#çünkü geberiyorum
Explore tagged Tumblr posts
Text
yorgan altında ağlayabilirdim fakat karın ağrıma savaş açtım ve masa başına oturdum
#malım diye yorumladım..#çünkü geberiyorum#negro çikolata yarım köfte ve tuzlu kraker yedim#artık ilaç içebilirim galiba
3 notes
·
View notes
Text
Uykusuzluktan geberiyorum ama uyuyamam çünkü ezberlemem gereken kemikler var, uyuduğumda da kabusum olan bir anatomi dersi 🤠
5 notes
·
View notes
Text
hiçbir şey yoktu. tamam biraz kötüydüm ama dayanamayacağım bir şey değildi çünkü benim bundan da beter olduğum zamanlar olmuştu ki ben tek damla gözyaşı dökmeden atlatmıştım. yarım saat, kırk dakika, belki de bir saat önce bilmiyorum. salonda oturmuş çay içiyoruz hepimiz. bir anda ağlamaya başladım ama yok böyle bir ağlama, nefes alamıyorum, geberiyorum sanki, her kafadan bir ses çıkıyor kendi hıçkırıklarımı bile duymuyorum. karşısında bu kadar aciz bir duruma düştüğüm için kendime çok kızıyorum ama ben senin karşında ne hâllere düştüm, bunu mu dert edineceğim.
0 notes
Text
Hastanelerin ilgisizliğinden hastaneden nefret ediyorum hastaneye gitmiyorum. Ne kadar perişan olsam bile.
Başım için hastaneye gittiğimde başımın ön tarafı ve burun bölgesinin ağrısıyla hastaneye gittim muhtemelen sinüzit idi o zaman. Ama doktor strestendir dedi. Sadece o kadar. Birkaç yıl sonrasında da hastaneye gittim dedi migren. İşte ne küfür etsem az..
Kalp carpintisiyla ilk hastaneye gittiğimde doktor bu senin kalp ritmin mi dedi yedi sekiz kez. Dedim benim dedi seninki olmaz. Dedim benim. Böyle deyince Dedim herhal ters birsey var. Sonra doktor hix bir şey demedi.
Kulak ağrım ixin hastaneye gittiğim zaman da kulağında hix bir şey yok demişti. Ey oruspu çocuğu yalan mj söylüyorum. Ne ise soğuktan dolayı olan bi ağrıydı.
Daha sekiz yaşındayken bacak ağrısı için gitmiştim büyüme çağındaki çocuklarda kemikler büyüyor normal demişti doktor.
Ondan birkaç yıl sonra başka doktor testini bile yapmadan romatizman var dedi, bir krem yazdı. Kireçlenmeymiş şişlikmiş ağrı eklemde mi kaslarda mı kemikte mi hiç hiç sormadı.
3 yıl önce böbrek ve bütün vücutta ağrıyla hastaneye gittim. Ben iste tam o zaman hastaneye gitmek istemiyordum. Niye çünkü doktorlar birsey demiyor. 20 gün yerde ağlayarak perişan gecirdigim gunler sonrasinda gittim. Boğaz enfeksiyonu dedi oruspu çocuğu doktor. Bir iğne yaptılar o kadar. O zaman ayakta duramıyordum, mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, bütün kemiklerim ve kaslarında ağrı, bobrek ağrıma boğaz enfeksiyonu dedi. Orruspu çocuğu şikayetimi 10 saniye ancak dinledi ama kendisi 7,8 dakika kadar çarpım tablosunu sormuştu oruspu çocuğu işte. Ama acildi o da var.
O günden sonra çok çok hastalıklı günüm geçti hiç birinde de hastaneye gitmedim. Sonrasinda bobregimde tas oldugunu ogrendim. Boğaz enfeksiyonu demişti!
Bunca yıl geçti bu şerefsiz romatizma illetinden hayatım bok. Özellikle sonbahar kış aylarında geberiyorum. Geceleri ağrıdan uyuyamadığım yüzlerce gece oldu. Hatta binlerce. 9 yıl oldu. Dur hesaplıyayim.. yaklaşık 3285 gün olmuş laawww. Al işte. Alll işte!!!
Do ne pêr yine geberdiğim bir gün... romaztimam bütün vücudumda. Hastaneye zor zor he dedim. Baktım olacak gibi değil çünkü.. biliyorum ha ya bi serum ya iğne yapacaklar sadece. Ma acildir başka ne boka yarıyor. Ona bile tamam dedim. Sadece serum taktilar işte. Öyle yani.
Hastaneden nefret ediyorum.nhastaliklardan nefret ediyorum. Doktorlardan nefret ediyorum.
Hayatımda sadece tek bir güncük hastane gzuel geçti. O zamn da okula gitmemiştim rapor icin gittim hastaneye. Amaç yine her zamanki gibi bir şeyin yok desin sonra rapor yazsin. Ama nolduuu şansıma o gün doktorlar hemşireler bi ilgiliydiiiiii biii ilgiliydiiiiiiiiii. Yok tatlım yok canım yok çiçeğim yok meleğim bilmem ne bilmem neee. Hem de bütün hastaneyede üç dört tür attım. Yani her zamanki gibi elli farklı yere gidip test bilmem ne bilmem neyle uğraştım o kadar gezdim yine her zamanki gibi.. Hayret edici şey şu ki gittiğim her odadaki şahıslar çok çok ilgiliydi. Yani ben o zaman şok olmuştum.
Cok kotu kalp carpintilaeim var. Nefes alamiyorum. Gun icinde cok cok yorgun oluyorum. Her gun basim agriyor. Hee gun mide bulantisi bas donmesi var. Surekli olarak el ayaklarda titremem var. Yorgun oldugum o her gun butun vucudumda titreme oluyor. Kalbimin beynimde attigini hissediyorum duyuyorum. Vucudumda lekeler olmus. Ya gunesten ya da baska bisyeden. Gunesten olamz cunku gunese cikmiyirum. O baska seydir. Yine de hastaneye gitmiyorum. Kulagim duymuyor. Kulagim gitmiiiss sagir olmusum demiyorum oruspu cocugu doktorlara fakat bir sye olmus yani bir sey okmuuusssss. Yine gitmiyorum cunku gittigim zaman hix hir syein yok demisti. Sonra ben doktora ters cevaplar verdigim ciin guleyle annem yirmi yil bahsettiler. Doktora cevap vermissin diye, e veririm. Cevap da vermedim ha.
Daha tonla şey. Bütün hayatım hastanelerde geçti resmen. İşte bu pic oğlu pic doktorlar böyle yapıyor diye ben hastaneye gitmiyorum. Kanser olup öyle gidiyorum.
Hastaneden doktorlardan nefret eidyieum.
0 notes
Text
RET
Yalnızlıktan geberiyorum. Bir itirafla başlamak iyi oldu. Gerçekleri burada bile dillendirmekten kaçınmam şaka gibi bir durum. Geçmişte ne yazdıysam üstü kapalı ya da sembolik şekilde, üstelik ucundan değinerek, geçtiğim biraz vicdan mastürbasyonu biraz alışkanlıktan ibaret şeyler. Çoğu yazıyı görmemek için farklı bir blogta bırakmış olmama ise diyecek şey yok. Gerçekleri saklama isteğimin arkasında bunları dillendirmenin, belki de yaşımdan dolayı, oldukça ıı, itici durduğu – sanırım doğru ifade bu – kanısındayım sanırım. Yazarken utandığıma göre, olsa olsa, durum budur. İsmimden bahsetmiyor olmam ise ya formattan dolayı ya da bir gün tüm bunları inkar edebilmeme imkan tanımasından.
O kızdan ret yemeyi kaldıramamamdan bahsedelim. Bayağı net bir giriş oldu. Tebrik edelim beni.
– Teşekkür ederim. Olay şöyle başlıyor: Bir şubat günü. Tam olarak zaman vermek gerekirse Sevgililer Günü. Hikayenin gelişiminde bu günün herhangi bir etkisi yok. Büyükçe bir tesadüf ya da kozmik bir mesele. Aklımın ereceğine ya da buna kafa yormamaya gerek olduğuna dair şüphelerim var. Bu sebeple kaldığımız yerden devam edelim.
– Sadece günden bahsetmiştik halihazırda. Bizden bir tepki almamanıza rağmen değinmek istediğinize göre bu günün kozmik de olsa – kesinlikle kafa yormayacağımız – bir mesaj olduğunu düşünmeniz ihtimalini değerlendiriyoruz. O gün, günün farkında mıydınız?
– Tarihin farkındaydım. Ayın on dördünde olduğumu biliyordum ancak özel günlere önem veren biri değilim. Sırf o gün Sevgililer Günü diye konuşmaya karar vermedim. Hem öyle olsa dahi “Yemeğe çıkalım.” ya da “Şu formaliteden gösteriye biletim var, öncesinde ya da sonrasında bir şeyler yaparız. Hem saçma şakalar hazırladım sana çünkü güldüğünde hep gül istiyorum.” demiş değilim. Fısıltıyla “Saçlarını da asla değiştirmezsin, değil mi?” diye de sormadım. Sadece yardım edebilir miyim, dedim – hem de onun uzmanlığı olan bir alanda. Belki aramızdaki bir ortak nokta yakalamanın heyecanıyla o an ona sıkı sıkı tutundum, hünerlerimi göstermek istedim ama Allah aşkına bunun o günle ne alakası var. O gün, kahretsin bugün neden sevgilim yok, diye uyandığımı mı sanıyorsunuz?
– Haklısınız. Yine de bu rastlantının kozmik bir müdahale olup olmadığına dair bir soruşturma başlatmaya karar verdik. Böylece şu anki buhranınızdan kurtulmanız için size yeni bir dayanak sunabileceğimizi umuyoruz. Lütfen kaldığınız yerden devam edin.
– Teşekkür ederim. Kızın yanındaydım artık. Madem açıkça konuşuyoruz… Bir grafik işiyle uğraşıyorduk. Benim mesleğim gereği, esasında seçtiğim alan gereği, sadece yüzeysel hakimiyetimin olduğu bir konu. Gerçi en derininde o işe en temelinden dahilim ama burada estetikten bahsediyoruz aslında. O yüzden ürkekçe ama yabani bir dürtüyle onu etkileme kaygısıyıyla girişmiştim işe ve maalesef, rekabetçi duygulara teslim olarak, fazlaca da ciddiye almıştığım yaptığım işi. Bir süre sonra kızla muhabbet etmiyorduk sanıyorum. Öyle ki yanımdan ayrıldığına dair de hislerim var. O anki hislerim. “Ne yapmaya geldin, ne yapıyorsun?” hissi. Peşinde olduğum şeyin o kızla birliktelik mi yoksa onu elde etmek mi olduğuna dair derin bir şüphe ile bitirmiştim o geceyi. Aslında daha çok salaklığıma kızmıştım.
– Pek kuvvetli bir hikaye başlangıcı oldu diyemeyiz. Anlatmaya başlamak için bugünü seçmenizin o günün tüm yıl içindeki özel konumundan dolayı olmadığından emin misiniz?
– Yine döndük demek oraya. Kısa cevabım: tamamen alakasız. Devam ediyorum müsadenizle. O gece ayrıldıktan sonra telefonuma baktığımda beraber çalıştığımız sırada bana bahsettiği birkaç filmi mesaj olarak gönderdiğini fark ettim. Burada durmalıyım. Hikayenin tam o gün başlaması gerektiğine eminim ancak size bahsetmeye değer bir an yokmuş meğer. Şu an fark ediyorum, haklısınız… Ama on dört şubat, Tanrı aşkına! Bir ilişkiye başlamak için daha ideal hangi gün olabilir?
– Bu duruma artık yorum yapmıyoruz. Daha sonra ne olduğunu anlatır mısınız?
– Öyleyse, benim de ona tavsiye ettiğim filmlere dair bir mesaj gönderdiğimden bahsetmeme gerek yok. Sonraki güne geçelim. Ortak bir rahatsızlığımıza dair medikal bir tavsiyede bulunmuştum. Ona ilgimi göstermenin muhteşem bir yolu. İnanır mısınız meğer zaten kullanmaktaymış – ülkenin geri kalanı gibi. Ne büyük tesadüf! Aynı rahatsızlık aynı tedavi. Cevabına bakmanızı istiyorum sizden. Bakın gülmüş. Evet, ben de farkındaydım bu diyalogun tuhaflığının ancak gülmüş. Keşke orada olsaydım ve görseydim. O an böyle düşünmüyordum, sadece kötü karşılamamış olmasının rahatlığı vardı üzerimde çünkü bu seviyor olma hali gittikçe artan ve boğuculaşan bir problem benim için, biliyorsunuz. Bir ihtimal bedenimi saran çocuksu bir heyecandan bahsedebiliriz. Daha da ilerlemeden bu sohbetlerin hepsinin üç-dört mesajdan öteye gitmediğinden de bahsetmem lazım. Benim paslanmış flört kabiliyetlerim ya da çekingenliğimden dolayı öyleler. Belki ikisi birden – daha önce iyi flört ettiğimi varsayıyoruz elbette.
– Elbette, elbette… Şu an heyecanla çok daha sıradan bir anekdot anlatarak bizi şaşırtmanızı bekliyoruz sizden.
– Ertesi gün, teknik destekte bulunmuştum. O sayılır sanırım…
– Cidden m– Kahretsin!
0 notes
Text
öksürmekten geberiyorum kalkıp ilaç içmiyorum çünkü bana "kalk şu soktuğumunun ilacını iç yoksa ben içittirmesini bilirim" dicek kimsem yok
9 notes
·
View notes
Text
O kadar çok anlatasım var ki o kadar çok doldum ki nefes alamıyorum. Ruhum gerçekten boğazımdan çıkacak gibi. Sürekli bir boşluktayım ama kendi içimde bir ton yük var hareket edemiyorum. Kaskatıyım nefes alamıyorum.
O kadar çok doluyum ki nerden başlayacağımı bile bilmiyorum. Beni sevin istiyorum. Birinin ilk tercihi olmak istiyorum. Her şekilde benim mutluluğumu düşünsün istiyorum. Ki bahsettiğim şey sevgililikte değil bu duruma ailemden biri de olabilir çünkü kimse sevmedi. Ulan sevgisiz nasıl yaşadın mk kaşarı bu kadar yıl. Hiç mi ölmez bir insan lan. Geber artık da kurtul.
ULAN CİDDİYİM HİÇ SEVİLDİĞİMİ HİSSETMEDİM.
Bakın bu çok ağır.
HİSSETMEDİM BE HİSSETMEDİM...
Ya ben geberiyorum biriniz görün artık
2 notes
·
View notes
Text
Günlük tarzı yazmayalı bir buçuk ay falan oldu sanırım. Ama artık yazmak istiyorum hemde kim nasıl okur ne düşünür diye kendimi kısıtlamadan. Bu aralar kafam çok karışık. Aile ortamı, olmayan arkadaş ortamı, kişiliğim, fiziğim, cildim falan filan kendimden hiç memnun değilim. Aileme yakışmak istemek ve kendi isteklerim doğrultusunda herkesi kırmak çok saçma bir ikilem. Ama hep bu oluyor. Bir hafta sonra Sakarya'ya ablamın yanına gidiyorum ve bu nasıl hissettirmeli bir fikrim yok. Aslı ablam diğer ablalarım gibi değil. Telefonuma bakmak isterse onu hiçbir kuvvet durduramaz ve tumblr charmy manga sitesi bunları görürse bebeği bile düşürebilir. Sinirlendiğinde başka biri oluyor ve bu hoş değil. Demin ablamlarla oturup sohbet ettik ve yine duygularım karıştı. Hepsi bi arada büyümüş. Aile kavgaları, sevgili olayları, cenazeler tamam ama en azından eğlenmişler. En son doğmak, herkesin ilgisiyle büyümek güzel duruyor ama öyle bir yalnızlaştırıyor ki beni. Ama bir yandan da seviniyorum. Teyzemin tüm aileyi birbirine katması, babamın annemi aldatması, anneannemin hep haksızları savunması falan o kadar itici ki, kimsenin yüzüne bakmak istemiyorum. Son zamanlarda kendim gibi hissetmiyorum. Mutlu değilim ama aptal olmamak iyi hissettiriyor. Aslı ablamla anlaşamamak tüm sinirimi dağıtıyor. Gribim, ateşim var, boğazım şiş ve eklem ağrısından geberiyorum ona rağmen Aslı ablam her zaman gelmiyor diye şu saate kadar yatmadım. Yine de ablam manipüle etti, kendini akladı ve şuan yattı. Bense burda ağlamaktan gözlerim şişmiş bu yazıyı yazıyorum işte. Ailemin yanında hem mutlu hemde ait değil gibi hissediyorum. Sohbetlere sadece gülüyorum ama asosyal olduğum için yüz yüze iletişimde kekeliyorum ya da çok hızlı konuşuyorum ve bu sinirimi bozuyor. Bir şeyler yapmak istiyorum ama insanlar hep bozuyor gibi. Her şeyden herkesten uzaklaşıp, inzivaya çekilmek istiyorum. Ergenlik bunda çok baskın ama daha çok yorgunluk hissediyorum. Burda herkesi güldürmeye destek olmaya çalışıyorum çünkü seviyorum. Hatice'yle depresif konuları konuşmak benim için hiçbir zaman fazlalık olmadı. Aksine daha fazla sorununu çözmeye çalışmak istedim. Ya da Nur, Ece ve bikaç arkadaşımın daha sorunlarına destek olmak yalnız hissetmemelerini sağlamak istedim. Ama bu kendi hayatımda böyle olmuyor ki işte. Zeynep bir şey anlatırken sıkılıyorum, Ali samimi gelmiyor, Sevde'yle konuşmak istemiyorum, yurttan kimseyle konuşmuyorum zaten şuan. İkiyüzlü, işe yaramaz saçma bir hayalperest gibi hissediyorum. Posterlerimle konuşmak bile kötü hissettiriyor artık. Fotokartlar saçma geliyor, şarkılar kendi kendime bir şeyler yapıp eğlendiğim ve beni hayattan geri koyan şeyler gibi hissediyorum. Değerli hissetmiyorum. Ablalarımla fikirlerimi paylaşmak istemiyorum, annem ve babam çok itici geliyor, bu şekilde yaşamak istemiyorum ki ben. Bi türlü olmam gereken kişi olamıyorum. Kendimi sığdırmaya çalıştığım kalıpların içinde debelenip duruyorum. Bu his tarif edilemez. Hem çok değerli hem çok değersiz hissetmenin bi anlamı yok. Nasıl çözülür, çözülür mü onu da bilmiyorum. Çabalamaktan da yoruldum. Sadece her şeyden uzaklaşmak ve gerçek kendimi bulmak istiyorum. Bencil olmalıyım ya da kendime karşı acımasız? Denemediğim tüm yolları deneyeceğim. Kendimi seviyorum. Umarım seviyorumdur.
7 notes
·
View notes
Text
Kırılan bir kalbin eskisi kadar atmadığını babamdan filan degil kendimden öğrendim. Ne zaman çarpıntım başlasa mutluyum derdim hep kendime. Eskiler hatırlanınca acılar yeni oluyor galiba. Neyse... Pek beceremeyenlerdenim yaşamayı. Ama öyle pes edenlerden değil. Bir şeyler olsun diye çok şey yaptım, hiç bir şey olmadı. Aslında çok şey oldum. Bekletilen oldum, aldatılan oldum, kandırılan, kaybeden oldum, yalnız oldum yanlış insanlara tükendim, hep bir şeyler olsun dedim sonra hayat “Sen Kimsin Ki?” Dedi. Mutsuzluğun o kekremsi tadını sanki ağır bir ilaç içmişimde sabahında midemdeki zehiri ağzımdan soluyormuşum gibi hissettirdi. Neye elimi atsam kuruyor sanki doğduğumdan beri. Mutsuzluktan geberiyorum değil de umutsuzluk bitiriyordu beni. Çocukluktan tek farkım birinde aşağı yukarı salıncakta sallanırken diğerinde birileri ruhumu sallıyordu sanki, aşağı yukarı. Oturduğum yerden kalkmak inanın eziyet geliyor bana kimileri buna üşengeçlik diyor... Bıraksalar yüzyıllarca uyurum diye düşünüyorum geceleri. Sabah uyandığımda ise beklentilerin sadece insanı yıprattığına bilmem kaçıncı kez daha şahit oluyorum. Pencereden baktığımda günler mevsimler değişiyor her seferinde ve gözlerimin önünde bitişimi seyrediyorum. Daha önce hiç rastlamadığım televizyon kanallarında.
Bendeki hep bi kaçıp gitme isteği, hep bi uzaklaşmak. Nereye bilmiyorum. Galiba kendimden uzaklaşırsam bir gün, toparlarım gibime geliyor. Olmuyor çünkü. Halı saha maçlarında sürekli kaleye koyulan insandan halliceyim hani heves var ama insanlar sürekli engeller koyuyor hayatıma... Bazen arkadaşlar çağırıyor... Tek gülümserken mutsuz olan ben gibiyim galiba. Bildikleri şeylerden umut ettikleri kadar dolu görünümlü neşeli insanları izliyorum bazen. Başka şekilde yaşanmıyor zaten hayat denilen bu illet diyorum kendi kendime. Sonra kendimin fazlasıyla çürümüş ruhumla yaşadığımı biliyorum bilmek değilde hissediyorum diyelim. Yazınca değil kusunca rahatlıyorum. Kesinlikle öneriyorum bazı şeyleri kus. Benim adım Mustafa Kemal henüz 20li yaşlarındayım. Fakat yaşadıklarımı değilde hissettiklerimi kronolojik sıraya koysak sanırım m.ö ki hisleri bulabiliriz. Bir kaç sene evvel psikologa gitme isteğim vardı. Yaklaşık iki saat anlatmaya çalıştığım zaman çevremdeki insanlarda ‘Anlıyorum’ diyorlardı gideceğim psikolog da iki yüz lira bırakıp çıkacağım için ‘Anlıyorum’ diyecekti. Hepsi bu. Ben bile bazen kendimi anlamazken birilerinin beni anlamaya çalışıp sonra sen sorunlusun cidden düzel bak diyişine hayatım boyunca anlam veremedim. İnsanlar rol yapıyordu çünkü. Kimse kimsenin acısını gerçekten umursamıyordu affedersin ama bende umursamıyorum... Buraya afili bir küfür gelirdi değil mi? Herkes yalnız başına ölecekti fakat kabullenmiyordu bunu hiç kimse. Ötesi yoktu bunun, kaybolmuş gibi hissediyordum kendimi. İntihar etmeyi ne zaman aklımdan geçirsem kendimi ruhumun boşluğundan atıyordum sonra ne mi oluyordu? Sabah kalkıp hissedip anlam veremediğim şeylerin izahını düşünüyordum. Pes etmemek değilde cesaretsizliğim bırakmıyordu peşimi. Yaşanmış onca şeye rağmen hâla hayal kurabiliyorsan bu zaten müthiş bir yetenektir derler ben hayal kurmayan kursada sonuca doğru uyuya kalan düz bir insan olmuşumdur hep biliyorum altını çizeceğim çok kitap satırı olmuştur lakin yaşamak için bir sebep bulamadım hâla. En çok da bazen nefesimin daralması sebep oldu yazmama. Kendimi bildim bileli yıkılmamak için uğraşıyorum. Aslında devrildiğimi biliyor, ayağa kalkmamak için çabalıyorum. Öyle kariyer hedefim pek olmadı benim. Daha çok günü kurtarmak için yaşıyorum sanki. Arada bir onsuzluk yumrukluyor zihnimi. Hani bazen bir ortamda olursun bir konu açılır 3 4 yutkunmayla derin bir nefes alırsınız ya hah işte o acı bu acı işte birinin yokluğu diyorum ben buna hayatının %90’lık eksikliği. Hani dayak yedikten sonra kimselere bir şeyler diyemeyip gecenin bir vakti yalnız başına balkonun bir köşesinde gizli gizli sigara içen çocuğun hüznü zaten tartışılmaz. Her dumanın ardından öksürüğe boğulduğum ciğerlerimden hiç bahsetmiyorum bile. Ufak yaşlarda başladım yalan söylemeye. Annem genelde başarısız olduğuma inanır. Keşke dinleseymişim diyorum kendi kendime. Umursamadım keşkelerimi, pişmanlık değil bu tamamen yutkunmalık düşünceler. Birini sevmek istedim inanın hiç bu kadar hissettiklerimi büyüttüğüm zaman olmazdı sanki ben bir yana hissettiğim şey bir yanaydı. İnanın nasıl öldüğümü hiç hissetmedim galiba güzel öldüm. En azından anlattığımda dinleyenim cidden anladığına inandığım olmuştu. Hayalet olmaktan çıkardı düşüncelerim bir şeyler anlatsam çabasındaydım hani.
18 notes
·
View notes
Text
Bugün nöbetçiyim. Yarın değilim ama akşama kadar hastanede kalmam gerekiyor. Çünkü zaten az olan çömez sayısı covid nedeniyle iyice azalınca, covide yakalanmayanların cezası eksilenlerin yerine tüm yükü sırtlanmak oluyor. Sabahtan beri toplum içinde ağlamamalıyım diyerek dolanıyorum. Nasib olur da haftanın birkaç gününde akşamları evime uyumaya gidebilirsem Allahım ben çok yoruldum, uyuyayım ama uyanmayayım diye ağlayarak uyuyakalıyorum. Herkesin bir yaz gönlünce tatil yapması, sonrasında da canımız çıkmışken tüm izinlerin istifaların yasaklanıp "lütfen önlemlere uyalım yazık onlara, bak izne bile çıkamıyorlar" denilerek olayın halkın vicdanına bırakılmış olması ağrıma gidiyor. Hiçbir önemimiz yok. Sadece çarklar dönmeli. Geberiyorum desem şu işi halletmeden gebermeye iznin yok diyen bir sistemin içinde sıkışıp kaldım. Tüm bunların içinde boğulurken günde bilmemkaç tane insanla muhatap olmak, laf anlatmaya çalışmak, başımı yastığa bile koymadan olan sabahlar, gün ışığı görmeden biten günler ve asla geçmek bilmeyen baş ağrım. Çok yoruldum. Toplum içinde ağlamamalıyım. Başım çatlayacak. İşleri bitirmeden ölmek de yakışık almaz şimdi.
29 notes
·
View notes
Text
ÖLÜYORUM...
Kimsenin ruhu duymuyo ben içten içe eriyorum geberiyorum karşılarında kimsenin umrunda olmuyo... Bu yaşadıklarım bana fazla.. çok fazla hemde olmuyo gecmiyo o günden kurtulamiyorum gidemiyorum çığlıklarım hala kulaklarımda... O kolların beni sıkması... Hala kulaklarımda öldüğü günkü ondan kurtuldugum için akittigim çığlıklarım duruyor..
Ruhum...
Sadece ayakta duramayan bedenime yardım ediyo ayakta durması için ama artık o da zor oluyor onun için... Çünkü ruhumdaki yaralar bedenimde olan yaraları geçti... Yeni yıl lütfen bana bu sene bir güzellik yap ve ruhumdaki bu yükleri kaldır... Artık dayanamıyorum çünkü çok zor bunlar benim için... Yeni yil sende bu sene tek isteğim Azrail in acı cekem ruhumu ayakta durmak için çabalamayı bedenimden ayırman... Lütfen bunu bana çok görme....
12 notes
·
View notes
Note
nej ben 10 yaşlarındayken amcamın el ile tacizine maruz kalmıştım ama birkaç saniyelik bir olay olduğundan hem ne olduğunu anlayamadım hem de ne yapacağımı bilemedim. kimseye de söylemedim. zaten çok sık bir araya gelmiyorduk, o olaydan sonra babamın amcamla ve diğer amcamla yaşadığı başka bir ailevi problem oldu ve senelerdir hiç görüşmüyoruz. kendime çok kızıyorum ama seneler geçtiğinden unutmaktan başka çarem de yok. keşke sesimi çıkarsaydım. aklıma geldikçe utanmaktan geberiyorum.
Senin utanacağın bir şey yok ki burda? O yaşta söylememen de senin sucun değil bilemeyebilirsin utanabilirsin korkabilirsin aile üyesi olduğu için ekstra baskı vardır gayet normal. Türkiyede ebeveynler öpüsme sahnelerine bile pis kaka diyip cinselliği saklı ayıp olması gereken bir sey olarak dayattıkları için cocuklara cocuklar da taciz tecavüz olaylarında ailelerine karşı açık olamıyor, anlatamıyor. Siz ebeveyn olduğunuzda dikkatli olun koruyun çocuklarınızı. En ufak şüphenizde bile tedirgin olun çünkü bu işin insan psikolojisinde şakası yok. Travma sahibi paikolojisi bozuk yetişkinler oluyorlar sonrasında. Size her seyi anlatmasını sağlayın... geçen haftalarda gece parktaydım 6-7 tane kız çocuğuyla oturduk konuştuk yaşlar 6-10 arası, tacizi ve nasıl korunmaları gerektiğini ailelerine her konuda acık olmaları gerektiğini anlattım. Bana da güvenmediler basta djdjd sonra beni cok sevmis olmalılar ki abla yine gel biz hep burda oynuyoruz dediler. Sevimliydi ama hala nefret ediyorum cocuklardanxjdjs
20 notes
·
View notes
Text
çok uykum geldi geberiyorum ama uyumucam bok gibi rüyalar görüyorum çünkü
5 notes
·
View notes
Text
Geberiyorum... kıvrım kıvrım kıvranıyorum acımdan. Gözünüzün önünde eriyorum anne, bakıyorsun ama görmüyorsun anne. Bak işte yine dipteyim baba, kaybettim. Yardım edin , duyun şu sesimi kurtarın küçük kızınızı artık. Hayat bağıra bağıra susmayı öğretti bana. Anne biliyor musun kimse anlattığı gibi değilmiş. Ben geceyi çok seviyorum o huzurlu karanlığı sessiz geceyi ama çoğu gece kendimi zorlaya zorlaya erkenden uyuyorum. Çünkü uyumadığım zaman canım acıyor canımı yakan şeyleri hatırlıyorum, özlüyorum. Neyi özlediğimi bilmeden özlüyorum. Ama ben geceyi, karanlığı, huzuru seviyorum. Karanlıkta kapı arkasına oturup kafamı dizlerimin üstüne koyup ağladığım zamanları seviyorum. Yavaş bir müzik açıp, yeşil çayımı içerken düşünmeyi seviyorum... Gecenin ortalarında camdan dışardaki sessizliği ve yalnızlığı izlemeyi seviyorum. Eskileri düşünerek o camdan dışarıyı izliyorum ve soruyorum kendime ‘’ her şey daha farklı olabilir miydi?’’ diye ama sonra diyorum ki ne fark eder o seni kırdı, seni kırdıktan sonra bir şeyleri farklı kılmanın yada düzeltmenin ne anlamı var ki ne de olsa mezara dikilen çiçek ölüyü diriltmiyor... Bazı kişiler vardır ağlayamaz. Siz onu başı dik, her şeye göğüs geren, birisi olarak görürsünüz. Böyle yıkılmaz zannedersiniz. Doğru ya hani güçlüler hep bir yıkılmazdır. Gülüşlerinden dertsiz, tasasız, zannedersiniz. Hiç görmezsiniz o içindeki yaraları, prangalarla çevrilmiş geçmişini. Bilemezsiniz ki nelere maruz kaldığını, nasıl ihanetlerle çevrili bir hayatı olduğunu, bilemezsiniz ki o kişinin yaralarının ne kadar derin olduğunu. O yıkılmaz, mutlu, dertsiz tasasız sandığınız kişinin viran olduğunu asla göremezsiniz. Gözlere ah o gözlerime baksanız can çekişen birini göreceksiniz. Hiç dikkat etmediğiniz gözlerde viran olmuş kişiyi göreceksiniz . Sonra gözlerinizi dudaklara indirdiğinizde yutkunmakta zorlanıyor, sesi titriyor ve inceliyordur... Canı yanıyordur. Umursamaz sandığım biri vardı. Hiç bir şeyi umursamaz sandığım... Ama başkasını nasıl önemsediğini gördüm ve o günden sonra hiç bir şey beni hayal kırıklığına uğratmadı. Sana son bir şey söyleyecek olsam hayallerimin ve umutlarımın katili erkek ‘’ kalbinde başkası varken ‘’birisine‘’ öyle seviyor gibi bakma, yalandan gülme inan bu çok yıpratıyor’’ olurdu... Ve şimdi kaçıp gitmek istiyorum nereye olursa olsun...
#aşk acıdır#aşk acıtır#yüreğimin zarif acısı#yürekyangını#özlemişiz#içimdeki özlemdi#özlem sözleri#özlemim#dayanamam#tükeniyorum#tükendik#Yoruldum#acı çekiyorum#canım acıyor#özlemek#yarım kalan şarap#yarım kaldı#kalp k?r?kl?klar?
9 notes
·
View notes
Text
Demin aklımdan ne geçti biliyor musun? Seni arayıp "geberiyorum" demek. Üzmek için değil. Sığınmak için. Ölüyorum çünkü. Ölüyorum. Sana güvendiğim gibi kime güvenebildim ki ben? Artık buraya yazmanın ufacık bir ihtimal oluşundan içim yanıyor. Hiç mi aklına gelmiyorum ya? Öldüm mü kaldım mı bir sorsana.
Kendime gelince bunların hiçbirini makul bulmam belki ama şimdi yazacağım. Madem okumuyorsun, inadına yazacağım. Tek kelimesi zerre mana ifade etmese de yazacağım. Tek başıma ölmek istemiyorum. Duydun mu, tek başıma ölmek istemiyorum.
Ama hayır, acımanı da istemiyorum. Acınacak, aşağı görülecek halde değilim, kabul etmiyorum. İnsanın kendisine denk bir insana gösterdiği o merhamet, düşüşüne gösterdiği o anlayış neyimize yetmiyor? Hayır, iyi de değilim. Şu dakika çağırsan koşar adım gelirim gözlerimde yaşlarla. Ama hayır, acınacak zayıflıkta değilim.
Sen de doğrusunu yaptın belki de. Başından savman lazımdı fazla uzamıştı. Bu kız niye bırakmıyordu peşini? İstemiyordun ve bir yerde bitmesi gerekiyordu. Sana kızgın değilim.
Ama bırak, duyacakmışsın gibi bağırıp çağırayım burada. Başka neresi kaldı kendimi bıraksam da dinlensem? Saçmaysa saçma, banane.
Bu gece yalvaracağım. Sana değil. Hiçbir insana değil. Tanrıya.
Nolur delirmiyim diye yalvarırım belki. Yaşamayı yeni öğreniyorum daha, nolur delirmiyim diye. Senle ne alakası mı var? Var işte. Her yerim yara bere. Senden kalan yara da kocaman işte. Yaralar bazen insanı delirtecek gibi olur. Ondan işte. Delirmiyim diye.
İçimde ölüp giden bir ümit var bu gece.
Son bir kere görmek duymak yetmez diyordum. Doyamam diye. Doyamam da. Ama o son bir kere için neler vermezdim neler. Yetmeyecek, ben aslında daha uzun bir hikaye isterdim senle benim aramızda. Ama tek seçeneğim son bir kere olsaydı sırf fazladan bir kereden vazgeçemezdim herhalde.
Tanrım. Ben bilmiyorum. Delirmiyim, nolursun delirmiyim. Çok acıyor bu yara. Bir merhemi yok mu? Yoksa ben devasız derde mi ilaç arıyorum?
Bu gece son, diye mırıldandığım bir gece vardı. O geceki ben bir bilseydi, şimdilerin nasıl sonsuz bir son gibi hissettirdiğini. Çok üzülürdü.
Var mı lan, özledim işte. Kalanı da Tanrıyla aramda kalsın şimdilik. Geri kalanını ben de bilmiyorum çünkü.
2 notes
·
View notes
Text
Sevgisiz yaşamaktan nefret ediyorum çünkü en ufak bi ilgi görsem onu sevgi sanıyorum bu da beni karşımdaki insana alışmamı sağlıyo bu sefer alıştığım insan gidince acıdan geberiyorum
1 note
·
View note