Text
Hard not to fall for you, I gave you all my heart.
1 note
·
View note
Text
sana dair.
youtube
Soğuk bir gün doğumunun durağan sessizliğinde;
Bir zamanlar ışıldayan ruhu artık mutluluk olgusuna bir yabancı olan ve benliğini kaybetmiş birine dönüşmüş olduğunu fark edecekti.
Kısılıp kaldığı bu derin sessizliğin içerisinde, uzaklara dalıp gittiği tüm o an'ları toplayacak olsaydı, elinde kalacak şey adeta o kısa bir ömrünün neredeyse tamamı olacaktı sanki..
Bir zamanlar onu hayatta tutan tek şeyin sahip olduğu umudunun olduğunu fark edecekti..
Zaman geçecek, ama o kendisini merak etmekten alıkoyamayacaktı.
Acaba o bütün bunları hak etmiş miydi? Belki de etmişti.. Hatta belki de daha fazlasını hak ediyordu. Bir zamanlar kalbinin sesini dinleyen birinin başka bir hayatı acımasızca harcamış olması.. Yıllar sonra fark etmiş olsa da bu farkediş hiçbir sonucu değiştirmeyecekti. Kendisi için bir ışığı kucaklarken bir başkası için bir derin karanlığa sebep olmuştu belki de..
Suçlamamak, belki... Ama affetmek!? En zoru da kendisini affetmesi olacaktı. Daha kendisini affedemeyen bir insan bir başkasını nasıl affedebilirdi?
Düşündü, düşündükçe öfkesini içten içe ezip parçalamaya başladı.. Kemikleri içten içe titrerken, o gülümsemeye devam etti başkalarına karşı- mutluluk saçmaya çalıştı.. Çünkü iyi olan her şeyin paylaşıldığında güzel olduğuna inanmıştı..
Geçen zamanla birlikte hiçbir şeyin bir daha aynı olmayacağını fark ettiğinde, hissizleşen düşünce mekanizması- umursamamayı öğrenmişti..
Artık içinde sevmeye dair bir güç kalmadığını fark ettiğinde kaldırmış olduğu beyaz bayrak aslında bir pes ediş miydi, yoksa içten içe artık kendisine mutluluğu yakıştıramamasından dolayı mıydı?
Bir zamanlar karma'nın düşüncesi bile içini kasıp kavuran fırtınaları saniyeler içerisinde dindirebilirdi. Ama görülen o ki zamandan daha güçlüsü yoktu, her şey değişmişti artık. Nihayetinde bir gün kalp kıranların kırılacağı, aldatanların aldatılacağı, iki yüzlülerin o maskelerinde boğulacağı ihtimali bile içini rahatlatamaz hale gelecekti. Artık onun benliğini çevreleyen derin bir hissizlik vardı.. Uzaklara dalıp gittikçe tanımaya başlıyordu benliğini..
Her acı, değerli bir öğretiydi elbette, bunun farkındaydı. Ama dizginlenememiş bir acı ölümden kat ve kat beter hissettiriyordu.
Herhangi bir çift göze baktığında görmüş olduğu tek şey paramparça olmuş benliği ve umutlarıydı sanki... Ve asla dinlemeye kıyamadığı o şarkıyı, defalarca dinleyecekti artık...
Sözler verdi kendisine, paramparça etti tüm maskeleri ve maskesi olanları. Başkaları tarafından kabul görebilmek için dahi olsa bile asla yapmacık biri olmayacaktı. Yaşamı boyunca deneyimlemişti ki tüm maskeler düşüyordu nihayetinde...Ayrıca iki yüzlülük onun yaratılışına çok yabancıydı. Onun iç dünyasında yapmacıklığa yer olmadı hiçbir zaman...
Acıtanlar, iki yüzlüler hayatlarını yaşamaya devam ederken o kabuğuna çekilecekti. Yalnızlık ona güven veriyordu ve bir gün kendisini affedebileceği günü hayal etmeye devam edecekti. Zaman zaman bir şeyler onu gülümsetecekti şüphesiz fakat ona sımsıkı sarılmış olan kabusları da onu bu zorlu zamanlarında yalnız bırakmayacaklardı.
Bir kalpten soğumayı deneyimlemişti artık, ölüm bile böylesine uzak hissettiremezdi.. Bukowski'nin şu satırlarını anımsayacaktı;
"Öyle bir zaman gelecek ki, toz konduramadıkların, kirden görünmemeye başlayacak."
Bir pencere arayacaktı, önünde oturup her şeyi unutabileceği ve yedi renkli yaz yağmurlarını seyredebileceği.. Ama öğrenmişti artık, yanlışlara harcadığı zamanlar yüzünden doğrulara gücü kalmamıştı..
Bir ruhu rüyalarında bile affedememenin ne kadar da tarifsiz bir his olduğu deneyimlediği zamanlardaysa yaşamın adeta bir kabusa dönüşebildiğini farkedecekti. Bundan daha kötüsü ne olabilir diye düşünürken, uyandığında onu içerisine çeken karanlıklar hayatın espri anlayışının aslında ne kadar da limitsiz olabileceğini gösterecekti ona..
Her şeyden vazgeçtikçe sanki bambaşka biri olmuştu artık. Zihninin duvarlarında gezindiği her an fark etmeye devam etti, bir zamanlar en ışıl ışıl görünen- en eşsiz köşelerinin şimdi nasıl da hareketsiz, terkedilmiş ve ıssız bir hâle dönüşmüş olduğunu..
Her şeyin sonunda zihninde tek bir soru kalmıştı; suçlanacak kişi kimdi?
0 notes
Text
Don't you understand? Don't you know the love that you want's all the love that you needed?
0 notes