Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
“beni güzel hatırla bunlar son satırlar. farzet ki bir rüzgardım, esip geçtim hayatından ya da bir yağmur, sel oldum sokağında. sonra toprak çekti suyu, kaybolup gittim belki de bir rüyaydım senin için uyandın ve ben bittim.
beni güzel hatırla çünkü sevdim seni ben her şeyini. sana sırdaş oldum, dost oldum, koynumda ağladın yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini. beni üzdün kınamadım, alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım.
beni güzel hatırla sayfalarca mektup bıraktım sana. şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım sakladım günahını, sevabını içimde, sessizce gittim. senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla sana unutulmaz geceler bıraktım, sana en yorgun sabahlar. gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka. söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda. ne ararsan bir sevdanın içinde, fazlasıyla bıraktım ardımda.
beni güzel hatırla dizlerimde uyuduğunu düşün saçını okşadığımı, üşüyen ellerimi ısıttığını mutlu olduğun anları getir gözünün önüne, alnından öptüğüm dakikaları. birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün. şaşırtmayı severim biliyorsun. bu da sana son sürprizim olsun, şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum beni güzel hatırla, gidiyorum.”
2K notes
·
View notes
Text
Birine onunla ilgili ne düşündüğünüzü söylemek, eğer karşınızdaki kişi bunu önemsiyorsa ya da zaten en başından beri bilmiyorsa işe yarayan bir şeydir. Aksi takdirde yaptığınız tek şey söyleyeceklerinizi heba etmek olur. Ağzınızdan çıkan kelimeler bir bir gözünüzün önünde yere düşüp parçalanır. Siz uzun konuşmanızı bitirdiğinizde, yerdeki parçalara bakarak pişman olursunuz ama artık geri dönüş yoktur. Onları toplayıp eski haline getiremeyeceğiniz gibi zamanı da geri alamazsınız.
Siz çok önemli olduğunu düşündüğünüz bir şey yapmışsınızdır ama hiçbir şey değişmemiştir. İnsanlar “En azından içinde kalmadı.” gibi cesaret verici şeyler söyleyecekler ama inanmayın, yaptığınız tek şey onları heba etmek oldu. Ayrıca evet, insanların söylediklerinin aksine, onları söylemeseydiniz daha huzurlu bir insan olacaktınız.
46 notes
·
View notes
Text
bir şarkıyı en orta yerinden. hatta bir şarkının en orta yerinden. birbirimize yırtık yırtık bakmayı özlediğimi fark edince kulaklarım çınlamaya başladı ya da kulaklarım çınladıkça ben seni çok. öyle, dik dik bakma derdin sen bazı zamanlar ve ben gözlerimi senin orta yerine diktiğimi saklamak için ne yapacağımı bilemeden. çocukluğuma döndüğümden bahsederken belki de konu buydu. sakin çiçeğim, sakin olmalıyız. diyorum ki en orta yerinden. dik dik. ve dikişler çok sonra patladı. bak işte tam burada cümlelerin boğazını sıkmalıyım. beni affet. buradan aşağıya atlıyor birkaç kelime. kalabalığa karışıp cümle olacak. topluma girip paragraf olacak. büyüyecek ve kitap olacak. olacak da şairine otuz yıl yalnızlık tattıracak.
ben sana bir şarkının en orta yerinde çiçeğim.
burada cümleler biraz sana dair olsun. ben diyorum ki bir kalbi en titrek anında öptüğün için teşekkürler. benim yerime teşekkürler. şarkılar için teşekkürler. tüm bunlar için teşekkürler. hatta teşekkür için tüm bunlar. işte bundan bahsediyorum. böyle şeyler oldu ve ben o zamanların girdabından kurtulamadım. içimin bazı yanları hala sular altında ve ben böyle bir denizde yüzebileceğimi hiç sanmıyorum. affet beni. aşağıya atladıkça oluyor hep bunlar. diyorum ki ölmeyi kabullenmeden kalabalığa karışamıyorsun ve dünya zakkum ağacının kökü gibi kokuyor, hatta çocukları öldürüyor. işte tam da bu yüzden birbirimizden dünyalar yaratmalı, oralarda yaşamalıydık ve bunu yapamadık. işte burada kitaplar, işte burada şairler. işte burada birkaç kötü kokulu şiir. sen anlıyorsun beni. düzensiz cümleler bunlar çünkü bazıları aşağıya. daha da aşağıya ve dahası da var. daha çok şey oldu ve kalanların bir boka yaramadığı bir dünyada yaşıyoruz. o yüzden zehir ve o yüzden zakkum zaten. işte bu yüzden. çiçeğim, diyorum ki en iyi yalnızlıklar kalabalıklarda yaşanır ve ben bu curcunadan çok korkuyorum. ben sana bir kalabalığın en orta yerinde çocuğum. bazı zamanlar dünya birkaç saniyeliğine dursun ve olup biteni düşün istiyorum. affedilme sancısını para kazanamamış dilenci çocuktan öğrendim ve bunlar daha çok yeni oldu. diyorum ki ben sana çok kötü bir zamanın tam ortasında. daha zulmün duvarlarını öpmemişken. daha bir çukur kazmamışken. daha bir mermerin beyazlığına ağlamamışken. daha bir şey görmemişken öyle şeyler söyledim ve tam da bunun için affet beni. bak buradan da aşağısı var ve kelimeler aşağıya atladıkça cümleler de öylesine basitleşiyor ve ben içinde olduğum durumu hangi biriyle açıklayabileceğimi bilmiyorum. o yüzden bazı şeyler gibi ben de. bazı günler gibi ben de. bazı şarkılar gibi ben de çok kötüyüm. ben sana bir akşamın en güzel saatinde çiçeğim. bak burası kuyunun dibi ve parçalanma seslerinin vatanı burası. güzelliklerin ve artık güzel olmayışların. olanın bitenin. vatanı burası değilse de olsun çünkü sadece derinliğini değiştirebiliyoruz bu kuyunun. olduğumuz yerin dip oluşu katiyyen değişmiyor ve biz buna alışmalıyız. alışmak intihardan daha yaşlı. biz de bari buranın duvarlarını renklendirelim ve ben bir şeylerin başından. ta en başından. dikişleri yeni baştan atar gibi değil ama yine de bir şeyler için çabaladığımın fotoğrafını çeker gibi. çünkü inancın ömrü çok kısa bu dünyada. inancın bir mezarı yok. inanca yer yok buralarda ve biz birilerine bir şeyler kanıtlamakla ömrünü geçirmiş insanların çocuklarıyız. bir silsile başından beri kan sızdırıyordu ve baygınlığı bize vurdu bu kavganın. affet beni çocuğum. bir şeyleri bilmediğim için ve bazen böyle şeyler olduğu için. ben sana bir hayatın en başından çocuğum. büyüdükçe ve arzın duvarları genişledikçe renklenecek dünya, böyle öğreneceğiz. bu cümleyi dokuz kere okudum ve arkasına saklanmayı çok istedim. çünkü bazı cümleler uzun yıllar ile aynı boyda. bazı kelimeler haftalar sürüyor ve sen gülümseyince bazı dünya saatleri kalp krizi geçiriyor ama konumuz bu değil. özlemeyi bir eylem ile kanıtlamam gerekseydi oturur çocuk gibi ağlardım. bir trenin kalkış anına kadar da hangi vagona bineceğimi bilemem ve bu korku, bana uzun ağlama ayinleri bırakıyor. yeni sokaklar gördükçe evimi daha çok özlüyorum ve her yanında uyandığım insan beni bir nebze daha ürkütüyor. bir şeyleri ben işte tam da bu yüzden en başından almak istiyorum ama bu da. işte bu da olan biten gibi. bunun cevabını hepimiz biliyoruz. bu yüzden bir şarkının en orta yerinden ve en baştan çiçeğim. çünkü dünya her sabah yaşlanıyor ve her sabah biraz daha artıyor çınlama. bu çınlama seni bana çok. bu çınlama beni sana çok. biliyorsun işte. ben sana bir uğultunun tam kalbinden çiçeğim.
950 notes
·
View notes
Text
yusuf öldüğünde iki selâ verildi diyorlar. birincisi yusuf, ikincisi züleyha için.
13K notes
·
View notes
Video
youtube
Gözümdeki karanlık kalbime yetmez oldu Avcumdaki yalnızlık rüyada geçmez oldu Sokaktaki nilüfer evine dönmez oldu Yok Kayboldu
Kayboldu, Kayboldum
Yaralı dudakların unuttuğu telaşlar çok Kaybeden sokakların koynunda hiçbir masal yok
Saksıları devir Evden yine gir içeri Göğsündeki son nefesi bulutlar görmedi ki Güçsüz şehirlerin dökülen dişleri gibi Baharın gelişini gidenler affetmedi
Sızlayan günler gibi annesiz denizlerde Dalından tutmuş gibi babasız gülüşlerde Yeniden sevecek gibi bitmeyen özleminle Sen Kayboldun, Kayboldum..
33 notes
·
View notes
Text
Kadehe seni koydum. Son dublem. Sadece sen ve buz var.
99 notes
·
View notes
Text
"kollarımı açsam sarılır mısın, oralarda bir yerlerde sen de özlüyor musun, bazen her şeyi boş verip bana koşasın geliyor mu."
123 notes
·
View notes
Text
her şey bitiyor değil mi. her şey yavaş yavaş anlamını yitiriyor. ellerinden kayıp gidiyor. ellerinden kayıp giden her şey üstüne düşüyor. seni eziyor.
savaşlar oluyor. insanlar ölüyor. kuşlar vuruluyor, düşüyorlar göklerinden. dünyanın düzeni değişiyor. hatta sen bile değişiyorsun.
hiçbir şey yapamıyorsun. o savaştan çekip alamıyorsun kendini. attığın adımlar bir şekilde gelip seni eziyor. ezmek istediğin yer ezilmiyor. sen eziliyorsun. ne sanıyordun ki. adımlarının bir kaldırım taşını ezebileceğini mi? tam on yedi kez ezildin. duvarlarındaki çatlakları görmüyor musun. neyin eseri sanıyorsun. sen neyin esirisin. içindeki yangının mı yoksa yangını çıkartanın mı? söylesene. artık söylemen gerek. sustukça büyüyor. sen sustukça esiri olduğun acılar eser oluyor. bak, acın bile kendiyle gurur duyacak dereceye geliyor. (gülümse!)
kaç kez duvarlarının çatlaklarından acı sızacak göğsüne. daha sonunu getiremediğin cümlelerin varken nasıl bir şeylerin sonuna gelmek istiyorsun ki. nasıl gelmesini istediğin şeylerin gelmesini bekliyorsun.
acıların üzerine git. kendini bir yangının içine at. olur ya, üzerine gittiğin şeyler kaçar senden. belki acıların da kaçar. belki içinde olduğun yangını kendi yangınınla söndürürsün..
191 notes
·
View notes
Text
bir şarkıyı en orta yerinden. hatta bir şarkının en orta yerinden. birbirimize yırtık yırtık bakmayı özlediğimi fark edince kulaklarım çınlamaya başladı ya da kulaklarım çınladıkça ben seni çok. öyle, dik dik bakma derdin sen bazı zamanlar ve ben gözlerimi senin orta yerine diktiğimi saklamak için ne yapacağımı bilemeden. çocukluğuma döndüğümden bahsederken belki de konu buydu. sakin çiçeğim, sakin olmalıyız. diyorum ki en orta yerinden. dik dik. ve dikişler çok sonra patladı. bak işte tam burada cümlelerin boğazını sıkmalıyım. beni affet. buradan aşağıya atlıyor birkaç kelime. kalabalığa karışıp cümle olacak. topluma girip paragraf olacak. büyüyecek ve kitap olacak. olacak da şairine otuz yıl yalnızlık tattıracak.
ben sana bir şarkının en orta yerinde çiçeğim.
burada cümleler biraz sana dair olsun. ben diyorum ki bir kalbi en titrek anında öptüğün için teşekkürler. benim yerime teşekkürler. şarkılar için teşekkürler. tüm bunlar için teşekkürler. hatta teşekkür için tüm bunlar. işte bundan bahsediyorum. böyle şeyler oldu ve ben o zamanların girdabından kurtulamadım. içimin bazı yanları hala sular altında ve ben böyle bir denizde yüzebileceğimi hiç sanmıyorum. affet beni. aşağıya atladıkça oluyor hep bunlar. diyorum ki ölmeyi kabullenmeden kalabalığa karışamıyorsun ve dünya zakkum ağacının kökü gibi kokuyor, hatta çocukları öldürüyor. işte tam da bu yüzden birbirimizden dünyalar yaratmalı, oralarda yaşamalıydık ve bunu yapamadık. işte burada kitaplar, işte burada şairler. işte burada birkaç kötü kokulu şiir. sen anlıyorsun beni. düzensiz cümleler bunlar çünkü bazıları aşağıya. daha da aşağıya ve dahası da var. daha çok şey oldu ve kalanların bir boka yaramadığı bir dünyada yaşıyoruz. o yüzden zehir ve o yüzden zakkum zaten. işte bu yüzden. çiçeğim, diyorum ki en iyi yalnızlıklar kalabalıklarda yaşanır ve ben bu curcunadan çok korkuyorum. ben sana bir kalabalığın en orta yerinde çocuğum. bazı zamanlar dünya birkaç saniyeliğine dursun ve olup biteni düşün istiyorum. affedilme sancısını para kazanamamış dilenci çocuktan öğrendim ve bunlar daha çok yeni oldu. diyorum ki ben sana çok kötü bir zamanın tam ortasında. daha zulmün duvarlarını öpmemişken. daha bir çukur kazmamışken. daha bir mermerin beyazlığına ağlamamışken. daha bir şey görmemişken öyle şeyler söyledim ve tam da bunun için affet beni. bak buradan da aşağısı var ve kelimeler aşağıya atladıkça cümleler de öylesine basitleşiyor ve ben içinde olduğum durumu hangi biriyle açıklayabileceğimi bilmiyorum. o yüzden bazı şeyler gibi ben de. bazı günler gibi ben de. bazı şarkılar gibi ben de çok kötüyüm. ben sana bir akşamın en güzel saatinde çiçeğim. bak burası kuyunun dibi ve parçalanma seslerinin vatanı burası. güzelliklerin ve artık güzel olmayışların. olanın bitenin. vatanı burası değilse de olsun çünkü sadece derinliğini değiştirebiliyoruz bu kuyunun. olduğumuz yerin dip oluşu katiyyen değişmiyor ve biz buna alışmalıyız. alışmak intihardan daha yaşlı. biz de bari buranın duvarlarını renklendirelim ve ben bir şeylerin başından. ta en başından. dikişleri yeni baştan atar gibi değil ama yine de bir şeyler için çabaladığımın fotoğrafını çeker gibi. çünkü inancın ömrü çok kısa bu dünyada. inancın bir mezarı yok. inanca yer yok buralarda ve biz birilerine bir şeyler kanıtlamakla ömrünü geçirmiş insanların çocuklarıyız. bir silsile başından beri kan sızdırıyordu ve baygınlığı bize vurdu bu kavganın. affet beni çocuğum. bir şeyleri bilmediğim için ve bazen böyle şeyler olduğu için. ben sana bir hayatın en başından çocuğum. büyüdükçe ve arzın duvarları genişledikçe renklenecek dünya, böyle öğreneceğiz. bu cümleyi dokuz kere okudum ve arkasına saklanmayı çok istedim. çünkü bazı cümleler uzun yıllar ile aynı boyda. bazı kelimeler haftalar sürüyor ve sen gülümseyince bazı dünya saatleri kalp krizi geçiriyor ama konumuz bu değil. özlemeyi bir eylem ile kanıtlamam gerekseydi oturur çocuk gibi ağlardım. bir trenin kalkış anına kadar da hangi vagona bineceğimi bilemem ve bu korku, bana uzun ağlama ayinleri bırakıyor. yeni sokaklar gördükçe evimi daha çok özlüyorum ve her yanında uyandığım insan beni bir nebze daha ürkütüyor. bir şeyleri ben işte tam da bu yüzden en başından almak istiyorum ama bu da. işte bu da olan biten gibi. bunun cevabını hepimiz biliyoruz. bu yüzden bir şarkının en orta yerinden ve en baştan çiçeğim. çünkü dünya her sabah yaşlanıyor ve her sabah biraz daha artıyor çınlama. bu çınlama seni bana çok. bu çınlama beni sana çok. biliyorsun işte. ben sana bir uğultunun tam kalbinden çiçeğim.
950 notes
·
View notes
Photo
23K notes
·
View notes
Photo
190K notes
·
View notes
Text
122 notes
·
View notes
Text
-Aysel gitti..
+Onun için mi üzgünsün?
-Yoo.
+ Döner herhalde. Üzülme ne olursun.
- Dönse de fark etmez.
+ Neden?
- Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. Bir kere gitti mi gitti. Yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın.
1K notes
·
View notes
Text
bir cinayet işlediğinin farkında bile değil dilin*
3K notes
·
View notes
Text
neredeydi senin evin, sevgilim
hangi sular çöleyazdı ardından
şu yakayı geçtin mi
iki ya da üç nehir
mavi dağlar aştın mı
kimler kurdu barkını
diyecek oldun mu hiç
kaç kadın kurşun döktü boğazından aşağı
evin diyorum
bir kez
doğrultmuştum elimle viran duvarlarımı
bir sesleniş asmıştım yeşil asmalara da
evin nerede senin, sevgilim
göğsümde küçük cinler koşturuyor arsızca
neden birden
zeminsiz, kaybolmuşken yollarda
küçülüverdi dünya sana sarılmam için
küçüldü gözbebeklerin,
sisli gri duvarlar büyürken aramızda
bakışında bir önce var,
sonranın sonrasında
senin evin neredeydi, sevgilim
vadiler boyunca, kırk gün ve yok gece
karasız bir karanlıkta
adımı adım geçe
sesleniyordum, sana
tenim yurt dizim döşek
evini, sevgilim
bir gün lütfen hatırla.
10 notes
·
View notes
Photo
لم نُخلق لنرضي الخلق
We weren’t created to please the creation.
Source: ano-hfc, via IslamicArtDB
1K notes
·
View notes