"ve insanı ağlatacak kadar güzel, ama ben ağlamam, ya siz?"
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Bu akımı sevdim.
Size akım getirdim, hayatımda ilk kez akım getiriyorum dşdmfmd
Soldaki sıralamaya göre, sizi tanımlayan tercihlerinizi sağdaki gibi kolaj yapıp salın bakalım, neymişsiniz kimmişsiniz çözelim 🥹 benim özetim sağdadır.
40 notes
·
View notes
Text
What can I hold you with?
I offer you lean streets, desperate sunsets, the moon of the jagged suburbs.
I offer you the bitterness of a man who has looked long and long at the lonely moon.
1 note
·
View note
Text
Geçen gün sahiplendirdiğimiz bu kediyi yarın geri alacağız. Yüzde doksan ihtimalle kliniğin onu tekrar kabul etmeyeceğini öngörüyoruz. Benim evimde yedi kedi var, bu çocukla benim kadar yakından ilgilenen komşunun evinde 65 kiloluk bir köpek ve üç kedi var, yani hayvanı yeni yuva bulunana kadar muhafaza etmemiz çok ama çok zor. Ben onu klinikteki yerinden ettim, dışarıda başına bir iş gelirse vicdan azabından ölürüm. Dışarıda başına bir iş de gelir çünkü çocuğum veterinerde kaldığı altı ay içinde daha da sakin, daha da sessiz bir kediye dönüşmüş, başka kedilere ve daha da önemlisi sokak köpeklerine karşı kendisini savunamaz.
Acil ama çok acil yuva arıyoruz. Ebesinin dedesinin kedi alerjisi olmayan, kediyle alakalı bir sorun söz konusu olduğunda bu sorunla mücadele edebileceğine inanan, “ben bu çocuğa ömürlük yuva olurum” diyen bir hayvansever bulmamız gerekiyor. Paylaşım desteği verirseniz bana çok büyük bir iyilik yapmış olursunuz çünkü benim iyiliğim tek başına yeterli olmuyor, sizinkine de ihtiyacım var.
Tahminen bir buçuk - iki yaşında, dişi, kısırlaştırılmış. Ankara’nın her yerine getirebiliriz. Şimdiden teşekkürler. (Fotoğraflar @kedilisuvari’ye ait).
75 notes
·
View notes
Text
Çocukların bizimle paylaştıkları şeylerin dünyalarında bir yere sahip olduğumuz anlamına geldiğini öğrenebilseler keşke.
Ne olursa olsun çocuğunuz bisi boyayıp getiriyosa bisi yapıyorsa severek lütfen kötü yaptin bok gibi oldu demeyin o kadar kırıcı ki bu yaşımda hala kırılıyorum
Ve bir psikolog olarak da gözlemim bu yönde çocuk için anne babanın onayı her şey demek
18 notes
·
View notes
Text
Stalklamayla ilgili bir gönderi gördüm az önce ama sayfayı yenileyince kaybettim. Aklıma arkadaşımın nasıl bir stalk delisi olduğu geldi. Benim bebe o kadar çok stalk yapmıştı ki instagram tarafından engellenmişti ve bir süre ne takipçilerimizi ne de takip ettiklerimizi inceleyebiliyordu.
0 notes
Text
Annemin, küçükken bize anlattığı masalların Üç Küçük Domuzcuk, Hansel ve Gretel gibi masallarla benzerliği beni şok etti çünkü annem bu masalları daha önce hiç okumamış. Tabii annem Muşlu olmasının da etkisiyle daha yaratıcı isimler koymuş.
0 notes
Text
Ben, içerisinde bulunduğum kültürün getirisiyle, kesinlikle "Hayır, yaşamam." diyorum. Bunun sebebi, böyle alanlarda kişinin özel alanının fazlasıyla ihlal edilmesi. O gün evde ne piştiğinden, alınan eşyalardan, giyiminize ve benim en nefret ettiğim şey olan anne-baba rolüne aşırı müdahaleye kadar birçok sebep var. Bu durumda, anne ve baba kendi rollerini unuttuğu gibi, çocuklar da kimin anne-baba olduğunu şaşırıyor ve bir üst büyüğü ebeveyn sanıyor. Bununla ilgili en net iki örneğim: Teyzemin çocuklarının teyzeme ismiyle, eşine ise "abi" diye seslenmeleri. Bu çocuklar, ebeveyn olarak nene ve dedelerini görüp onlara "anne" ve "baba" diye sesleniyorlar.
Bu durum, çok sevdiğim bir arkadaşım için de böyle. Annesine ismiyle sesleniyor ya da anlatırken ismini kullanıyor. "Anne" dediği anda, ben artık babaannesini kast ettiğini anlıyorum. Babasına da "abi" diye sesleniyor. Dede ve nenenin otoritesine hiç girmeyeceğim bile. Sadece şu cümle bile benim için yeterliydi: Arkadaşıma, annesi "Bazen benim çocuklarımmışsınız gibi hissetmiyorum." demişti.
Bu tavra bir açıdan ebeveynlerimle olan sorunları da düşünerek kendi açımdan kesinlikle hayır diyorum.
Gündüz arabada radyo açıktı, sunucu aile apartmanında yaşama fikrine kadınların sıcak bakmadığını, erkeklerinse çok sıcak baktığını falan anlatıyordu. Hatta dedi ki “erkeklerin %69’u sıcak bakarken kadınların %61’i sıcak bakmıyor.” Ben de hemen aynı anketi burda yapmaya karar verdim, oy kullananlar bir de sebebini açıklarsa o kadar tadından yenmez ki 🕺🏻Benim sebeplere ilişkin birtakım tahminlerim var da ne kadar genelgeçer merak ediyorum -.-
Yalnız konudan bağımsız olarak gidip “Yavuz Çetin - Yaşamak İstemem” dinlicem şimdi mecbur fşdmf
26 notes
·
View notes
Text
Bir antropoloğun (Harvard Üniversitesi) Türkiye’de oturup yeni yazısını kaleme aldığı bir anda yanına iki yavru kedinin gidip laps diye kucağına atlamasıyla birlikte oluşturulmuş muazzam bir içerik. Malumunuz yabancı kaynaklarda Türk kültürünün ve insanının övülmesine pek alışkın değiliz, bi’ ara gözlerim falan dolacaktı.
İslam’ın kedilere ne kadar ılımlı ve vefakar yaklaştığını, buna karşın Hristiyanlık’ın özellikle ortaçağda kedileri büyü ve cadılıkla bağdaştırmasından ötürü tam tersi bir tutum sergilediğini, bu nedenle kedilerin farklı coğrafyalarda farklı yönde evrildiklerini falan anlatıyor. Vakti ve yabancı dili olan mutlaka okusun derim 🤍
26 notes
·
View notes
Text
Kedilere odaklanın lütfen
Allah’ım, Allah’ım.
70 notes
·
View notes
Text
🙏🏻🙏🏻
Evde şu şekil çirkin bir prenses var. Kuş saldırısından kurtarıldı avuç içi kadar tahmini 6 haftalık. Eve almam imkansız fakat yoğun yağmurlar başladığı ve önümüzde kış olduğu düşünülürse sokağa da bırakamam o yüzden el birliğiyle güzel bir yuva bulsak mı bu çirkine, ne dersiniz?
Tekirdağdayiz ama yakın illere elimle getirip teslim ederim 🥰
48 notes
·
View notes
Text
Aynı evde iki depremzede çok zor.
Elazığ sayesinde sürekli olarak deprem kokrusu yaşıyoruz. Bugün olan depremde Hataylı arkadaşımla birlikteydim, evde bizden başka kimse yoktu. Beşinci kattan nasıl indik hatırlamıyorum bile.
4 notes
·
View notes
Text
Elazığ sayesinde sürekli olarak deprem korkusu yaşıyoruz. Bugün olan depremde Hataylı arkadaşımla birlikteydim, evde bizden başka kimse yoktu. Beşinci kattan nasıl indik hatırlamıyorum bile.
4 notes
·
View notes
Text
İlk okul sıralarında komşumuzun oğlu beni öpmeye çalışmıştı bu olaydan sonra bu dönemle ilgili anılarımda bir kopukluk oldu uzunca bir süre. Olay nasıl gerçekleşti, ben oraya nasıl gittim, sonrasında ne oldu, nasıl kurtuldum böyle kısımlar hâlâ daha eksiktir. Bununla birlikte birkaçı yıllık süreç içerisinde bazı anılarımı da hatırlayamıyordum. Hâlâ daha bazı zaman dilimleri eksiktir ben de. Lisede (2. sınıf sanırım) elimi zorla tutmaya çalışan, temas etmeye çalışan bir çocuk vardı. Uzun süre birinin elime dokunması ya da uzanması beni aşırı derecede korkutuyordu, vücudum titremeye başlıyordu. Sevdiğim erkek arkadaşlarımdan dostça bir temas görmek bile beni krize sokmaya yetiyordu.Yıllar geçti üniversite sürecinde psikolojik danışman hocalarımdan destek aldım. Tüm desteğe rağmen hâlâ o soğukluğu elimde hissederim. Bu olayları ilk başta sadece ben yaşadım sınıyordum büyüdükçe içimde her kadının böyle anlardan geçtiği, bazılarını kaybettiğimizin ateşi yanar oldu. Umarım toplum içinde bunun farkındalığı yaşanır ve ortak bir bilinç oluşturulur.
Lise kaçtaydım hatırlamıyorum ama son iki senemde okula hep arkadaşlarımla gidip geldiğimden ötürü çok yüksek ihtimalle 1 veya 2’deydim diye düşünüyorum; sabahın köründe okula yürürken hayatımın en iğrenç manzarasıyla karşılaşmıştım. Kafamı sola, yolun olduğu tarafa çevirdiğimde benimle neredeyse aynı hızda hareket eden bir taksinin şöförü, bir eliyle direksiyonu tutarken diğer eliyle kendi kendine “bir şey” yapıyordu. O şeyin ne olduğunu bence anlamışsınızdır, dile getirmek istemiyorum. Dehşet içinde adamın suratına baktığımda onun da gözlerini dikip bana baktığını fark etmiştim, o bir saniyelik bakışma bana bir saat gibi gelmişti, sonlarına doğru pis pis sırıttığını da hatırlıyorum. Normalde bi’ 50 metre daha yürüyüp sağa dönünce yokuş aşağı inip hemen okulun önüne çıkabiliyor ve hep o rotayı kullanıyordum ama bunu fark ettiğimde - şansıma - hemen sağımda yine aynı sokağa inen merdivenler vardı. Can havliyle merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştım. İnsan böyle zamanlarda ne hisseder, biraz bundan bahsetmek istiyorum. Özellikle de karşı cinsten olan okuyucular için.
Şimdi öncelikle şunu söylemeliyim ki bu tip tacizlere hangi yaşta maruz kaldığınız önem teşkil etmiyor değil. Zaten bu sapıklar, bu tip sapkınlıkları -18 bireyler karşısında çok daha arsız, çok daha göstere göstere yapmaktan çekinmiyorlar çünkü çok yüksek ihtimalle birazdan bahsedeceğim psikolojiye bürüneceğimizi adları gibi iyi biliyorlar. Öncelikle korku geliyor, korku ama “ay az kalsın araba çarpıyordu, çok korktum” veya “ben karanlıktan çok korkarım” korkusu değil, bambaşka bir korku. Belki şu yaşımda aynı şey başıma gelse soğukkanlılıkla bağırıp çevrenin ilgisini çekebilir, direkt plaka alıp ilgili yerlere şikayet edebilir, korkmamayı veya sessiz kalmamayı başarabilirdim ama o an oradaki korku, aksine çevrenin dikkatini hiç çekmeden, sadece yok olmayı dileten bir korku sanki.
Sonrasında kendini suçlama evresine geçiyorsun ki en tehlikeli evrelerden biri bu. “Bu çorabı giymeseydim keşke” gibi, “eteğim çok mı kısa benim”, “keşke saçlarımı toplasaydım” gibi kaygılarla hatayı kendinde arıyorsun. Şu kadar netim ki bu sorgulamayı tacize maruz kalan her kadın elinde olmadan yaşar. Uğradığın haksızlık yetmezmiş gibi bir de sen kendine haksızlık etmeye başlarsın.
Bir sonraki evrede yabancılaşma gelir, karşı cinse yabancılaşma. Mesela, o kadar eminim ki lisedeki erkek arkadaşlarımdan birisinin bile kötü niyetli olmadığına, aksine hepsinin pırıl pırıl insanlar olduklarına ama istemsizce kiminle göz göze gelsem “ne bakıyor bana bu” diye rahatsız olduğumu hatırlıyorum. Hatta o dönemde en çok muhatap olduğum erkek arkadaşlarımdan biri olan E., “ben sana farkında olmadan kötü bir şey yapmadım değil mi” diye sormuştu bana çekingenliğimden ve soğukluğumdan ötürü. Üzülmüştüm. Belki şimdi gündemde olan meselelerden ötürü neden kadınların devamlı “erkekler, erkekler” diye genelleme yaptığını buradan yola çıkarak biraz olsun anlayabilirsiniz. Böyle durumlar insanı önce kendisinden, sonra karşı cinsten iğrendiriyor çünkü.
Yalnızlık, bu tip durumlarda en çok hissedilen şeylerden biri oluyor. Sanki senin ayıbın söz konusuymuş gibi kimseye hiçbir şey anlatmak istemiyorsun ilk etapta çünkü. Belki de herkesten önce sen kendi ellerinle kendini yargıladığından, herkes yargılar sanıyorsundur. Belki de bununla hiç alakası yoktur, olayın kendisi pis olduğu için karşındaki kişi annen, arkadaşın veya içini bilen bir yakının olsa bile ona pis görünmek istemiyorsundur. Bu ayrımı tam olarak anımsayamıyorum açıkçası, sadece yaşanan durum karşısında son derece yalnız hissettiğimi hatırlıyorum.
Kabullenme ve normalleştirme, en berbat evresi. Yukarıda E. diye bahsettiğim erkek arkadaşımla karışmasın, hemcinsim olan başka bir E. ile aramızda ilerleyen günlerde nihayet taciz üzerine bir sohbet gelişiyor ve o da bana metroda yaşadığı iğrenç bir olaydan bahsediyor. Ben resmen rahatlıyorum “herkese oluyor demek ki” diye. Üstelik o arkadaşım şimdi tesettürlü değil ama o yıllarda evden okula, okuldan eve başı örtülü gelip giden bir arkadaşımdı. İyice normalleştiriyorum sonra “bak bak, benim görünüşümle alakalı değilmiş, benimle alakası yokmuş” diye. O kadar sakıncalı, o kadar kafaya yerleşmemesi gereken bir düşünce ki bu “normalmiş” düşüncesi, yetişkin halimle gözden geçirince tüylerim ürperiyor.
Ve ne yazık ki o yaşlarda, hatta daha erken yaşlarda “hiç böyle bir şeye maruz kalmadım” diyebilecek hemcinslerimin sayısı yok denecek kadar az. Annenizin, kardeşinizin, ablalarınızın, kız arkadaşlarınızın başına hiç gelmedi sanıyorsanız, muhtemelen hiç anlatmadıklarındandır. İşte o yaşlarda böyle şeylere maruz kalmak, o akılla çok yanlış çıkarımlar yapmana yol açtığı için esasında farkında olmadan o zihniyet eşliğinde yetişme riskiyle karşı karşıya kalıyorsun. Kabullenmiş ve normalleştirmiş bir şekilde ilerliyorsun, başına gelenle başa çıkabilmek için böyle yanlış bir yöntem üretmişsin çünkü: “Normal, herkese oluyor.”
O sorunlu gelişmiş psikolojinin neticesinde, “adil dünya inancı”nın da etkisiyle hemcinsini suçlayarak kendini rahalatma eğilimi sergiliyorsun. “Gece gezerken tecavüze uğramış, ben gece gezmiyorum öyleyse benim başıma gelmez” diye rahatlamaya çalışırken, elinde olmadan gece gezen hemcinslerini ayrıştırıyorsun. “Kısacık etekle dolaşırsa öyle olur” derken, aslında “ben giymiyorum o kadar kısa etek, güvendeyim” demiş oluyorsun. Zaten toplumda her gün bir sürü kadın katledilirken, Özgecan gibi, Münevver gibi, İkbal gibi isimler infial yaratıyor. Adil dünya inancına ters çünkü, Özgecan’a bakıp “o da şöyle yapmasaymış” diyemediğinden ötürü paniğe kapılıyorsun. “Lan, Özgecan benim, ben Özgecan’ım” derken buluyorsun kendini, o sorunlu psikoloji bu gerçeği kabullenemiyor.
Kabul edelim, şu aralar herkes sevdiği hemcinslerine “ne olur dikkat et, işten dönerken ara sokaklarda yalnız başına yürüme” diyor ama aslında bu istek bile özünde ne kadar sorunlu. Ben de isterdim kız kardeşime “inadına gezicez, inadına tozucaz kardeşim” diyebilmeyi ama ben de her akşam “sağ salim vardın mı eve” diye onu arıyorum mesela. Aslına bakarsanız bu konuda insanları anlamak için elimden geleni yapıyorum, bu “ona oldu ama bana olmaz” kafasını. Bu onların bilinçli olarak değil, akıl sağlıklarını korumak için geliştirdikleri savunma mekanizmaları esasında.
Sorunlu gelişmiş bir psikolojinin sonuçlarının özetinin de özeti bu ama şimdi durup bir düşünün - bunun kaynağındaki etken kim ya da ne? Birisinin sabahın 7’sinde uçkurunun derdine düşecek kadar azmış olması ve yaptığı şeyi öğlene doğru unutacak kadar az garipsemesi, aslında bir kadını kaç evre halinde, kaç aşama boyunca etkiliyor ve nasıl bir sonuca varmasına yol açıyor? Bu aşamalar, aslında kadınlarla ve kadınlıkla hiçbir derdi olmayan, aklıselim erkeklere olan bakış açımızı ne kadar etkiliyor? Bu iki cinsin arasında nasıl soyut bir uçurum oluşuyor, bu uçurumun asıl nedeni kim ya da ne?
Biraz anlamaya çalışırsanız, kadın bu savaşı tek başına vermek zorunda kalmaz belki. Ben “-izm”lere gönül vermemiş bir insan olarak, bu savaşta erkeklere yer olmadığını değil, aksine onların da desteğine ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.
79 notes
·
View notes
Text
Evinizdeki ve sokağınızdaki tüm bebelerinizin Hayvanları Koruma Günü’nü kutlar, nice yaş mamalar dilerim.
39 notes
·
View notes
Text
Size hakaret etmiş biriyle konuşmak istememeniz sizi kindar yapmıyor!
İkiz kardeşim inşaat mühendisliği okuyor. Ayağını çatlattığı dönemde yaptıkları laboratuvar deneyinin raporları onda olduğu ve okula gitmesi çok zor olduğundan benden götürmemi istedi. Grupla yapılan bir ödevdi ve diğer arkadaşlarının zor durumda kalmasını istemedi. Arkadaşlarıyla kağitları sekreterliğe teslim ettik. Aynı sınıfta olduğu ve ortak arkadaşımız olan biriyle buluşmayı planlamıştık bu sayede. Bu arkadaşın toplanmasını ve kendi kağıtlarını teslim etmesini beklerken, bir baktım bizim teslim ettiğimiz kağitları izinsiz bir şekilde sekreterden almışlar ve bunları kendi kağıtlarına geçiriyorlar. Uyarmama rağmen buna devam etti. Sonunda tartışmamız büyüdü. Tartışmamızı ortak arkadaşlarımıza kendi açışından birazcık eksik anlatıyor ve kendisinin hakklı olduğu konusunda destek bekliyor. Arkadaşlarım bunu bana söylediklerinde olayı anlattım ve uzatmak istemediğimi söyledim. Buna rağmen olayı çok fazla büyütmüştü destek görmediği kişilere de tavır almıştı. Bu olay bahar dönemi yaşandı. Olaydan sonra ben kendisiyle herhangi bir şekilde konuşmak istemediğimi aynı ortamda bulunmayacağımı söyledim çünkü tartışma sırasında hakaret etmiştı. Tavır aldığı kişilere de konuşup konuşmamaları beni ilgilendirmiyor dedim.
Güz dönemi dün başladı ve ikizim kendisine selam verdiğini kendisinin de karşılık verdiğini söyledi. Bana sorduklarında selam verse bile karşılık vermeyeceğim hiçbir şekilde muhatap olmak istemiyorum dedim. Sonuç olarak kindar olmamam gerektiği ve abarttığım konusunda konuşuldu. Açıkçası tartışmada ve arkamdan söylenenleri kabul edecek biri değilim. Kafaya takıp olayı uzatmadım da kendi açımdan, tüm bunlara rağmen gelip benimle iletişim kurmaya çalışılması bana çok itici geliyor. Hiçbir şey yaşanmamış gibi benden eski arkadaşlığın beklenmesi beni sinirlendiriyor. Aylar geçmiş ve benim seninle muhabbetim bitmiş. Niye benimle konuşmaya çalışasınki çıkarmışım seni hayatımdan, görüşmeyelim.
İnsanların yaptıkları, söyledikleri şeylerin sorumluluğunu alması gerekiyor. Tüm bu olaylara rağmen seninle hiçbir şey olmamış gibi konuşmamı bekleyemezsin, böyle bir zorunluluğum yok. Sorumluluğum yok. Sonuç olarak kindar biri olduğumu düşünmüyorum. Kendi işime bakıyorum.
2 notes
·
View notes