Text
Yine Yeni Yeniden
Şöyle bir karıştırdım sayfamı. Neler yaşamış neler yazmışım meğer... İnsan kendini unutur mu? Unutuyormuş işte. Önceliklerim değişti, hayatım değişti, hayatımdaki insanlar değişti. Hepsinden önemlisi ben değiştim. Büyüdüm. Biraz tercihlerim biraz da zamanın dayatmasıyla büyüdüm. Çok sevdiğim kitaplarımdan bile uzaklaştım. Yazı dilimin güzelliğini görünce bu gerçekle daha çok yüzleştim. Kitaplarımın bana benim kitaplarıma baktığım gecelerin üstünlüğüyle geçti yıllarım. Özlemişim...
6 notes
·
View notes
Text
En son tanımadığım bir evin penceresinden doğan güneşi seyrederken bu denli yalnız hissetmiştim. Geceden kar yağmış, her yer bembeyaz bir örtüyle kaplanmıştı. O kadar derindi ki yalnızlığım iliklerime kadar üşümüştüm. Bu akşam yine o pencerenin önündeyim, bu defa güneşin doğuşunu değil batışını seyrediyorum. Gündüzün aldığını geceden beklemek, savruluyorum…
15 notes
·
View notes
Text
Yatağımın kenarında bir oturmalık yer olacaktı. Gel, gel çekinme. Annem olsa kenarına oturmayın, yatak bozuluyor derdi. Olsun sen gel.
Geceler vebalı. Dağınıklığım ondan, hoş gör.
11 notes
·
View notes
Audio
ateş olmuşsun, beni yakar mı bu sular seller gibi ezberlemişken seni
19 notes
·
View notes
Quote
Film bitmiş de, herkes salondan çıkarken, aklı son sahneye takılı kalmış, koltuğuna çakılı adam ruhuyla baktım. “Ulan,” dedim, “bu milletin tarih kitabına ihtiyacı yok. Şarkıları peş peşe diz, koy kasete, ver radyodan…
İlhami Algör (via sairceketli)
33 notes
·
View notes
Quote
Dil ruhun içine sokulmuş Truva atı; insan anlatmayı bilmeseydi daha iyi yaşayabilirdi.
Selman Bayer
13 notes
·
View notes
Audio
Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem?
7 notes
·
View notes
Text
Sabrın en büyüğüyle sınanıyorum; beklemek. Kimi zaman yolun neresinde olduğumu görmezden gelip yeter artık diyorum. Yeter çünkü beklemek labirent misali, kaybolmak da var. Yoruldum.
8 notes
·
View notes
Text
Köşeler benim gerisi sizin.
Asıl mevzu olmaktan o kadar uzağım ki.
3 notes
·
View notes
Text
Kırık vazolar tamirhanesine iki çay, biri soğuk olsun.
İçine düşülen kuyudan çıkmak için ne yapılır? Uzun süre bunu düşündüm, bulamadım. Bir an kuyunun duvarlarına bakmak yosun tutmuş bir kara parçasına basmaktan daha anlamlı göründü gözüme. Gözüme görüneni gönlüm sever mi dersin? Sever, sever. Tuhaf. Gönül diyorum. Ne yapacağı hiç belli olmuyor. Yeşil taşlı bir yüzüğüm var. Takınca mutlu oluyorum. İçinden hücrelerime huzur doluyor sanırım. Gökte aradığını yerde bulmak gibi. Kaybettiğimi sandıklarım odamda bir kutuda gizli oluyor bazen.
Müzik... Tüm duyguları iletebiliyor mu acaba? Sessizliğe katlanamıyorum. Tuhaftır ki yalnızlık kol geziyor damarlarımda. İnsan sesinden yoruluyorum hepsi bu. Kendi sesimi dinliyorum bazen. Katlanılmaz oluyor saniyeler. Durmadan düşünen hücrelerimi susturma şeklimin adı müzik. Seslerin arasında kaybettiğim yolumu bulduğum pusulam gibi.
Yatağa yatınca uyumak gelmiyor içimden. İçim ne istediğini bilmiyor. Bende öyle. Hüzün kötü mü? Mutlu bir fotoğraf karesinde bile gördüğüm şey nasıl kötü olur? Sadece yazdım bir anlamı yok. Sözcükler ekmek kuyruğundaymış gibi kavga ediyor. Ayırmak mı? -Hayır izlemek daha eğlenceli. Kafamı kucağıma koyup düşünmek isterdim. Belki o zaman kendimi anlamam mümkün olurdu.
İki kere düşündüğüm konularda hep aklıma ilk geleni uyguluyorum. İkincisi her zaman gönülden geliyor çünkü. Ne zaman araya girse kendimi yorganla yatak arasında sıkışmış gibi hissediyorum. Bir kitap var, sanırım içine düştüm. Zaten ismi de öyle bir şey. Ne kadar geç bitirirsem o kadar iyi düşüncesine yenildim, iki gündür elimi bile sürmüyorum. Sühan beni korkutacak derecede düşündürüyor. Bir şarkı çalıyor şimdi. Neye aşık olduğunu anlatıyor. Aşk bu bilinci veriyor mu? Neye aşık olduğunun farkında olmak bilinç üstü bir olay değil mi? Yaşamak yatarken üzerine aldığın yorganı sabah yerde bulmak mı?
Gece boyunca üzerimden atıp ürperince eğilip aldığım yorganıma benzetiyorum çoğu şeyi. İhtiyacım var hemde deli gibi ama bunu bilmesen de olur. Belki üşümem. Üşümezsem yorgana ihtiyacım olmaz. Üşürsem bulamama ihtimalim de var. Bulamadığım zaman durum değişir. O zaman aramak kelimesi tüm sözlüklerden kalksa dahi hüznüm kalkmaz üzerimden. Zarifoğlu bu yüzden ilgimi çekiyor. Bazen anlamak için dakikalarca düşünüyorum. Olmuyor. Anlamıyorlar. Anlamayacaklar. Susturmak zorunda olduğun sesleri birileri duymuş da gelmiş gibi olacak ama inanmayacaklar. Mümkün değil.
Uyumalıyım.
5 notes
·
View notes
Audio
Beyoğlu'nda bir tramvay raydan çıkmış vay sensiz bunca yıl nasıl yaşadım ah vay ki ömrüme vay!
42 notes
·
View notes
Video
tumblr
O da senin gibi lâ'dan geçip illâ'ya ev kuramayacak kadar inatçı bir karakter.
7 notes
·
View notes
Text
Yalnızlık, kişinin gökyüzüne bakma sıklığıdır. Yıldızlara verdiği selamla doğru; insanlarla mümkün mertebe ters orantılıdır.
3 notes
·
View notes
Text
-miş'li gelecek zaman gibiydin. bir rivayete göre vardın. bekliyorduk.
104 notes
·
View notes
Text
Sadece yer yanlış, zamanı karıştırma.
Bir zamanlar derste paganini dinler mest olurduk. Daha doğrusu olurdum çünkü benden başka kimse sevmezdi. İşte o gün çok yanlış bir yerdeyim diye düşündüğüm günlerden sadece biriydi.
1 note
·
View note
Text
"Aslında..." ile başlayan cümlelerin gereksiz olduğu yüzyıldayız. Aslında ne olduğu kimsenin umrunda değil.
3 notes
·
View notes
Quote
Bazen diyorum ki bizim kafamızı neden böyle ıvır zıvır şeylerle dolduruyorlar? Sonra hemen buluyorum cevabı: Sürekli bunlarla meşgul olan bir genç, şunları düşünemez: ulan bizi kim yönetiyor, nasıl yönetiyor, sömürülüyor muyuz, işler yolunda mı, dünyadaki itibarımız nedir, kimliğimizi ve kültürümüzü koruyabiliyor muyuz, emperyalizm nedir, modernizm nedir, çağdaşlaşıyoruz derken yozlaşıyor muyuz vesaire ..
Ömer Faruk Dönmez (via aylakmadammmm)
390 notes
·
View notes