There is no such thing as innocence, only degrees of guilt.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo
desert sun
Joshua Tree National Park, California
instagram
79K notes
·
View notes
Note
bana bir şarkı önerir misin? ihtiyacım var
Izzamuzzic - Adventure
1 note
·
View note
Photo
Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm (ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.
Antoine de Saint-Exupéry - ‘’ The Little Prince ‘’
2K notes
·
View notes
Photo
0 notes
Photo
1M notes
·
View notes
Text
Ayyy herkesle muhatap olup yeni yeni dertler edineceğime tek derdim arkamdan “ne suratsız, soğuk kız” denmesi olsun yaa.
92 notes
·
View notes
Photo
629 notes
·
View notes
Video
Bilim insanları, beyin hücrelerindeki mRNA moleküllerini takip ederek beynin “hatıra” ürettiği anları yakalayabiliyor. İşte bir hatıra doğarken :)
282 notes
·
View notes
Text
Echo & Narcissus
Yukarıdaki tablo (1903), en sevdiğim Preraphalelitlerin en ilgilenmediğim üyesi olan John William Waterhouse’a ait. Tablonun ismi Echo and Narcissus.
Tabloda Narcissus’a umutsuzca aşık olan Echo ve Narcissus’a umutsuzca aşık olan Narcissus’u görüyoruz =D (Tablonun ismi Emine Erdogan and Recep Tayyip Erdogan da olabilirmişkvm)
Narcissus doğduğunda, kör gözüne rağmen geleceği çok iyi görebilen Tiresias demiş zaten, “eğer bu çocuk hayatı boyunca kendini hiç görmezse, uzun ve mutlu bir ömrü olacak” diye. Tiresias’ı hatırladığınız mı? Oedipus Rex’teki kör peygamber evet. Bence abdest almıyor. Bu adam her ne için “olmamalı” dediyse o oldu, ben de bıktım artık. Tabloda görüldüğü üzere Narcissus kendine bakıyor çünkü. Gardınızı alın, trajik felaket geliyor.
Echo da, zavallım, çapkın Zeus kaçamak peşindeyken kıskanç karısı Hera’yı oyalamakla yükümlendirildiği için müebbet yemiş; Hera ona “çok gonuşuyon, beni oyalıyon” diyerek yalnızca duyduğu cümlelerin son iki – üç kelimesini tekrarlayabilme, bunun haricinde tek kelime dahi edememe cezası vermiş.
Narcissus dünya üzerindeki en yakışıklı adam. O kadar yakışıklı ki kendisine yalnızca kadınlar değil; erkekler ve hayvanlar bile aşık. “La la la la laaa la” diye ormanda dolanıp avlanan, her şeyden habersiz mutlu mesut yaşayan bir herif. Narcissus nedense kafamda hep Johnny Depp gibi şekilleniyor ya, Marilyn Manson bile demiş ya; “Johnny’le sevişmen için gay olmana gerek yok, çünkü o Johnny işte..”
Echo müebbedi yiyip kendini dağa bayıra vurduğu gün, Narcissus’u görüp aşık oluyor. Ben de ormanda Johnny görsem ben de aşık olur-neyse. Ama tabii yavrum yasaklı, seslenemiyor, selam veremiyor, öylece izliyor uzaktan. Hatta bi’ ara yapraklar yüzünden hışırtı falan çıkartıyor ve Narcissus bunu duyup “Kim var orda” diye bağırıyor. Echo yalnızca “kim var orda” şeklinde tekrarlayabiliyor sevdiğinin sözlerini. Sonra dayanamayıp saklandığı yerden çıkıyor ve Narcissus’un üzerine atlıyor. Sevgisini ona sarılarak, dokunarak ifade etmeye çalışıyor ama Narcissus itekliyor onu “deli midir nedir” diye düşünerek. Zavallı Echo reddedilmişliğin yıkılmışlığıyla çömüyor ağaç dibine tabii. Bu bir trajedi değil, asıl trajedi şimdi başlıyor..
Narcissus susadığı için göle doğru eğiliyor. O güne kadar hep aşıkları suyunu yemeğini temin etmiş ya da şelaleden falan içmiş içeceğini haspam. Pırıl pırıl, durul durul, ayna gibi göle eğilince kendini görüyor tabii. Herkes gibi o da kendisine aşık oluyor oracıkta. Dudaklarını suya değdirdiği an görüntü bozuluyor ama. Narcissus gördüğü şeye o kadar aşık ki görüntü bozulmasın diye suyunu içemiyor. Uzanıp kendini de öpemiyor, görüntü yine bozuluyor. Aşkından ve çaresizliğinden ağlıyor, gözünün yaşı suya damladığında görüntü yine bozuluyor, sırf görüntüyü kaybetmemek için ağlamıyor bile sonra, kederini içine gömüyor. Büyülenmiş, kalkıp gidemiyor da. Öylece orda kendini izliyor günlerce. Sonra susuzluk ve açlıktan ölüveriyor orada tabii. Biliyonuz işte, psikolojideki Narsistik Kişilik Bozukluğu buradan geliyor. Ama mesela şunu bilmiyonuz; Nergis çiçeğinin de adı buradan geliyor? Narcissus ölünce tanrılar ve periler o kadar üzülüyorlar ki, onun ölü bedenini kendisi kadar güzel bir çiçeğe dönüştürüyorlar oracıkta. Nergis çiçeği olarak yaşamaya devam etsin diye. Etimolojik açıklamasını da yapayım; Yunancadaki ‘nārkissos’tan yürüyüp Farsçada ‘nargis’ halini alıp, dilimize de Farsçadan “nergis” olarak geçiyor bu çiçeğin adı.
Zavallım Echo da tüm bu olanları bitenleri görüp ağlaya ağlaya, kendini döve döve, tek bir kelime dahi edemeye edemeye yavaş yavaş eriyor olduğu yerde. Afrodit çok seviyor bu kızı. Konuşkanlığı, söylediği güzel şarkıları ve tatlı diliyle kendisini çok eğlendirdiği için en sevdiği dağ perisi Echo zaten, kıyamıyor ona ve bedeninin erimesine engel olamasa da sesini yaşatıyor. “Yankı” anlamına gelen echo kelimesinin kökeni de bu hikayeyyyymiş yani. Doğada sesiniz her yankı yaptığında aslında Echo’nun etrafta olduğu, yankı yapan sesin Echo’nun sesi olduğu, yani kızcağızın lanetinin hala süregeldiği söyleniyor antik çağlardan beri. Kıyamam la. Vallahi kıyamam.
Neyse, her mit gibi bir sürü değişik versiyonu olmasına rağmen benim anlattığım Echo ve Narcissus hikayesi, Ovidius’un Metamorphoses eserindeki hali. Mitoloji merakınız varsa acilen okumanız gereken bir şey Ovid – Dönüşümler.
Böyle aşırı isim yapmış edebiyat ürünlerinin başka eserlerin uyarlaması olduğunu söylediğimde en büyük şaşkınlığı uyandıran isim Shakespeare (örn. Amleth / Hamlet) olsa da Oscar Wilde’ın da aşağı kalır yanı yok. Dorian Gray’in Portresi de Ovid’in Narcissus’unun uyarlaması mesela. Dorian aslında Narcissus’un psikolojik derinlik kazandırılmış ve modern yaşama uyarlanmış hali. Narcissus’un anılmadan geçilmediği tek ünlü eser Dorian Gray de değil, Simyacı okumuş olanlar “enee bizim Narkissos” demiştir bile :v Hoş işi “kendi yansımasını görme – egomerkezcilik” ilişkisine vurursak Goethe’nin Faust’una, Grimmlerin Pamuk Prensesine kadar yol alırız ama Dönüşümler’i bir kitap önerisi olarak alır, ağdalı ve şiirsel dilinden sıkılmaz, okur ve bitirirseniz Allah’ın cezası herifin dünya edebiyatını, klasikleri, en bilindik isimleri vs nasıl etkilediğini ve ne kadar çılgınca-önemli bir şahıs olduğunu en az 1000 kere fark edebilirsiniz. Şey ama.
İngilizce – Türkçe çevirisi yerine Latince – Türkçe çevirisi yapılmış bir baskısını tercih ederseniz çok daha mutlu olabilirsiniz. İsmet Zeki Eyüboğlu çevirisi mesela *-*
101 notes
·
View notes
Photo
1 note
·
View note
Photo
0 notes
Photo
0 notes
Photo
0 notes
Photo
1 note
·
View note