Photo
14K notes
·
View notes
Text
Aklımın alamayacağı büyüklükteki bir okyanusun en derininde, kapkaranlık bir ortamda, hiç bir tını, ses ve çığlık yok, duyulmuyor.. Buraya ışık gelmiyor, ulaşamadan yansıyıp sonsuzluğa karışıyor. ‘İçimin’ maruz kaldığı basınç bütün düşüncelerimi eziyor. Düşünceler yok olup hiçlikte yankılanıyor ama burada sadece ben duyabiliyorum. Paramparça olmuş binlerce düşünce, binlerce eko... Delirtircesine karanlık sadece. Cinayet işlemişim gibi. Sahi içimde kaç tane ‘umutlu’ ben öldürmüşümdür ki? Kaç tane ‘umutlu’ düşünce ? Kaç tane benliğimde kavga ediyorum peki ? Çok ironik değil mi şu durum; insan kendisi ile kavga ediyor, kendisini en iyi tanıyan yine insanın kendisi ama ‘asıl’ olan kaybediyor. ‘Diğerleri’ onu hep bataklığa itiyor. Kazanıyorlar hep.. Ele geçirmeye de çalışmıyorlar, böyle yaparak ilahi bir haz alıyorlar sanırım. ‘Diğerleri’ daha iyi tanıyor, asıl olanı. Asla aşağılıkça bir ihanet durumu da söz konusu değil... Biraz olsun nefes almaya çalışınca hemen ‘enstrüman’ları ile kesiyorlar nefesimi. Ben kavga etmiyorum aslında. Yoksa ‘diğerleri’ beni hep uyarmaya mı çalışıyor ? Göremediğim, duyamadığım sadece ruhen hissedebildiğim başka bir boyuttaki ‘diğerleri’.. Güçsüzüm, müthiş derecede, derinlerde.. Dışarıdaki aslımla tamamen ters orantılı şekilde. İçimdeki yıkıntılara, çatlaklara kan doluyor. Kandan bir okyanusta korkunç bir işkence.. Bazen her düşüncem bıçak gibi doğruyor beni ve daha da kanıyor. Kırmızı.. O kanayan düşünce kokusunu bilmenizi istemem.. Herşey o kadar kaotik ki.. Şu sıralar düşünüyorum bazen, hayatımın 3-4 sene ilerisini düşünemiyorum. Yok yani. 96 milyar ışık yılı genişliğindeki bir evrendeyiz -gözlemlenebilir- ve ben böyle bir boşluk görüyorum, tamamen kaybolmuş gibi, ilerisini düşündüğümde canlanmıyor bir tablo gözümde. ‘Boş’ hayaller sadece. Bir insan varoluşsal umutlarla, heyecanlarla vs doğabiliyorken aynı zamanda varoluşsal bir eziyetle, ölüm isteğiyle doğması da mümkün bana kalırsa. İçimdeki kaybolmuş bir çocuk var. Onu bulmam gerekiyor belki de, belki de birisinin bulması mı, emin değilim. İnsanlar acı çekmeye meyillidir, aptalca bir şekilde olmadığında, bileyerek isteyerek olmadığı sürece, sadece ‘bilinçli’ şekilde olduğunda anlaşılabilir ve kabul edilebilir. Umutlar bazen boğazına ipi geçirip boynunu kırmaya benziyor ama kırmadığında nefessiz bıraktığında o can çekişi.. Devam edilebiliyor bir şekilde fakat ne değersiz bir hikaye değil mi? Ben basitçe itaat etmek istemiyorum düşüncelere, yüzeysel olmak istemiyorum, bedeli biraz fazla evet ve burası -karanlığım- benim zenginliğim aynı zamanda. Sadece boşuna bekliyormuşum gibi bir his var içimde. Yanlış çıkmasını istediğim de bir gerçek.
2 notes
·
View notes
Text
Dream Theater- Space dye vest…
1 note
·
View note
Text
İçimde ölen her şeyi gömmek için kaç mezara ihtiyacım olacak ?
Ne kadar can sıkıcı ve hayal kırıklığı bir hikaye..
2 notes
·
View notes
Text
Hiçbir şey hissetmemek korkunç..
3 notes
·
View notes
Text
Şu şarkı.. Hem içinde kaybolmak hem kendini bulmak..
1 note
·
View note
Text
Ne kadar boşa geçen bir hayat. Aslında hem bunun farkında olup hem karşılık verememek… Belki de hayatın anlamsızlığından hatta ilgi çekebilecek birşeylerin olmamasıdır. En iyisi film izlemek.
2 notes
·
View notes