Text
Yeniden yeniden eski defterleri açmamızın hiçbir manası yok.bırakalım herşey eskisinde kalsın .
1 note
·
View note
Text
“Hayırdır,Leyla Mecnun mu kesileceksiniz başımıza nedir bu aşktan çektiğiniz!
2 notes
·
View notes
Text
Cihê kû mirin lê hebe, evin konê xwe digere û bar dikê...
4 notes
·
View notes
Text
“aklının makyajını tazele,
aklına güzel kokular sür
aklına en yüksek topuklarlarını giydir
aklına aklımı almayı öğret
aklına aklımda kalmayı öğret”
1 note
·
View note
Text
“Ne duruyorsunuz sistemleşenler ,beni de sistemleştirsenize”
1 note
·
View note
Text
Bu ülkedeki gerizekalılığın en büyük kanıtı , raflara giren 10 kitabın 9'unun aşk üzerine olması. Çünkü sizler aşk dışında yemeyen, içmeyen,okumayan, duygulanmayan, ağlamayan tipik insanlarsınız . Size acı nedir desem Elif Şafağın çalıntı ve ergen paragraflarıyla cevap verirsiniz , size duygu nedir desem gerçek duyguyu anlatamasınız,aç kalmanın,bilmin,felsefenin,inancın mücadelenin ne olduğunu bilemesiniz. Size Dostoyevski'yi sorsam , aç kalmamak için yazdığı kitapları anlatasam , size zindanlardan memleket için yazan Nazımları sorsam , size Ali Şeriatiyi sorsam , size ne yaptığını bile bilmeyen , makineleşmiş hormonlaşmış duygularınızla çevreye kirlilik saçan İdiotlar , size birşey sorulmaz ..
51 notes
·
View notes
Text
...
tel örgülerde kanayan bi halkı, çepeçevre çiçeklendirebilir dudağının iki yana kıvrılışı.
74 notes
·
View notes
Text
“Müebbet hükümlüsü bir yoldaşın mektubu”
2008 yılında hapishaneye girdim. 2012 yılında hücreye alındım. Net olarak 5 yıldır hücredeyim. 2042 yılım şartlı tahliye tarihimdir. (…) . Yaşama karşı her daim umudum var. İnsan, insan, insan ve umutlar: bitmemeli, bitmemeli İNAN. Bu mahpusluk sürecinde elbette her insan gibi her mahpus gibi benim de sağlık sorunlarım oldu ve oluyor; çünkü hücre koşulları ve ortam ciddi sağlık sorunlarına yol açacak şekilde organize edilmiştir. Bende yarattığı sağlık sorunları şöyledir: uzağı görmekte zorluk/ görme bozukluğu, hiper tansiyon kronik, eklem ağrıları, migren, sinüzit, nefes darlığı, unutkanlık, dalgınlık, alınganlık, durağanlık, sese karşı aşırı duyarlılık, uyku bozukluğu, yalnızlık korkusu, cümle kurmada zorlanma vb.
Ağırlaştırılmışların ölünceye kadar hangi koşullarda nasıl yaşadığını, en basit günlük ihtiyaçlarını; insansız, diyalogsuz, sohbetsiz ortamın kişileri nasıl etkileyebileceği vb. yaşanan deneyimlerden yola çıkarak anlatmanın faydalı olabileceği inancındayım.
Ağırlaştırılmış müebbetlerin kişiliklerinin yaşama direk olarak yansıdığı her hücrede ayrı bir dünya kurmasının maddi yanımızın çok güzel olduğu bir alandır. Kendini yaşama, durağanlık, duygusallık, tepkisellik, tahammülsüzlük, alınganlık, sakarlık vb. bu konuda çokça şey söylenebilir, çoğaltılabilir. Hücre tipi infaz koşulları (rejimi) bu genel bilinen ağır tahribatları, insanı örseleyen, hırpalayan yanları ağır müebbetliklerde katlanarak misliyle oluşmasına sağlanmasına zemin sunacak koşullara sahiptir. Yaratılan nesnel maddi zemin gerçekleşmesi için organize edilmiştir. ‘Güneş girmeyen yere doktor girer.’ Ağır müebbetlik hücrelere ise Azrail girer. Ağır müebbetliklerin koşulları her türlü fizyolojik ve psikolojik rahatsızlığın üremesine zemin sunan mekânlardır. Özet olarak fizyolojik hastalıkların ne boyutta olduğunu görmek öğrenmek için. Mahkûmların REVİR dosyalarını okumak yeterli olacaktır ki her rahatsızlıkta revir tercih edilmemektedir. Akciğer, karaciğer, mideden safraya, kalp ve damar rahatsızlığından ağız ve diş sağlığına, göz rahatsızlığına kadar. Tepeden tırnağa kadar her türlü rahatsızlığın olduğu söylenirse abartılı olmaz. Güneşin, havan, hareket alanın yetersiz. Önemsiz düzeyde var olduğu aslında olmadığı demek daha doğru olur. Yetersiz ifadesi hafif bir ifadedir. Adım adım, dirhem dirhem eritmektir, öldürmektir. Aynı eroin gibi zamana yayarak yok etmektir. Kahrolsun faşizm!
Ağırlaştırılmış koşullar fotokopi bir yaşamın dayatılmasıdır. Sesten, yazıdan ibaret bir dünyadır.
(Hücre) Dışarıdakine!
Soruluyor bazen dışarıdan; nedir bu hücre? Zorlanıyorum bazen anlatmakta. Doğrudur sadece yaşanılarak kavranabilenlerdendir. Ama anlaşılmaz da değildir. Tecrit- hücre, sizin bizim en diri damarımızı posaya çevirip ele ayağa düşürme, yok etmeye yelteniştir. Hücre, ‘asmayıp da besleyecek miyiz?’ciliğin asmayıp da can çekiştirelim, güneş görmeyen yere doktor girerin yerine Azrail girsin halidir. Teklik, yalnızlaştırma, yalıtma beyhudeliğidir. Günaydın, iyi akşamlar, iyi uykularını kendinin dinlemesidir hücre. Uykudan önce yatak muhabbeti yapacak kimsenin olmayışıdır hücre. Üzüldüğünde veya sevindiğinde gözyaşlarını karıştıracağın, kucaklaşacak bir gövdenin yokluğudur. Coşkulu, sırılsıklam bir sevinci duvarlarla paylaşmaya tahammüldür hücre. Deli denmeyi göze alıp kendinle konuşmazsan kendi sesini unutmak, denediğinde garip, yabancı bir sesle afallamaktır. Bazen ölüm sessizliğidir içinde, karınca osuruğundan şşşşşt’lere kadar her şeyin duyulabildiğidir. Yorgan döşek, ateş, kâbus bir gripte ‘nasılsın’ın bir tas çorba şefkatinin özlemidir hücre. Her saldırıdan sonra yaralarını kendinin sarmasıdır hücre. Düşmede kırılan kafa göz kan içinde baygın bulunmaktır. Sayımda bazen de kalp krizi ve ölüm istatistiğine veri olmaktır. Ulaşamadığın acil butonunun sana bakmasıdır. Kısaca at bir kese, diyecek yoldaşın, kardaşın olmayışıdır hücre. Çeşit çeşit küf duvarın resim dahi tutmayışıdır. Sizler dışarda nemden nefes alamazken, hücrede can çekişmek; kerbela çölüdür. Toprağı çay posası, beşlik su petinden onlarca saksı, binlerce filiz yeşilin çoğunun operasyonla alınmasıdır. On yıldır hala posa biriktirmekte ısrar; yeşilde, filizde, yaşamda inattır. Küçük bir kare gökyüzünü görüp börtünün böceğin, kuzunun, göğün, bulutun erbabı olup doğaya tutunmaktır hücre. Ekmeğe, çatlaktaki yeşilliğe, ziyaret, mektup yasağı verilmesidir. Hücre görüntüsü, dört duvar, sesten yazıdan ibaret bir dünyadır. Fotokopi bir yaşam zorlamasıdır, Vietnamları, İmralı’yı, tersten düzden, yukarıdan aşağıya yeniden anlamak, öğrenmek, duyumsamaktır.
Durmadan örgütlemek, örgütlemektir hücre. Üretmek, üretmek, barikat barikat, hücre hücre, gövde gövde direnmektir. Yok edilse bile asla boyun eğdirilemez olan tepeden tırnağa kızıl bir dimdikliliktir. Bir de biz tek başımıza sadece direnerek teslim olmayacağız. Kazanmak içinse sizinle hep birlikte sadece kıpırdamaksızın yeteceğini hatırlatan alanların dilleridir hücre.
Yaşamak direnmektir…
Direneceğiz…
Biz kazanacağız…
Biz kazanacağız…
Biz kazanacağız…
Kalın sağlıcakla,
Sevgilerimle
Y.G.
8 notes
·
View notes