Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Deep web
neyse ben başlayayım dinleyecek olanlar varsa gelsin buyursun şöyle başlayayım. 17 yaşında mecbruri sebeplerden dolayı ukrayna'da dayımın yanına gittim. türkiye'deki eğitimim bitirmiştim fakat her hangi bir üniversiteye yerleşemedim. aldığım puan oldukça düşüktü. bunun sebebi internet başında 7-24 online oluşumdu. hacking konuları ile ilgilenmekteydim(fazla bir bilgim yoktu tabi). site yapıp 3-5 kuruş birşeyler kazanıyordum. o sıralar gezmiş olduğum bir forumda deeb web e ilişkin şeyler okumuştum. çok fazla siklemedim. hayatımı karartacak olan deeb web e girişim ukrayna maceram ile başlamıştı. nerden bilebilirdim ki bu kadar korkunç şeyler yaşayabileceğimi... ukrayna da ilk ayımı geçirdim. bu süre zarfında ukraynacayı az buz çözdüm. derdimi anlatacak, dışarı çıkabilecek kadar biliyordum ukraynacayı. odessa yı ise yavaş yavaş tanıyordum. gözlemlerime göre nezih sakin bir yerdi. yakın zamanda dayımlarada fazla yük olmamak amacıyla oturduğum semtin ilerisinde bulunan bir pizzacıda işe başladım. telefondan siparişleri alıyordum. bazen rusça konuşan müşteriler olduğunda çok büyük sıkıntılar yaşıyordum. bu yüzden yavaş yavaş rusça da öğrenmeye başladım. ülkenin büyük bir bütünlüğünda ukraynaca hakim olsa da rusça konuşanlarda vardı. pizzacının patronu dayımın arkadaşıydı, bu sayede işe girebilmiştim. yoksa daha doğru düzgün ukraynaca bilmeyen kişiyi bırak telefonlara bakmayı, yerleri silmek için bile almazlardı. (ki her sabah zaten yerleri de ben ve 1 eleman siliyorduk) neyse fazla da uzatmayayım, yavaşdan asıl olaylara geçeyim... odessa da bulunduğum süre zarfınca pek internete girme fırsatım olmamıştı. işten çok yorgun geliyordum. haftada 2 gün iznim vardı. biri salı günü (değişebiliyor) biri de cumartesi. yanımda getirdiğim laptopdan daha önce takıldığım forumları inceliyordum. hack bilgilmi genişletmeyi çalışıyordum fakat hala pek bir bok bildiğimi de düşünmüyorum. yer imlerime bir göz atayım dedim. deep web e ilişkin yazıyı yer imlerime ekledim. sonra dedim ki , bir bakalım, neymiş bu böyle. baktım baktım ve baktım... ilk olarak tor browser ı indirdim. okuduklarımdan çıkardığım sonuçla burada her türlü polis, mafya, katil (kısacası her bir boktan) bulunuyordu. tor browser ip adresimi gizlemesine rağmen önce güvenlik diyerek birde proxy kullanmaya başladım. bu iyice bağlantı hızımı düşürmüştü fakat yinede yapmalıydım. mac adresimi gizlemeyi unutmadım. girdim bu deeb web denilen lanet olası şeye. ilk olarak tordir e girdim. burada deeb web siteleri kategorilendirilmişti. gözüme ilk çarpan kısım adult oldu. merakla tıkladım, sonrada içerisindeki sitelere tıkladım, tıkladım, tıkladım... her türlü çocuk ferresi vardı, ulan bir tane de yetişkin ferresi olmaz mı diyerek lanet okudum. kapattım sekmeleri. ahmia.fi adresinden biraz araştırma yaptım. her türlü şey bulunuyordu bu amk yerinde. lise de derslerim kötü olmasına rağmen ingilizcem iyiydi. bu sayede yinede az buz anlayabilmiştim içerikleri. ilk bulduğum şey dökümandı. beynimizi yüksek verimle nasıl kullanırız diye. ingilizceydi. dökümanı bilgisayarıma indirdim. her türlü virüsün bu deeb web de bulunduğunu biliyordum. bende zaten sanal makineye indirmiştim. sanal makineye bulaşacak bir virüs, sikim kadar zarar vermezdi. dökümanı editlemeye koyuldum. bu sayede içerisine trojanımı atacak ve bu deeb web deki sazanları kekleyecektim. yok mafyası , yok katili, bunlar nereden anlayacaktı ki, çoğunun bilgisayar bilgisi oldukça düşüktür. harikulade yiyeceklerini biliyordum. dosyaya highmemory.exe adında bir dosya koydum. bu dosyaya 2 kez tıklatıldığımda error mesajı veriyor, kişinin haberi olmadan virüs sisteme giriyordu. tekrar lanet olsun o güne, bir pizzacı ne yapacak ki milletin bilgisayarındaki verileri! ne yapabilirdi, neyi değiştirebilirdi, sadece hayatını... amına koduklarımın bilgisayarına baktığımda her türlü ferre bulunuyordu, adamlar arşiv yapmışlardı. bir ara arşivi kendime almayı düşündüm vazgeçtim. bu sırada işimi de aksatmıyordum tabiki de. sadece izin günlerimde bilgisayarın karşısında oluyordum. ama bu bana yetmiyordu. işten ayrılmayı düşündüm, fakat zaten aldığım maaşın yarısını dayımlara veriyordum. beni burada ağırlıyorlardı zaten. bu deep web denilen illetin iyice içine düşmüştüm. karşıma çıkan herşeyi okuyordum. seri katil arayanı bile vardı. durum içler acısıydı, ilanın altındaki yorumlara baktığımda, herifler mail adreslerini verip "bana ulaş,ben yaparım" tarzında birşeyler dediklerini anlamıştım. inanamazsınız, adamın teki telefon numarasını vermişti. çok pis gülmüştüm, geri zekalı herif diye. gülmem, numaranın 0532 ile başladığını görünce durdu. aslında şaşırmamak gerekiyordu. çünkü burada türklerin olduğunu biliyordum elbette. sadece seri katil ilanında ne işi olduğunu düşündüm. adamın numarasını bir kağıda yazdım. ertesi gün işe gittiğim vakit arayacaktım. kararlıydım. numarasını yazan biri olduğuna göre oldukça geri zekalıydı, hem de aşırı. onu kandırmak da çok kolay olacaktı. işe gittiğim gün, izin günümde yaşadıklarımı düşünüyordum. adamı aramak için öğle paydosunun gelmesini bekliyordum. saat geçmiyordu. ama sonunda öğle paydosu gelmişti. numarayı iş yerimden aradım. her ne kadar geri zekalı olsa da tedbiri elden bırakmamak gerekir. !!! önce güvenlik ééé aradım herifi. telefon uzunca bir süre çaldı. açan olmadı. 2 dakika sonra bir daha denedim, olmadı. neyse sonra ararım diyerek bir şeyler atıştırmaya başladım. paydosun bitmesine 10 dakikadan daha az bir süre kalmıştı. numarayı son kez bir daha tuşladım. uzunca bir süre çaldı, çaldı, çaldı. en sonunda bir kadın açtı...ne diyeceğimi bilemedim. bir kadını hiç beklemiyordum, hatta erkek çıksa bile ne diyeceğimi bilmiyordum. kadın aloo dedi. ben de aloo dedim, kadın buyrun dedi. bende ne diyeceğimi düşünürken ağzımdan birden " deep web ?? " çıktı(soru işaretinin anlamı, soru sorarmış bir tonda söyledim o yüzden) yok yanlış numara dedi kapattı. bu ne iş dedim. niye kapattığını düşünürken birden aklıma geldi. tabi ya amk numarayı yanşlış yazdım dedim. başka bir açıklaması olamazdı çünkü. neyse akşama bir kez daha ararım diyerek işime döndüm. o gün kendimi işe yeteri kadar verememiştim. müşterilere adresi, menüyü 2 defa tekrarlattırıyordum. en sonunda "yok kalsın" demelerinden korkuyordum ki böyle bir şey olmadı. bulunduğum semtte medeni insanlar vardı çünkü, anlayışlılardı. işten çıkmadan önce son bir kez daha aramak için telefonun tuşlarına, özenle bastım, aradım. telefon çaldı anında açıldı. "efendiiioommm" diye ürkütücü bir ses karşıladı beni..."anooooğğğ" dedim. "pardon" dedi. az önce 'efendiiioommm' diye haykıran adam kibarca bunu dedi. evet cidden dedi. hatamı anlayarak düzeltmeye çalıştım. birden fazla dil bilince ister istemez karışıyor. adam nerden anlaasın amk. neyse ben konuşmaya başkadım. "alo, pardon ben ilanınız için aramıştım." "ne ilanı" "numaranızı internete koymuştunuz oradan buldum" "anlamadım" dedi amk geri zekalısı. zaten biliyordum geri zekalı olacağını. "deep web" dedim "haa o iş" dedi. ipneye bak ya. burada adam öldürtecek, gelmiş hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyor. "ben kanada'da yaşıyorum" dedim "türk müsün dedi" "türk asıllıyım" dedim. "türkiyeye gelebilecen mi, iş burada" "eğer anlaşırsak neden olmasın." "haa tamam ne kadar istiyorsun?" "yalnız ben grivna biriminden istiyorum dedim" "pardon" dedi. yine tekrarladı. nedense bu sinirimi bozuyordu. ama büyük bir pot kırdığımı anlamıştım. grivna ne amk. euro de geç. neyse adam geri zekalı çakamaz zaten diyerek toparladım." "euro cinsinden alırım ücreti." "tamam, 10 bin € iş öncesi, iş bittikten sonra da 15 bin € olur mu dedi?" normalde seri katil ilanlarına baktığımda atıyorum 5 bin iş öncesi, 5 bin de iş sonrası veriyorlardı. bu herif niye böyle yaptı diye düşünürken "orda musunnn ?" diye bir haykırma duydum. "evet, tamam anlaştık. bilgileri alayım dedim" "tamam". dedi herifi iyi kekliyecektim. hem de çok iyi...adamın bana ev adresini ve telefon numarasını verdi. hiç ara vermeden aldığım numarayı aradım. "merhaba sizinle konuşmak istiyorum" dedim "buyrun" dedi. "sizi öldürmek isteyen birileri var" dedim. "dalga mı geçiyorsun arkadaşım git başkalarıyla uğraş" dedi. 'hayır' dememe fırsat kalmadan telefonu kapattı ipne. ulan adamı kurtarmak senin neyine. sırf türk diye başımı belaya sokacaktım. lanet okudum. acaba benim gibi yapanlar var mı diye düşünmeye koyuldum. deeb web de onlarda seri katil ilanı vardı. sonra da 'yok lan' benim kadar insaflısı yoktur dedim. şu adamdan da parayı almayı düşünmüyordum aslında. parayı bitcoin (deeb web para birimi) olarak istemeyi düşündüm, sonra da boşver dedim. hiç almayayım, hiç bulaşmayayım dedim. şimdi ne yapacaktım? adam inanmiyor ki bana. aslında gidip vuracaktın headshotu. ama korkarim ki ben. insan canına kıymak bu kadar kolay mı ? diye düşüncelere daldım, daldım datttttttttttttt...telefon çalmıştı. mesai saati bitti bitecekti. "alo açık mısınız" dedi bir bayan "kusura bakmayın, şu anda kapatıyoruz" dedim "peki iyi akşamlar" diyerek kapattı. neyse dedim. uzun zamandır deeb webe girmiyordum. şu seri katil işi de bekleyebilirdi. başkasına yaptıracak hali yoktu ya. adamı ikna edebilirdim. deeb web de bu sefer ırc chat kanallarını buldum. anonymous un bile kanalını orada buldum. girdim, baktım. bir bok anlamadım. herkes kendi dilinde yazıyordu. sikerim böyle kanalı dedim çıktım. high quality diye bir kanal vardı. oraya girdim. kanalda 120 ye yakın kişi vardı. ve kimse birşey yazmıyordu. "hi" dedim. hala yanıt yoktu. "are you here guys?" hala yanıt yoktu. bunu yazmamdan 2-3 saniye sonra adamın teki postunu yolladı. resmen kitap yazmış. anladığım kadarıyla herkes bu adamın yazmasını bekliyordu. özelden adam bana yazmıştı. "sen yenisin galiba ?" dedi. "evet" dedim. bana kanalın içeriği hakkında bilgi verdi. politik bir kanalmış. ülkelerin gizli belgeleri falan filan. bunların hepsini deeb web de rahatlıkla bulabileceğimi söyledim. "bu kanalda onları tartışıyoruz" dedi. "tamam" dedim. ne yazdığını okuyayım bari dedim. şu efsane yazısının ilk paragrafını okudum. sonra vazgeçtim. bunu deeb web de bile bulamayacağımı anladım... okudukça ilgimi çekti. sonuna kadar okudum. bir çok şey yazıyordu burada. -türkiye kıbrısı halletmeden ab ye giremez. -kaddafi botoxcu falan filan. bir çok madde vardı. kanalı beğenmiştim fakat saatin geç olması sebebiyle kanaldan çıktım ve uyumaya çalıştım (1-2 saat yatakta dönsemde uyumayı başardım) 1 hafta sonra dünyayı sarsan şeyler ortaya çıktı. julian assange yakalandı !!! wikileaks belgeleri ortaya çıktı !! nedir bu wikileaks derken bu wikileaks de bulunan belgelerin yarısı, o irc kanalında paylaşılmıştı. orada okumuştum. korkmuştum. hem de çok. ben de mi yakalanacağım ?? daha yapacak çok şeyim vardı ? hem de çok. şu seri katil işini de boşlamıştım. adam da hiç aramadı zaten. ne yapacaktım? aslında yapacak onca şeyim vardı... kafamda bir teori belirledim. teorime göre julian assange da o kanalın konuşmalarında vardı. kendisi kanalın başından itibaren orada olup, belgeleri derleyip sadece sitesinde yayınladı. bunun dışında benim konuştuğum kişinin o olduğunu hiç sanmıyorum. julian assange sadece belgeleri yayınladı , o kadar. deeb web de bir çok belge var zaten. e kitaplar olsun, yasaklı kitaplar olsun, hepsini burada bulabilirsiniz. neyse, beni de yakalayacakları düşüncesinden kurtulmuştum. bütün bu olanları değerlendiriyorum. film olsaydı, imdb de 7,5 puanı rahatlıkla alırdı. "böyle şeyler ancak filmlerde olur" diyebileceğimiz şeyler yaşadım. gerçekte olabiliyormuş demek. insan yaşayınca anlıyor. daha genç yaşta bu kadar şey yaşayabileceğimi hiç düşünmemiştim. aldım başıma bir bela , böyle gidecek benim kafa...sanal dünyaya bu kadar bağlı olmamın yanı sıra gerçek dünyada da bir yaşam sürdüyürdum. artık eski ruh halim, düzenim tamamen bozulmuştu. her ne kadar nezih bir yer de otursak da serseri bir kaç tip bulunuyor. bir gün işden gelirken bu heriflere baktım. yüksek sesle konuşuyorlardı. sinirlerimi bozuyorlardı. zaten sinirliydim. seslerini biraz kısmalarını söyledim. onlarda yapmayacaklarını söylediler ve yanıma doğru yaklaştılar. 3 kişiydi, bazen 2 bazen de 4 kişi oluyorlardı. bugün 3 kişiydiler. kısa boylu esmer bir herif vardı. grubun lideri olsa gerek. bi koysam uçar gider ama bulaşmak da istemiyordum. siker atardı diğer 2 herif. neyse ben yoluma doğru ilerlemeye çalıştım. önümü kapattılar. en sinir olanı da ne biliyor musunuz? hiç konuşmuyorlar. ben bunları bağırarak yolumu açmalarını söyledim. cüce herif , diğer 2 oğlana rusça kısık sesle birşeyler söyledi. sonra 1 tanesi yanıma yaklaştı. yolumdan çekilmelerini söyledim. herif bana öyle bi çaktı ki, sanki tır çartı. dengemi kaybettim, yere düşecektim. olayı büyütmek istemedim. nezih bir yerdi sonuçta. efendi biri olarak tanıyorlardı çevremdekiler. zaten ben de çaksam çok büyük bir dayak yiyecektim. vazgeçtim, üzgünüm ben hatalıyım dedim. ve yürümeye devam ettim...bu piçler peşimi bırakmamaya başladı. her gün işten gelirken önümü kesiyorlardı. alternatif yolda yoktu ki amk. "pardon , üzgünüm, geçebilir miyim?" diyordum. bu piçlere öyle yalvararırcasına konuşmak beni sinir ediyordu. zaten sanalda onca işimiz var birde peşimize bunlar takıldı. neyse bir gün şu ufak cüce piçi gördüm. yanına gittim. siz kendinizi ne sanıyorsanız diye çocuğa bi çaktım, belki de çakamadım o an ne olduğunu hiç anlayamadım. çocuk bana çermeyi bi taktı. çok ustaca bir şekilde yere düşürdü. yerde bir tekme çakıyor off off. kendimden geçtim. iyi ki yumruk atmadı. insaflıymış. sonra kaybol dedi bana. yerden zor bela kalktım. evin yolunu tuttum. bütün acıyı yataktan kalkınca hissettim. yataktan kalkamadım bile. tüm kemiklerim ağrıyordu. yengem beni uyandırmaya geldi, uyanık olduğumu gördü. "kahvaltıya gelmeyecek misin" dedi (not: yengem ukranyalı / bu yüzden dayım orada) "yok hiç kahvaltı yapasam yok" dedim. "tamam" dedi ve odadan çıktı. gerçekten ayağa kalkacak halim yoktu. laptopuma uzanmaya çalıştım. zor bela aldım. yatağımda deeb web e girmeye başladım. deeb web de bir çok kişinin bilmediği şeyleri biliyordum. bir çok hacker kanallarında öğrenmiştim bunları. hatta hacker dostum bile vardı. bana canlı bir adres atmıştı. bir toplantının. tam olarak neye ait olduğunu bilmiyordum. ama kameradan izliyordum. (örneğin bir dork ile google üzerinden japonyanın güvenlik kameralarını izleyip yönetebilirsiniz. bu bir güvenlik açığı. google de araştırarak nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz. bunu önermediğim için nasıl yapılacağını anlatmıyorum. eğer çok öğrenmek istiyorsanız google da rahatlıkla bulabilirsiniz. fakat lütfen kameranın ayarlarıyla oynamayın. o güvenlik kameraları hırsızlıkları, kazaları çekiyor. bunu unutmayın!!) toplantının içeriğini çözemeden yayın tak gitti. linux mint, dos ekranda şifre istedi. ne şifresi aq , bu ne ayak dedim. '123123' yazdım. "correct!" dedi. hahahaha amk beni gülme krizi tuttu. ama tam gülemeden kemiklerim ağrıdı ve sustum. yayını izlemeye devam ettim. şifre istediğine göre önemli konular şimdi konuşulur diye düşünürken, hackar dostum: "hemen yayında çık" dedi. sekmeyi kapattım bir mesaj verdi... ne mesaj... hem de ne mesaj... girdiğim şifrenin yanlış olduğunu öğrendim. oraya 1 yazsam bile “correct” diyecekti. bunu sonradan anladım. çıkmak istediğimde ise “your ip adress:***” dedi. bu gerçek ip adresimdi. her ne kadar tor kullansam da , ek olarak proxy kullanarak mac adresimi değiştirsem de ip adresimi verdi mesaj bana. yusuf yusuf oldum. gerçekten çok korkmuştum. ne yapacağımı bilmiyordum. nasıl bulabildiğine dair birkaç şey düşündüm. aslında olabilirdi. her ne kadar proxy kullansak da google bizim gerçek ip adresimizi görüyorsa bunlarda görebilirdi. yayınlarını sırf izledim diye beni bulup bir şey de yapamazlardı. kemiklerim sızlıyordu. zor bela modemin yanına ulaştım ve reset attım. bu sayede ip adresim değişecekti. log tutan bir modemdi fakat bu adamlar devletten ya da servis sağlayımcıdan modemin loğuna bakamayacakları için bir sıkıntı görmüyordum. aslında çok fena yanılıyordum…kemiklerimin hala sızlaması nedeniyle işe gitmemiştim. evin telefonu çaldı. kapım çalındı ve yengem odaya girdi. “sana telefon var” dedi. aldım telefonu ve konuşmaya başladım. “alo?” “*isim (no name, no cry) * iyi misin, merak ettik seni, patron arama mı istedi” “bugün çok hastayım, yataktan kalkacak durumum yok” dedim “peki, kendine iyi bak, en yakın zaman da gelmeye çalış. bugün çok yoğunuz ve patron çok sinirli” “tamam görüşürüz” diyerek kapattım. bir de bu çıktı başıma amk diyerek telefonu komodinin üstüne koydum. patron normalde de sinirli biriydi ama zaten tanıdıktı amk. neyse salla dedim. fazla vakit geçirmeden hacker dostuma ne olduğunu sordum. “sana da ip adresini gözüktü mü?” “evet de bu mu yani, bunun için mi çıkarttın beni yayından?” “evet, başımıza bir şey gelebilir. o yüzden hemen sende çık diye söyledim.” hay ben senin diyerek lanet okudum herife. gözüktüyse gözüktü ne yapıcaz ki amk. sanki polis gelecek . neyse bu çocuktan öğrendiğim çok şey vardı. ona sövmeye hakkım olduğunu düşünmüyordum. hack bilgime bilgi kattı. “eee sen ne yapıyorsun?” yazdım. “ohohobokokbnmw” şeklinde garip bir şey yazdı. bunun ne olduğuna ilişkin bir fikrim yoktu. belki kendi diline ait bir şey olabilirdi. çünkü nereli olduğunu bile bilmiyordum. hakkında hiçbir şey bilmiyordum. kendini deşifre etmek istemiyordu. ben de pek zorlamamıştım. “ne oldu” ğunu sordum….“***(no name, no cry) sitesinin admin panelini buldum lan dedi. ukrayna da bir site, bilmeyebilirsin ama oradak genelde bunu kullanıyor, yavaş yavaş gelişiyor” dedi. haklıydı, hem de çok haklı. ukrayna’ da facebook kullanımı düşüktü. insanlar daha çok *** (no name, no cry) sitesini kullanıyordu. ukraynanın en büyük sosyal ağ sitesiydi. yaklaşık 1 milyona yakın üyesi vardı. ve bu sitenin admin panelini bulmuştu. ya gerçekten usta bir hackerdı, ya şansına bulmuştu, ya da sitenin güvenliği çok, çok düşüktü. admin paneli bulunmuştu, utanmasalar wordpress e kurarlardı. ama yapmamışlar. “eee hackliyecen mi ne yapacan” dedim. “yok tos (bu tarz bir şey dedi, anlamadım tam olarak”), sadece paneli buldum, giriş bilgilerini bilmiyorum” dedi. “onları bulman zor olur” dedim. “en fazla 1 hafta uğraştırır, çakarım indexi, resetlerim siteyi ehuhehhe lol” dedi. ulan o sitede benim de hesabım vardı. sosyal paylaşım sitesinden çok millet oyun oynuyordu. öyle farmville tarzı oyunlar değil, daha çok poker, sonra satranç oynanıyordu. o tarz 6-7 oyun vardı. millet bu oyunlar müptelasıydı. binlerce para yatırıyorlardı ve bu hacker dostum bunu bilmiyordu büyük ihtimal. sadece rastgele admin panelini bulmuştu, o kadar. yoksa biliyor olabilir miydi ?hemen yazılmaya koyuldum “eğer bulabilirsen bana da kullanıcı adı ve şifreyi atar mısın, içeriğini merak ediyorum” dedim. “bilmem , olabilir, bakarız” diye sızlandı. belli ki vermek istemiyordu. büyük ihtimal bu para işini biliyordu. “öyle deme, ben de görmek istiyorum” dedim. “tamam atarım” dedi. rahatlamıştım. amacım paraları almak değildi, ama paraya da ihtiyacım vardı. bunları daha sonra düşünürüm diyerek bilgisayarı kapattım, kenara koydum. kemiklerim hala sızlıyordu, uyumaya çalıştım. en sonunda uyudum. saat akşam 10 sıralar uyanmıştım. istemsiz olarak ayağa kalkmaya çalıştım ama kemiklerim sızlıyordu. ayağa kalkamadım. içeriden televizyon sesleri geliyordu. dayım büyük ihtimal televizyon izliyordu. seslendim dayıma. anında odama doğru koştu. heyecanlı bir şekilde “ne oldu bir şey mi oldu?” dedi “beni doktora götürebilir misin?”…..arabayla eve gelmiştik. hemen yatağıma yatıp uyudum. dayım sabah patronla konuşmuş. patron maddi zorunluluklardan dolayı beni çıkarmış. sakatlanmamı da bahane olarak kullandı işte. şimdi ne yapacaktım. paraya ihtiyacım vardı. zaten zor bela bir iş bulmuştuk, o da elimden gitti. aklıma gelen ilk şeyi yaptım. telefonu aradım.” “efendiiioommm” diye haykırdı herif. “sizinle daha önce konuşmuştuk, deep web hakkında. parayı yarına kadar 5000 bitcoin halinde yollamanızı istiyorum. “hımmmm, tamam bakarız” telefonu kapattım. aradan yarım saat geçmeden yollamıştı. paysafecard ile hesabıma parayı aktardım. artık bilgisayardan para kazanmalıydım. daha önceden yaptığım gibi webmaster forumlarında işçilik yaptım. site kurdum, seo yaptım, para kazandım. aldığım 3-5 kuruştu. hiçbir işime yaramazdı ama hiç yoktan iyiydi. daha kalıcı bir yönteme ihtiyacım vardı. ayrıca bu halimle dayımlara da pek yardımcı olamazdım. dayımla konuşmaya karar verdim. “dayı ben ayrı bir eve çıkmak istiyorum.”... “o niye yeğenim, memnun değil misin bizden?” “yok dayıcım, yanlış anladın. sana hakkımı ödeyemem. bir arkadaşım var, onun yanında yaşamak istiyorum, size daha fazla yük olmak istemiyorum.” “o ne biçim söz öyle, seni istemediğimizi mi sanıyorsun?” “yok dayı, ben sizin iyi niyetinizi biliyorum, fakat artık sadece orada yaşamak istiyorum.” “peki sen bilirsin, şunu unutma ki istediğin zaman buraya gelip tekrar burada yaşayabilirsin.” “sağol dayı” diyerek uzaklaştım. kemiklerim sızlıyordu. zor bela odama tekrar gittim. internette başka bir semte ait ev ilanlarına baktım. artık şu mahallenin serserilerinden de kurtulacak olmam beni sevindiriyordu. 1+1 evlere baktım. kiralar çok pahalıydı. kendime uygun bir ev yoktu. 1 saat süren araştırmam sonucunda kendime uygun , zemin kat , 1+1 ev buldum. sahibinin telefonunu aldım ve arayıp kendisiyle konuştum. kira konusunda da anlaşınca bugün taşınmak istediğimi söyledim. o da saat 7 gibi eve gelebileceğini, o zaman anahtarı teslim edebileceğini söyledi. “tamam” dedim ve telefonu kapattım. valizimi hazırladım, odamdan çıktım. dayım “ben bırakayım seni” dedi. “yok dayı , hiç uğraşma, ben giderim” “olur mu öyle şey” “yok dayı, rica ediyorum” dedim. “tamam, gidince ara “ dedi. evden çıktım, daha 1 adım atmadan kapıyı tekrar çaldım. dayım açtı kapıyı. “ne oldu evlat?” “laptopumu unutmuşumda, getirebilir misin ? “ dedim dayım sırıttı… ev sahibimin gelmesiyle eve yerleştim. içerisinde eşyalar bulunmaktaydı. bu yüzden burayı seçmiştim. 0’ dan eşya alacak durumum yoktu. şimdi ilk iş olarak şu seri katillik işini halledecektim. tekrar aradım bizim kurbanı. “bak güzel kardeşim, benim şakam yok. seni gerçekten öldürmek istiyorlar.” “ulan beni niye öldürsünler dingil?” dedi. “onu sen bileceksin” dedim. “bi bas git işine ya bir daha ararsan savcılığa şikayette bulunurum” dedi. kapattım. dingile bak ya, adamı öldürece(ğim)kler , bu gelmiş savcılık diyor. neyse sonuçta adam parayı yatırmıştı bana, başka birisini de tutma ihtimali olmadığına göre bu biraz daha idare edebilirdi. aradan 2-3 gün geçtikten sonra internet bağlattım, bu işide hallettim. bu sırada hacker dostumdan haber geldi. sql açığından faydalanarak kullanıcı adı ve şifreyi çektiğini söyledi. bulabildiği en yetkili hesap yardımcı admin gibi birşeydi. ana hesaba erişememişti fakat yine de bir çok yetkisi vardı. bir çok. hesabın bilgilerini bana attı. girmedim. panelde kimliğimi bırakmak istemiyordum. şimdi bu herif bir delilik yapar, ukrayna’da olduğum için de beni bulup, suçu üzerime atabilirlerdi. bu konuyu bir süre düşündüm. sonunda işime yarayacak bir konuda karar kıldım... deep webin ne olduğunu soranlar var. bir arkadaşımıza yazdığım cevabı kısaca buraya da yazıyorum: internetin bilinmeyen yerleri... bu resimdeki buz dağının altı deep webdir. bu deep web de her türlü şey bulunur. daha çok çocuk ferreleri vardır. onun dışında seri katilinden tut, uyuşturucu satıcısına, insan tacircisine, teroristlere, polislerine kadar her bir bok var. normal web de bulunana verilen 400 - 500 kat fazlası burada bulunmaktadır. bomba yapımı olsun, devletlerin gizli belgeleri olsun, yasaklı kitaplar olsun, herşey vardır. ama sakın gireyim deme. başına belaya sokarsın, demedi deme sonra... hacker bloglarına girip “***(no name no cry)website accounts data (password, photos…) for sale !! select user, contact me ->***@***.com(no name no cry) zaten benim gibi onlarca ilan vardı. daha çok facebook hesabı kırıyorlardı. ben de bir farklılık yapayım dedim. ukrayna’dan deep webe girecek pek kişi olduğunu sanmıyordum fakat yarım saat geçmeden ilk mail gelmişti. bir kızın profilinin şifresini istiyordu. her türlü ücreti karşılayacağını söyledi. 500 bitcoins istedim. kabul etti ve parayı yolladı anında. admin paneline ilk adımımı atmıştım. çok karmaşıktı ve lanet olası rusçaydı. 2 saat süren cebelenişim sonucunda kullanıcılar bölümünden bulmuştum kişiyi. bilgilerinin hepsi karşıma döküldü ve herife ilettim. “thanx man” dedi. “ı always change the mail adress. so follow my announcement.” dedim. yaptığım şey her iş sonrası yeni bir mail adresi açmaktı. !! önce güvenlik !! güvenliğimi bir nevi bu yöntemle sağlamaya çalışıyordum. fakat hemen yapamazdım. ilanımdan yavaş yavaş mailler gelmeye başladı. her birisinin işlerini sırasıyla yaptık. gün sonunda yaklaşık 1200 bitcoins elde etmiştim ve bunu hesabıma aktardım. bu böyle giderse çok iyi olacaktı. ama devam etmesi zor gözüküyordu… ukrayna’da deep webe girecek çok fazla kişi olduğunu düşünmüyordum. bu yüzden bu kadar kişinin gelmesi bile büyük bir başarıydı. artık daha fazla kişinin geleceğini düşünmüyordum. arkama yaslandım, acıkmıştım evde hiçbir şey yoktu. kemiklerimin ağrısı biraz dinmişti, ama hala ağrıyordu. cüzdanımı yanıma alıp dışarı çıktım. markete doğru ilerlerken yerde bir şey görmüştüm. mide bulandırıcı bir şeydi. yemekti sanırım, bozulmuş olduğundan dolayı dökmüş olabilirdi ama neden dışarı döksünler ki diye düşündüm. biraz daha yakınlaşınca anladım. birisi kusmuştu. kokusu çok kötüydü, kendimi biraz kötü hissettim, hemen yoluma koyuldum. marketten ihtiyacım olan şeyleri aldım, çoğu abur cuburdu ve aldıklarımın çoğunun ne olduğunu bilmiyordum. ilk defa deneyecektim. kasadan geçtikten sonra eve gitmek için yola koyuldum, başka bir yoldan da gidemezdim, daha yeni taşındığım için kaybolabilirdim, en iyisi kusmuğun olduğu yerden hızlıca geçmekti, öyle yaptım. eve gelmiştim. hemen birkaç abur cuburu çıkarıp yedim. tadı oldukça kötüydü, hiç beğenmedim. türkiye’deki abur curburların neredeyse hiç biri yoktu. bu yüzden yeni bir tat keşfetmek için her birinden 1 tane almıştım. yedim ve uyumaya çalıştım, kulaklarım ağrımaya başlamıştı, nedenini bilmiyordum fakat uyumamı engelliyordu. zar zor uyudum. sabah kalktığımda yanağımın arkaları hafiften şişmişti ve iyice ağrıyordu. büyük ihtimal kabakulak geçiriyordum. küçükken geçirmemiştim, bu yüzden şimdi geçirebilecek olmam gerçekten can sıkıcıydı. 1-2 güne geçer olmasını umdum. biraz bir şeyler atıştırdıktan sonra bilgisayarı açtım. mailime baktım , 3 kişi daha hesap isteğindeydi. işlerini hemen hallettim. biraz haber sitelerini okuyayım dedim. pek bir şey yoktu. zaten türkiye’ye kıyasla ukrayna’da hiçbir şey olmuyor demek mümkündü. çok sıkıcı diyebiliriz. bu sırada yanaklarımın arkası iyice şişmişti ve ağrıyordu. evet kabakulak olmuştum…yanaklarım iyice şişmişti. ağrısı devam ediyordu. günü yatarak geçirmeye çalıştım, zor oldu ama başardım. sabah saat 5 sıraları uyandım. çok bitkin hissediyordum fakat yanaklarımın ağrısı hafiften dinmişti. evde 37 ekran küçük tüplü bir televizyon vardı. ev eşyalı bir evdi sonuçta. açtım televizyonu, hiçbir şey ilgimi çekmemişti. çok sıkıcıydı programlar, diziler. kapattım. yeniden bilgisayarımı açtım. şu hacker dostumla konuştum, site hackliyormuş, deface kasacakmış. “boş iş bunlar” dedim. “öyle ama can sıkıntısı işte” dedi. şu sosyal paylaşım sitesini***(no name no cry) ne yaptığını sordum. index atabileceğini söyledi fakat başka işlerle uğraştığından henüz zaman ayırmamış. tekrar deep webe döndüm. biraz da deep web deki forumları keşfetmeye çalıştım. ilk bulduğum forum bir hack forumuydu. içini kurcaladım, gerçekten enfesti. internette hiçbir yerde bulamayacağım programlar bulunuyordu. muhteşem keyloggerlar , botnetler, trojanlar, wifi-hack ler bulunuyordu fakat öyle kuruca koyduklarını sanmıyordum. sonuçta deep webdeydik. her türlü virüs vardı o programlarda, kendi virüslerini de içine gömmüş olmaları mümkündü. kimseye güvenmeyeceksin deep web de(no confidence no cry). başka forumlara baktım, bir tane 16 yaş erkeklerinin ferrelerinin, resimlerinin paylaşıldığı bir foruma denk geldim. ne tür bir cinsti bunlar. ya çok çeşit bir gaylerdi, ya da kadınlardı ki bunun olma olasılığı daha düşüktü. olasılık hesaplarını yapmayı seven biriydim, her olay da bir sebep sonuç ilişkisi kurar, olasılıkları zihnimden hesaplamayı çalışırdım. çevremdeki insanlar hep zeki olduğumu söylerlerdi. ama çok tembeldim. bu sebepten okulda başarım düşüktü, üniversiteyi kazanamadım. her ne kadar zeki olsam da çalışmadan olmuyor. bunu öğrenmiştim. zekamı başka konularda kullanmaya çalıştım, bilgisayar gibi. başarılı olmuş muydum bilmiyordum ama çok şey öğrenmiştim. bir çok hayat dersi çıkarmıştım… geç olmuştu, yanaklarımın ağrısını da iyice dinmişti. yarım saat içinde uyumuştum. derin bir uyku çektim. sabah bir burun akıntısıyla kalktım. daha doğrusu kalmadım. sinüzitim olduğu için yanımda hep peçete taşırdım. uyukende eşofomanlarımın cebinde bir peçete bulunurdu. burnum akıyordu. gözlerim kapalı, elimi cebime uzatım burnumu temizledim. fazla zaman geçmeden tekrar aktı, tekrar sildim. sonra tekrar aktı, bu sefer temizlemedim. bu anı daha önceden hatırlıyordum. burnum kanıyordu, gözlerimi açtım, peçeteye baktım , kan içindeydi. yastığımın kılıfıda birkaç damla kana boğuldu. hemen tuvalete koştum. geçmiyordu lanet olası şey. yarım saatte ancak durdurabildim. burnumun kılcal damarlarında bir sorun olduğundan daha önce bu tarz kanamaları çok yaşamıştım, şaşırmadım. hemen birşeyler atıştırdım. yediğim şeylerin tadını hiç beğenmedim. bir daha ki sefere bunları da almayacaktım. bilgisayrımın başına geçtiğimde midem bulanıyordu, bilgisayarı açamadan tuvalete koştum, kustum. kendimi çok kötü zorluyordum. sanki ölüyordum. daha önce hiç bu kadar kötü kustuğumu hatırlamadım. yediğim her şeyi çıkardım. başka bir şey yiyemedim. biraz dinlenmek için televizyon açtım, tekrar kustum. bu sefer tuvalete yetişemedim, az bir şey yere de damlamıştı. çok kötü hissediyordum kendimi, sanırım yediğim şeyler fena dokunmuştu. biraz dinlenmek için uyumaya çalıştım. saat akşam 7-8 gibi kalktım. kendimi biraz daha iyi hissettim. biraz dışarı çıkıp hava aldım. eve tekrar dönüp bilgisayarı açtım. deep webe girmedim. uzun zamandır facebook’a girmiyordum. bir bakayım dedim. 26 bildirim, 2 mesaj , 5 tane de arkadaşlık isteği vardı. bildirimlere tıkladım. çoğunun oyun isteği olduğunu gördüm. mesajlara tıklayamadan kusacağımı hissettim, tuvalete koştum, zaten boş olan midemden biraz sıvı bir şeyler çıktı. çok kötü hissediyordum. bu sefer hiç kalmayacaktım. uyudum, gece 2 sıraları bir ateşle uyandım. sanki evim yanıyordu. gözlerimi açtım, evin yandığı yoktu. acilin yolunu tuttum… biraz anlayış istiyorum, işteyiz sonuçta... durumumu anlattım, üstümdeki şeyleri çıkarmamı istediler. don atlet kalmıştım. kalabalık bir odaya yatırmışlardı. milletin içinde (kızlar-erkekler) don atlettim. ne olduğunu bilmiyordum. herhangi bir açıklama da yapmadılar. sadece arada bir hemşire gelip, bir aletle ateşimi ölçüyordu. ne olduğunu sorduğumda henüz biz de tam olarak bilmiyoruz dedi. aradan bir süre sonra doktor geldi. son 5 gün içerisinde neler yaptığımı, neler içip yediğimi, dışarı çıkıp çıkmadığımı, hasta biriyle buluşup buluşmadığımı sordu. her şeyi anlattım (kusmuk dahil). sana karşı açık konuşacağım. menenjit olma ihtimalinden şüpheleniyoruz. kabakulak menenjiti. şu yerde gördüğün kusmukdan bir virüs bulaşmış olabilir, ama sadece şüpheleniyoruz kesin bir şey yok. bazı testlerde buluncağız fakat lütfen sorun çıkartma dedi. tamam dedim. menenjit değildim sonuçta, şüpheleniyorlardı o kadar. zaten biraz da zor gözüküyordu menenjit olmam. menenjit nasıl olunuyor onu bilmeden kendime bunu söyleyebiliyordum ya helal olsun diyorum. sabah olmuştu, uyanmıştım. hemşire ve bir adam geldi. beni tekerlekli sandalyeye oturttular. “yürüyebiliyorum” dedim. “biliyoruz” dediler. “sadece seni daha fazla yormak istemiyoruz, bu yüzden” diye yanıtladılar. adam beni götürmeye başladı. yalnız biraz hızlı sürüyordu. hafiften korkmuştum düşerim diye. insanlara çarpabilirdik ama ustaca manevralar yapıyordu. korkutucu bir tekerlekli sandalye macerasından sonra gelmiştik. beni bir yatağa benzeyen bir yere yatırdılar. “şimdi sırtından bir sıvı alacağız, ama sakın ani hareket yapma, biraz acıyabilir” dediler. ne kadar kötü olabilirdi ki? “tamam” dedim. göbek hizasından sırtımdan iğneyi soktular. “ahhhhhhhh” diyerek neredeyse 10 cm sıçramıştım. böyle olabileceğini bildiklerinden yanımda hemşireler doktorlar beni tutmaktaydı. iğne kırılabilirdi, benim hareket etmemi engelliyorlardı. bir türlü alamadılar şu lanet olası sıvıyı. 6. kez çektiğim büyük acıdan sonra “bitti” sesi geldi. “ohhhhhhhhhh” çektim. ama bitmiştim bende. tekrar yatırdılar beni. kan aldıktan sonra derin bir uyku çektim… hastalık dönemim üzerinde fazla durmak istemiyorum, bu dönemi hatırladıkça gerçekten üzülüyorum. şunları söyleyebilirim, 1 hafta boyunca özel odada yattım, gözetim altında oldum. bu sırada geri döndüğümde yapacağım şeylere ilişkin planlarım vardı. en sonunda taburcu olmuştum, fakat her ay kontröllere gidecektim. menenjiti atlatmıştım, her hangi bir hasar bırakıp bırakmadığı konusunda testlerde yapmışlardı (geri zekalı olabilirdim). neyse geçmek istiyorum bunları. aradan 1 hafta geçmiş ve seri katil işini geciktiğinden hala haber yoktu adamdan. insan bir arardı ama. ne yaptın benim işi diye? aramadı, durumu bildirmek için ben aradım (zaman kazanmak istiyordum) telefon çaldı çaldı çaldı. en sonunda bir kız açtı. “alo” dedi. “alo , siz kimsiniz tanıyamadım?” dedim. “ben h***(no name no cry)’ in kızıyım” dedi. daha önceden konuşmuş olduğum kişinin ismini öğrenmemiştim. no name no cry felsefesiyle ilerliyordum çünkü. konuştuğum herif büyük ihtimal h*** olmalıydı. bunları hızlıca düşündükten sonra kıza döndüm. “bu telefon h*** ‘ nın telefonu mu ? “evet de siz kimsiniz?” “h*** orda mı onunla görüşmek istiyorum?” “kendisi 4 gün önce vefat etti” “ne , nasıl yani?” “trafik kazası geçirdi”…"kaza mı ama nasıl olur?" başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. sevinmiş miydim üzülmüş müydüm pek anlayamadım. "arabasıyla giderken bir kamyonun altında kaldı" dedi. fakat bunu söylerken ses tonu hiç de iç açıcı değildi. sm (sosyal mühendislik) konusunda bilgiliydim. yalan söylediği hissene kapıldım. "başınız sağolsun" deyip kapattım. düşündüm, "bu adam neden ölür, nasıl ölür, bu kadar kolay mı, komplo mu" sonunda bir yargıya vardım "siktir et amk işim rahatladı oh be" çok sevinemedim, telefonum çaldı ve tehlikenin farkına vardım. numara türkiye'deki bir şebekeye aitti. tereddütle açtım. "hello" dedi karşıdaki ses. arkadan garip garip sesler geliyordu. "hello" diye yanıt verdim. "what's problem?" "mr *** (no name no cry) ??? " adımı duyar duymaz kapattım. ne oluyordu lan, nooluyor . bu kim , ismimi nerden biliyor, arkadan gelen sesler ne, nooluyor amk dememe fırsat kalmadan yeniden çaldı telefon. aynı numaraydı. soğuk kanlılığımı korumalıydım. telefonu açtım ve "sorry, low battery." "no problem mr. *** ." buralarda hatırlayamadığım bir kaç şey söyledi. sonra da: "we are reserach a topic." "what's about this topic?" "ıt's about h*** (no name no cry)" bahsettiği herif şu bizim ölen adamdı. acaba aramızdaki ilişkiyi mi anladılar diye iyici tereddüte kapıldım. kötü düşünceleri uzaklaştırmalıydım. ama bu kimdi ki amk ? nerden anlayacaktı? "who are you?" dedim. "turkish police" e yok artık ebenin amı ? film mi çekiyoruz lan? (diye içimden geçirdim) "nasıl" diye haykırdım, ulan geri zekalı, türk olduğunu niye belli ettin, beynini sikeyim diye kendime saydırdım. "türk müsünüz?" dedi polis. hiç dikkat etmediğim nokta ise telefonda bir bayan vardı. bunu şimdi farketmiştim. "ee şey ee evet" diye geveledim. "bakın *** bey. h*** hakkında sizinle konuşmak istiyoruz." "evet, de kendisi ölmemiş miydi?" oha, bu nasıl soru lan. iyice sıçtığımı farkettim. her kelimemde batıyordum. "evet, bundan nasıl haberiniz oldu?" "kızı söyledi, fakat neden bunu araştırıyorsunuz? trafik kazası geçirmedi mi? ne var bunda?" diye aslında benim de şüphelendiğim konuyu çaktırmamaya çalıştım. trafik kazasında ölmediğini ben de düşünüyordum. polisin bu telefonu üzerine emin olmaya başlamıştım." "eee yani şey ölmedi, öldü de yani, size trafik kazası olduğunu kim söyledi?" diye geveledi bayan. benim bilmediğim düşüncesine kapıldı. olayın ne olduğunu bilmiyordum ama bu telefon görüşmesi derhal sonlanmalıydı. "kızı söylemişti fakat şu an acelem var, bir toplantıya gireceğim sonra konuşursak iyi olur." "yurt dışında mısınız?" "evet de gerçekten acelem var, sonra arasınız olmaz mı?" "bu önemli bir mevzu" "neresi önemli, trafik kazası geçirmiş ölmüş işte." "ee peki sonra konuşsak iyi olur fakat bu konu hakkında mutlaka konuşmamız gerek." "sonra ararsınız" dedim ve kapattım. kadın kararsızlığa düşmüştü. çünkü gerçek ölüm sebebini açıklamak ya da açıklamamak konusunda bir fikri yoktu. bu yüzden de onun için de kapatmak daha iyi olmuştu. "neyse olayı sentezlemeyi sonra yaparsın" dedim kendime. bir süredir deeep webe girmiyordum. biraz kafa dağıtmalıydım. açtım laptopu. irc kanallarında geziyordum. "tr hacker z" diye bir kanal gördüm. "gir anasını satayım" dedim. muhabbet derine benziyordu. kanal da 7 kişi vardı ve hararetli bir tartışmaya girmişlerdi. fazla zaman geçmeden garip nickli herifin teki mesaj attı. "***.edu.tr hacked !"şaşırdım, edu.tr ler den database sızdıranı gördüm fakat hackleyeni hiç görmemiştim. "oo adamsın" felan diye mesajlar geldi. şu garip nickli heriften 2. bir mesaj daha geldi. bir link atmıştı. linke tıkladım, yüklenmesini bekledim, bekledim bekledim ve "ahan da girdi" dedim. sitenin database si ne işime yaracakki diye düşündüm. irc kanalına tekrar baktım. "you are banned" siktiri çektim. ne diye banlarlar ki diye düşündüm. "yoksa, hadi be olamaz??" database de hocaların, öğrencilerin, çalışanların bilgileri ortadaydı. bu kişisel bilgilerle bir kişinin hayatını karartmak çok kolaydı. sahte şirketler, hayali ihracatlar... bir de bulunduğumuz yıla bakarsak daha da kolaydı. ulan neden banlarlarki diye yine düşündüm. sadece tanıdık herifleri felan mi tutuyorlardı ki? neyse ipnelik değil mi, aradım üniversiteyi. normalde siksen böyle bir şey yapmazdım. o an ki kafamı hayal bile edemiyorum. telefon çaldı, açıldı ve o arada tam tam tam diye kapının yumruklanma sesi geldi. daha hiç konuşmadan telefonu yüzüne kapayıp kapıya gittim. bir piçlik seziyordum. kimseyi tanımıyordum, kapım niye çalınsın ki? "belki de dayımdır" düşüncesiyle delikten baktım. "hassssssssss"polisti. aklıma o an her türlü şey geliyordu. acaba şu ölen herifin şeyi mi? yoksa deep web de başıma açılan bir bela mı? kapıyı açmak zorundaydım. delikten bakarak evde olduğumu belli etmiş oldum. çünkü ışık kesilmişti. açtım kapıyı. hemen eve girdiler ve alt kattaki evin balkonuna inmek için benim evi kullanmak istediklerini söylediler. sebebini sordum. "evde silahlı bir hırsız bulunuyor" tarzında bir şey dediler. tam olarak böyleydi herhalde. çünkü o anki heyecanım ve ödümün bokuma karışmasıyla bir şey anlayabilecek modda değildim. 5 dakika sonra polis evimden ayrıldı, 15. dakikada apartmandan adamla çıktılar. "helal olsun, adamlar işi biliyor" diye içimden geçirdim. hiçbir şey olmamış edasıyla odama gittim. ne yapacağımı hatırladım. neyse şu üniversiteyi yeniden arayayım dedim. "*** üniversitesi *(burada birşeyler söyledi*" "merhaba, web sitenize girmek istediğimde bir indexle karşılaşıyorum. siteniz hacklenmiş." "evet beyefendi bu durumdan haberimiz var. şu anda siteye erişimi kestik" "yalnız sitenizin database i internette yayınlanmakta. "nasıl?" "sitenizin veritabanı, öğrenci bilgileri, hepsi internette." "lütfen hattan ayrılmayın" dedi kadın. bir ipnelik sezdim, telefonu kapattım. aramasa mıydım acaba? telefon çaldı.--spoiler-- einsteinlerimizden birisi bir tespitte bulunmuş. ben burada tüm hayatımı yazsam sikimsonik bir şeyler ortaya çıkardı. mümkün olduğunca özet geçiyorum. bulunduğum süre zarfında apartman içerisinde ev değiştirdim. kira fiyatı artınca aynı apartmanda sadece konut dğeiştirdim. bunu belirtmemem benim hatamdı, haklısınız. --spoiler--"alo, merhaba ***(no name no cry) bey." "merhaba" diye temkinli bir şekilde konuştum. yanılmıyorsam yine şu polis kadındı. "bugün içerisinde *** üniversitesiyle iletişim kurmuşsunuz. toplantınızdan sonra sizinle görüşecektik." "evet, haklısınız. bir bilgi öğrenmek için aramıştım, ancak gerek kalmadı" diye doğaçlama takıldım. "peki, h*** olayı hakkında sizinle yüz yüze görüşmek istiyoruz" "hassssikkktirrrrrr" diye içimden geçirdim. "eee şey yalnız ben çok yoğunum bu aralar" diye geveledim. "bu önemli bir mevzu ve sizinle görüşeceğiz. "şey peki, tamam. benim oraya gelme ihtimalim yok. sizinle burada görüşmek istiyorum." dedim. "bizim için bir sakıncası yok. ekibimiz en yakın zamanda sizinle görüşmek için yola çıkacaklar." bu laflardan sonra bir buluşma ayarladık. *** hotelinde buluşmayı tercih ettim. evimde konuşmak çok sakat iş. gizlilik önemli diye düşünürken laptopu kucağıma aldım ve tr den haber sitelerine baktım. şimdi sıçmıştım."esrarengiz ölümün arkasındaki sır" manşet aynen böyleydi. küçük yazı olarak da "iş adamı h*** (no name no cry) ölümü aralanıyor" götüm çok pis tutuşmuştu. büyük bir heyecan ve korkuyla habere tıkladım. tam olarak haberi hatırlamasam da genel mevzuyu anlamıştım. h*** trafik kazası sonucu ölmüştü. h*** nın aracı, duvar ile kamyonet arasında ezilmişti. oldukça hızlı gelen gelen kamyonet arkadan çarpmış, ve olay yerinden hızla ayrılmıştı. haberde bahsedilen konu ise bir mafya hesaplaşmasının olduğuydu. bu herifin bana öldürtmek istediği herifte büyük ihtimal mafya liderlerinden birinin çocuğuydu. olayı yavaş yavaş kavramaya başlamıştım. haberin ayrıntılarını incelerken şok oldum. "polis, ondan şüpheleniyor. h*** nın son görüşmeleri incelenediğinde ukrayna' da yaşayan birisine ulaşılıyor. polis, olayın bu kişiyle doğrudan alakası olduğunu düşünüyor." tarzı bir yazı vardı. faka bastığımın farkındaydım. hazırlanmalıydım, hiç bir çelişki bırakmamalıydım polis ile olacak konuşmamda. önümde 2 gün vardı. lanet olası 2 gün. neler yapabilirdim ki ? acaba kaçmalı mıydım? hiç arkama bakmadan yeni bir başlangıç mı? gönderecekleri ekibin oldukça profosyonel olduklarını biliyordum ya da öyle düşünüyordum. soracakları sorularlarla istedikleri bilgileri alacaklardı ya da izin ben buna izin vermeyecektim. kendimi korumalıydım. ama elimden ne gelirdi ki? belki de bir şeyler gelebilirdi, evet evet. hemen laptopu aldım ve deep web de bir e-book sitesi buldum. "lying" terimini arattım. karşıma yanlış hatırlamıyorsam "the best way of the lying" tarzı bir sonuç çıkmıştı. bu ne olduğu belirsiz şeyi açtım. yeni bir web sayfasında kitabın içeriği metin olarak kaşrıma çıkmıştı. başladım okumaya. bir yerden gelişmeye başlamak lazım değil mi? yararlı bir kaynağa benziyordu. sadece yalan söylemeye değil, yalanın anlaşılmaması için fiziksel bazı taktikler de vermekteydi. aslında bir nevi sosyal mühendisler için gerekli bir kitap diyebilirim. kısaydı, 1 saatte bitirdim. gözlerimin ağrıdığını fark ettim. ekranın parlaklığından dolayı gözlerim yorulmuştu. ama artık hazır gibi hissediyordum kendimi. karşımda nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum fakat evet, hazırdım. 2 boyunca sürekli pratik yaptım. kendi kafamdan senaryolar uydurdum. bunları akıcı bir şekilde ayna karşısında kendime anlattım. bunları kendime de inandırdım. eğer inanmazsam bazı fiziksel etmenler yüzünden kendimi ele vermiş olurdum. kitabı iyi okumuştum. evet evet hazırdım. saat tamamdı. ***(no name no cry) görüşmeye hazır... otele girmiştim. otelin lobisinde aval aval dolanırken ***(no name no cry) ismini duydum. hemen döndüm. ekibi görmüştüm. beni çağırmışlardı. yanlarına gittim ve oturdum, görüşme başlamıştı. -- --daha önceden bir polis panpamız güvenirlik için polisle görüşmelerini aktarma demişti. sadece biraz değineceğim-- -- görüşme iyi geçmişti. çoğu şeyi (tamamı değil) olduğu gibi anlatmıştım. aslında bir adam öldürtmek istediğini, benim yardımcı olduğumu falan filan. ellerinde benim görüşmelerime dair bir veri var mıydı bilemem ama kendimi doğrulatmıştım. benden iş çıkmayacağını anlamışlardı ve gitmişlerdi. hakkımda yasal bir prosedür uygulana bilirmiş, bu konuda da bilgilendirme yaptılar. rahatlamıştım. kendimi eve atar atmaz cehennem ateşi sıcaklığında bir suyla duş almıştım(sıcak suyu severim). düşünüyordum, ne yapabilirdim. param da yoktu. şu h*** herifiyle sözde anlaşmıştım. ulan adam parayı yollayacaktı ne güzel, adresimi iletmedim. harbi büyük malım. kendime saydırmaya devam ederken laptobumu aldım. deep webi açtım. yeni işler bulabilirdim değil mi? hidden wiki de gezerken general bir forum gördüm. bir konusu yoktu, her şey bulunuyordu diyebilirim. buradan para kazanabilirdim. ne yapabilirdim, . . . . yapabileceğim en iyi şeyi tabiki de! hack... açtım konuyu. web hacking, account hacking yapabileceğimi belirttim. fiyatı bitcoin cinsinden veremeyeceğim ama 100$ gibi bir meblağa denk geliyordu. bu da oldukça iyi bir rakamdı. 5-6 iş alırsam ayımı rahatlıkla çıkarırdım. elimde kalan son paraya baktım. az kalmıştı. biraz alışveriş yapmalıydım. son paramla yiyecek stoklamalıydım (dışarı çıkmayı fazla sevmezdim ben) . yarım saattlik bir alışveriş sonucu eve varmıştım. yiyecekleri yerleştirdikten sonra laptobuma yöneldim. başlığı açtım yükleniyordu site sanki yüklenmesi biraz uzun sürüyormuş gibiydi aklıma büyük bir teklif aldığım düşüncesi geldi içime doğdu diyebiliriz ve site açıldı. evet evettttt... ovv shit man. what happened ! what is this ovv yeah. amk herifin teki 52 tane account hacklememi istemiş. parayı bitcoin cüzdanıma yolladığını söylemişti. taşak geçiyor olmalıydı. daha adamla anlaşmamıştık bile. hemen cüzdanı kontrol ettim. evet yatırmıştı tüm parayı. dıbına koyayım bu para 1 yıl yeterdi bana. daha herifin işi bile halletmemiştik. yeah. verdiği accountlar bir sosyal paylaşım sitesinin accountlarıydı. 1-2 tanesini inceledim. normal sıradan kullanıcı hesabı gibi duruyordu. ya da ben öyle sanıyordum ? adamın işini hemen halletmek istedim. bu kadar hesabı keylogger, fake ya da trojen ile hacklemek mümkün gözükmüyordu. sitedeki bir açığı kullanmalıydım. daha önceden bu sitede account hacking yapmıştım. gizli soru üzerinde bir bug vardı. acaba hala duruyor muydu? hemen kullanıcı adını yazdım. mail adresini doğruladım. gizli soru bugunu denedim. olmadı. aklıma hiçbir şey gelmiyordu. başka bir açık bilmiyordum bu site üzerinde. sosyal mühendisliğimi konuştursam 1 yılımı alırdı o kadar hesap. gerek yoktu. aslında para da yatmıştı. ne gerek vardı hacklemeye ? aslında biraz bekleyebilirdi. yeni bir açık keşfedersem bunun üzerinden işi halledebilirdim. ama dediğim gibi para yatmıştı. uzun zaman sonra elime böyle yüklü bir mebla geçmişti. harcamak istiyordum bu parayı. bitince yeni iş alırdım amk ne var. düşüncelerle adeta beynimi gibiyordum. aslında beynim zaten gibilmişti. sanki yaşamıyor gibiydim. mastürbasyondan zevk almayı bırakalı yıllar geçse de beynimi gibmek için devam ediyordum. ama yetmiyor gibiydi sanki. --- --- -- *** markete girdim deep webde. marihuanalara baktım. evet alıcaktım bundan. bu kafayı yaşamak istiyordum. verdim siparişi. 1000$ küsür bir şey tutmuştu. bitcoin cinsinden herifin wallet a yatırdım. nasıl geleceği hakkında bir fikrim yoktu. "ama herkes alıyordu, elbet adamlar bir yol bulmuştur" diye düşünüyordum. sorularımı gidermek için adamla iletişime geçtim. --- --- -- nasıl dıbına koyayım, normal kargo mu !!! tepkim aynen böyle olmuştu. işin aslını öğrendim. herif normal kargoyla yolluyormuş. malı oyuncak statüsünden gönderip magic küplerin (şu zeka küpü işte) içine koyuyorlarmış. şu ana kadar bir sıkıntı çıkmadığını söylemişti. tabi her aksilik beni bulur ya !!! yanılmamıştım. ne halt olduğu gümrükte belli olmuştu ya da ben öyle düşünüyordum. ama başıma hiçbir zaman böyle bir şey gelmemişti. 2 gün gümrükte beklediğini hiç görmemiştim. anlalışmıştı işte başka açıklaması olamazdı. lan mal gibi zaten evimin adresini vermiştim. sıçmıştım. hemen kaçmalıydım. buradan kurtulmalıydım. hay dıbına koyayım lan kargo adıma gelecekti hem de. kurtulmalıydım buradan. kaçmalıydım uzaklara, kurtulmalıydım bu ülkeden. yakalanmak istemiyordum. sadece kullanıcı olduğum için bir şey olacağını düşünmüyordum. ama daha önce hiç kullanmamıştım. yırtabilirdim. lanet olsun bu da bir işe yaramazdı. ne yapacağım şimdi ben. hesaplamalara koyuldum. eğer kargo anlaşılmışsa büyük ihtimal akşama kalmaz benim evdeydiler. parama baktım. elimde nakit para da yok, gibtir. hemen deep webi açtım. bitcoini eft yapan herifler vardı. bu işten komisyonda alıyorlardı ama nereden güvenebilirdim tüm paramı almayacaklarına. güvenmek zorundaydım. zorundaydım !! yolladım parayı. --- --- -- 1 saat geçmişti. 1 saatin her dakikası, her saniyesi, her salisesinde heyecan, korku, adrenalin tavan yapıyordu. kaçmalıydım buradan. hem de olabildiğince erken bir şekilde. sürekli banka hesabımı kontrol ediyordum. --- --- -- gibtir oça bak. herife yolladığım paranın %60 ı sadece hesabımdaydı. vaktim de yoktu. yapacak bir şeyim de yoktu. ama bana para lazımdı. --- --- -- yeni bir sekme açtım... bana para lazımdı. kaçacaktım ulan. para lazımdı bana. çıldırmıştım. gözlerimin yandığını hissediyordum. terlemiştim. alnımdan, ellerimden, ayaklarımdan adeta su boşalıyordu. açtığım sekmeden hemen tefecilere bakıyordum. kaçıyordum dıbına koyayım. bütün parayı tıkayacaktım. fazla bir şey de alamazdım. 4000$ banka hesabına. banka hesabına para yatıramayacaklarını söylediler. bitcoin takip edilemediğinden "only bitcoin" diyordu bin herifler. ne yapacaktım. düşünürken toparlanmaya çalışayım dedim. 1-2 eşya mı sırt çantama koydum. biraz su ve meyve koydum. laptobun başına geçtim. heriflere bitcoin cinsinden alamayacağımı söyledim. anlamıyordu oç lar. kalbim yerimden çıkacaktı. ağlıyordum. gözlerimden yaşlar boşalıyordu. ağlıyordum lan aklıma annem geldi. keşke keşke hiç ayrılmasaydım evimden. başlarım ailevi sorununa. ya da keşke hep dayımlarda kalsaydım. ne diye bunlar olurki ağlıyordum. kalbimin her atışında kapı çalıyor sanıyordum. ağlıyordum. evet fark ettim. her şey bitmişti. kapı çalmıştı... buradan sonrasını şunu dinleyerek okursanız iyi olur: https://soundcloud.com/66...-kanunsuzlar-instrumental --- "heyyyyyyyyyy *** do you remember meeeeeeee" bu kimdi lan. bu kimdi polis olamazdı. ismimi biliyordu. kim di bu herif. "open the door. we have a deal with youuuu" yoksa lan yoksa ? "hahahaha ı know, you are in the home. ı, ı sent you a money for job." kapıyı hala yumrukluyordu. tek kişi olamazdı. silahsız da gelmiş olamazdı. sorulması gereken soru beni nereden tanıyor, kim bu ve evimi nasıl buldu? ulan bunları şimdi mi düşünmeliydim. herifler az sonra gibecek belamı. kaçmalıydım. run ** runn *runnnnnnnnnn laptobu çantaya koydum. balkana çıktım. atladım ve koşmaya başladım. uzun zamandır koştuğumu hatırlamıyordum. nasıl bir histi onu da bilmiyordum. ama koşarken ağlıyordum. göz yaşlarım, rüzgarın etkisiyle gözlerimden ayrılıp adeta hava da asılı kalıyordu. sanki arkamı dönsem hava da onları asılı görecektim. ama arkadamdan bu heriflerin geldiğini de bilebiliyordum. sesler duymuştum. kaçtığımı anlamışlardı. ne yapacaktım ulan. kaçıyordum arkama bakmadan. koşuyordum önümü göremeden. uzaktan sıksalar belki indirirlerdi beni. ama istekleri nedir bilemezdim. evet belki indirmek istiyorlardı beni. yapacak bir şeyim yoktu. polisi arayamazdım. onlara sığınamazdım. tek yapmam gereken aradaki farkı açıp bir yere saklanmaktı. ama tıkanmıştım. koşamıyordum. adamların nefesini boynumda hissediyordum. bitmişti be. buraya kadardı. rüya sona ermişti. hani böyle ölmeden önce gözlerinizin önünde film şeriti geçer diyorlardı ya. aynısı olmuştu işte. durmuştum. olduğum yerde duruyordum. küçükken bigibletten düşmüştüm. ağzım burnum, dizlerim gibilmişti. üstüne bir de babam dövmüştü. hacker dostum geldi deep webdeki. içime doğmuştu. yakalandığını düşündüm. lisedeki ingilizce hocam gelmişti. seviyordum be o kadını. gençti, güzeldi. buraya kadardı. son bir adım her şeyi bitirebilirdi. emin miydim bilmiyordum. ama bunu yapmam galiba en doğrusuydu. hazırdım. yok yok değildim. ama yapmalıydım. kaçamazdım. bu kadar. rüya sona etmişti... --- --- -- 1 adımı attım. adeta bebek ciyaklaması gibi bir ses duydum. bir acı. büyük bir acı. ehueheuhueeu ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. gözlerimi zorladım. açtım. birisini gördüm. anneme çok benziyordu. annemdi herhalde. "anne" dedim bir şey demedi bu kadın. değildi herhalde. gözlerimin makrosu yerine gelmişti. ulan annemdi bu işte. ağlıyordu. konuşmak istiyordu, ama konuşamıyordu. bitmiş miydi yoksa her şey. kurtulmuştum lan. doğru mu ? ehehehe bitmemiş tabi ki. miş li anlatıyorum. bunları sonradan öğrendim tabiki. şevroletin teki gelmiş koymuş amk. kaç metre uzağa atmış ipne. 1 hafta yoğun bakımda kalmışım. annem ve babama ulaşmışlar. onlar da dayıma söylemişler. dayım ilgilenmiş hemen. sürekli uyutmuşlar amk. sonra türkiye' ye naklim olmuş işte. türkiye' de gözlerimi açtım. sıkıntı yok, sağlık yerinde. neyse amk sonra tekrar ukrayna'ya gitmek zorunda kaldım. şu utandırıcı meselesinden dolayı. ilk kez aldığımı, denemek amaçlı olduğunu söyledim. para cezası verdiler ve ülkeye girişimi yasakladılar. amk çok meraklıydık sanki ülkenize. babam gibti belamı. ulan eşek kadar adam olduk yine dayak yedik. neyse anneme affettirdim kendimi. sıkıntı yok o konuda. hee diğerleri ne oldu derseniz hiç gibimde değil. umarım karşıma da çıkmazlar. kurtuldum herhalde o binlerden. şu anda ne mi yapıyorum? gibindirik bi teknoloji mağazasında satış görevlisiyim. lan sabah 9 akşam 10 a kadar mağazada ayakta oluyorum. bazen gece 3 e kadar mağaza da kaldığımı biliyorum. bir de asgari ücret alıyoruz işte. ailemle kalıyorum. eş adayı yok, bakacağız artık. bu parayla bulabilir miyim bilemem. demek istediğim şu illet hayatımı gibti. aman girmeyin. vay be yıllar süren yazım burada sona erecekti. vay be duygulandım. yazmayı düşünmüyordum. işlerden vakit kalmıyordu ve sözlükte ortam eskisi gibi kalmadı. sözlüğü de girmiyordum zaten. geçenlerde girmiştim. özelden çok taciz aldım. bitireyim dedim. efsane bir başlık olamadı ama okuyanlara teşekkürler. hayatımda hiç bu kadar küfür yememiştim. ama canınız sağolsun. hadi allaha emanet. başlığa arada girer bakarım.
0 notes