Text
Çok uzaktayım kendimden. Yazmayı unuttum. Neyi neden gömdüm? Nasıl çıkacağım? Ağzındaki ölü toprağını tükürürken ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum.
4 notes
·
View notes
Note
geri donmussun bazi yerlere oyle dedi kuslar
Nerdesin.
0 notes
Note
Nasıl sığasın ki, dediğin gibi çoktan gitmişsin. İzin vermem. Git diyedir belki. Çok sesli koro falan yok bende, ancak burada duyuyorum o çoğul, kalabalık, dağınık halleri. Önce kızıyordum, şimdi umursamıyorum. Ben mi, tıka basa kendimle doluyum, boşluk uğruyor bazen. Sığamazsın istesende, doluyum, toprağı ezber ettirdiler, eğildi başım, bedenim. Sinirlendiğin şeyleri yapıyorum, sinirlendiğim için. Bu kez duygusal değilim, fark bu sanırım. Aradığın ruh bulunamadı belki de.
Peki. İkrara düştük. Öyle. Gittim. Sende yine oyunlar 'özgür' kalamamış. Yine ağız dolusu isimler satır altlarına imza atan. Yine yine yine. Evet duygular belki. Farklı olan. Olmayan. Neyse. Aramıyorum ne ruh ne ten. Git de diyedir belki de.
1 note
·
View note
Note
Tedbiri önceden alınmış, açıklamalı zayıflıklar. Cesetler mi diyor, toprak mı? Aldanış değil diyor, zaruret. Doğayı tanımasan inanırsın. Bünyelerden gelen leş kokusunu duydukça fa açarını çeviriyorum. Çok sesli korodan gelen üzgünlükler, ruhunu çeksen büzüşüp yitiyorlar, yitiyor anlam. Meteoroloji istasyonundan yayınlanan klasikler kuşağı. Alışılıyor..
Neden karışmış fikrinde yarattığın insanlar, duygular? Her bir duygu için ayrı bir yeri çekilmiş film sahnesinin. İçi boş tekdüze mükemmel olarak sunulan acınası koro bir yerde, mevsimler değişse bizde ne değişiyor bir yerde. İnsan tanımaktan anlam bulmaktan yorulmaya tamam. Ama biraz değişmişsin. Nerede dört duvar, yalnızlık, aydan bu şamatayı seyretmeler? Kötü bir hikayeyi anımsıyorum şimdi, senin oradan gelen her bir yankı çile gibi. Ezen, sıkıştıran, nefes aldırmayan. Zor oraya başka birini sığdırmak. Ama neden anlatıyorum bunları. Ben zaten gitmiştim çoktan.
0 notes
Text
Hatır için yüzen kuş tüyleri*
Eskilerden bir günü şimdiyle karıştırdım. İleri bir tarih yazmışım altına, kaosu istemişim gibi. Kendisini kanıksayan ama yalnızca yine kendisini becerebilen bir adamla ilgili. Üzerine beyaz kaz tüyleri konmuş kirli bir suyun kendisine ne yapabileceğini düşünüyor. İçmek istiyor, sızıyor, arınıyor, kusuyor. Kömür karası dişleri var gülüşünün. Kırık bir kemik var dilinde. Sonra burun delikleri serçe parmağın bile sığamayacağı kadar küçük. Ezip ezip yığıyor kutu şişeleri önüne. Tırnak kenarları kanamış, kırmızı pembe. Oysa ne solgun belindeki şortu, yüzündeki ifadesi, kavanozundaki beta dişisi. Bir daha düşünüyor, hayır o balık ölmüş. Su yüzünde. Ve ıslak. Kaz tüyleri gibi. Ama daha az masalsı bir gerçeği var. Biraz daha kokuşmuş ve çirkin. Çiğ bir sabah bugün. Sabaha karşı bir gece? Direnemeyen bir gece? Belki çatışmasız. Ayağının altında beli bükülen kutu şişeler gibi. Hiç direnmeden. İçindeki boşluğa dayanamıyorlardır belki de. Sahi içimdeki boşluk heykeli. Bu adama verin...
1 note
·
View note
Photo
Kirpiklerindeki kum taneleri*
Kumların fısıldadığı apaydınlık bir gün.
Aydınlık gün korkutur İçeri deliğine kaçar ölü yiyiciler Kemirenler sağı solu Beni İçimi Bildiğimiz bir şarkıyı Bıraktım Sıcak içimdeki her canlı zerreyi Yavaş yavaş öldürüyor Çekerek içindeki canı Kızgın kumuna Ağzımda tuzlu bir tat Yutkunamıyorum Tükürüğüm kuru diğer her şey gibi Dudaklarım çatlak Yürüyorum Bırakıyorum Aydınlık Burası ve orası İçine gömülüyor çığlıklarım kızgın kumların Bir sonraki adımı atıp atmamak arasında Geçiyor saniyelerin kararsızlığı Zaman karar veriyor Adıma gölgeme kumdaki izlere Fırtınanın sileceği izler Kaçıncı sevişme gibi silik buruk unutulmuş Sıcak Dudaklarımdaki çatlaklardan Sözcükleri çalıyor Sonra fısıltıları İsimleri Anıları Bırakıyorum Kimse yok Aydınlık bir gün Kirpiklerimden kumlar dökülüyor Bana dökülecek son bir damla bile yok Kumlar yuvarlanıyor Bırakıyorum Son canlılık da buharlaşana Sıcağa karışana kadar Kumlara gömülen bilindik bir şarkı...
3 notes
·
View notes
Note
Say ki bilardo oynuyoruz. Birak toplar girecegi deligi buluyor, sonra uc bant yapariz. Kirik mi? Hele.. :) Kendine de bakiyorsun degil mi? Ben bi yerdeyim, sen kac yerde? Kendine uzul tabi, beni ise cok dusunme. Su akip yatagini buluyor, sen yine de islak yerde yatma.
Su akıp yolunu buluyor..Umarım daha iyisindir. Bir yerdesin hala demek. Sen de buraları düşünme. Azıcık boşluğa konuşup gidiyorum, o kadar. Kulağına çalınırsa fa duymazdan gel. Bir filmin giriş sahnesi gibi, üst üste yığılı cesetler. İnsanlar. Kaç insan öldü de mi doğumundan bugüne. O yüzden yapma kendine, duymazdan gel.
1 note
·
View note
Note
Kim oldugumu biliyorsun. Oyle saniyorum. Sen kimsin? Ayrica su uzerinde yurumek iyidir, yanik kokusundan iyidir.. Sitemini gorup, arttiriyorum. Oyunlarimi sakliyor musun hala?
Evet biliyorum, dört bir yana parçalanan kırıklardansın..Neden bunu yapıyorsun kendine, kim olduğunu bilmeyen birinin peşi sıra neden sitem ediyorsun hala? Oyunların gizleniyordur, ama bana gözükmemeye çalışıyorlar. Çünkü kızıyorum onlara sonra da kendime.
0 notes
Note
Nerdesin sen?
Kimsin acaba..Su üzerinde yürümüş gibiyim buraya bakınca. İzi kaldı mı hala. Bir boşluk gibi buralar, içimde, ötede, beride..Kim olduğumu sanmışım bir bilsen.
2 notes
·
View notes
Text
Çarmıhtaki şiir denekleri*
Şiirlerin hamlamış Ya da sen Oysa daha az yaşamışken ne çok hayal ederdin Yaşadıklarını aklına getirmiyorsun bile Hep merak ettiğin o duyguları tekrar tekrar oynatmıyorsun Kendine seyirci olmuyorsun Başka seyirci de yok O kadar yalnızsın Biliyorsun Deniyorum ama geri dönemiyorum Ve işte mavi...
1 note
·
View note
Text
Seyrek yosunların arasından*
Bakıştık Bilmediğim bir dilde Bakışmanın dili mi olur Dedi adam Hep adam der böyle şeyleri zaten Kadının gereksiz'liği üzerine Hiç bu kadar gereksiz hissetmemiştim zaten Oysa ne kadar güzel konumlanmış şu seyrek yosunlar Japonların kiraz dalından süzdürdüğü ışık Okyanusun derinliklerine sızıyor İpince, hiç kırılmadan Ben ince değilim ama kırıldım dedi kadın Sus sus ne olur Neden zorlaştırıyorsun yaşamayı Sulu'nun dediği gibi Ne geçmiş ne gelecek sadece an Tut beni Seni istiyorum...
0 notes
Text
İmpureness*
Kimle seviştim?
Aklı güzel yüzü çirkindi
Yüzüm güzel, yüzüm ölmeli dedi oysa bana Arka sıralardaki bacak aralarındaydı yüzün Kaçıyordum dedin Onların kokusu siniyordu Peşinden geliyordu Fısıltıları Belki de onları sevdin? Kendin kovaladın belki de Sonra çaresizliğinden kaçtın Ne kadar hızlı söylersin yalan Neden gözler gördüğüne inanmaz İllüzyonun çivilerle çakılıyor Beynime Tak tak tak Gerçek olan ne? Yüzün, aklın, kalbin... Zayıf halka bekler paslanır ağlar Ağlayacağım Yakın zamanda Cevapsız kalmaması için bu soru Burada kalacağım belki Hıçkırık düğümlendi Gitmiyor Gülme arkamdan tamam mı Acısan olur için acısa olur Ya sen çirkin çıkarsan? Ben kimi seçtim? Öyleyse özür dilerim Tüm özürler sana ve bana...
0 notes
Photo
Kırılan Işıklar İçine Doğru*
Uzaktın ışıklara Bir gölge uzanıyor beline Uyanan çiçeğimin Solgun bilmiyor söylüyor Türküsünü söylüyor Tek bildiğini Tek bildiğini "Atlıyorum" Işıkların içine doğru İçine doğru kapanıyor Korkuyorum O karanlık belinden dizlerine Gömülüyorsun Gidiyor musun Buraya hiç bakmadın ki biliyorum Ben karşı tarafta İçine bükülen cenin ışıklarını izlerken Gidiyorsun Ben karanlık Sonraki nefesim seni bilmiyor Biliyorum...
0 notes
Text
Hıçkırık'ı Takip Eden Gece Yarısı*
Nereden başladığıma bakıyorum Bulamadım, ekmek kırıntıları yok Hıçkırık Hıçkırık Hıçkırık Sessiz sessiz ağlama Kim bu kadar az edepsiz kaldı ki Edep yok Kimse bu ismi koymuyor oğluna Yazık Neden Neden geldim Ne olmuş bunca zaman Kim olmuşum Kim olmuşum Hıçkırık Hıçkırık Lafını bitir Kırıldım Kimse yokken tutacak Düştüm Kimse yokken duyacak Buraya kaçtım Hiç kimse orada değilken Hıçkırık Ne oldu kimse yokken orada Hıçkırık Anlatmayacaksan nedendi bu klişe Küfür etmek istiyorum çünkü Fahişeliğime Unuttuğum çarpıma Ve kaybolan zamana Hıçkırık Klişesin Dinlenecek bir şey yok Gidiyoruz Gidin Gidin Gidin Hıçkırık...
2 notes
·
View notes
Text
Kalorifer Borularındaki Fareler*
içimdekiler kaçacak bir delik bulamıyor
kaçsalardı konuşurlardı
kim bu yabancılar diye soramıyor iç çamaşırlarım
sizlerin arasında büyümediler çünkü
çirkin dudak hareketlerinizle
el kaldırıp durmayın
baba sen de bana orospu demeyi bırak
aramaların sormaların en kurak günleri
en bilindik bilinenler dahi kaçıp gitmiş
doğru ya bu işkence
filme bile çekilmelik değil
o sırp filmini hatırlatmayın bana
girdiğim kaygan deliği nasıl olur da bilemiyorum
varsaydığım delikler karanlıklar
isimlerinizi unutuyorum
varsaymadıklarım ise ışık oluyor
işte böyle gölgelerden saklanıyorum
umut oltanın ucunda işte
kancalanan dilim geriye kaçmış çenem kitleniyor
bağırmayı kes anne ben gözlerim kapanırken mutluyum
ölü bir kadın çöktü aylarıma
soluklaşıyor arkamda bıraktığım çitler taşlar kayıklar
ayak izleri ensemde birikmiş
suçluyu terazi üstünde tarif ediyor
kesik kesik patlıyor flaşlar
kazağımdan sokulan bir el
tren camına akan gözyaşları
bisiklet üzerinde elime sarılan bir bel
tanrının kırmızı yemi��li saksıları
sesimi büyük göğüslü manga karakterine çeviren helyum balonları
ot tüttüren gri gökyüzü
turuncu saclı kızın atladığı dalgalarla dövülen kayalıklar
deniz fenerine sırtını dayamış oreon yıldızı
kısık sesli bir mors alfabesi
hepiniz terkedin burayı
uzun cümleler kuramıyor olmak bu ölü kadının işi mi
konuşmak konuşmak istiyorum
açın kapıyı lütfen
lütfen
burada nefes alamıyorum
soru sormadan konuşmayı bilsen ya
kimselerin en kurak zamanları
hiçkimse burada değil...
8 notes
·
View notes
Note
Hikayeler henüz bitmiş olmamalı değil mi. Daha çok yazılacak öykü var...
Aynılıktan sıyrılırsa kabuğu cevherin. Bu renkler hep birbirine karşılık ve ötesini bulamıyorum. İşler zorlaştı, affedersin.
4 notes
·
View notes
Note
uzun zamandır gerçek bir şeylere dokunmanın ve gerçek okumaların peşindeyim. blogunuza rastladım o kadar samimi ki teşekkür ederim size.
Burası çıplak olduğu kadar hüzünlü de kalıyor benim için, aralıkları uzun yapayalnız zamanlarımda koşuyorum sadece. Ve elbette her insan ayrı bir hikaye...O kadar kalabalığın arasından bu ince mesajı bu ıssızlığa kondurduğunuz için ben teşekkür ederim.
1 note
·
View note