A traditional Catalan Christmas song called “El desembre congelat” (“Frozen December”). In this video it’s sang by the sisters Judit and Meritxell Neddermann.
Lyrics in Catalan and translation to English:
El desembre congelat
Confús se retira
Abril de flors coronat
Tot el món admira
Frozen December
withdraws confusedly.
April, crowned with flowers,
is admired by all the world.
Quan en un jardí d'amor
Neix una divina flor
D'una ro, ro, ro
D'una sa, sa, sa
D'una ro
D'una sa
D'una rosa bella
Fecunda i poncella
When in a love garden
a divine flower is born
from a ro-, ro-, ro-,
from a se-, se-, se-
from a ro-,
from a se-,
from a beautiful rose,
a fecund and maiden rose.
El primer pare causà
La nit tenebrosa
Que a tot el món ofuscà
La vista penosa
Mes en una mitja nit
Surt el sol que n'és eixit
The first father caused
the gloomy night
that darkened the grievous sight
to the whole world
But in a midnight
the sun rises
D'una be, be, be
D'una lla, lla, lla
D'una be
D'una lla
D'una bella aurora
Que el cel enamora
From a beau-, beau-, beau-
from a ti-, ti-, ti-
from a beau-
from a ti-
from a beautiful first light of day
that makes the sky fall in love
El mes de maig ha florit
Sense ser-ho encara
Un lliri blanc tot polit
De fragància rara
Que per tot el món se sent
De llevant fins a ponent
The month of May has bloomed
without being it yet
a white lilly, all neat
of a rare fragrance
that is felt all around the world
from the East to the West
I que amb dol, dol, dol
I que amb çu, çu, çu
I que amb dol
I que amb çu
I que amb sa dolçura
Dóna gran ventura
And that with swee-, swee-, swee-
that with tne-, tne-, tne-
that with sweet-
that with -ness
that with her sweetness
she gives great luck/happiness.
The lyrics are a metaphor about the Virgin Mary giving birth to Baby Jesus at midnight, remembering that it’s the night of the winter solstice, when the sun starts to return.
Çağımızın sorunları başlıklı yazımıza hooşşgeldiniiiizzz☺️ ama durum hiç de hoş değil...
Bu Z kuşağı çok fenaaa vallahi.. Aynı tipler, aynı sözler, aynı giyim tarzı saç modeli, aynı davranışlar.. Ve %99'u tiktoker!! Er kullanınca "çu" eki alıyo ya... Z'ler anladı bile😄 Ayrıca çok ürkütücü.
Çünkü korona mikrobuyla halihazırda girmemiz gereken bir döneme sürünerek girdik. Pandemi bunun en gerçekçi haliydi ve yüzümüze kocaman bir tokat olarak şırank etti!!
Ben 91'liyim. (Y) O milenyumu kutladığımız sene 9 yaşındaydım ve içime tuhaf bir ürperti gelmişti.. Ondan sonra cep telefonları ve bilgisayar dünyamıza girdi, her eve hatta her odaya laptop alındı.
Laptopları görünce dizlerimin bağı çözülmüştü ve hemen bir MSN hesabı oluşturup o sihirli dünyanın içine çekilmiştim adeta.
Sonra Amerika'nın teknolojisini tutabilene aşk olsun. Microsoft hersene kendini yeniliyordu ve insanlar delirmiş gibi bilgisayar alıyordu evlerine.
Derken derken Apple yaptı yapacağını ve bilgisayarı telefonlara taşıdı. Apple büyürken bizim milenyumlu Z kuşağı da büyüyordu, 2007'de ilk iphone tanıtıldı ve şimdi artık akıllı telefonlar bizim hayatımızın en önemli parçası ve insanlar yeni bir iphone alabilmek için çalışıyorlar adeta. Fiyatlar da öyle normal bilgisayarlı telefon rakamları değil 80-90 bin liralardan bahsediliyor.
Peki şimdi trend ne? Şimdiki trend cebinde yeni bir telefonun, her gün dışardan yemek sipariş verilecek kadar maaş ve kendine ait bir ev. Hatta giyinmek için bir odan yoksa fakir bile sayılabilirsin. En önemlisi ise mental sağlığın yerinde mi, o da bir "iphone" kadar DEĞERLİ😬
Bir yandan da daha önce de bahsettiğim gibi dünyanın sonuna gelindiğine dair senaryolar dönüyor. Yüce Allah bilir fakat ben de ve herkes de bu gerçeği yavaş yavaş kabul ediyoruz galiba. Peki artık yapacak birşey kaldıysa o da geçmişi bırakıp geleceğe odaklanmak. Ders çıkarmak ve tövbe edip yeni bir sayfa açmaktır diyebilirim.
Şuan sadece ben değil biliyorum çoğumuz güven problemi yaşıyoruz ve akrabalarımızdan hatta aynı evde yaşadığımız ailemizden bile hiç haz etmiyoruz. Kötülük, büyüler, fallar, alkol ve cinsellik çok ama çok yaygınlaştı ve küçük yaşlara kadar indi. Durumun vehametini düşünebiliyor musunuz?
Hergün güzel bir modda günümüzü devam ettirmemiz gerekiyor. Ufacık bir problemde modumuz düşüyor ve sinirimiz bozulabiliyor.
Bir robot gibi kendimizi programlamamız şart. İslam ilmihali Ebced'de bu dönemde büyük önem kazandı. İstediğimiz birgün avokadolu kahvaltı edemedik diye, matcha latte içemedik diye bütün günümüz altüst oluyor.
Hele bu dönemin en korkunç vahşeti, İsrail'in Filistin'e savaş açması. İnsanların yuvalarından, babalarından, dedelerinden olması hatta en önemlisi psikolojilerinden olmaları. İnsan empati kurmadan duramıyor, ya bizim başımıza gelseydi bu durum diye. Susuz, aç açıkta, yaralı, çökmüş, perişan.. Ama emin olun Allah herşeyi görüyor. Herkes ettiğini bulur, bu dünyanın karması bu.
Neyse, diyeceğim artık burda değil bütün din kardeşlerimle beraber "cennet"e gitmek farz oldu. Buranın yaşanacak yeri kalmadı. Bu yazıyı yazdım çünkü farkındalık oluşturmak istedim.
3 senede serseme döndük ve artık sersemlikten çıkma vaktidir diye düşünüyorum.
Allah'ım sen merhametlilerin en merhametlisisin Ya Rab! Bizi affet! Bizleri kıyamete bırakma! Sen sana güvenenleri yarı yolda bırakmazsın!!
Vita della vita mia,
non mi importa del passato,
non mi importa di chi ti ha avuto,
resta con me,
con me!
Fammi penare,
fammi soffrire,
fammi dannare
ma dimmi si.
Muoio per te,
vivo per te.
Türk Tarihinde yazılmış erken döneme ait üç büyük eser vardır. Biri Orhun Anıtları diğeri Dîvânu Lugâti't-Türk ve saç ayağının üçüncü de Kutadgu Bilig. Uzun zamandır elimde olan ve olabildiğince sindire sindire okumaya çalıştığı Kutadgu Bilig’i bitirdim. İş bankası Hasan Ali Yücel klasikleri arasında çıkan Ayşegül Çakan’ın kitabından söz ediyorum. Hakkında birkaç cümle yazayım istiyorum ama okuyanlar arasında bu işin uzmanları olabileceğini düşününce parmaklarım titremiyor değil hani…
Kutadgu Bilig, Balasagun’lu (günümüzde Kırgızistan'da, Çu Nehri vadisinde Bişkek ile Issık Gölü arasında tarihî bir şehirdir)Yusuf Has Hacip tarafından yazılmış ve devrin Hükümdarı olan Süleyman Arslan Han oğlu Kara Buğra han’a 1070 yılında sunulmuştur. Kut veren bilgiler anlamına gelmektedir. Yani mutluluk veren bilgiler. Eser mesnevi tarzında yazılmıştır ve 6645 beyitten oluşmuştur. Karahanlılar döneminde konuşulan Uygur Türkçesiyle yazılmıştır. Bu arada Yusuf Has Hacip’in Şuubiye taraftarı olduğunu da belirtmeliyim. Şuubiyeler Arapların kültür baskısına hayır deyip Arapların dışındaki halklarında Siyasi, Edebi, fikri anlamda üstün olduğunu ileri süren bir akımdır. Küçük bir not daha Divanı Dîvânu Lugâti'te hemen hemen aynı dönemde yazılmıştır.
Aslında eserin bulunmasının uzun bir hikayesi var. I. Herat örneği, 18. YY da bulunuyor. Ünlü Alman Tarihçisi Joseph Von Hammer tarafında bir sahaftan satın alınıyor. Şu an Viyana’da. II. Örnek Mısır’da Bulunuyor. Hem de söylentilere göre bodrumda iyice dağılmış bir halde. Bu nüsha, 1896’da, Kahire’de, Kütüphane müdürlüğü yapan Alman âlim Moritz tarafından bulunmuştur. Şükür ki örnek şu an Kahire’de saklanıyor. III. Örnekse Fergana’da Z.V. Togan tarafından bulunuyor. Yani demem o ki biz kadir kıymet bilen bir millet değiliz.
Kitapta dört ana kişi var. Bir anlamda siyasetname veya öğreti kitabı olan Kutadgu Bilig bu dört kişi arasında ama ikili konuşmalar halinde sürer gider. Bunlar…
I. KÜN-DOGDİ : Gündoğdu Hakan. Hükümdarı, yasayı, adaleti, doğruluğu simgeliyor
II. AY-TOLDI : Dolunay. Vezir. Devleti, mutluluğu, talihi simgeliyor.
III. ÖGDÜLMİŞ : Övülmüş. Vezirin oğludur. Aklı ve anlayışı simgeliyor.
IV.ODGURMIŞ : Vezirin akrabasıdır. Yaşamın sonunu yani Akıbeti simgeliyor.
Sonuç olarak Türk Edebiyatında büyük bir eser olan bu kitabı okumanızı ve yazıldığı döneme göre değerlendirmenizi öneriyorum. İlk başlarda zorlansanız da tamamlamanızda yarar var.