dralanarthur-blog
Alan Arthur
5 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
dralanarthur-blog · 6 years ago
Text
“Korku Seansı” Serisi Hakkında Notlar
“Korku Seansı”  Başrollerde; Akademi Ödülü adayı, Vera Farmiga, Patrick Wilson, Ron Livingston ve Lili Taylor yer alıyor. Yönetmen koltuğunda ise Saw ve Insidious'tan tanıdığımız “James Wan” oturuyor. Bölüm I: Konusunu gerçek bir hikâyeden alan Korku Seansı, Ed ve Lorraine Warren; paranormal olayları inceleyip, çözmeye çalışan, ünlü bir çifttir. Ed ve Lorraine Warren çifti, bir gün Perron ailesinden bir telefon aldıklarında, hayatlarının en korkutucu görevine atıldıklarının farkında değildir. Perron ailesinin gözlerden uzak çiftlik evi nedeni bilinmeyen karanlık bir varlık tarafından kuşatılmıştır. Bundan sonra hayatları tam bir kabusa dönüşmüştür. Bu vakayı çözebileceklerine inanan deneyimli Warren çifti işe koyulur. Ne kadar şeytani bir varlıkla karşı karşıya olduklarını çok geç fark edeceklerdir... Bölüm II: 1977’de İngiltere'de yaşanan bir olaydan esinlenerek çekilen film. Paranormal olayları incelemeye devam eden Lorraine ve Ed çifti, bu sefer Londra'nın kuzeyindeki Enfield bölgesine araştırmaya gidiyor. Eşinden boşanmış Peggy Hodgson, 4 çocuğuyla birlikte büyük bir eve taşınır. Bir süre sonra çocuklar geceleri hareket eden eşyalardan şikayet etmeye başlarlar. Anne önce durumu ciddiye almasa da çocuklarından özellikle Janet'a musallat olur. Gözle görünmez güçler, görmezden gelinemeyecek ölçüde hayatlarına kâbus gibi çökecektir. Son dönemlerde korku ve gerilim filmlerinde başarılı yapımlar daha nadir görülüyor. Filmlerde konu kısırlaşması ve tekrara düşmesi üzücü bir durum. Paranormal olaylar veya doğaüstü olaylar insanlara ilgi çekici geliyor. Görmediğimz, dokunamadığımız, duyamadığımız şeyler merak uyandırıyor. Bu durum da izlediğimiz filmlere, okuduğumuz kitaplara yansıyor elbette. Bunu güzel örneği ‘’Korku Seansı’’ Film, Türk korku filmleriyle ortak bir konuyu ele almış. Farkı ise; “Türk filmlerindeki gibi baştan sona yoğunlaştırılmış şekilde konuyu gözümüze sokmamışlar.” İzleyiciyi, filmin her dakikasında aksiyonu yüksek tutup korkutmamışlar. Konu basit ve yumuşak bir dille sürdülrümüş. Aksiyonu tadında ve yerinde verilmiş. Makyaj ve efektler gayet başarılı etkileyici olmuş. Sesler ve müzikler ise gayet yerinde diyebiliriz. Yapımda belki ilk eleştiri noktası iki filmde de benzer vakalar incelenmiş. Perili ev veya evde yaşanan doğaüstü olaylardı. Serinin üçüncü filmi için harekete geçilmiş. Güzel bir haber ise yapımcı Peter Safran tarafından verildi. ilk iki seride olduğu gibi perili ev hikayesi olmayacağını açıklamış. Başarılı yapımın seyircileri için; üçüncü film merak konusu olmakta.
ALAN ARTHUR
0 notes
dralanarthur-blog · 6 years ago
Text
The Wolverine (Film İnceleme)
 Yönetmen: James Mangold
 Senaryo: Mark Bomback, Scott Frank
 Oyuncular: Hugh Jackman, Tao Okamoto, Rila Fukushima, Hiroyuki Sanada, Svetlana Khodchenkova, Brian tee, Hal Yamanouchi, Will Yun Lee
 Görüntü Yönetimi: Ross Emery
 Kurgu: Michael McCusker
 Orijinal Müzik: Marco Beltrami
 Vizyona Giriş Tarihi: 26 Temmuz 2013
     Marvel'ın bir yan kahraman olarak çizilen Wolverine, sonrasında X-Men serisine katılarak birçok çizgi roman severin en sevdiği kahramanlardan biri olma şerefine erişmiştir. Wolverine, çizgi romanda kazandığı sevgi, saygıyı beyazperde de elde etti diyebiliriz. Belki de insanları duygu karmaşası içinde savaşması, güçlü karakterini oldukca insani ve iyi derece hissettirdiği için seviliyordur. Özellikle Marvel’in süper kahramanlarına düzenli olarak Holywood’un çeşitli aktörleri hayat verirken Wolverine karakteri, Hugh Jackman’a bu filmle birlikte ismi özdeşleşti. Adamantium ile kaplı Wolverine’in ilk akla gelen en önemli özelliği keskin pençeleri olsa da ölümsüz olmasının ana sebebi kendini iyileştirebilme yeteneğidir.
   X-Men Origins: Wolverine’den sonra yeni The Wolverine filmi daha başarılı olabilmesi için doğru bir karar veriliyor. Bu sefer Wolverine odaklı bir film yaratılması, X-Men Origins: Wolverine filmi her ne kadar ismiyle bir Wolverine filmi olmaya çabalasa da, Jackman’ın karakterine odaklanmaktansa ilk üç X-Men filmine yer almayan mutantları göstermeye çabalıyordu.
    Film, "X-Men Başlangıç; Wolverine" de dünyayı yok edecek duruma gelen Jean Grey’i deliler gibi sevmesine rağmen öldürmek zorunda kalmıştı. “The Wolverine” de ise üzerinden yıllar geçmesine rağmen Logan’ın bu olayı atlatamadığına ve vicdan azabı duyduğuna tanıklık ediyoruz. Duyduğu bu suçluluk duygusunun verdiği acı ile ölümsüzlük olan hayatında başa çıkabilmesi için kendini vahşi özelliklerinden arındırmaya çalışıp yaşamını dağlarda, insanlardan uzak bir şekilde sürdürmeye çalışır.
    Filmin başında Wolverine’in gördüğü kabuslardan bir tanesi masumane bir şekilde Grey’i görürken bir diğeri –ki filmin mevzusunun başlangıcı- 2. Dünya Savaşı sırasında kurtardığı "Yashida" ismindeki bir Japon askerini görüyor.
    Belli aralıklar ile şehre inen karakterimiz bu sefer indiğinde biri onu gizlice takip etmektedir. Logan; şehre indiğinde, uğradığı barda o akşam avcılar ile bir problem yaşar. Barda kavga çıkar, o kavgada loganı takip eden kişi, Logan’ı bardan çıkartır. 2. Dünya savaşında hayatını kurtardığı japon asker olan Yashida, ona hem teşekkür etmek istediğini hem de veda etmesi gerektiğini söyler. Bu sebeple; Japonya’ ya gelmesini istemektedir. Logan zorda olsa kabul eder. Japonya’ya yolculuğu başlar. "Yashida" artık zengin biridir fakat ölüm döşeğindedir. Yashida, Logan’a bir teklif sunar. 
   Logan' da ki ölümsüzlüğü kendisi istemektedir. Logan’a ise ölümlülük sunmaktadır. Yashida, güç hırsı sarmış ve ölmekten korkan biridir. Yashida bir dğer isteği ise, torunu Marikoyu korumak için yaşamak amacındadır. Logan tabi ki teklifi kabul etmez. Logan, uykudayken rüyasında Jean' i görür öpüşmeye başladıklarında bir tuhaflık olduğunu farkeder. Rüyasında gördüğü Jean’nın görüntüsüne bürünmüş olan Yashida’nın yanındaki mutant doktordur. Mutant doktor, Loganın içine bir şey yerleştirir.
    Yashida’nın ölüm haberi gelir. Onun için düzenlenen büyük cenazeyi Yakuza mafyası tarafından basılır. Marikoyu kaçırma teşebbüsünde bulunurlar fakat Logan peşlerine düşer. Aksiyonu bol kovalamaca sonucunda Logan, Mariko’ yu kurtarır. Mariko’nun şehir dışında bulunan evine gitmek için yola koyulurlar. Yakuza mafyası peşlerinde oldukları için farklı yollardan giderler. Bu süreç içersinde Logan birçok kez kurşun yemiştir fakat yaraları iyileşmemiştir. Mutant doktorun Logan’nın içine yerleştirdiği şey iyileşme yeteneğini değiştirmiş Logan ölümlü olmuş gibi reaksiyona girmiştir.
    Mariko ile Logan bir gece geçirip dinlenmek için bir otel bulurlar. Logan; otelin balkonunda, kan kaybı yüzünden bayılır. Uyandığında veteriner tarafından tedavi edilmiştir. Yashida vasiyet olarak tüm mal varlığını torunu Mariko' ya bırakmıştır. Bundan dolayı Mariko' nun babası tüm mal varlığı istediği için Marikonun ölmesi için peşlerine "Yakuza" adında mafyayı takar. Logan; sabah uyandığında, Mariko yanında değildir. Ancak dışarıdan Mariko' nun sesini duyar. Babasının adamları Mariko' yu kaçırırlar. Logan sesi duyup peşlerine düşse de yetişemez. Arkadan gelen Yukio ile hızlıca peşlerine düşerler. Mariko babasının yanına getirildikten sonra evlerine bir grup girer Mariko’nun babasının adamlarını sessizce öldürürler. Marikoyu oradan götürürler. Logan ise eve varsa da Mariko' yu oradan orada bulamaz. Logan, Mariko' nun nerede olduğu yazan bir not bulur. Tuzak olduğunu anlamıştır ama gitmek zorundadır. Yola çıkmadan gücünün kaybolma sebebini bulmalıdır. Medikal aletlerden birinde vücudunu taratır ve kalbine yapışmış olan böceği bulur. Kalbindeki böceği çıkarmaya çalışırken, o sırada Mariko’nun babası (Shingen) saldırır. Yukio, Logan’a ulaşmaması için uğraşır.  Logan zorda olsa bir şekilde kalbineki böceği çıkarır ama bayılır. Logan kendine geldiğinde Shingen' i öldürür. Logan, Marikoyu kurtarmak için yola çıkar. Oraya vardıklarında kısa dövüşten sonra Logan uyutularak ele geçirilir. Uyandığında elleri bağlıdır ve dev bir robot ile karşı karşıyadır. 
   Robot, Logan’nın elindeki bıçakları keseceği sırada Mariko dikkat dağıtır. Ardından Logan bağlarından kurtulur. Logan, robot ile uzun süren savaşta bıçaklarını kaybeder. Robot ise kafasından olur. Fakat robotun içinden yaşlı "Yashida" çıkar. Yakın bir zamanda öldüğü sanılan Mariko’nun dedesi olan adam. Yashida, Logan’ın iyileşme yeteneğini robot ile kemiklerinden kendine transfer etmeye başlar. Logan artık ölmeye adım adım giderken, Mariko dedesinin başına ve boynuna bıçağı saplar. Loganın hayatını kurtarır. Artık Her şey düzene girmiş, dedesine ait şirketin başına Mariko geçmiştir. Logan insanlık için savaşmayı istemekte ve amacını bulmuş bir şekilde Amerika' ya geri döner.
    Film "Ronin" (efendisiz bir savaşçı) filmlerini andırıyor ve İlginçtir ki James Mangold’un yönettiği filmde aksiyon sahneleri belki de The Wolverine’in en zayıf tarafı. Filmin gizemli bir yanı olsa da ilerleyen sahnelerinde ne olacağını kestirmek güç değil. Bu durum çizgi roman hayranlarını hayal kırıklığına yol açar mı? Bilemem. Bir diğer yandan filmin aksiyon açısından da beklentinin altında kaldığını vurgulamak gerekiyor. Oldukça uzun süren tren sahnesinin dışında elle tutulur bir aksiyon sahnesi yok.
   Son olarak; Senaryo, kurgu ve karakter olarak doyurucu ve heyecanlandıracak bir eser. Biraz kötümser davransak da çizgi roman ve film severler için şahane bir karakter izlenmesi gerekilen bir film.
 İyi Seyirler...
1 note · View note
dralanarthur-blog · 6 years ago
Text
“Korku Seansı” Serisi Hakkında Kısa Notlar
“Korku Seansı” 
    Başrollerde Akademi Ödülü adayı Vera Farmiga, Patrick Wilson, Ron Livingston ve Lili Taylor yer alıyor. Yönetmen koltuğunda ise Saw ve Insidious'tan tanıdığımız James Wan oturuyor.
    Chapter 1: Konusunu gerçek bir hikayeden alan Korku Seansı, Ed ve Lorraine Warren paranormal olayları inceleyip çözmeye çalışan ünlü bir çifttir. Ed ve Lorraine Warren çifti, bir gün Perron ailesinden bir telefon aldıklarında hayatlarının en korkutucu görevine atıldıklarının farkında değildir. Perron ailesinin gözlerden uzak çiftlik evi nedeni bilinmeyen karanlık bir varlık tarafından kuşatılmıştır. Bundan sonra hayatları tam bir kabusa dönüşmüştür. Bu vakayı çözebileceklerine inanan deneyimli Warren çifti, ne kadar şeytani bir varlıkla karşı karşıya olduklarını çok geç fark edeceklerdir... 
    Chapter 2:  1977'de İngiltere'de yaşanan bir olaydan esinlenerek çekilen film. Paranormal olayları incelemeye devam eden Lorraine ve Ed çifti, bu sefer Londra'nın kuzeyindeki Enfield bölgesine araştırmaya gidiyor. Eşinden boşanmış Peggy Hodgson, 4 çocuğuyla birlikte büyük bir eve taşınır. Bir süre sonra çocuklar geceleri hareket eden eşyalardan şikayet etmeye başlarlar. Anne önce durumu ciddiye almasa da çocuklarından özellikle Janet'a musallat olan gözle görünmez güçler, görmezden gelinemeyecek ölçüde hayatlarına kabus gibi çökecektir.
    Son dönemler korku ve gerilim filmlerinde başarılı yapım çok az çıkıyor. Filmlerde konu kısırlaşması ve tekrara düşmesi üzücü bir durum.  Paranormal olaylar veya doğaüstü olaylar insanlara ilgi çekici geliyor. Görmediğimz, dokunamadığımız, duyamadığımız şeyler merak uyandırıyor. Bu durum da izlediğimiz filmlere, okuduğumuz kitaplara yansıyor elbette. Bunu güzel örneği ‘’ korku Seansı ’’
    Film, Türk korku filmleriyle ortak bir konuyu ele almış. Farkı ise Türk filmlerindeki gibi  baştan sona yoğunlaştırılmış şekilde konuyu gözümüze sokmamışlar.İzleyiciyi, filmin her dakikasında aksiyonu yüksek tutup korkutmamışlar. Konu basit ve  yumuşak bir dille sürdülrümüş.  Aksiyonu tadında ve yerinde verilmiş. Makyaj ve efektler gayet başarılı etkileyici olmuş.
    Yapımda belki ilk eleştiri noktası iki filmde de benzer vakalar incelenmiş. Perili ev veya evde yaşanan doğaüstü olaylardı. Serinin üçüncü filmi için harekete geçilmiş. Güzel bir haber ise yapımcı Peter Safran tarafından verildi. ilk iki seride olduğu gibi perili ev hikayesi olmayacağını açıklamış. Başarılı yapımın üçüncü filmi merak konusu.
ALAN ARTHUR
0 notes
dralanarthur-blog · 6 years ago
Text
Constantine : İblisler Şehri Konusu
Constantine : İblisler Şehri Konusu
Yönetmenler: Doug Murphy
Oyuncular: Matt RyanDamian O'HareEmily O'BrienRobin Atkin DownesRachel Kimsey
Senaryo : Alan Moore, Jamie Delano, Steve Bissette
Oyuncular : Damian O'Hare, Emily O'Brien, Laura Bailey, Matt Ryan
Constantine’nin arkadaşı olan Chas’in ,  10 yıl önce yaşanan trajik bir kaza sonucu kızı Thris koma’ya mahkum kalır. ‘’John Constantine’’in zihni karanlık güçlerin tacizine uğramaktadır. Yorgun ve yüksek alkollü dönemden gçer. Chas , komadaki kızı için Constantineden yardım talep eder. Doktorların hastalığın nedenini ve tedavisini tespit edememesi, Constantine’ın aklına doğaüstü varlıkları getirir. Bu hissinde yanılmayan Constantine, kızın ruhunun bir iblis tarafından ele geçirildiğini keşfeder. Arkadaşının kızını kurtarmak için çıktıkları bu tehlikeli macerada meselenin sadece zavallı kız olmadığı, aslında bütün Los Angelas halkının iblislerin hedefinde olduğu ortaya çıkar. ‘’
 2005 yılında Keanu Reeves'in başrolünde bulunduğu film ile dünya çapında ün yapan            ‘’ Constantine ‘’  aslında bir çizgi roman uyarlamasıdır. DC Comics'in Hellblazer adlı çizgi romanı serisinde John Constantine adlı iblis avcısının maceraları yer almaktadır. John Constantine , CW kanalının Legends of Tomorrow adlı dizisinde Constantine'i bol bol görmekteyiz. Warner Bros ve DC Animation, karakterin hayranlarına sürpriz yaparak Constantine'i, yetişkinlere yönelik bir animasyon filmini olarak sundular. Constantine: City of Demons adlı animasyon filmin özellikle de yüksek şiddet öğelerine sahip fragmanıyla dikkat çekmeyi başardığını söylenebilir. Filmin yapımcı koltuğunda Warner Bros ve DC filmlerinin pek çoğunda imzası bulunan David S. Goyer'i görmekteyiz. John Constantine , alt kültür korku ve fantastik filmler arasında şimdiden hatrı sayılır bir yer edindi. İblis, büyü , fantastik yaratıklar vs. Unsurlarının bulunduğu yapımları sevenler için çok ideal ve ağızda tat bırakan bir yapım olmuş. Animasyon filmi izlemeyi ve çizgi roman sever arkadaşlar için çizgi roman koleksiyonunuza eklemenizi tavsiye ederim. Film de ,  ‘’ +13 ‘’ yaş sınırı bulunmaktadır.
ALAN ARTHUR
1 note · View note
dralanarthur-blog · 6 years ago
Text
JOHN WİCK
JOHN WİCK
Chad Stahelski, aslen dövüş sanatları uzmanı olan, the crow filminde brandon lee'nin dublörlüğünü ve birkaç filmde de aktörlük  yapan yönetmen ilk filmi olan ‘’ John Wick ‘’, özellikle Keanu Reeves ve Willem Dafoe gibi tanınan oyuncuların bulunduğu kadrosuyla dikkat çeken bir yapım. İlk yönetmenlik denemesi olmasına karşın Stahelski’nin dövüş sanatları uzmanı olarak kariyeriyse oldukça parlak. Öyle ki çalışmaları arasında Matrix serisi, 300 Spartalı, V For Vandetta ve X-Men gibi filmler var.
Chapter 1 : Emekliye ayrılmış tetikçinin amansız bir hastalıktan kaybettiği karısının yasını tutan Wick karısından bir araba ve bir köpek kalmıştır. Eskiden çalıştığı rus mafyası Tasarov’un oğlu tarafından köpeği öldürülür ve arabasıda çalınır. Bunu yapan Tasarov’un oğlu ve arkadaşları bilmeden yer altı dünyasının en acımasız süikastçısını tekrar uyandırırlar. John Wick, acımasızca düşmanların peşine düşer aksiyon burada başlar Tasarov ailesine kadar ulaşır.
Chapter 2 : Tekrardan emekliliğe ayrılmaya çalışan John Wick'in bu emeklilik hayali çok sürmez. Santino d'Antonio , John Wick'in karanlık yer altı dünyasından kurtulabilmesi için kan mührünü devreye sokup Wick'i kendisine bir ömür boyu borçlu bırakmıştır. Santino, bu borca karşılık Wick'ten bir hedefi öldürmesini ister. John Wick, tekrardan amansız bir aksiyonun içine atılır ve mensubu olduğu Continental adlı oluşumun ne denli güçlü olduğunu, tam olarak nasıl kurallara sahip olduğunu ve amacının ne olduğu da bizlere gösteriliyor.
Film, bir klişe üzerinde ilerliyor izlenimi verebilir birçok insana fakat klişeden ayırılan bazı noktalar var. ‘’ İnsani duygular ’’ filmin başlangıcı ve aksiyonun fitilini ateşleyen bir unsur ki izleyici ile kurulan bir bağ noktası. Bu duygu durumunu aksiyon ile basit, gerçekliğe yakın bir dil ile ve  tam tadında harmanlamışlar. Filmin yapımcılarından Basil Iwanyk güzel özetliyor ve şöyle anlatıyor: “ Senaryonun tonu aksiyon dolu ve oldukça eğlenceli. Çok net bir duygu filmi var ve bu aksiyon filmi için çok rahat. John Wick karısı kaybetmiş, evi yağmalanmış, arabası çalınmış ve köpeği öldürülmüş bir adamı canlandırıyor. Büyük bir aksiyon filmi için geniş bir duygusal geçmişi barındırıyor. Herkesin başına gelebilecek bir şey. Bana göre aksiyon türünün tüm mantığı, olağanüstü bir stille basit ve erişilebilir bir ortam yaratmak. Biz de bu filmde bunu yaptık. ”
Dövüş sanatını iyi bilen bir yönetmen ile istenileni iyi uygulayan, bilgisayar oyunu tadında silah kullanımı ile filmi hareketlendiren Keanu Reeves damakta hoş bir tat bırakıyor. Kendisine has melankolik havasını oynadığı karakter ile birleştirmeyi başarabilen Keanu Reeves, John Wick karakteri ile hem kendisine yapışan yeni bir kimlik hem de sinema dünyasına yeni bir suikastçi karakteri kazandırmış oldu.
Birşey daha var ki, John Wick 1 & 2 aksiyonu bol bir film olarak akılda kaldı. Birinci filmde senaryonun giriş bölümü ve gelişme bölümünün tamamı aktarılmamış ki yarım kalan birşeyler var deniliyordu. İkinci filmde ise senaryonun gelişme bölümü tamamlanmış, konudan ziyade aksiyonu ağır basan Continental adlı oluşumu tarif eden bölüm ve üçüncü film için köprü ya da geçiş filmi niteliğinde olmuş. Hikaye nasıl bir sonuca bağlanacak merak konusu.
 ALAN ARTHUR
1 note · View note