foreshadower

[foreshadower]

Would’ve, could’ve, should’ve

[foreshadower]

Odak

Cocugun kafasi cok kuvvetliydi

O yuzden odagini dogru secmeliydi

Bunu fark etti ki

Dogruyu secmeliyim dedi

Ama aslinda kendini secmeliydi

Digerlerini birakmaliydi

Cunku digerleriyle cok ugrasmis

Cok zaman kaybetmisti

[foreshadower]

Sen sectiklerinsin

Neyi secersen ona donusuyorsun

O yuzden akillica sec

O yuzden olmak istedigini sec

O yuzden kendini sec

[foreshadower]

Sen yaptiklarinsin

Neyi fazla yaparsan ondan daha fazla oluyor

Neyi az yaparsan ondan daha az

Bunu bil ve donusmek istedigin seyden daha fazla yap

Donusmek istemedigin seyden daha az

Unutma sen yaptiklarinsin

[foreshadower]

Cease to exist

[foreshadower]

Midyeler

Cocuk elinde tuttu midyeleri

Saklamadi onlari gosterdi onlara

Cirkin dediler midyelerine

Cirkin degildi ama midyeleri

O an ogrendi saklamasi gerektigini

Sahip oldugu guzel seyleri …

[foreshadower]

Transparan

Oyle bir an olur ki bu dunyadan kopar ve kendini transparan zanneder

Sanki her hissettigi her dusundugu karsidan gorulebiliyormus gibi

Kendini savunamaz boyle olunca

Kendini anlatamaz

Karsidan goruluyor zanneder ici

Gostermek istedikleri de

Saklamak istedikleri de

Transparan zanneder kendini

Soylemek istedigini soylemez, saklamak istedigini saklamaz

Cunku transparan zanneder kendini

[foreshadower]

Sadece yazdigim zaman, icimdeki boslugun bir dibi varmis gibi hissediyorum.

Onun disindaki zamanlarda; dipsiz bir bosluk, kalabalik bir kimsesizlik, aidiyetsizlik ve sonsuz bir koksuzluk.

[foreshadower]

Bosluk

D: Ben de senin gibiyim.

C: Nasil?

D: Benim de icim bos.

C: Peki nasil duzelecek bu?

D: Duzelmeyecek, sadece; sansin yaver giderse, bu boslugun bir dibi varmis gibi hissedeceksin.

[foreshadower]

Yazmak guzeldir

Basina ne gelecegini karsina ne cikacagini bilmeden yazarsin

Korkmadan olacaklardan

Cunku yazmak, korkulani hapsetmektir bir kagit parcasina

Soyuttan, olmayandan kurtulmaktir, ondan arinmaktir.

Uzaklastikca soyuttan, daha kolay gorunur her sey

[foreshadower]

Ici bos

Bosluk gibi sanki.

Nasil tanimlanir bilinmez.

Ama bos olur ya bazen.

Yani nasil anlatsam.

Dolunun tersi degil,

Bos ayri bir sey.

Hem icin bos ki senin.

[foreshadower]

Kopek seven kedi

Guzel kiz ve yakisikli cocuk bir kafede oturuyorlardi.

Nasil ve nereden olduysa konu birden kedi ve kopeklere geldi.

Kiz: Ben kopekleri severim.

Cocuk: Sen kopen insani degilsin. Sen olsan olsan kopekleri seven bir kedi olabilirsin.

K: Sacma

C: ispatlayabilirim, sana dokunmama izin veriyor musun gosterecegim sey icin sana dokunmam lazim

Kiz anlamadi, sasirdi fakat cocuk ona ne gosterecek merak da ediyordu. Kafasini evet dercesine asagi yukariya salladi.

Bu sirada baska bir paralel evrende belki cocugun baska bir versiyonu kizi sadece etkilemek icin boyle bir sey dusundu.

Baska bir paralel evrende cocugun baska bir versiyonu kizi haksiz cikarmak istedi.

Baska bir paralel evrende cocuk sadece hakli oldugunu ispatlamak istedi.

Ancak bu hikayedeki evrend cocuk kiza sadece dokunmak istiyordu ancak bir sebep uretemiyordu.

Kizdan onay alan cocuk yavasca ellerini kizin yanaklarina goturdu ve bir evcil hayvani sever gibi kizin yuzunu sevmeye basladi.

Kiz: ne demek oluyor simdi bu - rahatsiz olarak

Cocuk kiza bakti, kiz biraz ofkeliydi, bakistilar.

Kiz duruma anlam veremedi.

Cocuk kizin ellerini aldi ve yuzune goturdu ve kiza yuzunu sevdirmeye basladi.

Kiz sevdikce cocuk rahatliyordu ve bir yerde cocuk kizin ellerini opmeye basladi.

Minnet gibi, sevgi gibi aralarindan bir sey akti.

C: simdi anladin mi?

K: anladim. Ben kopekleri seven bir kediyim.

C: evet, koca demeyi unuttun, sen kopekleri seven koca bir kedisin. - diye duzeltti cocuk

[foreshadower]

She said to me "come, won't you?"

She said to me "stay, won't you?"

She said to me "laugh, won't you?"

She said to me "die, won't you?"

I came

I stayed

I laughed

I died ...

NH

[foreshadower]

One art

The art of losing isn’t hard to master;

so many things seem filled with the intent

to be lost that their loss is no disaster.

Lose something every day. Accept the fluster

of lost door keys, the hour badly spent.

The art of losing isn’t hard to master.

Then practice losing farther, losing faster:

places, and names, and where it was you meant

to travel. None of these will bring disaster.

I lost my mother’s watch. And look! my last, or

next-to-last, of three loved houses went.

The art of losing isn’t hard to master.

I lost two cities, lovely ones. And, vaster,

some realms I owned, two rivers, a continent.

I miss them, but it wasn’t a disaster.

—Even losing you (the joking voice, a gesture

I love) I shan’t have lied. It’s evident

the art of losing’s not too hard to master

though it may look like (Write it!) like disaster.

by Elisabeth Bishop from Emma

[foreshadower]

Yaratilan B7

Ihsan: gorme beni dokunma

Nine: hastalik mi illet mi?

I: oylesi degil, cok cirkinim ben

N: Ne yapak ben de kara yagiz koca aramiyorum kendime ver yuzunu ver

N: Kim ne etti sana, kim ne etti sana, anadan mi sonradan mi boylesin sormayacagim, benim gordugum senin gozunun yasi, onu bilirim, baska da bilmem. Gozum gozunu gormez amma gonlum gonlunu gordu, bu da gonlume yetti ...

[foreshadower]

Buyu

Buyumek istiyorum,

Gercek benle tanismani istiyorum ...

[foreshadower]

kulup s2 b7

Yaralarina tutunurmus insan.

Gecmisin, asla kapanmayacak zannettigi yaralarina.

Ayakta kalmak, nefes almak, yasamaya devam edebilmek icin en kolay yol, yarali olmakmis.