Tumgik
faikhakkiali · 5 months
Text
İnadına!
Baharda hava da soğuk
inadına!
Gündüz vakti de karanlık
inadına!
Beklenen de gelmedi.
İnadına hayat,
inadına yaşamak,
inadına!
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Neyleyim!
Bilmiyorum ne alemdeyim
Sensiz kaldım gayri viraneyim
Yüzün de gitti gözlerimden
Ben bu hayatı neyleyim
Sensiz geçen her gün bin yıla bedel
Derinden çağırıyor beni ecel
Gittin biliyorum dönüşü yok
Yalnız başıma dünyayı neyleyim
Tütüyor burnumda özün
Koptum hayattan gittiğin gün
Sensiz nefes almak artık zor
Son nefesi vermeyeyim de neyleyim
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Marul
Gidişinin sekizinci ayıymış
Ben bilmiyorum komşum söyledi
Ona da yan komşu söylemiş
Bugün marul ekim zamanıymış
Kışa yeşillik olsun bol olsun
Yazı hatırlatsın diye ekiliyormuş
Seni hatırlatacak ne varsa attım
Ne dikeyim de seni hatırlatsın
Düşün düşün bilemedim
Madem ki gittin sen bilirsin
O kapıyı sen çektin
Bir daha giremezsin
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Ucuz Şarap
- abi kalk gidiyoruz
- bir daha bu şaraptan alma gözlerimi kör ediyor.
- o gözlerini kör etmiyor deminden beri uyuyorsun
- uyumuyorum ben, hep duydum telefonda konuştuğunu
-  ama gözlerin kapalıydı!
- kapatmadım gözlerimi ben
- hadi kalk gidiyoruz
- ben gelmiyorum
- burada mı kalacaksın
- hee ne var bunda
- sen bilirsin
- sen git
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Konuşamadıklarımız...
Nasıl baktığını
Ne hissettiğini
Ağzından çıkan kelimelerin
Nereye gittiğini
Konuşalım...
...
Nehrin durmaksızın akışını
Gözlerini niye kaçırdığını
Elimi sıkıca kavradığını
Bütün gece sessizce yanımda oturuşunu
Konuşalım...
...
Yürürken tökezlediğini
Beni çok özlediğini
Ne zaman döneceğini
Hayalimdeki gözlerini
Konuşalım...
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Beni Bul...
Gülüşün gidiyor hatırımdan Gözlerin söndü sönecek mum ışığında Yavaştan bir ürperti içimde Seni görmem lazım
Aklımda dünden kalma cümleler Söyleyemediğim daha neler neler Geçti geçecek bir gönül Sana söylemem lazım
Nefes kesildi kesilecek Sensiz bir ömür bitecek Sabaha varmam belki Seni görmem lazım
Geceler buz ayaz Sokaklar kara zindan Sensiz boşa geçen zaman Beni bulman lazım
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Bir Dakika
Onca zaman geçer ömründen
Bir dakikanın peşine düşersin
Hiç görmediğin yüzü özler
Atışını duymadığın kalbi hissedersin
Güneş batmaz, sabah olmaz
Kısır döngüye girer, zaman akmaz
O gelince herşey anlam kazanır
Ömründen eksik bir dakika
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Sen Hatırlat Bana...
Bir ara,
Hatırlat bana
Elim erdiğinde,
Yazacağım sana.
Ama sakın ha...
Sen hatırlat bana.
Bu benim için bir ölçü,
Bir değerdir.
Beni hatırladığını bilmek,
Bir onurdur.
Aklına gelmem şereftir.
Sakın ha...
Unuttuğumdan değil...
Sen hatırlat bana!
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
Ulaşılamaz!
Sana ulaşmaya çalıştım
En derin hendekleri aşıp
Çapraz ateş altında kaldım
Ben sana çok uzaktım
Sana gelmeye çalıştım
Yanında yer var mı bilmeden
Yolunda ömrümü tükettim
Sen bana yabancıydın
Kızmadım, darılmadım da
O benim heyecanımdı sana
Bilmem çarpar mı bu yürek daha
Beni ben bilmeyen sana
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
TAMAM ABİ
- Kahvenin tadı yok sabah sabah.
- Dişlerini fırçaladın mı?
- He fırçaladım.
- Ondan.
- Ne ondan?
- Dişlerini fırçaladığın için kahvenin tadını alamıyorsun.
- Niye alamıyorum?
- İşte dişlerini fırçaladığın için!
- Ne alakası var diyorum lan.
- Alakası şu abi, diş macununda bulunan flörür ve saire kimyasal maddeler dil üzerindeki tat alma hücrelerini yoğun etken maddeleri sebebiyle bir süreliğine uyuşturur. Bu yüzden dişlerini fırçaladıktan belli bir süre yediğinden ve içtiğinden tad alırsın ama tadını beğenmezsin.
- Ne diyorsun oğlum sen! Sabah sabah başımıza diş hekimi kesilme.
- Abi sordun söyledim.
- Ben bir şey sormadım sen kendin atladın hemen.
- Sen demedin mi kahveden tat alamıyorum sabah sabah diye?
- Ee dedim!
- Ben de neden tat alamadığını anlattım.
- Kahveden tat alamıyorum demek kahveden tat alamıyorum demektir. Neden kahveden tat alamıyorum anlamına gelmez. Sen ne biçim bişey oldun başımıza!
- Abi sana da yaranamıyoruz ya! Konuşsak kabahat konuşmasak ayrı kabahat.
- Oğlum sana ne zaman nerede nasıl konuşulacağını öğretmediler mi? İlk öğretmenin kim lan senin? Hüseyin mi, Hasan mı?
- Sen de hemen her şeye kızıyorsun abi ya! Sana yaranacağım diye akla karayı seçiyorum.
- İlk öğretmenin kim lan?
- Yok abi onlar değil.
- Hee anladım.
- Ne anladın ki abi?
- İlk öğretmenlerinin kim olmadığını.
- Kim olduğunu da anladın mı?
- Müneccim miyim lan ben?
- Ne bileyim abi anlamışsın ya.
- Neyi anlamışım lan? Ben kendim farkında olmadan sen benim neyi anladığımı anladın?
- Bişey anlamadım abi işte öğretmenlerin kim dedin onlar değil dedim ben de anladım diyosun.
- Anladım tabi.
- E neyi anladın abi?
- Salak mısın lan sen? Seni sayıyla mı verdiler benim başıma!
- Hemen kızma abi ya.
- Kızmıyorum lan inadına kızmıyorum a.k. sabah sabah ceza gibisin. Zekandan şüphe etmesen bilerek yapıyorsun diyeceğim.
- Abi konu senin içtiğin kahveden benim zekama nasıl geldi öyle?
- Çok zekisin lan!
- Niye abi?
- Niye mi zekisin?
- Yok, niye öyle diyorsun?
- Zeki olduğun için olabilir mi?
- Hakaret etmiyorsun değil mi abi?
- Sence hakaret ediyormuş gibi mi konuşuyorum?
- Anlayamıyorum abi.
- Zekisin, deyince sen küfür ve hakaret mi anlıyorsun?
- Yok abi aniden sen öyle şey edince hoşuma da gitmedi değil hani.
- Allahım yarebbim.
- Ne abi?
- Yok bir şey.
- Ne yok abi?
- .....
- Tamam abi.
  11/08/2017
GÜMÜLCİNE
0 notes
faikhakkiali · 7 years
Text
HAYAT BU YA
Bazı zaman üzülür bazı zaman da gülersin Bazılarını sever bazılarını silersin Hayat bu ya durup dururken de olsa düşersin
Dertlerinde boğulurken bile umut edersin Gelmeyeceğini bilsen bile yine beklersin Hayat bu ya düşe kalka yola devam edersin
07/08/2017
0 notes
faikhakkiali · 8 years
Text
HASAN AMCA
Bugün canım biraz sıkkın, işe gidesim yok. Şöyle bir dolaşayım diye çıktım yola. Hafiften yağmur çiseliyor. Islatır bu beni dedim kendime. Ama geri dönüp de ne şemsiye almak ne de yağmurluk giymek gelmedi içimden. Caddeye çıkınca bizim Coşkuna rastladım hal hatır ettik iki dakika. İşe mi abi dedi. Dolaşacağım biraz dedim. Ne o canın sıkkın galiba. Sıkkın biraz dedim yüzüne bakmadan. Sen nereye diye sordum hafiften ve gidiyorum artık ben dercesine baktım yan yan. Ben de çarşıya gidiyorum abi dedi. İyi dedim ve yollandım. Daha ne diye bilirdim ki. İyi işte. İyi. Yağmurun etkisiyle olacak ki herkes hızlı hareket ediyor bu sabah. Aslında her sabah hızlı hareket ediyorlar hep bir yerlere yetişme kaygısı. Çocuğun okuluna, oradan işe, işten müşteriye, oradan yine çocuğu okuldan almaya, oradan markete, oradan da eve yetişme telaşı. Hep bir yerlere yetişmeye çalışırken ölüyoruz patır patır. Hiç bir yere de tamı tamına yetişmiş değiliz bu yaşımıza kadar. Yetişeceğim de ne olacak ne değişecek ne güzelleşecek hayatımda. Onu da anlamış değilim bak. Neler geliyor sabah sabah aklıma. Caddede yine bir telaş, arabalar daha stresli yağmurun ıslattığı kaygan asfaltta daha bir tedirgin ilerliyorlar bu sabah. Bir baktım şehir meydanına gelmişim. İnsanlar ellerinde şemsiyelerle hep bir yerlere gidiyorlar. Çıkıp meydanın ortasına bağırasım var nereye gidiyorsunuz diye ama tutuyorum kendimi. Kimsenin de dönüp bakacağını veya cevap vereceğini zaten beklemiyorum. O kadar da duyarsız mı olduk! Kim yaptı bizi bu kadar duyarsız!
Canım sıkkın bugün, hafif çiseleyen yağmura bile isyan ederim.
Abi benim iki dakikalık bir işim var istersen işimi halledeyim de bir kahve içelim diye seslendi Coşkun arkamdan ve sol yanımda bitti. Cevap bekleyen gözlerle bana bakıyor hafiften ve acil cevap bekliyor belli. Anlaşılan yol boyunca arkamdan yürümüş. İyi olur dedim pek de isteksiz ama ben de daha tam olarak ne yapacağımı kestiremiyorum. Şu anda gelen en cazip teklif bu. Tamam abi. Sen geç şu kafeye bana da bir kahve söyle hemen geliyorum. Nereye gidiyor acaba ne işi var sabah sabah hem de iki dakikalık sonra da boş. Başka bir işi yok demek ki. O şehir meydanını ikiye yaran adımlarla geçti. Ben de köşedeki kafeye doğru ilerledim. Yağmur biraz daha hızlanmıştı sanki daha irileşmiş, ıslatıyordu.
Abi bu işler böyle.
Ne işi yahu diyecek oldum. Belli ki yüksek siyaset konuşmuşuz yine Coşkunla. Kendime geldim yavaş yavaş. Önümdeki masadaki küllük neredeyse ağzına kadar dolmuş. Galiba garson hiç küllüğü değiştirmemiş oturduğumuz sürece.
Sen mi içtin bu sigaraları hep dedim.
Ben içtim abi. Niye diye sordu Coşkun.
Hiç dedim.
Kafeye girdikten sonra kendimden geçmişim. Kahveleri söylemişim Coşkun gelmiş sohbet etmişiz abi bu işler böyle derken kendime geldim. O aradaki film yok bende.
Niye sordun abi dedi Coşkun yine sorusunu tekrarlayarak.
Yok bir şey diye geçiştirdim ama bir tuhaf baktı bana. Ne diyecektim ki! Bende film koptu neler olup bittiğini hatırlamıyorum mu diyecektim. Nerelere daldıysam artık onu dahi hatırlamıyorum.
Ben bi dükkana uğrayayım dedim kalktım.
İyi, oldu abi, görüşürüz dedi.
Görüşürüz dedim dilimin döndüğünce.
Kafeden çıkarken bizim çırağı gördüm karşıdan geliyordu.
Nereye lan.
Günaydın abi dükkana mı.
Hee. Bi uğrayayım.
Boşuna gitme abi kapalıyız bugün.
Niye ki, noldu?
Akşam Hasan amca vefat etmiş. Öğle namazına müteakip cenazesi.
Vay anasını be! Patron nerede?
Evde.
Olmadı şimdi bu ama ya.
Ne olmadı abi.
Neyse boş ver. Sen nereye gidiyorsun?
Patron beni bir iki yere gönderdi onları halledip onların evine gideceğim.
İyi tamam dedim çırağa. Dükkanın yolunu tuttum yine de. Sanki yarın da ben ölecekmişim gibi son kez dükkanın kokusunu içime çekesim geldi.
Olmadı be Hasan amca. Terstin, aksiydin, huysuz ihtiyarın tekiydin ama olmadı be. Seviyorduk seni her ne kadar bize tırlansan da. Patrondan sonra bir de sen vardın başımızda. Patron babası olmanın verdiği gururla ve onursal patron olmadan kaynaklı beylik taslıyordun bize. Kızıyorduk sana ama seviyorduk da seni. Pratik iş bitirici çözüm üreten o zekana hayrandım ben. Problemlere ürettiğin o, bana göre ilginç, çözümler en takdir ettiğim özelliğindi. Sesini yükseltmeden yaptığın arabuluculuklar hala aklımda. Noldu be Hasan amca bulamadın mı Azrail'le bu işin bir arasını? Yok muymuş bir ortası? Oysa dünyada çözülmeyecek problem yoktu sana göre. Bizi böyle hayran bıraktın kendine. Bana sorsalar bu adam Azrail'i bile yola getirir derdim. Bir arasını bulur anlaşır Azrail'le, ölüme çare olur derdim. Olmadı be Hasan amca. Bu iş hiç iyi olmadı böyle. Bayrak yarışındaki gibi bayrağı bize mi devrettin, sırada biz mi varız? Ee biz ne diyelim Azrail'e var mı bir diyeceğin? Selamını söylesek alır mı? Anlar mı senin tayfan olduğumuzu?
Nur içinde yat diyeceğim ama yakışık almaz. Sen sütün yoğurdun kaymağını yiyen adamdın. Nerede nasıl yatacağını pek âlâ iyi bilirsin. Ruhun şad olsun Hasan amca.
0 notes
faikhakkiali · 8 years
Text
POSTACI
Günlerdir düşünüyorum. Ne olacak bu halim diye. Artık öyle alıştım ki düşünmeye sebep bile aramıyorum. Yaslıyorum sırtımı sandalyeye, dikiyorum gözlerimi yola, gelene geçene bön bön bakıp aklıma ne gelirse düşünüyorum. Geçen sabah kapının eşiğinde dikilip de düşündüm öğlene kadar. Ellerim cebimde, kapı yarı aralık gelen geçene bakıyorum hepsi yabancı iki kelam edecek kimse geçmiyor. Derken mahallenin postacısı girdi sokağa karşı komşunun posta kutusuna bazı zarflar bıraktı, muhtemelen faturadır. Ne o bana bir şey getirmiyorsun hep benim kapımdan teğet geçiyorsun dedim. Adam ilk başta ona konuştuğumu bile anlamadı. Artık ne kadar önemsiz görünüyorsam!! Kapıya dikilmiş bostan korkuluğu gibi!! Sonra arkasına dönüp dik dik baktı. Bugün de mi bir şey yok bana dedim. Ben bunları evde yazmıyorum, kime ne gönderirlerse onu getiriyorum dedi. Aslında demek istedi ben daha postacı sözünü bitirmeden yarın bana posta yoksa sokağa hiç gireyim deme diye biraz sert çıktım adama. Bir an ayağı tökezledi düşer gibi oldu dengesini sağlamak için önüne döndü, omzundan çantası falan salındı koluna aşağıya onu da tutmak istedi aynı anda. Tekrar dengesini sağlayınca bana dönüp sen neler saçmalıyorsun be adam diye gözleriyle beni zihnine kazıdı. Allah allah ya, hem posta getirmiyor hem de kapımın önünden geçiyor hiç arlanmıyor da diye hafif yüksek sesle mırıldandım. Yoldan geçen bir tanıdık hayırdır diye baktı bana. Postacı, hem posta getirmiyor hem de utanmadan sıkılmadan sokağımdan geçiyor dedim. Problem bu mu yani dedi. Postan var da mı getirmiyor diye ekledi. Bilmiyorum dedim bende. Varsa getirsin adam gibi diye sözüme devam ettim. Varmıymış. Bilmiyorum bişey demedi. Sordun mu? Niye getirmiyorsun diye sordum ters ters baktı. Bu da postacı gibi baktı bana ne saçmalıyor bu mal der gibi. Yok arkadaş adıma gelen posta varsa adam gibi getir. Yollarda durdurup da sormamızı bekleme. Ben de kendimce haklıyım. Belli ki bir mektup bir haber bekliyorum bir yerden. Getireceksen getir artık şu mektubu.
***
Bu sabah çok zor uyandım adeta yatak beni içine gömmüş bir türlü bırakmıyordu. Telefonun çalan alarmını kapatmaya çalışırken onu da komidinin üzerinden yere düşürmüşüm. Ya da ben düşürmemişimdir telefonun alarmı çalarken titreştiğinden kendiliğinden düşmüştür.  İkinci ihtimal bana daha olumlu geliyor çünkü ben düşürmem. Telefonu yatağın altından bir yerlerden elimi sokup çıkardığımda saat ona on vardı. Hazırlanıp apar topar çıktım evden. Traş olmalı mıydım acaba sakallar acayip oldu ya. Daha sonra berbere uğrar olurum. Acele etmeliyim. Postacı gelecek birazdan. Bakalım bugün de mi bir şey getirmeyecek bana. Artık getirmesi lazım. Ben bunları düşünürken mahalleye varmışım farkında olmadan. Dükkan komşuları sabah temizliklerini bitirmişler birbirleriyle şakalaşıp gülüşüyorlar. Gülmeyin lan sabah sabah karşımda. Ama anlamadılar ne dediğimi. Olsun zamanı gelince anladıkları dilden anlatırım ben onlara. Kahvehanenin önünden geçerken her zamankinden anlamında bir işaret çaktım. Tamam abi dedi kahvecinin çırağı. Hoop ustan nerede diye seslendim kahvehanenin içine. Sesimin yankılandığını duydum. Dışarıda dedi çırak. Kahveme tükürürsen çükünü keserim dedim. Yok abi olur mu öyle şey dedi çocuk yarı utangaç bir tavırla. Kahveme gerçekten tükürdüğünden mi utandı yoksa çükünü keserim dediğim için mi anlamadım. Yoluma devam edip dükkana geldim. Daha patron gelmemişti. Abi neredesin ya, patron geldi iş için dışarı çıktı geç kaldığın için sana canı sıkkın biraz. Başlatma lan patronuna. Git bir simit börek bişey al da kahvaltı edeyim dedim kasadan da bir beşlik tutşturdum eline. Abi patron canına okuyacak kasadan para alıyorsun dedi. Ben alırım kimseye hesap verecek diğilim. Alıyorsam da kahvaltı parası alıyorum. Çırak dükkandan çıktı ben de kapının eşiğine dikildim. Postacı henüz geçmemiş anlaşılan. Karşı komşunun posta kutusu hala boş. Postacıyı beklerken öğlen olmuş. Bu arada patron birkaç kez dükkana gelip tekrar çıktı dışarıdaki işler için. Bir kaç kez birbirimize manalı manalı baktık. Canım istemiyor bugün çalışmak dedim. Aklından ağıza alınmayacak bir sürü temenni geçirdi ve cevap vermeden çıktı gitti. Nereye gidiyorsun diye seslendim arkasından ama tenezzül edip de dönüp bakmadı bile.
Ne olacak benim bu halim. İş var çalışasım yok. Yada tam tersi. Bir türlü senkronizasyonu yakalıyamıyorum. Derken postacı kılıklı biri giriş yaptı sokağın başından. Aha geliyor benimki. Ama bu o değil. Ama mektup dağıtıyor! Noldu ki bizim postacıya. Adam korkusundan mı gelemedi acaba? Yok ya niye korksun ki?
Tahir kim diyemeden daha yanıma yaklaşan postacı ben diye atıldım kapının eşiğinden yola. Sana taahhütlü bir zarf var dedi. Ver o zaman dedim. İlkönce imza atacaksın dedi. Ben imzamı öyle her yere atmam dedim. Postayı teslim aldığına dair bir imza atacaksın dedi. O zaman olur dedim. Bana uzattığı listede adımın yazılı olduğu kutunun yanındaki boş yeri gösterdi postacı, ben de imzaladım fazla uzatmadan. Kalbim küt küt atıyordu sonunda gelmişti beklediğim posta. Oley be. Buyurun zarfınız dedi postacı. Aldım hemen elinden zarfı gönderen pek belli değildi ama önemi yoktu benim için. Laf olsun diye nereden geliyor bu zarf dedim postacıya. Üzerinde yazar dedi. Dili de pek uzun pabuç gibi yeni postacının. Sevmedim bunu her ne kadar bana mektup getirse de pek ukala birine benziyor. Öbür postacı nerede izinde mi diye sordum arkasından ama aldırış etmedi. Zarfı şöyle bi salladım elimde. Çırağa seslendim dükkanın içine, gel lan buraya dedim. Buyur abi diye hemen yanımda aldı soluğu. Al şunu koy masanın üzerine sonra bakarım kim göndermiş. Ben berbere gidiyorum haberin olsun.
Kahvehanenin önünden geçerken çırak gözüme ilişti tablasında boşlarla kahveye doğru geliyordu karşıdan. Napıyon lan kerhaneci dedim. Çocuk önüne baktı yanımdan geçerken. Bir dilenci takıldı peşime yolda abi bir ekmek parası ver diye. Sigara uzattım dilenciye içmiyorum abi dedi. Niye lan dedim. Dilenci sigara içmez mi? Hem de avanta bulmuşsun içmiyorum diyorsun. Senden dilenci milenci olmaz bir iş bul çalış dedim. Köşeyi dönerken arkama baktım dilenci peşimi bırakmıştı.
0 notes
faikhakkiali · 8 years
Text
SELFİYE
-        Yani hepsini mi?
-       Evet, hepsini, mecburiyetten.
-        Ay inanmıyorum sana.
-        Niye ki?
-        İşte ne bileyim erkek işi değil de ondan. Bilemiyorum.
-        Kadın mı olmak lazım?
-        Bilmem belki de.
-        Nasıl yani bilmezsin?
-        Ben anlamıyorum mesela bu işlerden.
-        Hiç mi?
-        Anlamıyorum.
-        …..
-        Yalnızca market alışverişlerini falan yapıyorum bir de dışarıda yapılması gereken işler varsa onları.
-        Evde ne yapıyorsun?
-        Hiiçç.
-        Hiç mi? Nasıl yani.
-        Bana bir şey yaptırmıyorlar evde.
-        Evde bir şey yapmadığın zamanlar bana gelip yardım edebilirsin mesela. Ütü yapmaktan pek hoşlanmıyorum. Ütü yaparken canım sıkılıyor.
-        Ben bilmiyorum ütü yapmayı ya.
-        İyi o zaman temizliğe gelirsin.
-        Evi temizlemeye mi?
-        Evet.
-        Hmm bilmem ki. Hani böyle bezle toz falan alınıyor. Camlar, yerler siliniyor. Sonra süpürülüyor. Ardından paspas. Perdeler falan makinaya atılıyor. Ondan mı bahsediyorsun?
-        Evet.
-        Yok. Ben yapmıyorum temizlik falan. Bilmiyorum zaten.
-        Temizlik bilmiyorsun.
-        Yok bilmiyorum.
-        Ama bu gerekli ya. Yemek yemek su içmek gibi gerekli.
-        Valla bizim evdekiler yapıyor beni karıştırmıyorlar ben de kaytarıyorum iyi oluyor.
-        İyi oluyor!
-        Heeaa, bana iyi geliyor onlar evi temizlerken bende kankilerimle dışarı çıkıp kahve qeyfi selfi’si yapıyorum.
         *****
-        Anne, kız süper ya.
-        Buluştunuz mu kızla yavrum. İyi etmişsiniz.
-        Buluştuk. Buluşmaz olaydım.
-        Niye öyle diyorsun yavrum? Ayıp.
-        Ne ayıbı anne ya! Ayıbı kusur kalsın.
-        Aa çok iyi aile kızıymış Müjgân teyzen dedi.
-        Olabilir anne ama bana göre değil.
-        Niye oğlum? Bir hatasını mı gördün?
-        Kız başlı başına hata anne ya!
-        Aaa nasıl konuşuyorsun bakalım ayıp, hiç yakıştıramadım sana.
-        Bırak Allah aşkına anne ya. Ben yokum.
-        Ne demek yokum! Çok iyi aile kızıymış diyorum.
-        Olabilir anne. Ama bana iyi değil.
-        Sana niye iyi olmasın oğlum.
-        Olmaz işte, boş ver.
-        Aa sen ne zaman evleneceksin. Her kısmetini böyle mazeretlerle geçiştiriyorsun.
-        Ne kısmeti anne ya. Kısmet dediğin iyi bir şeyler getirir dert getirmez.
-        Allah’ım ya rabbim sen bu çocuğa akıl fikir ver.
-        Verdi anne verdi Allah bana akıl fikir. Onun sayesinde olmaz diyorum zaten.
         *****
-        Naber?
-        İyi, senden naber?
-        İyi benden de. Ne yapıyorsun?
-        Ev işleri.
-        Hıımmm.
-        Sen neler yapıyorsun.
-        Akşama babamın arkadaşları gelecekmiş. Bizimkiler de hazırlık yapıyorlar. Ben de dışarı çıkalım diyecektim.
-        İşim var.
-        Ne zaman biter?
-        Akşama kadar sürer.
-        İllaki bitirmek zorunda mısın?
-        Evet, bitirmek zorundayım. Yarım iş kalmaz. Ben yapmazsam başkası gelip yapmayacak, o yüzden bunu bu gün bitirmem lazım.
-        Tmm.
         *****
-        Nasıl gidiyor oğlum arkadaşlığınız?
-        Gitmiyor anne.
-        Aa nasıl söz öyle o? Gitmiyor anne! Dil de pabuç gibi.
-        Gitmiyor işte.
-        Niye oğlum?
-        Ben ev erkeğiyim anne. O yüzden gitmiyor.
-        …
-        Anlaşamıyoruz.
-        Ne demek bu şimdi?
-        Anlayana belli bir anlamı vardır artık.
-        …
-        Anlaşamıyoruz.
-        İdare ediver be oğlum. Anlaşırsınız. Evlenince hepsi geçer bunların.
-        Ne evlenmesi! Bir de evlenecek miyim? Allah göstermesin.
-        İleride o da olur.
-        İlerisi olmaz anne. İlerisi olmaz!
-        Hiç çaba göstermiyorsun galiba. Bana mı öyle geliyor?
-        Muhtemelen sana öyle geliyor. Ben ortada gösterilecek bir çaba görmüyorum. Bu iş olmaz. Bir daha görüşmeyeceğiz artık.
-        Aa hemen pes et! Hemen pes et!
-        Sen ne diyorsun anne ya!
-        Biraz çaba göster olum oluruna bırak biraz da.
-        Anne saçmalama allasen. Olmaz diyorum! Dertsiz başıma dert istemiyorum.
         *****
-        Nbr? (10:33)
-        ..
-        Yoğun musun? (12:05)
-        ..
-        Kaç saat oldu hala yazmadın. (16:14)
-        …
-        (*** kişisi sizi engelledi!)
0 notes
faikhakkiali · 8 years
Text
KIZINIZA TALİBİZ
Oğlumuz ne işle meşgul acaba dedi kayınpeder biraz alaycı bir tavırla. Yoksa bana mı öyle geldi. Bana öyle gelmiştir çünkü son günlerde bayağı bir alınganlığım üzerimde. Caddede yürürken trafik ekipleri “ticari bekleme yapma” diye anons geçseler ben orospu değilim diye tepki gösterecek haldeyim. Kayın peder sorusunu tekrar etmeden hadi ama artık biriniz anlatsın nasıl olsa biliyoruz da sizden de dinlemek istiyoruz sırıtmasını takındı. Annem söze başlasam mı diye düşündü. Babama bir bakış attı. Ben salonda oturan herkesi yan gözle tek tek kestim. Bakışlarım kayın pedere gelince skerim belanı bakışıyla hafif sırıttım. Karşımda oturan kayınço ablasını isteyeceğiz diye pek memnun değil gibi. Aslında iyi çocuk da bazen ne yapacağı nasıl davranacağı pek belli olmuyor. Geçen arabasını bir saatliğine alıp ertesi gün teslim ettim diye hala bana ayak yapıyor.  Bu kesin babasına benim hakkımda ileri geri laf etmiştir.
İyi, hamdolsun, çalışıp duruyoruz dedim. Kayınpederin yüzüne bakarak. Blöfünü gördüm ben de sana uyup lafı değiştiriyorum diyecekmiş gibi gelmedi bana. Demedi de. Hafif sırıtıp ıhım hıhım ederek önüne baktı. Nasıl olsa lafı dönüp dolaştırıp tekrar sorarım sırıtmasını attı salonun ortasına. Mesaj alındı sırıtması ve yerimde rahat değilim kıpraşması ile tepki verdim. Görüldü idare et bütün gece burada oturmayacağız yanıtını annemden duydum hafifçe. Buna şükür daha da kötüleri var dedi annem benim cümlemi tamamlamak için. Efendim sizin işler nasıl sağlığınız sıhhatiniz iyidir inşallah dedi babam. Genel bir giriş yapayım da bakalım tutarsa oradan yürür geceyi kurtarırız diye umdu.
Kardeşime kız isteme daha rahat bir ortamda olmuştu. Aileler aylar öncesinden tanışmış, gidip gelmeler başlamıştı. Kızı istemeye gidince de herkes birbirini bildiğinden sıradan ve pek samimi bir aile gezmesi havasında geçmişti kız isteme merasimi. Ayrıca kardeşimin saklaması gereken ve utanacağı bir sicili de yoktu benim gibi. Çok iyi bir işi, geliri ve mevkii vardı. Herkes maddi durumuna bakıyor. İşin maaşın varsa gerisi teferruat. Çalışıp kazanınca bir evin araban da olurdu eğer hala yoksa. Bana gelince durum değişiyor. Dört iş batırıp iflas etmiş üç araba satıp parasını yemiş her giriştiği işten zararla ayrılmış birine kız verilir mi? Aslında bunları yalnızca biz biliyorduk dışarıya fazla anlatmıyorduk ama yine de görünen köy kılavuz istemez. Herkes iş hayatındaki talihsizliğimin farkındaydı. Bu akşam da buraya gelirken çekincelerimiz tam olarak bunlardı. Fakat sevgilim babasına durumumu anlattığını büyük bir olgunlukla karşıladığını iş hayatında böyle iniş çıkışların olabileceğini belirttiğinden haberdardım. Yine de insan özel durumunu yabancı birine alelade bir şeymiş gibi anlatmak istemiyor. Ancak kayın peder de duruma hiç yardımcı olmuyor.
Hala bir sessizlik var salonda. Kahveler de daha gelmedi. Kahveye tuz mu koydular da erimiyor mu ne. Altı üstü bir kız isteyeceğiz. Zaten gerginim. Bir de tuzlu kahve gelirse sçarım böyle âdete. İki kadeh votka içseydim gelmeden daha rahat olurdum. Çenemin düşmesinden mi korktum yoksa kırk yılda bir pederi dinlemek mi istedim ne. En gergin akşamda pederin sözünü dinleyeceğim tuttu. Acayip kızgınım kendime şu an. İki kadeh votka bu ortamı disko gibi yapardı eminim.
Kayınpeder hafifçe bizim tayfayı bir süzdü ve ne kadar birikimin var damat dedi. Ne kadar param var lan benim. Sabah Metin’den üç yüz yuro borç aldım. Çiçekti çukulataydı yüzüklerdi derken fazla bir şey de kalmadı. Bizim adetler de çok pahalı. Skecem âdetini ha. Bu salak da laf olsun diye mi sorup duruyor bunları. Gerildim. Biri dokunsa gitar teli gibi inleyeceğim. Borç mu lazım dedim. Bana baktı sonra babama baktı şu oğluna bir şey söyle der gibi. Babam da ona boş boş bakarak hafiften alay edermiş gib sırıttı. Kayınpeder kızardı biraz.
Kahveler geeldii dedi bir ses.
Belli, içeride kendi havasında, beni istemeye geldiler evlenecem yuva kuracam bu akşam beni veriyorlar sırada nişan sonra da düğün hayalleri kuruyordu. Salonda başrolünü oynadığım gergin saatlerden habersiz ve bir o kadar da gereksiz bir neşeyle girdi içeri sevdiceğim. Hiç o neşesini bozmadan kahve servisini yaptı. İnşallah kahvede tuz yoktur. Varsa sçtık lan. En son yemek masasına yöneldi kahve tablasını masanın üzerine bıraktı içinden kendi kahvesini aldı en uçtaki sandalyeye oturdu. Neşesinden bir gram bile kaybetmeden anneme doğru pür neşe bir bakış atarak nasılsınız diye sordu. Annem soğuk sudan sıcak suya girmiş gibi ürperdi. Bu karıyla nasıl anlaşacaksın oğlum diye baktı bana. Babamın pek hoşuna gitti bu tavrı. İyiyiz kızım sen nasılsın bakalım dedi. Salak ya diye baktı annem babama. Noluyonuz bi kendinize gelin diye baktım ikisine de. Konuşuyoruz oğlum hanım kızımız hal hatır soruyor dedi babam. Noluyo olum burada diye baktı kayınpeder kayınçoya. Tespihini sallaya sallaya kahvesini yudumladı kayınço. Mesaj alındı. Salla ya gül gibi geçinip gider bunlar diye baktı babasına. O zaman yüzükleri takalım dedi kayın valide adayı. Biz kızı istedik mi lan diye baktı babam. Aa karıya bak kızını oğluma yamamaya dünden razı bu karı ayol diye kesti kayınvalideyi annem. Amk damada ne iş yaptığını söyletemeden kızı verdi bizim karı diye sert baktı kayınpeder. Beni verdiler diye gülümsedi sevdiceğim ortaya öyle. Daha yüzükleri cebimden çıkarmadan dayadı votkayı kayınço. Helal be. Böyle kayınçosu olmalı insanın bir milyon borcu olsun koymaz vallaha. Biri borç mu dedi diye kesti beni kayınpeder. Yok yok dedi kayınço. Ulan ben bu kayınçodan bir şey anlamadım. Beni sevmediğini anlıyorum da niye sevindiğini anlayamıyorum. Bu işte bir bit yeniği var.
Annem yüzükleri aldı elimden ben takacağım dedi. Bırak kayınço taksın diye baktım, olmaz ben takacağım dedi. Tam kriz çıkacak bir durum. Ben takarım yüzükleri teyze dedi, kayınço. Hemen aldım annemin elinden yüzükleri. Babamla kayınpeder bu hengâmede yerlerinden kalkıp gürültüden uzak salonun diğer ucuna geçmişler bize bakıyorlar. Bir ara kırmızı kurdele falan kesildi tam olarak hatırlamıyorum. İki şişe votkadan sonra görüntü biraz bulanıyor bende.
0 notes
faikhakkiali · 8 years
Text
Anlamadım!
Detaylı olmuyor Lâf uzuyor Konu dağılıyor Kısa yazacağım Ben bir şey anlamadım Bilmem anlatabildim mi!
0 notes
faikhakkiali · 8 years
Text
Yaşam Felsefesi
Varlığında bir yokluk Yokluğunda bir varlık Sessiz bir seda Gürültülü bir sessizlik Arşınladığın yolları Hiç yürümemiş gibi Olmaz ki! Sevgilim! Böyle bir yaşam felsefesi!
0 notes