karanliginardindakikiz-blog
doltarella
8 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
GÖLGE
     Puslu, karanlık ve soğuk bir gece. Büyük bir oda ve içeriyi aydınlatan küçük bir alev. Ve bir gölge. Günlerdir konuştuğum, beni terk etmeyen tek varlık.             Bir gölge. Hep acıya tutsak bir gölge. Önce ruhu, sonra içi, sonra kalbi daralmış bu gölgenin. Sessizliği en sevdiği şarkısı, suskunluğu en sevdiği konuşması, karanlığı ise yılların verdiği en güzel hediyeymiş ona. Zamanla, menfaati son bulan 'sahte' dostlar bir bir gider olmuş. Her gelen aslında bir gidene tekabül imiş bu gölgenin lügatında. Bu gölgenin gönlü virane olmuş, toplayacak olansa, ne yazık, yokmuş! İşte bu puslu gecede, bu yorgun, çaresiz gölgeyle sohbet etmeye başladım.         
-Nasılsın?         
-Olduğu kadar, sen?         
-Olduğu kadar. Niçin bu kadar yorgunsun?         
-Biraz hüzün, biraz yılgınlık, biraz bıkkınlık, biraz miktar da kırık kalp desem, anlar mısın?         
-Ortak desem, bir kadeh alır mısın?         
-Yıkılan hayallere mi, olur olmaz zamanda ardına bakmadan gidenlere mi yoksa dönmeyen talihimize mi?         
-Fark eder mi?         
-Etmez mi?     
     İçeriyi aydınlatan o küçük alev gittikçe tükeniyordu, gölge ile birlikte. Sonradan anladım ki o gölge benim kalemimdi. Kalemim ise o karanlık geçmişim...
2 notes · View notes
Text
hiç geçmeyen bir eksiklik bu. sevince yetersiz gördüğün, sevilince eksik gelen, güvenince tam güvenemeyen, güvenilince boşa çıkarttığım, hep bir yarımlık hissi, hiç geçmeyen bir; ‘tamamlanmamışlık hissi.’ durmak bilmeyen.
62 notes · View notes
Quote
Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine, asla yaslanmayacaksın!
Can Yücel (via edebiyatgunlugu)
883 notes · View notes
Text
RÜYA YADA KABUS
Seni gördüm rüyamda, aylar sonra... Özledim mi, çok mu düşündüm yoksa eskileri mi yâd ettim bilmiyorum ama, ilk defa bir rüyadan uyanmamak için direndim. Metro yolunda, duvar yazılarının olduğu taş sokakta, her geçtiğimizde baktığımız, her seferinde karşılaştığımız duvarın önündeydim. Arkamdan biri geldi ve yanımda belirdi birden. O biri, sendin. Gözlerimin içine baktın ve bunca zaman sonra "Nasılsın?" diye sordun. Hiçbir şey demedim sana, tavırlıyım ya... Sonra yaklaştın, yaklaştın, kollarımı tuttun. Ve dedin ki "Bitti kâbus! Sana önemli bir şey söyleyeceğim. Özledim!". Sonra ellerimi tuttun ve devam ettin; " Artık buradayım, yanındayım. Asla bırakmayacağım!". Bense öylece durumu anlamaya çalışıyor, aval aval suratına bakıyordum. Anlam veremiyordum. Tam her şey bitti derken... -Yaşanılan onca şeyden sonra, birbirimize ettiğimiz onca hakaretlerden sonra, peki neden? -Orasını kurcalama, kâbus dedim ya, bitti işte! -Attığın iftira, söylediğin sözler, yaptığın işler, kapadığın kapılar ve son cümlen "Defol git!" yenilir, yutulur, unutulur şeyler değil. Bunca şeyden sonra hiç düşündün mü? Ben affedecek miyim? -Neden etmeyesin ki; biliyorum, hissediyorum sen de özledin... -Ha... (-yır) diyemeden çok ilginç bir şey yaptın, asla yapmayacağın bir şey. Birden sımsıkı, hissederek öyle bir sarıldın ki ve ben bunu o kadar hissettim ki, gerçeklikten farksızdı bu. Dedim ya uyanmamak için direndim. Yanlış anlama sonucunu merak ettiğimden, özlediğimden değil. Nasıl özleyebilirdim ki seni, ardında bir kaç güzel mesaj, berbat bir son konuşma ve felaketlerden başka ne bıraktın? Her hatırladığımda yüreğimi sızlatacak anılardan başka ne bıraktın? Karaktersizliğinden, acizliğinden başka ne bıraktın? Saçma sapan, yalnızca bahane için uydurulmuş bir iftiradan başka ne bıraktın? Acıdan başka ne bıraktın? Seni düşünmedim, seni özlemedim ya da eskileri de yâd etmedim. Öyleyse tam bitti derken, her şey geride kaldı, ileride hatırlayıp güleceğim bir anı derken, hepsini unutmuşken; kalemleri kırmış, son yazımı yazarak bitirdiğim defteri yakmışken, en gereksiz insanın mesajını silmeye çekinip seninle olan tüm konuşmaları silmişken, şimdi neden bu rüya? Ya da kâbus? Tüm bunlardan sonra, uzun zaman sonra ilk defa senin için gözyaşı döktüm. Lakin sana değil, eski günlerin hatrına... Bu yüzden o güzel şarkıyı ithaf ediyorum sana: "Dün seni gördüm rüyamda, Arnavut kaldırımlı taş sokakta..." Levla
0 notes
Text
Yangına Kül Olmak
Öyle bir şeydir ki aşk, senin camın yansa bile, ciğerine her nefesinde kırık parçalar batsa bile karşındakinin mutlu olması için katlanırsın. En yakının mesela. Sevdiğinin senin en yakınına karşı bir zaafı var ise, gönlün her ne kadar yangın yeri bile olsa sırf onun mutluluğu için dayanırsın. Senin hala ona baktığın gibi, o senin en yakınına bakıyorsa, dünya başına yıkılmışsa ve sen hala ayaktaysan gerçekten temiz sevmişsindir onu. Sen bir zamanlar gecenin bir yarısı, dışarıda yağmur yağıp gök gürlerken yatağına uzanmış, yastığına yumulmu, kimsenin seni görmesini ve duymasını istemeden usul usul ağlamışsan ve şu an o senin en yakının için bunları yapıyorsa ben bilirim senin yüreğindeki o büyük, her gözyaşıyla kanamaya devam eden derin yarayı. Ben bilirim o yangınları, bilirim o yalnızlığı. Her aklına gelişinde; kaçacak, sığınacak bir delik arayışını. Bilirim ben o büyük acıyı. Şimdi ne kaldı geriye? Onca gözyaşından, onca kırıklardan ve o kanaması durmak bilmeyen büyük yaradan başka ne kaldı? Ne kaldı sana kalbini kıranlardan başka? Bunca hasardan başka bir şey kalmadı sana. Sen bir yangına kül oldun. Ve geriye o küllerden başka bir şey kalmadı sana...
2 notes · View notes
Text
-POPİ DEĞİLİM -TAŞ DEĞİLİM -MALCA DAVRANIYORUM -ÇOK SAÇMALIYORUM -TATLI DEĞİLİM -SARI SAÇLI DEĞİLİM -MAVİ GÖZLÜ DEĞİLİM HADİ BENDEN NEFRET EDİN , UMRUMDA MI SANIYORSUNUZ ?
15K notes · View notes
Text
Ve yine, yeni bir yıla girerken birçok kişiyi geri de bıraktık, ya da bırakıldık ve hayat yine yeniden bize 1 yılda çok şeyin değişebileceğini, bir çok kişinin gideceğini, unutulacağını gösterdi, aman ne güzel
12K notes · View notes
Text
Aslında bazen her şeyin üstüne bir soğuk su içip mutluluğu aramak lazım, yerinde sayıp acıyla boğuşmak yerine.
1 note · View note