Don't wanna be here? Send us removal request.
Link
0 notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/355b893a0563656367fa17ff653c5baa/68900ea35d251b11-76/s540x810/401ac69547f5634c6c8d7eb11581d48ebb466340.jpg)
Peşinden sürüklendiğim güzellik, içine girip yine imgenle karşılaşıyor, her temasta kaybediyorum seni.
1 note
·
View note
Link
Kendimi kurtarma çabasından, herkesin rıza ile aynı şeye, bedene ya da bir tek tavıra indirgenmesinden, belli bir sosyo-ekonomik biz’in dışında kalanların ölümünün, ardına birkaç sıfırı daha getirecek sayı kümelerinden ibaret olmasından utanıyorum.
0 notes
Text
And Jesus was a sailor when he walked upon the water And he spent a long time watching from his lonely wooden tower And when he knew for certain only drowning men could see him He said all men will be sailors then until the sea shall free them But he himself was broken, long before the sky would open Forsaken, almost human, he sank beneath your wisdom like a stone And you want to travel with him, and you want to travel blind And you think you maybe you'll trust him For he's touched your perfect body with her mind
0 notes
Text
Dostluk hukuktan ve adaletten daha güçlü bir araçtır. Aristo, iyi yasa kurucular adaletten çok dostluğun korunmasına dikkat etmelidir der. Dostluk, toplumsal yaşamı hukuk düzeninden daha yetkin düzenler, özellikle de şiddeti asgari düeye indirir. Bu nedenle ideal zoon politicon’un bir arkadaş olması gerekir. “Yurttaşlar birbiriyle dost ise, bir hukuk kalkanına ihtiyaç yoktur ama sadece adillerse, ek olarak dostluğa ihtiyaç duyarlar.” (Aristo, Nikomakhos’a Etik) Empatik anlamda politika, arabuluculuk ve anlaşma gibi hukukdışı güçleri kullanır. Dostluk politikası, hukuki, hakemli bir arabuluculuk gerektiren kritik durumu daha ortaya çıkmadan önleyecektir. Aristo dostluğu, devletler arasındaki en önemli zenginlik ilan eder. (Aristo, Politik) Topluluğun kendisi zaten “dostane bir şey” olduğundan, politikanın simgesideir dostluk. Aristo dostluğu gayet temel, hatta varoluşsal bir düzlemde konumlandırır. Dostluk, “özgür bir birlikte yaşama kararı” olduğundan devlet dostluğu temel alır, varoluşunun imkaanı olarak görür. Empatik anlamda alındığında politika iktidar kullanma iradesi değil, birlikte yaşama kararıdır. (Nitekim yalnızca kârla ilgilenen saf ekonomik organizasyonları bir Gemeinschaft oluşturamaz. Nedeni, siyasi bir boyuttan yoksun olmalarıdır. İki kutuplu bir “kazanç/kayıp” şifresiyle işleyen ekonomik sisten, ortak kamusal iyiliğe karşı kördür. Politikanın özünün ne olduğu tam da bu noktada ortaya çıkar.) İnsan hayatı, ölüm kalım hakkında mutlak bir iktidara teslimiyet anlamında politikleşmez. İnsanın varoluşunu asıl politikleştiren şey birlikte yaşama kararıdır. (Aristo tam da politika kavramına yüklediği anlam nedeniyle savaş ve barış üzerine kurulu bir devleti reddeder. Sadece “yalıtılmış” -izole- olan, “savaşa susamış”tır. Ötekini düşman tanımlayıp araya çizgi çekmek değil, aracılık ve birleştirme edimleri politiktir. Savaş sadece barış için yapıldığında politik bir faliyet olur.) Ne iktidar ne de şiddetin ruhunda o politik birlikte yaşama kararı, politikanın temelindeki o birliktelik fikri vardır. İktidar gerçibir topluluğun varlığını şart koşar ama son kertede Kendi’ne ait bir olgudur, yani ipsosantriktir. Niyetinde beraberlik yoktur.
Byung-Chul Han
Şiddetin topolojisi s66
0 notes
Link
Bir insan, tek ve biricik -çilesi dünyayı ayakta tutuyor. Bu kutu hiç kapanmayacak.
0 notes
Text
İmparatorluktan Bir Mesaj
Franz Kafka
Tercüme; ben.
Acınacak kendiliği en uzaklardaki imparatorluk güneşinden devşirilmiş ufacık bir gölge olan İmparator -dediklerine göre- ölüm yatağından doğruca, yalnızca senin için bir mesaj gönderdi.
Haberciye yatağının yanında diz çökmesini emretti ve mesajı onun kulağına fısıldadı. Herhalde o kadar önemli olduğunu düşünüyor olmalıydı ki ki haberciye mesajı yeniden kendisine söyletti. Başını sallayarak mesajın doğruluğunu onayladı.
Ölümüne şahitlik eden büyük kalabalığın gözü önünde -bütün set duvarlar yıkılmış, imparatorluğunun gözdeleri daire şeklinde, geniş ve yüksek merdivenlerin basamaklarında duruyorlardı,- habercisini gönderdi.
Mesajı taşıyan harekete geçti, güçlü, yorulmak bilmez bir adamdı. Önce bir elini, sonra diğerini sokarak kalabalıkta yol almaya başladı. Eğer bir engellemeyle karşılaşırsa imparatorluk güneşi sembolü olan göğsünü gösteriyordu. Böylelikle diğer kimseler gibi olmayan bir kolaylıkla akarak yolunu buluyordu. Fakat kalabalık devasa, ikametgahlar sonsuzdu.
Eğer açık bir saha olsaydı sana doğru uçuverirdi ve yakın zamanda da o muhteşem yumruğunu kapında duyardın. Fakat bütün çabaları ne kadar kısırdı. Hala iç mekanların özel dairlerinden çıkmaya çalışıyor ve asla da başaramayacak. Nitekim eğer bunu yapabilirse de hiçbirşey başarmış olmayacak.
Basamaklardan aşağı inebilmek için savaşmak durumunda, bunu yapabilirse, hiçbirşey başarılmış olmayacak. Evvela avluları, sonra da ilkini çevreleyen ikinci sarayı, sonra tekrar merdivenlerden avluları ve sonra bir sarayı ve böylece binlerce yıl bu yerleri arşınlaması gerekecek.
Ve nihayet en dış kapıdan dışarı püskürebilirse -fakat bu asla, asla olmayacak- dünyanın merkezi olan asil baş şehir hala önünde olacak, yukarı doğru uzamış ve tortu dolu olarak. Burada kimse önüne çıkmayacak, ölü bir adamın mesajını taşıyan kişinin önüne kimse çıkmaz tabii. Sen yine de pencerenin önüne otur ve akşamüstü olduğunda o mesajın gelmesini bekle…
0 notes
Text
..bilge kişi sadece yazarak ve raporları öne sürerek iddiasını kanıtlamaya çalışmakla yetinmiyordu, dediğine göre kendisi gidip yerinde incelemeler yapmış, inşaatın çökme nedeninin temeldeki çürüklük olduğunu, bu yüzden ne yapılırsa yapılsın zaten (babil kulesi) kulenin çökmeye mahkum olduğunu keşfetmişti.
Kafka,
Çin Seddinin İnşaası
s.12
0 notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/310a627258730728b38af483e87c2df1/tumblr_pkiobrGR5c1vdkz5to1_540.jpg)
Bir görselde -genellikle inşaa ettiğim bir görselde- gördüğüme emin olduğum değerlerin ve derinliğin barındığına o denli inanıyorum ki bazen, bu kör inanç beni o görseli gören tek kişi olup olmadığıma dair bir şüpheye düşürüyor. Görseli üretmiş olduğum mediumdan başka bir mediuma transfer etmeye çalışıyorum ya da birilerine gösteriyorum; gerçekten de örneğin telefonumda ürettiğim bu imajı önce bilgisayarıma, oradan da yazıcıya yolluyorum ve gri bir görsel geçiyor elime. Ya da anneme yolluyorum ve “bu nedir?” diye soruyor öylece. Gördüğüm görüntüyü nesneleştiremiyorum. Garip nevrotik bir hale sokuyor bu beni. Ta ki kendime gülene kadar. Bakalım yarın da burada olacak mı?
0 notes
Link
0 notes