Text
1 ramazan 1445!
yaşamak üzerine uzun uzun düşünüyorum, hafızam eskisinden kötü, düşüncelerim eskisinden dağınık, zihnim bulanık.. bir sonuca varamıyorum. insanları düşünüyorum, sonra tekrar kendimi, sonra insanları, sonra ovada kaybolup gitmeden evvel nereye akabileceğimi... bilmiyorum.
kütüphânem, şimdi nerede olduklarını bilmediğim tezhib boyalarım, başlayıp bıraktığım dil çalışmaları, açtığım ders kayıtları, videolar, meşk kayıtları.. hepsine kıymet veriyor, hiçbir işte sebat gösteremiyor, hiçbir şeyle avunamıyorum.
bundan bir ya da iki hafta evvel güneşli bir pazartesi okula geçip sonrasında kızlarla buluştuğumda, ebul vefada ve yasemin tamburunu süllok'un ahşap direğine yasladığında yakaladığım bir şey vardı; bir his ki, yerlisi olmasam da hatırşinas bir yolcusuyum bu dünyanın. o gece dostluk ve coşku tarafından büyülendim, tezhibe yeniden döndüm. ertesi gün aydın hocamı ziyaret ettim ve bana "hayat arkadaşını bul" dedi, ben de birinci vazifemin bu olduğunu biliyordum ama onun nikahıma gelebileceğini söylemesiyle içimde bir bayram sevinci oluştu. şimdi o anları sadece düşünmek bile, bana yaşamın o kadar da çetrefilli olmadığını, mutlaka yaşanılabilir olduğunu tembihleyip duruyor.
çarşamba hasta olup bir sonraki perşembeye değin yataklara düşmeseydim, belki bu bocalamayı da hiç yaşamazdım. ama yaşamak.
gül tütsüsü önünde katıldığım projenin online dersine girmeyi bekliyorum. ilk iftarda ailemleyim. gece yarısı da hazırlanıp ilk orucuma niyet edeceğim. haftalık bir plan oluşturmak gayretindeyim. haftasonu ilk kez bir danışanla konuştum, ona şu soruyu yeniden soracağım: gerçekten sevmeyi biliyor muyum... rabbim beni sevmek ve sevilmek nimetinden mahrum etmesin. ilk iftar duam işte bu..
0 notes
Text
-hançer gibi kesin ve çiçekler gibi ince olmak istiyorum
-birini seversem sevdiğimin sabahın yeryüzüne düşen ilk gün ışıkları gibi olmasını istiyorum
-kocamın eve gelirken öylesine çiçek almasını istiyorum
-halkı kulluğu ve biricikliği kucaklayabilmek istiyorum
1 note
·
View note
Text
geçtiğimiz köprüyü yaktık, kısa yoğun ve yarım. ama acım hafif, yalandan kendime ısmarladığım daha iyisini hak ediyorum tesellisi işe yarıyor. hayatıma odaklanmaya çalışıyorum yeniden. ama kafamı allak bullak etti, kurduğum düşler birbirine karıştı, hangisi gerçek arzum bilemez oldum. ona bulanmadan önceki halime dönemiyorum, burada kalamıyorum. sigarayı bırakmaya çalışır gibi bırakmaya çalışıyorum onu. ikimizin de ne kadar hassas ve arsız bir ruhu vardı. yaşamaktan kaçmasa acaba neler olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
hatalarını çoktan affetti kalbim. ama güzel bir şeyi yanlış biriyle yaşamak tezini kendime çürütebildim mi, beykozda bir evimiz olmasını, tekkemi, fakültedeki yl derslerimi, istanbulda devam ettirebileceğim tahsil, ilim, kemal, san'at yolculuğumu.. bütün bunları geride bırakabildim mi, kırılganlığımızı görmekte haksız mı. onunla mutlu olacak mıydık, kışları o işte ben evde-işte, yazlar ve izinlerde ufak tatiller ve gezintilerde, genç bir kız değil evli bir kadın olarak mutlu olabilecek miydim. zara home dan ev düzerek, mum ışığında oturup günlük yazarak, çizim yaparak, filmler izleyip kitaplar okuyarak, mutlu olacak mıydım. akşamları zikre kalırdım, beni alırdı. konyaya giderdim, benimle gelirdi, hayatı bir kere de beraber öğrenirdik. ama biliyorum, anlıyorum, istemedi. açık açık konuşsak da çaresi yok.
vazgeçmem gereken şey, benim bütün dünyam, bütün hayatım. beni çağırdığı hayata henüz hazır değilim, şimdi bırakamam. anlıyorum, beklemedi.
rabbim pişmanlık vermesin, kalbime bu neydi diyeceğim bir yıldırım aşkı hayranlığı sevgisi saadeti düşürsün, bu yaşananlar hatrıma bile gelmesin. burada kayıt altında duran bu bütün kaygılar yerini tamamlanmışlık ve huzura bıraksın. amin.
mükemmel olanı arama ve isteme davamdaki ısrarımı hatırlıyorsunuz değil mi... işte ben hayattan ve kendimden böyle vazgeçtim.... içimdeki şüphe ve huzursuzluk da çoktan kalktı. arka fonda ispanyolca bir şarkı çalıyor. seninle floransa.
s.
yeni bir sayfa. derinliğini kestiremediğim biri. yalnızca yorgundum, hayatıma dokunmasını istedim. bana dokunmasını. güçlüklerini görüyorum. ama cılız sevgim, ya da hasta kalbim bu kadarını taşıyabilir. belki hiçbir şey olmaz, belki yaptığım yanlışlardan döndürülürüm. belki acı çekeriz, belki acı bile çekmeyiz. geçmişte hayatıma giren ve hayatına girdiğim insanlardan öğrendiğim tek şey: kapıyı bulmak gerektiği. biraz uyumak istiyorum ua da biraz sarılmak.
2 notes
·
View notes
Text
youtube
işte böyle, 2019'dan sonra ne olduğunu bilmiyorum. aşk bir şem-i ilahidir, benim pervanesi. şevk bir zincirdir, gönlüm anın divanesi. aç bahçemin kapılarını şule.
0 notes
Text
s.
kapanan bir sayfa. derinliğini hesab edemedim. kıyısında dolanmak keyifliydi. hayatıma ve kalbime dokundu, beni gençleştirdi. ama belli ki en doğruyu ve en eksiksiz olanı aramaktan kalbim hiç vazgeçmemiş. ona yetersiz hissettirmişim. kırılgan yanlarını gördüm, bir teselli sunmak ve mutlu olmak da ihtimalken, kendimi genç kızlığın geniş bozkırlarına, güzel çöllerine, engin göklerine ait hissedip onu dünde bıraktım. üzgünüm. 20 aralık çarşamba, fakültenin güllü bahçesinde flört-bir tek sen gelmedin dinleyerek, ona ve rabbime yine teşekkür edeceğim. üzgünüm, ama incinmedim, belki incitenden bile incinmedim. bütün acılarımın dışına çıktım.
teşne gönlümle baş başa oturmayı özledim, onu yalancı vitrinlerden kurtarıp hakiki bir sevgi pınarından doyurmayı özledim.
şüphelerden, endişelerden, yetersizliklerden kalbimi azad edip, yürekli bir yağız oğlanla, kubbe-i hadraya bakarak dil-i viranemi tamir et demeyi, o duvarın önünde fotoğraf çekinmeyi, o sokakta koşup onun kolunun altına girmeyi, kalbimin çabasına layık bir kalp bulmayı özledim.
mükemmel olanı arama ve isteme davamdaki ısrarımı hatırlıyorsunuz değil mi... işte ben hayattan ve kendimden böyle vazgeçtim.... içimdeki şüphe ve huzursuzluk da çoktan kalktı. arka fonda ispanyolca bir şarkı çalıyor. seninle floransa.
s.
yeni bir sayfa. derinliğini kestiremediğim biri. yalnızca yorgundum, hayatıma dokunmasını istedim. bana dokunmasını. güçlüklerini görüyorum. ama cılız sevgim, ya da hasta kalbim bu kadarını taşıyabilir. belki hiçbir şey olmaz, belki yaptığım yanlışlardan döndürülürüm. belki acı çekeriz, belki acı bile çekmeyiz. geçmişte hayatıma giren ve hayatına girdiğim insanlardan öğrendiğim tek şey: kapıyı bulmak gerektiği. biraz uyumak istiyorum ua da biraz sarılmak.
2 notes
·
View notes
Text
sabah aydınlığını kaçırmadan ders çalışmak istiyorum. güneşin altında oturmak, tam bu anımıza methiyeler düzmek. koşup da yorulan kalbimin şükrünü eda etmek istiyorum.
genç kızlığımıza bayılıyorum.
seke seke kendi kuytularımızda gezdiğimiz bu gençlik günlerimiz, sahillerimiz, saat 11 vapurlarımız, hayata karşı geliştirdiğimiz narin fikirlerimiz, ürkek adımlarımız, hepsini çok seviyorum. ince ama kuvvetli bileklerimizi, taze kalbimizi, dinçliğimizi seviyorum. soğuttuğumuz hiçbir şeyden haz etmiyorum, yoğun her şeye bayılıyorum. canhıraş masaya oturup ellerimiz mürekkebe batarken, kalbimize batan her şeyi cılız eğik el yazımızla güncelerimize dökmelerimize bayılıyorum. annemize sarılabiliyor olmamıza, bir gün anne olabilecek olmamıza, bir kahve içip telvesinden kendimize gelecek anıları uydurmamıza bayılıyorum. bütün büyük ruhların etrafında dönedurduğu o hakikatin, henüz beni hayal kırıklığına uğratmamış olmasını seviyorum. gece karanlığında uykulu indiğim o otobüste, sırtımdan tutan o el, o elleri seviyorum. üzüntümün gözlerimi, hatalarımın midemi bulandırdığı o anlarda girdiğim bir arkabahçede rastladığım mandalina ağaçlarını seviyorum. arka bahçelerimiz, ben onlara bayılıyorum. orada şakırdayan suya, hepimizi kendi çölüne bırakan o rüzgâra, o türbenin bana zaman zaman nuh'un gemisi gibi görünmesine, zaman zaman kantarıma halis o âyâr olmasına, o efsunlu anlarda allah'ın ipini yanıbaşımda hissetmeye, ayaklarımın benden büyük bir iradeye raptolduğunu sezdiğim o uhrevi anlara, ben mutlaka bayılıyorum.
kalbimi havalandıran tüm eski aşklarım, onlara da bayılıyorum. bir taze kan getiren, gençleştiren aşklara bayılıyorum. tesadüflerimizi, heyecanlarımızı, şarkılarımızı, olur gibi durduğumuz o güçlü, sonra olduramayacağımızı fark ettiğimiz zayıf anlarımızı, gözyaşlarımız ve tebessümlerimizi, ben hepsini, dolu dolu seviyorum.
öyleyse, sevgilim hayat. bir kez daha niyetimiz bizi güzelleştirsin. yolumuz daha derin bir doğruya açılsın. kalbimiz, kalbimiz büyük sevgi pınarının altında, o büyük sevginin içinde, belki yalnız, belki kalabalık, bazen yalnız, bazen bir kalple beraber,
serpilip büyüsün.
17 aralık 23, pazar.
0 notes
Text
mükemmel olanı arama ve isteme davamdaki ısrarımı hatırlıyorsunuz değil mi... işte ben hayattan ve kendimden böyle vazgeçtim.... içimdeki şüphe ve huzursuzluk da çoktan kalktı. arka fonda ispanyolca bir şarkı çalıyor. seninle floransa.
s.
yeni bir sayfa. derinliğini kestiremediğim biri. yalnızca yorgundum, hayatıma dokunmasını istedim. bana dokunmasını. güçlüklerini görüyorum. ama cılız sevgim, ya da hasta kalbim bu kadarını taşıyabilir. belki hiçbir şey olmaz, belki yaptığım yanlışlardan döndürülürüm. belki acı çekeriz, belki acı bile çekmeyiz. geçmişte hayatıma giren ve hayatına girdiğim insanlardan öğrendiğim tek şey: kapıyı bulmak gerektiği. biraz uyumak istiyorum ua da biraz sarılmak.
2 notes
·
View notes
Text
konyanın beni çağırdığıdır.
büyük bi aşkı içimde doğurduğumdur. gençliğin damarlarımda aktığı, plak ve geçmiş meşk kayıtlarının ilk gençlik odama dolduğudur. bir sabah uyanıp dışarıdaki bütün planları iptal edip kendime dönerek şöyle bi yeniden
elini sıkı sıkı tuttuğumdur.
varoluşun kaygan bir zemine oturduğu doğru. zihnimi düşüncenin zorladığı doğru. kelimemi tükettiğim açık. ama ruhuma iyi gelsin diye yaptığım bazı şeyler hâlâ var: temizlik, düzeltmek, sıraya koymak, dinlemek, yazmak. hayatta kendine sadık kalmak yeni keşfim. bir de fransızca derslerine başladım, belki derslere henüz bir anlam verebiliyor değilim ama bir cuma ikindisi vakıf havası teneffüs ediyor olmak büyük saadet. kötü alışkanlıklarımı terk etmek için yerine iyi alışkanlıklar ikame etmeye çalışıyorum: mandalina ağacından iki mandalina koparmak. uzaktan masam şöyle gözüküyor: ortadoğu okuma grubu, imar çalışma grubu, mecelle tahlil grubu, filistin toplantılarımız, pratik hukukta metod, bir kulağını vakfa vermek, olursa bazen piyano veya lir resitalleri, bazen filme bazen tiyatroyaya bazen bir sergiye bazen de kabirlere doğru uzanmak. aradığımsa bir rüya, şimdi neredesin.
bu cuma beyoğlunda kumbaracı yokuşunda filistin sinema günlerine katıldım. üç mücevherin hikayesi. arapça bir filmi ingilizce alt yazıdan anlamaya çalışarak. berat'e yazılan şiirden razıyım. çocukların öldüğü bir dünyada yaşamak teneffüs ettiğimiz havayı daima ağırlaştırıyor. 7 ekim'de başlayan çatışmaların bir nihayeti olmadı, ama rabbim kalplere sekinet veriyor. hani melekler yery��zünde bozgunculuk edecek kan dökecek birilerini mi yaratacaksın, demişti. dün gece de becoming jane i izledim. salep içmenin, yağmurun, vefa bozasının, nilüfer'in, filmlerin tadına vardığım günlerden geçtim. nuruosmaniye'den, kapalıçarşı'dan, sahaflardan geçtim. bir boşnak naatı ile sevinç buldum. hayal etmediğim güzelliklerle karşılaştım, acılar dinmedi, ama hayat devam etti.
1 note
·
View note
Text
youtube
avludaki ağacın dibinde, hamd dolu bir gece seninle, yakınsın, ne saadet.
0 notes
Text
ب
kasım bir. 2023.
uzun zaman önce ilk kez burada yazmaya başladığımda zihnim henüz böyle katılaşmış değildi. haftalık özetlerim vardı, velûd bir düşün dünyasının tatlı hatıralarıydılar. bütün görü ve idrakim şimdiden açık ve uyanıktı.
şimdi geriye dönüp bakınca anlıyorum ki, iyiye gidiyor hissetmek, iyi hissetmekten fersah fersah yüce bir mana ihtiva ediyor. kısacık tek bir gün diyebileceğim koca iki sene içinde kendimi nadiren iyiye gidiyor hissettim. ama alelakser iyiydim. gaflet işte böyle usul usul ve sessizce kuşatmıştı.
g'ye bunu tam aktarabildiğimi hiç zannetmiyorum. o hep sözlerimi kişisel algıladı. ilişkimizin sağlıklı bir alma verme dengesi yok, tanışıklığımızın ilk birkaç ayı hariç olmak üzere de sanıyorum hiç olmadı. ama yaşamaya başladığım ilk günler hep onunla geçti. yaşadığım şehrin bir cep haritasının zihnimde hızla örüldüğü o ivmeli keşif sürecinde yanımda hep o vardı.
şimdi her yerde yalnız ama aşina yüzler içindeyim. belki daha da önemlisi yüzüm, aşina yüzlerden bir yüz. fakülteye daha sık uğramak, hiç değilse uğramak, bu son sene için ilk hedefimdi. galiba bu konuda şimdilik iyiye gidiyorum. diğer hedeflerim için aynı şeyi söylemem. ama yetersizlik hissiyle mücadale edebiliyorum. kendimi unutmazsam eğer içimde de bir şeyler oluyor gibi. yalnız içimdeki en kavi duygu, hala, uzun yola çıkmak arzusu. sonbahar bitmeden de bir pazar sabahı babamla belgrada gitmeyi istiyorum. pilatese galiba tam üç haftadır, gitmedim. tezhib'e ve osmanlı'caya da artık hiç bakamıyorum. doğru dürüst kitap okuyamadığım bilmem kaçıncı sene. yani,
kendimi öğüttüğüm çok, çok uzun ve yorucu günlerin ardından, işte yine buradayım. kendimle ve yolda. bu sefer her şey çok daha aydınlık. göğsümde nûrdan bir mühür var sanki. görünmez bir bağla bağlıyım, her şeyi kolaylaştıran bir nûr'a.
asaf halet okumayı da çok özledim. elime geçerse edineceğim. dünya gündemi ilk kez bu kadar kişisel meselem. o kadar ki mülteci hakları çalışmak bile aklımdan geçiyor. hukuk okumakla barışığım, bu duygu için ne kadar şükretsem az. çünkü bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunun farkındayım.
yeni bir uyku ve çalışma düzeni oturtabilirsem eğer, sanki hiç uzak olmayan bir gelecekte beni çok güzel bir şey bekliyor gibi. başka hayatlara değil, yalnızca kendime odaklandığım günlere bismillah.
0 notes