Tumgik
meyalcomtr · 10 months
Text
TCBM FAİZDE NEREYE GELDİ?
Merkez bankası, Haziran 2023 tarihinden bu yana faiz oranlarını artırmaya devam ediyor, devam edeceğini de söylüyor da bu artış dalgası nereye kadar gidecek?
Faiz politikası, merkez bankalarının kullandığı onlarca araç arasında bir tanesidir. Faiz politikasının yanı sıra merkez bankası, pek çok araç kullanır, bu araçların önemli olanları bağlantıdaki yazıda bulunmakta. Demiştik ya, faiz politikası bir sürü araç arasında sadece bir tanesidir diye, merkez bankası kısa vadeli faiz oranlarını belirlemenin yanı sıra bastığı parayı doğrudan geri de çekebilir veya tam tersi para akıtabilir. Biz buna açık piyasa işlemleri de deriz.
Merkez bankaları çoğunlukla para politikalarını faiz oranlarının yanı sıra açık piyasa işlemleri ile de destekleyip belirlediği faiz oranlarının para piyasası üzerindeki etkisini pekiştirebilir, bunu da çoğunlukla portföyündeki yani elindeki borçlanma senetlerini alıp satarak yapar. Örneğin FED, ya da diğer adıyla Amerika Merkez Bankası faiz oranlarını artırma durumu gündeme geldiği dönemlerde önce tapering uygulamasına geçeceğini duyurdu. Biliyorum çok yabancı terimler kullanıyorum, nedir bu tapering diyebilirsiniz, hemen cevablayalım.
Merkez bankaları piyasayı hem canlı tutup hem de büyüme, istihdam ve enflasyonu istikrarlı şekilde kontrol edebilmek için piyasaya istikrarlı şekilde sürekli olarak belirli bir miktar para basıp verir, buna niceliksel gevşeme veya genişleme de denilir. Bu miktar ne piyasadaki para talebini aşacak veya altında kalacak şekilde değil de ekonomiyi stabil tutmak için cüzi olarak belirlenir. Yani merkez bankaları her ay düzenli olarak genellikle para basıp ekonomiye para aktarır.
Tapering de bu niceliksel gevşemenin devam etmesi fakat gevşemenin yavaşlaması, yani merkez bankasının ekonomiye daha az para aktarması anlamına gelir. Yine para aktarılıyor, fakat daha az. Musluktan su geliyor ama daha az geliyor.
FED de faiz oranlarındaki artışın para piyasasına etki edebilmesi için önce piyasa faizlerini artırmaya başladı, nitekim covid döneminde FED; yaklaşık olarak 3 trilyon dolar bastı. Bu kadar bol para varken, yatırım yapılacak bolca para varken kimse FED faizine önem vermezdi. Vermeleri için FED'in hiper yüksek faizler vermesi gerekirdi. Tapering uygulamasından bir süre sonra FED faiz artışları da başladı.
Faiz artışları başladıktan sonra FED, bu sefer tapering uygulamasını terk edip varlık satışlarına, yani niceliksel sıkılaştırmaya gitti, niceliksel sıkılaştırma da gevşemenin tam tersi. Merkez bankası, bastığı parayı borçlanma senetleri vb. satarak geri çekiyor. FED, aylık yaklaşık olarak 80 milyar dolarlık varlık satışına başladı. Yaklaşık 1 buçuk yılın ardından ise ABD enflasyonu, neredeyse kontrol altına alındı diyebiliriz.
Aynı şeyi TCMB için de söyleyebilme imkanımız biraz zor. TCMB, Haziran ayından bu yana (aydan aya değiştiğini de söyleyelim) yaklaşık 800 milyar lirayı geri çekmiş. (kaynak: TCMB analitik bilançosu) Sayıya bakın, 800 MİLYAR LİRA! İyi de bu kadar yüksek bir para çekilmesine rağmen neden enflasyon düşmüyor, daha doğrusu bu miktar gerçekten yüksek mi?
Türkiye'de son verilere göre para tabanı yani (hemen hemen) dolaşımda bulunan para yaklaşık olarak 2.6 Trilyon TL, Haziran ayında yaklaşık 700 Milyar TL idi. Görünen o ki bu 800 milyar lira pek de bir işe yaramamış, piyasadaki para yaklaşık olarak 4 kat artmış. Bu demek oluyor ki merkez bankasının bundan çok daha fazlasını yapması gerekli. İyi de, yaklaşık 800 milyar lira para  çekilmesine rağmen ekonomi neden hâlâ sıcak?
Bunun için biraz geçmişe bakmak gerekiyor, merkez bankası bu sıkılaştırmadan önce piyasaya kaç lira vermiş, piyasadan kaç lira çekmiş ona bakalım.
Faiz artışları başlamadan evvel TCMB, 2023 yılının başından haziran ayına kadar ortalama 170 Milyar Liralık piyasa fonlamasını yaklaşık 700 Milyar TL'ye çıkarmış. Bir matematik hesabı yapalım; 700-170 = 530, 530/6 = ~90 Yani merkez bankası aslında piyasaya her ay ortalama 90 milyar lira vermiş. 6 ay boyunca bu paralar piyasada para çarpanı nedeniyle katlanarak arttı. "Dur bir dakika, para çarpanı da ne?" diyebilirsiniz. Açıklayalım:
Siz bir tasarruf sahibisiniz ve paranızı banka faizinde değerlendirmek istiyorsunuz (not: böyle bir şeyi asla yapmayın.) ve bankada mevduat hesabı açıyorsunuz, artık bu parayı bankaya rehin veriyorsunuz, bu miktar da 100 bin TL olsun. 100 bin TL'nizi verdiğiniz bankanın bilançosunda pasif yani yükümlülük kaleminde 100 bin TL artış oldu, şimdi de banka bu 100 bin TL'yi alıp kredi almak isteyen birisine kredi veriyor, böylece bankanın aktif kalemi 100 bin TL artıyor. Piyasaya 100 bin TL kredi veriliyor, bu krediyi alan kişi de bir araç satın alıyor diyelim, aracı satan kişi de elde ettiği bu 100 bin TL'yi yine aynı bankaya yatırıyor ve bankanın pasif kalemi 200 bin TL oluyor. Banka, aldığı bu parayı krediye çeviriyor ve banka aktifleri 200 bin TL oluyor. Bu kredi dönüp dolaşıp yine aynı bankaya ulaşıyor ve bankanın pasifi 300 bin TL olurken kredi ile birlikte aktifler de 300 bin oluyor. Bu şekilde ekonomide 100 bin TL para olmasına rağmen bu para, sistemde 300 bin TL ve fazlası olarak gözüküyor.
Ülkemizdeki durum da böyle. Haziran 2023 öncesine piyasaya akıtılan para, şimdi katlanarak arttı. Belki bu 530 Milyar TL şu anda 1 Trilyon TL veya 2, 3 yahut da 4 Trilyon TL, o kadarını bilemiyoruz ama bunun epeyce bir paraya dönüştüğü 530 Milyar verilip 800 Milyar çekilmesine rağmen enflasyonun düşmemesinden az çok belli oluyor.
Velhasıl kelam, 6 ayda basılan 530 Milyar Liranın etkisini 6 ayda 800 Milyar Lira geri çekme ile geriye çevirmek son derece zor olur, neredeyse imkansıza yakındır da diyebiliriz.
1 note · View note