Tumgik
#Çaykara
wgm-beautiful-world · 1 month
Text
Tumblr media
UZUNGÖL LAKE - TÜRKIYE
49 notes · View notes
emretekintr · 1 year
Text
Uzungöl, Çaykara, Trabzon
4 notes · View notes
bulancakajans-blog · 6 days
Text
Giresun'da Elektrik Kesintisi Uygulanacak Mahalleler
Çoruh EDAŞ’tan edinilen bilgilere göre, bugün 10.00-15.00 saatleri arasında Çaykara, Aydınlar ve Teyyaredüzü mahalleleri ile Organize Sanayi Bölgesinde elektrik kesintisi uygulanacak. Ayrıca Çanakçı ve Eynesil’in de bazı mahalle ve köylerinde yine işletme bakım çalışmaları nedeniyle 09.00-17.00 saatleri arasında elektrik kesintisi uygulanacak. Ekipler tarafından yapılacak işletme bakım…
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
TOKİ'NİN TRABZON'DAKİ 29 İŞ YERİ GÖRÜCÜYE ÇIKTI
TOKİ’NİN TRABZON’DAKİ 29 İŞ YERİ GÖRÜCÜYE ÇIKTI
TRABZON’un Çaykara ilçesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından yapılan 29 iş yeri, 24 Kasım’da açık arttırma yöntemiyle satışa çıkarılacak. İş yerleri satış öncesi görücüye çıkarıldı. TOKİ tarafından 28 ilde yapılan 325 iş yeri 23-24 Kasım tarihlerinde açık artırma yöntemiyle satışa sunulacak. TOKİ İstanbul Hizmet Binası ve Ankara…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Çaykara Toptan Baskılı Kupa Bardak
Çaykara Toptan Baskılı Kupa Bardak Merhabalar web sitemize hoşgeldiniz kupabardakk.com web sitesi olarak (bikups) sizlere en kaliteli baskı hizmetini sunuyoruz. 100 adet 1000 adet 5000 adet gibi rakamları en kısa sürede teslim ediyoruz. Türkiyenin her bölgesine gönderimi sorunsuz şekilde gerçekleştiriyoruz.  Çaykara Toptan Baskılı Kupa Bardak firması olarak  en yüksek çözünürlükte en kaliteli…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kupabardakk · 1 year
Text
Çaykara Toptan Baskılı Kupa Bardak
Çaykara Toptan Baskılı Kupa Bardak Merhabalar web sitemize hoşgeldiniz kupabardakk.com web sitesi olarak (bikups) sizlere en kaliteli baskı hizmetini sunuyoruz. 100 adet 1000 adet 5000 adet gibi rakamları en kısa sürede teslim ediyoruz. Türkiyenin her bölgesine gönderimi sorunsuz şekilde gerçekleştiriyoruz.  Çaykara Toptan Baskılı Kupa Bardak firması olarak  en yüksek çözünürlükte en kaliteli…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ernanileal · 4 months
Text
Lago Uzungöl / Turquia Situado nodistrito Çaykara da província de Trabzon.
Tumblr media
2 notes · View notes
demircizademehmet · 1 year
Text
Sarıkamış Faciasını Şahidi Anlatıyor
Dünya Savaşı’nın üzerinden tam 100 yıl geçti. 600 yıllık bir çınarın gövdesinin paramparça edildiği bu büyük harpte, nice insanımız, evinden binlerce kilometre ötede can verdi. Niceleri anasından, babasından, eşinden ve çok sevdiği çocuklarından ayrılmak zorunda kaldı… Kimisi vatan uğrunda şehit oldu, kimisi esir düştü… Büyük savaşta Osmanlı’nın başına gelenler birçok eserde anlatılmışsa da, yaşanan felaketler dillendirilmişse de, dedelerimizin acıları ne yazık ki unutuldu.  Şimdi toprağa gömülüp giden o acılar hatırlanmayı bekliyor…
İrfanoğlu İsmail’in Esaret Hatırları
Dedelerimizin askerlik hatıraları maalesef gerektiği gibi kayıt altına alınmadı. Buna rağmen bir gayret var ki, takdire şayan… Sarıkamış cephesinde Ruslara esir düşen Molla İsmail Efendi’nin hatıraları oğlu Ahmed Rıza İrfanoğlu’nun kalemiyle yeniden hayat buldu. 14 yaşına kadar babasının dizinin dibinde harp ve esaret hatıralarını dinleyen Ahmed Rıza İrfanoğlu’nun “Allahüekber Dağları’ndan Sibirya’ya” isimli hatırat kitabı meraklılarını bekliyor.
Sarıkamış’ın kışından, Rus’un süngüsünden, Sibirya’daki 5,5 yıl süren esaretten kurtulan Molla İsmail, memleketi Rize’ye döndükten sonra yıllarca imamlık yapmış, 28 Ocak 1961 tarihinde de vefat etmiş. “Kirpiklerimi birbirine vurmazdım bile! O derecede dikkatle dinlerdim.” diyen oğul Ahmed Rıza, babasının hatıralarının yazılamaması hususunda şunları söylüyor: “1961 yılında ölümünden önce, hatıralarını yazdırmak için köyümüzde yazıcı aradığını duydum. Ben o zaman uzaklarda idim. Onun o niyetini, o zaman hafife aldığımı itiraf ederim. Sonra pişman oldum, hatıralarının yazılamayışına! Bir yandan da kendimi teselli ediyordum. Çünkü babamın esaret hatıraları aklımdaydı. Ve de kendime güveniyordum, onları yazabileceğime!..”
Bu düşüncelerle babası Molla İsmail Efendi’nin harp ve esaret hatıralarını kaleme alan Ahmed Rıza İrfanoğlu, yaşanan acıların, yoklukların, milletin başına gelen faciaların unutulmaması namına kalemi eline almış.
Cihan Harbi’ne Gönüllü Katıldı
1914 senesinin haziranında fitili ateşlenen dünya savaşı Osmanlı için ölüm kalım mücadelesinin de başlangıcı demekti. Memleketin dâhilinde ilan edilen umumi seferberlikle pek çok kişi silahaltına alınmıştı. Silahaltına alınan askerler evvela eğitim için belirli bölgelerde toplanıyordu.  İşte o günlerde Rize’nin köylerinden Beyazsu’da (Palodya) ikamet eden Molla İsmail Efendi, tahsilini İstanbul Beyazıd Medresesi’nde tamamlamıştı. 1914 senesinin Eylül ayında da Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katıldı.
Beyazsu Köyü’nden cepheye giden 27 kişi arasında yer alan Molla İsmail Efendi Of – Çaykara üzerinden Gümüşhane- Kelkit yolunu takip ederek Erzincan’a geldi. 22 gün süren bu yolculuktan sonra Erzincan’da başlayan askerî eğitim Molla İsmail Efendi’nin hayatının dönüm noktalarından birini teşkil ediyor. Harp talimlerinin ardından topçu batarya katibi olarak III. Ordu’ya katılan Molla İsmail,  Kasım 1914’te Ruslarla çarpışmak üzere Erzurum’a hareket etti. İlk çarpışmaya Hasankale-Hızardere mevkiinde katıldı, kahramanca vuruştu, pek çok kez ölümün kıyısına yaklaştı. Ancak Sarıkamış’ta verilen elim karar, o büyük hata, birçok Osmanlı askeri gibi Molla İsmail Efendi’nin de hayatını alt üst etti. Muhteris bir emirle yok edilen koca ordudaki binlerce askerin hikâyesi Allahüekber Dağları’nda nihayete erdi. Peki ya sağ kalanlara ne oldu?
26 gün boyunca dağlarda, esir düşmemek için, aç susuz hayatta kalma mücadelesi veren Molla İsmail ve birkaç düzine asker 1915 senesinin ocak ayında Ruslara esir düştü. Böylece İsmail Efendi, 46 günlük bir tren yolculuğundan sonra hayatının 5,5 yılını geçireceği, Asya’nın doğusundaki Rus esaret kampı Vladivostok’a götürüldü. Rus ellerinde geçirdiği sıkıntı ve hasret dolu yılların ardından, Ekim Devrimi’nin getirdiği boşluktan istifade edip memlekete dönmek üzere yola çıkan İsmail Efendi, Stalingrad’da Bolşevik kurşunlarından son anda kurtuldu.
İsmail Efendi, Stalingrad’dan güneye, Hazar Denizi’ne akan Volga suyunun kıyısında da ölümden döner, hayretler içinde kalır: “Hasankale’de, Hızardere’de, bu Rus milletinin askeri ile 5,5 sene evvel süngü muharebesine girdim. Bana bir şey olmadı. Narman’a kadar savaştık, üstümde kan lekesi görmedim. Bardız’ı alırken savaştık. Sarıkamış’ı almak için taarruza kalktık. Ordumuz kırıldı. Bana bir şey olmadı. Allahüekber Dağları’nda başıboş bir ay dolaştık. Kar, kış, soğuk, açlık, bit, tifüs, düşman ve her şeye rağmen sağ kaldım. Sonra esaret, Vladivostok. Bunca işten sonra kaçıp kurtulayım derken, birbirlerini yok etmeye çalışan Rusların iç savaşının ortasında kıl payı ile ölümden kurtulmuştum. Ne talihim varmış hayret! (…) 27 kişilik arkadaş grubundan sadece iki kişi kurtulmuştuk! Her tehlikeli anda, en son dakikada, gizli bir el beni korumuş ve kurtarmıştır. Beni koruyan ve kurtaran gizli elin farkındayım. Bu elin sahibine söz vermiştim, dualarım kabul olmuştu.”
Molla İsmail Efendi’nin Dilinden Sarıkamış Faciası
Her satırı enteresan bilgilerle dolu kitapta Molla İsmail Efendi, Sarıkamış’ın en çok merak edilenlenlerini şöyle anlatıyor:
“22 Aralık 1914 tarihinde kolordu olarak, Bardız Yaylası'ndan Sarıkamış’a doğru, yani dağları aşmak üzere taarruza başladık. O gün ikindi vaktine kadar düzlük araziden ilerledik. Rus’dan hiç ateş yok. Karşımızdaki dağlarda orman var. Akşama kadar ormana ulaşırsak başaracağız kısmen. Rus bizi görüyor. Rus ormanda gizlenmişti. İkindiye doğru askerimiz Rus ateş hattına girmiş oldu. İşte ne oldu ise bu anda oldu. Rus üç taraftan birden ateş etmeğe başladı. Sağdan, soldan ve önden müthiş bir ateş yağmuruna tutulduk. Şaşırıp kaldık. Toparlanıncaya kadar kırıldık. Toparlansak ne olacak sanki! Biz açıktayız. Açıkta yakalandık, Rus siperinde. Biz de ateş etmeye başladık amma, kırıldık, bittik. Açıkta yakalanan asker berbat oldu. Büyük kısmı şehit oldu. Arazide diz boyu kar var. Karın üzerinin kandan kızardığını gördüm. Kısaca fena vaziyette, pusuya düşürüldük. Şehit olmayanların da büyük kısmı yaralandı. Yaralanmayan çok az asker kaldı. Ben de yaralanmayanlar arasında idim. Akşamın geç saatlerine doğru askerimiz yok olmuştu artık.
"O gece müthiş bir don vardı. En küçük yarası olan bile karın üstüne düşmüş, beklemek zorunda. Kimsenin gidebileceği yer yok. Yaralıların hepsi o gece dondu. Sabaha kimse kalmadı.
"Şunu söylemeden geçemeyeceğim: Ben, o gece yarısına kadar, o yaylanın Kur’an sesi ile inlediğini çok iyi hatırlıyorum. Çünkü o günkü asker Kur’an okumasını biliyordu. Yasin-i Şerif’i bilmese de hemen herkes namaz surelerini biliyordu. Herkes ölmek üzere olduğunu biliyordu. Savaşta ölen ilk başta zaten ölmüştü. Yaralananlara gelince, onlar da gece sabaha sağ çıkamayacaklarını biliyorlardı. Kısaca herkes kendi Kur’an’ını kendisi okuyordu. Yani askerimizin henüz şehit olmayan yarısı Kur’an okuyordu. Bu ne demektir. Mahşer gibi. Ne var ki gece yarısından sonra Kur’an sesleri kesildi. Çünkü yaralıların hepsi öldü. Kolordu şehit oldu. Asker dondu. O manzarayı hatırlamak bile kanımı donduruyor. Üstelik ben o hali gördüm ve yaşadım.
“Sadece Kur’an okunuyor. Ağlamak yok. Çünkü ağlamak demek bir ümit beklemek, bir ışık beklemek demektir. Herkes öleceğini biliyor. Ne bekleyecekler. Niçin ağlasınlar. Nasıl asker silahaltına giderken azığı ile gelme hazırlığına girişmiş idi ise tıpkı onun gibi, şehadet kapısından geçmesi, kayıtsız, şartsız, kesinleşmiş, askerin de Rabbi’nin huzuruna çıkarken, onun kitabından birkaç sure okuma hazırlığı vardı, girişimi vardı. Ağlama yoktu ve ben duymadım. Sadece Kur’an sesi duydum. Ben de Yasin okudum. Gece yarısından sonra ses kesildi. Artık Kolordu’nun sustuğunu ben de anladım!...
“Ben yaralanmamıştım. O düzlükte, o karanlıkta yalnız kaldım. Nereye gidebilirdim. Soğuktan donabilirdim. Aklıma geldi ki yaralıların arasına gireyim. Yaralanmış asker de, bir başka askerin nefesine muhtaç oluyor. Böylece ister istemez yaralılar, sürüne sürüne, karın üstünde öbekleşiyorlar, kümeleniyor. İşte böyle bir yaralılar kümesinin içine girdim. Onların kümesinde, aşağı yukarı, yaralıların altına girdim demektir. Onların vücut sıcakları gece yarısına kadar beni donmaktan korumuştur. Yarı geceden sonra da şehitlerin vücutları soğuyunca, bazı şehitlerin kaputlarını alıp tekrar giyindim. Böylece birkaç kat giysinin içinde sabahı buldum. Kısaca gece ayazı her şeyi dondurdu. Sabah oldu, yerimden doğruldum, karın içinden ayağa kalktım. Elbisem hep kan olmuş. Şehitlerimizin mübarek kanları elbiseme damlamış ve beni de kızartmıştı. Çevreme baktım. Ses yok. Acaba sağ kalan kimse var mı? Yüksek sesle, bağırarak künyemi okudum. Kimse var mı diye bağırdım. 200 adım öteden bir kişi doğruldu karın içinden. Böylece 10 kişi daha karın içinden toplandık. Toplandık amma; acaba biz sağ mıyız, ölü müyüz diye epeyce tereddüt ettik! Bizim taburdan 10 kişi kadar sağ kalmışız! Belki kaybolup da başka yerde kalan olmuştu. Bir türlü, bu maddi âlemde olduğumuza kanaat getiremiyorduk. Çünkü binlerce kişi elbiseyle karın üstünde yatıyor. Belki onlar canlıdır da uyuyorlar! Belki biz şehit olmuşuz da ruhlar âleminden onlara bakıyoruz! Yavaş yavaş bu hayatta olduğumuza inandık.
“Bunları Bizzat Gözlerimle Gördüm”
“Karşıda çamlık var. Çamlığa girip ateş yaktık ısındık. Elbiselerimizi temizledik. Eksiklerimizi, silahımızı, cephanemizi tamamladık. Hadsiz hesapsız silah sahipsiz kalmıştı. Atlar da ölmüştü. Tek tük sağ kalmış at, katır var. Onlar da karın üzerinde yatan arkadaşlarının çevresinde duruyorlar. Her halde onlar da ölümü idrak edememişler, şaşırıp kalmışlar şu insanların işlerine! İnanıyorum ki bu muharebeyi bu atlar idare etmiş olsalardı bu acıklı hale düşmezdik.
“Ey bu söylenenleri dinleyen insanlar! Zannetmeyiniz ki İsmail İrfanoğlu bunları kitap okuyarak bir yerden öğrendi! Zannetmeyiniz ki İrfanoğlu İsmail bu söylediklerini bir başkasından duyup da anlatmıştır. Asla ve haşa! Bunları bizzat gözlerimle gördüm, bizzat ben şahit oldum. Ne var ki ben onları tam göremedim, gördüklerimi de tam anlatamadım. Çünkü görme ve duyma kudretimizi kaybetmiştik!..
“Bizim taburdan 10 kişi sağ kalmıştık. Yani ordumuz kırıldı. Subay da kırıldı. Mekkâre de (at ve katırlar) öldü. Ben onlara da şehit diyorum. Her ne kadar şehitlik rütbesi insan için bir rütbe ise de bizim mekkâremiz de insan sınıfından sayılırdı. Savaş sonrası sağ kalan birkaç at-katırın şaşkınlığını görünce bu kanaate vardım. Yayla sahipsiz kaldı. Silah ve cephane ile her taraf doldu! Silah, cephane var, amma onu tutacak el, kol yok artık. Neye yarar o demir parçaları? Ordu yok oldu.
“Diğer taburlardan da bazı canlılar var tabii. Toplandık. Konuşuyoruz. Yine dedikodu devam ediyor. Kesin olmamakla beraber duyduğumuza göre: Enver Paşa, taarruz başladığında bizimle beraber imiş. Neticeyi görünce kaçmış. 400 atlı birliği varmış. 40 atlı ile kaçmış…
“O muharebede Sarıkamış'ı kurtarmak için uğraşırken 9, 10 ve 11. kolordular cephedeydi. Ben 9. Kolordu'da er idim. Bu kolorduların mevcudu 100 bin civarında olmalıydı. En çok 10 bin kişi kurtulabilmiştir. Yani 90 bin kişi yok olmuştur. Bir ordunun silah ve cephanesi de gitmiştir. Ayrıca geniş bir vatan parçası da düşman eline geçmiştir. Sırf saraya damat olmuş Enver'in kafasızlığından oldu bu felaket. Oysa Rus bizden zayıftı. Öyle ki Rus o zaferinden sonra Erzurum'u işgal etmemiş, Rize ve Trabzon'a girememiştir. Ancak 1916 yılının baharında buralara girebilmiştir.
“Hayatı Ciddiye Almıyorduk!”
“Yapabilecek tek iş var: Şehit yığınlarının arasından, kar içinden çıkıp en yakın ormana sığınmak, her canlının hiç düşünmeden, sevk-i tabii ile yapacağı iş budur. Sağ kalan atlar da öyle yaptılar. Ne yapsınlar, onlar da kader arkadaşımız. Yaktığımız ateş çevresinde atlarla beraber ısınıyoruz…
“Yavaş yavaş şaşkınlığı geride bırakan sağ askerler, toparlanmaya başladık. Gene sohbetler başladı. Çam altlarında manevî meseleler konuşuluyor, kerametler anlatılıyor. Bir asker şöyle anlatıyor: ‘Şehit bir askerin iyi bir tüfeği vardı. Şehit olmuş ama tüfeği elinden bırakmamış. Onun tüfeğini almak istediğim sırada ‘Alma tüfeğimi!’ diye bir ses geldi şehitten, tüfeği almadan korkup kaçtım.’
“Bir yandan kar yağıyor. Yoğun kar, şehitleri örtmeye başladı. Bir daha şehit cesetlerini göremez olduk. Artık karlar eriyince, nisan ayında cesetler meydana çıkacaktır. Rus, cesetlerle ilgilenmiyor. Sağ kalan küçük gruplarla uğraşıyor. Bu maksatla yer yer çatışmalar oluyor. Rus, bu tepeye gelince biz de karşı tepeye geçiyorduk. Artık Rus’u da ciddiye almıyorduk, hayatı ciddiye almadığımız gibi…”
Kaynak: İrfanoğlu İsmail Efendi’nin Esaret Yılları Hatıraları Allahüekber Dağları’ndan Sibirya’ya, Ahmed Rıza İrfanoğlu, Tebliğ Yayınları, İstanbul 2011.
 
Kutu1: “Babamın kitapları ambalaj kağıdı olarak satıldı!”
Babamın hatıralarını belgeleyen bazı kitaplar, mektuplar ve kendi notları köyümüzde, evimizin yanındaki mısır ambarında (nalya) saklanmaktaydı. Bunlar eskimez yazıyla yazılmıştı. 1944-45 yıllarında ortaokul öğrencisiyken nalyada yatıyordum. O zamanlar onları okuyordum. O zamanlar notlarını okumuş, zihnime kazımıştım… O belgeler maalesef yok edildi. Köyümüzdeki okula öğretmen olarak gelen Ali Kafkasyalı, okul çocuklarını eski eserleri toplayıp getirmeleri hususunda teşvik ve tahrik ettiğinden çocuklar bizim ambarın kapısını kırarak içerideki her şeyi okulun önüne getirip meydana döktüler. Ali Kafkasyalı, kendine yarayan her belgeyi alıp götürmüş ve diğer vesikalar da ambalaj kâğıdı olarak bakkallara satılmıştır.
O bakımdan bu hatıralar kitabına bazı belgeleri eklemek mümkün değil!
YEDİKITA
77. Sayı Ocak 2015
9 notes · View notes
musfika-hanim · 2 years
Text
kucağımda bir demet kardelenle fotoğrafım vardı onu hatırladım. trabzon çaykara yaylası yolu, sene ikibinon. yolculuk esnasında, arabamızla yaylanın dar ve keskin virajlı yollarına tırmanırken, karların arasında gördüğü "kardelen" diye tahmin ettiğim çiçeklerden toplayıp kucağıma bırakmıştı..
hatıralar harddisklerde artık ve eski fotoğraflara bakmak yürek kanatan bir şey..
8 notes · View notes
kdr65 · 2 months
Video
youtube
Köprü Başı Çaykara
0 notes
uzungol · 3 months
Text
Uzungol Peoples and Culture Short Information
New Post has been published on https://uzungol.net/en/uzungol/uzungol-peoples-and-culture-short-information.html
Uzungol Peoples and Culture Short Information
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Trabzon is a city on the Black Sea coast in northeastern Turkey and the capital of Trabzon province, the name of the village on the shore of the lake Uzungöl in Çaykara district of Trabzon province, Turkey.Uzungöl is the most beautiful place in Trabzon and how to get there, Uzungöl is a lake located south of the city of Trabzon, if you want to go to Uzungöl, the people of Uzungöl are good-natured. First you have to go to Trabzon. It takes about 22 minutes between Çaykara and Uzungöl. When you pass Trabzon and come to the district of Of, you turn right and reach Çaykara, the region is famous for its natural beauties. Every corner of the Black Sea offers different beauties to its visitors. This is also true for Uzungöl. The lake is completely surrounded by forests. When you see the view of the lake, you will understand why it is the subject of postcards.
There are many plateaus and lakes of various sizes in the region. Be sure to visit them. Situated in a valley between high mountains, the lake and the village seem inaccessible at first glance. The most well-known plateaus of the region are Garester and Haldizen. They are located in the valleys of the same name and are 2000-3000 meters above sea level, other must-see plateaus are: Anzer, famous for its honey, Meze, Maura and Haya plateaus. Uzungöl has a rich culture. Trabzon is also famous for its local dances. Folk dances are still very common in the Black Sea region. Horon, for example, is a famous dance unique to the city and its surroundings. It is danced by men, women, young and old during festivals and harvest times. Trabzon folk dance is probably unique to the Eastern Black Sea region.
Let’s talk a little bit about the right kinds of food, especially pita bread and meatballs are really famous for their taste in Trabzon, pita bread is a kind of pizza made with special bread and cheese, you can try Akçaabat meatballs, all meals in Trabzon are cooked with high hygienic standards.
0 notes
pazaryerigundem · 2 months
Text
İETT'den bir yatırım daha
https://pazaryerigundem.com/haber/184602/iettden-bir-yatirim-daha/
İETT'den bir yatırım daha
Tumblr media
İBB bağlı kuruluşu İETT, İstanbul’daki 19. garajının inşasına İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı törenle başladı. 44 bin metrekare alana sahip toplam 260 otobüse eş zamanlı park imkanı sağlayan İETT Başakşehir Garajı Temel Atma Töreni’nde konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hazine onayı bekleyen otobüs alımlarını anımsattı. Bu konulara milli bakmak gerektiğini anımsatan İmamoğlu, “ Bunları imzalayın. Biz işimize bakalım. İyilikte yarışalım, daha iyi hizmette yarışalım. Daha güçlü bir toplumun var olması için daha bilimsel alanlarda yarışalım. Vıdı Vıdı etmeyelim. Bunlar vıdı vıdı işler. İmzayı engellemek budur. O bakımdan biz akılcı, bilimsel, doğru planlanmış yatırımlarla İstanbul’a hizmet etme konusunda kararlıyız. Tüm kurumumuzda kararlıyız” diye konuştu.
İSTANBUL (İGFA) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İETT, yeni metrobüs ve otobüs araç yatırımlarının yanı sıra operasyon kapasitesini artıracak yatırımları da hayata geçiriyor. Araçların bakım, onarım, parklanma ve yeni seferine hazırlanma süreçlerinin çok daha modern ve güvenli bir şekilde yürütülebilmesi için İETT Başakşehir Garajı’nın yapımına başlanıyor. Yaklaşık 340 milyon TL’ye mal olacak ve 2025 yılı Temmuz ayında hizmete alınacak olan İETT Başakşehir Garajının temeli, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Parti Meclisi üyeleri Mahir Yüksel ve Turgay Özcan, CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ile Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar ve İETT Genel Müdürü İrfan Demet’in katılımıyla atıldı. Törende İmamoğlu ve Demet birer konuşma yaptı. İmamoğlu’nun özetle şunları söyledi:
Tumblr media
PANDEMİ VE EKONOMİK KRİZE RAĞMEN ÇOK BAŞARILI BİR 5 YIL GEÇİRDİK
“Büyükşehirlerde insanların konforlu ve kaliteli bir yaşama sahip olmaları noktasındaki en önemli konu, eşik ulaşımla ilgili atacağı adımlar ve yapacağı yatırımlar. Geçtiğimiz 5 yılda bu konuda çok başarılı bir dönemi geçirdiğimizi düşünüyorum. Önemli işler yaptık ve rekor seviyede metro inşaatları gerçekleştirdik. Tabii aynı zamanda hem kara ulaşımında hem de deniz ulaşımında yaptığımız yatırımlarla birlikte etkin bir 5 yılı hayata geçirmiş olduk. Tabii bütün bu 5 yılı yaparken ve hayata geçirirken zorluklarımızı unutmamak gerekir. Hem pandemi dönemi, hem de ülkemizin ne yazık ki hiç dinmeyen ekonomik sorunları, krizleri, ulusal ve uluslararası finans noktasındaki bir takım sıkıntılı eşikler ve özellikle yüksek maliyetler… Bütün bunlar bir takım sıkıntıları yaşamamıza rağmen, attığımız bu güçlü adımların ne denli önemli olduğunun bir göstergesi.”
“GÜNDE 5 MİLYON YOLCULUK YAPILIYOR”
“Ulaşımla ilgili İstanbul’un bir önemli konusu da otobüs meselesi. Ve bu konuda özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dünyada hiçbir şehirde olmadığı kadar yüksek seviyede otobüsle toplu ulaşım meselesinde katbekat ön sırada. Tabii çok fazla yolculuk yapıyor İstanbullular otobüslerle.  İstanbul’da örneğin bazı Avrupa şehirlerine baktığınızda 2-2,5 kat daha fazla yolculuğu İstanbul’da gerçekleştiriyor insanlarımız. Tabii bütün bu yolculuğun kahramanı İETT. Az önce İETT Genel Müdürümüz yatırımlarıyla ilgili birtakım açıklamaları siz kıymetli dostlarımızla ve hemşerilerimizle paylaştı. 153 yıllık kadim kurumumuz İETT İstanbul’un toplu taşımasında aslında çok büyük bir görev yerine getiriyor. Her noktasında günde tam beş milyon yolculuğa imza atıyor.”
260 ARAÇ AYNI ANDA SEFERE HAZIRLANACAK
“5 yılda 785 beş yeni aracı İETT’ye kazandırmış olmamız çok kıymetli. Ve bu araçlarla ilgili süreci yönetirken tabii meseleyi en üst seviyede faydalı, aynı zamanda tasarrufu, aynı zamanda kaliteyi en yüksek seviyede tutarak hizmet sunabilmenin birtakım unsurları var. Yani bugün o yaptığımız bu 44 bin metrekarelik alanda aynı anda ciddi bir sayıda aracı aynı anda 260 civarındaki aracı servise hazırlayacak şekilde donanımlı bir garajın yapılması meselesinin önemi şöyle garajları belli bir noktada en üst seviyede bir araya topluyoruz ki yeni iki garajımıza, iki garaj daha ekleyeceğiz.”
TÜM OTOBÜSLER ARTIK TEK ÇATIDA HİZMET VERİYOR
“Daha önce İETT otobüslerinin yanı sıra özel halk otobüsleri diye bir sınıf vardı. Biz bu sınıfı ortadan kaldırarak, tek çatıda hizmet edebilmeyi ve özellikle özel halk otobüsleri işletmelerinin de kendi içindeki anlamsız ve mantıksız rekabetleri üzerinden az kazanan hat çok kazanan veya hiç kazanmayan zarar eden hat biçiminde birbiriyle yarışan ya da şikayetleri yüksek olan birtakım sıkıntıları da bertaraf ederek aynı çatı altında toplayıp kilometre başı ücretlendirerek çok özenli bir dönemi harekete geçirdik. Tabii eskiden şöyle bir bahane ortaya koyuluyordu; ‘bizim otobüsümüz değil, özel halk otobüslerinin otobüsü’. Dolayısıyla klima çalışmıyorsa. Onların sorunu ya da işte başka bir problem varsa onların sorunu gibi… Biz onu demeyi tercih etmedik. Bizim tercihimiz şu; sonuçta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve İETT’nin kontrolü ve denetiminde olan bizim sorumluluğumuzdadır.”
“HEPSİNE ÇOK GÜVENİYORUM”
“Evet bazı aksaklıklar, bazı sıkıntılar var. Kendi işleyişlerinde de birtakım problemler var. Ama bu problemlerden kaçan bir yönetim olmadık, olmayacağız. Sorunu uygar biçimde çözüp, ondan sonra insanlarımızın kaliteli kliması da çalışan, şoförünün de en ahlaklı şekilde hizmet ettiği; ben her zaman söylüyorum İETT’de bir çalışanımızı, şoförümüzü gördüğümüzde ki artık kadın kaptanlarımız da var,  gördüğümüzde her birisine diyorum ki lütfen bizim gözümüz, bizim dilimiz, bizim tavrımız olun. Yani siz zaten güler yüzlüsünüz ve işinizi iyi yapan insanlarsınız. Biliyorum zor bir görevdir, gün içerisinde saatlerce direksiyon sallamak ama bu sorumluluğu aldınız. O zaman koca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 100 bin insanı temsil eden birey olarak iyi davranın, tavsiyelerimizi arkadaşlarımızla paylaşıyoruz. Ve hepsine çok güvendiğimi söylüyorum, buradan da tekrar ediyorum.”
“OLİMPİYAT MUAZZAM BİR VİTRİN”
“Yarın olimpiyat oyunlarının açılışına gidecek ve İstanbul olarak talip olduğumuz 2036 olimpiyat oyunlarındaki iddiamızdan ötürü özellikle hem açılış hem de daha sonrasında talip olan şehirlerin süreçlerine dair bir kısım eğitim,  seminerler ve brifinglere katılacağım. 2036 olimpiyatları bir sadece bir spor şöleni değildir,  bir hedeftir, bir vizyondur. O vizyonu çevreci olarak koyarsınız, o vizyonu yeşil çözüm diye tariflediğimiz İstanbul’un özellikle temiz enerjiden tutun sıfır karbon salınımına ve özellikle yeşil alanların arttırılmasına, metroların yapılmasına varıncaya kadar çok yönlü çalışmaların bir menzili olarak koyarsınız. Çünkü mesela olimpiyat denince akla ne geliyor biliyor musunuz? Bütün olimpiyatla ilgili şehirlerin kıyaslandığı yerde birinci sıra yine ulaşım. Yani ulaşım iyi midir? Çünkü hem sporcuların, hem yöneticilerin, yüzbinlerce insanın, dünyanın her ülkesi katılıyor. Artı milyonlarca seyircinin gelip gittiği ve aynı zamanda bir markalaşan şehir pozisyonuyla muazzam bir vitrin.”
“DEMOKRASİYE OLAN SAYGI BİZİ İLERİYE DOĞRU GÖTÜRÜR”
“Dolayısıyla biz bu 2036 olimpiyatlarını hedef koyar ve oraya koşarken eksiklerimizi gidermenin, örneğin bugün bulunduğumuz raylı sistemler seviyesini en az iki katına çıkartmanın, inşallah büyük oranda belli alanlarda sadece elektrikli araçlı otobüslerde kullanıldığı ki otonom araçlarla ilgili çalışmalarımızı yapıyoruz. Bütün bu süreçleri layıkıyla yerine getirmemiz lazım. Bu bağlamda dayanışma çok önemli. Birlikte düşünme çok önemli. Bu ülkenin o kurumu bu kurumu yok. Şu belediyesi bu belediyesi yok. Şu partili belediye, bu partili belediyesi yok. Şu bakanı o partiden, şu belediyesi şu partiden yok. Bakın bütün bu kavramlar bu milleti geriye çeker. Bu kavramların yok olduğu, demokrasiye olan inanç, hukukun üstünlüğüne olan inanç ve demokrasiye olan saygı bizi ileriye doğru götürür. İnsanlarımızı özgürleştirir. Çocuklarımızın geleceğe umutla bakmasını sağlar. Öyle bir toplumda var ya spor da güzelleşir, madalyaları artar. Öyle bir toplumda federasyonlarına da güzel seçimler yapılır. Nitelikli ortamlar olur. Tavırların da güzel olduğu ortamlar sağlanır. Biz bunu istiyoruz.”
“İSTANBUL HALKINA SIKINTI VERİYORSUNUZ”
“Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak 5 yıl önce 300 yüz otobüsü tak diye alabilirdik. Kredisi, her şeyi hazırdı. Bir onayımızı alamadık. Bir imza… Şimdi yine aylardır hatta bir yılı aşkın süredir beklediğimiz hazine onayları var. Bugünün ekonomik sıkıntılarında elbette  Sayın Maliye Bakanı’nın zor günleri var. Sıkıntılı işleri var. Alması gereken tedbirler var ama İstanbul’un da işi yürümeli. Birtakım hazine onaylarımızın beklediğini, bakın bu krediler önemli krediler. Niye diyeceksiniz? Önemli fonlar. En düşük faizle bu ülkeye giren en düşük faizle aynı zamanda, 2-3 yıl ödemesiz. Yani bu zor günleri aşmamızda bize katkı sunacak ve bir yanıyla memleketin içine yurt dışından bir finansmanı sokacağımız 7-8-10 yıl ödemeli. Uzun vadeli ödemeli kredi imkanları… Bir imza atacaksınız, o kredi imkanları memlekete girecek. Bizi geciktirmeyin, yazıktır. Ekrem İmamoğlu’na bir şey yapmıyorsunuz. İstanbul halkına sıkıntı veriyorsunuz, yazıktır. Bir imzayı atın. Biz de size teşekkür edelim. Bir imza…”
“KÜRSÜYE BİRİLERİNİ DAVET EDERKEN…”
“Ben niye beş sene öncesinden örnek veriyorum? 300 otobüs alsaydık bugün 784 değil 1084 otobüs olurdu filomuzda. Araç yaşı itibariyle daha genç bir filoya sahip olurduk. Bundan kim faydalanıyor? İstanbul halkı faydalanıyor. Yani 350 kilometre, 700 kilometre yaptığımızda dünyanın en çağdaş şehirlerinden biri olduğumuzda İstanbul’un değeri artıyor, Türkiye’mizin değeri artıyor. Bu konulara milli bakmanın o parti, bu parti; Ekrem İmamoğlu veya işte bilmem kim diyerek bunun tersine işler doğru değil. Ya da kürsüye birilerini davet ederken o partili diye büyükşehir belediye başkanına koltuk vermemek anti demokratik, saygı çerçevesinin dışında kalan bir tutum ve davranıştır. Bütün bunları söylerken biz çözüm üretemez miyiz? Vallahi üretiriz. Başka türlü çözümlerde buluruz. Başka türlü sıkıntıları da aşacak yol ve yöntemler buluruz ama memleketimize, şehirlerimize, milletimize zaman kaybetti. Bunları imzalayın. Biz işimize bakalım. İyilikte yarışalım, daha iyi hizmette yarışalım. Daha güçlü bir toplumun var olması için daha bilimsel alanlarda yarışalım. Vıdı Vıdı etmeyelim. Bunlar vıdı vıdı işler. İmzayı engellemek budur. O bakımdan biz akılcı, bilimsel, doğru planlanmış yatırımlarla İstanbul’a hizmet etme konusunda kararlıyız. Tüm kurumumuzda kararlıyız.”
DEMET: 2025 TEMMUZ’DA TAMAMLANACAK
İETT Genel Müdürü İrfan Demet ise temeli atılan garajla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Bugün de burada sizleri ağırlamakta olduğumuz, temelini birlikte atacağımız Başakşehir Garajımız; 44 bin metrekare alana sahiptir. 50 adedi yeni nesil elektrikli otobüsler ve onların şarj istasyonları olmak üzere toplam 261 otobüsün eş zamanlı parklanabilmesine imkan tanıyacak garaj, 5 bin metrekare kapalı alana sahip olacaktır.8 otobüsün aynı anda, boya ve kaporta dahil olmak üzere her türlü bakım ve onarım hizmeti alabileceği, 3 otobüsün ise aynı anda yakıt ikmali ve temizlik hizmeti alabileceği garaj günümüzün modern teknolojileri ile donatılacağı gibi çevre dostu da olacaktır. Garaj bünyesinde kurulacak geri dönüşüm sistemi sayesinde kullanılan suların yüzde 85’inin geri dönüşümü sağlanacaktır. Bu sayede şehrimizin su kaynaklarının optimum kullanılmasına da katkı sağlanmış olacaktır. Kurulacak Güneş Enerjisi Sistemi ile tesisin ihtiyaç duyacağı tüm elektrik enerjisinin yüzde 50’si güneşten temin edilmiş olacak ve önemli bir tasarruf daha sağlanmış olacaktır. Yaklaşık 340 milyon TL’ye mal olacak ve 2025 yılı Temmuz ayında hizmete alınacak olan İETT Başakşehir Garajı’mız İETT’nin İstanbul’da ki 19.Garajı olarak hizmet verecektir.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
arguntc · 2 months
Text
Yeni Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu kimdir?
Murat Zorluoğlu kimdir? Murat Zorluoğlu, 1971’te Ankara-Haymana’da doğdu. İlkokulu Trabzon-Çaykara-Kumlu Köyü İlkokulu’nda, ortaokulu Trabzon İmam Hatip Lisesi’nde, liseyi İstanbul-Hayrullah Kefoğlu Lisesi’nde ve yükseköğrenimini ise 1993 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisansını Nottingham Üniversitesi (İngiltere), Kamu…
0 notes
karaderehaber · 2 months
Text
Uzungöl'de 'insan sapanı' deneyimi korkulu anlara yol açtı
TRABZON’da ünlü turizm merkezi Uzungöl’de, Semanur Şahin, deneyimlemek istediği ‘insan sapanı’ diye adlandırılan ‘bungy catapult’ın esneyebilen halatlardan birinin kopması sonucu ayağından hafif yaralanıp, havada asılı kaldı. O anlar, cep telefonu kamerasına yansıdı. Çaykara ilçesindeki turizm merkezi Uzungöl’ü ziyaret eden Semanur Şahin, arkadaşlarıyla adrenalin yaşamak için ‘insan sapanı’ diye…
0 notes
haber71net · 4 months
Link
Ak parti kurucu merkez ilçe başkanı önceki dönem Kırıkkale İl Genel Meclis Başkanı Murat Çaykara Adalet Bakanlığı Teşkilatı Güçlendirme Vakfı Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı. ---------------------------- Haberin devamı haber71.net'te.
0 notes
korkutkalkan · 5 months
Link
Seçimi kaybeden eski muhtar yeni seçilen muhtarın adli sicil kaydı olduğu için muhtar olamayacağını belirterek İlçe Seçim Kurulu’na şikayet etti, kendisi muhtarlığa geleceğini düşünürken aynı suçtan kendisinin de adli sicil kaydı olduğunu unuttu. İlçe Seçim Kurulu mahallede iki muhtarın da aday olamayacağı hükmederken, seçimde 3. bir aday olmaması nedeniyle mahallede 2 Haziran’da yeniden muhtar seçimi yapılmasına karar verdi. Deniz seviyesinden bin 890 metre yükseklikte bulunan bulutlara komşu Trabzon’un Çaykara ilçesi Yaylaönü mahallesinde tüm Türkiye’de olduğu gibi 31 Mart 2024 tarihinde seçmen sandık başına giderek muhtarını seçti. 2 muhtar adayından Hasan Asan 137 oyla seçimi önde tamamlarken, 3 dönemdir köyün muhtarlığını yapan Yakup Toprak ise 111 oy alarak seçimi kaybetti. Seçimi kaybetmeyi içine sindiremeyen eski muhtar, seçimi kazanan Hasan Asan'ın 2017 yılında Uzungöl'de yaptığı apart otel ile ilgili imar suçu nedeniyle aldığı adli ceza dolayısıyla İlçe Seçim Kurulu’na şikayet etti. Çaykara İlçe Seçim Kurulu’na mazbatasını almaya giden Hasan Asan, kendisi hakkında yapılan şikayet nedeniyle muhtar olamayacağını ve mazbatanın kendisine değil de seçimi kaybeden eski muhtara verileceğini öğrenince o da Yakup Toprak’ın benzer bir suç kaydı bulunduğunu belirterek o da şikayette bulundu. Konuyu değerlendiren İlçe Seçim Kurulu her iki adayın da muhtar olma yeterliliğine sahip olmadığına karar verdi. Kurul, Çaykara ilçesi Yaylaönü Mahallesi'nde Hasan Asan ve eski muhtar dışında 3. bir aday olmaması üzerine seçimin yenilenmesine ve her iki muhtar adayın aday olamayacağı seçimin 2 Haziran 2024 tarihinde yapılmasına karar verdi. "Daha önce biz onu şikayet etmemiştik ama o bizi şikayet etti" Hasan Asan, yaşanan olayla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “2017 yılında Uzungöl'de bir apart otel yaptım. Daha önce yapılan işlem engel teşkil etmiyordu, 2019'da yasa değişti. 1 seneden fazla ceza alan her kimse seçilme yeterliliğini yitiriyordu. Biz de öyle bir engele takıldık. 12 yıllık muhtar rakibimdi, şikayet etti. Muhtarlık düştü. Onun da aynı suçu vardı ve biz onu önceki seçimde şikayet etmedik ama o seçimi kaybedince tuttu bizi şikayet etti. Bunun üzerine biz de onun muhtar olmaması için kendisini şikayet ettik, o da muhtarlığı alamadı. Şimdi 2 Haziran'da yeniden mahallede seçime gidilecek, ikimiz de muhtarlık yarışına giremeyeceğiz” dedi. Eski muhtar Yakup Toprak da yaşanan olayla ilgili “Rakibim benden çok oy aldı. Hukuki olarak işlemiş olduğu suçtan ötürü muhtarlık yapması mümkün değildi. Ben kendisini şikayet ettim. Aynı suçun benim de işlediğim ortaya çıkınca YSK 2 Haziran’da yeniden seçim yapılmasına karar verdi” ifadelerini kullandı.
0 notes