Tumgik
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Sağlık
Sağlıklı insan yapmak istediği her şey için vakit ve enerji bulur. Ancak sağlıksız insan hayatının çoğunu ve tüm enerjisini sağlığını geri kazanmak için harcar. Bu nedenle hayatta her şeyin başı öncelikle sağlıktır.
Sağlıklı bir insanın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Çünkü bu kişilerin hem sürekli uğraş gerektiren bir hastalıkları yoktur hem de bu kişiler her zaman bir amaç edinerek hayata bağlanırlar. Sağlıksız kişiler hastalıkları sebebiyle hep acı çekerler ve bu acıyı dindirmek için tedavi yöntemlerini ararlar. Bu da hem zaman hem para kaybı demektir. Bu şekilde yaşayan bir insan başka hiçbir şey yapmak istemez.
Sağlıksız kimseler yaşama sevinçlerini de kaybeder. Kişi sağlık problemleri ile uğraşmaktan yaşamdan zevk almamaya başlar. Böylece hiçbir şey yapamayacak hale gelir. Bu nedenle her şeyin başının sağlık olduğunu unutmamak gerekmektedir.
Tumblr media
1 note · View note
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Sevgi
Dostluk sevgi ile kurulan bir şeydir. En sağlam temeller sevgi ile atılan temellerdir. Her ne kadar bazı insanların haberi olmasa da sadece maddiyata değer vererek manevi duygularını hiçe saysalar da sadece doğru yol her zaman içinde doğruluk hak ve sevgi bulunduran yoldur. Ruhuzumun beslenmesi için bu duygulara ihtiyacımız vardır. Bunları önemsemeyen insanın kalbi taşlaşır.
Sevgi her yerde sevgidir her yerde güzeldir ama hak edilene verilirse tabi. Biz biz olalım bize verilen bu güzel duygunun değerini bilip etrafımızdaki insanları da sevgiden mahrum etmeyelim ki hayatımız karamsar olmaktan çıkıp umut ve sevgi dolu olsun.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Başarmak
Başarı her alanda lazım olan bir şeydir. Başarı olmadan büyük yerlerde kariyer kazanamayız. Başarılı olmak büyük çaba sarfetmek gerektirir. Bunun için çok çalışmak lazımdır.
Pek çok türde başarı vardır; Akademik başarı, kariyerde başarı, okul başarısı vb. gibi çoğalır gider. Bu başarılan hepsinin ayrı bir değeri vardır. Başarı sahibi olmak isteyen insanlarda en önce aranan şartlardan biri sorumluluk sahibi olmaktır. Sorumluluk başarının anahtarıdır. Sorumsuz olan biri ne başarı elde edebilir ne de hayatında mutlu olabilir.
Başarılar sadece hakettiği insanları bulur. Haketmeyen insan asla başarı kazanmaz. Zaten başarı hakedenlerin kazandığı ödüldür. Unutmayalım ki başarı her anlamda önemlidir.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Komşuluk ilişkileri
Komşuluk kavramına ülkemizde çok büyük önem verilmektedir. Komşularımız hayatımızın her alanında bizlerin yanındadır. Komşularımız iyi günde de kötü günde de bizleri yalnız bırakmayan kimselerdir.Ülkemizde komşuluğa verilen değeri anlamak için deyimlerimize ve atasözlerimize bakmamız yeterlidir. Türk dilinde komşuluk kavramı ile ilgili söylenmiş birçok söze rastlamak mümkündür. Ev alma komşu al ve  komşu komşunun külüne muhtaçtır gibi atasözleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bizler komşularımızı her zaman ailemizden biri gibi görürüz. Zor günlerimizde acılarımızı, iyi günlerimizde ise sevinçlerimizi komşularımızla paylaşırız. Evimizde güzel bir yemek pişiyor ise bir tabak da komşumuza götürürüz. Bütün bu davranışlar bizlerin komşuluğa verdiği önemi göstermektedir.İyi komşulara sahip olan kişiler her zaman huzur içindeyken kötü komşulara sahip olan kişiler zorluk çekerler. Bu nedenle bir yere taşınırken komşulara dikkat edilmelidir ve her zaman iyi komşulara sahip olmak için özen gösterilmelidir. 
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Sihirli Kelime: Merhaba
Hayatımızda en çok kullanmamız gereken kelimelerden biridir merhaba. Ayaküstü sohbetlerden tutun da saatlerce süren o hararetli konuşmalara kadar her türlü muhabbetin anahtarıdır. Böyle lezzetli sohbetlere başlamak için söylemek gereken, yalnızca üç hecedir.
İnsanların bu kadar yalnızlaştığı dünyamıza düşen duru bir su damlası gibidir bu üç hece. Kalbimizin derinlerinden kopup gelen, belki de en samimi duygularımızı yeşerten odur aslında. En bunaldığımız zamanlarda içimizi dökecek bir dost ararız, yalnız sokaklarımızda. Eğer bu dostu bulabilirsek şanslıyızdır yalnızlığımızda. O dosta dudaklarımızdan ilk dökülen şey "merhaba" olur. İşte o kelime bizi en güçlü kalelerden bile daha güvenli hissettirir. İşte artık içimizi dökecek biri vardır yanımızda. Bu güzel hisleri bize yaşatan da o sihirli kelimedir.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Mesafeleri Anlamsızlaştıran
Telefon hayatımıza son yüzyıllarda girmiş olsa bile vazgeçilmez bir parçamız oldu. Öyle ki girmediği ev yok. Sanırsınız ki su gibi bir ihtiyaç! Bırakın evleri, artık cebimizde taşıyoruz onları. Bir parçamız olmuş adeta, yanımızda olmayınca eksiklik hissediyoruz.
Telefonun hayatımıza girmesi bizim için mesafeleri anlamsız kıldı. Artık herkes için bir "Alo" kadar uzakta sadece. Bizler telefonla sevdiklerimize kavuştuk, üzüntülü haberler aldık bazen, işlerimizi dokunmadan hallettik, en önemlisi bunları hiç zaman kaybetmeden yaptık. Aylarca ulaşmayan mektuplar şöyle dursun, günümüzde beş dakikada yanıt gelmeyen mesajlar bizi deli etmeye yetiyor. Aslına bakarsanız telefon bizim sanal bir elimiz gibi.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Kitap Okuma Alışkanlığı
Kitap, insanın en değerli dostudur diyoruz. Peki, bunun ne kadar farkındayız? Bizler Türk vatandaşları olarak kitap okuma alışkanlığından çok mahrum kalmış bir milletiz. Çünkü biz kitap okumayı gereksiz, faydasız, sıkıcı bir şey olarak kazımışız kafalarımıza. Bir çok yazar bir kitabı yazabilmek için yıllarca emek sarf ediyor, ancak bu kitabı okuyan kişi sayısına baktığında emeğinin karşılığını alamadığını üzülerek görüyor. En azından bu yazarların kitaplarını elimize alıp bir göz gezdirebilsek, bu kitabın içinde ne kadar gerekli ve faydalı nitelikte bilgilerin olduğunu göreceğiz. Ne yazık ki bunu bile yapamıyoruz. Kitap insana bilgiden de farklı olarak birçok fayda sağlar: insanın kelime haznesini zenginleştirir, hızlı okuma alışkanlığı geliştirir, daha çabuk anlamasını sağlar ve daha birçok şey... İşte bu yüzden kitap insanın en değerli dostudur.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Güven
İlk söylendiğinde kulağa gayet basit gelen güven kelimesinin eksikliği nice arkadaşlıkların bozulmasına sebep oldu belki de. Bence güvenmek her türlü ilişkide olması gereken önemli bir unsurdur. Güvenmedigimiz bir insana sır vermek ne kadar akıl almaz geliyor değil mi? Oysa ki güven duymadığımız biriyle konuşmak ne kadar iticidir. Çünkü insan karşısındaki insanın kendisine güvenmesini, sözlerine inanmasını, söylediği sözlerde yalan aramamasını ister. Bazen gözden geçiriyorum arkadaşlıklarımı, arkadaşlarımı çevremdeki ilişkimi. Karşımdakiyle yeterince iyi ilişki kuramıyorsam önce kendimde şüpheye düşüyorum. Acaba diyorum kendi kendime bir arkadaşlığı ne bozar? Yalan bozar, hile bozar ve bu unsurlar güvensizliğe yol açar.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Gelecek Nesil
Yenilikler ihtiyaçtan doğar. İnsanoğlu neslinin devamını sağlamak istediği için kendisinden sonra gelecek nesle faydalı şeyler bırakmak isterler. Mesela Pasteur'un kuduz aşısı, Alexander Graham Bell'in telefonu, Edison'un ampulü bulması gibi. Bütün bunlar ve daha sayamayacağımız nice yenilikler yaşanan sıkıntı ve ihtiyaçtan yola çıkarak oluşmuştur. Şimdi ise kök hücre nakli, gen mutasyonu gibi hastalıkların çözümü için çalışmalar yapılmaktadır. Yakın gelecek zamanda ise ışınlanma çalışmaları derinleşecek. İnsanlar daima daha hızlı, daha pratik ve daha kaliteli bir yaşama ulaşmak için gayret içindedirler. Maalesef her yenilik ilk yapılışındaki gibi iyi niyet doğrultusunda kullanılmayabiliyor. Mesela atom bombası savaş için geliştirilerek kullanılıyor. Buluşları doğru alanda ve insanların yararına kullanmak için etkili çözümler bulmak gerekir. Bizlerden sonra gelecek olan nesle barış dolu, sağlık ve huzur dolu bir yaşam bırakmalıyız. Bu dünyayı aldığımızdan daha güzel, daha iyi şartlarda emanet etmeliyiz.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Zamanın Farkına Var
İnsan geriye baktığında zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlar. Geçmiş düşünüldüğünde çoğunlukla zamanın boş geçtiğini fark ederiz. Hayat geçmiş ve biz geride kalmışızdır; çünkü plansız yaşamışızdır. Toplumumuzda maalesef zamanı değerlendirmeyi bilen az insan var. Onlarda zaten hep yukarılarda. Nedeni de gayet basit aslında. Zamanı kullanan insan, planlıdır. Planlı olmak her zaman başarıyı kolaylaştırır. Yükseklerdeki insanlara bakıldığında görülen, onların hep dakik olmalarıdır. İş adamlarının çoğu dakiktir. Çünkü yoğun bir iş hayatları vardır ve bir işe geç kalırlarsa bütün işleri aksar. Tek dakik olması gerekenler iş adamları değildir. Her insan zamanı kullanmayı bilmelidir. Bir öğrenci, bir öğretmen, bir işçi ya da herhangi bir insan...
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Başarılı bir yazı ☺
Tumblr media
4. Er Ryan'ı Kurtarmak
Steven Spielberg'in yönetmenlik koltuğunda oturduğu Er Ryan'ı Kurtarmak filminin oyuncu kadrosunda; Tom Hanks, Vin Diesel, Matt Damon gibi önemli isimler var.
Dört çocuğundan, üçünü kaybeden acılı bir anne. İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybetmiş olduğu çocuklarının ardından tüm umutlarını yitirmiş ve büyük yaralar almıştır. Hayata dair tek umudu sağ kalan oğludur. Hayatta kalmayı başaran tek oğlunun savaştan bir an önce dönmesini büyük bir endişe içerisinde beklemektedir. Dile getirdiği tüm yakarışların ardından bir karşılık bulur ve bu yakarışların bir karşılığı niteliğinde olan Başkanın emriyle James Ryan'ın savaştan sağ salim geri getirilmesi sağlanacaktır. Normandiya'ya yapılan çıkarmada sekiz kişiden oluşan bir asker grubu yalnızca Er Ryan'ın kurtarmakla görevlendirilir. Ancak kendisini can pazarının ortasında bulan bu grup hayatlarını tehlikeye sokan bu görevin meşruluğunu sorgulayacaktır.
3 notes · View notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Yaşlanmak
Yaşlanmak kelimesi günümüzde dilimizin ucuyla bile olsa dile getirildiğinde insanın içini ürperten bir kelimedir. Oysa insanlar yaşlılığın getirmiş olduğu güzellikleri, hikmetleri düşünmemekte her zaman kötüyü aklına getirmektedir.
Aslında yaşlanmak insanlarda oluşmuş bir ön yargıdır. Sanki hiç yaşlanılmayacakmış gibidir, insanlar bu ön yargılarını atamıyorlar. Eğer bu ön yargılarımızı atmış olsaydık yaşlanmanın o kadar da kötü, insanın içini ürperten bir durum olmadığını anlamış olurduk. İnsan bu durumu güzellikleriyle ele almalıdır. Çünkü bu güzellikleri ele aldığında onların düşüncesi değişecek ve içerisinde yaşlanmaya karşı gizli saklı bir heyecan besleyecektir. Çünkü her yaşın kendine göre güzellikleri vardır.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Hayatımız Aslında Ellerimizde
Bir işe başlarken o işe olumlu olarak başlarsak devamında da o iş olumsuz devam etse bile biz onu olumlu devam etmiş gibi görürüz. Ya da bir işe başlarken olumsuz isek o işte biz başarıya ulaşsak bile sonucun olumsuz olduğunu düşünürüz. Her şey bizim düşüncelerimizi yönetmemizle oluşur. Olumlu düşünürsek olumlu görür, olumsuz düşünürsek olumsuz bir sonuca ulaşırız.
İnsanlar kendi düşüncelerinin nasıl etki ettiğini bilmez belki de hayatına. Bu yüzden düzgün düşünmekte pek umurlarında olmaz. Kötü düşünürsek yazdığımız yazı, okuduğumuz kitap, baktığımız her şey bize kötü gelir. Olumlu düşünen bir insanın her olayda bulacak iyi bir yanı vardır. Bu da iki insan arasındaki büyük farkı gösterir.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Anne Olsaydım
Çocuklar doğdukları ilk günden itibaren kendileriyle birlikte belirli masraflar da getirirler. Çocukların bu masrafları ilk önce bez, mama gibi şeylerle başlayarak daha sonraları defter, kalem, çanta, kıyafet gibi ihtiyaçlara dönüşür. Yani çocuk büyüdükçe ihtiyaçları da büyür. Bunlar için belirli şeylerden tasarruf gerekiyor. Eğer bir anne ya da baba olsaydım çocuğumun bu ihtiyaçlarını karşılamak için çok gerekmedikçe kıyafet, güzellik (bakım) ürünleri gibi şeyleri almazdım. Bununla ilgili Balzac'ın "Baba olduktan sonra göreceksiniz ki kendi mutluluğunuzdan çok, çocuğunuzun mutluluğu ile mutlu olabilirsiniz." sözü ile baba olduğunda eğer çocuğunun isteklerini yerine getiremez ise babaların üzüleceğini anlıyoruz.
Tumblr media
0 notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Harika bir yazı olmuş
Tumblr media
1. Leon
Luc Besson'ın kaleme aldığı ve yönettiği Fransa'da çekilen Leon (Sevginin Gücü) 1994 yılında gösterime girdi. Filmin başrollerinde Jean Reno ve Natalie Portman var.
Ailesinin hayatı üzerine kumar oynayan ve ikili taraflı ilişkiler kuran bir baba. Küçük ve masum bir kız olan Mathilda kaybedilen bu tehlikeli kumarın ardından hayatta kalmayı başarsa da onu bekleyen yalnızlığın farkındadır. İçini üşüten bu yalnızlık ruhunu boğarken hayatını değiştirecek olan soğukkanlı bir seri katille karşılaşır. Artık her ikisinin de birbirlerinden başka kaybedecekleri hiçbir şey yoktur ve tek zayıf noktaları birbirleridir.
3 notes · View notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Çok güzel olmus, devamını dilerim
2. Esaretin Bedeli
Frank Darabont'un yönetmenlik koltuğunda oturduğu The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli) 1994 yılında gösterime girdi. Filmin başrolünde Tim Robbins var.
Henüz hayatının baharında bir bankacı olan Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürme suçuyla müebbet hapiz cezasına çarptırılır. Ömür boyu hapis cezasını çekecek olduğu Shawsank Hapishanesi'nde hırsızlık, işkence, dayak, tecavüz ve her türlü haksızlık yaşanmaya devam etmektedir. Fakat mevcut tüm koşullara rağmen Andy her zaman iyimser yaklaşan ve çevresine pozitif enerji vermeyi başaran bir adam halindedir. Sergilemekte olduğu bu tutum çevresinde onu tanıyan herkesi de etkilemeye başlar. Andy ortaya koyduğu umut dolu tavırlarla ve hapishanedeki bazı yakın arkadaşlarının da desteğiyle hapishanede yatanlara dört duvar arasında bile mutlu olunabileceği gerçeğine inandırır.
Tumblr media
3 notes · View notes
fatmaapaydin-blog · 7 years
Text
Mükemmel
Tumblr media
3. The Pianist
Başrolde Adrien Brody'nin rol aldığı ve Roman Polanski'nin yönetmenliğini yaptıpı üç Oscar kazanan The Pianist filmi İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanmış dram yüklü bir hikayeyi ele alır.
Alman orduları henüz Birinci Dünya savaşı sıralarında kurulmuş bir ülke olan Polanya'yı işgal ederler ve yahudilere karşı sert bir tutum içerisinde olan Nazi Alman iktidarı, tüm yahudilerin öldürülmesi gerektiğini düşünür.
1939 yılını ele alan Piyanist filmi Varşova'da geçmektedir. O dönem yaşanan tüm hikaye Yahudi bir piyanist olan Wladyslaw Szpilman'ın göz aralığından anlatılır. Polonya'nın bombalandığı esnada Wladyslaw Szpilman bir Polonya radyosunda piyano çalmaya devam etmektedir. Fakat bir gün eve döndüğünde ailesini hazırlık yapmakta iken bulur. Ailesi artık bu baskıya dayanamamış ve uzaklara gitmeye karar vermiştir. Wladyslaw Szpilman ise gitme fikrini kabullenemeyerek reddederek ölüm gününe kadar kendi evinde kalmak istediğini söyler. Bu tartışmalar yaşarken radyoda yapılan bir yayında ultimatomları dikkate alınmayan İngiltere'nin Almanya'ya savaş açtığı ve Fransa'nın da bu savaşı desteklediği duyulsa da ailenin umudu kısa sürer.
3 notes · View notes