım daha esnek ve dayanıklı bir yapı sağlıyor ve resmi örgüt yapıları olmasa bile hareketin devam etmesini ve gelişmesini mümkün kılıyor. Bağımsızlığın korunması çok önemli, çünkü bireyleri karşılaştıkları karmaşık sosyal ve politik ortamlarda hareketin temel değerlerini sürdürme konusunda güçlendiriyor. Ayrıca, kültürel anlayış ve yerel yasalara uyum yoluyla bulundukları toplumlara entegre olma çabası, uluslararası aktivizme sofistike bir yaklaşım sergiliyor. Bu değişim, sosyal hareketlerin zorluklar ve değişen koşullar karşısında dikkat çekici uyum yeteneğini gösteriyor. Bu, hareketin temel ilkelerinin süregelen önemini ve gücünü vurguluyor, bu ilkelerin çeşitli küresel bağlamlarda bireysel eylemleri ilham vermeye ve yönlendirmeye devam ettiğini gösteriyor. Sonuç olarak, bu dönüşüm, geleneksel örgüt yapılarına yönelik önemli zorluklarla karşı karşıya kalındığında bile, adanmış bireylerin dağınık ağlarının olumlu değişim yaratma ve ortak bir vizyonu sürdürme potansiyelini içinde barındırıyor.
Referanslar
Baydar, G. (2018). Gülen Hareketi ve uluslararası faaliyetleri: Avustralya ve Endonezya örnek incelemeleri. Journal of Muslim Minority Affairs, 38(1), 61-72.
Castells, M. (2015). Öfke ve umut ağları: İnternet çağında sosyal hareketler. John Wiley & Sons.
Çelik, G., Lundgren, L., & Yavuz, M. H. (2021). Batı Avrupa'da Gülen Hareketi: Örgütsel yapılar ve faaliyetler. Politics, Religion & Ideology, 22(1), 53-75.
Ebaugh, H. R. (2010). Gülen Hareketi: Ilımlı İslam'a dayalı bir sivil hareketin sosyolojik analizi. Springer Science & Business Media.
Robertson, R. (1995). Küyerelleşme: Zaman-mekan ve homojenlik-heterojenlik. Global modernities, 2(1), 25-44.
Tee, C. (2016). Türkiye'de Gülen Hareketi: İslam ve modernliğin siyaseti. I.B. Tauris.
0 notes