Toz zerresinin içinde durup dururken burdan taa uzaya kadar bir boşluk. Durup dururken bir boşluk. Evren diyorum, ben küçüğüm, küçücük. Bırak peşimi sürükleneyim diğer toz zerreleri gibi ne işi var içimin uzayda? Durayım durduğum yerde nerelere gidiyor içim?
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Seyircilerin hep bir ağızdan şarkıya eşlik ettikleri an ile Ah Muhsin’in ‘bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra dağıldığı an’ı. Evren sizde hangi yöne düşer çocuklar?
Her şeyin bir anlamı var. Her şeyin. Her şeyin bir hikayesi var. Daha önce kendime yakıştırdığım gibi ben bir hikaye avcısıyım. Bayılıyorum hikayeler dinlemeye. Bayılıyorum dinlediğim hikayelerde kaybolmaya. Bayılıyorum o hikayelerden ilhamla yeni hikayeler üretmeye. Hikayeler farketmeye… Uydurmuyorum ki, sadece görüyorum. Görüyorum hikayesini olanların ve yazmak,anlatmak istiyorum. Her hikayenin bir şarkısı var üstelik. Bana göre dinlediğim her şarkının da bir hikayesi var bu arada.
Bu kez şarkımız ‘Panik Ataklar’. ilhamım için teşekkürler sayın şarkım. Nasıl oluyor, nerden çıkıyor hiç bilmiyorum. Bir an buluyor beni bir şarkı. O dönüp dururken aklımdan geçiyor, akıyor, coşuyor fikirler. Muhsin diyor ya aklıma yeni fikirler boca olunca bazen çok terliyorum bazen ise kan. Ben de aklıma yeni fikirler boca olunca bazen çiziyorum bazen birleştiriyorum bazen çekiyorum bazen ise yazıyorum. Boca olan fikirleri etrafa boca etmenin binlerce yolunu bulup buluşturuyorum. Seçtiğim insanlar oluyor bazen, sevdiğim insanlar, hoop onlara kavuşturuyorum. İstiyorum ki memleketten gelen, eksikliğini o ana kadar hissetmediği ama karşılaşınca farkettiği özlemle, bir tanıdığıyla otogarda sarılmış gibi hissetsin. Bazı boşluklarını doldurmuş gibi hissetsin o sarılmada. Hissediyorlar mı insanlar böyle şeyler? Hiç bilmiyorum.
Mektuplar yazıyorum. Yazmak için yazıyorum. Ben fena halde yazıyorum. Bu ayrı bir zamanın konusu. Bu kez yazamadım mektubu. Yazmak istemedim. Yazmamam lazım geldi. Oysa ne fena yazardım şimdi. Yazmadım. Almadım kağıdı kalemi elime, seviştirmedim onları, şarkı kulaklarımda döndükçe. Bu gecenin şarkısı Panik Ataklar söylemiş miydim? Ne çok seviyorum böyle kıvrak cümleleri. Tekrarları. Tekrarları neden sever ki bir insan? Asla anlayamıyorum. Anlayamadığım binlerce şeyden biri daha. Ha bir de unutmadan anlayıp kabullenemediklerim var. Bazı şeyleri anlıyorum ama kabullenemiyorum, acısı içimi dağlıyor sonra. Evren bende bazen bu yana düşüyor çocuklar, alışmaya çalışıyorum.
Bu hikaye kıvrım kıvrım…
Nerden kıvırayım bilmiyorum. Başkalarına da öyle geliyor mu acaba, herkes her şeyi biliyor da bir o bilmiyor gibi bir his. Bu mesela, iyi bir şey mi?
Bilmediğini bilmemeli insan demiştim bir keresinde bir şeyler yazdığım yerde. Yazarken farketmiştim bunu. ‘’Çünkü bir şeyi bilmediğinin farkında olmak garip bir iç burukluğu, acı bir tat, ince bir sızı gibi, bunu biliyorum’’ diye de güzellemiştim üstelik. Güzellemek. Ben bazen bir şeyleri öyle çok güzelliyorum ki hayran kalıyorum sonra onlara. Bazen bazı şeyleri öyle güzelliyorlar ki aşık oluyorum sonra onlara.
Herkesin tanımı kendine nasılsa. Ben aşkı içimi kıpırdatan, içime sular doldurup göller, ırmaklar, şelaler oluşturup akıtan bir şey olarak görüyorum. Muhsin de işte bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra dağıldığı an olarak görüyor. Ah aşk! diyor bu cümlenin başında. Ben ah demiyorum daha fazla rol çalmak istemiyorum.
Bazen bu kadar çok alıntılarla ifade ederken kendimi ulan diyorum, acaba ben koltuk değnekleriyle mi yürüyorum? Bir önemi var mı mesela bunun?
Panik ataklar… Ben bittimler… Boş yataklar… Çaresizler…
Şarkının sözleri böyle yazılmış gibi. Hepsinin sonuna üç nokta. Ya çünkü başka türlüsü nasıl mümkün olabilir ki? Hepsi kendinden fazlasını yüklenip içine de öyle dönüyor sanki müziğe. Giriyor mu yoksa? Birleşiyor? Oluşuyor? Kavuşuyor. Evet kavuşuyor. Hayır hayır otogarda değil. O kadar da değil! Bana göre işte bunların hepsi ayrı ayrı, hepsi kesik kesik, hepsi uzun uzun. Boş yataklar… Ben yok muyum mesela o yatakta? Ben varken mi boş yatak? Başkası yok diye mi yanımda? Yoksa uyuyamıyor da yatamıyorum yatağa diye mi boş yatak? Hangisi daha üzücü geliyorsa o an, o. Çünkü bu böyle bir his. Yalnızsam, bu beni üzüyorsa, biri yok diye boş. Uyuyamıyorsam, geceler eziyetse, yatamadığımdan boş. Sancım arttıysa, doğum yakınsa, varolabilmek için çabalarken hiç gibi hissediyorsam yattığım halde boş.
Burda sormayacağım bununla ilgili bir şey, bir cevaba ihtiyacım yok. Çünkü biliyorum ki burası çok önemli, burası çok değerli, burası çok anlamlı. Biliyorum, biliyorum,biliyorum...
4 notes
·
View notes