Hakikatin yolu cehaletten geçer. (Henry Suso 1300-1365)
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
İnsanlar niçin içki kadehlerini tokuştururlar?
Bu konuda daha güncel ve romantik bir hikaye var. Biliyorsunuz insanda beş ana duyu var: Dokunma, görme, koklama, tat alma ve işitme. Yemeğe gidilen bir restoranda şarap ısmarlanırsa, garson şarabı getirdikten sonra bardağa bir parmak koyar ve kontrol etmesi için doğrudan erkeğe uzatır. Hiç bir kadının da itiraz etmediği bu durum gerçekten anlaşılmazdır. Çünkü dünyadaki aroma ve tat alma uzmanlarının çoğu kadındır.
Neyse biz gelelim restorana... Kadehin soğuk temasıyla dokunma duyusu tatmin edildikten sonra kadeh havalı bir şekilde göz hizasına kadar kaldırılıp şarabın rengine bakılır. Görme duyusu kontrolünden sonra kadeh burun hizasından bir sağa bir sola gezdirilerek koklanır.
Minik bir yudum alarak tadını da algıladınız. Zaten şaraptan pek anlamıyorsunuz. Garsonun da mantarını açtığı şarabı kendisi içmezse başka birine verecek hali yok. Mecburen 'mükemmel' diyorsunuz. Ama hala bir duyu kaldı, işitme duyusu. İşte o duyuyu da kadehleri tokuşturup, 'çınnn' sesini duyduktan sonra tatmin ediyoruz.
Hikaye gerçekten romantik ama işin aslı biraz değişik. Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip, onu ortadan kaldırmak için zehirli bir içki sunması görülmemiş bir şey değildi. Ev sahibi içkisinin zehirsiz olduğunu ispat etmek için kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir miktarını kendi bardağına dökmesine müsaade ederdi. Her iki kişi de içkilerini aynı anda içerek birbirlerine olan güvenlerini gösterirlerdi.
Misafir ev sahibine olan güveninin çok fazla olduğunu göstermek için bardaklar havada yan yana geldiğinde, kendi içkisinden onun bardağına bir şey dökmez, bardağını yavaşça onun bardağına vururdu. Duyulan 'çın' sesi gerçek bir güvenin ifadesi idi.
1 note
·
View note
Photo
Sanatçının internet sitesi için tıklayınız
Sanatçının facebook sayfası için tıklayınız
0 notes
Photo
Yaptığı çalışmalarla gelecek vadeden Pelin Bayat . Facebook sayfası için tıklayınız
0 notes
Text
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum.
Orhan VELİ Cem Karaca ile İstanbul'u Dinliyorum için tıklayınız
0 notes
Video
youtube
Biraz nostalji iyi gelir...
0 notes
Text
İnsanlar niçin tokalaşıyorlar?
Tokalaşma aslında çağlar öncesi bir adet. Çok eski çağlarda, tüm erkekler bir silah taşıyor ve çoğunluğu da bu silahı sağ eli ile kullanıyordu.
Bir erkek diğerine dost olduğunu, elinde silah bulunmadığını göstermek için, boş sağ elini uzatıyor, diğeri de aynı şeyi yapıyordu. Ama her iki taraf da kendini emniyete almak, diğerinin aniden silah çekmesine mani olmak için, birbirlerinden emin olana kadar, birlikte ellerini hafifçe sıkarak duruyorlardı.
Tokalaşırken elleri sallama alışkanlığı, elleri daha iyi kavrayarak, rakibin giysisinin içinden aniden bir silah çıkarmasını önlemek için başlamış olabilir. Ancak sonraları dostluğun bir ifadesi oldu.
0 notes
Text
Niçin trafik lambaları kırmızı, sarı ve yeşildir?
Trafik ışıkları uygulaması, önceleri demiryollarının trenleri kontrol için uyguladığı sinyaller Örnek alınarak başlamıştır. Demiryolları idaresi kırmızı rengi 'dur' sinyali olarak seçmişti. Kırmızı renk kan rengi olduğundan asırlar boyu tehlikenin, tahribatın ve ölümün simgesi olmuştur. Demiryolları ilk faaliyete geçtiği 1830'lu yıllarda 'ikaz' ışığının rengi yeşil, 'geç' ışığının ise beyazdı.
Bir süre sonra beyaz sinyal problem yaratmaya başladı. Beyaz renkli 'geç' sinyali diğer sokak lambaları ile karıştırılabiliyordu. Ama daha da kötüsü 'dur' işaretlerine konulan kırmızı mercekler yerlerinden düşünce ışık beyazlaşıyor, 'geç' sinyali olarak algılanıyor ve kazalara yol açabiliyordu.
Sonunda demiryolcular kırmızıyı 'dur', yeşili 'geç' sarı rengi de 'ikaz' sinyali olarak kullanmaya başladılar. Bilindiği gibi sarı, renk spektrumu içinde en göz alıcı renktir. Böylece makinist bir sinyalin bulunması gereken yerde beyaz ışığı görürse, bir şeylerin yanlış olduğunu anlıyor ve tedbirini alıyordu.
Karayollarına gelince, yollarda sadece atların ve at arabalarının bulunduğu tarihlerde bile dünyanın büyük şehirlerinde trafik sorundu. İlk trafik lambası otomobillerin ortaya çıkmasından çok önce 1868'de Londra'da kullanıldı. Gazla yakılan ve bir eksen etrafında döndürülebilen kırmızı ve yeşil lambalar bir yıl sonra patlayıp, kendilerini çeviren polisi de yaralayınca bu uygulama ortadan kalktı.
Ama öte yandan otomobillerin ortaya çıkması ve şehirlerde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte durum iyice kötüleşti. Çeşitli şehirlerde değişik uygulamalar yapıldı. Demiryollarındaki uygulama örnek alındı ama demiryollarında birbirine paralel iki hat vardı. Bu sistem iki yolun kesiştiği kavşaklarda işe yaramıyordu.
Sonunda günümüzdekilere benzeyen ilk elektrikli otomatik trafik lambasını, ilkokul mezunu ve ABD'deki Cleveland'da otomobil sahibi ilk siyah olan Garrett Morgan geliştirdi. 1914'de ilk denemelerine başlayan Morgan 1923'de de patentini aldı. Morgan 1963'de ölümünden az önce patentini 40 bin dolara General Electric firmasına sattı.
Morgan'ın lambaları demiryollarına benzer şekilde bir "T" üzerinde kırmızı ve yeşil iki lambadan ibaretti. Çok geçmeden ikaz anlamında sarı lamba da ilave edildi ve uygulama bütün dünyaya süratle yayıldı.
Aradan geçen yıllara rağmen sarı renk hala 'ikaz' anlamındadır ama günümüz sürücüleri onu 'geç' sinyali olarak algılıyorlar.
0 notes
Text
“Kıro” Kelimesi Kadınlardan Çıkmıştır
Türk Dil Kurumu tarafından İnternet üzerinde yayınlanan Türkçe sözlükte, “kıro” kelimesinin anlamı “eşek yavrusu, sıpa”dır. Argo anlamını, bu kelimeyi çıkartan “kadınlar”dan bekliyoruz.
Peki bu kelimenin argo anlamının neden kadınlardan çıktığını iddia ediyorum? “Kıro” kelimesinin argo olarak genel kullanımı, yumurta topuk ayakkabı giyen, gömleğinin bağrını açıp göğüs kıllarını gösteren, siyah kumaş pantolon altına beyaz çorap giyen (ya da spor çorap giyen), argo kelimeler kullanıp konuşan vb. durumlarda “erkekler” için kullanılır. Biz erkekler aramızda bu tarz kişilere “Hanzo” gibi sıfatlar takarız, “Kıro” demeyiz. Peki bize eşek yavrusu deme cüretini gösteren (erkeklerden bahsediyorum, yoksa bu şekilde giyindiğim veya konuştuğum için değil) kadınlarda durum nedir? Kadınlar “kıro” olamaz mı? Erkeklerden daha beter bir halde alasını olurlar. Gelin örneklerle açıklayalım:
Gömleğin bağrını açıp kıl gösterme: Kıl bir tek erkeklere mahsus fiziksel bir parça mıdır? Hayır… Ben çok kadında göğüs dekoltesinin, göğüsler arasında çıkmış kapkara kıllar ile “şahlandırıldığına” (!) şahit oldum. Bununla birlikte sırtın bittiği, kalçanın başladığı ve “bel” dediğimiz bölgede, tabir caizse “orman barındıran” ve üstelik bunu matah bir şeymiş gibi kısa giyinerek gösteren çok kadın da gördüm ve görmeye de devam ediyorum.
Yumurta topuk ayakkabı giyme: Evet kabul ediyorum, bence de çok çirkin bir ayakkabı modelidir. Ancak kadınların cephesinde durum daha da vahim. Fotoğrafta görmüş olduğunuz “burnu yarı açık” babetler, 2008 yaz modasıydı. Yokuş çıkarken kafamı yukarı kaldırmam, deliliğimin bir göstergesi değil, bu tarz ayakkabıların giyilmesinden dolayıdır. Malum yokuş çıkarken oluşan eğimden dolayı, insan ister istemez ayakları görüyor. Bu nasıl bir ayakkabı modelidir yahu? Bir de buna para verip giyiyorsunuz ya, helal olsun! Babetin anlamı aslında balerin ayakkabısıdır. Fiziksel duruş bakımından “insanî boyutlardaki ayaklara” (boyca ve kiloca) yakışıyor, ama önüne sonradan açılmış, ama açan adamın ölçüm birimlerinden haberi yokmuşçasına boşalttığı ön tarafın anlamı nedir? Aslında ben 2 parmaklıyım, diğerlerini cebimde taşıyorum mu?
Beyaz çorap giyme: Ben her zaman renk uyumundan yanayımdır. Koyu renklerle, koyu renk çorapların, açık renklerle de açık renk çorapların giyilmesi taraftarıyım. Yani “kemik rengi” olarak tabir edilen pantolonların altına siyah çorap giymek ne kadar abesse, siyah pantolonla da beyaz çorap giymek bence o kadar abestir. Bunun kadın ya da erkek ayrımı yok. Aslında bakacak olursak, soket çorap olarak nitelendirilen, ayak bileğinde sonlanan çorapların (kışın giyilen patikler gibi) kadınlar tarafından kullanımı daha yaygın. Üstelik beyazı! Öte yandan burnu açık ayakkabı ile ten rengi külotlu veya dizaltı çorap giyerek dışarı çıkmak ne kadar mantıklı? Parmakları tozdan korumak için mi burnu açık ayakkabıyla çorap giyiyorsunuz?
Gömleğin içine atlet giyme: Bu da kadınlar tarafından “kıroluk” olarak tabir edilen bir davranış. Peki kadınların t-shirtlerinin ya da gömleklerinin altına giydikleri “ben burdayım” diye bağıran sütyenlere ne demeli? Özellikle yaz aylarında ve beyaz renkle ortaya çıkan bu durumun çözümü ise aslında gayet basit: Ten rengi sütyen kullanmak. Beyaz ve içinizi gösteren gömlek ya da t-shirtle, yine aynı renk ya da koyu renk sütyen giyerek sokağa çıkmanız, “Benim göğüslerim var, biliyor musunuz?” demek istemenizden mi kaynaklanıyor?
Kaynak : goo.gl/Unmf4A
0 notes
Text
Modern Kıro mu dedi birisi?
10 maddelik rehberimizi inceleyin, hataya düşmeyin...
T24
Altın zincir takmıyor, viski içerken lahmacun yemiyor, kösele ayakkabının içine asla beyaz çorap giymiyor olabilirsiniz. Fakat bu, modern kıroluklar içinde bulunmadığınız anlamına gelmez. Yeni nesil kıroluk nedir, ne değildir? 10 maddelik rehberimizi inceleyin, hataya düşmeyin.
1- Alo çok yoğunum oyunu
İşiniz var; taksiciye yön tarif etmekte ya da bilgisayar oyunu oynamak gibi uhrevi bir eylem peşinde koşmaktasınız. Bu veya benzeri zamanlarda birine telefon açmanın “Aslında seni çok da önemsemiyorum ama işte...” anlamına geldiğini biliyor musunuz?
2- Onuncu ayda çift terapisine gitmek
Gerçekten ayakta alkışlanası, çok modern bir davranış. İlişkinin “karşı tarafı anlamak ve onunla empati kurmak” gibi yükümlülüklerini outsource etmek, hem sizi zengin gösterecek hem de aşkınızı tazeleyecek. Hı hı, nefis bir fikir.
3- Sosyal medya dedektifliği
İlişkiniz taze bitmiş yahut sallantıda olabilir. İlişkilendiğiniz kadın bazı sosyal medya hesaplarından, türlü işkilli beyanatta bulunabilir. Tüm bu ahval ve şerait karşısında dahi göreviniz sükunetinizi korumak ve zinhar kadını mesaja boğup “Bunu yazarken
ne demek istedin? Yoksa beni mi kastettin?” şeklinde sorular yöneltmemektir.
4- “Seni benim gibi seven bulamazsın”cılık
Birini seviyor olmak, onun halihazırda sevilebilir biri olduğunu kabul etmek değil midir? Bu halinizle “1 yıllık mevduata en çok faizi ben veriyorum” açıklaması yapıp, üç aya kalmadan batacak bankaları andırıyor, haliyle güven veremiyorsunuz.
5- Sehpada hiç okumadığınız kitap-dergi bulundurmak
Bakın bu konuda son derece ciddiyim. Beni tek tek evlerinizi dolaşıp o coffee table’ları kontrol etmek zorunda bırakmayın. Lütfen kapağı güzel diye kitap koymayın oralara, beni utandırıyorsunuz.
6- Zorunlu stil danışmanlığı
Beraber olduğunuz kadından bir ikoncan yaratmak ve onu her daim bir “femme fatal” gibi yanınızda gezdirmek istiyor olabilirsiniz. Fakat içinizdeki Hakan Akkaya’nın sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Her gün stiletto giymek, inanın çekilecek dert değil. Hakan bile giymiyor farkındaysanız.
7- Çok benzin yakan araba satın almak
Çevreyi düşünmüyorsanız, bari cebinizi düşünün. Dünyada en pahalı benzini kullanan ülkelerden birinde yaşıyoruz. Atmosferde zaten iki nefeslik oksijenimiz kalmış. Gösterişli Amerikan arabaları kullanmak “Merhaba andropoz, ben geldim!” demekle aynı şey.
8- Yabancı dilden kelimeler kullanmak
Şimdi terim olur, nükte olur anlarım. Fakat kullandığınız o İngilizce kelimeleri cover edecek bir Türkçe karşılığı varsa, yaptığınız possibly yanlış. Yapacağınız konuşmanın en fazla, yüzde 24’ünde İngilizce kelimeler kullanın. İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca içinse “Mon amour”dan, “Ti amo”dan, hadi bilemedin “Mi corazon”dan ötesini zaten önermiyoruz.
9- Bağımsız çift yürüyüşü
Özellikle ünlü beylerimizde nükseden bu talihsiz illet, eşinden bir metre uzakta ve hatta tur rehberi gibi önden önden yürümek şeklinde kendini gösteriyor. Tamam, siyamgiller gibi gezin, sevgilinin eline yapışın demiyoruz. Lakin en azından bir ortama girerken, yanınızdaki kadını buyur edercesine belinden tutmalı, insanı hasta etmemelisiniz.
10- Pahalı yerden yemek fotoğrafı paylaşımı
Kaynak : goo.gl/IQZKWV
0 notes