Text
Sevgili Güllük,
Kasvet omuzlarıma oturdu, doğrulamıyorum.
Çiçeklerim soluyor, sulamıyorum.
Ellerim titriyor, tutunamıyorum.
Gülüyorum, gözüm parlamıyor.
Üzülüyorum, yaşım akmıyor.
Öfkeleniyorum, sözcükler anlamsız geliyor.
Donma mevsimindeyim sanki.
Keşke kar altında filizlenmeyi bekleyen bir tohum kadar güçlü olsaydım, o zaman donmazdım.
Güvenli bölgeden ne kadar uzaklaştım, pusulamı nerede bıraktım, kanatlarım ne kadar hasar aldı?
Tüm bunlar nasıl geçecek?
Tüm bunlar geçecek mi?
Tüm bunlar geçmeli mi?
Tüm bunlar geçerken ben donarak ölecek miyim?
Tüm bunlar geçmeden ben donarak ölmeli miyim?
Tüm bunlar geçtiğinde yeniden filizlenecek miyim?
15.11.2024 12.43
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük,
Her konunun tartışmaya açık olduğu, şeffaf zamanlardayım. Gün içinde her ne olursa olsun, günlerin hepsi sarılıp uyumak için sonlanacak sanki. Saklanacak ve yeri gelince çıkarılacak yükler ise asla oluşmayacak gibi duruyor. Büyük bir kriz yaşamadık ama yaşasak da bu durum değişmeyecek gibi. Bazen büyük krizler de yaşanabilir, ortalığın yeni baştan toplanabilmesi için öncesinde aradığımızı bulamayacağımız şekilde dağılması da gerekebilir. Ve biz de dağıtmamız gerekirse dağıtır, dağıtırsak da bir güzel toplarız diye düşünüyorum. Öyle bir güven.
Bireysel sorumluluklarının farkında ve sosyal sorumluluklarını da bireysel sorumlulukları gibi önemseyen biriyleyim. Güzel şeylerin değerini biliyor, kendisi küçük anlamı büyük sözleri ve eylemleri fark edebiliyor. Sade bir davranışı analiz kabiliyeti yüksek. Doğaya, insana, hayvana saygılı. Yani hayallerim kadar güzel, acılarım ve sevinçlerim kadar gerçek.
Hayatımda ilk kez feminen davranmakla alakalı en ufak bir endişe taşımıyorum. Bir kadın olarak son derece rahat hissediyorum. Hiçbir şekilde kimlik kavgası, varlığımı belli etme çabası yahut en ufak bir eşitlik mücadelesi vermiyorum. Bir birey olarak tüm haklarımla varım. Herhangi bir hakkımı kanıtlama durumunda kendimi hiç bulmuyorum. Saç telimden ayak tırnağıma kadar olduğum şekilde saygı görüyor ve tüm biriktirdiklerimle seviliyorum.
Kelimelerimin anlamlarının değer gördüğü, kullanmadığım kelimelerin fark edildiği, o aydınlık yerdeyim işte ben. Yurt kelimesi, en çok, tam olarak şu an olduğum yere yakışıyor. Sihirli bir çift el dokunduğu her yeri yurdum yapıyor. Ve böylece, birini mutlu etmek istemenin, mutlu olmaktan daha güzel olduğu, mutluluk piramidinin en üst noktasına ulaşıyorum. Sayfanın sonundaki o isimle birlikte, sonraki boş sayfaları dolduracağımızı düşündükçe de sevinç doluyorum.
İçinden geçeni söylemekte ve duygularını ifade etmekte cesur, sevgide yetenekli biriyle bir yola düştüm. Nefes almak gibi bir şey benim için O’nu sevmek, hem çok kolay hem de bütünüyle bir hayat meselesi. Adımladıkça unutulmuş bir hayat ete kemiğe bürünüp, unutulmuş şarkılar söylüyor. Yolun tavanında gökyüzü ayna olmaya meylediyor. Göğe kayıtsız kalamam, bakıyorum ve unuttuğum ne kadar güzellik varsa, hepsini yüzüme vuruyor. Yetmiyor, yağmur olup içimi yıkıyor.
Dürüst olmaya söz verdik, sevdik ve birbirimizi kabul ettik. Bence bir insanı içimizdeki tüm odalara kabul etmekle başlıyor mutlu zamanlar. Zamanın yolumuza dizecekleri karşısında çözümü zor yerlerde yahut bizden uzaklaşarak arayacağımızı hiç sanmıyorum. Bence bizim yolumuz bereketli, şarkımız umutlu sürecek. Tam olarak böyle bir durumun kenarındayız gibi.
Birbirimizi bulduk, ayırdımıza vardık ve şu ana kadar olan ömrümüz ile ömrümüzün kalanını kesiştirdik. İşte bu kesişim kümesini dolduruyoruz sanki şimdilerde. Ne kadar dürüst olursak, o kadar iyi. Ne kadar gerçek olursak, o kadar güzeliz.
16.09.2024 23.41
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük,
Kendim için büyük, dünya için küçük bir eylemler çağında gibiyim. Bir eylem için en önemli şey, eylemin sürekli olmasıdır. Dünyanın haberi olmayabilir. Dünya ayağa kalkmasa da olur. Ama dünyanın haberi bile olmadan, dalgalar halinde, usul usul yayılabilir bir eylem.
Yollar adım attıkça, sevinip çiçeklenebilir. Güzellikler yağmur olup yağdıkça, topraklar bereketlenebilir. Doğaya şükrettikçe, doğa armağanlarıyla selam durabilir. Ve dokundukça, insanlar canlanabilir. Bir sevi olmaktan vazgeçmedikçe, iyilik dalgaları halinde yayılabiliriz yeryüzüne mesela. Haberimiz bile olmadan, normal akışımızda, yeryüzünün diğer ucundaki birine dokunabiliriz. Tüm bunlar olabilir. Çünkü bir gün, bir masaya, biri gelir ve gelişiyle mucizelere inandırabilir. Masadan haklı değil, mutlu ve huzurlu kalkmanın güzelliğini hatırlatabilir.
Hayat dediğimiz aslında sadece, kötülüğe muhalif bir yolculukta, gerçek sevgi, kahkaha ve paylaşmaktan ibaret olmalı. Benim de, kendi bireysel yolculuğum için en büyük dileğim, şaşırma özelliğimi kaybetmeden hayatımı sürdürmek ve gerçek olmayan hiçbir şey yaşamamak oldu her zaman. Şimdilerde bana verdiği güzelliklere şaşırdığım, gerçek bir sevginin içinde, belki de kişisel tarihimin en güzel mevsimindeyim.
......
Bende yarattığın bu eşsiz mevsim için teşekkür ederim Sevgilim. Varlığın, kötülük karşısındaki inadım, hayallerim için şükür sebebim, haksızlıklara karşı gücüm, mutlu sürecek bir hikayeye inancımdır. Böylesine güzel görmekten vazgeçmemiş gözlerinin içini bile öpesim gelir, bu armağan değilse nedir.
03.08.2024 15.24
2 notes
·
View notes
Text
Sevgili Güllük,
İnsanlar kalplerinde boşluklarla doğuyorlar. Yaşadıkça, ne kadar çok boşluğumuzu farkedip, parçayı tanıyıp yerine koyarsak, o kadar iyi.
1 ay evvel yabancı olarak tesadüfen gittiğim bir yerde evimi buldum. Belki de kalbimdeki en büyük boşluğu doldurdum. Parçayı elime aldım, kabul ettim ve yerine koydum. Bunu farkedebilmiş olduğum için kendimi şanslı saydığım günlerdeyim.
Bugüne kadar olmayan her şeyin, nedenini buldum. Bugüne kadar olamayan ne varsa, hepsini teşekkürle uğurladım. Tüm şiirlerin, şarkıların kişisel tarihimdeki yerini sıfırladım. Başlangıç noktasına döndüm, gölgelerime baktım, hepsine mutlulukla el salladım. Hepsine, iyi ki varsınız, dedim ve yola düştüm. Aynı zamanda hem bir hem iki kişi olabilmenin güzel rüzgarına dönüp derin bir nefes çektim. Ciğerlerimi umutla doldurdum.
Bu kadar nahif ve net bir geliş olamazdı çünkü, karşı koymak mümkün değildi, karşı koymak düşünülemezdi bile. Hem bu kadar usul usul hem birdenbire olan başka bir şey görmedim. İşte tam olarak bu yüzden, kendimi güvenli bölgede hissettiğim zamanlarda, ruhumun doyduğu bir mevsimdeyim. Yemek yemeden doyduğum, uyumadan uykumu aldığım bir düşün içindeyim.
Öyle güzel ki, bu kadar olur. Sonsuz gökyüzü kadar güzel. Su gibi serin. Güneş gibi kavurucu. Bulutlar gibi umutlu.
Elleri var mesela, olsa olsa cennetim. Gözleri var, yeşermeye hazır bir toprak, en verimlisinden. Bir gülüşü var, en dürüstünden. Bakışı var, en tesliminden. Acıları var, en gerçeğinden. Sevgisi var, en sarsıcı. Aşkı var, en eşsizi.
Nakış nakış işliyor beni. Böylesini görmedim.
Kuraklık sonrası yağmur, boran sonrası ısıtan güneş, savaş sonrası merhamet, barış sonrası sadakat.
Yaralarımdan öper gibi merhametli, sevinçlerimden tutar gibi istekli. Benim bile bilmediğim tüm çiçeklerimi açtıracak kadar kuvvetli.
......
Artık şansa ihtiyacım yok. Çünkü sen varsın. Yeryüzündeki tüm adanmışlıklara inat, varlığım varlığına armağan olsun Sevgilim. Bu cümle en çok sana yakışır. Varlığın benim için, mucizelerin kanıtıdır çünkü.
21.07.2024 16.44
2 notes
·
View notes
Text
Sevgili Güllük,
Yaş aldıkça her şey daha az acıtmıyor. Mutlu olmayı istemekten, olan bitene şaşırmaktan, hayal kurmaktan vazgeçmediğim sürece hiçbir şey daha az acıtmayacak.
Vazgeçmediğim için, her şey yaş aldıkça daha çok acıtacak. Acılar ve mutluluklar birbirinin üzerine konuyor, birbirinden besleniyor.
Bir sayfa kapanıyor. Tamamen kapanana kadar bu sayfa ile tek bağlantım şu an hissettiğim hayal kırıklığıdır. Hayallerim için kendim dahil kimseyi suçlayamam.
Umutlu geçen birkaç ay, tatlı hayaller, ömür boyu anımsanacak anılar olarak arşivlenecekler. Arada geriye dönük kaynakça olarak kullanılacaklar. Tarafların ölümleriyle birlikte de imha olacaklar.
Hepsi bu kadar olmasaydı keşke. Birini mutlu etmeyi istemek çok değerli bir duygu. Bunu istemiştim ilk olarak. Buna sarılmıştım en çok. Sarıldığım yerlerim acıyor.
20.11.2023 16.44
2 notes
·
View notes
Text
Sevgili Güllük,
Özlemişsindir. Görme, konuşma, sarılma fırsatın olmuştur. İyi gelmiştir. Bir kısım yükünü atıvermişsindir.
Belli etmemişsindir içinden geçenleri, ne zamandır biriktirdiğin ahları. Çünkü çelik gibi durmak, kaya olmak kaderdir.
Sohbet içinde bir kelime duymuşsundur. Sıyrılıp gelmiştir diğerlerinin arasından. Koşarak yüzüne çarpmıştır.
Belli etmediklerinin, biriktirdiklerinin yok oluşu olmak için gelmiştir o kelime. İncinmişsindir. Yaralanmak kaderdir.
“Olsun.”dur, “N’apalım?”dır, “İyi olsun da!”dır, “Gülsün yeter ki.”dir, “Huzurlu olsun…”dur, gerisi.
Bu kadardır işte hepsi.
Sonuçta gücünün yettiği kadar bekler bir kişi, bir kişiyi.
Eğer ki bir yara varsa bile, gösterilmedikçe o bir yara değildir aslında. Budur kabul edilmesi gereken.
Merhem olunamaz, olmayan bir yaraya.
24.10.2022 Pazartesi 11.40
4 notes
·
View notes
Text
Sevgili Güllük
Asla perde kabul etmeyen bir pencereden şehrin manzarasını izlemek isterdim şu an. İki kadeh sıcak kırmızı şarap olsun isterdim pencerenin pervazında. Sallanan bir sandalyeye bırakıvermek geçen zamanı ve tarihimi gömmek isterdim sonsuz bir uykuya. Bir geçmiş zaman olsun isterdim yalnızlığım oracıkta. İnce bir battaniyeye sarmak isterdim düşlerimi. Bir gelecek zaman hikayesi yazmaya başlamak isterdim hemen sonrasında. Koyu mavi bir gece şahit olsun isterdim olan bitene hayretle. En çok gece şaşırdı çünkü böylesine.
26 Eylül 2022 19.50
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük,
İki gözümün çiçeği Cemal Süreya -nın sözünün üstüne söz yazmak istemem. Ama bence "özlemek", "sevmek" ten daha uzun kelime.
13.09.22 11.55
2 notes
·
View notes
Text
Sevgili Güllük
Etrafımda çok fazla şahit olduğum bir durum hakkında biraz yazacağım sana. Bir miktar çok bilmişlik yaparak haddimi aşacağım, şimdiden affola. Üstelik duygusal ilişkiler hakkında bazı sebep-sonuç bağlamları bile sunacak olabilirim, bilemiyorum.
Erkekler genelde bir ilişki içindeyken, ilişkisinin bitmek üzere olduğunu farkedemiyor. Yani erkeğe her şey normal görünürken, kadın tarafından birden gelen ayrılık kararına aşırı şaşırabiliyor. Erkek için normal giden bir ilişki aslında kadın için bambaşka bir seyirde olabiliyor. Bir ilişkiyi bence bu noktaya getiren iki tane durum var.
Birincisi, kadın rahatsız olduğu konuları, ilişkisine zarar verir korkusuyla, dile getirmekten imtina edebiliyor. Çözülmemiş bir sürü konu kadının aklında birikiyor böylece. Açık yaralarla dolu bir şekilde yalpalayarak yürüdüğü bir ilişki içinde, sorunların üstünü sürekli örtmeye çalışıyor. Sonucunda kadın ya sağlıksız bir şekilde, sürekli iltihaplarla zehirlendiği bir ilişkiyi yaşamaya devam ediyor ya da bir anda, hatta belki de diğerlerinin yanında esamesi bile okunmayacak bir anda, ilişkiyi bitirme kararı alabiliyor. Yaralarından bihaber olan erkek de haliyle şoka giriyor. Hatta kadına, mutsuzken mutlu göründüğü yapmacık hallerinden ötürü, saygısını kaybediyor. İlişki bitiyor.
İkincisi ise kadının sürekli olarak aynı talepleri dile getirmesi oluyor. Yani kadın, burada arzuladığı ilişki şeklini erkekten talep etmekten asla imtina etmiyor. Ama erkeğin tek seferde asla bir şeyi anlamayacağına o kadar emin ki, kısa kesmiyor, defalarca aynı şeyleri söylüyor. Erkek bir süre talepleri dikkate alıyor, taleplerden kendisine uygun gördüklerini kendine zimmetliyor. Her insan gibi bazılarını kendine uygun görmeyebiliyor ve mış gibi yaparak günü kurtarmayı seçebiliyor. Sürekli gelen komutlara karşı bir süre sonra bağışıklık ve beraberinde kayıtsızlık kazanıyor. Erkek için bu ilişkinin normali aslında son derece sağlıksız olan bir duruma dönüşüyor. Burada kadın üsteliyor ve gerçekleşmeyeceğini bildiği pekçok şeyi istemeye devam ediyor. Tartışmalar kavgalara, kavgalar pişmanlıklara, pişmanlıklar saygısızlıklara dönüşürken bir ilişki bitiyor.
İlk durumda, konuşmanın önemini anlıyoruz. Her şeyi konuşmalıyız. Konuşmaktan imtina ettiğimiz bir ilişkideysek, kendimizi yeterince güvende ve rahat hissetmiyoruz demektir. Bu da asla bir ilişki değildir. Bir nevi mecburiyetler zinciri gibidir. Biz genelde, sevdiğimiz için kaybetmekten korkup sorun çıkarmayı reddetmek, diyoruz buna. Ama aslında durum net. Konuşamadığımız bir ilişkide, beraberliği sevgiyle ayakta tutma fikrine saplanmak, sevgiye zulmetmektir. Asla ayakta kalmıyor ya da kopuk bir şekilde, adı ilişki olmayan bir duruma dönüşüyor. Yeşeremediğimiz yetmiyormuş gibi, üstüne sürekli bir çürüme haliyle devam etmekten farksız değil bu yaşanılan. Bu sebeple erkeğin birden gelen ayrılık kararı karşısında şaşırma ve kadına kendisine gerçek olmayan bir ilişki yaşattığı için saygı duymama haliyle genelde ilişki sonlanıyor. Yani kadın sevdiği için sorun çıkaran taraf olmamayı seçtiği bir ilişkinin bitişinde erkeğin saygısını ve beraberinde sevgisini tüketiveriyor.
İkincisinde, kadın sürekli talep halinde, talepleri yerine gelmeyince saldırma halinde. Burada önemli olan kırmızı çizgileri belirlemek. Bir ilişkide kendisi için olmazsa olmazları net bir şekilde sunması önemli kişinin. Bir insan sürekli talep eden ve hepsine önemli diyen konuşmalar yapmamalı. Normal bir arkadaşlık bile bu şekilde uzun vade devam edemez. Burada önemli sorunlar asla seçilmez. Kırmızı çizgilerimizi net şekilde belirtip gerisiyle çok ilgilenmemeliyiz. Bu sınır çizmektir. Ama açık şekilde görülen kırmızı çizgilerimiz, bile isteye dikkate alınmıyor, yok sayılıyor ve çizgilerin üzerlerine basılıyorsa da terk etmemiz gereken bir yerdeyiz demektir. Taleplerimiz az ve öz olmalıdır. Böylece taleplerimizin değeri parlayarak kendini gösterir.
Velhasıl her şeyi konuşalım, konuşmak iyidir. Saygıyı unutmayalım, saygı duyamadığımız birini sevemeyiz. Ama konuşmalarımız paylaşım niteliğinde kalmalıdır. Karşımızda hayat arkadaşımız var ve bilelim ki hayat arkadaşlığı, arkadaşlıkların içinde en değerlisidir. Sınırlarımızı net şekilde belirtelim. Karşı taraf anlamaya çalışmıyorsa da defalarca aynı talepleri sunmayalım. Kendimizi eskitmeyelim. Çürümeyelim, çürütmeyelim, yeşerelim, çiçek açalım. Durmamız gereken yerde durmayı da bilelim.
Gerçek bir ilişkideki ayrılık kararı taraflardan birini asla şaşırtamaz. Dayanakları sağlamdır gerçek ilişkinin. Aynı zamanda berraktır, bu sayede gözden kaçan önemli durumlar az olur. Gerçek bir ilişkinin bitişi de haliyle tahmin edilebilir olur.
19.08.2022 23.00
1 note
·
View note
Text
...
Zaman geçiyor içimden. Sen zamanın içindesin. Ama uyandığımız o ilk sabah kadar güzel değil gökyüzü şimdi. O ilk yağmurumuzun, ilk günümüzü selamlayışı kadar iyi değiliz artık.
Sen bilmezsin ama ben ne zaman bir şey istesem suya giderim. Tanrı ile konuşur gibi suyla konuşurum. Ben seni sudan istedim. Su korkusuz bir zaman savaş��ısıdır gözümde. Çare yok derken bile yolunu bulan, elbet kirlenen ama temizlenerek yine zamana düşen.
Su masumiyeti savunan bir bilgedir. Gözümdür, kalbimdir, düşümdür, biraz da sendir.
Şimdi diyorum ki sana, zaman geçerken kalanlar gerçektir yalnızca. Sen de zamanın kovaladığı bir gerçeksin burada. Ve ben, zamana yenilmeden gelmeni isterim. Ben şimdilik kalbimi tuttuğun yerdeyim.
İnsanlar abartıyor yaşamayı, yolun sonunu unutmuşlar gibi. Ama gelirsen, mesela senle bir seviye mübalağa olmayı çok isterim. Bu, zamanı yenme şeklimdir. Haddimi bir miktar aşıp, bir nevi su olmaktır.
Yolların çaresi var. Geç kalma lütfen. Sevi dediğin bir zaman ve su dengesi. İki avuç su, en çoğudur bazen suların. Getir, toprağım ellerinle yeşersin şimdi. Kim bilir, yolların da adımlarımla sevinir belki.
15.08.2022 21.23
1 note
·
View note
Text
Bundan 12 sene evvel beni sevdiğini düşündüğüm ama birlikte olamayacağım bir adam bir gün bu şarkıyı avuçlarımın içine bırakıp bir şey demeden gitmişti. Bu şarkıda bana söylediği ve söylemediği her şey vardı. Son görüşmemizde bana "Bir ömür benim yaram olarak kalacaksın." demişti. Ben o zamanlar inanmamıştım buna.
Sonraki yıllarda iş dolayısıyla çok nadir karşılaştık, tek kelime etmedik eski konu hakkında. Geçenlerde yine karşılaştık, bir baktı bana, fonda bu şarkı çaldı. Yemin edebilirim ama kanıtlayamam.
Bazı yaralar gerçekten hiç kapanmıyor. Hayat her birimize ayrı ayrı, açık yaralarımızla yol almayı bir şekilde öğretiyor. Hayat çok acımasız bir öğretmen ve açık bir yara her zaman çok tehlikeli.
Bu şarkıda beni en çok etkileyen cümle her zaman şu oldu:
"Onurunla yaşa nolur, sen hep böyle kal."
Ben zaten hep böyle kalmaya çalışıyorum.
youtube
13.10.2021 23.28
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük,
Ömür dediğimiz duraklarımız, duraklarımızda bekleme sürelerimiz, sonra yola devam etmelerimiz. Bizi acıtan ve sevindiren nelerse, hangi durak beklerken bize hangi izleri verirse, onlar kadarız hepimiz. Önemli olan, tüm dünyanın bizi haklı bilmesi değil asla. Önemli olan tek şey saç telimizden ayak tırnağımıza kadar, tüm ruhumuzla kocaman ve iyi bir gerçek olmamız. Çünkü biz, zaman geçerken elimizde kalan tüm gerçeklerimizin toplamıyız.
Duraklarımızdaki iyi, kötü yaşanmışlıklar ama bir hikaye olamamışlıklar, makul düzeyde tehlikeli sayılabilir. Ama hiç yaşanamamış olanlar her zaman en tehlikelileridir. Hiç yaşanamamış ama uğruna hayaller kurulmuş, delicesine istenmiş fakat büyüsüyle korkutmuş, bizde zaman zaman koşarak uzaklaşma isteği uyandırmış, durakta çakılı kalmamıza ve geçen tüm otobüsleri kaçırmamıza sebep olmuş neler varsa hiç geçmeyen hastalıklarımız.
20 Eylül 2021 12.28
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük,
Hayatımda ilk kez, kadın bu kadar yalancı, adam bu kadar kötü, ben bu kadar aptal olabilir miyim, döngüsüne girdim dün gece. Belki de iyiliğe inanmaktan vazgeçmeyen her insan, yaşı kaç olursa olsun, bu döngüye girmeden ölmüyor.
Sonunda hepsini özgür bırakacağımı biliyorum. Bu döngünün sonunda, adam ne kadar istiyorsa o kadar kötü veya iyi, kadın ne kadar istiyorsa o kadar yalancı veya dürüst, ben ne kadar müsaade ediyorsam o kadar aptal veya akıllı olacağım. Hepsinden biraz olacak herkes. Böylece kalbim ve ruhum özgür kalacak tekrar.
Tüm bulanık sulara rağmen, yaşadığım sürece kalbimle bağlantımı kaybetmemek ve bozulmamak dileğimdir. Bulanık olmayı seçip, kötü bir hikaye bile olmayı becerememiş herkese inat, kalbimi berrak tutacağım. Sevmek için inanmak gerekir, inanmaya meylim beni bırakmasın, duamdır.
04.09.2021 13.21
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük
"Aldı gitti neyim var neyim yoksa."
Ben yolun ortasında, O arabasında sadece elimizi kaldırdık ve "Hoşça kal." dedik sessizce. Aramızda on metre var sandı görenler. Oysa o görünen küçük boşlukta gerçekte olan, kocaman bir ömür, yaşanamamış bir mutluluk, lanet bir teğet geçilmişlik huzura.
Belki başka bir hayatta, O henüz mahvolmamışken çıkarım karşısına. Bu hayatta, tanımadığım ve O'nu bozan kim varsa faturasını bana kesti.
"Suyun bulduğu yol bu olmasın." diye yalvardım Tanrı'ya. Bir mucize diledim. Olmadı.
10 Ağustos 2021 23.28
1 note
·
View note
Text
Sevgili Güllük
Sıradan bir insan gibi hayatıma girmişti. Tüm günler bir şekilde başlıyor, kendi ettiğini buluyor, bitiyor ve bir yenisi için geceye sığınıyordu.
Evet, sıradan biri gibi karşıma çıktı. Ben ise sadece başlayıp biten normal günleri izliyor ve onlara katılıyordum. Bazen günlere dokunuyor ve kendimce minik izler bırakıyordum. Sonra içime batmaya, derine inmeye başladı. Sonunda tesadüften çok öte bir şekilde bana karıştı.
Benim gücüm vardı yeniden yollara düşmeye. Emek vermeye değer bulduğum bu şeyi beklemeye, sabretmeye gücüm vardı. Teslim olurken, biraz şans diledim dua eder gibi, hepsi bu.
Şimdi, her şey sanki çok normalmiş gibi, günlerin sıradanlıkla başlayıp bitmesi tuhaf geliyor bana. Şimdi gidiyor ya hani, bu sokaktaki arnavut kaldırımları hep aynı mesela. Martılar yine çok sesli, diğer kuşlar hala muhteşem ezgiler salıyor sokağa. Ağaçlar her gün büyümeye devam ediyor ve sokak kedileri hala koyduğum mamaları yiyor. Arka sokaktaki bakkalın oğlu hep aynı gülümsemeyle karşılıyor beni, hangi sigarayı içtiğimi, hangi sodayı sevdiğimi hala biliyor. Sokağımdaki lamba bir yanıyor, bir sönüyor, ne bozuluyor ne düzeliyor, hep aynı. Her şey nasıl oluyor da, aynı ahenkte devam edebiliyor, aklım almıyor bunu. Yani karşılaşmamızın tesadüf olmadığını, farkına bile varmadan bana gün be gün işleyen adam gidiyor. Sokağımı terk ediyor. Öyle bir terkediş ki, aynı şarkıdaki gibi, yani rüyalarım da olmasa hiç göremem gibi.
Meğer ne de çok istiyormuş gitmeyi, kök salmamayı, savurmayı ve savrulmayı. Bence beni bırakmak kolaydır zaten biliyor musun Güllük? Çünkü bırakan bilir ki, ben yürümeye devam edebilirim. Çünkü bırakan bilir ki, ben yürümeyi unutsam bile yeniden öğrenebilirim. Tüm olan bitene dayanabilecek bir kalbim var benim. Benim ellerim var, eksik kalsa bile tamam görünür. Çünkü benim bir yazım var, verdiğim satırları aldıklarımla değiştiririm.
Herhangi biri gibi hayatıma girdi ama herhangi biri gibi gitmiyor. Bir parçamı aldı, yerine bir parçasını koydu. Bir şekilde benle yol alacak kadar iz bıraktı. Bilmiyor.
Leyla ile Mecnun izlemeye başladım. İsmail Abi diyor, "Neden gitti ki, gitmese ne olurdu mesela? Hem ben ona, onu sevdiğimi bile söylememiştim daha." İsmail Abi ağlattı beni. Yoksa neden ağlayayım ki? Acaba o gemi gerçekten bir gün gelecek mi? Acaba bu dünyada kaç kişi, birini tüm defolarıyla sevmeye hazır olabilir ki?
Bana gökyüzünde uçan bir leylek sürüsü göstermişti ve çocuk gibi sevinmişti buna. "Ben gösterdim sana!" demişti sevinçle, "Neyse" demişti sonra "İnşallah bol bol gezersin bu sene". Gezeriz diyemezdi çünkü, olmazdı bu. Yollara benimle düşmeyi dilerken bile yanlış yapıyorum korkusu.
Sonuçta yollara bensiz düşüyor şimdi. Çünkü kimsenin gücü yetmez kimseye aslında. Kimse merhem olamaz iyileşmek istemeyen yaralara.
11 Temmuz 2021 01.29
0 notes
Text
5 Numara
Tam 38 gün önce, bana öfkelendiniz, hatta kırıldınız, ölüp öylece kaldığım yerlere bir yenisini eklediniz ve gittiniz. 38 gün önce bir sayfa koptu. Peşinizden gelmemi reddettiğiniz için gittiğinizden beri ölü taklidi yaptım ben. Yok gibi davranmaya çalıştım ki sadece benden gittiğinizle kalın, uzağımda nefes almayın. Ama işe yaramadı. Bugün duydum, sadece benden değil, buralardan da gidiyorsunuz, uzakları istiyorsunuz.
Hep dedim ki, bir gün sokağıma bir kamyon gelecek, evinizdeki her şeyi yükleyecek, siz gideceksiniz ve ben burada kalacağım. O perdelerin arkasından bir daha asla siz çıkmayacaksınız. Hep içim titredi bunu düşündükçe. Bunun korkusuyla yaşadım ne zamandır. Şimdi ise, çok yakın bu olacak olan. Sizi bu yoldan döndürecek bir mucize istiyorum. Ama mucizeler benim onlara inandığım gibi bana inanmıyorlar.
Bir seviye mübalağa olmak varken, bir başlangıç bile olamayışımıza ağlıyorum şimdi ben. Bir izin verseydiniz bana, ömrünüzde görmediğiniz bir sevgiyle saracaktım sizi. İnsanın birine koşulsuz güvenip, sırtını yaslaması nasıl bir şey, gösterecektim size. İhtiyacınız olan tek şeydim ben. Bir tane ihtiyacınız vardı sizin, o da bendim işte. Kader bazen çok acımasız gerçekten.
Umarım hiçbir zaman, kıyısında olduğunuz ve büyük kulaçlar atarak uzaklaştığınız, bu eşsiz sahili anlamazsınız. Çünkü anlarsanız çok üzülürsünüz.
Benden sakındığınız güveni bir gün birine vereceksiniz. Mutlaka olacak bu. Ne yaşarsınız bilmiyorum ama elinizin tersiyle ittiğiniz bu yaşanamamışlığa değer umarım.
Benim tarihimde etkili bir yaşanamamışlık olarak benimle yürüyeceksiniz bundan böyle. Haberiniz bile olmayacak üstelik.
Kuruyan kalbinize bir küçük damla yağmur olup düştüm ama yetemedim. Yürüdüğünüz yollar aydınlık, nefes aldığınız yerler şifalı olsun. Ben çare olamadım ama dilerim ki çare sizi bulsun.
3 Temmuz 2021 21.34
0 notes
Text
5 Numara
Bugün benden gidişinizin 10. günü bayım. Evimde hala aynı boran havası. Aynı üşüme. Aynı soğukluk. Geçeceğini elbette biliyorum. Ama geçmeyin istiyorum.
Sizde adını koyamadığım o şey her neyse, hep benle kalsın istiyorum. Sizi uyandıramadım belki ama en azından uykunuza karıştım, bunu biliyorum.
05.06.2021 19.45
0 notes