Kaç kez yarım bıraktım o kitabı, kaç kez izlemeden kapattım filmleri, yarım yamalak bıraktım resimlerimi. Ders çalışmak için oturduğum masada kaç kez yalnız bıraktım o soruyu, biriken konuları...
Hangi işe elimi atsam sonunu hiç görmedim. Ne o dili öğrenebildim ne de o arkadaşlıklar sonsuza kadar sürdü. Bazılarının yarıya dahi ulaşmadan kaldılar. Diyete girdiğim pazartesileri unutur oldum artık.
Anlayacağın 2-3 günden fazla devam edemeyen ama senden daha çok fayda sağlayan her şeyi bıraktım. Seni nasıl altı sene bırakamadım bilmiyorum. Senin de yarına dahi gelemedim hatta sonu bile olmayacak biliyorum o yüzden uzaktan sonsuza kadar seveceğim.
Temizlenecek bir evim yoktu kalbinizden de beter halde. Ağlamaktan utandığım kadar sizi sevmekten utanamadım. Ayıpsınız bayım, işlemeye can attığım günahsınız. Her duamda varsınız. Günahına dua ederse insan günahsız kalıyormuş işte böyle.
Bir kere olsun beni düşünün belki bir yerlerde çok sevilmek, karanıza karışan bal peteğini görmek istersiniz...
Kalp durmuyor işte . Çoktan sizin mandanıza kabul. Sizi seçmiş benim göğsümde dururken...
Aşkta bencilim bayım. Siz benim duygularımı önemsemez; onlar gerçek değilmiş hatta hiç var olmamış gibi davranırsanız sizi değil size beslediğim duygularımı seçerim.
Sizin beni sevmeniz ya da sevmemeniz benim için önemli değil. Beni ancak benim duygularım ilgilendirir. Ancak onları önemserim bundandır ki sizde kayda değer tek bir duygu ışığı göremedim.
Emindim, yağmur ilk damlalarını yeryüzüne bıraktığında yanağını yalayan o damlaya parmağını sürersin ve etrafa bakarsın ya başkaları da gördü mü, diğer damlalar da buluştu mu yerle diye işte sen de öyleydin; başkası görmeden, kimseler fark etmeden seni sevmeye çalıştım. Ama yağmurun tek damlayla durmayacağı gibi senin de bana özel kalacağını düşünmek aptallıktı. Ya da sevmekten körelen; sadece iyiye odaklanan beynimin hatasıydı.
Seni aklımla da kalbimle de sevmiştim. O yüzdendir ya aşık değildim sana. Sensiz güldüm, eğlendim, hatta bir başkasına bile değdi gözlerim ama dedim ya aklımla da sevdim seni. Ne zaman yorulsa kalbim seni sevmekten, böyle uzaktan uzaktan o zaman aklım çıktı sahneye. Herkes gelir de kalbe kim kalır hem kalpte hem akılda?
Senin şansındı. Sen bırak kullanmayı kazandığını bile bilmiyordun. İşte o zaman aklım kazandı. Önce kalbimi susturdu. Sonra seni silmeye başladı. Sanki her ihtimalle anlaşma yapmıştı. Küçücük şehirde seni hiç görmedim, hiç adımın adımımın üstüne geldi mi bilmiyorum.
Seni sevmek çok güzeldi. Çok zor çok keyifli çok kırılgandı. Ve bitti.
-kısacık kestirdiğin saçların, ben seni izlerken hepsini yediğin krakerim, göz göze gelince sıcacık gülümsemen, silememiş bunları aklım ama kalsınlar da. Sen benim gülümseyerek hatırlayacağım, geceleri uzun uzun hayaller kurduğum ve sadece rüyamda el ele tutuştuğum ilk kelebek etkimsin-
Çok kötü bir örgü görünüşte. Ama görünüşü değil de anlamı önemli ya!
Küçükken erkek kardeşime 'o senin abin' dediklerinde sinirlenirdim, ben büyüktüm ve o benim abim değildi. Ben sinirleneyim diye sürekli şakasını yaparlardı. Şuan o benim hem hala küçük kardeşim hem de abim. O, hem korumak istediğim, üzüldüğünde, ağladığında yanında olduğum çocuk hem de ben yorulduğumda beni güldüren kocaman adam...
Çok kavga ederiz, çok sinirleniriz de birbirimize ama günün sonunda o ve ben kalırız yan yana. Biz birlikte büyüdük, birlikte güldük, birlikte yemek yedik. O benim meleğim. Eskiden izin vermezdim ama şimdi o benim 'abim' de.
Gel saçımı örmeyi dene dediğimde hevesle gelip örmeye çalıştı. Belki ileride kızının da saçını örer. Canın yanar diye sıkı örmeye korktum dedi.
Kız kardeşimin bir abisi var ve ben abisine ne olursa olsun kardeşinin hep yanında olması gerektiğini öğretiyorum. O abisinden hiç çekinmesin ilk dansı abisi ile yapsın, sevgilisi olduğunu korkmasın, ilk çiçeği abisinden alsın...
Ben hep onları sevicem çünkü onlar "çünkü"lerden daha fazlası. Sizi çok seviyorum. Sadece aynı anne babadanız diye değil. Birlikte olduğumuzda hep o cipsleri paylaşan çocukluğumuza döndüğümüz için.
Zorlamadım kaderi efendim. Aksine sizi bekledim. Çok uzun süre bekledim. Ancak gelemediniz. Ya da gelmediniz, hakkınızdır istememeniz ancak unutmanız...
Nasıl unuttunuz peki? Ben bir gülüşünüzle yılları devirdim. Siz nasıl unuttunuz?
Çok düşündüm ama düşündükçe unutmanızı unutup size tutuldum tekrar tekrar. En iyisi sizi düşünmemekti. Bir rüya gördüm sonra, bunu nasıl derim bilmiyorum ama sizden kıran kırana farklıydı; öyle güzel gözleri vardı ki...
Kusura bakmayın ancak çok güzeldi gözleri. Düş bile olsa o gözleri düşünmeden edemiyorum. Çok şey anlattı rüyada bana ama inanın hiç birini hatırlamıyorum. Halbuki gözlerinin anlattığı her şeyi tek tek anlatabilirim, saatlerce, sayfalarca.
Anlayacağınız canıyla kanıyla siz varken ben düşümde ki kim olduğunu bilmediğim "okyanus"ta yüzmeye karar verdim. Ve ben Ankara'ydım efendim.
YANIYOR gözlerim alev alev, ne aşktan dertliyim ne evsizlikten ama donuyorum. Çok üşüyorum. Sırtımdan üşüyorum. Biliyorum ordan bir tek yol buluyo soğuk hava. Bir tek orayı kapatamıyorum. Bir şansım olsa, inansalar bana bir daha üşümem. Ama donuyorum. Gözlerim yanarken üşüyorum. Bencilce, aptalca,şımarıkça,salakça hareketlere sürülür biber. Yanıyorum.
Sınav da açıklandı. Zaten belliydi de böyle geleceği. Neyse işte insan bir mucize bekliyor ister istemez. Ama o mucize olacaksa da bana olmamalıydı zaten. Bunu bile daha çok hak eden vardır. Kendimi Harry Kane gibi hissediyorum. Üçte sıfırla.
Sonucum bile o kadar hızlı çıktı ki ekrana. Milletin ki yükleniyor da yükleniyor. "Çok bekleme yapma bak git işte neye bakacaksan zaten!" dediler. Ben mesajı aldım. Teşekkürler ederim.