Sadece kendimce izlediğim filmler hakkında derin anallizler(!) yazıyorum çok da ciddiye almayın
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Dünyanın en iyi animasyoncusu Hayao Miyazaki mi?
Evet.
Keşke böyle bıraksam ama maalesef ki burada size bu amcanın provakasyonunu yapmak için bulunuyorum.
Öncelikle kendisini ve filmlerini neden sevdiğimi maddelerle, daha berrak bir kafayla açıklamak istiyorum
1) Hikaye
Miyazaki'nin filmlerini bu kadar sevmemin sebebi öncelikle vermek istediği mesaj ve bunu aktarma biçimi. Kendisi savaş karşıtı ve Japonya'da yaygın olarak inanılan bir din olan Şintoizm'i de filmlerinde sık sık kullanıyor. Bu din genel olarak her şeyin bir ruhu olduğuna ve her ruha saygı göstermeye inanır. Miyazaki bunu filmlerinde çok güzel bir biçimde anlatıyor. Örneğin; Prenses Mononoke, Ruhların Kaçışı, Komşum Totoro...
Animatörlerin dijital çizime geçtikleri ortamda kendisi hala eliyle çizim yapıyor ve verdiği röportajlarda da hikayeye önem vermediğini, çizim yaparken kafasında bir şeylerin belirlenmeye başladığını söylüyor.
Her filmi uzun uzadıya gördüğünüz bir rüya gibi ama aynı zamanda değilde. Filmlerinde ruhlar, yaratıklar, özel güçlü insanlar, hayvanlar yer alırken ayrıca bu rüyaya düşmüş karaktere verdiği gerçek hayat detaylarıyla sanki arafta gibi hissediyorsunuz. Bu arafta da sürekli meraklı karakterleri görüyoruz.
2) Karakterler
Evet gelelim bir diğer özelliğimize. Miyazaki'nin filmlerinde en sevdiğim bir diğer şey ise herkesin çok meraklı olması. Bizde genelde meraklı çocukların soruları geçiştirilir ya da çok konuşuyor denilir ama kendisi filmlerinde hep meraklı insanlara yer veriyor ve onların yetişkinlerce "saçma" sorularına ya da olaylarına yer veriyor. Bu yüzden izlerken hep kendi küçüklüğümü hatırlıyorum.
Zaten küçüklüğümden beri animasyon filmlerini çok sevmişimdir. Özellikle hayvanlarla ilgili olanları. Sinemada izlediğim ilk film de tahmin edeceğiniz gibi bir başka animasyon filmi olan Neşeli Ayaklar filmiydi. Sonra penguenleri çok merak etmeye başlamıştım (kendileri şu anda da favori hayvanlarım). Miyazaki de aslında büyümeme rağmen hala bana bu merakı aşılıyor ve içimde o duyguyu hissetmek beni büyümediğime inandırıyor. Böylece yaşadığımız günlük kaosta durup nefes almama ve hala zamanım olduğuna beni inandırıyor.
Filmlerinde kadınlara yer veriş biçimi de bir o kadar konuşmaya değer diye düşünüyorum. Kadınlar ya da kız çocukları, filmlerinde geri planda değil tam tersi ön planda ve hatta bazen başroller (bknz. Prenses Mononoke). Kadınlar Miyazaki'nin filmlerinde uçak yapıyor, doğayı kurtarıyor, başrol erkeğimizi kurtarıyor vs. çok da alışık olmadığımız şeyleri yapmakla meşguller. Size çok küçük bir detay gibi gelebilir ama endüstride görmeye alışık olmadığımız şeyler bu yüzden bir tık duygulanmıyor değilim.
3) Renkler
Herkes gibi ben de filmde kullanılan renklerden çok etkilenirim. Klasik renkler yerine de uçuk kaçık, birbiriyle asla uyumlu olduğunu düşünmediğim renklerin aslında ne kadar uyumlu olduklarını görmek hoşuma gider. Bir çok animasyon filminde (bknz. Pixar) renklerden ziyade hikayenin ön planda olduğunu görürüz. Ama Miyazaki öyle değil. Kendisi de benim gibi renklerin gücüne inanan birisi ve filmlerinde kullandığı renklere bayılıyorum. Sanki başka kimse kırmızı uçak çizmemiş gibi onun filmlerinde kırmızı renkli uçak görünce çok daha güzel görüyorum. Çimlerin, gökyüzünün, kıyafetlerin, takıların, odaların, saçların renkleri o kadar güzel ki sanki ilk kez o rengi kendisi kullanıyormuş gibi hissediyorum.
Aslında bunlarla açıklanamayacak kadar bir çok sebep var ama bir sözelci olarak şaşıracaksınız ki kelimelerle aram hiç iyi değildir. Miyazaki emekliliğine ayrılmadan önce son filmi olacak How Do You Live (Temmuz 2023) için hazırlanıyor. İnanılmaz üzülüyorum çünkü kendisi felfena bir şekilde yaşlandı artık. Allah sağlık sıhhat ve uzun ömür versin diyerek kendim için en özel, en beğendim ghibli filmlerini yazıyorum, sizi müzikleyip yazımı noktalıyorum.
1 note
·
View note
Text
Zenginlerin Kafes Dövüşü
Bazen Succession Roy ve Arrested Development Bluth ailesi aynı evrende yaşasalar ne olurdu diye düşünürüm. İki güç sevdalısı aile ve bir öne geçme yarışı. İzin verirseniz evren simülasyonunu başlatıyorum.
Öncelikle kavganın Bluth ailesinin evinde olmasını çok isterim çünkü korumaları olmadığı için evleri yol geçen hanı, bu yüzden karakterlerimizi kavgaya daha rahat sokabiliriz.
Lucille vs. Logan
Kavgalarını görmek için para vereceğim ikili. Lucille karşısındakini sözleriyle alt edebilecek kıvrak zekaya sahip bir karakter ama Logan işi çirkefliğe vurmak için şiddete başvurabilir o zaman da George, biricik karısını korumak için araya girer ve kavga bu iki erkek arasında devam eder. O arada kraliçem ise 3 dakikadır viski içmediği için bir kenara çekilip başını ovuşturarak viskisini içer.
Kendall vs. Michael
Açıklamama bile gerek yok tabiki de mantıksal düşünen ve manyak ailesini çekip çekiştirmeye çalışan fedakar bir baba olarak Michael bu kavgayı net alır. Kendall duygusal olarak fazla yaralı bir karakter bu yüzden sinirden ağlaması 10 dakikasını almaz. Kendini sakinleştirmek için de Lucille'nin yanına gidip içer.
Lindsay vs. Shiv
Burada kavga etmelerini istemediğim tek ikili bu maalesef. İkisi de oturup, aileye sonradan giren, hala bir işe sap olamamamış kocalarını konuşmalılar yani bir terapi seansı iki bayana da çok iyi gelirdi. Düşünülsün.
Ama diyelimki kimin derdi daha büyük kavgasına girilecek o zaman Shiv'in alacağını düşünüyorum. Tom Wambsgans güvenilmeyecek damatlar arasında ikinci sıradadır.
Gob vs. Roman
Hayali saç beyazlatır. Ailenin sevilmeyen, baba sorunlarını buzdolabı gibi sırtlayan, sarkastik iki karakteri. Aralarında fiziksel bir kavga olmaz büyük ihtimal bir kenarda oturup d��nyanın en boş sohbetine başlarlardı. Gob boş konuşma konusunda dünyanın en harika insanı olduğu için Roman bir zaman sonra sıkılır ve para karşılığı Gob'tan onu eğlendirmesini ister. Ve evet... Gob bunu yapar çünkü Roman onu "yapamazsın" diye gaza getirir.
O arada Buster Bluth ne yapar derseniz asla düşünemiyorum. Annesinin dizinin dibinde de oturabilir, korsan kancalı elini terapi seansı yapmaya çalışan hanımlara da gösterebilir, abisi Gob'a katılıp ücretsiz bir şekilde Roman için palyaçoluk da yapabilir. Kavgada en tehlikeli pozisyon kendisinde maalesef. Önerim balkona kapatılmasıdır.
Şimdi soracaksınız kim kazandı diye, inanın ben de bilmiyorum.
1 note
·
View note