Text
Zeytin Hasat Teknikleri
Hasat yöntemleri, ülkeler arasında ve bazen aynı ülkenin çeşitli yörelerinde, o yöre halkının şartlarına, sosyo-ekonomik durumlara, çeşit özelliklerine, ağaç boylarına, bölgedeki yağ özelliklerine, coğrafi konum şartı v.b bağlı olarak farklılıklar gösterir.
1. Yerden Toplama
Bu yöntemde; fizyolojik olarak olgunlaşan ve ağaç dibine dökülen zeytinler yerden elle toplanır. Bu yöntemle toplanan zeytinlerin sofralık veya yağlık değeri düşüktür, daha ziyade yağlık olarak değerlendirilir. Fakat yağa bile işlense, yere düşerken oluşan yara bere ve çizikler işleme esnasında yağın kalitesini düşürmektedir.
2. Doğrudan Ağaç Üzerinden Toplama
Kalite açısından hemen hemen en iyi toplama şeklidir. Olgunlaşan zeytinler elle sıyrılarak toplanır. Bu şekilde toplanan zeytinler, hem sofralık hem yağlık olarak değerlendirilme açısından kalite özelliklerini korurlar.
3. Sırıkla Hasat
Bu yöntemde ise, olgunlaşan zeytinler sırıklar vasıtasıyla çırpılarak dökülür ve toplanır. Çevremizde görülen en yaygın hasat yöntemidir. Fakat hasat sırasında meyvenin ve ağacın göreceği zararlanmadan ötürü tavsiye edilmemektedir.
Nitekim bir çok kaynakta belirtilmiş olmasına rağmen işin en kolayı olduğu için sırıkla hasat yönteminden vazgeçilememektedir. Şöyle bir örnekle konuyu izah etmek gerekirse İspanyada mekanik hasat yöntemi ile ağaç başı ortalama 25-30 kg ürün alınıyorken ülkemizde malesef yanlış hasat uygulaması sayesinde ağaç başı ortalama 16-25 kg ürün alınmaktadır kaybı siz düşünün. Bunun yanı sıra sırıkla yapılan hasat yönteminde bir sonraki senenin filizleri de zarar göreceğinden periyodesite oran farkı ciddi şekilde artmaktadır. Seçim bizlerin ister zeytin ağaçlarımıza iyi davranır doğru hasat tekniklerini uygularız, istersek yanlış yürüdüğümüz bu yolda yürümeye devam ederiz.
Herkese esenlikler dilerim.
0 notes
Text
Natürel Sızma Olmayan Zeytinyağları
Düşük kalite zeytinyağları niye üretiliyor veya ne işe yarıyor ? Madem natürel sızma en yüksek fiyata satılıyor, en kârlı işte o olmalı. Pratikte iş o kadar basit değil. Çeşitli sebeplerden dolayı natürel sızma yağ üretilemiyorsa ikinci kalite (Türkçede natürel birinci deniliyor) veya daha da düşük kaliteli, gıda olarak tüketilmeye uygun olmayacak ham yağlar da üretilebilir. Bunlar rafinasyon tesislerine gönderilerek rafine edilebilir ve riviera zeytinyağı olarak satılabilir. Renksiz, kokusuz ve tadsız rafine yağa %5-10 kadar natürel sızma katılarak “riviera” olarak bildiğimiz zeytinyağı yapılır. Hasarlı, hastalıklı zeytinlerden natürel sızma zeytinyağı elde etmek imkânsızdır. Ama zeytinler mükemmel değil diye ürünü çöpe atmak gerekmiyor elbette.
Örneğin, yaşlı bir çiftin evlerinin önündeki zeytinliği adam tutarak hasat ettirecek ekonomik gücü olmadığını varsayalım. Yine de hasat mevsiminin başında ağaçların altına yaygı serip yere düşen zeytinleri bir kaç haftada bir toplayabilirler. Zeytinler beklerken toprakla temas edip, güneşte kalacakları için kaliteleri düşecektir. Bu zeytinlerden elde edilen yağ hala satılabilir ve aileye gelir getirebilir. Hiç yoktan iyidir. Başka bir senaryoda elde edilen zeytinyağının düşük kaliteli olmasının nedenleri ağaçlara bulaşmış hastalıklar, hasada elverişsiz iklim koşulları veya çeşitli nedenlerle uygun hasat zamanını kaçırmak olabilir. Doğru zamanda hasat, kalite potansiyelinin zirvesinde zeytinler demektir. Zamanı geçirmek, kalitenin düşmesi anlamına gelir.
Hasatta hiç problem yaşanmamış olsa bile zeytinlerin işletme yolunda yaşayacağı problemler zeytinyağının kalitesini düşürebilir. Örneğin sıkım öncesinde fabrika bahçesinde bekleyen çuvallar kaliteli zeytinyağı üretiminde kaçınılması gereken manzaraların başında gelir.
Elbette işini döndürmeye çalışan üreticiler için tüketici tercihleri başta gelir. Kalite farkı fiyat farkına dönüşmüyorsa, üretici nitelik yerine niceliğe öncelik verebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde malaksör sıcaklığını yükseltmek yaygındır. Yüksek sıcaklıkta çıkan yağ miktarı artabilir, ancak bu yağ yumuşamıştır; aroması azalmış olan bu yağ adeta pişmiş gibi kokabilir. Buna fabrikalarda hamur yandı denilir yanı gereğinden fazla malaksörde yüksek ısıda kalan zeytin hamuru yanar ve istenmeyen kusur oluşturur. Ancak yerel damak tadı bunu talep ediyorsa ki bununda sebebi gerçek natürel sızma zeytinyağı ile henüz tanışmamış olmak olabilir, üretici de ister istemez bu üretime yönelebilir.
Kaynak : Zeytinlikten Sofraya Zeytinyağının Hikayesi
Yukarıda belirttiğim yerel damak tadındaki algıyı değiştirebilmekte bizim elimizde belirli aralıklarla düzenlenecek zeytinyağı tadım eğitimleri ile kusurlu ve kusursuz zeytinyağların tadına bakılabilir ve daha iyi,doğru ve kaliteli üretim için nelere dikkat edilmesi konuşulabilir. En önemli konulardan biri ise ürettiğimiz zeytinyağlarına nasıl katma değer katarak Küçükkuyu’da üretilen zeytinyağlarının tanınmasını sağlayabiliriz ? Bunun için sanırım kent konseyi ile ortak bir çalışma yapılabilir yada belirli günlerde zeytinyağı tadım etkinlikleri düzenlenebilir.
Herkese esenlikler dilerim.
0 notes
Text
Zeytin Hayattır !
Zeytin ile ilgili anlatacaklarımızın sonu gelmez, gelmeyecek. Tanrı tarafından insanlığa bu kadar yararlı bir bitki daha yaratılmamıştır. Ancak Zeytinlikler buna rağmen ciddi tehtid altında. Gün geçmiyor ki rant’a kurban edilmeyen bir zeytinlik arazisi görmeyelim.
Aslında buna dur demek için 1939 yılında 3573 Sayılı Kanun, “ Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında”, Yasa’nın 20.maddesi aynen şöyle diyor : “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç,zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bunda ‘anlaşılmayacak bir durum söz konusu değil’ değil mi ? Durum öyle mi peki cevabı en az benim kadar sizlerde biliyorsunuz.
Hükümet 2002 tarihinden itibaren bu kuralı 6-7 kez değiştirme girişiminde bulundu. TMBB’ye sunulan bir torba yasa tasarısına göre, konu enerji yatırımı olursa “25 dönümden küçük zeytinlikler düz arazi” kabul edilecekti.
16 Haziran 2014 tarihinde hükümet yasada değişiklik yapmak istedi. Ancak ciddi bir kamuoyu direnciyle karşılaşıldı. İktidar yanlısı medya ve islamcı çevrelerin bir kısmı, antisemitik bir kampanya başlattılar. Zeytin ağacını “Yahudi ağacı” olarak tanımladılar. Oysa ki okuyup araştırsalardı bir efsaneye göre Tanrı zeytin ağacını Cebrail ile Hz. Adem e indirdi ve yemişini yiyip bu yemişten yağ elde ederek tüm dertlerine şifa bulacağını iletti.
Pek çok sağduyulu insan, zeytin sektörünün temsilcileri, duyarlı gazetecilerin önemli bir kısmı, bilim insanları,entellektüeller bir sivil toplum girişimi olarak, ciddi bir kamuoyu baskısı sağladılar. Bunların arasında sayıları hiç de az olmayan iktidara yakın, zeytin sektöründen iş insanları da vardı.
Zeytin üretim alanlarının enerji ve sanayi yatırımlarına açılmasına imkan tanıyan yasa tasarısına karşı duruldu.Tasarıya göre 25 dönümden küçük zeytinlikler sıradan arazi statüsüne alınarak, koruma kapsamından çıkartılıyordu. Oysa Türkiye’de ortalama zeytinliklerin büyüklüğü 10 dönüm civarı. Tasarı yasalaşırsa, Türkiye’deki zeytinlik alanlarının büyük bölümünün koruma kapsamından çıkarak, sanayi ve enerji yatırımlarına kurban edileceğinden korkuluyordu.
Yasa tasarısının geri çekilmesi için sosyal medya üzerinden bir çok kampanya yürütüldü.
Ancak buna rağmen, Gemlik’te karayolu yapımı için 50 bin zeytin ağacının kesildiği söylenir. Yakın zamanda da Ayvalık Bağyüzü’nde zeytinliklere 350 m., köye 700 m. uzaklıkta taş ocağına izin verildiği bilgisi var.
İyi de biz ne yapalım diyor olabilirsiniz içinizden, hiç bir şey yapamıyorsanız bile bu bilgileri çevrenizle paylaşabilirsiniz.
Bu sefer ki yazımı Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf kitabından bir bölüm ile bitirmek istiyorum. Herkese esenlikler dilerim.
“Orada erkeklerin uzun sırıkları küçük yapraklı dalları hızla vuruşları ve siyah kıvraklıklarının eteklerini bellerine sokmuş kadınların iki kat eğilerek, soğuktan sertleşen parmaklarla yerden zeytin tanelerini toplayışlarını seyreder, yahut sırtını bir ağaca vererek yere bakardı. Bu buruşuk yüzlü ve her sene budanmaktan şeklini kaybetmiş eğri büğrü ağaçlar, uzun bir hikayeyi anlatan garip şekilli harfler gibiydi ve herhalde Yusuf bunların dilinden anlıyordu.”
Sabahattin Ali
1 note
·
View note
Text
Zeytin ve Zeytinyağının Sağlık Etkileri
Gıdalarda doğal olarak bulunan ve beslenme yoluyla alınan antioksidanların gerek insan hastalıklarının tedavisinde kullanımı ve gerekse hastalıklardan korunmadaki rolleri son yıllarda üzerinde önemle durulan konulardandır.
Günümüzde ideale yakın bir model olarak değerlendirilen Akdeniz beslenme modelinin temel özelliklerini günlük beslenmede katı yağ ve kırmızı et tüketiminin düşük, süt ve süt ürünleri ile tahıl, kuru baklagil, sebze ve meyve tüketiminin yüksek olması ve görünürde tüketilen yağ olarak da zeytinyağı kullanılması oluşturmaktadır. Akdeniz diyetinin insan sağlığına olan yararlı etkilerinin, diyet içinde önemli bir yere sahip olan ve fenolik bileşenlerce zengin olan sızma zeytin yağından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Geleneksel Akdeniz beslenme modeli olarak bilinen ve sağlıklı uzun bir yaşamla özdeşleştirilmiş bu modelin anahtar elementini oluşturan zeytin ve zeytinyağı, sağlıklı bileşenleri içermekte ve insan sağlığı üzerinde önemli olumlu etkiler arz etmektedir.
Antioksidan içeriği yüksek olan natürel sızma zeytinyağı, tarihsel gelişimi sürecinde yalnızca gıda olarak tüketilmemiş aynı zamanda değişik hastalık etmenlerinin tedavisinde tedavi edici olarak vücut dışından sürülerek de kullanılmıştır. Natürel sızma zeytinyağı, bugün de aynı özellikleri nedeniyle kullanımına devam edilen çok değerli bir ürün niteliğindedir. Hem gıda hem ilaç olarak kullanılan natürel zeytinyağının sağlıklı beslenme üzerine olan olumlu etkisi ise bu yağın tekli doymamış yağ asidinin (oleik asit) yüksek ve antioksidanlarca, özellikle de E-vitamini ve fenolik bileşenler bakımından zengin olmasından kaynaklanmaktadır.
Zeytin ve zeytinyağı içerdiği ve genelde sebze ve meyvelerde yoğun olarak bulunan fenolik bileşikler sayesinde oksidasyonu engelleyerek serbest radikallerin oluşumunu durdurmaktadır. Özellikle, oleuropeinin, düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL)’in oksidasyonu önlemesi ve hipoglisemik ve kolesterolemik etkileri ile sağlık açısından önem taşıdığı belirtilmektedir.
* Zeytin ve zeytinyağında bulunan ve üç temel yağ aidinden biri olan linoleik asit özellikle sinir hücrelerinin gelişiminde rol oynamaktadır.
* Zeytinin yağında yaklaşık %80 oranında bulunan oleik asid anne sütündeki en önemli yağ asidi olup; doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişimini sağlamaktadır. İnek sütüne zeytinyağı ilavesi ile anne sütüne yakın bir takviye oluşturulabilir.
* Zeytin meyvesi görme fonksiyonunda önemli olan vitamin A (retinol), doğurganlıkta, yaşlanmayı geciktirmede rol oynayan ve hücre yenileyici olan vitamin E (tokoferol), kanın pıhtılaşmasında rol oynayan vitamin K ve raşitizmi önleyen vitamin D (kolekalsiferol) içermektedir.
* Kan hücrelerinin kümeleşmesinde (agregasyonunda) rol oynayan faktörlere karşı etki göstererek, kan damarlarındaki pıhtı riskini azaltmaktadır.
* Sindirim sistemini düzenleyerek toksik maddelerin atımını sağlayıcıdır.
* Mide asitliğini azaltarak gastrit ve gastroduodenal ülserlere karşı koruyucu özelliği olduğu belirlenmiştir.
* Çocuklarda kemik ve diş gelişimini arttırdığı ve yaşlılarda ise kemik erimesini (osteoperoz) azalttığı rapor edilmektedir.
* Kanser oluşturan risk faktörlerinin oluşumunu engellediği ve radyoaktiviteye karşı vücudu koruduğu belirtilmektedir.
Kaynak : Özel Meyve Zeytin Kimyası, Kalite ve Teknolojisi
Gel gelelim insan sağlığı için bu kadar önemli bileşenler üretilmesinde büyük rol oynayan Zeytin Ağaçları hak ettikleri değeri görebiliyor mu tabi ki hayır. Ülkemizdeki zeytinliklerin %95 sulanmıyor bile. Bırakın değerini bilmeyi her geçen gün Zeytin Ağaçlarını keserek yerlerine evler,villalar yapıyoruz. Nedenini sorduğumuzda cevap basit ; Zeytin ve Zeytinyağı para kazandırmıyor. Hayır koca bir yalan bu sen üretimini doğru şekilde yap bak bakalım Zeytin kazandırıyor mu kazandırmıyor mu. Bizim ülke olarak bir türlü başaramadığımız en önemli konulardan biri ürünlerimize katma değer katmak ve doğru stratejilerle bu ürünlerin reklamını yaparak pazarlayabilmek. Bu da bir sonra ki konumuz olabilir, neden olmasın ?
Herkese esenlikler dilerim.
0 notes
Text
Ege Bölgesi Zeytin Çeşitleri
Balıkesir (Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit ve Havran ilçeleri), Çanakkale (Merkez, Ayvacık, Bayramiç ve Ezine ilçeleri), Manisa, izmir, Aydın, Muğla, Denizli illerinde zeytincilik yapılmaktadır. Bölgedeki zeytinlik alanlar Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz Nehirlerinin vadilerinde denizden 200-250 km içeriye kadar uzanmaktadır.
Bölgede ; Ayvalık, Memecik, Domat, Erkence, Uslu, Çakır, Çilli gibi çeşitlerin yanı sıra, son yıllarda Marmara Bölgesi çeşidi olan Gemlik zeytin çeşidi de yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bölgenin diğer çeşitleri ; Ak Zeytin, Aşı Yeli, Dilmit, Girit Zeytini, Eşek Zeytini (Ödemiş), Hurma Kaba, Hurma Karaca, İzmir sofralık, Kiraz, Memeli, Çekişte, Kara Yaprak, Taş Arası (Aydın), Taş Arası (Kuş Adası), Tavşan Yüreği, Yağ Zeytini, Yerli Yağlık, Sarı Yaprak, Yamalak Sarısı, İmroz ve Turgutlu Gülümbe���dir.
Memecik :
Yöresel isimleri; Aşı Yeli, Gülümbe, Şehir, Taş Arası, Tekir ve Yağlıktır. Kökeni Muğla ilidir. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Tacı yuvarlak-yayvan ve sıktır. Meyvesi iri ve oval şekilde ucu memelidir. Kısmen kendine verimlidir. Tam çiçek oranı orta düzeydedir. Verimi yüksek olup, yıllara göre fazla değişen verim (kuvvetli periyodisite) gösterir. Yağ ve et-çekirdek oranı yüksektir. Zeytin sineğine karşı orta derece hassastır. Yağının kalitesi yüksektir. Yağlık ve sofralık olarak çift yönlü değerlendirilmeye elverişlidir.
Ayvalık :
Yöresel isimleri; Edremit Yağlık, Şakran, Midilli ve Ada Zeytinidir. Kökeni Balıkesir ilinin Edremit ilçesidir. İyi bakım şartlarında kuvvetli ve dik gelişir. Kendine verimlidir. Meyvenin olgunlaşması erken dönemdedir. Soğuğa karşı kısmen dayanıklıdır. Kendi ekolojisinde yağlık olarak değerlendirilir. Yağı altın sarısı renginde, hoş meyve kokulu nefis aromalı olup, kimyasal ve duyusal özellikleri itibari ile birinci sırada yer alır. Ayrıca meyve renginin pembeye dönüştüğü dönemde hasat edilerek çizme zeytin tipinde veya Ocak-Şubat aylarında hasat edilerek siyah sofralık olarak değerlendirirlir.
Uslu :
Kökeni Manisa ilinin Akhisar ilçesidir. Yoğun, büyük, geniş bir taç oluşturur. Sulanan koşullarda çok kuvvetli gelişir. Bu nedenle dikimde sık aralık ve mesafelerin uygulanmaması gerekir. Meyve oval ve orta büyüklüktedir. Meyve ucu memesiz, yuvarlaktır. Verimi orta düzeydedir, iyi bakım şartlarında düzenlidir. Erken kararan bir çeşittir. Et-Çekirdek oranı yüksektir. Soğuğa karşı hassastır. Siyah sofralık olarak değerlendirilmeye uygundur.
Domat :
Kökeni Manisa ilinin Akhisar ilçesidir. Ağacı kuvvetli gelişir. Geniş ve yayvan taç oluşturur. Erken verime yatar. Meyveleri iri ve silindiriktir. Meyve ucu düz veya yuvarlaktır. Verimi yüksek ve düzenlidir. Sulu şartlarda soğuğa hassa olup zeytin dal kanserine karşı kısmen dayanıklıdır. Genellikle yeşil dolgulu zeytin şeklinde işlenir.
Erkence :
Yöresel isimleri; İzmir Yağlık ve Yerli Yağlık’tır. Kökeni İzmir ilidir. Meyveler orta büyüklükte oval şekillidir. Meyve ucunda küçük bir meme çıkıntısı bulunur. Verimi orta düzeyde olup, yıllara göre fazla değişen verim (kuvvetli periyodisite) gösterir. Erken olgunlaşır. Yağlık olmakla birlikte sofralık olarak da değerlendirilir. Yapılan bir araştırma sonucunda bu çeşidin Çeşme ve Karaburun ilçelerindeki ekolojide hurma zeytin oluşturduğu tespit edilmiştir.
Memeli :
Yöresel isimleri; Ak Zeytin, Çekişte ve Emiralem’dir. Kökeni İzmir ilinin Menemen ilçesidir. Ağacı kuvvetli gelişir, alt kısmı dağınık, üst dik gelişen bir taç oluşturur. Meyvesi iri ve ovaldir, meyve ucunda belirgin bir meme bulunur. Verimi iyidir. Yağı orta düzeyde ve kalitelidir. Sulanan şartlar altında soğuğa karşı duyarlıdır. Ürünü sofralık ve yağlık olarak değerlendirilir. Kırma zeytin tipinde veya İspanyol usulüne göre yeşil sofralık olarak da değerlendirilir.
Tavşan Yüreği :
Yöresel ismi; Teras Yaprak’tır. Kökeni Muğla ilinin Fethiye ilçesidir. Sık, kuvvetli, yayvan ve sarkık taç oluşturur. Meyvesi çok iri, oval (yürek şeklinde)’dir. Meyve ucu düz bazılarında yuvarlaktır. Verimi düzenli ve orta düzeydedir. Zeytin sineği ve zeytin güvesine karşı duyarlıdır. Yağ oranı oldukça düşük olduğundan yeşil ve siyah sofralık olarak değerlendirmeye elverişlidir.
Kaynak : Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü
1 note
·
View note
Quote
Rafine yağ kötü bir şey mi ?
Zeytinlikten Sofraya Zeytinyağının Hikayesi / Zeynep Delen Nircan
Bu sorunun cevabı tercihinize göre değişir. Unutmayalım ki rafine zeytinyağının trigliserit kompozisyonu aynı kalır. Bu harika, çünkü onu diğer yağlara kıyasla hala sağlıklı, hemde bozulmaya karşı daha dayanıklı kılar. Kızartma gibi yüksek sıcaklıkta pişirilen yemeklerde yada zeytinyağının aroma ve tadının gerekli olmadığı diğer yağlarla karışım için tercih edilebilir.
Buna karşın rafine zeytinyağı, natürel sızmanın lezzetine hele ki sağlıklı özelliklerine sahip değildir. Rafinasyon işlemi zeytinyağını sağlıklı kılan fenolik maddeleri ve diğer minör bileşenleri yok eder.Etiketlerde saf,light,rafine zeytinyağı gibi isimler sanki ürün daha üstünmüş gibi bir hava yaratabilir, buna aldanmamak gerekir, çünkü işin aslı tam tersidir.
Hatırlatalım, Türkiye’de yaygın olarak kullanılan, sızmaya göre daha düşük fiyatlı riviera zeytinyağı az miktarda natürel sızma zeytinyağının bol miktarda rafine zeytinyağıyla seyreltilmiş halidir. Seçim sizin !
Herkese esenlikler dilerim.
0 notes
Text
Zeytin Sütü
Dillerde gezip duran sık sık karşımıza çıkan bir soru ‘Sizde Zeytin Sütü var mı ?’ hayır efendim yok. Bir zahmet sizde de olmasın çünkü Zeytin Sütü diye bir şey yok !
Şimdi gelin bu konuyu biraz inceleyelim. Aslında Zeytin Sütü diye size adlandırdıkları ; Zeytinin kırıcıdan veya taş değirmenlerde ezildikten sonra malaksör aşamasında bekletilmesi ve yoğurulması sırasında zeytin hamurunun üzerinde hamurun yağını salması sonucu oluşan ince yağ tabakasıdır. Kimileri buna burun yağı,ilk yağ,göz yaşı diye isimler takmış olup ne gariptir ki bunların hiç biri duyulmamış olmasına rağmen ‘zeytin sütü’ ismi oldukça popüler olmuştur. Sağlam bir sponsoru olsa gerek. Bilemiyoruz.
Türk Gıda Kodeksine göre zeytin sütü diye adlandırılan bir gıda türü yoktur, olmayacaktır. Piyasada var olan ve zeytin sütü diye adlandırılan ufacık şişelerde satın alıp yüklü paralar ödediğiniz aslında ticari zekanın bir ürününden başka bir şey değildir. Burada şu meşhur söz geliyor insanın aklına ; ‘Yalanlarla istediğiniz yere gidebilirsiniz ancak asla geri dönemezsiniz’ Sibirya Ekspresi – Transsiberian.
Farz edelim ki tüketici konunun gerçeğini bilmiyor ve üstün ticari zekanın ürünü olan zeytin sütünden alıp kullanıyor ve bir zaman sonra aslında zeytin sütü diye bir kavramın olmadığını ve hiç olmayacağını öğreniyor. Sizce neler hisseder ? Aldatılıp parasının boşa gittiğine mi üzülür yoksa bir umut bir derdine şifa olur diye satın aldığı ürünün aslında bir uydurmacadan ibaret olduğuna mı yanar ? Neyse bunlar bu işi yapanların vicdanına kalmış konular. Velhasıl kelam tekrar etmekte mahsur yok ; ‘Zeytin sütü diye bir şey yoktur, zeytin inek midir ki sütü olsun ?’ Kandırılmayın araştırın şuan bilgiye ulaşmak bir o kadar kolay olmasına rağmen bir o kadar da zor.
Herkese esenlikler dilerim.
0 notes
Text
Tarihte Zeytin
Öncelikle sizlere Zeytin ağacının ne tür bir bitki olduğundan bahsetmek istiyorum;
Zeytin ağacı ; Leylak ve Yasemin gibi süs bitkileriyle aynı familyadan yabani bir meyve ağacıdır. Zeytinin yabani yani aşılanmamış haline delice denilmektedir. Deliceler de kendi aralarında ak delice ve kara delice olarak ikiye ayrılmaktadır ve sadece ak deliceler aşılanabilmektedir.
Bu kısa bilgiden sonra dilerseniz şimdi Zeytinin yer yüzündeki tarihine göz atalım.
Zeytinin yeryüzünde ilk ne zaman var olduğu konusunda arkeobotanikçiler, tarihçiler ve arkeologlar arasında bir görüş birliği yok. Yani tam anlamıyla bir muamma ve beni de Zeytin i araştırmaya iten en önemli nedenlerden bir tanesi. Bilinmezlik...
Yunanistan’ın Santorini adasında yapılan kazı çalışmalarında 39.000 yıl öncesine ait zeytin yaprağı fosil kalıntıları bulunmuştur. Ülkemizde ise 2018 yılında yapılan bir çalışmada Muğla - Yatağan bölgesinde 14,3 milyon yıl öncesine ait olduğu tespit edilen zeytin poleni fosili bulunmuştur. Düşünsenize 14 milyon yıl öncesinden bahsediyoruz inanılmaz değil mi ?
Zeytin ağacının bir kültür bitkisine dönüşmesi yani ehlileştirilmesi M.Ö 4.000 lerde gerçekleşti ve bu mucizeyi büyük olasılıkla Samilerin başardığı sanılıyor.
Zeytinin ana yurdunun Güneydoğu Anadolu ve özellikle Mardin, Maraş ve Hatay üçgeni olması en güçlü olasılık.
Zeytin ağacının kökeni konusundaki efsaneler hayli zengindir. İslamiyet’te zeytin ağacının kökeni Hz.Adem’in yeryüzüne indiği günlere dek götürülür. Efsaneye göre Adem kendi teninde ağrı duydu, çok incindi ve ağrıdan Tanrı’ya yakındı. Bunun üzerine Tanrı Cebrail vasıtası ile zeytin ağacını indirdi. Cebrail, Adem’ e dedi ki ‘ Bunun yemişini ye ve bu yemişin yağını çıkart ki bunun içinde bütün ağrılara şifa vardır.’
Antik Yunan döneminde ki efsane ise şöyle anlatılmaktadır ; Efsaneye göre Atina kentinin koruyuculuğu için tanrılar tanrısı Zeus bir yarışma düzenler. Zeus insanlığa en faydalı hediyeyi getirenin adını bu kente vereceğine ve bu yeni kentin koruyucu Tanrısı yapacağına dair söz verir. İlk olarak denizler tanrısı Poseidon üç çatallı mızrağını toprağa saplayınca izleyenlerin şaşkın bakışları arasında heybetli bir at; bazı antik kaynaklara göre ise tuzlu su dolu bir kuyu ortaya çıkmıştır. Ardından Zeus’un öz kızı Bilgelik tanrıçası Athena mızrağını toprağa batırınca bir Zeytin ağacı yeşermiştir. Bu muhteşem ağaç büyüyecek ve yüzyıllarca hatta binlerce yıl yaşayacaktır, meyvesi ile insanları besleyecek yiyeceklerin hazırlanması için boğazdan kayan ve lezzeti olağanüstü bir sıvı verecek aynı zamanda yaralarına derman olup gecelerini de aydınlatacaktır(Zeytinyağı Kandilleri). Yarışmayı tereddütsüz Athena kazanmıştır ve hem ismi şehre verilmiş hemde şehrin koruycu tanrısı olmuştur.
Sanırım ilk blog yazım için bu kadar yeterli. Fırsat buldukça burdan sizlere Zeytin ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağım. Bu yazımı Nazım’ ın Hayata dair şiirinden bir bölüm ile sonlandırmak istiyorum. Herkese esenlikler dilerim.
‘Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin.’
Nâzım Hikmet
3 notes
·
View notes