ruhumabedim

[ruhumabedim]

yokluğuna başkaldırdım, gelişin devrim olsun.

[ruhumabedim]

söylesene cânım, bir zamanlar yan yana duran bedenler neden şimdilerde fotoğraf karelerinden ibaret.

[ruhumabedim]

evrilirken devrilen canlılarız.

[ruhumabedim]

ben, yüzlerce kez toparlanmış dağınık bir odayım.

[ruhumabedim]

dünya denen bu kayanın içinde sığınabileceğim bir yarık gibiydin.

[ruhumabedim]

ağzımı ne vakit açsam dilimden kurşunlar dökülecekmiş gibi hissediyorum.

[ruhumabedim]

insan, kabuslarını dindirmek için başucuna koyduğu bir bardak suda boğuluyor bazı geceler.

[ruhumabedim]

göğsüme bıçağının ucu yaslıyken bile ellerimi sana uzattım.

[ruhumabedim]

seni beklemenin bin nâra denk gelişine dayanamıyorum.

[ruhumabedim]

dokunamadım sana. parmak uçlarım neşterdi çünkü.

[ruhumabedim]

bu yolun sonu yokmuş lâl. dizlerimde derman kalmadığında anladım.

[ruhumabedim]

buradayım derken gidiyordun, yanındayım derken de çok uzaktın. gözler yalan söylemez lâl. gözler, yalan söylemez.

[ruhumabedim]

seni görmek için geri geldim. sen gideli çok olmuş. nereye gidersen git çantanda bir resmim, aklında gülüşüm olsun.

[ruhumabedim]

beni öldüren boynumdaki urgan değil ayaklarımın altındaki tabureyi itişindi.

[ruhumabedim]

züleyha, sil hadi gözünün yaşını. yusuf sana gelmez, sen de ona gidemezsin. ve ne yazık ki henüz sizi karşılaştırabilecek bir köşebaşı dünyada yok.

[ruhumabedim]

bazı şeylerin vakti geçti lâl, artık istesen de olduramazsın.

[ruhumabedim]

gitseydik ya buralardan, bizi yıkan düşüncelerden, aramıza nifak tohumu eken insanlardan, her şeyden, herkesten gitseydik. belki o zaman hasretin yüreğimi dağlamaz, dört duvar arasında solup gitmezdim.