Text
Atatürk ilke ve implantları photoseettt ft 2023 in the house kıps
0 notes
Text
Hayda neler oluyor?
Rönesans döneminde üretilen bir sandalye evin odasında televizyon izlerken sahile ve denize olan özlemini hissetmişti. Deniz pırıl pırıl, sahil altın kumlarla süslenmiş şekilde dururken sandalyecik, o sahilde uyuyan kediye aşık olmuştu.
Bulunduğu odadan çıkıp yürümeye başladı sandalye. Yollar ve duraklar geçti. Akbil’i olmadığı için otobüse binemedi. Akıllı telefonu olmuş olsa dijital kartına online bakiye yükleyebilirdi ama ev sahipleri ona akıllı telefonu bir türlü almamıştı. Nokia 3310 ile bu dijital yüklemeyi yapamasa da yılan oyununda son derece başarılı olmuş ve dünya üzerinde dereceler elde etmişti.
Her anı ve hatırayı unutarak yürümeye devam etti. Yolların yapımında çalışan Torino Belediyesi durakları kaldırsa da sandalye otostop çekmeyi ihmal etmedi. Fırtınalar çıktı, seller oldu ama belediye gelmedi. O yürümeye devam etti. Mevsimler geçti, dağlar ve sonsuz düzlükler geçti. Bu Süreç ona yorgunluk ve belli başlı kırıklara mal olmuştu. O vazgeçmedi. Torino’ya bağlı Lazanya Sağlık Ocağı’nda kırıklarına yardımcı olacak alçı üstadını bularak”usta yolum uzun. türklerden Ferhat ve Şirin hikayesi duymuştum. Gaza geldim. Bir kediye hasta oldum. Sen bana su bazlı bir alçı Çek yürüyeyim” dedi. İç dekorasyon tarzı tedaviye hızlı cevap verdi ve yola devam etti. Yola çıkıp otostop çekmeye başladı. Bu girişimi evrene bir mesaj gibi ulaşmış olmalı ki hızlı bir geri dönüş aldı. Renault markalı Toros model bir araç sandalyeye acıdı ve gideceği yere götürebileceğini söyledi. Bu Fransız aracı İtalya’da bir sandalyenin hayatını kurtararak hayallerine ve aşık olduğu kediye ulaşmasına destek olacağından habersizdi .
Sandalye alçılarını bilinçsiz bir cahil gibi çıkartıp onun yerine yara bantları yapıştırmıştı. -işi gücü hava civa. Kedi de kedi olsa- “ulan ben bu yolu nasıl gidecektim sağ ol var ol emmi. sana florensa’da şırdan ısmarlayayım” dese de Torosu süren IV. Keremullah “kardeş seni ben bırakayım da yolumu bulurum ben” demişti.
Yollar yıllar gibi geçmiş olsa da istediği sahile varan kırık, aynı zamanda dökük sandalye mutluluğu ve heyecanı içinde barındırıyordu. Televizyondaki iskeleye doğru yürüdü ve denizi izlemeye başladı. Denizi izlerken çoktan kediyi beklemeye başlamıştı bile. Çok zaman geçmeden sandalyenin hayal bile edemediği hızda o kedi geldi; denizi çaresizce izleyen, fırtınalar atlatan, dalgalar arasında kalan ve bantlarıyla sarılı olan sandalyeye kıvrılıp uyumaya başlamıştı. Sandalye en başından beri bunu hayal etmişti. Bu sandalye kardeş Mutlu sonunu tüm zorluklara rağmen kendine yazmıştı. Bravo sandalye kardeş. Helal sana ve aynı zaman da yürü be.
0 notes
Text
Sen, kısa boylu rockçu erkek gerginliğisin
Saçlarını uzatıp çok sikko bir top sakal ile yürüyen kısa boylu rockçu erkek gerginliği ile karşı karşıya gibisin.
Vücut hatların son derece yuvarlak.
Dar, siyah metal grubu tişörtü de giyer gibisin…
Göbeğin ve göğüs kafesin aynı seviyede olduğuna göre sende kısa boylu rockçu erkek gerginliği de olabilir. Bu durumda acilen bir üroloğa görünmelisin…
Tamam! Sen dünyayı da sikedebilirsin. Kısacası kısa boylu rockçu erkek gerginliği gibisin…
Pir sultan aptal gökhan humeyrullah bin seyd
0 notes
Text
Motivasyonsuz hayat mı geçer?
İnsan penisiyle statüse girebilmeli…Motivasyon konuşmalarıyla yıl boyunca performansını arttırmalı. Gerekirse 1-2 maaş ikramiye verilebilir. Biten projelerde konsinye düşünülebilir.
0 notes
Text
Nasılsın?
Bana nasılsın diye sorulduğunda “iyiyim” demek zorunda kalıyorum. Ancak doğru cevabım “Ucuz Halıfleks Modelleri gibi”. olmalı. Üzeri toz tutan, süpürdükçe tozları daha derinlerine çeken halıfleks…
Ev hanımlarının baş düşmanıdır kendisi, ırz düşmanı gibi değil ama bu halıfleksler de illallah ettirir. Ev hanımlarının kocalarına “ya şu halıfleksleri kaldıralım bey, parke yaptıralım” tarzındaki karşılıksız isteklerin muhatabbıdır halıfleks.
Ucuz, iş görür, tozu göstermez ama dandiktir. Bu gerçekliği hiç bir halıfleks uzmanı inkar edemez. Etse ne olacak sanki? Ülke geneli ve özellikle Yozgatlı ev hanımları buna elit bir baş kaldırı gösterir. Bu nedenle bu konuda dikkatli olunması ülkenin beka problemi açısından son derece hassastır.
Güneydoğu Anadolu Halıfleksçiler Federasyonu Başkanı, Fahri Konsolos, Öz Yapı Ltd. Şti Onursal Başkanı Gökhan_81
0 notes
Text
Şişman kadın ve cüce erkek
Yeryüzünün sonsuz, kadim okyanuslarına açılan coğrafyaların keşfi hiç öyle düşünüldüğü gibi kolay olmamıştır. Yüzyıllar boyunca inşa edilen kayıklar yerini kadırgalara, cruise gemilerine bırakmalıydı. Dönemin imkansızlıkları büyük kaşifleri yolundan edemediği gibi kampçılamıştır. Küçük bedenleriyle büyük ve çılgın sulara açılmaktan çekinmedikleri gibi dandik adaları da keşfetmişlerdir.
Bu inanç cüce erkek cürreti ile şişman kadın ilişkisiyle eş değer. Eflak-Boğdan, Musul-Kerkük ayrılamayacak bir noktada olduğu gibi cüce erkek ile şişman kadın birlikteliği de ayrılamaz ilahi bir birliktelik sanki… bu durumda cüce erkek=kaşif diyebiliriz. Bu büyük onuru Poseidon sana verdi yiğidim. Endamınla salına salına yürüyebilirsin. Aynı zamanda kucağa da alınabilirsin. Öyle harikasın bir şeysin işte.
0 notes
Note
Eski sevgilimi nasıl unutabilirim abi
Kelleyi iyice temizlemek için bir gece boyunca aralıklarla suyunu değiştirerek suda bekletin. Ardından süzün ve bir düdüklü tencereye alıp, üstünü geçecek kadar su doldurun. Kaynamaya başladıktan sonra yaklaşık 30 dakika boyunca pişmeye bırakın.
Olmazsa kayınbiradenizi deneyin
0 notes
Text
Bayhan, Efes’te bir hazine haritası bulmuştur. Haritada gördüğü kent Malatya’ydı. Fakat Malatya’ya gitmesi için öncelikle Kaynaşlı’ya uğraması gerekiyordu. Nedeni ise çok şaşırtıcı! Hasan Mezarcı ile görüşmesi gerektiği yazıyordu haritada. Hemen apar topar Düzce Güven ile yola çıktı ve görüşmesini gerçekleştirdi. Görüşmede Hasan Mezarcı hazinenin yerini Bayhan’a söyledi. Görüşme sonrası Bayho hemen Bozbey dinlenme tesislerinden Kayısı Kent Turizm firmasından 112 TL’ye bir bilet alıp yola koyuldu. Malatya yolları tabi çetin ve uzundur. Yolculuk uzadıkça Bayho’nun iç sesi de konuşmaya başlamıştı. “O kadar bilet parası verdik. Allah vere ki hazine çıksın” diyordu. **Malatya yolunda biraz şive de edinmiş olsa gerek...
Malatya terminale vardığında bir karşılayanı olmadı ama heyecanı yeterdi. Sir Mezarcı ona Malatya Kent Meydanına git demişti. Sabahın ilk ışıkları olduğu için dolmuş yoktu mecbur taksiye binecekti. Taksiye binerken pazarlık etmek istedi ancak taksici “ taksimetre ne yazarsa o abi” dedi. Mecbur kaldı taksiye bindi ve “Kent meydanına” dedi. Taksici gaza bastı.
Kent meydanına vardık diyen taksici 25 TL tutan taksi ücretinde indirim yaparak 20 TL aldı Bayho’dan. Çok sevindi ve taksiden indi.
Meydanda sağı solu keserken acep nerededir bu hazine diye düşünürken Sir Mezarcı’nın söyledikleri aklına geldi.
Hazine Kent Meydanında tüm ihtişamıyla seni bekliyor!
Bayhan’ın aklından bu sözler geçerken tam karşısında tüm ihtişamıyla rengarenk ışıklandırılan Kayısı Heykelini görür ve dizlerinin üzerine çökerek Kazancı Bedih’ten “Nemrut’un Kızı” türküsündeki şu dizeleri söylemiştir “Ocağım söndü nasıl beladır, bırakıp gitti bu ne devrandır. Dünya gözümde kerbeladır. Allahtan bulasaaaannn”...
O günden sonra hazinenin kendi içinde olduğunu öğrenen Bayhan Hasan Mezarcı adını duymak bile istememiş, adı geçen kıraathanelerden uzaklaşmıştır.
0 notes
Text
Yanlış hatırlamıyorsam kapitülasyonlar dönemiydi. Ben, Aristotales, Platon ve savunmasını boşuna yapmış Socrates’in ruhu ile bir akşam Atina Glodyatörler Meydanı’nda oturuyorduk. Havanın soğukluğu Platon’u Eflatun yapmıştı. Bu nedenle sonrasında Eflatun adıyla anılmaya başladı. Socrates’in ruhu “kar yağacak abi bu onun soğuğu. Kar yağınca bu soğuk kırılır” dedi. Bunu söyleyeli 5 dakika geçmeden Aristotales’in soğuktan kızaran minnoş burnuna bir kar tanesi düştü. Eflatun bir anda Socrates’in ruhuna dönüp “ abii sen öldükten sonra çok daha bilgilendin. Keşke daha önce ölseymişin” dedi. Socrates emin bir şekilde “ tabi koçum bu bana tanrıların bir hediyesiydi. Dünkü filozoflar anlamaz” şeklinde ileri geri konuştu. Tabi bu cevap sonrasında soğuk ortam buz kesmişti ancak ben ve Aristotales kardeşim fena eğleniyorduk.
Zaman geçti, kar şiddetini arttırdı, muhabbet simbat lüks kuruyemişten simbat leblebisine bağlanırken Aristo kardeşim “kalkın bari bi kardan adam yapak!” dedi. Ortamda aile sıcaklığını hissetsek de havanın soğuğu bunun önüne geçmişti. Eflatun o an “kar yağınca hemen kardan adam yap zaten. sen bu kadarsın aşağılık adam. Kutlanacak ne var, sokakta insanlar aç! Aç x2 Aç x3” dedi. Olay çok karışıyordu. Hemen Socrat reis “Huzur ve sevgiye ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde size yakışmıyor bu sözler” diyerek ortamı yumuşattı. Ben: “ Hell yeahh! Socrat savunmanda iyiydi ama seni kurtarmadı. Bu cümlelerinle şu bok gibi ortamı kurtardın” dedim.
Duygulanmıştık. O gece kadar uzun bir gece yaşamamıştık...
Gece sonu gelmedi, biz birkaç gün Atina Gladyatörler Meydanı’nda oturduk. Socrates ara sıra Atina Merkez Camii’ne gitti, geldi. Ben, Aristotales, Eflatun ve savunmasını boşuna yapmış Socrates’in ruhu hep orda durduk. Hep bekledik. Kimse gelmedi. Biz de gitmedik.
1 note
·
View note