smlkvc-blog

[smlkvc-blog]

TANRI SENİ BU GECE tanrı seni bu gece tam da sana hayatımın sırrını anlatacakken lanetledi, seni lanetlerken neden beni temiz bıraksın ki, onun çocuğu değilim tıpkı senin olmadığın gibi. ne olur okşamaktan vazgeç parmaklarını yavrum partnerin olayım çıktığın tüm sokaklarda, yalnız kalınca beni kullan kuldan ve kukladan daha iyi davranırım sana, alkol bu gece tam bir fahişe gibi tırmanıyor yüzümün deltasına içtikçe seni daha çok içime çekiyor. adın neydi pardon? ideolojim ol insan yükseldikçe vuruluyor sende, aşka kemik at yanımda ve yatağımda uzan, uzanırken uzun bacakların sarksın boynumdan, denize akan orospu bir ırmak gibisin herhalukarda, karnım acıktı yine bir film mi yesek yoksa eskimiş bir kaç kitap mı? bir kereye mahsus bedenimi de açık bir büfe gibi kullan. sen yine eflatun kıyafetini giy bu çıplaklık ahlakımı bozuyor, aklımı bozuyor, dengemi bozuyor. denge, iki insanın ilkel hazlarına heves ederken inkılap derslerinde sınıfta kalması değil, sadece sosyal demokrasiyi baş ucunda unutan diktatör bir ülkeye özenen bir çift gözün aynı esna da ateşlenme arzusudur benim, seni arzulamam gibi, korkuyorsan oyuncaklarıma sarıl. odamın her köşesi ağlaman için kıtaya durmuş hıçkırıkların hırçın yılanlara eşcinsel kalan son dileklerin dilini öğretsin, istikbal bu gece sadece yatakta değil, hangi kitabın ağzını açsan benim sana, senin bana, herkesin herkese ihanet süsü verilmiş bir cinayetini okuyabilirsin yemin ederim, sana neden yemin etiğimi de yemin ederim bilmiyorum. dışarıda korkunç yenilgiler yaşanıyor sakın çıkmayı aklından bile geçirme, aklın, aklıma mukayyet olsun, aklım akıntıya kapılmış bu çağın tüm günahlarını saklıyor uygunsuz yerlerin de, aklım ahlak polislerine yakalansa kesin alırlar beni ve senin ismini vereceğim azmettirici olarak. ahlak,allahın bilmem kaçıncı ismi olsa da sen yine de yalnızca peygambere inan, allaha inanmak için fazla vaktin kalmadı. kaçak yollardan yeryüzüne inmek için son duanı eden ve papyonunu takan bir şimşek az önce çok yakışıklı iki şiir yuttu, yavrucum biz aşka gelmedik, ayrılığa gelmedik, yalnızca ihanette geldik. odamın iki köşesi arasında işlenen bir cinayet anında donan filmin son karesin de kaldık, sen şimdi üstünü giy ve eve git, bende evimin damında yeni bir ben bulayım her şeyden ve herkesten uzak…. Diljin KOVEXI

[smlkvc-blog]

AŞK Gecenin sisini delen bir ışıktır aşk. Sarhoş olduğunuzda bulamadığınız anahtardır aşk. On yılda bir gerçekleşen şeydir aşk. Diğer insanın mahvettiğini sandığın şeydir aşk. Çalan telefondur aşk, aynı ses ya da başka bir ses ama asla doğru ses değil. İhanettir aşk. Evsizlerin ara sokaklarda alev alev yansımasıdır aşk. Eski bir Los Angeles otelinin çatısına yağan yağmurdur aşk. Istakoz gibi haşlanma biçimimizdir aşk. Söylediğimiz bütün yalanlardır aşk. Çığlığı hala yankılanan andır aşk. Yerde sürünen şeydir aşk. Bir yabancıya dayanmış dans eden karındır aşk. Ve çok fazla ve fazlasıyla erken kullanılan bir sözcüktür aşk. Henry Charles BUKOWSKI

[smlkvc-blog]

ADAM ÇOK FENA AŞIKTIR

Adam çok fena aşıktır Her günü birbirinden renkli iken Aşkından dolayı meyhaneleri mesken yapmıştır kendine Hiç bir şey umurunda değildir artık unutmuştur kendini. Biri karşısına geçse ve dese ki “ Nerelerdesin sen?” Adam rakı masasından hafifce doğrularak adama şöyle bir bakar Sonra meyhanenin içine şöyle bir göz ucuyla bakınır. Sonra dışarı bakar ve elini uzatır denize doğru İşte der adam denizi göstererek, işte bak ! Bir avuç gözyaşının içindeyim ben…

Meral MERİ ———-

[smlkvc-blog]

Baharı yaz uğruna tükettik, aşkı naz uğruna ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna; Derken ömrü tükettik, bir hiç uğruna. Sezai KARAKOÇ

[smlkvc-blog]

Bir kadın bakıyor pencereden, mutsuz. Bir adam geçiyor karşı kaldırımdan, umutsuz.. Aşk, tam ortada duruyor. Adam bakıyor. Kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor. Fydor DOSTOYEVSKI

[smlkvc-blog]

Hayal kurmak, evrim geçirdi, yaşadığımız anı unutmamıza yardımcı olan bir araç haline geldi.

Scott Barry KAUFMANN

[smlkvc-blog]

Yaratıcı kişilerin kendi kendilerini anlayabilmeleri çok zordur. Zira yaratıcı benlik yaratıcı olmayan benlikten çok daha karmaşıktır. En belirgin şekilde ortaya çıkan özellikler, yaratıcı benliğin çelişkileri ve tutarsızlıklarıdır…. Hayal gücü yüksek olan kişilerin zihinleri daha karmaşıktır.

Scott Barry KAUFMANN

[smlkvc-blog]

ZEKİ KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ Her şeyden önce zeki insan yeterince zeki olmadığının ve asla kişisel tatminin doruklarına ulaşamayacağının farkındadır. Kafalarının içindeki altın madenini eşeler dururlar, sonuna gelemeyeceklerini bile bile. -------- Pek çoklarının kafa yorduğu ufak tefek işlerle uğraşmak yerine tüm olaylara daha büyük ölçekten bakmayı başarabilen insan zekidir. Önemsiz şeylere kafa yormanın anlamsızlığını kavramışlardır. ------ Bir konuyu algılama hızları yüksek, o konuda fikir sahibi olmaları için gereken süre kısadır. Gelişmiş kurgulama yetenekleri sayesinde toplumda genel olarak ‘paranoyak��� yahut ‘komplocu’ olarak adlandırılmaları kaçınılmazdır. ----- Bir sorun ile karşılaştıklarında soruna bir adım geriye çıkarak daha geniş açıdan bakabilmeyi becerirler. Basit insanlar gibi sadece ‘Neden?’ sorusunu yöneltmek yerine soruna çözüm bulabilme adına ‘Neden olmasın?’ diyebilmeyi de bilirler. ---- Çevrelerinde konuşabilecekleri fazla insan olmadığı düşüncesi beyinlerinde yer etmiştir, uyum sorunu yaşarlar. Bu nedenle az konuşurlar, düşünerek konuşurlar, konuştuklarında da genel olarak üst perdeden konuşurlar. ---- Belki de en genel özellikleri olan: Yalnızlık. Bazen fiziksel, bazen de zihinsel. Zeki insanlar için bir anlamda farkındalık hastalığına yakalanmışlar, bu hastalığın sonucu olan yalnızlık ile başa çıkmak, onunla yaşamayı öğrenmek zorundalar diyebiliriz sanırım. ----- Hayal dünyası ile gerçekliği aynı potada eritirler. Çocuksu yanlarından gelen hayal kurabilme yetilerini daima canlı tutarlar bu da çevreleri tarafından yadırganır. Buna rağmen ‘Elalem ne der?’ sorusuna pek takılmaz, akıntıya karşı kürek çekerler. ----- Sağda solda ‘ben zekiyim’ diye gezinmezler demeye gerek duymuyorum aslında. Kompleksleri olan insanın, ego batağına batmış silik kişilerin zeki olduklarını düşünmüyorum. Kişisel fikrime göre özgüven sahibi olmak, doğal sonucudur zekanın. İkisini karıştırmamak lazım. Çok basit tanımla; ego açtır, özgüven ise tok.. ----- Üstün zekalı insanlar hem dışa dönüktür ve hem de içe dönüktür. Normal insanlar bu olaylardan sadece birisine sahiptir. Normal bir insan ya dışa dönük bir yapıya sahiptir, ya da iç dünyasına kapanık yaşar, Zeki insanlar ise zaman zaman dışa dönüktür, zaman zaman da iç dünyalarına kapanırlar. Ancak bu olayı son derece dengeli bir şekilde yaparlar. ---- Üstün zekalı insanların diğer bir özelliği ise hem zeki görünüşlü olmaları ve hem de doğal görünmeleridir. Hem zekalarını belli ederler ve hem de çocukça bir yapıyla hareket ederler. Üstün zekalı insanların düşünceleri sıra dışı ve fantastiktir. -----

[smlkvc-blog]

Şansız insanlar genel olarak şanslı insanlardan daha gergin olurlar. Bu endişeli ruh hali beklenmeyen fark etme yeteneklerimize zarar verir; sonuç olarak fırsatları kaçırırlar, çünkü başka şeyi aramaya odaklanmışlardır. Partilere, mükemmel eşlerini bulma düşüncesiyle giderler. Bu yüzden en iyi arkadaş edinme fırsatlarını kaçırırlar. Belli iş ilanlarını bulmaya kararlı bir biçimde gazeteleri inceler ve diğer iş olanaklarını kaçırırlar. Şanslı insanlar daha rahat ve açıktır. Dolayısıyla yalnızca aradıklarını değil orada ne olduğunu da görürler.

[smlkvc-blog]

Hayatta en önemli olan, en çok sayıda kadına sahip olmak değildir, çünkü bu yalnızca görünüşte bir başarıdır. Daha çok insanın kendi beğenisini eğitmesi söz konusudur, çünkü insanın kişisel değeri bu beğenide yansır. Şunu unutmayın dostum gerçek bir balıkçı küçük balıkları suya geri atar.

Milan Kundera (via tutunamayangiller)

[smlkvc-blog]

Sen her zaman dürüst bir adamdın. Ama, ben seninle bu yüzden evlenmedim; büyük bir adam olabileceğini bildiğim için evlendim. Ve büyük adamlar, geride bir miras bırakan adamlar, her zaman dürüst olmazlar. İnsanların neyi hatırlayıp neyi unutması gerektiğini duymayı ihtiyaçları olduğunu bilirler. Ve zaaflarından arınmaları için büyük adamlara ihtiyaçları vardır. Ne iyi, ne kötü sadece büyük adamlar insanların güçsüzlüklerini tahammül edilebilir kılabilirler.

Austin STARK "The Runner"

[smlkvc-blog]

Eğer kendinize bir köle değil de gerçek bir âşık arıyorsanız ve onu bulduğunuza da inanıyorsanız, akışkan modern zamanların etkisinden sıyrılmaya bakın. Ne kadar süreceğini düşünmeden, beraberce el ele yürümenin insana vereceği haz, yolun sonunun nereye varacağını düşünerek dertlenmenin sizlere vereceği ıstıraptan çok ama çok daha değerlidir. Böyle yaparsanız, yaşadığınızı hissedersiniz, kalbinizin çarptığını, sonsuzluk içinde akıp gittiğinizi. Zygmunt BAUMAN

Akışkan Aşk

[smlkvc-blog]

Aşk, cevabı ertelemek ya da soru sormaktan kaçınmak anlamına gelir.Çünkü aşkta soru sormak esasen bir güvensizliğin eseridir. Bana verdiği sözü tutacak mı sorusuyla başlayan, Bana ihanet ediyor mu acaba sorusuna kadar varan bir dizi güvensizlik belirtisi. Ve bir aşk ilişkisinde böyle bir durum ortaya çıktıysa bilin ki bu, ilişkiyi suya karışmış bir arsenik gibi yavaş yavaş zehirler, öldürür. İlişkinin taraflarından biri güvensizlik nedeniyle her öküzün altında bir buzağı aramaya başladığında, bu, ilişkinin öteki tarafını da etkiler. Zymunt BAUMAN

Akışkan Aşk

[smlkvc-blog]

Iki kişilik yaşamın geniş bir cadde mi yoksa çıkmaz bir sokak mı olacağı bilinemez, en azından önceden bilinemez. Önemli olan şey, sanki bu farklılık önemsizmiş gibi günler boyunca yol almaktır.Aşkta önemli olan bu yolculuktur, yolun nereye varacağı değil. İyi bir yere varır, bir yastıkta kocar ve birbirinin kollarında son nefesini verme olanağı bulursanız ne âlâ. Bilinmeyene, öngörülemeyene doğru birlikte ilerlemek, aşk adını verdiğimiz duygunun olmazsa olmazıdır. Zymunt BAUMAN

Akışkan Aşk

[smlkvc-blog]

Zymunt Bauman "Akışkan Aşk" kitabında Modern insanın kendisinden başka bir şeye güvenmekten umut kestiğini, açık bir yararsızlık duygusu yaşadıklarını ve bunu yenmek için “öteki ile ilişki kurmaya can attığını” anlatıyor. Ama öyle akışkan bir durum var ki “ilişkide olma hali” bile insanı tereddüde düşürüyor. Bu ilişkinin kendilerine bir yükümlülük dayatmasından çekiniyorlar. Yükümlülüğün de ötesinde bir kadına ya da erkeğe bağlanmaktan kaynaklanan “özgürlük yitiminden” de huzursuz oluyorlar. Akışkan modern dünyanın insana sunduğu birlikte yaşama isteği, diğer yandan da birlikte yaşamanın yarattığı riskler ve kaygılarla zedeleniyor, hırpalanıyor.

[smlkvc-blog]

Bundan sonrası kelâma ve kaleme sığmaz.. Artık kalemin ucu kırılmıştır. Sus!..Öyle bir yere varılır ki kâğıt yanar tutuşur, elde bir kalem kalır. Ey kalem, nereye vardık ki ucun kırıldı? Kalbim öyle kırık ki!..

Nazan BEKİROĞLU

[smlkvc-blog]

Olduğun gibi seviyorum seni Olmanı istediğim gibi değil Hiç olamayacağın gibi değil Neredeysen orada dur Nasılsan öyle kal…

Ümit Yaşar OĞUZCAN