Text
Çorak bir dağın tepesinde, ortalığı sürekli kasıp kavururken bir kış fırtınası, bin kişi çırılçıplak oruç tutup bağışlanmak için bin yıl diz çökse, senden yana baktıramaz tanrıları
0 notes
Text
saçlarımı ördün. sesim bi garipti. benim bilmediğimi sanki sen bilirmişsin gibi sordum. öyle içime atmadan, öyle düşünmeden. boğazlarım ağrıdığından belki. yıl 2009 sandım, rastgele bi cumartesi günü. hayatımı kurtardın ilüzyonu. sonra kayboldun. sen mezara, ben dünyaya.
0 notes
Text
Zaman; tehlikenin her an her yerden gelebileceğini göğsümü şişiren tedirginlik hissiyle şuur altımda biçimsizleşmiş hâlde. Çevremden donuk bi uğultu akıyor, nereden gelip nereye gittiği belli olmayan soğuk esinti, kökleri sızlayan saçlarımın arasına hırçınca dalıyorken şiddetli yağmuru suratıma çarpıyor. Ne zamandır ayakta dikildiğim belli olmasa da kalçamda ve bacaklarımdaki uyuşmuş ağrı uzun süredir bir şeyler beklediğimi yahut kaçmaya niyetim olmadığı için durduğumu hatırlatıyor. İçimde gitgide genişleyen huzursuzluk boğuk ve anlamlandırılamaz bir sesi işitmemle patlıyor.
Ses arkamda, hayır, önümde, hayır, yerin altında, hayır, içimde, bir inilti, hayır, çığlık, hayır, ağlama! Yerin altında, hayır gökte; bir çocuğun acı iniltisi! Bir çocuğun yardım çığlığı! Bir çocuğun lanetli ağlayışı! Kızgın ve düşman.
0 notes
Text
Dilerim sen de bir gün bir yudum su içerken, şüphe sarsın bir yılan gibi boynunu; onu kusmadan uyuyama
0 notes
Text
Zaman volta atan bir katil, avuçlarımda kaç lanet günün ertesi
0 notes
Text
Oysa sorsa belki anlatabilirdim. Belki de bu dünyada sadece ona anlatabilirdim. Belki de hiç konuşmaz ve sadece ağlardım.
0 notes
Text
Aşık olmayı becerememiş bütün kadınlar gibi, o da bir şey isterdi ama ne istediğini tam olarak bilmezdi. Daha doğrusu, ona her şeyi istiyormuş gibi gelirdi ama aslında hiçbir şey istemezdi.
1862.
0 notes
Text
Tabii bir mezar taşının karşısında durmak, kitabın son sayfasını açmaya, filmin son karesini yakalamaya benziyordu.
0 notes
Text
Nelly; benden daha çok bana benziyor da, onun için seviyorum. Ruhlarımız her neden yoğrulmuşsa, ikimizinki de aynı.
3 notes
·
View notes
Text
Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
-
For shame deny that thou bear’st love to any,
Who for thy self art so unprovident.
Grant, if thou wilt, thou art beloved of many,
But that thou none lov’st is most evident
1 note
·
View note
Text
Gözlerimi kapatabilseydim, rüyalar elimden tutup götürürdü. Yükselir, süzülürdüm yeni bir gökyüzünde. Kederlerimi unuturdum. Hayalimde çekip gidebilseydim, aşkın ve umutların yeşerdiği, acıların dindiği saraylar ve geceler inşa ederdim.
Bir dünya ki zulüm ve sefalet ile özellikleri gölgelenen insanları görürsünüz ve inşa ettiğimiz her şeyi yıkan acı bir gerçeklikten muzdariptir.
Bir dünya ki düşlerimizi ezen zorbalığın yükselen duvarlarını görürsünüz ve tüm kalplere karanlık ve açgözlülük hüküm sürer.
Emel - Holm
1 note
·
View note
Text
Bir şeyden kaçıyorum, bir şeyden. Kendimi bulamıyorum, dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer… Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına, niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına, niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
“Öyle güzelsin ki,
kuş koysunlar yoluna.”
Demiş bir çocuk.
Nilgün Marmara.
8 notes
·
View notes
Text
Ah benim cennet güzelim.
Ah göğsümdeki derin ağrı.
2 notes
·
View notes
Text
1K notes
·
View notes
Text
Onun bütün hayatı sadece uçurumdan kaçıştır, sadece derinliğe doğru bir koşudur, korkunç, acılı, kalbini sıkıştıran, soluk soluğa bir kovalamacadır.
2 notes
·
View notes
Text
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için, bu acımasız ölü anne sesini.
2 notes
·
View notes