#Çinliler Geliyor
Explore tagged Tumblr posts
Text
TÜRKLER ARAP BEDEVÎ KÜLTÜRÜ VE ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ TEMSİL EDEMEZLER
Türk’ü küçük gören, Türkçeyi unutturmak isteyen, Türk tarihini değil Arap tarihini öğretmeye çalışan, Türk gelenekleri yerine Arap geleneklerini topluma dayatmak isteyen, Tüm bunları kurnazlıkla “İslam” ve “Osmanlı” maskesi altında yapan düşman bir güruhla karşı karşıyayız.
Peki Arapların gözünde biz neyiz?
İslamiyet’ten önce Araplar ''Azad edilmiş kölelere'' Mevali diyordu. İslamiyet’ten sonra, Mevali kavramı, Arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı. Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali'nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor. Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türkler geliyor. Tükler, İslamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı. Araplara göre, sonradan Müslüman olunamazdı. Müslümanlık Araplara inmiş bir din idi. Nitekim Kuran'ın ''Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, Arapça inmiş'' bir kitap olduğu, ayet ile sabittir. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşıyordu.
''Her millete bir peygamber gönderdik'' şeklindeki Kuran hükmünü, Araplar, ''Hz. Muhammed Araplar için gelmiş Peygamberdir'' diye anladılar. Arap olmayanların Müslümanlığını kabul etmediler. Sonradan Müslüman olan başka milletleri MEVALİ diye tanımladılar.
Emevi döneminde başlayan, İslam’daki ayrıcalığa ilk karşı çıkan Hanefi Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife (699-767) olmuştur. Büyük İmam diye tanımlanan Ebu Hanife, mevali geleneğine karşı çıkması yüzünden, Arapların hışmına uğramıştır. Sonradan Müslüman olan Türklerin Hanefi Mezhebini seçmeleri tesadüf değildir.
Mevali kavramı, sadece Emevilere mahsus değildi. Abbasiler de aynı geleneği devam ettirdiler.
Kendilerine karşı çıkan İmam-ı Azam Abbasiler döneminde yeniden zindana atmışlar, 18 yıl zindanda kalmış ve zindanda vefat etmiştir.
Tarihin hiç bir döneminde, Araplar, Türklerin İslami egemenliğini tanımadılar. İlk fırsatta Türklere karşı isyan ettiler. Bu anlayışın gerisinde MEVALİ geleneği yatıyor.
Nitekim;
- Osmanlıya isyan eden Arapların başındaki isyancı Hüseyin İstanbul doğumluydu. Ve Haşimi soyundan geldiği için Mekke Şerifi tayin edilmişti. Hain Hüseyin’e göre, Türkler Mevali idi. Mevaliden Halife olamazdı. Mevali'nin iktidarına karşı gelmek, İslam’a karşı durmak anlamına gelmezdi. Bu anlayış, Arapların Türklere karşı isyan etmelerine yeterli gelmiştir.
- 2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsü ''Türkler mevalidir, İslam’ı temsil edemezler'' diye fetva verdi. Türklere karşı Suudilerin, Yunan tarafını tutması ve PKK'ya para yardımı yapmasının gerisinde Mevali anlayışı yatıyor.
Tarihin hiç bir döneminde Araplar Türkleri kendileri ile eşit Müslüman saymadılar... Zira, Arap kültürüne göre, Mevali'nin iktidarı meşru sayılmaz!!!
Tüm bunlara rağmen kendi yüce ırkına ihanet edip, Arapları Kavmi Necip ırk olarak gören aptallar için; Arapların bize bakış açısıyla ilgili bazı başka örnekler de verelim:
İbni Sina; Türkler efendi değil köle sınıfındandır.
Kirmani de aynı görüştedir: Türkler köle olarak doğmuşlar ve öyle
öleceklerdir.
İmam Gazali… Türk’e en ağır hakaretleri uygun bulmuş olmasına karşın, bugüne dek Türk’ün en çok yücelttiği bir kişi olmuştur!
İbn Teymiye… Türkleri, İslam dinine en büyük kötülüğü yapmış olanlar arasında kabul eder: “Muhammed dinine karşı bunların (yani Şiilerin) yaptıkları kötülükler, kâfirlerin, Türklerin Frenklerin ve benzerlerinin yaptıklarından çok daha fazladır.”
Ibn al-Mukaffâ (724-759), Çinlileri, Bizanslıları, Hintlileri, Arapları, Türkleri değer ölçeğine vurur ve kıyaslar. İranlılar, büyük çapta bilim adamı yetiştirir. Çinliler sanatkardır. Vs. Türkler ise, “başkalarına saldırmak için yaratılmış yırtıcı, vahşi hayvanlardır!” Araplar ise kutsal halktır!
Ebu Süleyman al-Sicistani' (912-985), “Türkler, Araplardan çok aşağı olup tıpkı zenciler gibi hayvan niteliğinde kimselerdir.”
1 note
·
View note
Text
Çin Arama Motoru İstatistikleri (2023)
2000 yılında, Çin'de neredeyse hiç kimsenin internete erişimi yoktu. Günümüzde, bir milyardan fazla Çinli, tam olarak özgürce olmasa da, Web'de gezinme fırsatına sahip, bu nedenle Çin'in Arama Motoru istatistikleri her zamankinden daha önemli bir konumda. Çinli arama motorlarının nasıl çalıştığını ve bu niş pazarın nasıl göründüğünü keşfederken bize katılın.
Çin'in Arama İstatistikleri ve Ortaya Çıkan Gerçekler (Editörün Seçimi):
Cin Arama Motoru Istatistikleri 2023 Baidu'nun Çin arama motoru pazarındaki payı 'tir. Çinli netizenlerin üçte biri Sogou kullanıyor. Toplamda, en büyük arama motorları 26 milyar dolardan fazla gelir elde ediyor . Bing'in pazar payı var. Anakara Çin'de engellenmiş olmasına rağmen , ülkedeki insanların %3'ünden fazlası Google kullanıyor. Baidu, çevrimiçi reklamlardan yılda 11,6 milyar dolar kazanıyor . Sogou'nun aylık 506 milyon aktif kullanıcısı var.
Çin'in Arama Motoru Pazar Payı
Google, Çin hariç tüm dünyadaki en popüler arama motorudur. Sansür, bilgisayar korsanlığı ve siyasi muhalefet, Google'ı, arama motorunun ülkeye girmesinden yaklaşık dört yıl sonra, 2010'da Asya devinin dışına itti. O halde Çinliler Google'da nerede arama yapıyor ? Öğrenmek için okumaya devam edin. 1. Baidu'nun aylık 628 milyon aktif kullanıcısı var. (Kaynak: China Internet Watch) 2010'daki büyük yasağın ardından Baidu, arama motoru pazarındaki boşluğu doldurmayı kendine görev edindi. 2009'da nispeten mütevazi olan 'lik pazar payından on yıl sonra 'lik daha etkileyici bir pazar payına gidiyor. En son Çin arama motoru istatistiklerine göre Baidu, günlük 218 milyon aktif kullanıcıya sahip ve bu da onu pazarın bu segmentinde mutlak kazanan yapıyor. 2. Bing, Çin arama motoru pazarının yaklaşık 'sine sahip. (Kaynak: Statista) Microsoft'un arama motoruna, ülkenin katı sansür kurallarına uymak için gerekli olan arama algoritmalarında önemli değişiklikler yapılmasına rağmen, Çin'de hala izin verilmektedir. Çin'de devam eden operasyonlar için önemli tepkilerle karşılaşmasına ve Kuzey Amerikalı kullanıcılar için otomatik doldurma önerilerinin sansürlenmesiyle ilgili endişelerin ortasında olmasına rağmen Bing, Çin pazarındaki ,47'lik payını elinde tutuyor. 3. Her ay 506 milyon Çinli netizen Sogou arama motorunu kullanıyor . (Kaynak: Çin GMA Pazarlama) Bağımsız bir şirket olan Baidu'nun aksine Sogou, Tencent'in ürünlerinden biridir. Bu arama motoru, Sohu'nun (başka bir Çinli şirket) geliştirilmesi için harcadığı onca sıkı çalışmanın ardından ilk kez 2004 yılında gün ışığına çıktı. Pekin'in en popüler eğlence platformlarının arkasındaki multi-milyar dolarlık şirket Tencent'in çabaları birleştirmeye ve Çin'in arama motoru pazarında bir atılım yapmaya karar vermesinden önce neredeyse on yıl geçti . “Çabaları birleştirin” nasıl? İlk olarak, Sogou'nun özsermayesinin ,5'ini satın alarak . Ardından, onu Tencent'in mobil tarayıcısı için varsayılan arama motoru yaparak . Ve son olarak, Tencent, sosyal medya kullanıcıları üzerindeki tüm verileri Sogou ile paylaşarak, böylece ikincisinin hedeflenen reklamcılık yeteneklerini geliştiriyor. Bugünlerde Sogou, Çin yapımı en popüler ikinci arama motorudur; ancak ülke pazarındaki %4,83'lük paya sahip olarak genel sıralamada 3. sıraya gerilemiştir. 4. Google, Çin pazarının %3,56'sına sahip. (Kaynak: Statista) Dünyanın en sevilen Arama Motoru anakarada resmi olarak yasaklanmış olsa da Google, Çin'in en iyi arama motoru listesinde dördüncü sırayı almayı başarıyor. Dikkat ettiyseniz, Baidu'nun (,54) ilk sırayı aldığını ve onu Bing (,47) ve Sogou'nun (%4,83) geride bıraktığını zaten biliyorsunuzdur. Ve ardından tabii ki %3,56'lık payıyla Google geliyor. Bu nasıl olabilir? Ne yazık ki, verilerin nereden geldiğine dair resmi bir açıklama olmadığı için yalnızca tahmin yürütebiliyoruz. Yine de muhtemelen açıklama, Google'ın Hong Kong ve Tayvan'da hâlâ yasal bir arama motoru olmasına dayanıyor.
Baidu Arama Motoru 5. Çin'deki internet kullanıcılarının ,3'ü Shenma kullanıyor. (Kaynak: Statista) İster inanın ister inanmayın, arama motoru alanında daha fazla oyuncu var. Google'dan sonra Haosou (%2,2) ve Shenma (%1,74) gelir; tabii ki Baidu'nun pazar payı kadar etkileyici değil ama yine de bahsetmeye değer. Shenma, Alibaba'nın UC Web ile işbirliğinden kaynaklanan, yalnızca mobil cihazlara yönelik bir arama motorudur . Yalnızca mobil cihazlarda çalışan bir arama motoru yapmak garip bir kurumsal hamle gibi görünse de aslında Çin pazarı için anlaşılır bir strateji. Çin'de bilgisayar sahipliği o kadar yüksek değil. Örneğin 2020'de Çin'de 100 hane başına yalnızca 54,2 bilgisayar vardı. Bu, yetişkinlerin 'ünün bilgisayar sahibi olduğu ABD ile taban tabana zıttır . Çinliler günümüzün ve çağında dizüstü bilgisayarlar olmadan nasıl geçiniyor? Basit—akıllı telefonları var. Bu nedenle, yalnızca mobil arama motorunun geliştirilmesi.
Çin'deki En Popüler Arama Motorları Hakkında Eğlenceli Gerçekler
Artık kilit oyuncuların kim olduğunu bildiğinize göre biraz daha derine inelim. Bu bölümde, size Çinlilerin ne aradığını ve internet taramayla ilgili diğer bazı gerçekleri anlatacağız. 6. Sogou, Baidu'ya Karşı: Kim Önde? (Kaynak: Statista) Gelir ve kullanıcı sayıs�� açısından, Baidu kesinlikle 1 numaralı yarışmacıdır. Ancak Sogou'nun öne çıktığı en az bir kategori var: kullanıcıların sitede geçirdikleri süre. Tencent'in arama motorunun günlük ortalama tarama süresi 35,3 dakika iken , Baidu bunun neredeyse dörtte birine (8,4 dakika) razı olmak zorunda. Karşılaştırma için Google, insanların günlerinin ortalama 16 dakikasını alıyor. 7. Çin'in arama motoru pazarının geliri 26 milyar dolar. (Kaynak: China Internet Watch) Çinli arama motorları, Batılı arama motorlarıyla aynı şekilde para kazanıyor; reklam alanı satıyorlar ve tıklama başına ücret alıyorlar. Örneğin Baidu'yu ele alalım. Yıllık geliri 2021'de 19,53 milyar dolara ulaştı , ancak gelirin tamamı reklam segmentinden gelmedi. O yıl, şirketin toplam gelirinin ( 11.6 milyar $ ) 'u reklamlardan geldi. Öte yandan Sogou, 2021'de Tencent'in resmi bir parçası oldu ve bu da ne yazık ki artık arama motorunun finansal sonuçlarına erişimimiz olmadığı anlamına geliyor. Ancak 2020'de şirket, toplam 189,5 milyon dolarlık gelirinin 166,7 milyon dolarının aramayla ilgili olduğunu bildirdi. 8. En sıcak Baidu arama trendlerinden biri "dumanın içinde saklı". (Kaynak: En Baidu) "Gizli Duman", kırsal bir ilde yaşayan ve sayısız zorluklarla karşılaşan bir çift hakkındaki ("Toza Dönüş" olarak çevrilir) bir Çin filmidir. Film, 2022 Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı'ya aday gösterildi ve Baidu'da 1.722.506 aranma hacmine sahip. İkinci en popüler film -Baidu'nun aramalarına bakılırsa- insanların 277.446 kez baktığı独行月球 (" Aya yürümek " olarak çevrilir) filmidir. Çin'deki en büyük arama motorunun diğer popüler girişleri arasında " Ölümsüz Samsara " (bir TV dizisi) ve "Sokakta koşarken bulunan kara ayı" yer alır. Eğlenceli gerçek: İronik bir şekilde, "Google" Google'da en sık aranan kelimedir . Ya da en azından 2020'deydi. Alphabet'in motorundaki diğer popüler arama terimleri "Facebook" ve "YouTube". 9. Çinli netizenlerin kadarı VPN kullanıyor. (Kaynak: Statista) Bir VPN kullanmak ABD'de sıra dışı bir şey olmayabilir, ancak dünyanın her yerinde durum böyle değil. Hindistan 2021'de bunları yasaklamayı teklif etti , Rusya 2017'de onları yasaklamaya başladı ve Çin… Pekala, Çin birkaç yıldır insanların "yetkisiz" VPN kullanmasını engellemeye çalışıyor. Ne yazık ki, ülkedeki internet kullanıcılarının 'i en azından bir nevi mahremiyetini korumaya kararlı görünüyor. Bu önemlidir, çünkü Çin'in arama istatistiklerinin muhtemelen biraz çarpık olduğu anlamına gelir. Görüyorsunuz, piyasadaki en güçlü VPN'lerden bazıları Çin'in Büyük Güvenlik Duvarını aşabiliyor ve vatandaşların Google, Facebook, Twitter veya diğer yasaklı sitelere erişmesine izin veriyor. Ancak, VPN'lerin tüm amacı olabildiğince anonim kalmak olduğundan , Çinlilerin hangi Batılı sitelere gittiğini gerçekten bilmiyoruz. Belki Dropbox'a bazı şeyler yüklüyorlar , belki Shutterstock'ta sarı şemsiyelere bakıyorlar ya da YouTube'da sevimli kedi yavrusu videoları izliyorlar - asla bilemeyeceğiz.
Sonuç
Çin interneti bizim için inanılmaz derecede ilgi çekici. Temel olarak, bir milyardan fazla kullanıcısı olan izole edilmiş bir çevrimiçi adaya eşdeğerdir. Yine de biraz şansla, Çin'in arama motoru istatistiklerinin bugünkü grubu, hem kısıtlamalar nedeniyle hem de kısıtlamalara rağmen orada web'de gezinmenin nasıl bir şey olduğu hakkında bir fikir edinmenizi sağladı. Kaynak: https://webtribunal.net/ Read the full article
0 notes
Text
Aksayan bir sağ ayaktan daha kötüsü 12 dakikada bir nükseden reflü atakları olabilir. Gözlerim yanıyor ara ara ve bunun tek sebebi uykusuzluk olmayabilir. İp çektim. Tanrım ,hasbelkader hikmetinden sual oldu ve bak bize her yer araf. Duman’ın yatağının arasına ip gerdim. Isırılmış dil acır. Galileo modern fiziğe dargın. Portakalı soydum başucuma koydum bennn birrrr yaaaa lannn uyyy durrrr dummm dumaaa dumaaaa dummm kırrrrmızı mummm dolapta pekmezzz yala yala bitmezzz ayşecik cik cik cik uyumam lâzım sido. Doğru bu. Telefon faturamı ödedim.Fatsa’nın kaldırım taşlarına Raskolnikov ve Havva'nın sol kolunda bulunan kırmızı şeritli izlerden bahsettim. Para çok kötücül bi silah canım Musa. İçim geçmiş mi denir yoksa uyukladım mı denir?Çorabımı giyerken duvara savurduğum diş macunuma bakarken durmadan tekrar ettim, sınıflı ve bol sömürülü dünyaya hoştt. Çinliler güzel roman yazıyor. Yaralarıma derman diye yalanlarımı yamıyorum, hep böyledir yüzünü fedekâr bir ulak sanmak. Hakikatten bahsederken melamet hırkasıyla yanıp kül olan dervişlerin mahçup çığlıklarına sağırdım. Ben kendi gölgeme bigane, kendi çeşmeme zehir, kendi köklerime kurak çöldüm. Midem yanıyor. Reflü merhaba heyy sana da meraba. Dilin olanaksızlığı. Dil kurgusaldır. Dilin mütemadiyen yalpalayan anlam buhranları. Elma güzeldi, Havva sade, beşer eyyamcı. Köylerden kasabalara oradan da gökdelenlere doğru yalın ayak fakat durmadan yalın ayak koşarken aklından azat, kalbinden abâd olan meczuplar ve ayrık otları. Deccal istifa etti, nevrotik ağlama nöbetlerine 28 dakika kala üstelik. Neden şaşırdın hı??? Holokost endüstrisi kapitalizmin alamet-i farikalarından sadece birisi. Neden şaş? Gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki acı verici bir semantik kargaşadan fazlası değil. Sesler geliyor biteviye lan sesler nerden geliyor bu kara kaplı pencereler kimin? Özel mülkiyeti ilk icat eden dallamanın bu sayede evrene nasıl bir kötülük yaptığını bilip bilmediği hakkında bir fikrim yok. Mahiyeti de yok. Ama uykum var. Sağ ayağımda ağrı var. Kireç taşı çok hoş değil mi ? Yani izleyince, sadece bak.
2 notes
·
View notes
Text
İtalya…
Hepimiz için ibret dolu.
Neleri yanlış yaptılar, neleri eksik yaptılar, şu anda ne yapıyorlar?
Derslerle dolu.
★
(İtalya'yı Türkiye'de en iyi bilen gazeteci kimdir derseniz…
Değerli arkadaşım Korcan Karar'dır.
Orada okudu, orada gazetecilik yaptı, öğrencilik arkadaşları var, meslektaşları var, bağını hiç koparmadığı 40 yıllık dostları var.
Türk-İtalyan ilişkilerine katkılarından ötürü, İtalya cumhurbaşkanı tarafından “onur nişanı”na layık görüldü, “cavaliere” unvanı verildi, basında bu ödüle layık görülen ilk gazeteci oldu.
Korcan'dan rica ettim, İtalya notları derledi.)
★
Virüsün salgına dönüştüğü Lombardiya bölgesi, İtalya'nın en zengin bölgesi… Dünyanın en ünlü moda markalarının merkezi Milano, Ferrari'nin üretildiği Modena, Fiat'ın üretildiği Torino, parmesanın başkenti Parma, hepsi kuzey İtalya'da yeralıyor.
Halbuki, virüs salgınının, güney İtalya'da, nispeten garibanların yaşadığı, nispeten hijyen sorununun yaşandığı Sicilya'da çıkması beklenirdi, Napoli'nin kırılması beklenirdi. Ama öyle olmadı.
Tam tersi oldu.
En zengin bölgede patladı.
Çünkü…
Bu bölgede, 20 bin euroluk çantayı, 10 bin euroluk ayakkabıyı ucuza maletmek için, Çinli işçi çalıştırılıyor, Çin kasabaları var, aileleriyle birlikte onbinlerce Çinli işçi yaşıyor. Bunlar yılbaşı tatili için ülkelerine gittiler, geri döndüler, gelirken virüs taşıdılar.
İşte bu yüzden, İtalya'nın ve hatta Avrupa'nın en zengin bölgelerinden biri olan Lombardiya'da salgın patladı.
★
(Türkiye'de sansürleniyor, haber yapılması engelleniyor ama, Türkiye'de maden, inşaat ve tekstil sektörlerinde 20 binden fazla Çinli işçi çalışıyor. Bunların kaçı yılbaşında Çin'e gidip geldi?)
★
Marcello Ugolini…
Yıllardır devlet televizyonu RAİ1 ve devlet radyosu GR2'de görev yapan, İtalya'nın en tecrübeli, en güvenilir gazetecilerinden biri.
Türkiye'ye ne söylemek istersin diyoruz?
İlk lafı şu oluyor…
“Bu iş çok ciddi, bu işi çok ama çok ciddiye almanız gerekiyor!”
★
Başlarda tıpkı Türkiye'de şu anda olduğu gibi “sokağa çıkmayın” laflarına inanmadıklarını belirterek, anlatıyor…
“Sosyal medyaya bakıyorsunuz, balkonda şarkı söyleyen İtalyanları görüyorsunuz, bomboş yolları filan görüyorsunuz, hastaneleri görmüyorsunuz!
Perde arkasında yaşananlar, yani hastanelerde yaşananlar yayınlanmadığı için, görmüyorsunuz!
Ben size gerçeği söyleyeyim…
İnsanlar komaya girerek ölmüyor, insanlar bilinci açıkken boğularak ölüyor.
Yeterli solunum cihazı yok.
Burada doktorlar mecburen insan seçiyor, yaşlılar yerine gençleri seçmek durumunda kalıyorlar, bu çok zor bir durum, doktorların psikolojisi darmadağın oluyor.
İnsanlar, tek başlarına ölüyor.
Yakınlarını son kez göremeden ölüyor.
İnsanlar cep telefonlarından görüntülü bağlanıp vedalaşıyor.
Lütfen çok ciddi düşünün.
Lütfen çok ciddiye alın.
Lütfen çok ciddi davranın.
Başımıza büyük felaket geldi.
60 milyonluk İtalya, uyarılara kulak asmadığı için böyle oldu.”
★
İtalya'da mezarlıklar gömüye kapatıldı.
Coronavirüs'ten ölenler bu mezarlıklara gömülmüyor.
Virüsten ölenler için ayrı mezarlıklar yapılıyor.
Özel tabutlarla, tören yapılmadan…
Akrabaları, çocukları bile katılamıyor.
Devlet alıyor, götürüyor, gömüyor.
★
Corona hastaneleri kuruluyor.
Roma'da sırf virüs için 1.500 yataklı hastane yaptılar, dün açıldı.
★
Meşhur Milano fuarı, dünyanın en ünlü moda markaları resmi geçit yapardı, dünyanın en ünlü mankenleri defile yapardı… Milano fuarı'nın kapalı alanı 1.600 yataklı hastane haline getirildi.
★
Yine Milano'da San Rafaele hastanesinin bahçesine iki dev çadır kuruldu, kapalı tenis kortları gibi, Corona19 hastanesi adı verildi.
★
(Bizim umrecilere yaptıkları gibi, hiç kimseyi otobüslere doldurup, üniversite yurtlarına filan tıkmıyorlar. Virüs tespit edilen hastaların tamamı hastane ortamında, hekimlerin hemşirelerin gözetiminde tutuluyor.)
★
Bu işin ilacı yok, aşısı yok.
Solunum cihazı gerekiyor.
İtalya'nın en büyük eksiği, işte bu cihaz.
İstersen 100.000 yatak hazırla, solunum cihazı yoksa, hikaye.
Solunum cihazı yoksa, yoğun bakım ünitelerinin, karantinaların hiçbir manası yok.
★
İtalya, Avrupa Birliği'nden yardım istedi.
Kimse vermedi.
Almanya, Fransa, solunum cihazını boşver, maske bile vermedi.
Güya ortaklar.
Herkes kendi derdine düştü, anlı şanlı ortaklığın maskesi düştü!
Sınırlar yok deniyordu.
Sınırlar duvar oldu.
★
ABD'den yardım istediler.
Gelmedi.
★
Çin'den yardım istediler.
Wuhan'dan kalkan uçak, önceki gece Roma Havalimanı'na indi.
Çinli doktorlar, hemşireler, sağlık personeli geldi.
Hemen peşinden, yine Çin'den gelen bir kargo uçağı indi.
Bir kargo uçağı dolusu solunum cihazı ve tıbbi malzeme getirdiler.
Gözyaşlarıyla ve alkışlarla karşılandılar… Virüs Çin'den çıktı ama, şu anda İtalyan halkının en sevdiği, en saygı duyduğu millet, Çinliler.
★
(Türkiye'de kaç adet solunum cihazı var? Üç aydır virüs alarmı yaşanıyor, bu konuda çaba harcandı mı? İğneden ipliğe ithalat yapan, saman bile ithal eden Türkiye, solunum cihazı ithalatı yaptı mı?)
★
İtalya'da, sadece Lombardiya bölgesinde şu anda günlük 300 bin maske gerekiyor. Eczaneden aldığımız eften püften maskelerden değil, doktorların hemşirelerin taktığı maskelerden, her gün 300 bin adet gerekiyor. Ve, yok.
★
Virüsün tespit edilmesi için test yapılması gerekiyor.
Yeterli sayıda test kiti yok.
Kaç kişiye bulaştığını tespit edemezsen, karantina önlemi alabilmen de imkansızlaşıyor, hastanelere kaç kişinin hücum edeceğini kestirebilmen de imkansızlaşıyor.
★
(Türkiye, dünyada en az virüs testi yapan ülkelerden biri… Neden? Türkiye'de neden parmakla gösterilecek kadar az test yapılıyor? Test kiti mi yok? Fiyatları makyajla, enflasyonu düşük göster, işsizleri makyajla, işsizliği düşük göster, test yapma, virüs az çıksın, öyle mi?)
★
İtalya'daki trajedi nedeniyle sadece Avrupa Birliği kavramı değil, “süper güç” algısı da değişti.
Uçak gemim var, nükleer denizaltım var, tanklarım var, bu savaşta hiçbir işe yaramıyor!
“Süper güç” olmak, çok iyi hastanelere, çok işi sağlık ekipmanlarına, yeterli sağlık personeline sahip olman anlamına geliyor.
Kendisini “süper güç” zanneden G8 üyesi İtalya, şu anda zavallılığı yaşıyor.
Silahlı kuvvetler elbette çok önemli ama, sağlık ordun zayıfsa, sağlık orduna gerekli ekipmanı sağlamıyorsan, ülkenin sınırlarını koruyabilmen, vatandaşının canını koruyabilmen, mümkün olmuyor.
★
Diego Alba.
47 yaşındaydı.
Milano'da acil servis ambulanslarında görevli, tıp teknisyeniydi.
Yüzlerce virüs vakasına koştu, fedakarca çalıştı.
Önceki gün virüsten öldü.
★
Elena Pagliarini.
24 saat aralıksız çalışmıştı, suratında maskesiyle bilgisayarının üstüne yığılmış uyuyordu, beraber çalıştığı doktor arkadaşı cep telefonuyla fotoğrafını çekti… Virüsle mücadelenin sembolü oldu.
Devlet televizyonunda kendisiyle röportaj yapıldı.
Açık yüreklilikle anlattı…
“Hazırlıksız yakalandık, ne yapacağımızı bilmiyorduk, hangi hastaya koşacağımı şaşırmıştım, sedyenin kenarından geçerken elimi yakalayıp ‘ne olur beni kurtar' diyorlardı, yardım isteyerek gözlerimin içine bakan o insanlarımızın çaresizliğini ömrümün sonuna kadar unutamayacağım, dedelerimiz ikinci dünya savaşı gibi inanılmaz bir badireyi atlatmayı başarmıştı, biz de torunları olarak bunu atlatacağız, direneceğiz, ama lütfen ciddiye alın, lütfen evlerinizden çıkmayın, lütfen hijyeninize dikkat edin.”
★
Emekli sağlık personelleri göreve çağırıldı.
Doktorluk, hemşirelik gerçekten kutsal meslekler… Yaşı itibariyle en yüksek risk grubunda olan emekli hekimler bile, göreve koştu.
★
İtalya'da anakara ve adaları dahil, her yer kapalı.
Sadece eczaneler, süpermarketler, fırınlar ve benzinciler açık.
Bunun dışında her yer kapalı.
★
İnsanlar sokağa karneyle çıkıyor!
Yanlış okumadınız…
Herkesin bağlı olduğu bir karakol var, sabah o karakola mail atıyorsunuz veya cep telefonunuzdan mesaj atıyorsunuz, “şu sokakta şu evde oturuyorum, ismim şu, çıkıp ekmek alacağım” diyorsunuz, az sonra size geri dönüyorlar, “şu saatte çıkabilirsiniz” diyorlar, siz o mail'i print yapıp cebinize koyuyorsunuz, veya cep telefonunuza yolluyorlar, anca öyle çıkıyorsunuz.
Kapıdan çıkar çıkmaz illa ki polis durduruyor, izin kağıdınızı soruyor, gösteremezsen, derhal evine dön diyorlar.
★
İtalya'da ömür uzun.
Nüfusun önemli bölümü 80'in üzerinde.
Yaşlıların ihtiyaçları, valilikler ve belediyeler tarafından karşılanıyor.
Hergün kapılarının önüne gerekli yiyecekleri ve ilaçları bırakılıyor, temas yok, kapının önüne bırakıp, zili çalıyorlar, teslim aldığı görene kadar bekliyorlar, yarın sabah tekrar geliyorlar.
★
(Bilim kurgu filmi değil.
Türk halkına anlatılmayan gerçekler bunlar.)
★
Nakit para kullanılmıyor.
Sadece kredi kartı kullanılıyor.
Marketlerde yağma filan yaşanmıyor, çünkü içeriye tek tek alınıyor.
Marketlerin kapısının önünde sarı çizgi var, herkes o sarı çizginin arkasında en az birer metre arayla sırada bekliyor, içerden bir kişi çıkıyor, bir kişi giriyor.
★
Cebimde nakit bulunsun desen, bankamatiğe gidiyorsun, para yok.
Bankalar kapalı.
Bankamatiğe para koyacak olan personel işe gelmiyor.
Şimdilik herkes kredi kartından idare ediyor, bir ay sonra kredi kartları şişecek, kenarda paran yoksa nasıl ödenecek, kimse bilmiyor.
★
İtalyan şehirlerindeki evler, sefertası gibi, metrekareleri küçücük evler… Hayatı gece gündüz sokakta yaşamaya alışık olan İtalyan halkının, eve kapanmaktan psikolojisi bozuldu.
Sağlık bakanlığı özel telefon hattı kurdu, arıyorlar, uzmanlardan psikolojik destek alıyorlar.
★
Herkes çoluk çocuk evde olduğu için, İtalyan televizyonları izlenme rekorları kırıyor.
Ünlülerle telefon bağlantıları yapılıyor.
Özellikle, toplumun sevdiği saydığı sanatçılar ekranlarda konuşturuluyor, herkes gibi evde olduklarını, vakit geçirmek için neler yaptıklarını anlatıyorlar, sağlık bakanlığının uyarılarını tekrar ediyorlar, bu yöntem, toplumun uyarılara kulak vermesi açısından daha etkili oluyor.
★
Televizyonlardaki yiyecek içecek reklamlarında patlama var.
Tarihte görülmemiş sürede reklam veriliyor.
Ama, ürünlerin fiyatları değişmiyor.
Kriz ortamını tanıtım fırsatı olarak görüyorlar…
Zam fırsatı olarak görmüyorlar.
★
Bütün kiliseler kapatıldı.
Vatikan tarihinde böyle bir hadisenin örneği yok.
Papa Francis, bomboş Roma caddelerinde, İtalya halkı adına tek başına yürüdü, Via del Corso'daki San Marcello Kilisesi'ne gitti, insanlığın bu felaketten kurtulması için tek başına dua etti, tek kişilik ayin yaptı.
★
İtalya şu anda ölüyor ama…
Aslında yepyeni bir ruhla ayağa kalkıyor.
★
Her akşam saat 18'de balkonlara pencerelere çıkıyorlar, İtalyan milli marşını söylüyorlar.
“İtalyan kardeşliği” diye başlayan milli marşla, birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, birbirlerine kenetleniyorlar.
★
İtalyan basını, kelimenin tam manasıyla “basın ahlakı dersi” veriyor.
Gerçekleri gizlemiyorlar.
Hiçbir gelişmeyi saklamıyorlar, sansürlemiyorlar, örtmüyorlar.
Bütün çıplaklığıyla anlatıyorlar.
★
Goygoyla, yalanla, moral vermeye çalışmıyorlar.
Bilgiyle, öğreterek, mücadele gücü veriyorlar.
★
Utanmadan yalakalık yapan yok mesela… Şu ana kadar televizyona çıkıp “sağlık bakanımıza teşekkür ederiz, hükümetimiz süreci çok iyi yönetiyor” diyen, ahlaksız bir gazeteci görülmedi.
★
Hükümetten de kimse çıkıp “halkı korkutuyorsunuz, paniğe sevkediyorsunuz” diyerek, tutuklama tehdidi savurmadı.
★
İtalya derslerle dolu.
Zararın neresinden dönersek misali, acilen ibret almamız gerekiyor.
★
İtalya'nın bu fotoğrafı, maalesef on gün sonraki vesikalığımız olabilir.
★
Bu iş çok ama çok ciddi.
Ciddiyetine inanmayarak bu hale geldiklerini asla unutmamamız gerekiyor.
Yılmaz Özdil
63 notes
·
View notes
Text
"Doğu Türkistan" yalanları ve gerçekler-4
Eğitim Merkezlerinde ders görenlerin kendileri bize buraya neden geldiklerini, amaçlarını, hedeflerini anlattı. Okuyunca göreceksiniz. Hiç de Nazi Almanyasına benzemiyor. Hiç soykırım yok. Gelin öğrencileri dinleyelim. Önce Vensu'da konuştuklarımız:
Ablikim: Okulumuz çok güzel. Hocalarımız bize çok iyi davranıyorlar. Her şey ücretsiz olduğu için çok memnunum. Liseyi bitirdikten sonra tarımsal ürünler satış dükkanı açmıştım. Bir gün internette yasadışı aşırı dinci ve ayrılıkçı görüntüler izledim. Bu görüntüleri arkadaşlarımla paylaştım. Diğer etnik gruplara mensup insanların dükkanıma girmesini yasakladım ve hatta onlara küfür ettim. O yüzden buradayım. Bir ay sonra gireceğim sınavı kazanırsam mezun oluyorum ve kendi bahçecilik dükkanımı açacağım.
Yusuf: Aşırı dinci eylemlerden etkilendiğim için bu okula geldim. İnternet üzerinden yasadışı görüntüler yaydım. Şimdi özgürüz, mezun olduktan sonra daha özgür olacağız. Bir yıldır buradayım, bir ay sonra mezun olacağım. Mezun olunca lokanta açmak istiyorum.
'Tatillerde eve gidiyorum'
Bahtıgül Tursun: Bir dönem aşırı dincilerin illegal radyolarını dinledim. “Yasaları dinlemeyin” diyorlardı. Bu okula gelmeyi kendim istedim. 31 yaşındayım. Bir yıldır bu okuldayım. İki çocuğum var, evde kocamın yanındalar. Tatillerde eve gidiyorum.
(Bahtıgül Tursun)
Ömercan: Bölücülükle ilgili yasadışı görüntüler izledim internetten. Yaşadığım köyde Hanlara küfür ediyordum ve onlara karşı nefret yayıyordum. Şimdi bir buçuk yıldır eğitim merkezindeyim. Köklü bir değişime uğradım. Sinciang tarihi ve hukuk dersleri aldıktan sonra yaptıklarımın yanlış olduğunu anladım. Çin mutfağı derslerini bitirip memlekette lokanta açacağım. Bozidun nahiyesinden geliyorum, 30 yaşındayım.
(Ömercan)
Nurbay Mahmati: 25 yaşındayım. Vensu ilçesinin Gülenata nahiyesinden geliyorum. İnternet üzerinden izlediğim videolarda, Uygur kadınların sadece iki gözü açık bırakan çarşafı giymeleri gerektiği söyleniyordu. Bunlara inanmıştım ve bu videoları yaydım. Burada aldığım dersler sayesinde aşırı dinci düşüncelerin kötü olduğunu, çarşafın yanlış olduğunu anladım. Aşırı düşüncenin sadece dış görünümümü değil, ruhumu da gölgelediğini anladım. Bir Uygur olarak “etres etles” (geleneksel Uygur giysisi) giymenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
( Nurbay Mahmati)
'Yeraltı medreselerinde ders gördüm'
Muratdil Tursun: Yeraltı medreselerinde ders gördüm. Dini eğitim almazsam putperest olacağımı söylediler. Parti yetkililerine küfrettim. 25 yaşındayım ve bir yıl iki aydır eğitim merkezindeyim. Köklü bir değişim oldu. Hukuku ihlal etmenin ne demek olduğunu artık biliyorum. Doğru ile yanlışı ayırabiliyorum. Artık Çinceye hakimim. Ailem çok yoksuldu, o yüzden ulusal dili bilmiyordum. Artık kompozisyon yazabiliyorum. Ay sonunda sınava girmeyi planlıyorum, kazanırsam mezun olacağım. Meyve yetiştiriciliğini etkin şekilde öğreniyorum. Bunu devam ettirmek istiyorum. İstanbul’daki tüm dostlara selam söylüyorum.
(Muratdil Tursun)
İbrahim Eşan: Yeraltı medresesine gittim. Eşimi o zamanlar ibadet etmeye zorladım. Çocuğum hastalandığında korsan bir imamı davet ettim. Çağdaş tedavi yöntemlerine inanmıyordum. Bir yıldır bu okuldayım. Bilime inanmalıyız. Doğru dürüst hastaneye gidilmeli. Ulusal dili ilerlettikçe diğer insanlarla daha kolay irtibat kurabiliyorum. Tarımda da bilimsel yöntemlerle çalışmak gerektiğini anladım. Daha önce yaptıklarım çok yanlıştı. Hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Gelirimi artırmak için meyve yetiştiriciliği yapacağım. Karım evde, altı yaşında çocuğum var. Haftada iki gün görüşüyoruz, eve gidiyorum. Eşim de okulu ziyaret ediyor. Dün telefon etti.
(İbrahim Eşan)
Fatmagül'ün suçu ne?
(Fatmagül İslam)
Vensu da görüştüğümüz öğrencilerden Fatmagül İslam’ın öyküsü çok öğretici. Çocukken Çin’in iç kesiminden Sinciang’a kaçırılmış. 2005’te 13 yaşındayken bir Uygur mafya patronunun eline düşerek onun talimatıyla hırsızlığa zorlanmış. Dövülmüş, işkenceye maruz bırakılmış. İmam nikahıyla iki kez evlendirilmiş. “Uygurlar Müslüman, Çinliler ise putperest, o yüzden onların mallarını paralarını çalman gerekiyor” diye öğretilmiş. Ailesinin başvurusunu ve takibi üzerine 14 yıl sonra bulunmuş. Fatmagül şunları söylüyor: “Burada aldığım eğitim sayesinde hem ulusal dili hem de Uygur dilini çok iyi öğrendim. Hukuka uyan ve hukuku ihlal eden davranışları çok iyi ayırt edebiliyorum artık. Kendi hakkımı hukuka dayanarak savunmayı öğrendim. Bir kız çocuğum var kocamın yanında, 11 yaşında adı Aliya. Burada aile gibiyiz, çok mutluyuz. Haftada bir kızımla görüşüyorum.”
Şimdi Hotan'a uzanıyoruz. İşte orada görüştüklerimiz ve söyledikleri:
Abduhelili: 32 yaşındayım, 9 aydır bu okuldayım. Hayvancılıkla uğraşıyordum. Kızımın okula gitmesini yasaklamıştım. Büyükannem bana bu telkinlerde bulunmuştu; “Kız torunum okula giderse bu evden uzaklaşır” demişti. Kızım sözümü dinlemeyince çok dövdüm onu. Sonra muhtarlıktan yetkililer aradılar. Düşüncelerimi değiştirmek üzere beni buraya davet ettiler. Kendi isteğimle geldim, şimdi çok memnunum. Haftada 1 eve gidiyorum.
Mehmet Mecidi: 30 yaşındayım, 9 aydır buradayım. Dedemin etkisinde kaldığım için buraya geldim. Yulaf ve sigara tüketenleri dövmem gerektiğini söylüyordu, ben de öyle yapıyordum. “Müslümanlar yulaf ve sigara tüketmemeli” derdi. Buraya geldikten sonra, yaptıklarımın hata olduğunu gerçekten anladım. 3 çocuğum var. Okula düzenli gitmelerini sağlayacağım ki, memlekete faydalı olsunlar.
Ruzi Mehmeti Tulaniyaz: 22 yaşındayım, çok yoksul bir aileden geliyorum. Amcam din adamıydı. “Müslümanlar televizyon izlememeli, radyo dinlememeli” derdi. Amcamdan etkilenip Hükümet'in bize verdiği televizyonu kırıp parçaladım. Köy muhtarlığı bunu fark etti ve beni uyardı. Ben de hatamı gördüm ve kendi isteğimle geldim buraya. Konaklama, eğitim ve yemekler ücretsiz ve kaliteli, o yüzden çok memnunum.
Abdurehim Abduvahit: Bir arkadaşım vardı, sürekli beni aşırı dinci fikirlerle etkilemeye çalışıyordu. Müslüman kadınların okula ve işe gönderilmesinin inancımıza göre yasak olduğunu anlatıyordu. Ben de bir süre sonra kız kardeşimi okula göndermemeye başladım. Annemin de işe gitmesini engelledim. Burada öğrendim ki, onları bu şekilde engelleme hakkım yok. Onların bireysel özgürlüğü var, kendi kararlarını vermeliler. 23 yaşındayım ve bu okulda şimdi otomotiv öğreniyorum.
Gohernisar Ababekir: Buraya gelmeden önce internet üzerinden insanlarla iletişime geçtim ve bu insanlar Müslüman yaşam tarzını telkin ediyorlardı bana. “Açık giyinmemeli, kadınlar çarşaf giymeli” diyorlardı. “Evlendikten sonra kadın bedenini sadece kocasına gösterebilir” diyorlardı. Çok bilgili değildim, ben de inandım. WeChat üzerinden bu fikirleri yaymaya başladım. Mahalle polisi bunu öğrendi, beni ikna etmeye çalıştı. Dediler ki, “Yasal dini faaliyetler serbesttir, ama yaptığın paylaşımlar yasadışıdır. Uyarıyoruz sizi. Bu yaptığınız aşırı dinciliğe girer. Tam o sıralarda işsiz kaldım. Bana buraya gelmeyi önerdiler, ben de kabul ettim. 1 yıldır buradayım, 30 yaşındayım. Haftada 1 kocamla görüşüyorum. Hukuk ve ulusal dil sınavlarını geçtim. Çiçekçilik sınavından da geçersem mezun olacağım ve çiçekçi dükkanı açacağım.
'Putperest öldürme hayali kuruyordum'
Hotan Moyu Eğitim Merkezi’nden mezun olan genç bir erkeğin aile evini ziyaret ettik. Yakın zamanda Eğitim Merkezi'nden mezun olmuş olan Abdulveli Abdulkeber 25 yaşında. Karısı Minaver Aziz ise 22 yaşında. 2 buçuk yaşında kızları Aliya ile bizleri kapıda karşılıyorlar. Salona geçip meyve, kuruyemiş ve çay eşliğinde sohbet ediyoruz.
Abdulveli vakti zamanında aşırı dincilerin videolarını yaymış, eylemlerine katılmış. Eşinin o zamanlar iş bulmasını yasaklamış. “Bir putperesti öldürmek gibi bir hayal kuruyordum her gün” diyor. Okur yazarlığı yokmuş. Yetkililer Eğitim Merkezi'ne davet ettiklerinde o da kabul etmiş. “Ulusal dil, hukuk ve tarih eğitimi aldım. Oradaki her öğrencinin hikayesini öğrendim ve etkilendim. Yavaş yavaş fikirlerim değişti. Hukuk bilincimi geliştirdim. Aşırı dinci fikirlerin hata olduğunu anladım.”
'İslamiyet'e inanıyorum ama doğru bilgilerle'
Geçmişi anlattıktan sonra bugüne geliyor Abdulveli: “Şu anda da İslamiyet’e inanıyorum, ama doğru din bilgileriyle. Ben ayakkabı fabrikasında çalışıyorum, karım da tekstil fabrikasında çalışıyor. Mezun olduktan sonra taşındık ve 6 aydır bu evde yaşıyoruz. 150 bin yuene bu evi yaptım. Bunun için 100 bin yuen devlet verdi.”
Bu sefer karısı Minaver ile sohbete başlıyoruz, o da anlatıyor: “Önceleri işe gitmemi, para kazanmamı engelliyordu. Şimdi düşüncesi değişti. İkimiz de işe gidiyoruz. Hukuku öğrendiği için, meslek kazandığı için çok mutluyuz. Bunun için eşime teşekkür etmek istiyorum. Ama daha çok Partimize ve Hükümetimize teşekkür ediyorum bize bu fırsatı tanıdığı için.”
YARIN: Sinciang'dan gelip Mehmetçik'e kurşun sıkıyorlar
7 notes
·
View notes
Text
Kapitalizm organize biçimde insanları kandırmaya devam ediyor. Kral çıplak kadar çıplak.
Dünya Sağlık Örgütü dedikleri aslında çoğu ilaç şirketlerinin adamlarından başka bir şey olmayan kimseler ve onların burdaki benzerleri çıkıp “maske gereksiz, eldiven gereksiz, kullanmayın” diyebildiler.
Halbuki daha Avrupada vaka yokken Çinliler bırakın maskeyi kendilerini poşetleyerek sokağa çıkıyorlardı. Maskesiz dolaşmak zaten yasaktı. Şimdi maskeli Çin nerde, maskesiz İtalya nerde, Türkiye nerde olacak sizce?
Bu örnek bile tek başına şu 3 aylık zaman diliminde kıyaslayarak rahatça görebileceğiniz sıradan ama hayati yalanlar.
Sağlıkla ilgili bir uzmanın maske kullanmayın demesi, “bir an önce mikrop kapın da geberin” demesi gibi geliyor benim kulağıma.
***
Bir kere virüsün adını bile doğru koymadılar. Covid19 uyduruk bir isim. Daha adıyla bile manipüle ediyor. Bence en doğru ismi , bu ikinci gelişinde dünyaya duyuran kahraman doktor Li Wenliang koymuştu: Sars-2.
Genetiği itibariyle Covid19 Sars’ın torunu.... Sarsın güçlenerek, kendini yenileyerek gelmiş hali. Zaten sars yazın görsel aratın internette, bi de covid 19 yazın hep aynı virüs resmini göreceksiniz çünkü yüzde seksenbeşi aynı da ondan.
Sars-2 demeyişleri başka yalanlara destek olmak amacıyla...
O yalanlardan başlıcası, insanlığın böyle bir virüse hazırlıksız yakalanması, kimsenin haberi olmadığı yalanı.
Bu tamamen yalan gençlik.
Haberlere ilgiliyseniz Alman sağlık enstütsüsünün sars-2yi yılar öncsinden tarif ettiğini, nerde ortaya çıkacağını bile bildiğini, benzer biçimde Bill Gates’in virüs araştırmalarına milyonlarca dolar yatırdığını okumuşsunuzdur.
Son zamanlarda The Strain adında bir dizi izledim.. Dizi 2014-15 te çekilmiş. Vampirli kumpirli 3. sınıf dizide bile sarsa dair tecrübeler, uçuş ve karantina yasaklarına dair insanların yaptığı aptallıklar geçiyor ayak üstü....( ilgilenenler için.. 2. sezon 12. bölümün başlangıcı)
Kısacası insanlık hazırlıksız yada bilgisiz değildi. Halkların haberi yoktu olan bitenden yada başlarına geleceklerden.
Devletlerin bilgisiz olduğu kısmı yalan.
***
Bunca sahte cehaleti, bunca yalanı, ülkelerin vatandaşlarını öldürmede ki gözü karalığını gördükçe bende Sars-2 nin öjenik bir iş olduğu düşüncesi yüzde ellibir ağırlık kazandı.
Öjenik nedir? Burda anlattığım ehliyet kursu hocası öjenik işte. Googlada öjenik yazarsanız, faşizme ilham olan bu sözde bilim insanlarına dair ilginç bilgiler bulabilirsiniz.
***
Gençlik korkarım sars-2 bile son zamanların son virüsü olmayacak.
1918 ispanyol gribinden sonra seksenlere kadar sadece hiv virüsü yani aids çıktı. 60 yılda bir vürüs çıktı, o bile çok tehlikeli değildi. Şimdi her yıl bir kaç tanesi birden çıkıyor.
Son yıllarda ortaya çıkan virüsleri düşünün.
zika, lassa ateşi, kırım kongo kanamalı hastalığı, ebola, sars, sars-2, mers, domuz gribi, kuş giribi....
İlk aklıma gelenler, gelmeyenlerde vardır.
Kısacası dünya virüs çağına girmiş yada girecekmiş gibi görünüyor. Sars-2 ile başedilse bile sars-3 yada başka bir virüs niye olmasın, niye gelmesin?
İster doğanın kendisi olsun, isterse bir takım karanlık laboratuvarlarda kolunda gamalı haç taşıyan manyak faşistlerden, öjeniklerden oluşan laboratuvarlar üretsin... ,insan nüfusunu azaltmak bir amaç olmuş gibi görünüyor.
2 notes
·
View notes
Text
TV'de Bu Akşam (6 Haziran 2020 Cumartesi - Prime-Time Yayın Akışı)
TV’de Bu Akşam (6 Haziran 2020 Cumartesi – Prime-Time Yayın Akışı)
Ana akım televizyon kanallarının (TRT 1, Star, SHOW, atv, Kanal D, FOX, TV8) günlük prime-time yayın akışlarını bu başlığımızda bulabilirsiniz.
TRT 1 20:00 Yerli Sinema / Vizontele: Tuuba 23:00 Yerli Dizi / Filinta (Tekrar) 03:35 Yerli Dizi / En Son Babalar Duyar (Tekrar)
Star 20:00 Yabancı Sinema / First Kill – İlk Kurşun 22:15 Yabancı Sinema / First Kill – İlk Kurşun (Tekrar) 00:15 Yerli…
View On WordPress
#Abluka#atv 6 Haziran 2020 Cumartesi Yayın Akışı#atv 6 Haziran 2020 Yayın Akışı#atv 6 Haziran Cumartesi Yayın Akışı#atv 6 Haziran Yayın Akışı#atv Yayın Akışı#Çılgın Öğretmen#Çinliler Geliyor#Fack ju Göhte#First Kill#FOX#FOX 6 Haziran 2020 Cumartesi Yayın Akışı#FOX 6 Haziran 2020 Yayın Akışı#FOX 6 Haziran Cumartesi Yayın Akışı#FOX 6 Haziran Yayın Akışı#FOX Yayın Akışı#İlk Kurşun#KANAL D#Kıyamete Bir Kala#La Apocalypse#SHOW#SHOW 6 Haziran 2020 Cumartesi Yayın Akışı#SHOW 6 Haziran 2020 Yayın Akışı#SHOW 6 Haziran Cumartesi Yayın Akışı#SHOW 6 Haziran Yayın Akışı#SHOW Yayın Akışı#Star#Star 6 Haziran 2020 Cumartesi Yayın Akışı#Star 6 Haziran 2020 Yayın Akışı#Star 6 Haziran Cumartesi Yayın Akışı
0 notes
Text
181113 - BILLBOARD | Kris Wu 'Antares,' Louis Vuitton'nun marka elçisi olması ve Hip-Hop'ta Ruh Sağlığı hakkında konuşuyor.
Salı (6 Kasım), Kris Wu, 28. doğum gününü Manhattan'ın Meatpacking bölgesinde özel bir yerde davet üzeri olan bir albüm yayınlanma partisine ev sahipliği yaparak kutladı. Interscope Records ve Beats tarafından bir araya getirilen, çoğunlukla kız hayranlarının doldurduğu bir mekanda , Çinli-Kanadalı yıldızın ilk albümü Antares'in şarkılarını sergileyişini görme fırsatları oldu.
Wu, asansör ile geldi ve maiyetiyle hızlı bir giriş yaptı. Ona destek olmak için gelen hayranları, arkadaşları ve medyayı selamlamak için durdu. Asya’nın en büyük yıldızlarından biri olan Kris, daha önce Koreli bir grup olan Exo’nun bir üyesiydi ve Doğu ile Batı arasındaki uçurumu kapatmak isteyen bir sanatçı olarak ismini inşa ederken oyunculuğa ve model olmaya başladı. Onun adı, daha çok tanınırlık kazanmaya devam ediyor, lüks markaların elçisi olsun, oyunculuk olsun veya müzik merkezli olsun hayranların her türlü seviyorlar onu. Hepsi bir araya geldiğinde, bu delice.
Saat 11 civarında, Wu “November Rain” (tesadüf eseri, o gün New York'ta yağmur yağıyordu), “Deserve” ve Çince versiyon “Tough Pill” ile bir cappelladan oluşan hızlı bir performans sergilemek için sahneye çıktı. Hayranlarının çoğu kelimeleri zaten biliyorlardı. DJ Wizz Kidd ve DJ Whoo Kid'nin desteğiyle, Wu sadece hayranlarıyla takılmak ve birkaç içki içmek için performans sergilemek istedi. “Like That” ile sahneden ayrılmadan önce herkese bu akşam geldikleri için teşekkür etti.
“Bu benim doğum günümü ilk kez Amerika'da geçirişim. Ve genellikle doğum günümde büyük doğum günü konseri düzenlerim. Bu yıl sizlerle birlikteyim ve herkes özel” dedi. Daha sonra, Antares kapağı ile süslenmiş bir doğum günü pastası geldi ve mumları bir alkışlarla üfledi.
【...】
Aşağıdaki konuşmamızda Wu, Antares, popüler Amerikalı prodüktörlerle çalışması, hip hoptaki ruh sağlığı ve daha fazlası hakkında konuşuyor.
• Albüm adınız “Antares’in” arkasında yatan anlam nedir?
Antares en parlak yıldızlardan biri. Güneşten 1000 kat daha parlak.
• Bu isime nasıl vardınız ?
Sadece çocukluğumdan beri uzay ve galaksiyi çok seviyorum. Instagram'ıma baksanız bile, “Galaxy Fanfan” yazıyor. Bu yüzden tüm hayranlarım, uzatı keşfetme konusunda süper olduğumu biliyorlar. Albüm için bir isim düşünürken, rasgele yıldızlara bakmaya başlamıştım. Süper ya da özel isimleri olsun, özel anlamları - benimle ilgili herhangi bir yıldız olabilirdi. Bu birden karşıma çıktı.
Anlamı da harika. Birincisi, Batıda, Akrep'in Kalbi anlamına geliyor. Çin'de, ejderhanın kalbi anlamına geliyor. Bu çok delice çünkü burcum, ben Akrep'im ve Çin'de Çinliler kendilerini ejderhanın merkezi olarak adlandırırlar. Süper güçlü bir sembol. Bu yıldızda, Doğu ve Batı bağlantı varmış gibi hissediyorum. İşte bu yüzden Antares olarak adlandırmaya karar verdim. Aynı zamanda merak duygusu yaratıyormuş gibi hissediyorum. İnsanlar, Google'a veya başka bir şeye bakana kadar ne olduğunu bilmezler.
• Nisan ayında, Billboard Universal Music Group ile özel bir uluslararası kayıt imzaladığınızı bildirdi. Anlaşma hakkında ve bir Çinli sanatçı için bu ne anlama geliyor biraz anlatır mısınız?
Benim için artık arkamda bir şirketin olması iyiydi. Bundan önce , her zaman bağımsızdım. Abd’de yayınladığım şarkıları bile yayımlarken bağımsızdım. Travis [Scott] ile olan - “Deserve” şarkısı - [oldukça] bağımsızdı. Sonunda bir şirket ile anlaşma imzalamam bu albüme kadardı. Universal ve Interscope, her zaman ABD'de görünen uluslararası bir sanatçıya sahip olmak istediler. Onlara nasıl hissettiğimi, Doğu'yu ve Batı'yı müziğimle nasıl birleştirmek istediğimi söyledim. Ve sonra, onlar bunu beğendi ve bunun üzerinde benimle beraberlerdi. Aynı hedefi paylaşıyoruz: Beni küresel bir sanatçı olarak yetiştirmek.
• Ayrıca Louis Vuitton için bir marka elçisi oldunuz ve Off-White’ın S/S 2019 Koleksiyonunu için modellik yaptınız.
Hiçbir zaman küresel bir büyükelçiler olmadı ve Louis Vuitton'un ilk büyükelçisi olmak kesinlikle bir onur. Onlarla kesinlikle bağlantı kurdum. Açıkçası, Virgil [Abloh] şimdi Louis Vuitton ile birlikte. Zaten üç, dört yıldır onunla arkadaşım.
İlk kez Off-White'la çıktığı zaman, Asya'daki ilk destekçilerinden biriydim. İlk başta Instagram arkadaşı olduk. O “Oh, bunları giyiyorsun? Bunlar harika.” dedi. Biz DM yoluyla konuşuyorduk ve şimdi konserime özel parçalar yapmak istediğini söyledi. Bunlar öncedendi, bu yüzden her zaman bir bağlantımız vardı. Ve Louis Vuitton'a geçtiğini duyduğumda, bunun gerçekten mükemmel olduğunu düşündüm.
• Kendinizi onlarla bir seri oluştururken görüyor musunuz?
Evet muhtemelen. Hatta Off-White ile bir şeyler yapmak için düşünüyorduk. Virgil ve ben daha önce konuşuyorduk, sadece sınırlı bir çalışma hakkında . Ben çok meşguldüm ve bunu yapamadım. Bence Louis Vuitton'la şimdi daha derin bir bağlantımız var. Sanırım bir şeyler yapabiliriz. Louis Vuitton x Kris Wu ya da Off-White x Kris Wu olabilir.
• Off-White'ın şu anda en popüler marka olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet, özellikle Çinde. Bu sadece çok popüler. Herkes giyiyor.
• Haydi albümdeki işbirliklerinden bahsedelim. Travis Scott, Rich the Kid, ve Jhené Aiko var.
Rich the Kid ile olan, gerçekten eğlenceli bir şarkı. Arabalar hakkında bir şarkı yazmak istedim çünkü arabaları seviyorum. Araba kullanırken dinleyebileceğim bir şarkı istedim. İşte bu yüzden “Coupe” şarkısını yaptım. Adından bir araba türü şarkısı olduğunu söyleyebilirsiniz.
Ve Rich the Kid, kaydı sevdi ve hemenatladı. Müzik Videoyu çekmek çok eğlenceliydi. 10 araba falan çıkarttım (MV’da). Hepside benimdi. Kişisel arabalarım. Biz setteydik, çekim yapıyorduk ve çok harikaydı. Bunu cidden hissediyor ve müziğin ambiyansında eğleniyordu. Çok hızlıca çekim yaptık ve harika görünüyor. Ve bitti. Muhtemelen yakında yayınlanır(MV)
Jhené Aiko ile “Freedom” , Kadın bir vokalist bulabilir miyiz diye görmek istedik çünkü ben kadın sanatçı ile bir işbirlik hiç yapmadım. Hook çok melodili, ve bir R&B tarzı ambiyansına uygun. Jhené Aiko'yu neredeyse aniden düşündük.Şarkı için mükemmel olacağını düşündüm. Ayrıca şarkı seçimi konusunda çok seçici. Şarkı gerçekten hoşuna gitti ve şarkıyı kaydetti. Bunun için bir müzik videosu çektik.
• “November Rain”, Migos ve Drake ile daha önce çalışan Murda Beatz tarafından üretildi. Onunla çalışmak hakkında biraz konuşun.
O çok iyi. Onunla tanışmadan önce sadece FaceTime ile görüştük. Birkaç gün önce, şarkı iTunes'da 1 numaraya ulaştığında, menajeri ve kendisi anında FaceTime ile aradılar. Onlar, "Oh, kayıt 1 numara!" dediler. Biz sadece böyle kutladık. İyiydi. Onunla çalışmak kesinlikle çok harikaydı. Onun çok yetenekli bir prodüktör olduğunu düşünüyorum. Gelecekte onunla daha fazla bomba şeyler yapmak için sabırsızlanıyorum.
• Peki ya Travis ? Onunla daha fazla müzik yapmak ister misin?
Bence yapmalıyız. Bu albüm bittiğinde ve turlara çıktıktan sonra, stüdyoya tekrar geri dönmeye hazır olduğumda, iyi bir sinerji elde etmeden önce bazı prodüktörlere veya sanatçılara kesinlikle ulaşacağım ve neler olacağını göreceğiz.
• Wondagurl ve Frank Dukes — albümünüzde bazı Travis ile çalışan yapımcılarınız var.
Evet, Wondagurl çok süper. Onun olduğu tüm ambiyansı, sevdim. Kesinlikle onunla tekrar çalışmayı düşünüyorum. Kesinlikle onunla daha fazla parçalar yapmayı düşünüyorum. İkincisi, onun yaptığı işleri duyduğunda; "Wondergurl" diyor. O çok yetenekli.
• Post Malone’un “Congratulations” ve “Rockstar” ın yapımcısı , Louis Bell‘de Antares‘te.
Louis Bell çok para kazanıyor. Metro Boomin'in yanında, en çok para kazanan ikinci en büyük yapımcı gibi. Bir yerde okumuştum. Bir grafik var ve Metro Boomin 1 numara. Bu geçen yıl olabilir, belki bu yıl değil. Louis Bell 2 Numara. O süper yetenekli. Her türlü sesi, her türlü şeyi yapıyor. Gerçekten iyi bir müzikalliğe sahip ve gerçekten iyi bir zevki var. Kesinlikle onunla tekrar çalışmak istiyorum.
• Bu albüm hakkında çok fazla melodik tarzda rap yaptığını konuştun. Tüm fikir pop ve hip-hop yaparak çok yönlülüğünüzü sergilemek miydi?
Aslında, bu anlamda değil. Albümü hala kentte tutmak istedim. Taban her zaman hip-hop ve kentsel olmalı. Pop'a yaslanan çok şey var. R&B’ye yaslanan da çok şey var. Her zaman sahip olduğum temel çok kentsel eğilimdi. Bu hiç değişmedi.
Parçalar açısından, orada farklı ses türlerine sahip olmak istedim. İlk albümüm olduğu için, bu yüzden son birkaç yıldır insanlara neler üzerinde olduğumu anlatmak istedim. Bu yüzden, benim yaptığım sesin ne tür etkilendiğine dair genel bir fikre sahipler. Ben kesinlikle şarkıları çok değiştirdim. Düşündüğüm şeyler albümde olacaktı bu yüzden başka şarkılarla değiştirdim.
• Tamamı Çince olan üç şarkın var.
Evet, biri “Tian Di” (天地) ve bu tamamen Çince. Diğer iki şarkı [“Tough Pill” ve “Hold Me Down”], aslında onlar için iki versiyonum var. Bir İngilizce versiyonu var birde Çince. Onları, Çindeki fanlarım için yapmak istedim.
“Tian Di,” onu Mandarince yapmak istedim, sadece Çince. Sadece farklı bir tat eklemek istedim ve albüm Batı'da yayımlanacağı için insanların nereden geldiğimi bilmelerini istedim. Kesinlikle bunu Çince'de tutmak istedim ve bu yüzden bu parça albümde.
• Şarkının İngilizce anlamı nedir ?
"Cennet ve Dünya" demek -- Bu sadece, gökyüzünün sınırı demek. Sınırları kırıp fethetmek. İnsanların senin hakkında şüphelerinin olmasını umursama .Yaptığın şeyi yapmaya devam et. Çok pozitif enerji, çok güçlü bir tutum.
• “November Rain” de “sevgilimi göremeyince ölüyorum” diyorsun. Birisi hakkında daha önce hissettiğin bir şey mi?
Evet, belki daha gençken. Bu şarkı benim için oldukça kişisel. Albümdeki en sevdiğim şarkılardan biri. Büyürken, her zaman dışlanmış olduğumu hissettim. Her zaman annemle birlikteydim ve o her zaman meşguldü. Çin, Guangzhou'da veya Vancouver'da büyüdüğüm şehirler, her zaman Kasım ayında yağmurluydu. Sanırım New York da öyle, çünkü çok yağmur yağıyor. [Güler.]
Ben her zaman bu çok karamsar ve üzücü bir moddayım. Hatıralarımda, her zaman vardı bu his. Belki daha gençtim, bazı kalp kırıcı ayrılıklar yaşadım. Eğer bu 15 yaşındaki Kris ise ve bu radyoda çaliyorsa, bu şarkıyı kesinlikle şarkı listesine ekleyip dinlerim.
• Hip-hop'taki ruh sağlığı bugünlerde devam eden bir tartışma oldu. Amerika'da ruh sağlığı ve Çin'deki ruh sağlığı arasındaki farktan bahset. Çin bu tartışmalara açık mı?
Bazen , bu çok hassas olabiliyor. Bu konu hakkında gerçekten çok fazla şey söyleyemezsin. Kültür böyle. Özellikle ben, çok genç hayranlarım olduğu için, insanların seveceğini sanmıyorum. Bu kesinlikle farklı.
• Zayıflık belirtisi mi ?
Hayır, ben sadece kültürün nasıl olduğunu ve çocukların ebeveynleri tarafından nasıl yetiştirildiğini düşünüyorum. Ve toplumun nasıl olduğunu da. İnsanlar daha çok kendilerine saklıyorlar. Açıkçası insanlar kendilerini ifade etmiyorlar.
• Amerika'da ruh sağlığıyla ilgili tartışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence iyi. Bir şarkı birisine yardım edebiliyor, birisine ilham verebiliyor veya birisinin acısını iyileştirebiliyorsa, bu gerçekleşebilecek en güzel şeydir. Bu kesinlikle müziğin sağlayabileceği amaçlardan biri.
• “We Alive” da , “Geliyorum, geliyorum, o yolu hatırlıyorum/ Evde yaşıyordum, çok uzun zaman önce değildi/ Şimdi bir yolculuğa çıktık, evet/ Sanki hep yoldaymışım gibi, ama onlar beni hep evde seviyorlar” diye rap yapıyorsun.
Müzik kariyerinizde en hassas/düşük noktanızdayken , bunu bırakmayı düşündüğünüz bir zaman söyleyebilir misiniz?
Tüm bunlardan yorulduğum ve sadece geri adım atmak istediğim zamanlar oldu. Bunun gibi zamanlar var. Açıkçası, devam ettim hep. Bunu çoğunlukla hayranlarım için yapıyorum. Hayranlarımı hayal kırıklığına uğratmak istemediğimi hissettim.
• Neden kaçmak istedin? Oyunculuk ve modellik vs arasında gidip gelip durduğun için mi?
Kesinlikle çok fazla şey yaptım. Çünkü asla yerleşmedim ve her zaman bir öncü olmaya çalışıyorum, Çin'de neredeyse imkansızı yapmaya çalışıyorum. Çoğu zaman, hayranlarım dışında yaptığım şeyi gerçekten anlamayan insanlar var. İnsanlar seni anlamaya çalışmıyorlar ve açıkçası sadece yapmıyorlar bunu ve ne yaptığınızı hiçbir zaman anlamazlar. Bu insanların ne düşündüğü umrumda değil, çünkü yapmaktan hoşlandığım şeyi yapıyorum ve bu benim. Ve beni destekleyen hayranlarım var. Onları önemsersem ve bırakırsam, bu ben olamam. Bu olduğum kişi değil.
• Stüdyoda olduğun zaman bunun doğru hissettirdiğini söyledin. Bu duygu nedir?
Ben stüdyodayken , bunun benim için bir kaçış olduğunu düşünüyorum. Çalıştığımda veya başka bir yerdeyken, internet var. Telefonum var. Herkes bana yazıyor. Tüm bu şeyler. Tüm bu sesler. Ama ben stüdyodayken, sadece içeri giriyor ve müzikle birlikte olabiliyorum. Kendim oluyorum. Huzurlu hissediyorum.
• Herhangi bir Çinli sanatçı albümünüz için sizi tebrik etti mi?
Evet, hepsi etti. Bu benim doğum günüm ve hepsi bana mesaj attılar, 'Mutlu yıllar!' diye. Hepsi albümümü kontrol ettiler ve hepsi de harika olduğunu düşündüler. Bana gerçekten iyi yorumlar verdiler. Çin'de, biz Weibo kullanıyoruz, bu yüzden birçok kişi albüm linkimi repostladı. Çok iyi geri dönüşler aldım.
• Bizimle bir tane hangisini paylaşabilirsin ?
İsmi MC HotDog. O Çinde bir OG rapçi ve o benimle birlikte The Rap of China’da jüriydi. O aslında repostladığında :
“Ilk olarak, mutlu yıllar Kris ve ikincisi, şu anda Çin'de full bir albüm çıkarmak kolay değil. Bugün. Ne olursa olsun seni destekliyorum.”
Bu çok iyiydi. Buradaki insanlar ne söylediğini anlamayabilir, ama Çin'de durum böyle. Bir çok insan artık albümler çıkarmaz, çünkü tek yaptıkları şey single çıkartmak. Ya da en fazla bir EP olur, üç veya dört şarkıdan oluşan. Ama albüm (çıkarmak) Çin'de bir nevi öldü. Tüm müzik sektörü son 20 yılda iyi bir performans göstermedi. Gerçekten çok fazla kişi albüm çıkarmayı bıraktı çünkü gerçekten bunun için bir anlam yok. İnsanlar bunu dinlemiyorlar bile. Müziğinizi tanıtmak için hiçbir yer yok. Müziğinizle çok para kazanamazsınız. Telifler vs bir sürü şey berbattı. İnsanlar uzun zaman önce albüm çıkarmayı bıraktı.
Kariyerinin zirvesinde olan birini full bir albüm çıkardığını görmek , bu gerçekten yaygın bir şey değil. O bunu söylediğinde “Tam isabet, teşekkür ederim” dedim.
çeviri : KrisWuTurkey
8 notes
·
View notes
Text
Çinliler Geliyor Oyuncuları, Karakterleri ve Çinliler Geliyor Konusu
Çinliler Geliyor Oyuncuları, Karakterleri ve Çinliler Geliyor Konusu
Çinliler Geliyor Oyuncuları, Karakterleri ve Çinliler Geliyor Konusu Büyük bir heyecanla yaşadıkları kasabanın kurtuluş gününde yapılacak törene hazırlanan kasabanın sakinleri, her şeyin en iyi şekilde gerçekleşmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Kendi aralarından oluşturdukları bir koro da, törende verilecek Türk Sanat Müziği konseri için prova yapmaktadır. Tam bu prova esnasında,…
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
Bir öykü yazmak istiyorum ama hayal gücüm iğrenç derecede dar ve yaratıcı yazarlık kurslarından nefret ediyorum. Verimli olmak zor insanın kendini bile askıya asası geliyor tam ensesinden. Yazdığım şeyler çok başarısız ve başarılı addedilseydi de paylaşmadan önce bin yüz defa düşünürdüm zaten, biliyorum. Bu hayatta düzgün yaptığım ne var, on sekiz yıldır yaşıyor ve kendimi hiç tanımıyorum. E haliyle insanlar da ip ucu yoksulu oluyor hakkımda. Her şeyden bir ümit edip bir vazgeçiyorum, saçma tarafı şu: kısır döngülerden de nefret ediyorum. Bu nefret beni bitirmiyor hayır. Daha güçlü olmamı da sağlamıyor bu nefret bana hiçbir şey yapmıyor kaldırım taşı gibi. Korkularımı da bilmiyorum ötesine gidecek olursak ama kaygılarımdan eminim. Kaygılarım olmasaydı daha bütün bir insan olurdum ama bu enlem ve boylamlar içerisinde -kastımı anladığınız için üzgününüm, hatta direkt baştan sona tüm bu yazdıklarımı algı süzgecinizden geçirebildiğiniz için- bütün bir insan olmak mümkün değil. Bitti mi, bitmedi, yine dahası: zaten burada bütün bir insan olmanız bir sikime yaramaz. Hiçbir şey bir sikime yaramaz. Neyse, ben genel olarak her şeyden rahatsız olduğum için kimsenin rahatsız olmayacağı birini canlandırmaya başladım toplum içinde en azından. Yakın çevreme rahatsızlık vermeyeceğim diye uğraşacağıma gelsin çinliler beni mankurtlaştırsınlar efendim daha iyi, heh dolayısıyla ben dedim bari dışarda bir kere gördüğüm insanlar günlerini, en azından bi yarım saatlerini nereden geldiğini hatırlamadıkları bir pozitiflikle geçirsin. Bu kararı verdiğim dakikayı yedi düvel siksin. Yaptığım şeyleri öyle aman aman şeyler gibi düşünmeyiniz, insanların işlerine mani olmuyorum, nazik davranıyorum ve farkında olduğum HER etik kurala uyuyorum, sadece bu kadar. Bu nazik davranma ve HER etik kurala uyma mevzusu bende havalelere yol açtı. İnsanlar insan değil zira, iplerini koparmışlar inmişler çayırlardan, bir möölemeleri eksik, umarım ölürler. Ha bu arada, insan haklarını en içten dileklerimle sikeyim, terazim gereği bazı insanlar öldürülmeli. Kimseye işkence uygulanmamalı bakın, vakit kaybedilmeyen bir dünya tahayyülündeyim. Neyse, ben konuşmayı çok seviyorum, bazen de nefret ediyorum özellikle sabahları. Öyle duvara konuşmak kitaba ters diye bunları buraya yazıyorum, yine hiç memnun değilim. Zaten bizimkiler diyor ki bana bir şeyden de memnun ol. Olmam. Olamıyorum bir şeyden memnun. Nah olurum. İyi günler.
0 notes
Text
Arrival, 2016
Lacan’ın "Düşündüklerine inanan insanların kelimelerle düşündüklerini fark etmemeleri çok garip." sözü ile başlamak istiyorum. Çünkü filmde benim için yeni bir ufuk açan nokta, aslında kullandığımız dilin düşünsel sistemimizi ne denli belirlediğinin farkında olmayışımdı. Her türlü kavramı kavrama biçimimiz doğrudan kullandığımız dilin kurgulanış biçimiyle alakalı. Algılaması en zor kavramlardan biri olan “zaman” bile. Her dilin kendisinde yer eden deyişleri, tamlamaları var, şöyle bir durup aklıma ilk gelecek olan tarifi düşünüyorum... Mesela, “bugün hiç bitmedi”. Demek biz, düşünsel olarak, kötü geçen bir günü uzun ve hiç bitmeyen olarak değerlendiriyoruz diyebiliriz. Başka bir dil ise aynı durumu “bugün hemen bitti” olarak değerlendirebilir, yalnızca iyi geçen anları uzun bir gün’den sayıyorlardır belki. Çok zorlama olmamıştır umarım ama aklıma başka bir örnek şuan için gelemedi. Başka yerlerden rastlarsam buraya eklerim güzel örnekler. Biz Türkçe’de zamanı doğrusal olarak tahayyül ediyoruz. Geçmiş geride, arkamızda; gelecek ise önümüzde. Zamanı herkesin bu şekilde değerlendirdiğini düşünüyordum ben. Ama filmden sonra şunu sorabiliyorsunuz, bir bebek doğduğu andan itibaren dairesel bir zaman algısına sahip olsa, geçmiş gelecek şimdi diye ayıramıyor olsa, aslında zamanda yolcuğunu salt düşünsel olarak bile mümkün kılmış olur muydu? Ya da şuan dünyada böyle bir zaman algısı kurmuş bir dil var mı? Farklı şekillerdeki zaman algılarından bazıları şöyle:
[ Dairesel zaman algısı ve kader ilişkisi: hem özgür iradeye sahip olmamız hem de tanrı'nın olacakları önceden bilmesi (kader) dairesel zaman akışıyla açıklanabilir. boethius felsefenin tesellisi'nde bu durumu söyle açıklar: "bizim yanlışımız tanrı'nın zamanla ilişkisini bizimki gibi sanmaktır. tanrı olmuş, olmakta ve olacak olan her şeyin farkındadır. ]
[ Sapir-Whorf hipotezi: insanların ve hatta belirli bir kültürün davranışlarını ve düşünce sistemlerini belirleyen yegane unsur dildir; ancak onun sınırları ölçüsünde dünyayı anlamlandırabiliriz ve dış dünyayı algılayabiliriz. ]
Filmde uzaylılarla iletişim kurmaya çalışan bir dilbilimci var. Onlara kelimeleri ve düşünsel sistemimizi aktarmaya çalışıyor. Dünyaya geliş amaçlarını soracak mesela ama, amaç kelimesinden ne anlayacaklarını bilmiyor. Amaç diye bir kavramlarının olup olmadığını bile bilmiyoruz. Bu kadar çok belirsizlik içinde iletişim kurmaya nereden başlayabiliriz? Filmin bu kısımları bana açıkçası fazla iyimser geldi çünkü tam olarak nasıl da böyle rahat iletişebildiklerini ben pek anlayamadım. Kadının işe yarayacağını düşündüğü her şey kesinlikle hemen işe yaradı. Oysa bir insanın algısını ve düşünsel sınırlarını zorlayan bir durumda çözüm bu kadar çabuk bulunabilir miydi emin değilim. Bilim ve bilimsel veri her şeyi ustaca halledebilir gibi bir izlenim oluştu zihnimde, bu da pek gerçekçi gelmedi.
Uzaylılar altı ayaklı oldukları için heptapod olarak isimlendirildiler. (latince okto:8 ahtapod da sekizayaklı demek) Heptapodların kullandıkları "logogram” şu:
Bunlar harf değiller, içlerinde pek çok kelime var. Aynı anda cümleyi baştan ve sondan yazmaya başlıyorlar ve tam bir çember şeklinde bitiyor cümle. Film sırasında bu biçim bana japon kaligrafisini çağrıştırdı, zaten öyle zannediyorum ki bir doğu medeniyeti, dairesel bir zaman anlayışına sahip olmaya daha yakın. Batıda ve ingilizce dilinde de zaman bizim algıladığımız şeklinden farklı değil. Japon kanji sisteminde de tüm kelimeler bir sembol ile yazılıyor, “özgürlük” kelimesinin bir şekli ve görseli var yani. Bu bana hep çok heyecan verici gelmiştir, ara sıra birkaç kanji öğrenmek hala çok hoşuma gidiyor. Zihnimi açtığını da hissediyorum çünkü bir kanji sisteminde mesela “kitap” yazılırken onun neden o şekilde kurgulandığını da kavrıyorsunuz, kağıt ağaçtan imal edildiği için içinde ağacın kanjisi de var mesela. Bize tamamen yabancı bir düşünce biçimi ve onunla iletişime geçmeye çalışmak bence ilham verici.
Filmde de uzakdoğu ve zen inancından etkilenildiğini düşündüm. Uzaylıların kullandığı logogram, Zen Budizm’deki enso çemberinin neredeyse aynısı. Bu çember “düşüncelerden arınmışlığın, aydınlanmanın” sembolü. Peki bu aydınlanma bize neler öğretiyor? Zamanı yönetmeyi ? Filmin sonunda kahramanımız geleceğindeki mutsuz sonu görmesine rağmen yine de bu geleceği yaşamayı tercih ediyor ve sevdiği adama ilk kez sarılırken, sana sarılmanın ne kadar iyi hissettirdiğini unutmuşum diyor.
Filmde beni rahatsız eden bir nokta şu oldu. Dünya üzerinde 12 farklı noktaya inen uzay gemilerinden yalnızca Amerika’ya inen gemiyle barışçıl bir işbirliği çabası var. Onun dışında bütün dünya onlarla savaşmayı seçiyor ve “hata ediyor” gibi bir izlenim oluşturulmuş. Filmin sonunda da zaten Amerikalı dilbilimcimiz tüm dünyayı kurtarıyor.
Film hakkındaki yazılmış başka detayları özetle toparlayacak olursam:
Arrival'da uzaylıların konuştuğu dil, bizimkinden oldukça farklı. Dilleri seslerden çok kavramları ifade ediyor. Doğrusal bir yazım biçimleri yok. Başlangıç ve sonu yok. Lineer biçimde ilerleyen bitr görsel dilleri, alfabeleri olmadığından da düşünüş biçimleri bizimkinden farklı. Filmdeki bu bilgi yukarıda açıklanan Sapir-Whorf hipotezine dayandırılmış. Aynı anda pek çok şey düşünüp iki saniyeden kısa bir biçimde bunu tek bir görselle anlatabiliyorlar. Tek bir sembol içinde upuzun bir cümleyi, düşünüşü barındırıyor. Bu da zaman kavramlarının olmadığını gösteriyor. Zamana bağlı olarak düşünmedikleri için de dilleri doğrusal (lineer) değil. Cümlelerinin başlangıç ve sonu yok. Aynı anda iki elle birden yazmaya başladığınızı düşünün, kelimelerinizin nerede biteceğini hesaplamanız gerekir. Ancak uzaylılar doğrusal olarak yazmadıklarından böyle bir sorunları da yok. Bu da demek oluyor ki bu dili tam olarak öğrenen ve bu dilde düşünebilen birisi zaman kavramından da kurtulmuş oluyor. İşte tam da bu şekilde Louise geleceği görebilme yeteneği elde edebiliyor.
Filmin sorduğu diğer bir soru da "hayatınızın nasıl olacağını bilseydiniz yine de hiçbir şeyi değiştirmeden yaşamaya devam eder miydiniz?" Dili öğrendikten sonra geleceğenin nasıl olacağını bilen Louise, zaman kavramı olmadan yaşamaya başlıyor. Zaten olayları da gelecekte olanlardan öğrenerek çözebiliyor.
Ekşi’den:
dünya üzerinde 12 bölgeye uzaylılar iniş yapıyor. amerika haricinde iniş yapılmış tüm diğer coğrafyalar kabuğa bir süre sonra saldırmayı seçiyor. çünkü o coğrafyalarda amerikalılar kadar başarılı linguistler ve bilim insanları yok. mesajı çözemiyolar. silah denen şeyin savaş olduğunu sanıyorlar. zira çözebilecek nitelikte de değiller zaten. çünkü bir ameriga değiller. cahiller. bilimden teknolojiden uzaklar. kültürlerinde savaşmak var. şöylece bir soluklanıp karşısındaki muhattabın ne demek istediğini dinleyebilecek yetkinliğe henüz ulaşamamış. primitif ve ilkeller. hatta çin bu saldırıların başını çekiyor. çünkü en cahil, en savaş meraklısı ve en ilkel onlar. amerika ise son ana kadar sağduyusunu koruyor. silah kelimesinin bir savaş çağrısı olmadığının farkında. çünkü üstün ırk onlar. ancak yapacak bişi yok. diğer 11 coğrafya çoktan silahları çekmiş. savaşa giriyor. e ameriga da naapsın, başka hiç bir çareleri kalmadığını düşünüyor ve saldırıya geçmeyi tercih ediyor. tabi o da istemeden yani. mecbur kalıyorlar. yoksa bilindiği gibi amerigan tarihinde hiç savaş olmamış. hep barış hep mutluluk. elbetteki ameriganların diğer lanet olası ülkeler yüzünden bozulan ve sekteye uğrayan bu barışçıl tutumu müttiş mavi gözleriyle eşsiz bir güzelliğe sahip olan linguist kızımız sayesinde olması gereken düzleme oturuyor. çünkü kızımız mesajı çözüyor. diyor ki silah savaş demek diil ulan. hemen cahil çinliler telefonla uyarılıyolar ve saldırıdan vaz geçmeleri söyleniyor. linguis kızımızın +86 kodu ile aradığı çinli general en sonunda mesajı anlıyor. ondan sonra önce sen kapat yok hayır olmaz önce sen kapat deyip mutlu mesut bir şekilde dünyaya barış geliyor. çünkü amerigan linguistiğimizin çözdüğü mesaj artık diğer coğrafyalara da ulaşıyor ve ameriganlar dünyaya bir kez daha barış ile demokrasiyi getiriyorlar. vuhuuu amerigaa.
Bağımsız not: Bu tarz filmlerde bizim kavradığımız/kavrayamadığımız derin bir alt metin olduğuna da inanıyorum. Benim aşina olduğum tek şey belki bu kaligrafik anlatımdı o yüzden yorumum bu oldu. Bu tarz filmlerin derin alt metinlerinden bahsetmişken biraz matrixten bahsedeyim. Senaryosuna 7 yıl çalışıldıktan sonra çekilmeye başlanıyor yanlış hatırlamıyorsam. Matrixle ilgili güzel bir örnek bırakayım: filmdeki geminin adı nebukadnezar’dı. nebucadhnezzar'ın etimolojik anlamı ibranice'de "nebo, sana hizmet edeni koru" anlamındaymış. Nebo ise babil'in bilgelik ve yazım tanrısı anlamında. Geniş anlamdaki çevirisinde ise nebucadhnezzar "bir peygamber, koruyucu bir kaptır" yani peygamber kendinden olanları korur anlamında kullanılabilir. Matrix filmindeki geminin adı ise dolaylı olarak şuradan geliyor: neo, seçilmiş olandır ve insanlığı makinelerden kurtaracak olan kişidir, bir nevi peygamberdir, daha da ileri gidersek yeni isa'dır (zaten neo da yeni demek, ayrıca "the one" yani "tek olan" anlamında da kullanılıyor). nebucadhnezzar adlı gemi ise matrix üçlemesinde neo, trinity ve morpheus'u yani kurtarıcıyı ve havarilerini (yardımcılarını taşıyan, onları istilacılardan (sentinellerden) koruyan bir kap, bir gemi. [ekşişeyler]
0 notes
Note
Oo yine bir sürü yeni dizi başlamış. Hatta bitmek üzereler. İlk zamanlar Koreliler bir değişik geldiği için dizi film ne varsa böyle merak ederek izlerdim artık sıkıcı geliyor. anladımki hem tarihi süreçte hem de yaşayış biçimi olarak hem Kore hem Japonya Çinlilerden baya etkilenmişler.Kore dizilerinin uyarlaması Japon’lar diye onların dizilerine başladım bir baktım Çinliler çıktı iyi mi.Şu şeytanlı dizinin konusu bile mangalardan uyarlanma klasik aşk hikayesi fantastikler filan ama eğlenceliydi
Çin aslında medeniyet olarak daha derin tarihe daha uzun geçmişe sahip sanki onunda etkisi var gibi bir de inandıkları hayat felsefeleri falan azcık fantastik gibi onlardan gelmesine şaşırmadım yani :D ben de çin dizisi izledim bir kaç tane Singles Villa , When a Snail Falls in Love , Love020, Boss and Me ,My Sunshine ,Love Me if You Dare az dedim ama epey izlemişim :D
2 notes
·
View notes
Link
Çinliler Durmuyor: 120W Hızlı Şarj Özelliğine Sahip iQOO 5 Serisi Geliyor! https://teknodiot.com/120w-hizli-sarj-iqoo-5-serisi-geliyor #iqoo5
0 notes
Text
Çinliler 7 ay sonra Türk doğal taşı ve mermeri için geliyor https://sahrahaber.com/cinliler-7-ay-sonra-turk-dogal-tasi-ve-mermeri-icin-geliyor/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
Photo
Çinliler Geliyor konusu nedir? İşte Çinliler Geliyor oyuncuları ve karakterleri… Televizyon ekranlarında yerli ve yabancı filmler izleyicilerle buluşuyor. Bugün ise Çinliler Geliyor filmi ekranlarda olacak. Zeki Ökten'in yönetmenliğini yaptığı filmin detayları araştırılıyor.
0 notes
Text
Çin'de, koronavirüs ortasında umut bulmak
Şubat ayının başlarında, yeni koronavirüs güç toplarken, Çin'in Wuhan kentinden çıkan yüreklendirici haberleri göz ardı etmek imkansızdı. Tayvan'da yaklaşık 945km uzaktaydım, burada Çin'i yöneten her şeyi yapan mesajlaşma ve sosyal medya uygulaması WeChat'i yakından izlemeye başladım. Bu kayıp, Çin'in 1.4 milyar insanının acıların ortasında mizah haline gelmesinin ilham verici yolları Sokakta çöken insanların ve apartman bloklarından yapılan cesetlerin huzursuzlukları arasında, yakında beslememde şaşırtıcı bir şey görünmeye başladı: Çinli erkekler ve kadınlar tarafından yapılan, çoğu cilasız, kendin yap ile yapılan komik ev yapımı videolar çekicilik. Bu, elbette, tüm dünyanın şimdi bildiklerine ilk bakıştı: birçok insan koronavirüse karşı yaşamları için savaşırken, çoğumuz basitçe aklı başında kalmaya ve hayatın ortasında biraz mizah bulmaya çalışıyoruz karantina.
Koronavirüs Asya boyunca süpürülmeye başladıkça, Çin sosyal medyasında bir arsız video akışı dolaşmaya başladı Kimse bu paradoksla Çinlilerden daha önce karşılaşmamıştı. Bununla birlikte, diğer ülkelerdeki insanların hükümetin uyguladığı kilitlenmelerle başa çıkmalarının birçok yaratıcı yolu hakkında çok şey bildirilmiş olsa da, Çin'den gelen anlatı sadece Çin hükümetinden gelen koronavirüs raporlamasının güvenilirliğine odaklanma eğilimindeydi . Bu, Çin'in 1.4 milyar insanının komşularının ruhlarını kaldırmaya yardımcı olmak için acıların ortasında mizah haline gelmesinin ilham verici yollarından biri. İtalyanlar meydan okurlarına meydan okurlar ve Madrid'den Mumbai'ye insanlar Arias'ı her gece tıbbi işçileri alkışlamak için balkonlarında toplanırken, Çinliler genellikle yaratıcı ifadelerine ince ve bazen kendi kendini iten bir duyarlılık getirdi. Belirsizlik ve çaresizliğe verilen bu tepkilerin eski Çin kuzhong zuole sanatında kökleri vardır - “kederin ortasında neşe bulmak” Çin'deki videolar, bir scooter teslimatçı tarafından bırakılan bir paketi toplama eyleminin nasıl cesur, Mission Impossible-esque çabasına dönüştüğü konusunda riff yaptı. Tuvalet kağıdında yapılan bir çalışmanın, paradoksal olarak insanları ne yapılacağını bildiklerinden daha fazla bıraktıktan sonra, kullanılmayan rulolardan yapılan kaprisli özenle hazırlanmış elbiselerde dudak senkronizasyonu yayınlamaya başladılar . Muhteşem opera ariaları yerine Çinli insanlar, eşlerinin korkunç şarkılarından kaçmak için çılgınca dairelerinden çıkmaya çalışan videolarını filme aldılar.
Coronavirus, kendini kendini amortismana uğrayan Çin ustalığını canlandırıyor gibi görünüyordu, bu adam kendini Wuhan'da solo karaoke söylerken çekiyor Olduğu gibi, belirsizlik ve çaresizliğe karşı bu görünüşte verilen duvar dışı tepkilerin, eski Çin kuzhong zuole sanatında kökleri vardır - “kederin ortasında neşe bulmak”. , doğal afetlerden ağır devlet kontrolüne kadar her şeyde bir gülümseme hissini sembolize etmeye başladı. Britanya Kolumbiyası Üniversitesi'nde modern Çin edebiyatı profesörü ve Çirkinlik Çağı: Çin'de Yeni Bir Kahkaha Tarihi yazarı Christopher Rea'e göre, ilk önce Budist Mahāratnakūṭa Sutra'nın Çince çevirisinde “kuzhong zuole” ifadesi yaklaşık 1.375 yıl önce Tang Hanedanlığı. Modern zamanlarda, doğal afetlerden insanlara çaresiz hissetmelerine neden olabilecek ağır el durum kontrolüne kadar her şeyde gülümseyen bir duyguyu sembolize etti. “Çok azı Çin'in modern deneyiminin öncelikle neşeli olduğunu iddia ediyordu. Ancak fikirleri ve vahşetleri dikkat çekti ve halkın duygularını etkiledi ”diye yazdı Rea. EB White, “Mizahçılar belada şişmanlıyorlar,” dedi ve modern Çin'de bunun için çok şey vardı.
Kuzhong zuole, şakşak mizahından yıkıcı hiciv'e kadar her şeyi kapsar Rea, yabancılar arasında Çin'in mizahsız bir yer olduğu algısını düzeltmeye çalışan bir kariyer yaptı. Bugün, kuzhong zuole, Çin'de bir tür kültürel mihenk taşı olduğunu ve şakşak rutinlerinden özellikle iktidardaki Komünist Partinin eleştirmenleri tarafından sıklıkla kullanılan ironi ve yıkıcı hiciv şövalyesine kadar geniş bir mizah yelpazesini kapsıyor. “Sanırım bir çeşit uber metaforu,” dedi Rea. “Bu, en azından 20. yüzyılda ve hatta 21. yüzyıla hakim olan Çin mizahını, sansür ve Çin halkının ifade özgürlüğü de dahil olmak üzere yaşadığı sivil özgürlüklere ilişkin tüm ihlallerle birlikte düşünmenin bir yoludur.” Fikir, eleştirmenleri olmadan, aralarında bazı önde gelen mizahçılar değildi. 1933 yılında, Çin'in en büyük 20. yüzyıl yazarlarından biri olan Lu Xun, “İnsanlar bomba yağdığı ve tarlaların sel suyuyla sulandığı yerlerde mizah hakkında konuşabilir mi?” Diye sordu.
Çinlilerin doğal ve insan kaynaklı felaketlerin üzüntüsü ile uzun bir geçmişi var Çin'de, görünüşe göre, evet. Gönderen depremler için sel için kıtlık ölçekli salgınlara, Çin büyük ölçekli afetler için bir yabancı olmamıştı. Bugün, Çin'deki dünya nüfusunun yaklaşık beşte biri ile, ulusun mücadeleleri genellikle akıl almaz derecede çok sayıda insanı tamamen güçsüz bırakabilir. Ve belirsizlik karşısında, birçok Çinli'nin ilk içgüdüsü genellikle kuzhong zuole dönmektir. Örneğin, 2011 yılında, Pekin şiddetli yağmur fırtınaları tarafından vurulduktan sonra, insanlar yararsız olarak panelenmiş olan devasa bir altyapı projesine nişan alma fırsatını kullandı: Güney-Kuzey Su Transferi Projesi. Pekin sokakları suyla dolduruldukça, insanlar geçmiş tökezlemelere rağmen, Su Transferi Projesinin şimdi çok iyi çalıştığı anlaşılan kısa mesajlar alıp sattılar. Yüksek hızlı demiryolu kazalarından yüksek profilli yolsuzluk davalarına kadar olan diğer olayların hepsi kendi kamu yanaklığını oluşturdu. Bu yıl, koronavirüs Şubat ve Mart aylarında yaklaşık 60 milyon Çinli'yi kilit altında bıraktıkça , Çinli kitle WeChat'e ve Doungin gibi video uygulamalarının bir telaşını kuzhong zuole ruhuyla kısa videolar yapmak ve paylaşmak için çevirdi.
Covid-19 yükseldiğinde, insanlar pandemiyle başa çıkmanın bir yolu olarak Douyin ve WeChat'e video yüklemeye başladı Birçok video, güncel olayları alaycı bir şekilde ele aldı. Polis bazen sokaktaki insanları maske takmaya zorladığı bir zamanda, bir parodi bir polis memurunu ve maskeli bir dezenfektanla dolu bir sprey tankına sahip bir belediye çalışanını gösterir. Adam meydan okurcasına zeminde duruyor - sanitasyon işçisi hapşırıncaya kadar, bu noktada adam çılgınca arka cebinden bir maske kazıyor ve kendi yüzüne tıkıyor. Bu gerçekten alçakgönüllü, hapsolmuş varoluşa zorlandığımızı ve bunun en iyisini yaptığımızı söylemenin bir yolu Diğer insanlar, yaşamın gerçeküstü gerçekliğini bir şakaya dönüştürmekten başka yapacak bir şey olmadığı sonucuna varmış gibiydi. Bir Douyin klibinde, bir anlatıcı, basit ama derin sorularla insanlara meydan okuyan filozoflarla kilitlenmeyi zorlaştıran düşük mahalle gözlemcilerini karşılaştırıyor: “Siz kimsiniz? Nereden geldin? Varış noktanız ne? ” Diğer memler #qupa hashtagine sahip olan gibi daha şaşırtıcıdır, bu da az çok “kurtçuk taraması” anlamına gelir. Bunu yapan insanların büyük çoğunluğu genellikle kilitlenmenin resmi olmayan üniformasıyla kaplı genç kadınlardır: pijama, bornoz ve bulanık terlik. To qupa , sen zemine karşı yanak düz preslenmiş yalan havaya sizin alt en yüksek sopa ve yavaş yavaş bit-bit ileri kendinizi itmek, tırtıl tarzı, ekranın dışına. Kuşkusuz garip bir manzara; odder hala tüm ailelerin yorgan, kurtçuk tarzı sarıldıkları ve dairelerinin etrafında sürünerek kendilerini filme aldıkları bir çeşitlemedir.
Çin'in kilitlenmesini sağlamakla görevli mahalle bekçileri Çin sosyal medyasında birçok şakaların hedefi haline geldi Ama bu ne demektir? Kimse biliyorum - Çin'deki videoları ilk başta ileten arkadaşlarım bile - bir ipucu yok. Rea'in birkaç fikri var. “Bence bu gerçekten alçakgönüllü, hapsolmuş varoluşa zorlandığımızı ve bunun en iyisini yaptığımızı söylemenin bir yolu” dedi. “Hepimiz çıldırıyoruz, hadi bunu kucaklayalım ve etrafta dolaşalım.” Rea'nın dediği gibi, “Böcek gibi yaşıyorsak, böcek gibi davranalım.” Çinli yazar Yu Hua'nın Los Angeles Kitap İncelemesi'ni birkaç yıl önce söylediği gibi, “gerçek kurgudan daha akıl almaz”. Rea'e göre, birçok sıradan Çinli için günlük yaşamın zaten gerçeküstü gerçekleri sadece pandemi ile daha belirgin hale geldi. Sık kullanılan başka bir Çince cümleye işaret ediyor: “ jianguai buguai” , koyduğu gibi, kabaca “ tuhafın artık tuhaf olmadığı günlük yaşamlarımızın bir parçası olarak tuhaflaşıyoruz” anlamına geliyor. Rea'in açıkladığı gibi, qupa gibi sosyal medya memeleri “bununla eğlenmek: her şey gider, her şey mümkündür”.
Kuzhong zuole kavramı, birçok Çin'in salgının ortasında pozitif kalmasına yardımcı oldu Çin sosyal medyasında ortaya çıkan herhangi bir şeyde gizli alt metinleri aramak her zaman caziptir. Yine de bazen, işleri bu kadar yakından analiz etmek zorunda değilsiniz. Hepimiz güçsüz hissettiğimizde bile, her birimizin bir kahraman olma potansiyeline sahibiz Mart ayının başlarında, Pekin'de bir tanıdık bana garip bir şekilde unutulmaz olduğunu kanıtlayan 30 saniyelik bir klip gönderdi . İçinde, pembe çiçek desenli pijama altları, banyo terlikleri ve cerrahi maske içindeki genç bir kadın, bir elinde çöp torbası ve diğer tarafta bir kılıç ile büyük bir yüksek katlı apartman kulesinden ortaya çıkıyor. Çantayı bir çöp kutusuna attıktan sonra, bölünmüş bir tekme yaparken kılıcını başının üstünde fırlatır, yakalar, mükemmel bir hava çember hareketi yürütür ve daha sonra çok koreografiye sahip bir dövüş sanatları rutine başlar. Hemen başlar başlamaz, titizlikle içeri girer ve kaybolur. Nameless adlı bir şarkıya ayarlanan video, insanların hayal gücünü hemen yakaladı. Kimdi o? Neredeydi ? Yorumlara hayran kaldı, Tang Hanedanlığı şiirlerinden alıntı yaparak ve onu geç yazar Jin Yong'un kılıç dövüşçü romanlarında çok sevilen bir kahramanla karşılaştırdı.
Kuzhong zuole ruhundaki videolar sadece Çin'in gülümsemesine yardımcı olmakla kalmadı, aynı zamanda insanları bir araya getirdi Klip, özellikle bağlamdan bağımsızdı, ancak aynı anda birkaç tema başlattı: değerli Çin kılıç dövüşçü türü; kilit altında günlük yaşamın bolluğu; ve fırtınayı bekleyen herkes tarafından hissedilen izolasyon, küçüklük ve anonimlik hissi. Yine de, bu paylaşılan duygular insanları yeni yollarla bir araya getiriyor gibi görünmektedir ve bunun gibi videolar bu değişimde önemli bir rol oynamaktadır. Kılıç dövüşü videosunu ilk kez gördükten bir ay sonra, kendimi izlemekten alıkoyamıyorum. Ve her yaptığımda, hala ilham verici ve neşeli bir şeyin kısacık bir görüntüsünü yakalamış gibi hissediyorum. Hepimiz güçsüz hissettiğimizde bile, her birimizin bir kahraman olma potansiyeline sahip olduğunu hatırlatmak isteriz. Read the full article
0 notes