Gey Haber, Lezbiyen Haber, Gey Lezbiyen Haber, Lezbiyen Gey Haberleri
Don't wanna be here? Send us removal request.
Link
0 notes
Text
HDP Kartal Atalar Bürosu'nda LGBTİ Film Gösterimi
HDP Kartal Atalar Seçim Bürosu'nda 19 Mayıs'ta LİSTAG derneği (LGBTİ Aileleri) katılımı ile "BENİM ÇOCUĞUM" filmi gösterimi gerçekleştirildi. LİSTAG derneğinden Canberk Yukarı ve Feride Ünal'ın katılımı ile gerçekleştirilen söyleşide LGBTİ bireylerinin toplumda karşılaştıkları sorunlar ve gereken anayasal düzenlemeler ile bu sorunların nasıl çözülebileceği tartışıldı.Yüksek katılımla gerçekleşen etkinliğe özellikle mahalledeki aileler yoğun ilgi gösterdi.İstihdam konusunda büyük sıkıntı yaşayan LGBTİ bireylerinin toplumda "ötekileştirerek" dışlanmasına dikkat çeken LİSTAG üyesi Canberk Yukarı "-Dışlanma önce ailede başlıyor.Ailesi tarafından dışlanan bireylerin kalması için açılan sığınma evlerinin açık kalmasına yönelik mücadelemiz devam ediyor." dedi.HDP Mahalle Gençlik komisyonu söyleşi sonrasında; "- Kadın çalışmaları ve dayanışmasını yürüten bürolarımızı açtık,biz gençler olarak kendi özerk çalışmalarımızı ve etkinliklerimizi yürütüyoruz,şimdi sıra LGBTİ bürolarımızı açmaya geldi." şeklinde açıklama yaptı. "RENKLERİNİ AL DA GEL!" HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ seçim bildirgesini açıklarken LGBTİ Hakları hakkında; "Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık ve baskıyı ortadan kaldıracak olan Biz'leriz. LGBTİ'lerin eşit, onurlu, insanca yaşam sürdürebilmelerini sağlayacağız. LGBTİ'lerin tanınma sorununu ortadan kaldıracak, eşit yurttaşlığı anayasal güvence altına alacak adımları atacağız. Eğitim, sağlık, istihdam, barınma gibi alanlar başta olmak üzere tüm yasal mevzuatı LGBTİ'lerin eşit yurttaşlar olduğu kabulü ve ayrımcılığa karşı korunması ilkesiyle kapsamlı biçimde düzenleyerek sosyal eşitsizlikleri giderecek, bu yönlü sosyal politikaları hayata geçireceğiz. Biz'ler "renklerini al da gel" diyoruz. LGBTİ'lerin kendilerine dair söz ve karar sahibi oldukları, örgütlü ve bireysel olarak idari ve siyasi karar mekanizmalarında doğrudan temsil edilebildikleri yerel ve merkezi yönetim yapılanmaları oluşturacağız. BİZ'LER homofobik anlayışın değişmesi için mücadele edeceğiz. Ayrımcı zihniyetten arınmış kampüsler kuracağız. Cinsiyetçi bakışa son vermek için toplumsal eğitim süreci başlatacağız. Her türlü ayrımcılık ve şiddete karşı ulaşılabilir, sonuç alıcı mekanizmalar oluşturacağız." dedi. Rojhelat Karabulut
0 notes
Text
Trabzon Mor Balık LGBT Oluşumu Kurucusu İstifa Etti!
Trabzon Mor Balık LGBT oluşumu kurucusu ve aktivistlerinden Meriç Balon Facebook hesabından Trabzon Mor Balık LGBT oluşumundan istifa ettiğini sevenleriyle paylaştı. İşte Meriç Balon'un Facebook hesabında takipçileriyle paylaştığı Mor Balık LGBT oluşumundan ayrılma gerekçesi.. "Lgbt hareketinin saygı değer örgüt ve derneklerinin çalışan emekçi aktivistlerine ve Lgbt camiasına mektubumdur.Cümlelerime öncelikle içerisinde doğduğumuz ve yaşam mücadelesi verdiğimiz ülkemizde,umarım bir gün daha barış dolu daha özgürlükçü bir hayatın olduğu günleri birlikte soluyacağımız,sevgi dolu bir toplumda görüşmek umuduyla dileklerimi sunuyorum. Meriç Balon;20 yaşında,2 yıldır Mersin Üniversitesi öğrencisi, gey, özgürlükçü ve homofobi karşıtı mücadeleci bireysel aktivist. 16 Mayıs 2015 Cumartesi Trabzon Lgbt hareketi ilk olarak 2010 yılında KTÜ'de ki Homofobi karşıtı öğrencilerin Kaos GL ile bir etkinlik düzenlemeleriyle başladı.Ardından bir gey öğrenci (F.V) üniversite içerisinde Lgbt konulu etkinlikler düzenleme girişimlerinde bulundu. 1 Mayıs 2013 ''Aşk Örgütlenmektir'' pankartıyla yürüyüşe katıldı. Asıl büyük adımı ise ben(Meriç Balon) dernekle yaptığım görüşmeler sonucu Kaos GL dergisinin Trabzon RA Kitap evine 3 Ocak 2013 tarihinde gelmesiyle başlangıç tarihi olarak kabul ediyorum. Bu hadise sırasında F.V ile henüz tanışmıyordum. Bir kaç ay sonra nisan ayı gibi tanıştık ve Trabzon'da bir lgbt hareketi başlatmamız gerektiği düşüncemi söylemem üzerine onunda desteğiyle önce bir blog sayfası açtım ve ismini de Listag aile örgütlenmesi adına ''trabzonbenimcocugum.blogspot.com'' isminde blog kurdum. Yazılar yazdım, haberler paylaştım, duyurular yaptım. Bu bile ses getirdi.Trabzon'da da bir hareketlenme olduğu görülmeye başlandı.(Bu gelişmeler esnasında ben Trabzon'da üniversiteye hazırlanıyordum.O nedenle Lgbt hareketi için katkılar sunuyordum.) Blog üzerinden ve daha sonra başka arkadaşlarla tanışıp bir araya gelme vesileleriyle asıl büyük olay için adım atıyorduk. 17 Ocak 2014 günü Masal kafede bir araya gelerek Trabzon şehrinde de artık bir Lgbt oluşumu kurma ihtiyacını gerçekleştirmemiz gerektiğini dile getirdim ve tüm arkadaşlarımızın onayıyla bir örgütlenme aşamasına girmiş olduk. Ancak bir isim bulmamız gerekiyordu. Yine benim de isteğim doğrultusunda tüm arkadaşlardan fikir sunmalarını rica ettim. Ancak bizzat kendi tarafımdan sunulan ve Trabzon'u simgeleyecek olan ismi oy birliğiyle kabul ettik ve 2 Şubat 2014 tarihinde yeniden bir araya geldiğimiz kafede ''Trabzon Mor Balık LGBT'' ismini koyduk. Hız kesmeden bir ilk yaptık,meydana çıktık; 10 soruluk ''Lgbt nedir,çocuğunuz Lgbt olduğunu açıklarsa tepkiniz ne olur?'' gibi sorulardan oluşan 50'ye yakın vatandaşla anket düzenledik. Blog sayfamızın ismini de bu vesileyle ''trabzonmorbaliklgbt.blogspot.com'' olarak değiştirdik. Kısacası biz de Türkiye ve Dünya'da ki Lgbt hareketine paralel olarak varlığımız ve ismimizle katılmış olduk. Trabzon'da yaşamaya devam ettiğim için Mor Balık'ın hemen hemen tüm yetkileri ve sorumlulukları benim üzerimdeydi. Layıkıyla ve üstün bir başarıyla bu hareketi Trabzon'da ilerlettiğimi düşünüyorum. Elbette F.V ve A.T gibi arkadaşlarımızın da Trabzon'da fiilen bulundukları her an Mor Balık için ellerinden gelen mücadeleyi gösterdiler.B ugün ki Mor Balık'ın başarısı hepimizindir. 2014 yazında kazandığım Mersin Üniversitesi benim Mor Balık'la olan etkileşimimi fiiilen yarıda bıraktı. Ancak daha öncede dediğim gibi kurucusu olduğum için ilk etapta tüm yetki ve sorumluluk bendeydi.S osyal medya hesaplarının şifreleri bendeydi. Bu yüzden Mor Balık'tan fiilen koptum ama sosyal medyadan kopmadım. Elimden geldiğince oluşumumuzu devam ettirmek için tüm uygulamalardan haberler ve yazılar paylaştım. İnstagram hesabı dahi oluşturdum,sırf adımız daha çok kişilere ulaşabilsin diye. Ancak günümüzde Mor Balık maalesef dışardan yalnız kalmış görüntüsü verse de üç arkadaş birbirinden bağımsız bir şekilde Mor Balık adına bulundukları camiada aktivizm yaptılar ben de dahil. Bağımsız diyorum çünkü hiç birimiz bir diğerine Mor Balık oluşumumuzla bağlantılı olarak yaptığı etkinliği bir diğer arkadaşımızı arayarak haber vermedi. Savruk hareket ettik. Bu ne harekete bir şey katar ne de mücadeleyi ilerletir. Maalesef olumsuz sonuçlar ve ilişkiler doğurur. Bugün F.V. ile telefonda yaptığımız konuşma sonrası şunu anladım ki,ben Mor Balık'a emek vermiş bir kurucu aktivist olarak her şeyden uzaklaştırılmış ve yalnızlığa ittirilmişimdir. Ankara'da gerçekleştirilen yerel buluşmalarına hiç bir zaman davet edilmedim. Hiç bir etkinliğe çağrılmadım. Ama ne zaman ki haberler yayınlandı o zaman yerellerde Mor Balık adına etkinliklere giden arkadaşlarımı gördüm. Yorumlarını gördüm.İşte şikayetim ve üzüntüm bundandır. Bağımsız hareket ettiğimizi gösteren en büyük örneklerden bir tanesidir bu durum. Son olarak yaşanan tüm bu gelişmelerden ötürü yine Mor Balık için emek vermiş,mücadele etmiş,en ufak katkısı olmuş,adını dahi zikretmiş olan her bir arkadaşım,dostum ve lgbt üyesi her birey için teşekkürlerimi borç biliyorum,Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. Bugün aldığım bir kararla sosyal medya şifrelerini Ati Tuğra'ya veriyorum. Böylelikle kurulduğumuz ilk günden beri hayal ettiğim mücadeleyi,Mor Balık'ı ölene kadar yaşatacağım sözünü ne yazık ki burada aynen yutuyorum. Mor Balık ismini de cismini de mücadelesini de F.V ve A.T arkadaşlarına devrediyorum. Mücadelemi bireysel aktivist olarak hiç bir dernek ve oluşum üzerinden değil bizzat tek başıma mücadele etme kararı alıyorum. Bu vesile ve kararla hiç yorulmadan zevkle mücadele verdiğim ve kurucularından olduğum Mor Balık Lgbt oluşumundan istifa ediyorum!Saygılarımla Meriç Balon"
0 notes
Text
Mehmet Atak İle Söyleşi
Mehmet Atak ile sizin için özel bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte o söyleşi.. Bilmeyenler için.. Mehmet Atak kimdir? İnsanım kendini tarifi epey zor, sıkı bir dış göz gerekiyor. Bilemedim.. Yaptığım iş oyunculuk ve yönetmenlik, ama bende işten epey öte. Kendime sanatçı demem, o tanımı TC'de sadece Beklan Algan ve Şahika Tekand için kullanırım tiyatro alanında. Tiyatroda hep kendi yolumu, sözümü, biçimimi aradım, arıyorum. Oyuncu olarak tiyatro dışında kısa ve uzun metraj filmlerde ve mini dizilerde de çalıştım. Çeşitli dönemler jazz club işletmeciliği, tv ve radyo programı sunuculuğu ve yapımcılığı, gazetecilik demek istemiyorum ama bazı dönemler düzenli gazete ve dergilerde yazdım, barmenlik, modellik, bahçıvanlık, badanacılık, garsonluk, cast yönetmenliği, basın ve halkla ilişkiler, seslendirme, dansçılık, senaristlik, rehberlik gibi bir dolu iş yaptım. Tiyatrodan uzak kaldığım ya da uzak kalmak zorunda kaldığım dönemler oldu. Önceleri çok zor gelirdi ya da geçici dönem olarak bakardım. Daha sonra şunu fark ettim, evet içimde bir boşluk taşıyorum ama ölmüyorum. Yani nefes almak, yemek, içmek, dışkılamak gibi değil, ölmüyorsun. Masal Pınarı: Devlet İnsanı Sadece Canını Alarak Öldürmez'de Işık Yenersu, Rüçhan Çalışkur, Şebnem Bozoklu, Ayça Damgacı, Yeşim Büber, Tilbe Saran, Ayşe Lebriz, Defne Halman, Ayşe Tunabaoylu, Akasya Aslıtürkmen, Ayten Uncuoğlu, Eylem Yıldız'la beraber oyuncularımdan biri de Esmeray'dı. Pınar Selek için Garaj İstanbul'da yarım sahnelemek zorunda kaldığım Masal Pınarı: Devlet İnsanı Sadece Canını Alarak Öldürmez'den sonra "son" demiştim "bir daha tiyatro yok". Ama 5-6 sene sonra iki ayrı proje üzerine çalıştım, "Put Yapım Evleri" üzerine ciddi bir ekiple bir seneye yakın çalıştım ama yapımcı bütçeyi denkleştiremedi. Sonra Merheba'yı teklif ettiler, bana dokunan şeyler buldum. Re-write ve konsepte çalışmaya başladım. Sıfır bütçeye rağmen sahnelendi. Nasip. Neden tiyatroyu seçtiniz? Aslında ilk tiyatro değildi kafamdaki. Çok çocukken Franco Nero'nun Güney Amerika'da falan geçen macera filmleri vardı çok severdim ve Franco Nero'yu bir meslek zannedip "büyüyünce ne olacaksın?" diyenlere "Franco Nero" derdim. Futbol, resim, atletizm, siyaset, sosyoloji, antropoloji, felsefe, sinema, tarım vb bir dolu branşa ilgi duydum, küçük çapta denemeler yaptım. Oyunculuk ilk devrin siyah-beyaz TRT'sinde Igmar Bergman filmleri gösterildiğinde içime düştü. Yedinci Mühür, Sessizlik, Yaban Çilekleri, Kutsal Bakire Kaynağı... Çok küçüktüm, mümkünmüş gibi "oyuncu olacağım ve sadece Igmar Bergman filmlerinde oynayacağım" derdim. Tiyatro oyunculuğu ise içime ilk İzmir'de Müşfik Kenter'i seyrettiğimde düştü. Hatta bir kez Sevgi Hanım (Sanlı) bir oyun için "bu rolde ilk kez Müşfik'ten sonra birini beğendim" dediğinde uçmuştum. Ego ne berbat, ne sahte bir şey. Hadsizce sevinmiştim oysa seneler sonra o rolü o dönem ne kadar yanlış, eksik, abartılı oynamış olduğumu düşünüyorum. Ben ölümle epey barışık bir insanım, mecazi ya da reel ölümsüzlük tamahım yoktur. Hatta bir dönem kalıcı diye yazı yazmayı bile bırakmıştım. Yani belki de burada ve şimdi olduğu, geriye kalmayacağı için tiyatroyu çok sevdim. Bir de tiyatro temas, temas çok çok önemli. Temas etmeden ezberlerimiz çatlatamaz, empati kuramayız. Sahne sizin için ne ifade ediyor? Dediğim gibi tiyatro yapmayınca ölmüyorsunuz. Ama dilerim hayatımın tüm algı değişimlerinde beraber oluruz. Tabii belki bir gün gelir bu yol arkadaşlığı fenaya gider, tiyatro beni ya da ben tiyatroyu bırakırım, yollarımız ayrılır. Ben önce başladığım oyunculuğu ve yönetmenliği hiç kıyaslayamadım. Belki ilk göz ağrılığından oyunculukla duygusal ilişkim daha fazla ama hiç hangisini daha çok sevdiğimi ayıramadım. Birbiriyle teması olsa da çok farklı iki şey. Sahnede olmakla tuhaf bir bağım var. Ben bir oyun çalışmaya başladığımda tek kanallı olurum, yemek yerken, biriyle konuşurken hep aklımda oyun vardır, o süreçte oyunla yatıp oyunla kalkarım. Oyun dışından yanımdaki insanlar için tahammül fersah oluyorum herhalde. . Tiyatro dışında neler yapıyorsunuz? Bazı yerlerde "aktivist" titri yüklüyorlar, çok rahatsız oluyorum. Çünkü her insan aktivisttir, vicadanımıza, hayatımıza dokunan şeylere tepki veririz. Pek çok hak arama kampanyası başlattım, içinde çalıştım. İlk başlattığım dönemin Express dergisinde öldürülen gazeteci arkadaşım Metin Göktepe öldürüldüğünde Plaza de Mayo Annelerinden esinle "Never Forget, Never Forgive" diye bir kampanya idi, ardından Küçük İskender'in kitabının yasaklanmasına karşı bir kampanya. Cumartesi Anneleri'nin ikinci dönemini İHD içinde Leman Yurtsever'le beraber başlattık. Üç buçuk seneden fazla gönüllü Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'da çalıştım. TMK Mağduru Çocuklar için Adalet Çağırıcıları, Kolluğun Öldürdüğü Kürt Çocuklar için Bir Göz De Sen Ol, Yargı Mağdurları için Adalet Çağırıcıları, TC BM Zorla Kaybedilmeye Karşı Sözleşmeyi İmzala gibi kampanyalar başlattım. Keza bireysel hak ihlallari için de cirmim kadar epey kampanya başlattım. Defalarca TCK 318'den (Halkı Askerlikten Soğutmak) yargılandım, sezeryansız doğum yapmış üç kadını çocuklarını asker değil bebek olarak doğurdukları tanığı olarak mahkemeye çıkardığım akıllara seza "Herkes Bebek doğar" davası bunların biriydi. Hala anlamıyorum, üstelik mevcut Anayasa'ya bile aykırı olduğu halde "Halkı askerlijten Soğutmak" diye bir suç tanımı olabilir? O zaman Halkı Dansözlüktan Soğutmak, Halkı İmamlıktan Soğutmak gibi suç tanımlar da olsun bari... Biliyormusunuz Askerlik Kanunu tek başına Anauasa'ya göre suçtur, ayrımcılık suçu işler: "Vatandaşlık görevi" diye bir yanım vardır bu kanunda, o zaman kadınları, heroseksüel olmayan erkekleri ve fiziki engelli erkekleri otomatikman "vatandaş değil" olarak tanımlamış olursunuz. Seneler öce KAOS GL'nin Homofobiye Karşı Çağrı'sını imzalamış az sayıda insandan biriydim. Daha sonra yargı yoluyla Lambdaistanbul’u, derneğin ismindeki ve tüzüğündeki lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel kelimelerinin "hukuka, genel ahlaka ve Türk aile yapısına" aykırı olduğu gerekçesiyle kapatmaya kalktıklarında da destek imzacılarından biriydim. Her an haldır haldır bir şeyler yapmaya çalışıyormuşum gibi bir intiba oluşacak. Değil tembellik ederim bol bol, hayal kurarım, bitki yetiştiririm, su aygırı biriktirim, müzik dinlerim, televizyonda film seyrederim, yemek yaparım, sevgilim ve arkadaşlarımla birebir zaman geçiririm. Eskiden seyahat de ederdim ama artık canım istemiyor, ihtiyarladım herhalde. Türkiye denince aklınıza gelen ilk şey? Militarizm... TC baştan militarist kurulmuş bir devlet. Eğitimden çalışmaya, sağlıktan cinselliğe TC'de herşey militarist örgütlenmiş. Sevin Okyay'ın çok sevdiğim bir lafı vardır "Askeriye militarizmin son ütüsünün yapıldığı yerdir" diye. Gündelik hayattaki militarizmi fark etmeden, militarizmin alanını ordudan ibaret gördüğümüzde de hiç bir şey değişmeyecek. Askerlikte sahiden de heteroseksüel ya da heteroseksüel taklidi yapan erkek insanların militarizasyonun son ütüsü yapılır. Üstünde olduğunu söylenene şartsız ittat, altında olduğu söylenenenin şatsız itaatini bekleme. Sözüm ona sivil hayata çıkınca da patronuna, devlet görevlisine vb itaat ederken, karısının, sevgilisinin, kardeşinin, çocuğunun, çalışanının vb'nin şartsız itaatini bekler. bu olmayınca da onu cezalandırmayı hakkı görür, normal kabul eder. Bu kadın cinayetlerine, nefret cinayetlerine dayanır. LGBTİ birey misiniz? Şu an için hayır. ama ömür denilen süreç önceden kestirilebilen bir şey değildir. Bazı ezberlerimi kırmadan önceki dönem olsa doğrudan "hayır" derdim ama yarın kendi cinsiyetimizden birine şahsi alaka duymayacağınızın garantisini kim verebilir? Bugün kadınlık, erkeklik, eşcinsellik vb nin %99'unun o cinsiyet ya da o cinsel yönelimle alakası yok. Davranışlardan, kılık kıyafete, dile, yapılan işlere hepsi sistemin empoze ettiği roller, daha kolay yönetmek için tektipleştirmeleri. Militarizm ve ataerki fonatik alfabeden, ihtiyaç fazlasının biriktirilmesi, bunun güvenliğinin sağlanması, kentleşme, yöneticiler, iş bölümlerinden beri, soy üzerinden sahte ölümsüzlük tamahından beri iç içe geçmiş iki kaşık gibi özenle inşa edilmiştir ve inşaı devam eder. Ve maalesef bununla malul olanlar sadece erkekler ve heteroseksüeller değildir. Ben "ebeveyn suçludur" derim, dünyaya iradesi dışında bir insan getirdiği için. Benim haberdar olduğum bir çocuğum yok, yol kazalarından da hep dünyaya gelmeden kurtulduk. Ama bir gün bilinçli ya da bilinçsiz bir kaza olursa. İnşallah olmaz. Ben çocuğumun cinsel yönelimiyle alakadar olmam, gelip kendi anlatmazsa sormam bile, beni alakadar edecek olan onun nasıl bir insan olacağıdır. LGBTİ denince aklınıza gelen ilk şey? Epey bir zamandır beni insanların cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, ırkları, dinleri, milliyetleri, iktisadi sınıfları, eğitimleri, meslekleri vb hiç alakadar etmiyor, o insan alakadar ediyor. Belki de aidiyet siyasetlerini çok tehlikeli gördüğümdendir. Bir dönem televizyonda Gülsüm Ekinci'yle Ötekileştir-Me adlı bir program yapıyorduk, her hafta bir ötkileştirme grubunu alıyor ve konukların birini farklı bir ötekileştirme grubundan davet ediyordu. Ve hiç istisnasız ötekileştirilenlerin başka ötekileştirmelerde nasıl egemen ötekileştiemelere eklemlendiğine şahit olduk. John Mack'in "kurbanın(mağdurun faşizmi diye bir tanımı vardır, mağduriyetinizle narsistik bir empati kurarsanız, onu merkeze yerleştirirseniz bir hiyerarşi oluşturur diğer mağduriyetleri ya da az önemli görür ya da hiç görmezsiniz. Ben insanlara şahsi sorular sormam, mahremlerine girmek gibi gelir bu, hicap duyarım. Mesela Manhattan'da ikamet ettiğin dönem roomadelerimin biri, bir sohpette kendi söyleyince eşcinsel olduğunu öğrenmiştim. Daha önce aklıma bile gelmemişti. Tanıdığım pek çok kişi içinde gecerli bu, cinsel yönelimlerini bilmem, merak etmem, sormam. O insanla ilişkim önemlidir. Paylaşmak isteyip söylemişse bilirim ancak. Açık eşcinsel oldukları için bir mahsuru olmayacağı saikiyle Mehmet Sander, Kutluğ Ataman, Kürşad Kahramanoğlu, Ceyhan Fırat Hızal, Hülya Tarman, Yasemin Öz, Ziya Yoğtu, Ali Erol, Esmeray, Adar Bozbay gibi sevdiğim pek çok LGBTİ arkadaşım var ama arkadaşlığımızda cinsel yönelimlerinin bir rolü yok. Bir LGBTİ bireyi oynamak ister misiniz? Tabii çok isterim. Ama Türk sinema ve dizilerinde genellikle gördüğümüz sahte eşcinsel ya da travesti karikatürü bir rol teklif edilirse kabul etmem. Ama seveceğim sahici bir karakter olursa, altından kalkabileceğime de inanırsam çok isterim. Sıkı bir çiftçi pazarı egzersizi, derin bir kazı, ses ve vücut ritmi araştırmaları, onları refleksivleştirecek trainingler... Bir rolün altından kalkabilmek ve bunu yapıp yapamayacağınızı kestirmek önemli. Şu değil mesela ben hemen her provanın bir dönemi "ben bu rolün altından kalkamayacağım, beceremiyeceğim" triplerine girerim, bu bence arama sürecinin tabii semptomlarından ama bir de oyunculuktaki burada ve şimdinizle çepberleri hiç çakışmayacak roller vardır, bunu sezebilmek önemli, yoksa içine edersiniz rolün. Orhan Oğuz, Cemal Şan'ın senaryosundan Dönersen Islık Çal'ı çekeceğinde pek çok oyuncuyla görüşmüşlerdi, biri de bendim ama Fikret'i (Kuşkan) tercih ettiler, o oynadı. Aslı'nın (Öngören) yazdığı Yel Mi Değirmen Mi adlı çok güzel bir oyun vardır, oradaki travesti karaktere talip olmuştum seneler önce ama Aslı'nın kafasında başka bir oyuncu vardı. Mehmet Murat Somer'in ana karakteri travesti bir dedektif olan bir polisiye roman dizisi vardır, onların bazılarında yan karakterlerden biri olan varoştan geçkin bir travesti vardır, bu film olsa ve o rolü oynasam demişimdir. Kutluğ (Ataman) Lola ve Billy The Kid'i ilk yazdığında beni düşünüyordu, ama on küsur sene sonra çekebildi, ben artık fazla kartlamıştım o rol için Baki Davrak oynadı. Xavier Dolan'ın Heartbeats, I Killed My Mother gibi hoş filmleri vardır ama tabii yaş olarak benim oynayabileceğim roller değil.Mesela John Hurt'un oynadığı Partners'teki rol. Oyunculukta idolünüz kim derler ya, benim büyülendiğim oyuncu da John Hurt'dür. Kevin Spacey'in çok iyi oynadığı eşcinsel karakterler vardır. The Adventures of Priscilla, Queen of the Desert'da Terence Stamp'in oynadığı rol müthiştir. Amerika'da Hedwig and The Angry Inch adlı etkileyici bir müzikal seyretmiştim. TC'ye döndüğümde Sumru'ya (Yavrucuk) "Babylon gibi bir yerde küçük bir orkestrayla oynasana bunu" demiştim. Sumru çok yetenekli ve çalışkan bir oyuncudur hemen araştırdı ama "o rolü bir erkek oynamalı" demişti. Seneler sonra maalesef ben seyredemedim ama müthiş bir travesti rolü oynadığını okudum. Nedim'e de (Saban) yine Amerikada seyrettiğim ve onun tiyatrosuna uyacağını düşündüğüm LGBTİ temalı bir müzikli oyun teklif etmiştim ama alakasına celp etmedi zannederim, yapmadı. Mesela Yeşim'in (Dorman) seneler önce yazdığı bunamış bir Kenan Evren ile polisten kaçan bir grup travestinin karakterlerini oluşturduğu 12 Eylül Darbesi üzerine müthiş bir kara komedi vardır. Yeşim, Ankara'da çok önce LGBTİ bir ekiple sahnelemeyi de denemiş ama olmamıştı, tanıdığım-tanıştığım tiyatroyla ilgilenen travestilere hala söylerim ama el atan olmadı. Nahit Sırrı Örik'in son seneleri bir oyun ya da film olsa oynamayı çok isterim. Ben de epey önce Nahit Sırrı'ya el atmıştım. Eski bir apartman dairesinde, ötekileştirilmiş ihtiyar bir adam, ortak fail özünde kendisi olan oyun karakterlerinin hayaletleriyle başbaşa kalmıştır... diyaloglarını Selim İleri'nin yazmasını istiyordum. Hatta ismi bile belliydi: Öğleden Sonra Gece Yarısı. Ama olmadı, nasip değilmiş. Proje çöplüğüme düştü. Dediğim gibi ben teşneyim, yeter ki sahici bir LGBTİ rolü teklif edilsin. Tiyatroculuk yeteneği olan ve Tiyatro oyuncusu olmayı düşünen LGBTİ bireylere tavsiyeleriniz? Haşa tavsiye ne haddime. ama oyunculuk, reji ya da başka bir unsurunda tiyatro yapmak isteyen tüm genç insanlara ben tiyatrodaki alanlarında , cinsel yönelimlerini bir yana bırakıp, bir dolu teknikle tanışmalarını, kendi öznel tiyatro dünyalarını kurma düşü kurmalarını, diğer sanatlarla ve dünyada olup biten her şeyle, insanla alakadar olmalarını teklif ederim naçizane. Türcülkük olmasın sadece insanla değil tüm canlılarla...Her hangi bir nedenle kendi söylememişse, ben bugüne kadar tiyatroda çalıştığım insanların cinsel yönelimlerini bilmem mesela. Tasarlayıp, yönettiğiniz son oynunuz Merhaba'dan biraz bahsedermisiniz? Merheba baştan benin projem değil. Destar Tiyatronun iki kurucusundan biri olan Mirza Metin'in Galisyalı yazar Sechu Sende'nin Rüyalarında Bile dilimi Kaybetmeyeceğim kitabından genç yazarlara uyarlattığı bir konseptin ilk oyunu. İkincisini Aslı Öngören yönetti, üçüncü e dördüncüyü de Ayşenil Şamlıoğlu ve Orhan Alkaya yönetecek. Mirza ve Berfin (Zenderlioğlu) teklif getirdikleride, ki Reşe Şewe, Gor, Disco 5nolu gibi oyunlarını, tiyatro yolcukları sevdiğim bir grup ve sevdiğim insanlar olduğundan "meselem olacak, temas edeceğim bir oyun çıkar ve re-write yapmam sizin için ilkesel problem değilse evet" demiştim. Sıfır bütçeyle ve kimisi Sevin Okyay, Nalan Özübek, Aslı Erdoğan, Gülsüm Ekinci, Fatmagül Berktay, Kamer Yıldız, Çetin Ok, Yazı Köz, Güler Kazmacı, Suzan Kardeş, Kawa Nemir gibi önceden tanıdığım, kimisi Merheba serüveninde tanıştığım Erdem Kaynarca, Nagihan Gürkan, Burcu Eken, Martha Montecevhi, Can Bora, Adar Bozbay, Ahmet Aslan, Şirin Pancaroğlu, Hilal Polat, Felat Erkozan, Sadin Yeşiltaş, Alan Ciwan, İrfan Güler, Pepa Baamonde, Gonca Gümüşayak, Emrah Hamşioğlu, Vakvak Kardeş, Cihan Güngör gibi kırktan fazla insanın temasıyla ortaya çıktı Merheba. Sande'nin hikayeleri ana dil hakkı üzerineydi. TC'de Kürtçe, Ermenice, Rumca, İbranice, Zazaca, Çerkez dilleri vbnin kamusal alanda yasaklı olması gibi, İspanya'da da Franco diktatörlüğünün sonuna kadar Baskça, Katalanca, Galisyanca yasaklıymış. Beni egemen dilin tahakkümü kadar, tüm dillerin eril ve militarist inşaı, her dilin kendini merkeze aldığında faşistleşmesi de ilgilendiriyordu. Re-write'da bunu öne aldık. Bir de anlattığı kadar, nasıl anlattığı da önemli benim için tiyatronun. Bir kere Bonapartist, Stalinist ya da Jakobenist bir tavırla, Aydınlanmanın modernist hastalığıyla öğreten olmamalı tiyatro benim için. Simülasyon sürecinde bir temas, dertleşme, her seyreden insanın kendi meşrebi ve biyografisiyle yegane alakalar kurabileceği olmalı. Tiyatro serüvenimin son döneminde lineardan, klasik piyesten ve onun sahnelenme alışkanlığından gittikçe daha ihtimamla kaçıyorum, Roland Barthes'ın yazının dikeyliği dediği gibi bir tiyatro dili, kurgusu peşindeyim. Deleuze ve Guattari'nin "minor edebiyat" dediğinin bir tarz tiyatro hısımı. Burada kastedilen minor bir dilde edebiyat değil, korkunç yabancılaşma içinde, ona karşı kendini "öteki" olarak inşa eden bir edebiyat, tiyatro. Post-modern ertesinin tiyatrosu. Metin ya da oyuncunun başat unsur olmadığı, genelde destek unsuru kabul ettirilmiş unsurların bazen tek başına sahneyi sırlandığı bir tiyatro karanlıkta, bir ışıkta ya da br enstalasyonda oyuncu ya da söz olmadan sadece müziğin tek başına sahnede kalabildiği mesela. Ocak başından beri sahneleniyor, son gösteri 28 Mayıs'ta Şermola Peformans'ta. Seneye devam eder mi? İspanya, Finlandiya, Danimarka, İsveç gibi bazı ülkelerden ön çağrılar geldi ama gidebilir mi? Başka şehirlere turne yapar mı? Bunları bilmiyorum. Bir de şunu ekleyeyim, Merheba'dan kısa süre önce çok sevdiğim arkadaşlarımdan Kenan Işık bir kaza geçirip bizim algı düzlemimizden çıkmıştı. Ben, Merheba'ya başlarken, "bu oyun meşrebimce Kenan'a bir dua olsun" demiştim, bu duygum oyun boyunca devam etti, bitimine kadar da devam edecek. Merhaba adlı oyundan sonra sahnelemeyi düşündüğünüz, sahneleyeceğiniz oyun var mı? Şu an Esra Alkan'ın yürütücü yapımcılığında iki ayrı ekiple iki proje üzerinde çalışıyoruz. Şimdilik ismi "aslında...? / Kadın Kırımı" olanı Aslı Erdoğan, Hande Çayır, Melisa Vittek, Burcu Eken, Gülsüm Ekinci ve Martha Montecevhi ile, şimdilik ismi "Mutfak Diyalogları" ya da "Mutfak Sohbetleri" olanı ise Derem Çıray, Nevin Cangür ve Sevin Okyay'la çalışıyoruz. İlki Aslı Erdoğan edebiyatıyla içiçe, liearı iyice kıracak, farklı görsel unsurlar, tiyatro dilleri, kakofonik koralar deneneceği, Aslı Erdoğan'ın da performansçı ve oyunun bir bölümünde yazar kimliğiyle interaktif yer alacağı, alternatif bir sahnede ayda bir oynanacak bir oyun. Ayrıca Aslı'nın kitaplarının basıldığı 23 ülkeye de oradaki yayın evleri aracılığıyla gidilebilir belki. İkincisi Zorlu gibi büyük konvensiyonal bir sahne için uyarlanan, Serra Yılmaz üzerine kurduğumuz, her performasta sahnede yemek pişirilecek bir oyun. Daha pek çok özelliği olacak ama şimdiden söylemeyeyim, olur olur a birileri daha önce bir oyunda kullanır, sürprizi kaçar vaz geçmek zorunda kalırız. Ve tabii neticede nasip, yarın ölmeyeceğimin bir garantisi yok. Mehmet Atak'a teşekkür ederiz. Türkiye LGBTİ Birliği http://lgbti.org
0 notes
Text
Kendin Ol Yeter
İnsanın gelişiminde en zor geçirdiği zaman ergenliktir dimi aynı fikirdeyiz. Burdan bize zorbaca davranan ve gülenlere söylüyorum sizce böyle bir durumda bize gülmek ve insan yerine koymamak akıllıca bir çözüm mü? yani sen öyle yapınca ben değişiyor muyum? bence hayır.Biz hem kendimiz hem siz hemde ailemizle cebelleşiyoruz ve sizin bile tahmin edemeyeceğiniz derecede sorunlarla ama ben kime anlatıyorum.Biz kişiliğimizi oturtmaya çalışırken kafamızdan "ben niye diğerleri gibi değilim"yada "olamıyorum" gibi cevabını bulamadığımız sorularla uğraşıyoruz.Ailemizin değişmeyeceği halde tuhaf kararlar alması,psikologa götürmesi ile uğraşıyoruz.Saçma bide anlamsız. kendin olmadığın zaman içinde bir şeylerin eksik olduğunu düşünürsün öyle hissedersin .İnsanların senin hakkında farklı düşünmemeleri için bunu sır olarak saklarsın ama er yada geç ailen öğrenir bunu engelleyemezsin.sana kızarlar, aslında iki nedeni vardır .Bir onlara söylememenden dolayı iki her insan ve ebeveyn gibi onlarda hayal kurarlar karşılıklı bir şekilde ama hayaller yıkılınca farklı tepkiler verilir.Beynimizde aynı olayı gerçekleştiririz ama tepkilerimiz farlı olur her zaman.Bunun yüzünden yani sonuç sen ve senin hayallerin bu kadar bunlar önemlidir.Kendiniz olmak için başkasının ne diyeceğini takmayın.Unutmayın sıkıntınız içinizi dökünce kendin gibi davranınca biter.Bana öyle geldi.
0 notes
Text
Transeksüel nedir, ne değildir?
Transeksüel sendromu, dünya çapında üniversite hastaneleri tarafından tedavi edilen, doğuştan olan tıbbi bir durumdur. Annenin dölyatağında şekillenen fiziksel (organik) bir durumdur. Tüm memelilerde yavrunun başlangıçtaki cinsiyeti dişidir. Rahimdeki gelişimin 2. ayında, ceninin salgıladığı hormanlarla, bebeğin cinsiyeti ya dişi olarak kalır ya da erkeğe dönüşür. Bu dönemde o küçücük gövdenin ve beynin cinsel yapısı belirlenmiş olur. Bu durum erkeklerin de neden orjinal dişi cinsiyetin izi olarak kalan meme başlarına sahip olduğunu açıklar. Ceninin gelişiminin tam bu aşamasında birşeyler yanlış gider ve bebeğin gövdesinin cinsiyeti ile beynin cinsiyeti aynı olmaz, yani gövde cinsel dönüşümünü yaparken beyin değişmeden dişi kalır, ya da beyin dönüşümünü yaparken beden dönüşmeden dişi kalır. Beyin üzerinde yapılan araştırmalar bu açıklamayı doğrular. Transeksüel doğmuş kişilerde yapılan otopsilerde beynin cinsiyetinin, doğduğundaki cinsiyeti ile aynı olmadığı görülmüştür. (Beynin bir bölümü erkeklerde ve dişilerde farklıdır.) Bilinci transeksüel gövdeye uygun hale getirmek tıbben mümkün değildir. Çözüm bedeni beyne/bilince uygun hale getirmektedir. Bu işleme cinsiyetin yeniden belirlenmesi ya da cinsiyet düzeltmesi adı verilir. ışlem uzun yıllar alır (epilasyon, konuşma terapisi, hormon tedavisi gibi). Bir de bu işlemin parasal kaynağı sağlanmış olmalıdır. Ameliyat işlemin en son basamağı değildir. Transeksüelliğin transvestitlikle bir bağlantısı yoktur. Tranvestitler, erkek olmaktan memnun olmalarına hatta bundan kıvanç duymalarına rağmen kadın gibi görünmekten hoşlanan erkeklerdir. Transeksüellik eşcinsellik (homoseksüellik) le bağlantılı değildir. Eşcinsel bir erkek eşcinsel bir erkek ile, ve eşcinsel bir kadın eşcinsel bir kadın ile birlikte olur. Bunlar cinsiyetlerinden gurur duyarlar ve kanser veya diğer bir hastalıkla karşılaşmadıkça ameliyatla cinsel organlarının kaldırılmasına karşı çıkarlar. Eşcinsellik bir ilişkiyi ifade eder. Transeksüellik kimlik kaygısı belirtir, cinsel yönelimi değil. Diğer insanlar gibi transeksüel-doğmuş kişide bir erkekle, bir kadınla, her ikisiyle de, ya da hiçbiriyle ilişki kurabilir. Transeksüellik bir ruhsal hastalık değildir. Psikiyatristler ve psikologlar bunu bir hastalık olarak görüp yıllarca tedavi etmeye uğraştılar. Ama bu ruhsal bir hastalık olmadığından ruh hekimlerince tedavi edilmesinin mümkün olmadığı artık anlaşılmıştır. Hatta bir transeksüelin diğer insanlara göre ruhsal sağlık bakımından daha dengeli olduğu görülmüştür. Transeksüellerde giyim ve görünüş bir zevk unsuru değildir. Transeksüel kişi özellikle karşı cinsin doğal bir üyesi olarak görülmek için giyinir ve süslenir. Bu tedavini gerekli bir bölümüdür ve kişi ameliyat izni verilene kadar karşı cinsin bir üyesi gibi en az 1 yıl bu rolü yaşamak zorundadır. Transeksüel, kadın olmak isteyen bir erkek veya erkek olmak isteyen bir kadın değildir. Kimlik belgesinde bir cinsiyetin üyesi olduğu yazmasına rağmen tedaviden önce kişi ne erkekdir ne de kadındır, o transeksüeldir. Çünkü beynindeki/bilincindeki cinsiyet ile kimlik belgesindeki cinsiyet arasında uyumsuzluk vardır. Sendromun cinsiyetin yeniden belirlenmesi işleminden başka bir yolla tedavisi mümkün değildir. Cinsiyetin yeniden belirlenmesi aşamasına kadar kişi tıbben transeksüel olarak kabul edilirse de işlemden sonra artık o bir transeksüel değil basitçe bir kadın ya da bir erkektir. Bir transeksüelin hangi ailenin evladı olarak doğabileceği önceden tahmin edilemez. Siz, çocuğunuzun ya da torununuzun transeksüel olup olmadığını bilemezsiniz. Istırap çekenlerin çoğunluğu, herkes gibi doğduğu cinsiyette yaşamayı ısrarla denerken mutsuz geçen onlarca yılını harcar. Öyleki bu kişiler sorgulandıklarında karşı cinsden olmayı ısrarla red bile edebilirler. Yıllar geçip olgunlaştıkça neyin yanlış olduğunu anlamaya başlarlar ve çok büyük bir cesaretle herşeyi kökten değiştirmeye girişebilirler. Çünkü hiç kimse zamanla transeksüel olmaz, siz kişisel olarak transeksüel olup olmadığınızı bilirsiniz. Eğer değilseniz bundan müteşekkir olursunuz. Tedavi edilmediği takdirde transeksüeller başa çıkamadıkları anksiyete ve depresyonlar neticesinde delirebilir hatta intihar edebilir, çünkü hiç kimse bir ömür boyu mevcut kimliğini bastıramaz. Ameliyat öncesi bu kişilerin %80 i kendini öldürmeyi cidden tasarlar, dener veya gerçekten intihar edebilirler. Ameliyat sonrası bu oran toplumdaki intihar oranları seviyesine düşer. Transeksüellik önemsenmeyecek bir durum değildir. Genellikle, ailesini, arkadaşlarını, işini, evini, tasarruflarını ve itibarını bu tedavi uğruna yitirebilir. Unutulmamalıdır ki, Hiç bir şey onların yaşamlarından daha pahalı değildir. Bu kayıplar, toplumun meseleye duyarsızlığının bir sonucudur. Transeksüel doğmuş olmak onların seçimi değildir. Bu onun kendi yarattığı bir sorun değildir. Eğer siz cinsiyetinizi ameliyatla değiştirirseniz, bir transeksüelin tedavi öncesi durumuna düşersiniz. Hiç kimse yanlış cinsiyette yaşamaya zorlanamaz, bir gün bile!.
12 Ocak 2000 geocities.com/Wellesley/3116/ne.html
0 notes
Text
Aileyi Aile Yapan Aşktır!
2016'da gösterime girmesi planlanan Enchanted - Love makes a family adlı lezbiyen temalı filmden Michaela Kis ile konuştuk. Evli ve iki çocuklu bir anne bir başka kadınla aşk yaşasa ne olur? Oluşacak sorunlarla nasıl başa çıkar, kocanıza ve çocuklarınıza bu durumu nasıl anlatırsınız? Uschi Aşağı Avusturya'da ufak bir köyde yaşamakta, hayatı nerdeyse mükemmele yakın; bir koca ve iki çocuğa sahiptir. Ama mutlu mudur? Bunun cevabını kendisi bile veremez. Daha fazlasını da kendisine soramaz ta ki 2006'da Uchi 32 yaşındayken Daniela ile tanışır ve daha önceki hayatından daha mutlu olduğunu anlar. Filmin 2016'da ingilizce altyazılı olarak birçok ülkede gösterime girmesi planlansa da maddi sıkıntılardan dolayı filmin gecikme ihtimali de bulunuyor. Enchanted - Love makes a family için kaynak sorunu yaşanmasından dolayı İndigogo üzerinden bir yardım kampanası düzenlenmiş. Kampanyaya destek olmak ve detaylı bilgi için yardım kampanyasının düzenlendiği İndigogo sayfası ziyaret edilebilir. Daha detaylı bilgi için Enchanted - Love makes a family Enchanted - Love makes a family Facebook sayfasına da bakabilirsiniz.
0 notes
Text
Eşcinsel Alışverişin Yeni Adresi
Dünyanın her yerinde LGBTİ bireylerine yönelik mağazalar varken ve o mağazalarda kendi kimlikleri ile özgürce, rahatça alışveriş yapabiliyorken, ülkemizde neden yok, niçin olmasın düşüncesi ile yola çıkan Limbo Consept kendi tasarladığı ve ithal ettiği gökkuşağı ürünlerini LGBTİ bireylere sunuyor. Türkiye'nin ilk ve tek LGBTİ mağazası olma özelliğini taşıyan Limbo Consept ürünleri'nin olmazsa olmazı, tasarım, üretim ve sunum aşamasının tamamında LGBTİ bireyler ve dostlarının yer alıyor olması. Tasarım, üretim ve sunum aşamalarında LGBTİ bireyleri ile dayanışma içerisinde olan mağaza Bu dayanışma sayesinde LGBTİ bireyleri kendi bakışlarını, emeklerini ve estetik anlayışlarını ürünlere yansıtmasını sağlıyor. KIRMIZI ETİKET PROJESİ Diğer bir öncelikleri, LGBTİ, HIV/AIDS ve İnsan Hakları alanlarında çalışan kurumlara destek olmak, tutuklu LGBTİ bireyleri ile dayanışmak ve yardımda bulunmak. Keza; LGBTİ mahkûmların ceza evlerinde yaptıkları ürünleri onlar adına, ticari bir gelir beklemeden sunuyor. Açıldıkları ilk günden itibaren başladıkları Kırmızı Etiket uygulaması, satılan bütün gökkuşağı ürünlerinden ve tekstilde zaman zaman değiştirdikleri Kırmızı Etiket’li ürünlerin bir kısmını HIV/AIDS alanında çalışan dernek ve kuruluşlara aktarıyorlar. MAHKUM TRANS BİREYLER İLE DAYANIŞMA PROJESİ 27 Ağustos 2014 tarihinden itibaren, mahkum trans bireylerin el emeği ile yaptığı boncuk işi anahtarlık ve süs eşyalarını onlar adına satışa sunuyorlar. Bafra Cezaevi’nde mektup yoluyla iletişime başladıkları trans bireyler ile gönderildikleri Eskişehir Cezaevi’nde de iletişimleri devam etmekte ve ürünleri halen mağazada satılmakta, bu projeyle birlikte mahkum trans bireyler için kıyafet yardımı kampanyaları Hapiste LGBTİ ismiyle başlamış ve halen devam ediyor. BÜYÜK NUMARA TOPUKLU AYAKKABI Büyük ölçüde trans bireyler için özel ürettikleri büyük numara (41-42-43-44) topuklu ayakkabıları minumum maliyetlerde, trans bireylerin ilk once gündelik yaşamda da giyebilecekleri ayakkabı modelleriyle satışa sunulmuş. LGBTİ BİREYLERİN ÜRÜN SATIŞI Tüm LGBTİ bireyler ve LGBTİ dostu bireyler için geçerli olan bu projeleri açıldıkları günden beri duyurusunu yaptıkları önemli bir proje. Kendilerine ait tasarım ürünleri konsinye olarak alıyor ve satışa sunuyorlar.Böylelikle özgürce yaptıkları tasarımlardan maddi gelir sağlama olanağı ile katkı sağlamış ve belkide kendilerine iş kurabilmeleri adına bir destek vermiş oluyorlar. Bu güne kadar kendilerine ulaşan 7 LGBTİ birey bu şekilde ürünlerini satışa sunmuş ve gelir elde etmiş. DESTEK PROJELERİ Destek projeleri olarak değerlendirdikleri diğer bir konu da çeşitli ürünlerin yine herhangi bir gelir elde etmeden satışa sunulmasını kapsıyor. Bunlar; - “BENİM ÇOCUĞUM” DVD satışı - “BANA Bİ’ŞEY OLMAZ! HIV POZİTİF ÖYKÜLER” Kitap satışı Limbo Consept Tel: 0212 243 45 99 Adres: Aznavur Pasajı Alt kat No:11 Beyoğlu / İstanbul Web: http://limboconsept.com
0 notes
Text
İçimizdeki Çocukça Hayaller
Hayat insanlara bir yaşama amacı verir. Bizim dayanabileceğimiz ve kaldırabilaceğimiz amaçlar bazı insanlar sorun der ama bunu öyle görmemek lazım çünkü bu amaçlar yada sorunlar bizi küçüklükten yaşama ve olgunluğa hazırlar bana öyle geliyor. Ben hayatta yaşadığım sorunlar, amaçlar sayesinde kalabildim veya tutunabildim demeliyim çünkü bu amaçlar beni hırslandırdı ve büyüdükçe onları aslında anlamsız ve küçük görmeye diğerleriyle ilgilenmemeye başladım diyorum ya olgunlaşıyorsunuz. Bunları sizle paylaşmak istedim ve gelelim asıl konumuza. Benim insanları en çok görmek istediğim ve düşünmelerini istediğim durum sevgililik ```neden peki `` dediğinizi duyar gibiyim. Bakın yaşama diğer insanlara nasıl hayat sürdürüyorlar ne kadar sorunları olsada onları beraber rahat bir şekilde aşabildikleri insanlar var yanlarında sizde onlar gibi olmak istemez misiniz. Hepimiz böyle değiliz tabi kide bazılarımızı şartlar bazılarımız ise istediğinden bu durumda ama bu demek değil ki her kes karışabilir ve sorgulayabilir. Bu kimseye düşmez.Size yaşanmış bir hikayeyi anlatayım. Bir zaman küçük bir kasabada yaşayan bir çocuk ailesini,arkadaşlarını kaybetmemek ve insanların dalga geçmesinden korktuğu için kendini saklamaya sağlıklı olmayan bir duruma girmiş. Kahramanımız bir kız. Okulda çok sevdiği ve aşık olduğu bir kız arkadaşına her şeyi beraber yaptıkları, her zorluğu beraber aştıkları bir zamanda ona açılmış ama biraz kokmuş neden mi her kese söylemesinden,rezil olmak dan. Ama şunu bilmiyormuş çevresindeki onu seven arkadaşlarının onu böyle kabul edibileceğini ve sevdiği kız arkadaşının da onu sevdiğini. Evet yine her zorluğu beraber atlatacaklar ama daha farklı ve kolay olacak. AŞK CESARET İSTER :) AHMET ÖZTÜRK
0 notes
Text
LDP Genel Başkanı Cem Toker İle Söyleşi
Liberal Demokrat Parti, sivil özgürlükleri ve serbest piyasayı destekleyen klasik liberal görüşteki ulusal siyasi partidir. Parti, Liberal Parti adıyla Besim Tibuk başkanlığında 26 Haziran 1994 tarihinde kuruldu. Partinin kurucusu Besim Tibuk, 25 Kasım 2002'de istifa etmiş, istifasından sonra yerine Emin Şirin seçilmiş ancak parti ile olan görüş ayrılıkları sebebiyle kısa zamanda ayrılmıştır. Günümüze dek genel başkanlık görevini 20 Haziran 2005 tarihinden beri Cem Toker yürütmektedir. LDP Genel Başkanı Cem Toker İle LGBTİ üzerine kısa bir söyleşi yaptık. İşte o söyleşi.. -Liberal ve Demokrat olmak tam olarak nedir? Liberalizm bir özgürlük felsefesidir. Herkesin kendi tercih ettiği yaşam tarzını yaşamasına olanak tanıyan, bireysel hak ve özgürlükleri tavizsiz savunan ve bu özgürlükleri evrensel hukuk ilkeleri ile savunan bir sistemdir. Demokratlık ise, sayisi ne olursa olsun, bizden farklı düşünen, en farklı yasam tarzını benimsemiş bireylerin haklarına saygı gerektiren bir olgudur. -LGBTİ hakları konusunda ne düşünüyorsunuz? Farklı cinsel yönelimlere sahip kişilerin hakları bizim açımızdan tartışma konusu dahi olamaz. Kimliği ne olursa olsun, tüm temel haklar kişilere siyasetçiler tarafından verilecek veya ellerinden alinacak bir lütuf değildir. LGBTİ için ihlal edilen en temel hak ve özgürlüklerin ifade, örgütlenme ve bilgiyi yayma özgürlükleri olduğunu düşünüyorum. Bu ihlali de kabul edilmez buluyorum. -Partinizde neden LGBTİ aday ve il başkanı yok? Biz partide kimseye cinsel yönelimini, etnik kimligini, mezhepsel veya dini inancını sorarak görev vermiyoruz. Belki vardır da gönüllü olarak bildirmek istememiştir. -Parti olarak meclise girmeniz durumunda LGBTİ Hakları konusunda ne tür çalışmalar yürütmeyi düşünüyorsunuz? Sorunları neyse dinleyerek çare bulmaya çalışırız. Anayasa daki, toplum düzeni, toplumsal gelenek görenekler, genel ahlak gibi kısıtlayıcı, muğlak, kişiden kişiye değişen bu kavramların kaldırılması için mücadele vereceğimiz kesindir. -LGBTİ derneklerinin siyasi partilere destek vermeleri sizce doğru bir davranış mı? Siyasi partiler her kesimin temsilcisi olmak, hakkını savunmak zorundadırlar. Sivil toplum örgütlerinin de kendilerine en yakin duran partiyi desteklemeleri demokratik bir duruştur. Gereklidir. -Kürt sorunu ile LGBTİ hareketi arasında bir benzerlik var mı? yoksa LGBTİ dernekleri ve HDP mi bunu karıştırıyor? Kürtlerin de bu ülkede diğer etnik ve sivil toplum grupları kadar hak ve özgürlük sorunları vardır. Temel hak ve özgürlüklerin korunmasini ve hukuk devletini ilke edinmiş, tutarlı olarak savunan her hangi bir siyasi parti de LGBTİ haklarını başarıyla ve samimiyetle savunabilir. Konu bir partinin tekeline birakilmayacak kadar insanidir.. -HDP'nin LGBTİ dernekleri içerisinde lobileşmesi birçok LGBTİ bireyi rahatsız ediyor. Sizce bir partinin bu şekilde lobileşmesi doğru mu? Yukarıda belirttiğim gibi, hangi kurumun hangi siyasi partiye kendisini daha yakin hissettiğine, o kurumun üyeleri karar verir. Uyelerin kendilerini farklı partilere yakin hissetmeleri de normaldir. Bir, yönetim tarafından alınmış kurumsal duruş vardır, bir de üyelerin bireysel duruşu vardır. Yönetimler de buna saygı duymali, hoşgörü ile karsilamalidirlar. -Mevcut siyasi şartlar ve coğrafya gözönüne alındığında Türkiye'de eşcinsellere gelecekte evlilik hakkı tanınır mı? Liberal Demokrat Parti yetişkin bireylerin yaşamlarını kimle birlestireceklerine karışmaz. Devletin de karışmasını kabul etmez. Ancak toplum son 10 senedir, aşırı muhafazakarlastığından bunun diğer partilerce kolay kolay uygulamaya konacagini sanmıyorum. Teşekkür ederiz. Türkiye LGBTİ Birliği http://lgbti.org
0 notes
Text
Beden, başlı başına politiktir
“Bedenlerimizi ayırma…” sloganıyla cinsel kimlik çıkmazını ve cinsiyet ayrımcılığını ele alan kısa stop-motion filmin sahibiyle söyleşi yaptık. Öncelikle, Ömer Kaçar kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz? Kocaeli Üniversitesi’nde Dramatik Yazarlık ve Radyo, Televizyon ve Sinema (Çift Anadal) bölümlerinde öğrenim görüyorum. Yazınsal, görsel işlerle uğraşıyorum. Pop kültürü, toplumsal cinsiyet, yeni medya alanları ilgimi çekiyor; bunlar hakkında araştırmalar yapıyorum. Bir tür disiplinlerarası arayış… LGBTİ birey misiniz? Hayır, değilim. LGBTİ bireylerin kimlik politikalarını savunuyorum. Queer kuramını da benimsediğimi söyleyebilirim. Bu ikisi karıştırılmamalı. Epey derin, hassas konular. Bana göre, cinsel pratiklerle ilgili her tür etiket yıkılmalı. Şu cinsiyet denen şey, tam bir baş belası. Kimlikler, özünde marjinal değil. “Kadın yalnızca erkeğe, erkek de yalnızca kadına karşı arzu besler” anlayışıyla savaşmak gerek. Yıkıcı bir anlayış… Cinsel kimliklerin sayısı iki değil. Çok daha fazla. Hatta sınırsız! Şu ya da bu cinsiyete sahip olmayanlar için “haa, öyle miymiş?” veya “hmm, şu muymuş?” diyenler var. Neyse, bunları zaten biliyoruz, bunun için savaşıyoruz ya… Kamu spotu tadında “Bedenlerimizi ayırma...” adlı marjinalleştirilen cinsel kimlikler/cinsiyet ayrımcılığı bağlamında lezbiyen temalı kısa bir stop-motion film çektiniz. Stop-motion film nedir? Stop-motion bir tür tekniktir. Nedense ben bu tekniği “tür” olarak görmüyorum. Tür, kavramsal problemdir. Film de, video da hareketli görüntü. Yani saniyede 24-25 kare fotoğraf. Artık daha da fazlalaştı bu sayı. Stop-motion, durağan objeleri hareket ettirip, genelde saniyede 24 kareden daha az sayıda (ortalama 15) fotoğraflayarak birbiri ardına dizme işi. Ne kadar süredir stop-motion film çekimi yapıyorsunuz? Bu minik iş, benim ilk stop-motion denemem oldu. Kendi başıma baya eğlendim. Daha önce de üç kısa film yazıp yönettim, video-art denemem de oldu. Stop-motion film çekimi için ne tür donanım ve yazılıma ihtiyacı duyulur? Basit bir fotoğraf makinesi, tripod, kurgu programı, oyuncak/kil ve azıcık sabır yeterlidir.Tabii senaryo olmazsa olmaz. Çekimleriniz ne kadar sürdü? İki dolu günümü aldı. 1000 tane kadar fotoğraf. Aslında daha fazla çekmem gerekiyordu ama bu kadarı da hikâyeyi aktarmaya yetti. Neden lezbiyen temalı bir film yapma gereksinimi duydunuz? Aslında bu film, almakta olduğum “Medyada Toplumsal Cinsiyet” dersinin kamu spotu projesiydi. Elbette yalnızca proje olsun diye yapmadım. Cinsiyet meselesi uzun zamandır aklımı meşgul ediyordu. Hâlâ ediyor. Belki bu deneyim sayesinde benim de aklımdaki bazı parçalar birleşmiştir. Biliyoruz ki oyuncak bebekler, sandığımız kadar masum değiller; onlar,çocuklarda cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesine neden oluyor. Kanlı canlı oyuncu yerine ruhsuz oyuncakları seçmemdeki alt metnim buydu. O cadalozlar ruh kazanmış oldu. Obje olarak kadın figürlü oyuncaklar kullansam da aslında onlar genel anlamda cinsiyeti temsil ediyorlar. Ayrıca erkek figürleri bulmak çok zor. Onu da anlamış değilim. Bulamadım diye bu figürleri seçtiğimi artık itiraf edeyim! (Gülüşmeler.) Belki gay bireyleri de ele alabilirdim.Veya interseks. Ne de olsa “beden” başlı başına politiktir. Çekimi kaç kişi gerçekleştirdi? Ben ve minik oyuncaklarım… Obje hareketlerinde arkadaşımın da yardımı dokundu. Filmde tam olarak vermek istediğiniz mesaj nedir? Baskıcı topluma ve iktidara karşı inatla, aşkla, özgürce birleşmek… “Bedenlerimizi ayırma…” sloganında ironi var. Finalde ayrılan bedenler, hem düşünsel “ayırma”ya, hem de salt eylem olarak “ayırma”ya yaslanıyor. Spoiler mı verdim yoksa? Ben ufaktan kaçıyorum. Türkiye LGBTİ Birliği lgbti.org
0 notes
Text
"O Gay; ben de" ile Söyleşi
Türkiye'nin en popüler LGBTİ blogger'larından "O gay; ben de" ile çok özel bir söyleşi yaptık. Bu muhteşem bloğun sahibi okuyucularımız için biraz kendinden bahsedebilir mi acaba? O gay; ben de kimdir? Erkeklerden hoşlanan bir erkeğim, ne hastayım ne sapık ne de dinsiz. Bence Aşk diye bir şey var. Koç burcuyum ve burcumun çoğu özelliklerini taşıdığıma inanıyorum :) En popüler LGBTİ blog yazarlarından birisiniz. Blogunuzun adı neden O gay ben de? Teşekkür ederim, siz öyle görüyorsanız :)) Blogumun adına gelecek olursam amacım farkındalık yaratmak idi. Kafalarda bazı "gay" kalıpları var değil mi? Evet, bu kalıplara uygun gay bireylerde var okey ama bunu tek tipleştirmek herkesi aynı kalıba sokmak neden? İşte bu noktada ben ve benim gibiler de diyor ki; bakın o gay tamam ama ben de gayim, bakın bakalım sizin kalıplarınıza uyuyor muyum? Aslında olay tek tipleştirmeye karşı çıkmak, farklılıkları göstermek ya da tam tersi kişi birşeyler içerken serçe parmağını kaldırıyorsa bu gay’dir diyemez ya da bir gay su içerken serçe parmağını kaldırmak zorunda değil gibi gibi. Çorba mı oldu ne :D Blog yazmaya sizi iten neden nedir? Çoğu eşcinsel arkadaşım gibi bende eşcinsel yönelimimi fark ettiğim zaman "neden ben" soruları sordum kendime, sanki bir tek ben varmışsım gibi. İnternet sayesinde ise yalnız olmadığımı fark ettim. Vaktimin çoğunu internet ortamı alıyordu çünkü benim gibi! düşünen kişilerle bir şekilde iletişime geçmek hoşuma gidiyordu kendimi daha özgür hissediyordum. Böyle bir ortamda forum alemi ile tanıştım e-disco’da yıllarca paylaşımlarda bulundum. LGBTİ temalı filmlerin tanıtıldığı ciwciw isimli forumda yıllarca moderatörlük yaptım falan. Takdir edersin ki artık forum olayları eskisi gibi revaçta değil, zamanla popüleritesini kaybedince yazmak için yeni mecralar aramaya başladım, benim gibi eşcinsel arkadaşlara ulaşabileceğim türden ortamlar ama manjam kafasında değil :D ve blog olayı o an için kurtarıcım olmuş oldu. Türkiye'de LGBTİ hakları ve LGBTİ hareketinin geleceği hakkında düşünceniz? Bence gerek Dünya'da gerekse Ülkemizde LGBTİ bireyler özellikle de internet ve sosyal medya sayesinde daha çok görünür oldu. Hani diyorlar ya internet eşcinselliğe özendiriyor! diye ortalıkta daha çok eşcinsel dolaşır oldu falan diye, o iş öyle değil; olay tamamen görünür olan eşcinsel bireylerin artmasından kaynaklanan bir artış, halbuki tarihin her zamanında vardık :) Bu vesile ile gelişmeleri olumlu buluyorum ve daha da iyiye gideceği yönünde olumlu düşüncelerim var, lakin gerek ülkemiz gerekse ortadoğu ekseninde "LGBTİ" bireylerin diğer Avrupa, Abd ve kısmen Asya ülkelerine göre yollarının fazla da kolay olduğunu söyleyemem. Ülkemiz için “Ne sen sor ne ben söyleyeyim” ve “yokmuş” gibi varsaymak en kolaya kaçılan yol. Blog yazmayı düşünen LGBTİ'lere tavsiyeleriniz? Öncelikle blogu ne için yazacaklar ona karar vermeleri lazım. Moda mı, Siyaset mi, günlük sıkıntılarını paylaştığı, yaşadıklarını yazdığı, sevgilisine adadığı, ayrılık acısı çektiği gibi gibi konuları altında birleştirebileceğimiz günlük tarzı bir şey mi yoksa ortam olsun diye mi J Veya benim yaptığım tarzda genelde eşcinsel bireyleri ilgilendiren konularda yazmak mı? Bir ara blog olayı fazlaca revaçta idi blog ortamına girebilmek için bile bir iki bir şey yazan olmuştu J Tavsiyem ise bloglarını güncel tutmaları takip ettikleri blogları vakit buldukça okumaları ve yorumları ile katkıda bulunmaları zira blogun okunduğunu bilmek blog yazarını daha da motive ediyor ve güncel tutma isteği uyandırıyor. Başınızdan geçmiş en tatsız homofobik olayı anlatabilir misiniz? Şahsen böyle bir olay yaşamadım veya şahit olmadım. Başınızdan geçmiş ve asla unutamayacağım dediğiniz güzel olay? İlkez bir eşcinsel ile mailleşmem, ilkkez bir eşcinsel ile buluşmam, katıldığım ilk onur yürüyüşü, blogger toplantıları Aileniz LGBTİ birey olduğunuzu biliyor mu? Hayır bilmiyor, bilmelerine de gerek yok. Burada şöyle bir uyarıda bulunayım 3. bir kişinin sizin aileniz ile aranızdakileri bilmesi gerekmez. Size “ailen eşcinsel olduğunu biliyor mu” diye sorulduğu zaman, karşınızdakini iyi tanımadan “hayır bilmiyor, bilselerdi başıma neler neler gelirdi” gibi cevap vermeyin. Kendi kendinizi karşınızda iyi tanımadığınız birisine şantaj malzemesi olarak teslim etmeye gerek yok. Kişinin bu bilgiyi ne şekilde kullanacağını asla tahmin edemezsiniz. En olmadık “Biliyorlar ve mutluyuz” diyerek geçiştirin. Bu güzel söyleşi için O Gay; ben de'ye teşekkür ederiz. Takip etmek isteyenler için.. O Gay; ben de Tumblr: http://ogaybende.tumblr.com/ O Gay; ben de Twitter: http://twitter.com/ogaybende
0 notes
Text
Ahura Lgbti Dernek için ofis arama çalışmalarına başladı
Kısa bir zaman önce dernekleşme kararı alan Ahura Lgbti tüzük hazırlama çalışmalarına başlamıştı.Gelinen son noktada tüzüğünü bitiren Ahura Lgbti dernek için uygun ofis arama çalışmalarına başladı. Azınlık lgbti bireylerinin sesi olan oluşum dernekleşme kararı ile lgbti mücadelesine yeni bir ivme kazandırırken aynı zamanda da sokak aktivizmi ve eylemliliği ile 3 aylık kısa bir sürede büyük ses getirdi. 2 aktivistini vekil aday adayı gösteren oluşum Anadolu Partisinden aktivisti Deva ÖZNEN'i aday listesine sokarak Lgbti mücadelesini meclise taşımakta kararlı olduğunu gösterdi. Lgbti camiasından olumlu ve olumsuz eleştiriler alan oluşum kısa sürede büyük işler yaparak lgbti haklarının daha çok gündeme gelmesi gerektiğini bir kez daha göstermiş oldu.
0 notes
Text
Deva Özenen: LGBTİ'lere Deva Olmak İçin Aday Oldum
Anadolu Partisinden İzmir 2.bölge 5.sıra vekil adayı olan Ahura LGBTİ Trans Kadın aktivisti Deva Özenen LGBTİ'lere deva olmak için aday olduğunu söyledi. Özenen şöyle konuştu : '' Partime LGBTİ'lere olan desteğini göstermiş olduğu için müteşekkirim.Ben ötekinin de ötekisiyim.Hem trans olduğum için hem de Hristiyan olduğum için ötekiyim.Anadolu Partisi beni aday göstererek pragmatist ve oy avcısı olmadığını gösterdi.Parti olarak tüm azınlıkların sesi olduğumuzu gösterdik. Bugüne kadar Atatürkçülüğün elitist olduğuna dair bilinçli bir kara propaganda yapıldı ancak bir parti olarak Atatürkçülüğün elitislik olmadığını gösterdik.Atatürkçülüğün zamanına uygun formuyla ezilmişlerin sesi olduğu fikriyle yola çıktık.Atatürk ilke ve inkılapları ışığında kimsenin kendini ezilmiş ve azınlık olarak görmeyeceği , cinsel kimliği ne olursa olsun barış ve huzur içinde korkusuzca ve özgürce ifade edebildiği bir Türkiye için partimle birlikte mücadele edeceğim ''.
0 notes
Text
Eşcinseller neden kızların en iyi dostlarıdır?
1-Bir eşcinsel sana yalnız sen olduğun için çiçek gönderir. 2-Bir düzcinsel önemli hatalarını örtmek için çiçek gönderir: Doğum gününü kaçırdım: Karışık buket / Randevumuzu unuttum: 1 düzine gül / Yeni saç stilini farketmedim: Orkide 3-Bir eşcinselin bir kadınla tanıştığı zamanki göz hareketi şöyledir: Önce saçına, sonra küpelerine, sonra ayakkabılarına, daha sonra da makyajına bakar. 4-Bir düzcinselin bir kadınla tanıştığı zamanki göz hareketi ise şöyledir: Önce sağ göğsüne, sonra sol göğsüne, daha sonra da ikisine birden bir göz atar. 5-Bir eşcinsel sana verdiği değeri göstermek için sana sarılır. 6-Bir düzcinsel ise sütyeninin önden mi yoksa arkadan mi açıldığını kontrol etmek için sarılır. 7-Eşcinseller güzel görünmen için harcayacağın zamanı seve seve seninle geçirirler. 8-Düzcinseller ise harcadığın zaman hakkında verip veriştirirler. 9-Eşcinseller bir partnerde olmasını arzuladığın ozelliklerin kendilerinkine benzediğini görünce şaşırmazlar. (Şöyle birini istiyorum: Seksi, romantik, esprili, dürüst, temiz, başarılı, düşünceli, cömert, zeki) 10-Bir düzcinselin listesi: (Christie Brinkley'i istiyorum.) 11-Eşcinseller sıcak ve duyguludurlar. 12-Düzcinsellerin genellikle uzaktan kumanda aletleriyle derin bir ilişkileri vardır. 13-Bir filmin acıklı bir bölümünde seninle ağlaması için bir eşcinsele güvenebilirsin. 14-Bir düzcinsele de 3 sıra önünüzdeki kadının saçına patlamış mısır isabet ettirmesi için güvenebilirsin. 15-Eşcinseller senin romantik bir haftasonunun her zaman ayışığında bir yürüyüş içermesi gerektiği fikrini paylaşırlar. 16-Bir düzcinselin romantik bir haftasonu fikrinin içinde en az bir tane stadyum olayı mevcuttur. 17-Bir eşcinsele gösteri dediğinde hemen New York veya Londra'ya bir haftasonu gezisi düşünür. 18-Bir düzcinsele gösteri dediğinde hemen "Zor Ölüm"ü 8 defa izlediği sinema salonunun ismi gelir. 19-Eşcinseller Van Gogh ve Van Cliburn'u severler. 20-Düzcinseller ise Van Halen ve Van Damme'ı tercih ederler. 21-Bir eşcinsel depresyonunu atlatmak için izleyeceği klasik bir siyah beyaz filme katılmanı ister. 22-Bir düzcinsel ise vurdulu kırdılı film koleksiyonunu izlemek için onu yalnız bırakmanı ister. 23-Eşcinseller kaliteli giysilerini ya elde yıkarlar ya da kuru temizlemeye gönderirler. 24-Düzcinseller ise yıkanacak çamaşırlarını genellikle iki kategoriye ayırırlar: (1) Birinci parti, (2) Birinci partiye sığmayan herşey. 25-Eşcinseller en derin sırlarını seninle paylaşacaklardır. 26-Düzcinseller yakınlık hislerini sana balık ayıklarken yaptıkları yarayı göstererek anlatacaklardır. 27-Eşcinseller kestane rengi, taba, kumtaşı ve kakao rengi arasındaki bariz farkı bilirler. 28-Düzcinseller ise ayni renkleri şöyle tanımlayacaklardır: Kahverengi, kahverengi, kahverengi ve kahverengi. 29-Eşcinseller genellikle sivil hakları için yapılan bir gösteride yeralmışlardır. 30-Düzcinseller ise büyük ihtimalle bir yemek savaşı başlatmıslardır. 31-Eşcinseller taklit bir Louis Vuitton çantasını bir mil öteden farkedebilirler. 32-Düzcinseller de taklit bir Air Jordan ayakkabısını iki basketbol kortu öteden farkedebilirler. 33-Bir eşcinsel sana ağlayacak bir omuz ve ihtiyacın olduğu zaman yardım için her zaman hazırdır. 34-Bir düzcinsel ise sana birkaç basket atışı yapmanı tavsiye edecektir. Eh, onların işine yarıyor.
2009-Eshcinsel
*Düzcinsel: Heteroseksüel
0 notes
Text
Eşcinsel Yaşam Rehberi
1-Erkeklere olan aşkını sanata çevir. Michelangelo'nun "David"inin nereden geldiğini sanıyorsun? 2-Eğer insanlar senden sadece top olduğun için hoşlanmıyorlarsa, bu onların problemi. Senin problemin yapmalarına izin verme. 3-Bir AIDS aktivistini yemeğe çıkar. 4-İyi bir amca/dayı ol. Her çocuğun örnek bir top modeline ihtiyacı var. 5-İç çamaşırını asla ütüleme. Titizliğin de bir sınırı var. 6-Doğru kadını bulamadığın için top olduğunu varsayan insanlara dikkat et. 7-Özellikle de doğru kadın olabileceğini düşünenlere. 8-Eğer biri senin hetero olduğunu varsayarsa, aksini belirtmek zorunda değilsin. Bu senin seçimin. 9-Aşırı kadınsı görünen, gösterişli topları veya travestileri eleştirmeden önce onlarsız bugün nerede olacağımızı düşün. 10-Top bir erkek olmak demek karşı cinsi yoksaymak demek değil, hayatına kadınların girmesine izin ver. 11-Kendine ve topluğuna gülebilmenin sağlıklı bir şey olduğunu bil. Mizah iyileştirir. 12-Hayalini kurduğun bir ilişkiye sahip örnek insanlar bul ve onları örnek al kendine; anne-baba, dostlar, medyatik kişiler vb. 13-Şu homofobik eşitlemedir: Eşcinsel = hasta, yalnız, mutsuz. Matematiğe meydan oku. 14-Cüzdanında her zaman kartını taşı. Bay Doğru'yla ne zaman karşılaşacağın hiç belli olmaz. 15-Bay Doğru diye birinin varolmadığını bil. Bay Doğru'yu bekleyen toplar genellikle yalnız kalırlar. 16-Hükümetin AIDS'le savaş için yeterince çaba sarfetmediğini düşünüyorsan, kendinin sarfettiğine emin ol. 17-Heteroseksüelliğin bize karşı silah olarak kullanılmasıyla büyüdük. Büyüklük sende kalsın. Cinselliğini heterolara karşı kullanma. 18-Heterolar aşkımızı halk içinde göstermemizden rahatsız olurlar genellikle. Kendi güvensizlikleri yüzünden sen davranışlarını sansürleme. Ama yine de saygılı ol. 19-Bir adama "Seni Seviyorum" dediğinde koşu ayakkabılarını giyiyorsa, aşkını haketmeyecek biri olabileceğini düşün. 20-Bir randevuda kimin ne ödediğini mesele etme. Eğer o ikiniz için ödemek isterse, teşekkür et. Ama bunun için tabağını yalaman gerektiğini sanma. Eğer sen ikiniz için ödersen, karşılığında bir şey bekleme. 21-Hoşlandığın birine sarıldığında, önce onun bırakmasını bekle. Eğer bırakmazsa, güzel bir şeylerin başlangıcı olabilir. 22-Çoğu insan için (top ya da hetero) seks özel bir aktivitedir. İnsanları cinselliğine yönelt, cinsel aktivitene değil. 23-Güvende hissettiğinde, halk içinde el ele tutuş veya öpüş. Cinsel aktiviteni değil de aşkını dürüst bir şekilde belirtmek bir çeşit aktivistliktir. 24-Sigarayı bırak. Sigara ereksiyonu güçleştirdiği gibi sperm miktarını da düşürür; HIV taşıyıcısı olan tiryakiler, içmeyenlere göre iki kat hızlı AIDS olurlar. Ve birçok tütün şirketi Jesse Helms gibi homofobiklere tonlarca para kazandırıyorlar, ayrıca ağzına alacak daha güzel şeyler var sigaradan başka!... 25-Dönüşümlü kullan. Şunlar hariç: Prezervatif, sevgili, ağız sağlığı araçları. 26-Fantazini yaşa. 27-Hetero bir adamı baştan çıkarmaya çalışma. Bunun için yalvarmıyorsa. 28-501'leri iç çamaşırsız giy. (Bu "freeballing" diye biliniyomuş.) 29-Sözlü taciz ve hakaretlere gülüp geçmeyi öğren. 30-HIV testi yaptır. Bilgi eşit güç demektir. 31-İlk yardım öğren. 32-Eğer monogamik bir yaşam seçersen, cinsel yaşamı heyecanlı kılmanın zor olacağını bil, ama yapılabilir. 33-Haklarından vazgeçme, başkasının hakkını da alma. 34-Eşcinsel hakları senin hakların. Onları desteklemek ve yaratmak için elinden geleni yap. 35-Prezervatif satın alırken utanma. 36-Arkadaşlarını gay topluluğunun içine sok. Onları klüp toplantılarına, sanatsal etkinliklere, yardım faaliyetlerine davet et. Bu, heteroseksüel arkadaşların için de geçerli. 37-Sevdiğin erkeğe aşk mektuplari yaz, birlikte yaşiyor olsaniz bile. 38-Heteroseksuellere karşi ayirimcilik yapma. 39-Her zaman bir kimsenin come-out yapmasina yardim et. Toplum değişene kadar, hepimizin rehberliğe ihtiyaci var. 40-Hoşlandiğin erkeğin senin evine taşinmasina izin vermeden once iki kere dusun -hayir, uc kere!- 41-Straight erkeklerin 70lerde yaptiği hatalardan ders al. Erkeklikle macoluğu kariştirma. 42-Eğer belli bir tipin varsa, en azindan bir kere tipin olmayan biriyle cik. 43-Yardim kuruluşlarina comert ol. Eğer verecek yeterince paran veya gelirin yoksa (hatta varsa bile), zamanini ver. AIDSli bir kimseyle gecireceğin bir saat, hem senin hem de onun icin paha bicilmez olabilir. 44-Unutma ki, bazi haftasonlarinin en iyileri evde gecirilenlerdir. 45-Her firsatta sevgilinle cinsel olmayan bir duş al. Ve sirtini sabunla. 46-Değişmekten korkma. 47-Bir erkeğin vucuduyla birleştiğin zaman, onun kalbini ve ruhunu da unutma. 48-Eşcinsel özgürlüğü düzcinsellerin kotu aliskanliklarini adapte etme özgürlüğüne sahip olmak demek değil. Daha ileri duşun. Limitleri aş. 49-Bir ilişkide, dostluk uzerinde dur. Tutku solarken, dostluk yeşerebilir. 50-Seksi, fiziksel ihtiyaclarini gidermeye ek olarak, sevginin bir ifadesi olarak da kullan. 51-Zevk ver, zevk al. Bu kadar basit. 52-Kendini iyi hissetmek icin caliş; başkalarinin senin hakkinda iyi hissetmeleri icin değil. 53-Sevgilin senden ayri zaman isterse, comert ol ve bunu ona ver. 54-Hayat boyu surecek bir arkadaş ailesi yarat. 55-Yaratciliğini hayatindaki erkekle paylaş: Ona bir şiir yaz, bir şarki soyle, bir resim ciz. 56-Bir erkeğin/kadının bakislarinin otesini gormeyi oğren. 57-Gercekten kastetmedikce, “Seni seviyorum” deme. 58-Gercekten kastediyorsan, bol bol “Seni seviyorum” de. 59-Ona cicek ver. 60-Yabanci birine gulumse. 61-Farkli yaşta ve hayat stilinde olan insanlarla dolaş. 62-Sevgiline o istemeden sirt masaji yap. 63-Alternatif bir aile yarat, ama bunun seni biyolojik ailenden uzaklastirmasina izin verme. 64-Partnerine sağ elinle prezerfatif takmasini ogren. Sonra sol elinle. Sonra ağzinla. 65-Kimseyi bilerek ve isteyerek kiskandirmaya calişma, haketse bile. Ozellikle de hakediyorsa. 66-Aşik olmak bazi duygusal riskleri goze almadan olmaz. Eğer aşk istiyorsan, kendine risk alma izni ver. 67-Ciktiğiniz zaman yaratici ol: -Onu bir tarot okuyucusuna gotur. -Bir dağa tirmanin ve yildizlari sayin. -Birbirinizi cinsel olmayan birşeyler yaparken kameraya cekin. -Cizgi film seyredin. -Birbirinize kitap okuyun. 68-Olanaklar sinirsiz. 69-Aynaya sana baktiğindan cok bakan boyfriend’e dikkat et. 70-Unutma, dolabin dişinda olmak, icinde olmaktan daha kolay. Ikisinde de bulunmuş olan birine sor. 71-Asla birini onun guvenli seks sinirlari dişinda kalan birsey yapmaya zorlama. 72-Grup olarak gayler oldukca fotojeniktirler. Resim cektirin. 73-Çektiğiniz fotoğraflarin kopyalarini arkadaşlarina gonder. 74-Gay bir erkek olarak şunlara sahip oldugundan emin ol: -Telesekreter -Guvenli seks hakkinda sağlikli bilgi ve anlayiş. -Ceşit ceşit prezervatif, kullanmayi duşunmesen bile. 75-Arada bir sekse ara ver. Bağimlilik haline gelmesine izin verme. 76-Şu sozlere asla inanma: -Merak etme, dişari boşalacağim. -O sadece oda arkadaşim. -Gecen hafta ayrildik. -Ağzina gelmeyecegim. -Onu unuttum. Gercekten. -20 santim. Olctum. -Fazla acitmayacak. 77-Sosyal durumlarda herkese acik ve dostca yaklaş, sadece cekici buldugun erkeklere değil. 78-Kendi gay organizasyonunun her renkten, her yaştan ve her kesimden insanlar icermesine caba harca. 79-Eşcinselliğin genetik mi, cevresel mi yoksa kişisel secim mi olduğu uzerine kafa yorma. Eşcinsellik basitce eşcinselliktir. 80-Kendini tanimlarken ‘straight acting’ - ‘straight gorunumlu/hareketli’ terimini kullanma. Erkeksiliği ‘straight’; kadinsiliği ‘gay’ farzetmek homofobik bir davraniştir. 81-AIDS’li birine neler hissettiğini anladiğini soyleme. Sen de AIDS'li değilsen, anlayamazsin. 82-Eger sen AIDS’liysen ve birisi sana neler hissettiğini anladiğini soylerse, kendini tut. Muhtemelen iyi niyetlidir. 83-Buyurken, başkalari tarafindan dinlenmedik. Biz kendimizi dinlemedik. Şimdi, gay ve lezbiyen arkadaşlarinin soylediklerini dinlemeye caliş. 84-Arkadaşlarina notlar ve mektuplar yazmaya vakit ayir; ayni şehirde bile olsan. Mektuplari severiz. 85-Erkeğinin reklamini yapma. Bir başkasi alabilir. 86-Bir orgazm 60 saniye surebilir (eğer şansliysan). Sevgi ise hayat boyu. Oncelikleri belirle. 87-Gay tarihini oğren. Bu bizim kendi tarihimiz. 88-Sana anlatacak bol dedikodusu varsa, senin hakkinda da bol dedikodusu vardir. 89-Boyfriend’inin aklindan gecenleri okumasini ve ne duşunduğunu ya da hissettiğini bilmesini bekleme. Ona yardim et. 90-Eger boyfriend’in ona sarilmani isterse, sebebini sorma. Sadece saril. 91-Bazi erkekler ateşli bir gece gecirmek istiyorlarsa yalan soyleyeceklerdir. Dikkat et. Her zaman partnerinin HIV pozitif olduğunu varsay. 92-Eğer arkadaşlarinla sadece barlarda goruşuyorsan, onlari asla gercekten tanimayacaksin. Rahatca konusabileceğiniz bir yerlere gidin. 93-Bir erkekle ciktiğinizin ilk haftalarinda, o ozellikle sormadikca ex-boyfriendlerinin konusunu acma. Muhtemelen bilmek istemiyordur. 94-Bil ki, insanlari kendinin straight oldugu fikrine yonlendirmekle, onlara gay olmanin yanliş bir sey olduğunu anlatmiş oluyorsun. 95-Bil ki, coming out herşeyin cozumu demek değil. Butun problemlerin mucizevi bir bicimde yok olmayacak. 96-Eğer birisini homofobik olmakla suclayacaksan, once kendininkini yansitmadiğina emin ol. 97-Gayler de aşağilik olabilirler. Bir heriften sirf o da gay diye hoşlanmak zorunda olduğunu zannetme. 98-Karşilik ver. Ateş ateşi hakeder. 99-Karşilik verme. Ateşin suya ihtiyaci vardir. 100-Dunya şiddetli bir bicimde eşcinsel karşıtı olabilir. Karşilik verme konusunda secimin ne olursa olsun, hazirlikli ol. 101-Romantizmden korkmamaya calış. 102-Bağlılıktan korkmamaya calış. 103-Değişimden korkmamaya calış. 104-Bazı gay erkekler aşkla seksi ayırmakta oldukca başarılıdırlar. Kendine ikisini birleştirme izni ver. 105-Kopenhag’ı ziyaret ettiğinizde, sokaklarinda elele tutuşun ya da opuşun. Kimse aldırmayacak. 106-Arkadaşlarını barların dışına cekip, normları olmayan bir başka aktivitede bulunmalarında ısrar et. Başta soylenebilirler, ama sonunda sana tesekkur edeceklerdir. 107-Etmezlerse, kendine yeni arkadaşlar bul. 108-AIDS’li insanları kucuk bir kutuya itip onlara farklı davranma. 109-Eger sen AIDS’li bir insansan, kimsenin seni kucuk bir kutuya itmesine izin verme. Sana nasıl davranılmasını istediğini bilsin insanlar. 110-Homofobiyi onlemek cocuklarla başlar. Onlara hoşgoruyu ve saygıyı oğret. 111-Eşcinselliğini cocuklardan saklama. 112-New York’u ziyaret ederken, kahretsin, herseyi yap. 113-Gunluk tut. Ve allahaşkına sulu bir şey olsun. 114-Bazı erkekler markette koca ararlar. Bazıları birkac saatlik arkadaşlar ararlar. Farklı arzu ve ihtiyaclarımız var. Ne istediğini bil. 115-Homoseksuelligin tedavisi yok cunku ortada tedavi edilecek bir şey yok. Ama homofobinin tedavisi var. Uzerine calış. 116-Homofobi korku ve cehalettir. Oyleyse eğit, saldırma. Ama unutma, eğitilemeyeni eğitmek senin işin degil. 117-En cok aşk ve seks meselelerinde inciniriz. Oyleyse bu meselelerde dikkatli ol. 118-Guvenli seks tartışmanızı işler kızışmadan once yapın. Kızışmaya başladı mı hicbirseyi tartışacak haliniz olmaz. 119-Seksizm ve homofobi aynı bokun suyudur. İkisiyle de savaş. 120-Bazıları bizi anonim seks yapmak ve onune gelenle yatmakla eleştirir. Bazıları da monogamik ya da ev cocuğu olmakla eleştirir. Düzcinseller yıllarca yatakta ne yaptığımızı yargıladılar. Yargılamayı aş. Hepimiz farklıyız. 121-İnsanların ırkcı, seksist ve homofobik esprilerine meydan oku.
2009-Eshcinsel
0 notes
Text
Ahura LGBTİ: AK LGBTİ bizleri kafir ilan etti!
Twitter ve Facebook hesaplarından dernekleşme kararı aldıklarını takipçilerine duyuran Türkiye’nin ilk azınlık LGBTİ oluşumu olarak kendilerini tanımlayan Ahura LGBTİ'nin aktivistlerinden Darin Şahin ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte o söyleşi.. LGBTİ örgütleri arasında sizi yok sayan, dışlayan hangi oluşumlar oldu ki bu tür bir yapılanmaya gitme gereksinimi duydunuz? Darin Şahin: LGBTİ oluşumları içinde bizi yok sayan genelde kendini muhafazakar olarak gören kesimler oldu. AK LGBTİ özellikle Hristiyan LGBTİ'lerin olmasından dolayı bizleri kafir ilan etti. Yeni Akit Gazetesi ise sapkın. Ben Darin Ahura LGBTİ aktivistiyim. İranlıyım Kürt kökenliyim fakat Kürtçenin Goranice lehçesini konuşmamdan dolayı Kürtler arasında azınlık konumuna düşürüldüm.Dışlandım yok sayıldım. Hristiyan ve Yahudi arkadaşlarda diğer kesimlerden dışlandılar ve yok sayıldılar. Kimimiz dilsel azınlık,kimimiz ise dinsel azınlık olmamızdan dolayı ayrımcılığa uğradık.bundan dolayı bu oluşumu kurduk. Başta bizi dışlayan Kürt LGBTİ Oluşumları içimizde bulunan Kürt kökenkli LGBTİ'lerden dolayı bizi Kürdistani LGBTİ oluşumu gördüler bizde bunu red edince faşist ilan edildik. Şuan çoğu çevreden tepkiler alıyoruz.Çünkü bizler hiç bir siyasi partiyi kabul etmiyor ve onların bileşeni olmayı reddediyoruz. Siyasetle ilgileniyoruz ama partilere yanaşmıyoruruz.Siyasi partilere eşit mesafede baktığımızdan dolayı tüm siyasi partileri geziyoruz.Yaklaşan seçimlerde HDP'den Gamze Yıldırım, Anadolu Partisi'nden de Deva Özenen arkadaşlarımız vekil aday adayı oldular. İzmirden Farklı partilerden aday adayı göstererek bir kez daha tarafsız olduğumuzu hiç bir siyasi partiye bağlı olmadığımızı gösterdik. Bu tür bir oluşuma, dernekleşmeye giderek bazı LGBTİ gruplar tarafından dışlanabileceğiniz konusunda ne düşünüyorsunuz? Darin Şahin: Şuan dernekleşme aşamasındayız.Tüzüğümü ve büromuzu ayarladık tek sorunumuz maddiyat oda kısa bir süre sonra çözülecek. Başta var olurken dışlanıyorduk şuan da dışlanıyoruz bizim için değişen bir şey yok. Bizler her zaman LGBTİ haklarının ihlalleri konusunda dert yanıyoruz fakat lgbtiler öteki iken başkalarını ötekileştiriyor. Belkide mücadelemizde çok mesafe katedememizdeki gerekçe budur. Yarın öbür gün oluşumunuzun içinde yer alan Rum, Yahudi,Süryani LGBTİ'ler çıkıp biz Ahura LGBTİ içerisinde dışlandığımızı düşünüyoruz ve başka birer oluşum kurmak istiyoruz dedikleri zaman tepkiniz ne olur? Darin Şahin: Oluşumuzun zaten azınlıklardan kurulmuş bir oluşumdur. Kendi kendlerini dışlamayacaklarına göre çıkma ihtimalleride olamaz diye düşünüyorum. Biz oluşumumuzu evimiz gibi gördüğümüzden hiç birimiz başka birimize baskı otorite kurmuyoruz. Çünkü bizler 3 kat daha ötekiyiz.Hem ırksal,hem dinsel, hem de LGBTİ kimliğimiz var. Bizi en iyi anlayacak yine bizleriz..nihayetinde bizler demokratik insanlarız oluşumuzda bulunmak istemeyen arkadaşlarımızıda dövecek halimiz yok. Herhalde herkes istediği yerde istediği oluşumda faliyet yürütebilir. LGBTİ'ler arasında bir birlik ve beraberlik olması gerekirken neden bu şekilde ayrışmalar, gruplaşmalar oluyor? Darin Şahin:LGBTİ'lerin en büyük sorunu öteki iken başkalarını ötekleştirmedir.Bir diğer sorun ise siyasi bir partiye yanaşma çabası. CHP ve HDP olmak üzere lgbti sözünü dillerinden düşürmeyen partilere yaslanmak istenildiğinden dolatı parçalanıyoruz. Ak LGBTİ konusunu hiç açmıyorum yani bizler siyasi görşümüzü,inancımızı,ırkımızı vs ne zaman 2. plana atıp 1.plana LGBTİ kimliğimizi ve mücadelemizi koyarsak işte o zaman birliktelik sağlamış olabiliriz. Fakat bu topraklarda yaşayan herkes gibi LGBTİ'lerde bölünmeden nasibini almıştır. Bu da bu anadolu ve mezopotamyada halklarının en büyük talihsizliğidir. LGBTİ hareketinin bir bütünlük olarak mı, yoksa farklı gruplara bölünerek mi daha hızlı bir ilerleme sağlıyacağını düşünüyorsunuz? Darin Şahin:LGBTİ mücadelesi bir bütün halinde sonuca ulaşabilir. Küçük balıkları yakalamak yok etmek kolaydır ama büyük balıkları yakalamak zordur. Ne kadar birlikte olursak o kadar çok sesimizi duyurabiliriz.Bütün olursak haklarımızı almamız kolay olur. Hep birlikte aynı cephede savaşmalıyız.Aksi takdirde şuan ki gibi bir sonuç elde edemeyiz.
0 notes