yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak NAZIMHİKMET
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
AKLINI KULLANABİLENLER İÇİN YAZDIM.
Aklımızı öne alıp düşünelim.Sivil halka her ne sebeple olursa olsun zarar veren, öldüren, esir alana ne denir?-TERÖRİSTBu cepte. Peki 7 Ekim’de İsraile ani baskın ile sivilleri öldüren, kadınları işkence ile çıplak vaziyette kamyonetler’e atan, yerlerde sürükleyen, vahşet görüntülerinin dünyaya servis edilmesini sağlayan kim?-HAMASLideri kim?-İSMAİL HANİYYEÖyleyse; HANİYYE…
View On WordPress
0 notes
Text
DEMOKRASİYİ PİSTTEN ALALIM MAFYA DÜZENİ GELİYOR
Aydınlar,
Yargıçlar,
Savcılar,
TV'ler,
Gazeteciler,
Yazarlar,
Sanatçılar,
Aydınlar,
Siyasi partiler,
STK'lar,
Fikir önderleri,
Aklı kesen herkes;
Beğenirsiniz yada beğenmezsiniz, fikirlerine katılırsınız yada katılmazsınız bu sonucu değiştirmez.
Muhalefet demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır.
Ana muhalefet partisi lideri devlet protokolünün dördüncü şahsiyetidir ve on beş milyon civarında oy almış bir partinin lideridir.
Dün; iktidarın ve destekçisi MHP'nin affı ile cezaevinden çıkan bir suç örgütü, mafya lideri ana muhalefet liderine alenen ağır hakaret ve tehdit içeren bir mektup yayınladı.
Açıkca demokrasi ve Cumhuriyeti vesayet altına almak, Türkiye'yi Akp başkanının " kabile devleti değiliz" söyleminin aksine Pablo Escobar'ın Kolombiya'sına dönüştürmeye yönelik bu suça gece yarısı eleştiriden dolayı adam tutuklatan iç işleri bakanı, adalet bakanı, iktidar, yandaş medya sus pus.
Açıkça anayasal düzeni müdahaleye yönelik bu hareketin anayasal düzeni ve Cumhuriyeti yıkma, millet iradesini baskı ve korkutarak tahakküm altına alma, kişi hak ve özgürlüklerini zorbalıkla kısıtlama suçları başta olmak üzere daha bir çok ilgili kanunun suç saydığı kapsamda olduğu bir gerçek.
Tepkisizseniz sindirlmişsiniz yada suç ortağısınız...!!!
Dün itibari ile;
İKTİDAR, tepki koymadıysa, gereğini en az kendine eleştiri yapanlara yaptığı gibi yapmadıysa suça ortaktır.
Bugün itibari ile;
MUHALEFET, ana muhalefet başta olmak üzere tüm siyasi partiler iç işleri ve adalet bakanlarını protesto edip kapılarına siyah çelenk koymadılar, halkı demokrasiye sahip çıkma çağrısı yapmadılarsa gaflet, dalalet hatta ihanet içindedirler...
Tarihten kulağa küpe:
"Aklı öldürürsen, Ahlak da ölür.
Akıl ve Ahlak öldüğünde,
millet bölünür.
Kadı'yı satın aldığın gün Adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün:
Devlet de ölür..."
(Fatih Sultan Mehmet)
Devlet boşluk kabul etmez.
Aydın TÜRK
18 Kasım 2020 Çarşamba
2 notes
·
View notes
Photo
Atatürksüz Cumhuriyet
Cüzdanınızdaki paranın sahte olmadığını, Türk parası olduğunu nasıl anlarsınız?
Atatürk fotoğrafına bakarsınız değil mi?
Eğer önünde arkasında açıktan ve gizliden size bakan, göz kulak olan Atatürk fotoğrafı varsa o para Türk parasıdır ve sahte değildir.
Son dönemde psikolojik harbi ve alg�� yönetimini iyi bilen imamlar; Cumhuriyeti milletin benimsediğini, vazgeçiremeyeceklerini anladılar ve nasıl Atatürksüz Çanakkale zaferi uydurmaya çalışıyorlarsa, Atatürksüz Cumhuriyet kurgulamaya başladılar.
Bakın etrafınıza, iktidarın yönettiği belediyelerin cumhuriyet kutlamalarına, Atatürk’ü göremezsiniz. Cumhuriyet kutlaması var ama Atatürk yok.
Peki; nerede Cumhuriyeti kuran, ilan eden, saltanat ve hilafet isteyenlerle amansız mücadele veren ve cumhuriyet yönetimini bizzat hayata geçiren kişi?
Bol bayrak, vatan, millet hamaseti ancak devletin ve cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ten iz yok.
Kimse aklından çıkarmasın…!
Nasıl Atatürksüz para sahte veya Türk parası değilse,
Atatürksüz Cumhuriyet de Cumhuriyet değildir, sahtedir.
Atatürk’ün ilan ettiği 94. Yılını kutladığımız cumhuriyet; demokrasi ve halk egemenliğine dayanır, içinde hilafet, saltanat, ümmet devleti barındırmaz.
Unutmamak gerekir ki; İran, Irak, Suriye, Libya gibi ülkeler de sözüm ona Cumhuriyet.
Türkiye Cumhuriyetini bunlar gibi cumhuriyete dönüştürmenin hesabı içinde 15 yıldır süren Atatürk’ü silme, unutturma çabalarının geldiği nokta Atatürksüz Cumhuriyet.
Unuttukları bir şey var; Türkiye Cumhuriyetinin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Cumhuriyetini gençlere emanet etmiştir ve gençler Türkiye’yi şeyhler, dervişler ve mensuplar ülkesi yaptırmayacak asil kanı damarlarında taşımaktadırlar.
100. Yılında Tam bağımsız, Çağdaş, Aydınlık Atatürk Türkiye’si hedefine ulaşmak ümidiyle, Cumhuriyetimizin 94. kutlu olsun.
Aydın TÜRK
29 Ekim 2017
2 notes
·
View notes
Photo
Gölcük Depremi yaşayan hiç kimsenin bilmediği acılar yaşattı. Milletçe birlik olundu ve elbirliği ile bu enkazın en azından maddi hasarları devlet imkanları ile kaldırıldı, depremde evini kaybetmiş insanlar yıllarca geçici konutlarda barındırıldı, her türlü ihtiyaçları karşılandı. Bu arada yeni 3 katlı modern şehircilik anlayışı ile kalıcı konutlar yapıldı, bitmesinin ardından depremzedelere teslim edildi. Bu o dönem ki iktidarın sosyal devlet anlayışı gereğiydi. 18 yıl öncenin teknolojik ve iletişim imkanlarının kısıtlığı, imkansızlıklar vs. Nedeniyle elbette eleştirilecek bir çok şey mevcuttu, böyle bir kıyamette her şeyin mükemmel olması imkansızdı. Ancak; bugün görüyoruz ki bugün iktidarda olanlar bu acılardan bile siyasi prim derdinde. Eski Türkiye'yi lanetleyip cumhuriyetsiz yeni bir Arap cemahiriyesi modelini getirme derdindeler. Oysa; son 30 yıldır Gölcük sağ muhafazakar partilerin yönetiminde, son 15 yıldır da akepe iktidarı yönetiyor. Bu yönetimlerin sorumsuzluğu bugün dahi devam etmekte, özel imar izinleri ile müteahhitleri ihya halkı mağdur etmeye devam etmektedirler. 15 dakikalık yağmur sonucu bile dünyanın en büyük metropollerinden istanbulu sel götürür, denizle kara birleşirken yine bu kenti 30 yıldır akepe zihniyetinin yönettiğini görmezden gelmektedirler. Yeri gelmişken söylemek lazım. Bugünkü iktidarın öncülleri ve içinde bulundukları partiye bağlı yardım kuruluşlarının BAŞI AÇIK OLANLARA YARDIM ETMEDİĞİ, SU DAHİ VERMEDİKLERİ gerçeğini bizzat yaşayarak görenlerdenim. DİNİ YARDIM KURULUŞLARI BÖYLE BIR AFETTE INSAN OLARAK SADECE KENDİLERİNDEN OLANLARI GÖRMEKTEDİRLER. VAKIF VE DERNEKLERE YARDIM YAPARKEN AKLINIZDAN ÇIKARMAYIN. Bu arada insanlığa hizmet dışında bir amacı olmayan #Akut 'un yaptıkları unutulacak gibi değildir. Yardım kuruluşunun nasıl olması gerektiğine örnek olmuştur ve Gölcük halkı çok can borçludur #Akut 'a. Yaşanan bunca acı tecrübelere rağmen yeşil alanların, toplanma yerlerinin yok edilerek binaların dikildiği bu süreçte yaşanacak bir deprem daha büyük felaketlere yol açacağını bilmek için falcı olmaya gerek yok. Uzmanlar batı bölgelerinde 7 üzeri bir deprem uyarısı vermekte ve olası bir depremde istanbulda en az 685 bin kişinin hayatını kaybedeceğini hesaplamaktadırlar. Ne dersiniz, dün Gölcük'te yapıldığı gibi Kur'an okuyarak, mehter marşı çalarak, siyasi mitingler haline getirerek önüne geçilebilir mi? #SesimiDuyanVarmı #GölcükDepremi #KimseVarmı #Akut Aydın TÜRK 17 Ağustos 2017
0 notes
Photo
HELALLİK Sayın Mehmet Görmez "hak helâli" ile ilgili talebiniz değerlendirilmiş aşağıdadır. 1983 yılından itibaren kamu hizmetlerinde çalıştığınız, kamu imkanları ile yurtdışında eğitim aldığınız, en son olarak da diyanet başkanlığı yardımcılığı son 7 yıl ise başkanlığını yaptığınız tespit edilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş savaşı esnasında halkın dinini yeterince bilmemesi nedeniyle, emperyalizmin hizmetindeki ve şahsi çıkar peşindeki hocalar tarafından kandırılması sonucunda karşılaşılan güçlükler, kaybedilen topraklar göz önüne alınarak, halkın dinini doğru öğrenebilmesi, halkı birlik, beraberlik ve kardeşlik yolunda rehber olması maksadıyla kurulan diyanet başkanlığındaki göreviniz esnasında; 1. Halkın,haklının ve hakkın yanında olmak yerine güçlünün ve iktidarın yanında olduğunuz. A) Türk halkı yoklukla kıvranırken, bu yoksulluğun ilk başta hırsızlık ve fuhuşu arttırdığı görülürken halka kanaat getirmeyi, kadere razı olmayı öğütlediğiniz, B) Soma da patronların para hırsı nedeniyle ölen 300'den fazla insanımız için, tarikat ve cemaat yurtlarında, bizzat size bağlı Kur'an kurslarında yanarak ölen sübyan çocukların yanında olmadığınız, Van'da diyanete bağlı yurtta yanan çocuklarının cenaze namazını kıldırarak kendinizin sorumluluğunu aklamaya çalıştığınız, tarikatlarınkine ise tek laf etmediğiniz, B) Doktor raporu ile deliliği sabit, Risalelerinde Allah'ın kendisine yeni kitap yazdırdığını söyleyen said-i Nursî'ye ve ektiği zehirli tohumlarına karşı durmak yerine destek verdiğiniz, C) Bu sapkın yapının en tanınmışlarından Fetö'ye "hocaların hocası" diyere saçtığı ışık ve yolunda yürüdüğünüze dair methiyeler düzen mektup gönderdiğiniz, Ç) Bu gibi destekler ile, dini konularda gözü kulağı diyanet işleri başkanlığında olan Türk halkını yanıltarak Fetö'ye yönelmelerini bunun sonucu olarakta bu şer yapının güçlenmesine hizmet ettiğiniz, D) Sırf inançları gereği ve sizin telkinlerinizle bu yapı ile bilinçsizce bağlantı içine giren binlerce insanın, onur, haysiyet, eş, iş kaybına kaybına yol açtığınız, E) Hain Fetö yapılanmasının darbe girişimden sonra dahi sapkın nurcuları "Fetö nedeniyle karalanmamalarını" savunduğunuz, F) Yurdun dört bir yanında iktidarın uygulamalarına karşı şiddet içermeyen gösteri ve yürüyüş olan Gezi olaylarında dövülen, öldürülen halkın yanında değil iktidarın yanında olduğunuz, polisin şiddetinden camiye sığınan yaralılar için 3 günlük kamera kayıtlarını izlediğinizi "herhangi bir müslümanın kabul edemeyeceği olaylar var" diyerek halkı sakinleştirmek yerine birbirine karşı kışkırtığınız, G) İktidarın başbakanında " camide içki içtiler, camiye ayakkabı ile girdiler, kamera görüntüleri elimizde bu cuma hepsini yayınlayacağız" sözüne "yazıktır günahtır" demek yerine susarak destek verdiğiniz, görüntülerin yayınlanacağı o cumanın hiç gelmediği, "öyle olaylar yaşanmadı yaralarını sarmakla meşgüldüler" diyen cami imamı kadar dürüst olamadığınız ve o imamı sürgüne yolladığınız, Ğ) Arkasında iktidar desteği olan Ensar Vakfı'nda yıllar boyunca 37 erkek çocuğa tecavüz edildiği ortaya çıktığında, göreviniz gereği bu tür ne yaptığı belli olmayan merdivenaltı vakıf, tarikat yurtlarına karşı mücadele etmek yerine onları savunduğunuz, buluşma, destek toplantıları düzenlediğiniz "olayların istismar edildiğini" söyleyerek neredeyse mağdur çocukları suçladığınız, I) Hain darbe girişimi esnasında saat 22:00'a kadar Mit'te Mit başkanı ile yemekte olduğunuz, İ) Pavyoncu Adnan hoca gibilerin dini saptırmasına, Uluslararası kadın ticaretinden hapis yatan Cübbelinin "cehennem ateşi için yanmaz kefen" satmasına dahi tepki vermediğiniz, J) Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları iktidarı sarsmaya başlayınca yolsuzluğu tespit edilen 4 bakanın görevden azledilmesine bile bakmadan dedikodu çıkarmanın günah olduğuna dair hükümeti destekleyen fetvalar verdiğiniz, islamda "Günah işleme özgürlüğü" vardır diyenlere cevap vermediğiniz, 2. On iki bakanlığın bütçe toplamından fazla olan 6,5 milyar Liralık bütçeye ilave 1 Milyar lira daha ek bütçe istediğiniz, sayıştay denetlemesinde 23 milyon liranın kayıp olmasını "sehven" (yanlışlıkla) olmuş dediğiniz, 3. İnsanların vahşice boğazlarını keserek veya yakarak öldüren ( 2 Türk askerimizi de yakarak şehit eden) cani terör örgütü işid militanlarını Fatihde Diyanet başkanlığı misafirhanesinde barındırdığınız, 4. El kaide terör örgütünün destekçileri ile görüştüğünüz, 5. Bir milyon liralık eğlence paketli makam aracı aldırdığınız, tepkiler oluşunca parasının bütçeden değil vakıfdan karşılandığına dair tevil yollarına başvurduğunuz, o da tutmayınca iade ettiğiniz başbakanlıkça aynı ayarda başka bir araç tahsis edilmesi hilesine ve devlet başkanı olan, hiristiyanlarca Allahın temsilcisi görülen papa ile bir gösterilmenize itiraz etmediğiniz, 6. Fetva biriminizce " babaların kız çocuklarına şehvet duymalarının, şehvetle sarılmalarının haram olmadığı" fetvası çıkarıldığı, 7. "Cumhuriyet dönemi islamın üçüncü kaos dönemidir" dediğiniz, 8. Filistin'de ölenler için konuşmalar yaparken, tepki duyarken, 20-30 Mehmetçiğimizin birden şehit olduğu günlerde sustuğunuz, 9. Din şova dönüştürülürken , camiler siyasete alet edilirken, camiler miting alanına dönüştürürken göreviniz olan uyarıyı yapmadığınız, 10. Ülke insanının onca ihtiyacı varken, işsizlik gençlerde %21'i bulmuşken cami fetişizmi derecesinde çok ve büyük camiler yapılarak siyasi rant devşirilmesine itiraz etmediğiniz, 11. Çocuk gelin vakasını imam nikahının resmi olmamasına bağladığınız, bunun için imamların resmi nikah kıymasını isteyerek laik demokratik toplum düzenini derinden sarsmayı hedeflediğiniz, seçim meydanlarında Kuran'ı Kerim'in propaganda afişi gibi elde sallanmasına ses çıkarmadığınız, 12. Görev sürenizde Cami ve Kur'an kurslarında taciz, tecavüz ve fuhuşun rutin haber haline geldiği, "camileri kerhaneye çevirdiler" diyen bir ilahıyatçının sözüne "rahatsızlarsa gelmesinler namazlarını evlerinde kılsınlar" diyerek çözüm ürettiğiniz, 13. Kadınları aşağılayan, sokağa çıkmamasını isteyen, çoklu evliliği savunan, çocuk taciz ve istismarı yapanların bunu dine bağlamalarına sessiz kaldığınız, 14. Göreviniz olan topluma önder, yol gösterici, birleştirici olma ve dinini doğru öğretme sorumluluklarınız yerine getiremediğiniz, başka din ve milletlere gösterdiğiniz hoşgörüyü kendi insanınız ve aynı Allah'a, aynı peygambere inanan Alevilere göstermediğiniz, cemrelerinin ibadethane sayılmasına engel olduğunuz, iktidar "yeter buraya kadar" demeden koltuğunuzdan ve mercedesinizden kopamadığınız, 15. Sebep olduğunuz madden ve manen zararlar kamu vicdanına da sade vatandaşın vicdanına da derin yaralar açtığı, Görülmüştür. Neden olduğunuz maddi ve manevi hasarlar Türk toplumunun bekasını ve geleceğini etkileyecek boyuttadır. Bu nedenle; hakkını helal etmek ile affetmekle kurtulanacak bir şey değildir. Yukarıdaki gerekçeler nedeniyle "hak helâli" talebiniz Reddedilmiştir...! Türk halkı hakkını helal etse, affetse Allah affedecek midir? Affederse onun adaletinden şüphe duyulmaz mı? Aydın Türk 2 Ağustos 2017
0 notes
Photo
TÜRKİYEDE HEYKELE TAPAN VAR MI?
Heykel MÖ: 40.000 yıllarından itibaren yapıldığı tarihi bulgular ile tespit edilmiştir. İnsanlık heykeli bir hatırayı, zaferi, tarihi bir olayı, sevdiği birini ölümsüzleştirmek, tarihe not düşmek için yapmıştır genellikle. Bu arada tanrıları sembolize eden, kutsanan, dua edilen, tapılan heykel ve heykelcikler de olmuştur. Ilkel çağlardaki bu inanışın anlamsızlığı artık ortada olduğu için dünyada marjinal gruplar dışında bunu göremezsiniz. Örneğin; Orhun abideleri Türklerin atalarından kalan miras olarak çağlara meydan okuyarak günümüze ışık tutmaktadır. İnsanlığın aydınlanma çağı ile birlikte heykel sanatı ve heykeltıraşlar daha bir önem kazanmıştır. Artık toplumlar kültürlerini, önderlerini, bilim, sanat, tıp, ekonomi gibi dallarda başarı gösteren, topluma hizmeti dokunan insanları gelecek kuşaklara aktarmak, tarih bilinci oluşturmak aynı zamanda onları onore ederek gelecek kuşakları teşvik etmek maksadıyla heykeller yapmışlar, en ünlü meydanlarına veya tarihi yerlere dikmişlerdir. Türbe, Yatır gibi mekanlara giderek çocuklarına iş, zengin koca, sınavda başarı, şifa arayan bir toplumun Türkiye'nin kurtarıcısı ve kurucusu Atatürk'ün heykellerine olan düşmanlığı nedir? Düşmanlık heykellere mi, Atatürke midir ? Atatürk şekil değil, bir fikirdir, idealdir. Saygı, hürmet o fikrin, idealin adınadır. O da; BAĞIMSIZ, ÇAĞDAŞ, AYDINLIK BİR TÜRKİYEDİR. Hiçbir Atatürkçü; Atatürk heykelinin etrafında dönmez, ondan medet ummaz, iş, para, koca dilemez. Ya ne yapar? Hizmetleri ve yaptıklarından dolayı minnetini ifade etmek için Aziz hatırasına saygı duruşunda bulunur, örnek alır, çoğu da atası için Allah'a dua eder. Türkiye'de eski yeni çizgi film karekterinden, Rabia, Erdoğan heykelleri de olmak üzere binlerce heykelin varlığı saklı bir şey değil. Daha on beş gün önce boğaz Köprüsü'nün girişinde büyük törenle ve tüm devlet erkanının katılımı ile açılan 15 Temmuz Şehitler anıtı bunlardan biri. Durum böyle iken heykel özelinde Atatürk genelindeki bu putperestlik karalamasını , düşmanlığını nasıl ifade edebiliriz? Urfa Siverek'te yaşanan dünkü olayda dikkat çeken bir noktada polis ve askerin duyarsız ve etkisiz oluşu idi. Meydana halk, gazeteciler, asker, polis toplanmış adam bir yandan bunlara laf yetiştirirken bir yandan da elindeki orak ile büstü parçalamaya çalışıyor. Elindeki Orağı bıraktığında ise kaide'nin üstünden gazatecilere röportaj vermeye, mesajlarını vermeye devam ediyor. Şimdi bir an düşünelim. Bunun aynısı AKP başkanının fotografına veya heykeline yapılmış olsa polis ve askerin tavrı nasıl olurdu? Urfa valiliği; müthiş uzman psikiyatri kadrosunun analizleri sonucunda olsa gerek hemen açıklama yapmış “ akli dengesi yerinde değil” Ohhhh rahatladık o zaman, delinin işi olduğuna göre arkasında bir zihniyet ve destekçileri yok, kimsenin yaşam tarzı ve özgürlüğü tehlikede değil. Öyle mi gerçekten? Aynı gün istanbulda Park'ta genç bir kızımıza “bu kıyafetle seni burada dolaştırmam” diyen özel güvenlik görevlisini nereye koyacağız? Yaz dönemi boyunca dinci bir vakfa verilen okulun Kur'an Kursu'nda kara çarşaflı hocaların kız çocuklarına “erkeklerle konuşmayın” telkinlerini nereye koyacağız? Örnekler uzatılabilir. Bu İslami yaşam ve din devleti yolunda bilinçli ve planlı yapılan hareketlerdir. Kimse uyumasın, böyle bir lüksümüz yok.
İşte iktidar, işte eğitim, işte asker, işte polis.
Aydın TÜRK 31 Temmuz 2017
1 note
·
View note
Text
NELER OLUYOR BİZE?
Millet: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus olarak tanımlanıyor Türk dil kurumunun sözlüğünde. Açarsak: ortak bir tarih, ortak bir gelecek, ortak kültür sahibi olan, bu ülkülerde birleşmiş insanların oluşturduğu topluluk. Birbirileriyle örf, adetleri, duyguları ile kader birliği içinde kaynaşmış insanlar. Türk milleti de tarih boyunca var olmuş, üç, beş milletten biridir ve kaderde sevinçte birlik olan, birinin veya toplumun zor anında kenetlenme özelliği olan, bunu tarihi boyunca göstermiş asil bir millettir. Karadeniz'de bir sel mi oldu, Doğu'da bir deprem mi oldu, batıda fırtına mı çıktı, Akdeniz'de bir gemi mi battı hepimizin yüreği, desteği orada olmuş acısını paylaşmış, öğrencinin dahi harçlığını oraya gönderdiğini şahit olmuşuzdur. Milli bir mesele mi var kükremiş sel gibi birlikte bentleri aşmışızdır. Peki ne oldu da? Milli meselelerde ayrışmaya, yabancıların tarafını tutmaya kadar ayrıştık. Ege'de olan depremi sevinecek, bunu Allah'ın ikazı olarak görecek, kendimizi tanrı yerine koyarak "ayağınızı denk alın" diyecek kadar birbirimize yabancılaştık? Sahi ne oldu? Aydın TÜRK 21 Temmuz 2017
1 note
·
View note
Text
15 TEMMUZ 2016 İHANETİNİ OKUMAK
15 Temmuz 2016 Fetö kalkışmasına nasıl geldik? Kim destekledi, arkasında kim vardı, kim önledi gibi konulara girmeyeceğim bunlar yeterince kamuoyunda tartışıldı ve biliniyor. Fazla tarih ve belgelerede boğmak istemiyorum merak edenler araştırabilir, aksini savunanlara ispatlayabilirim. Öncelikle 2015 yılının ortalarından itibaren TSK'da Fetöcü yapılanma olduğu adını ihbar eden assubayın soyadından alan “bulut operasyonu” adlı bir çalışma sonucunda 1200-1300 kişinin tespit edildiği söylenmeye, yazılıp çizilmeye başladı. 2016 başlarından itibaren ise mit tarafından çeşitli rütbelerden 1100-1200 kişinin tespitinin kesinleştiği bunların çoğunun üst rütbelerde olduğu ve büyük bir temizliğin yapılacağı gazetelerde sekiz sütuna manşetten verilmeye başlandı. Daha sonra üst rütbeli bazıları 3-5 gözaltına alındı. 2016 Haziranına geldiğimizde bir ihbarcının Gata'da görevli bir subaya darbe ihbarı yapması, o subayın AKP milletvekili ile ihbarcıyı görüştürmesi sonucunda durumun CB'nına aktarıldığını tutanaklarda görüyoruz. Yine Haziran ayı içinde sosyal medya hesaplarında buna benzer hatta gün verilerek darbe olacağını bildiren paylaşımlar yapılıyor. 15 Temmuz günü ise Mit'e gelen bir binbaşı öğle saatlerinde Akıncılar üssünde Mit başkanının alınması için hazırlık yapıldığını ve darbeyi ihbar ediyor. Mit başkanı Genelkurmay başkanı ile görüşmeye gidiyor ve genelkurmay başkanı tüm uçak, gemi, tank faaliyetlerine yasak getiren mesaj yayınlıyor ve bir generali denetlemesi, ağız araması için hava meydan komutanlığına gönderiyor, o da sonuç alamadan geri dönüyor. Kamuoyuna anlatılanlar bunlar ve buraya kadar sorun yokmuş gibi gözüküyor. Peki; gerçekten öyle mi? Yine Genelkurmay'ın açıklamalarından öğreniyoruz ki; “kalkışmaya TSK'nın %1.5'ğu katılmış. Yani %98,5 TSK personeli hain kalkışmaya karşı durmuş. Bu güzel ve TSK'nın şanına yakışır bir onur. Asıl soru şu; O halde bu kalkışma neden önlen(e)medi? Darbe yapmaya niyetlenmiş, Fetö'ye itiaat ve biat içinde olanların bir emirle bundan vazgeçmeyeceklerini ömrü askerlik içinde geçmiş genelkurmay başkanı bilmez mi? Kalkışma sonrası özel kuvvetler komutanı Zekai Aksakallı verdiği ifadesinde "TSK'da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak ‘personel kışlayı terk etmesin emri’ verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı” dediğini de buraya not edelim. Darbe kalkışmasından kim haberdardı? 1. Siyasi iktidar 2. Genelkurmay 3. Mit 4. Darbeciler Darbe karşıtı %98,5 TSK personeli haberdar mıydı? HAYIR…! 15 Temmuz 2016 cuma günü mesaisi biten TSK personeli hiçbir şeyden habersiz evlerine gitti. Kim kaldı kışlada? Önceden özellikle o tarihte görevlendirilen ya da kalkışmadan haberdar olup kışlayı terk etmeyen hainler. Kışlalar neden Fetöcülere teslim edilmiş vatanına, milletine, Atatürk Cumhuriyetine bağlı olan personel evlerine hiçbir şeyden habersiz uyumaya gönderilmiştir? Eğer; Aksakallı paşanın da söylemiş olduğu gibi TSK'nın kriz durumunda aldığı en basit kural olan “ personel kışlayı terk etmesin” emri verilmiş ve üstü kapalı dahi olsa hain bir kalkışmadan haberdar edilmiş olsaydı, 15 Temmuz yaşanır, onca şehit verilir, ne yaptığından habersiz olup sadece komutanlarının kandırması sonucu olayda yer alanlar mağdur edilir miydi? Elbette ki HAYIR. Öyleyse en basit kural neden uygulanmamıştır? Eski başbakan Davutoğlunun canlı bombalar için “hepsini biliyoruz ancak eyleme geçmedikleri için bir şey yapamıyoruz” demesi gibi eyleme geçmeleri mi beklenmiştir? Eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ daha önce Fetö yapılanması içinde oldukları tespit edilen 1763 kişilik personel listesinden 1668'nin bugün tutuklu olduğunu 15 Temmuz'un yıldönümünde bir televizyon kanalında açıklamıştır. Darbeci bir subayın karısına bıraktığı notta “biz buna kalkışmasaydık zaten bizim ipimizi çekeceklerdi” mealindeki sözleri de belgelerle sabittir. TSK geleneğinde olduğu gibi sessiz sedasız bu ayıklama niçin yapılmamıştır da gazete ve televizyonlarda bangır bangır ilan edilmiştir ve yumurta kapıya geldiği anda dahi en basit tedbirlerler alınmamıştır? Buyrun size çok bilinenli az bilinmeyenli denklem sorusu….
Aydın TÜRK 18 Temmuz 2017
0 notes
Photo
15 TEMMUZ BAYRAM DEĞILDIR 15 Temmuz 2016'da yaşanan kutlanacak bir bayram değil Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kara bir lekedir. Emperyalizmin Truva atı olduğu bilinen çok başlı Fetö yılanının beslenmesi, semirtilmesi sonucunda halkı zehirlemeye kalkmasıdır. Komutanlarının emri ile ölüme gitmeye kanalize edilmiş, verilen emri sorgulama hakkı dahi olmayan masum Mehmetçiklerin komutanları tarafından kandırılıp sokağa dökülmeleri sonucunda (olayı anladıklarında halka ateş etmek yerine teslim olmayı tercih eden) vahşi vandallar tarafından katledilmesidir. Bilinen bir darbe girişimini önlemek yerine kontrol altında karşı devrime gerekçe yapılması bunun için halkın da katledilmesine sebep olunmasıdır. Bunun fırsata dönüştürülerek rejim ve sistem değişikliği yapılması, TSK'nın aşağılanarak kapıkuluna, Türkiye'nin İmamistan'a dönüştürülmesinin, Türkiye'nin parçalanmasının, BOP projesinin B planıdır. Elinde devletin tüm istihbarat gücü olmasına rağmen kandırılanların "Allah affetsin" diyerek kurtulması, habersiz kişilerin kandırıldıklarında cezalarının Allah'a bırakılmamasıdır. Yıllarca TSK'dan irtica nedeniyle atılmalara şerh düşen, sonra da irticayı suç olmaktan çıkartan, fetöcüleri ( alnı secdeye varan insanlar diyerek) özenle orduya yerleştirenlerin, 3 yıl öncesinden 1200 kişilik Fetö yapılanması ihbar edilmesine, 15 Temmuz'dan haftalar önce sosyal medyada dahi tarih verilmesine rağmen hain girişimin önlenmemesi, önleyecek olanların tatile ya da düğünde halay çekmeye gitmesidir. Yıllarca Fetö hakkında "devleti ele geçiriyorlar" diye UYARANLARIN iktidar tarafından "dinsiz, hain" diye suçlanırken birden Fetöcü olmakla suçlanmaya başlandığı, kargaların gülmekten yere düştükleri gündür. Türklüğün ayaklar altına alınması ümmetçilik ve yeni osmanlıcılık havucu ile kandırılmasının zirvesidir. Korkakların kahramanlık, hainlerin vatanseverlik satma başlangıcıdır. Türk öldürene cennet vaad eden ingiliz emperyalizminin uşağı Kürt Said'in yavrusu Fetullaha her istediğini verenlerin devleti (Banka soyan hırsızların ganimeti paylaşamaması gibi) paylaşamayınca onları diskalifiye edip Kürt Said'in diğer yavru yılanlarına sarılmasıdır. Atatürk aydınlığının biraz daha karartılması, Türkiye'nin Arap cemahiriyesine dönüştürülmesidir. Bayram mı? Siz kutlayın bayramınızı, ben yastayım. Kandırılıp katlettirilen masum askerlerimiz için, Demokrasi inancı ile sokağa çıkan samimi, masum vatandaşımız için. Türkiye'yi bekleyen kabus için... 15 Temmuz bayram da değildir, tatil de değildir. Aksine yıkılmaya çalışılan bağımsız, çağdaş, aydınlık Atatürk Türkiye'sini korumak için daha çok çalışmamız gerektiğinin farkına vardığımız gündür. Aydın TÜRK 15 Temmuz 2017
3 notes
·
View notes
Photo
KİMSİN SEN? "Söz ağzının içindeyken senin esirin, çıktıktıktan sonra sen onun esiri olursun" der bir atasözümüz. İnsanlar tutamayacağı sözleri etmemeli, söylediği sözün arkasında durabilmeli, sözleri ile duruşu, yaptıkları tutarlı olmalı. Oysa; Sosyal medya öyle bir hal aldı ki; aslına zıt karekterler, kişilikler yarattı. En ahlaksız olan ahlak timsali, en günahkar olan, en dindar, en insanlık dışı işler yapanlar erdem sahibi kimliğe büründüler. Kendi kişilikleri üzerindeki bu çift kişilikli kavgasını, çatışmasını kendisi ile aynı yaşam tarzında yaşayanlara bu sahte kişilikleri üzerinden saldırıyorlar. İçlerindeki bu çatışmayı başkalarına yansıtarak rahatlama yöntemi incelenmesi gereken bir psikolojik durum. Seviye ise zaten yerlerde. Sanal kişiliğinin öz kişiliğini boğduğunu göremeyecek kadar biata ve sürüye kapılmış bir toplum; ne zamana kadar nasıl yaşar belirsiz. "Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol" un bu kadar zor olmasının sebebi toplum baskısı mı, yetiştirilme tarzı mı, kişilik bozukluğu mu? Aydın Türk 28 Haziran 2017
1 note
·
View note
Photo
Halk-Ların Kardeşliği Irk, din, dil, cinsiyet, statü, her ne olursa olsun her türlü ayrımcılığa karşıyım. Ancak birilerinin; eşitlik, adalet, hak ararken habire kendilerinin ayrı ve farklı olduğunu gözüme sokmalarından haz etmiyorum. "Halkların kardeşliği" sözü böyle bir şey. Bu da bir çeşit ayrımcılık ve faşistlik. Yüz yıl öncenin ploterya devrimcilik anlayışını sogulama, öz eleştirisini yapma zamanı gelmedi mi? İnsanlığın ortak değerleri ve hakları için birlikte hareket etmek yerine insanları önce halklara ayır (böl) sonra da halkları kardeş yapmaya çalış. Bu çıkış noktası haklı davaları bile haksız duruma düşürüyor ve mücadeleye ivme kaybettiriyor. Mücadeleye hak verenler dahi kendilerine şu sorulara göre konumlandırıyor. Halkların kardeşliği ne demek? Bu nasıl bir düşüncedir, samimi midir? Yoksa arkasına gizlenmiş başka hesaplar mı vardır? Aydın TÜRK 27 Haziran 2017
0 notes
Photo
BANA ON ÜÇ BİN DÖRT YÜZ ALTMIŞ DÖRT DOLARIN RESMİNİ YAPABİLİR MİSİN ABİDİN?
Devletin istatik kurumu (TÜİK) kişi başı yıllık milli gelirimizin dünyada Libyadan sonra 64. sırada ve 13.464 (yazı ile on üç bin dört yüz altmış dört) dolar olduğunu açıkladı.
Nedir bu kişi başı milli gelir? “Bir ülkenin gayri safi millî hasılası ( GSMH), o ülkenin nüfusuna bölündüğü zaman, kişi başına düşen GSMH bulunur.” Yani; Türkiye'nin bütün hasılat gelirinin bugün doğan bebek dahil toplam nüfusa bölünerek bulunan kişi başına düşen gelir.
13.464 doları bugünkü kur üzerinden çarparsak 13464x3,51= 47,258 Türk lirası. Her bir bireye düşmesi gereken yıllık gelir. Bunu 12 aya bölersek 3.938 Tl. her bir bireyin aylık geliri olması dört kişilik bir ailenin aylık gelirinin 15.752 Tl. olması demek…
Bundandır benim bu düzene en başta karşı oluşum. Ben bu gelire sahip değilim ve bu gelire sahip olmayan herkes de bu düzene, hakkını alamamaktan karşı olması gerek.
O nedenle bu iktidarı ve düzeni savunan kişi başı aylık geliri 3,900 Tl.‘den az olan, hayatı boyunca kullanamayacağı köprü, yol, rüyasında bile göremeyeceği uçak ile düzeni savunanlardan bıktım bu tür hiç kimseyi muhattap alıp tartışmama kararı aldım. Yüksek olanlar ile tartışmaya hazırım çünkü onlar savunmakta haklı.
“İşin kolayına kaçmadan” mutluluğun resmini yapamasam da çözümünü buldum…
Aydın Türk 13 Haziran 2016
0 notes
Photo
İLAHİ ADALETE İNANIR MISINIZ?
Dünyadaki tek eşitlik herkesin bir gün öleceği gerçeği. Ne zaman geleceğini de kişinin bilmemesi ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya nimetlerine köle olması da kişinin dramı… 90'lı yıllardan beri kendi görüşlerine aykırı karar verem yargıtay üyelerinin ad ve adreslerini yayınlayarak toplumu tahrik ve azmetttirici provokatörlük misyonu edinmiş Ak-İt paçavrasının genel yayın yönetmeni damadı tarafından öldürüldü. Ak-it'in çocuk istismarından hapis yatan Hüseyin Üzmez, Kutsal topraklarda vieagra'dan ölen Hasan Karakaya'dan sonra üçüncü değer kaybı…(!) Ölenin arkasından konuşulmaz demeden her Cumhuriyet aydınımızın ölümünün arkasından insaf, vicdan ve izana gelmeyen başlıklar atarak geride kalanlara ve sevenlerine ağır acı veren, ayrımcılık, kin, nefret ve tahrik içeren başlıklar, yazılar yazan Kadir Demirel de toprak olma yolunda. Bu şahısın attırdığı din ve ahlakda yeri olmayan “ pezevenk …” , " geberdi", "Ateşin bol olsun", “millet 1938'de bugün zulümden kurtuldu” gibi hakaret ve küfür başlıkların mürekkebi henüz kurumadı. En büyük tesellimizde Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının kimler olduğunun görülmesidir. Cehennem zebanileri; ateşi harlayın Kadir Demirel geliyor. Bizlere yakışmaz onlar gibi galiz laflar etmek, sadece ardından Türkü çığırırız… “Münkir Münafıkın Soyu Yıktı Harap Etti Köyü Mezarına Bir Tas Suyu Dökenin De Avradını
Derince Kazın Kuyusun İnim İnim İnilesin Kefen Dikmeye İğnesin Verenin De Avradını
Dağdan Tahta İndirenin Iskatına Oturanın Hizmetini Bitirenin İmamın Da Avradını ”
(KAZAK ABDAL)
Aydın TÜRK 30 Mayıs 2017
0 notes
Photo
AKP'YE OY VERMİŞ, GÖNÜL VERMİŞ OLANLARA SAMİMİ BİR SORU 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde sıfıra yakın terör, kriz sonrası ekenomide düzelme emareleri, insan hakları ve özgürlüklerin genişlediği, insanların medeni toplumlar seviyesine çıkmaya dair umutları vardı. Bu süre içinde geçen 12 seçimde hep daha iyiye gitme, daha refah, daha huzur, daha mutlu toplum vaadleri verildi. 15 yılda geldiğimiz noktayı anlatmaya gerek yok. Bu noktaya gelişimizin sebebi iktidara göre "CEHAPE" ve dış güçler. Buna inandığınızı ve öyle olduğunu varsayalım. Peki; en basit tabirle bunda iktidarın, AKP'nin en hafif şekliyle yanlışları, basiretsizliği, beceriksizliği yok mu? Bunun bedeli yok mu? Aydın TÜRK 23 Mayıs 2017
1 note
·
View note
Photo
1 Mayıs Emek Bayramı
Çalışanların insan onuruna yakışır şartlarda çalışması ve gelir elde etmesi için çalışan Uluslararası çalışma örgütü (İLO) Milletler Cemiyeti'nin bünyesinde 1919'da kuruldu ve dünyada en çok üyeye sahip uluslararası örgüttür. Yoktan var edilen genç Türkiye Cumhuriyeti Milletler Meclisi'ne üye olmadığı zamanda dahi ilgisiz kalmadı, temsilci gönderdi. 1923 yılında 1 Mayıs günü işçi bayramı ve tatil ilan edildi. Milletler Cemiyeti'ne katılımdan sonra İLO'ya 1932 yılında üye oldu. Bu öngörü ve Halkçılık beni benden alıyor doğrusu. Çalışanların haklarını güçlü patrona karşı koruyabileceği yegane örgüt birlikten doğan güçleri olan sendikalardır. İLO'nun (içinde örgütlenme ve toplu sözleşme ile ilgili olan da dahil) sekiz temel sözleşmesinin sekizini de Türkiye imzalamıştır. 1980 yılına gelindiğinde sendikalara üye sayısı toplam sigortalı işçi 2,2 milyon iken 1,5 milyondan fazla. Bugün ise 2016 Temmuz verilerine göre 13 milyon 38 binden fazla işçi olmasına rağmen sendikalı işçi sayısı 1,5 milyonu bulmuyor. Gücün yanında olan Sarı sendikaları ve sendika ağalığı haline gelen sendikaları çıkarırsanız elde hiçbir şey kalmaz. Türkiye'de yılda 1300-1500 kişi iş kazası sonucu hayatını kaybediyor. İş kazası sonucu ölümler aynı zamanda adli vaka olduğu için saklanamıyor ancak yaralanmalı iş kazaları çok daha fazla koruma tedbirleri alıyor olmamızdan olsa gerek dünya ortalamasının çok altında ve daha da ilginç olanı dünyada meslek hastalığı ortalama çalışanların % 12'si iken bu Türkiye'de SIFIR… Sendikalar ne yapıyor? Çoğunluğu Iktidara yaranma derdinde geri kalan da Taksim'e çıkma. Ver mehteri…! İşçi ve Emek bayramınız kutlu olsun.
Aydın TÜRK 1 Mayıs 2017
0 notes
Text
NE YAPMALI
Ortalık referandum rüzgârı eşliğinde iç, dış kriz rüzgârları ile toz duman. Anayasa maddeleri yerine tekrar Viyana kapılarına dayanmanın, ümmet dirilişinin konuşulduğu bir ortamda ne yapılmalı, doğrular ve gerçekler halka nasıl anlatılmalı?
Zaman zaman burada bahsettiğim dostum Mehmet’ten dinleyelim.
Ben çocukken, 70’li yıllarda köyde halkın arasında, halktan ancak duruş ve tavırları ile fark edilen genç ağabeyler görürdüm. Ellerinde dergi, kitap olan, köylünün gıpta, takdir birazda ürkekçe ve acıma hissi ile baktığı. Emperyalizm derlerdi, sömürü, işçi, köylü, çiftçi halk iktidarı derlerdi. Güzel konuşurlar, her hallerinden bilgili oldukları belli olurdu. Çiftçilik ile geçinen köylü bu güler yüzlü gençleri hayranlıkla dinler ancak yine de temkinli dururdu çünkü onlar için “gominist” deniyordu ve komünistlerin dinsiz, imansız, gangster, vatan haini, bölücü vs. şeyler olduğu öğretilmişti. Bu gençler bu söylenenlere benzemese de mesafeli durulurdu. Zamanla bu önyargılar yıkıldı. Anlaşıldı ki; o bizim çocuklar o anlatılan “gominstlerden” değillerdi. Aydın genç kuşak ile vatansever ihtiyar neslin kaynaştığı el ele verdiğini görerek büyüdüm ben. Halkın uyandığını gören Abd’nin emri ile planlanan, gerçeklerştirilen 1980 darbesine kadar bu dalga genişleyerek büyüdü. 80 darbesi halkı ve tüm aydınları asfalt ve toprak yollarda silindir gibi ezdi geçti ve bugünlerin başlangıcı oldu.
Bu süre içinde halk bilinçli olarak Türk-İslam sentezi ile eğitimsiz, yoksul ve bağnaz bırakıldı.
Öncelikle; Halkı küçümsemeden, akıl vermeden anlatacağız. Kabuklarımızdan çıkıp, halkın içine gireceğiz, onları anlayacak, kendimizi anlatacağız.
İnsanlar tanımadıkları, anlamadıkları insanlardan korkarlar, tanıdıklarına ise güvenirler.
Sosyal kulüpler, etkinliklere katılacağız, kapsam alanımızı genişleteceğiz. Sohbet aralarında kendimizi anlatacağız, tarihi anlatacağız, Ne-Neden-Niçin-Nasıl-Ne zaman- Kim tarafından yapıldı anlatacağız. İnsan olmaktan doğan hakları olduğunu, içinde yaşadığı, yaşadığımız şartların kader değil, Allahın takdiri değil (Öyle olsaydı gavurlar daha kötü durumda olmaz mıydı) yönetenlerin beceriksizliği olduğunu ve suçu Allaha atmak için fıtrata sığındıklarını,
Milli ve dini duygularını okşayarak, her seçim öncesi devletin kasasından para dağıtarak kendi ceplerinden veriyor gibi gösterdiklerini, seçim sonrası misli ile aldıklarını, verilen sözlerin tutulmadığını “Lafla peynir gemisinin yürümediğini” artık görmek gerektiğini,
Referandumun Türkiye’nin güçlenmesi ya da din iman ile ilgisi olmadığını, güçlü Türkiye’nin bir kişinin güçlü olması ile değil ortak akıl ve elbirliği ile bilim, teknoloji ve akıl yolunda gitmekle olabileceğini,
Birbirimizle ve dünya ile kavga ederek güçlü değil yalnız ve güçsüz olacağımızı,
Atatürk’ün yaptığı gibi; düşmanlarla sonuna kadar savaşmak ancak onların iyi, gelişmiş yönlerini de almak gerektiğini, İlim Çin’de bile olsa almak gerektiğini, Atatürk yolunun bir katı bir ideoloji değil çağdaş, medeni, gelişmiş, güçlü, bağımsız, aydınlık Türkiye yolu olduğunu,
Düşmanların her yetki elinde olan bir kişiye söz geçirmelerinin kolay olduğunu (örnek Evren Yunanistan’ın Nato’ya dönüşünü tek başına karar verdi) oysa Meclisi ele geçirmenin, söz geçirmenin mümkün olmadığını,
On beş yıldır tek başına iktidar olanların ne istediler de yapamadıklarını, tek kişiye tüm yetkileri verince ne yapacaklarını,
Padişahlarda bile bulunmayan bu yetkilerin bir kişiye verilmesinin keyfi yönetim ve diktatörlük getireceği, altında kimin kalacağının belli olmayacağını, “evet” diyenlerin de olacağını,
Başta Hollanda, Almanya gibi batı ülkelerinin ve terör örgütlerinin danışıklı dövüş ile bu anayasanın geçmesi için çalıştıklarını, çünkü onların “hayır” demelerinin Türk toplumunda ters tepeceğini bildiklerini, o kadar aptal olmadıklarını, büyük oyunun içinde olduklarını,
Yeni anayasa projesinin BOP projesinin planı olduğunu, Eş başkanını da tüm yetkiler ile donatmak istediklerini yaptırmak niyetlerinde olduklarını,
Mağdur yaratarak Türk milletini ters köşeye yatırmak istediklerini yaptırmak istediklerini,
Şimdiye kadar çoğunluğu ikna edemediklerini ancak daha zaman olduğunu “yeni bir mağduriyet veya çakma bir kahramanlık” planlayabileceklerini, kanmamak gerektiğini,
Son on beş yılın kavga, huzursuzluk dönemi yerine huzur ve güvenli Türkiye’yi hak ettiğimizi,
Ele geçirilmiş, iktidar borazanı medyanın slogan ve yalanlarına değil, o günleri yaşayan babalarına, dedelerine kulak vermelerini, vicdanlarına ve akıllarına uymalarını,
Anlatacağız, bıkmadan-yorulmadan, küçük-büyük, zengin-fakir, işçi- patron, şucu-bucu demeden. Kendi kendimize kendimizin reklamını yapmak anlatmak yerine karşı olanlara her ortam ve platformda anlatacağız.
Ayrıştırmadan, küstürmeden, hakaret etmeden…
Vatandaş ithal edemeyeceğimize göre başka çaremiz yok, umudu kaybetmek de yok.
O gençler bunu başarmışlardı.
Unutmayın hiçbir şey 19 Mayıs 1919’dan daha kötü değil…!
Aydın TÜRK
04 Nisan 2017
1 note
·
View note
Photo
SAYFANIN TAM ORTASINDAN
Müstakbel padişah “ pkk, hdp, fetö, kandil hayır diyor, muhalefette bunlar ile hareket ediyor, milli irade ile şimdiye kadar ayağımızdaki prangadan kurtulacağız, hayır diyenler 15 Temmuz'u destekleyenlerdir” buyurmuş
Eğer ibb işçisinden devletin en üst kademesine bu cumhuriyet sayesinde gelmemiş olsaydın, Atatürk ve cumhuriyet sevdalılarını “çapulcu, terörist” derken, pkk, hdp'liler ile kolkola Negri, Negri çığırmasaydın, İngiliz ajanı Kürt Said'in veled-şi zinası Fetö'ye “hangi rahmet yağmış da toprak kabul etmemiş, ne istediniz de vermedik” deyip devleti peşkeş çekmeseydin, Gelir gelmez “sanatın içine tükürürüm” deyip, Türkiye'nin kültür ve sanattan uzaklaşıp yozlaşmasına “dindar ve kindar nesil” yetişmesine hizmet ettikten sonra “14 yılın en zayıf halkası kültür, sanat” olduğunu itiraf etmek zorunda kaldığın günün ertesinde "şiir ve roman sigara ve alkol bağımlısı yapıyor demeseydin, Markette vatandaşı, makam odasında Türkiye Cumhuriyetinin bakanını dövmeseydin, Şehide “kelle” şehit ailesine “oğlun asker olmasaydı, askerlik yan gelip yatma yeri değil” demeseydin, Türkiye Cumhuriyetini var edenleri “ iki ayyaş” diye niteleyip onların var ettiklerini haraç mezat satarak 14 yıl boyunca sanal bir bahar yaşatmayı başarı gösterip, ekonomi ve işsizlik kötüye gidince “dış mihrak” bahanesine sığınmasaydın, Cuma namazını Şam'da kılacağız diyerek yola çıkıp, Süleymanşa'hın mezarını ve Türkiye'nin yurtdışındaki tek vatan toprağını taşımak oraları ypg-pkk'ya bırakıp Kürt hançerini böğrümüze saplatmasaydın, Fetönün TSK'yı bitirme kumpasının “savcısı benim” demeseydin, Istanbulu on yıllardır yönetenin kendinin ve adamlarının olduğunu unutup “istanbul bu hale mi gelmeliydi” diyerek acube binaların suçlusu başkası imiş gibi yapmasaydın, Mitingde “kadın mıdır nedir, al da ananı git” demeseydin, 12 Eylül darbecilerinin “bize bol geldi” diyerek 1961 anayasasının yerine gelen faşist 1982 anayasasını eleştirerek iktidara gelip diktatör Esad anayasasını “güçlü ve demokratik Türkiye” diye satmaya kalkmasaydın, Bu ve buna benzer daha bir sürü hataları işleyip “kandırıldık” deyip çıkmasaydın işin içinden. İnsan aklını bu kadar hafife almasaydın, Bu kadar aptal yerine koymamış olsaydın bizleri, Belki samimi olduğunu, şimdi bari kandırılmamakta, kandırmamakta olduğunu inanabilirdik. Türkiye'nin sorunu tamamen kişi ve onun temsil ettiği zihniyet sorunudur. Islamda ilk kez aydınlanmayı, islam Rönasansını yakalamış Atatürk Cumhuriyetinin içine intihar eylemcisi olarak sızmış bir İhvan fedaisinin amacına ulaşmak için her şeyi mübah gördüğünü de artık bilmeyen öğrensin. İşte referandum bu kişinin imha bombasını hazırlayıp geri sayım saatini kurma oylamasıdır. Beyaz kablo mu, kahverengi kablo mu? Tercih senin Türk Milleti. Aydın TÜRK 13 Şubat 2017
1 note
·
View note