dedivekodu
FY
75 posts
Yüksek derecede saplantılı, kronik. Anlatacakları var, delil yok elinde. Önce bir sigara molası.
Don't wanna be here? Send us removal request.
dedivekodu · 6 years ago
Text
Çok şey olmak istiyorum.
Bi’ taraftan şu mecrayı tamamen bırakmak. Belki Teoman vedası gibi olur, bilmiyorum. Şu an gelecek planım yok, ki temel fikir bu kadar duygusal olmak içimi eziyor. Ne o öyle, vıcık vıcık. Sürekli bir depresif hal, ağlamak, pişman olmak, düşünmek. Yok artık öyle bi’ durum. En azından şimdilik.
Bi’ diğer taraftan sahneye dönmek istiyorum. Yahu döneyim de ne yapacağım, bi’ insan bu yaştan sonra oyuncu olabilir mi ? E olabilir, o zaman deneyelim. Sonuçta attığın adımın boka batmayacağını denemeden bilemezsin. Ya hiç olmazsa? Yani diyorum ki o kadar sahneye çık, emek ver, prova al, oku, yaz, çiz; sonunda eline çantanı alıp dönersen tıpış tıpış ?
Bak diğer taraf da iyi geliyor, hem içkisi sigarası yok hem maaşı düzgün.
Diğer taraf dediğim klasik yazılımcı, ki hiç sevmem bu adı, otur bütün gün bilgisayar başında uğraş dur. Şimdi böyle söyleyince nankörlük oldu evet, de benim götümde kurt var siz söylemeden diyeyim.
Aslında fena değil, yani hayat geçer mi ? Geçer.
Yaşar mısın ? Çok rahat.
Tamam işte niye kaşınıyorsun ? Bilmiyorum.
Her şeyi bırakıp şu 17 yaşındaki devrimci ruhuma döneyim diyorum ama dolar olmuş 6.50. O olayın çok ayrı tutkusu var, fikri savunmayı, ideolojik çatışmayı, vicdani ehli saymıyorum. Yahu bi’ insan jop yemekten, biber gazını solumaktan hoşlanır mı ? Hoşlanıyormuş işte.
O kadar çok şey olmak istiyorum, o kadar kararsızım ki, ilk gördüğüm kadına “ Ya benim canım sıkılıyor, kimse eğlendirmiyor beni herkes huzurlu. Kaos yok, en büyük aksiyonum aynı parktaki farklı çay ocağına gidip oturmak. Ben çok sıkıldım, gözlerin güneş gibi parlıyor, bir değişiklik yapıp evlenelim mi ? “ diye sorabilirim her an.
Ya işte nikah günü al, çeyiz yap, kavga et, öpüş, savaş, seviş felan derken belki biraz eğleniriz.
Bu da olmadı. Neyse.
Bi’ süre buralarda yokum. Buranın yokluğunu hissetmediğimde kapatacağım, şimdilik dursun. Belli mi olur belki Teoman gibi blöf yapmışımdır ?
Bi’ yerin ya da bi’ şeyin yokluğunu hissetmediğinde onun hayatında olmasının da bi’ anlamı olmaz. En azından ben böyle düşünüyorum.
Burada kaldıkça iyice edebi aforizmalar düzeceğim, iyisi mi ben gideyim. Renkli bi’ pesevenk olarak hayatıma kaldığım yerden devam etmeye, piiiiis!!
Not:
Sorunlar sorunlar doğurdu
Yoruldum yorucu doğuştan yolumuz yokuşlu
Doruklar yoktu çoğunu zorla yanlızlıktan deliricem
Oyuncu yok ya yoksunluktan deliricem
Otuzun ortalarına doğru değişicem! Söz!
04.09.2018-21.34
FY
4 notes · View notes
dedivekodu · 6 years ago
Text
Önce dudaklarına baktım,
Biri bir yerlerden 7 numara kalem bulup ince dokunuşlarla çizmiş
Burnuna baktım, öpmeye başlasam tek nefeslik yeri varmış gibi,
Sonra, sonra kafasını kaldırdı gözlerine baktım ve dedim ki
Saat daha erken, treni kaçırmadın.
Ben, o ve yalnızlığım bir tren garında akşam vakti bekliyoruz
Güya o tren gelecek, güya yanımdan alıp götürecek onu
Güya ben onu tren boyu seyredeceğim ve
Güya gözümün içine baka baka el sallayacak bana
Güya içimden çıkarabilirmiş gibi onu.
Trenin gelmesine 10-15 dakika var
Biraz daha yavaş diyorum makiniste, birazcık gecik
Geç kal benim gibi ki ben her şeye geç kalmışımdır biraz
Biraz hayata, biraz tiyatroya ve göz bebeklerine sarılmaya geç kalmışımdır
Saate bakıp duruyor, gitmek istiyor belli
Gülüşü dağları deviriyor, şu benim yarattıklarımı
Küçük dağları da ben yarattım ama o yıkıyor
O yıkıyor yaptığım tüm mekanizmaları ve sesimi çıkaramıyorum
Bir annem bir de Allah şahit kötü biri değilim
Bunun bu duruma gelmesini de ben istemedim
Bir bilseniz, geceler boyu düşündüm, kadınlarla, şaraplarla
Envayi çeşit maddeyle düşündüm ama o yine de gözlerime baktı
Tren geldi kalkıyor artık sanırım
Ve bende bir ah, Muhsin Ünlü havaları
Annem gibi sarıldı bana, yerimde olmak isterdiniz
O trenin bir gidişi vardı, beni görmeliydiniz.
17.08.2018-19.03
FY
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Böyle az geldiniz, gelin biraz daha! Biraz daha sık tutun silahlarınızı, biraz daha aydınlatın karanlıklarımı. Biraz daha gelin üstüme, dertsiz geçen günlerimin acısını yeni dertler ekleyerek çıkarın. Hesap sormak da değil, artık alıştım. Gözlerimin gördüğü şeyler bile yanıltıyor algımı, kulaklarım çok farklı işitiyor.
Bu girişten sonra başlamak saçma, ama girişi silmeye razı olamadım. Çok uzun düşünceler sonunda sorunu buldum, ben kendimi tanıtmadım.
Adım yok, bir kimliğe bağlı değilim. İnsanı insan yapan değerler kimlikte olmazcılardanım. Karakterimin izlerini taşıyan adım ya da yaşım değildir. Nereli olduğumun, düşüncelerimi anlatacağını da sanmıyorum. Bugüne dek çok şey öğrendim ve bu aile sıra numaramla ilgili değil. Okuduklarımın ve yaşadıklarımın dışında, kütüğüm bana bir katkı sağlamadı.
Ben hayatım boyunca yaptıklarımla övünmüşümdür. Bir insanın arkasından tek kelime etmişsem, onu ya yüzüne de söylerim ya da zaten söylemişimdir. Bir insanı sevmiyorken, seviyormuş gibi yüzüne gülemem. Henüz o kadar profesyonel bir orospu çocuğu olamadım.
-İzin verirseniz, bugün biraz da küfür edeyim.-
Hayatta yaptığım her şeyin arkasında durmuşumdur, bir kötülük yapmışsam, yaptım derim. Bu kötülükten pişmansam, yaptım ama pişmanım derim. Değilsem; nedenini açıklar, yoluma bakarım. Yaptığım iyi ya da kötü şeyler benden bir şey eksiltmez, bana tecrübe katar. Ha belki insanlar karşısında değerimi azaltır, ki bu da benim sikimde bile değildir. İnsanların konuşacaklarına göre hayatımı şekillendirmem; çünkü benim annem öldü, ben sakat kaldım, ben acı çektim veya ben mutlu oldum. Bunların hiç birinde yanımda kimse yoktu.
Ama eğer bir şeyi yapmadıysam da, yapmadım derim. Yalan söylemem, hayatımda da hiç söylemedim. Sadece yalan sayılacak bahanelerim oldu. Uyuyakalıp işe geç gidince trafik vardı dedim. Yoksa yalanla işim olmaz, bu arada yalan kötü bir şey değildir. Bir insan, olgu karşısındaki tepkiden korkar ya da çekinirse yalan söyler. Benim bir tepkiden korkacak ya da çekinecek bir durumum yok. İnsanların beni sevip sevmemesi de sikimde değil.
Bunu aslında sansürlerdim, ama ben buyum. Küfürü sevmiyorum, ama kızdığımda önümde kimseye aldırmam. Kızdığımda çok küfür ediyorum, insanlar alıştılar. Beni tanıyan insanlar bir şekilde bana adapte oldular, sevdiler. Zorunda değillerdi, demek ki yaptığım iyi şeyler de var. Demek ki o kadar kötü biri değilim.
En sevmediğim durum, yapmadığım halde bir şeyi yaptın diye suçlanmak. Son kalan tatlıyı ben yememişsem, kimse bana yedin diyemez. Eğer birinden hiç hoşlanmamışsam, kimse hoşlanıyorsun diyemez. Son tatlıyı yemiş olsam, kimseden çekinmeden bunu söylerim. O son tatlıyı yemedim, kimseden hoşlanmadım.
Sorunların çok olmasına alıştım ama iki gündür şoklarla yıkılıyorum. Bir gün birine tekrar aşık olursam onun da yüzüne söylerim, daha önce söylemiştim, şahitlerim var.
Daha çok sorun ver ki iyice karışsın ortalık. Sanırım artık kaosa oynama vakti geldi. Kişiliğimi bozmamaya çalıştım ama, oyunun kuralına göre oynamazsam oyundan atılırım.
Herhangi bir tavsiyem yok, verebilecek akıl da yok şu sıralar. Derdiniz varsa üstüne yürüyün, daha çok darbe alın ki daha çabuk yıkılın. Yıkılın ki kaybedecek bir şeyiniz kalmasın.
Bir de, cevabını duyduğunuzda ayakta kalabileceğiniz sorular sorun.
Sanırım kendimi az da olsa tanıtabilmişimdir, detaylı bilgi için telefon.
16.04.2018-04.39
FY
1 note · View note
dedivekodu · 7 years ago
Text
İnsan bazen konuşmadan da anlatmak istediğini anlatır. İlle de kelimeler gerekmez, ki kelimelerin bile kifayetsiz kaldığı yerler vardır. Kelimeler ki madem bir yerlerde kifayetsiz kalacak; madem ki kelimelerin anlatamadığı durumlar da var, o zaman kelimelerin kullanılması da bir zorunluluk değildir.
Bu dönemlerde karışık yazıyorum, çünkü bu günler çok karışık. Günün aydınlığından kaçıp gecenin soğuğuna sığınmış durumdayım. Durumlar karışık, kafalar karışık, duygular karışık. Kontrolüm dışında gelişen olayların kontrolünü sağlamaya çalışıyorum. Birini seviyorken sevmemeye çalışmak gibi. Biriyle konuşurken konuşmamak istemek gibi, ya da tam tersi.
Tam anlamıyla konuşmuyorum ama susuyor da değilim, anlatmak istediklerimi anlattım varsayıyorum. Soluk borumdan bile ince bir duygu yoğunluğu geçiyor, nefes alamıyorum. Kelimeler bazı anlamlara gelmiyor demiyorum, kelimelerin anlamı yok. İçimdekini anlamıyor kelimeler, anlatamıyor; madem ki kelimeler üç kuruşluk içimi anlayamıyor, ne anlamı var konuşmanın ?
Susuyorum.
Gecenin 4’ünde sokak köpekleriyle dertleşerek eve gidiyorum. Unutmayın sevgili okur, bir insan sokak köpekleriyle konuşuyorsa ya anlatacak çok şeyi vardır, ya da konuşacak çok şeyi. Anlatmak ve konuşmak farklı şeylerdir evet! Bunu da daha sonra konuşalım.
Nihayetinde sabah oluyor, sonra akşam, sonra tekrar sabah ve bu döngü devam ediyor. Sokak köpeklerinin bildiği şeyler, sabah 5 ayazıyla kaybolup gidiyor.
Yok oluyoruz.
05.04.2018-22.06
FY
1 note · View note
dedivekodu · 7 years ago
Text
Bütün dünya yanında olsa da, bir kişi yüzünden yalnız kalırsın. Çeşitli olgular için değişiklik gösterse de büyük itibar sonuçtur. Gelişmenin yönü önemli değildir, o kadar insanın olması, sıradan gülümseme, mutluluk pozları ya da nefes almak. Sonuçta yalnızsındır ve hayatının tüm gelişmeleri de aynı sonuca bağlanacaktır.
Yalnızlık nedir ? Toplum içinde konuşurken bir anda aklına akşamın gelecek olmasıdır. Aydınlığın azlığıdır, ki yokluğunu daha çok severiz. Bir sigarayı tek başına içmen, yalnız olmandır.
Bir insanın en yalnız olduğu noktada başka bir insanın yalnızlığının gelmesi gerekir. Tutunacak başka bir yalnızlığının olmaması da tutsak olduğun anlamına gelir. O yüzden sevgili tutsak kardeşlerim ! Yaralarınıza tutunun. Onları kanatmadan bize karanlık yok. Biliyorum ki tüm tutsaklar karanlığa alışmıştır; buna da öğrenilmiş yalnızlık denilecektir.
Biz ki tutunacak başka bir yalnızlığı olmayan, hayatı boyunca aydınlık zindanlardan kurtulamamışlar ordusu olarak, yine bahsettiğimiz yalnızlığın da bir gün gideceğini biliriz. İşte tükenmişliğimizin son raddesi de orada devreye girecektir.
Nasılsa ki bir gün tükeneceğiz, başkalarının yalnızlıklarına tutunmaya çalışmayın. İnsanlar ki bencildir kardeşlerim; yalnızlıklarına tutunmanıza dahi izin vermezler.
Nasılsa ki bir gün tükeneceğiz, yaralarınıza tutunmaktan da vazgeçin sevgili tutsak kardeşlerim. Henüz tükenmemiş zamanınızda yaralarınızı kanatmayın.
Nasılsa ki bir gün tükeneceğiz, son sigaralarımızı tek başımıza yakalım.
29.03.2018-22.53
FY
2 notes · View notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Kadınların günü yok.
Kutlanmaz.
Bir güne sığdırılmaya çalışılan bu değer, medya ve çeşitli yayın organlarının hegemonyasında standart profile sokulmuş vaziyette direnmeye devam ediyor. ' Bel altı şaka ' diye adlandırılıp, nedense erkek değil kadın bedenine meta kuran, aldatmanın bir gelenek haline geldiği, gencecik yavruların 70 yaşındaki heriflerle* evlendirilip gerdeğe sokulduğu, kadın sırf onu istemedi diye dövülüp öldürüldüğü, okumayı, nefes almayı, kahkaha atmayı, konuşmayı, fikir beyan etmeyi yasaklayan, sadece bir gün için -ne kadar verilecekse- değer verilip, 9 Mart'ta topla tüfekle, bir nevi düşmanmışcasına nefret kusan erkekleri barındıran bir toplum, bir değeri ya da eşitliği kadına verecek ahlaka sahip değildir.
Kadınların çiçek, seks objesi, aşçı, temizlikçi, hizmetkar, daha aşağısı köle olmadığını yüzyıldır idrak edemeyen -etmeyen- bir toplumun kadınlar günü adı altında söylediklerini inandırıcı bulmuyorum.
Olayın diğer ve daha vahim tarafı, gelenekçilikten gelen bir anlayışla kadınların bilinçsiz, duyarsız, 'kocamdır yapar' tavırlarının daha üst kademelere çıkardığı bu ahval, tüm dinlerin, tüm geçmişin, tüm büyük liderlerin, kadınların öncü olduğunu, eşitlikten ziyade toplumu kadının oluşturduğunu beyan etmesine dahi bir kulp bulup karşı çıkan bu yozlaşmış düşünce hiç bir vakit insan olmayı da idrak edemeyecektir.
Kadınların günü yoktur, kadının olduğu her yerde gün kesinlik kazanır.
Bu yazılanları iyi okuyun, dünyada ve ahirette bunlardan sorumlusunuz. Düşüncelerinizden öpüyorum, tüm kadınlara ve erkeklere selam ✋️
08.03.2017-20.04
FY
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Kanlar, damlalar, çığlıklar.. Bir devri kapattım, zor bir geçiş. Aslında bilinmesi istenmeyen, saklı geçmiş, ‘geçsin’ istedim. Peki ne denli bir başarı oldu ? Muvaffak olan eylem başarıdır, gelip geçen sadece olgudur.
Sinir harbinin kontrolü, sakin kalmak hatta abartmak. Çok güzel geçen 4 senenin sonundaki korku, geri dönüş sinyalleri kulaklarımda. Karanlık beni çağırıyor, sinir krizleriyle, titremelerle, kontrolsüzlükle. Cezbedici bir ahval mi ? Evet. Dönülmesi elzem mi ? Hayır.
İstemiyorum. Geriye dönmek, zarar vermek, ziyan etmek geleceği, istemiyorum. Rabbim bana yardım et. Üstümdeki öfke benim cehennemim, senin yarattıklarına zeval getirtme, sen sabrın aydınlığısın. Bana ışık tut, kontrolümün kaymasına mani ol. İçimdeki karanlığı aydınlığa çıkart, latifsin, lütfedensin.
İçimde bir sürü kuru bahçe var ve sen Allah’ım, yağmurların rabbisin.**
Kanlar, damlalar, çığlıklar.. Geçmişimi unutmama ramak kala, hepinizin önünde diz çöküyorum; lütfen bana karanlığımı getirmeyin. Saklamak için kendimle dövüştüğüm canavarı kanatmayın.
Gündüzleri yaşıyorum ama geceleri annemi arıyorum. Modern bir alışkanlıktır; ben şu an anneme anlatamayacağım haller içindeyim ve biliyorum ki anneme anlatamadığım her şey günahtır.
Bırakın anneme yaptıklarımı anlatabileyim, bırakın utanmasın annem yaptıklarımdan. Annem utanmasın benden, bilin ki anneleri utandırmak da günahtır.
Nefesim yetene kadar sabrediyorum, yalvarırım nefesimi tüketmeyin.
16.02.2018-21.29
FY
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Omnes vulnerant ultima necat
Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Televizyonda izledim dün mutluluklar ölmüyormuş
Huzur ve arz ve kin ve ar
Ve şu teşrifatın soğuk yüzlü bendenizi
Ölmeye tutunup, ölemiyormuş
Yaz gecesinde elinde şarapla, masamda mendil,
1972 bandosu eşliğinde Özdemir Erdoğan çalıyor
O çalıyor, kafam yüklü, ellerim tutmaç kıyılarında
Gözlerimde rab, gözlerim tekbir!
Bir Allah'a bir anneme sarılıyor ruhum
Allah birdir, annem çok güzel bir kadındır
Her ikisi de elle tutulamıyor şu ülke gündeminde
Her ikisi de biraz sosyolojiktir ve her ikisi de sevgi!
Ve elbet bir gün donatacağım limanı
Bu gemiler, bir devrin kayıt defterleridir
Elbet son bulacak makus tarih yarın
Elbet konuşacağız annemle bir gece vakti
Allah biliyor, ben hissediyorum
Ve sen, ki isim vermek adaba aykırı
Adabımı giyinip kuşattım etrafını
Annemin bıraktığı yerden sarıl bana
23.01.2018-11.11
FY
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Sonra nefesim bitiyor,
Sonra yokuşlar gözüküyor,
Sonra bir cigara alev alıyor,
Sonra tükeniyoruz.
Günler geçiyor, haftalar,
Bir kez gülünce dünya gülüyor, hayır
Bir kez gülünce dünya dönüyor.
Gözlerim aralanıyor, gözlerim ağırlaşıyor,
Sonra gözlerim tekrar bakıyor,
Bakmaması için yalvaran beynime bir darbe daha, bir darbe daha derken
Devrim oluyor kalbimin hürriyetinde.
Memleket gibi kokuyor kalbim, memleketsiz kalan bir yüzde
Senin ellerin, senin ellerin diyorum küçücük
Seni ellerin için bile sevsem yeter diyorum kalbime
Seni gözlerin için sevsem, seni sevsem
Bir kalp düğümlenir mi iki bedene ?
Razı gelir mi yarından ?
Ellerini diyorum, ellerini tanımıyorum ama
Ellerini tanımak istiyorum kalbinle beraber
*Kim kimi ne kadar tanıyor hanımefendi ?
Var’sayalım sizi seviyorum.
28.12.2017
FY
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
Öğreneceksiniz arkadaşlar, aynı masada kahkahalarla kadeh tokuşturduğunuz insanlar, kötü gününüzde de başkalarıyla kadeh tokuşturduğunda yalnız olduğunuzu öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, hayattaki en sevdiğiniz insanı kaybettiğinizde aşkın da, sahte avuntuların da boş olduğunu öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, gözlerinizin içini parlatan insanlar vakti gelip sizdeki değerini azalttığında kaybetmeyi öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, hastanelerdeki insanlarla sohbet ettiğinizde yaşadığınız sorunların sorun olmadığını anladığınız o an, utanmayı öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, ikinci şansı verdiğiniz insanlar sizi sırtınızdan tekrar vurduğunda ders çıkarmayı öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, inandığınız şeyler sizi yanılttığında hayal kırıklığını öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, güvendiğiniz insanlar sırtını döndüğünde değil, kıçınıza tekmeyi vurduğu an üzülmeyi öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, sevdiğiniz kimseler için kimse olduğunuzda yıkılmayı öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, yerine bir çok insan tercih edebildiğiniz aileniz yok olduğunda pişman olmayı öğreneceksiniz.
Öğreneceksiniz arkadaşlar, bir şeyleri bir şekilde öğreneceksiniz.
Çünkü buna mecbursunuz.
04.12.2017
22.22-FY
1 note · View note
dedivekodu · 7 years ago
Text
Sene 1974. Arabasına atlayıp işe giden Mark'ın evi, az sonra yanacak. İçeride bebeği ve karısı. Küçücük bir ev Mark'ın canlarını taşıyor. Biraz sonra evdeki kontaktan ateş yükseliyor, kadın mutfakta. Yangın tüm odaları kaplıyor, itfaiyeler yetişiyor. Kadın sağ, bebek içerde. Tam o anda günün kahramanı her şeyi çıkarıp dalıyor alevlerin arasına. Yarım saat geçiyor, yok. Artık herkes diyor, ikisi de artık ölü. Kocaman bir yüreğin tuttuğu küçücük bebek, isten görünmeyen bir mimikle gülerek çıkıyor evden. Meğer bunlar bir oyunmuş; Mark gitmemiş, yangın çıkmamış, bir varmış bir yokmuş.
Sene 2008. Çok mutlu bir aile küçücük bir bavula sığdırıp mutluluklarını, huzura gidiyor. Önde anne baba, arkada çocuk. Anne kahkaha atıyor, sesi de bir güzel sormayın. Neşe buluyor yollar aşıldıkça, dağlar geçildikçe. Çocuk arkada, vasat. Vasfı yaşatmak olanlar asillerdir, yaşamak olanlar değil; en azından öyle bilirdim. Şimdi biliyorum, yaşamak da çok zor iş. Bir anda araba sarsılıyor, şarampole 8 takla. Gözü açılıyor çocuğun, yerde. Bir daha açılıyor, ameliyathane. Son açılışı kötü, bu sefer kurdele kesmiyorlar. Çocuk arabadan sağ çıkıyor, tuz buz olmuş kemik ve 97 dikişle. Toparlanmak imkansız diyor doktor, bu çocuk yatalak, sonrası yok. Sonra yürüyor, sonra konuşuyor, sonra aşık bile oluyor ama bir türlü yaşayamıyor. Neyse.
Sene 2012. Belki bilirsiniz, İngiltere Liginde Manchester City diye bir takım vardır. Heh, o sene City şampiyonluğa gidiyor. Son maç. Mutlak galibiyet şart. Taraftar yok, tribünde sessizlik oturuyor. 90 dakika bitiyor, City 2-1 geride. Herkes gidiyor evine, televizyonlar kapanıyor, kutlama içkileri tek tek hüznü açıyor. 4 dakika uzatma var, sonra korner oluyor. Sonra bir atak, sonra düdük çalıyor. Kimse anlamıyor ama ben söyleyeyim, imkansız denilen City 4 dakikada 2 gol atıp alıyor maçı. Şampiyonluğu da..
Bunları niye yazdım, bilmiyorum. Ama itfaiyeciler de, çocuklar da, City de hep umut olmuştur bana.
Belki siz de, beklediğiniz golü 90+4'te bulursunuz.
27.11.2017
21.21
1 note · View note
dedivekodu · 7 years ago
Text
Yok olma fikri başladı tekrar. Ömrünün içlenişine tepkim hafif bir yüz kızarması. Şarabın verdiği gururu saymıyorum, elle tutulur bir konu değil bu. Elle tutulur bir tek ellerin var, ancak konu başlangıç değil vazgeçiştir.
Köhne bir meyhanenin en modern köşesinde yanımda Turgut, karşımda Müslüm Baba var. Hayır bu böyle olmamalıydı diyorum; yanımda sen, karşımda İstanbul olmalıydı. Güzel bir patlıcan salatasıyla beyaz peyniri aynı masaya koyduran rakı şişesinin icadını kutluyoruz.
Turgut, Selim ile ilgili anlatıyor pek kulak asmıyorum. Önemli geçişlerde ruhu şad olsun diyorum, amin diyor. Olmaz diyorum, hiç bir günaha sevap karıştırma. Karmaşayı sevmem diyorum, karmaşayı sevmem çünkü. Hayatta da böyledir bu, bir çiçekçiden gül alacaksam girip orkide almam. Biraz prensip, biraz inatçılıktır bu. Bu tanım çok uzuyor sonra.
Ne yapacaksın peki ? diye lafımı bölüyor Turgut. Bekleyeceğim diyorum. Neyi ? diyor. Onu bile bekleyip göreceğim diyorum. Korkağa çıkıyor adım ama size bir sır vereyim, korku ya da cesaret işlemez bu konuda. Yani korkmuyor değilim ama korkmasam da bir anlamı yok.
Adının esamesi bile çok büyük içimde ama yine dediğim gibi konu bir vazgeçiştir. Turgut tekrar, başlamadan neyi bırakır insan repliğiyle giriyor ama verdiği nasihatların özneli yine kendine dayanıyor. Dördüncü kadehten sonra iyice çözülüyor düğümüm anlatıyorum her şeyi.
Turgut diyorum, nefes alamıyorum, düşüncelerime sancı saplanıyor. Merak diyorum albayları öldürür, kedi de kim. Açıkcası korkuyorum, benim defolup gitmem lazım buradan diyorum. Her şeyi bırakıp insanlardan kaçmak istiyorum. Konuşmamak, yazmamak istiyorum diyorum da kırılıyor.
Ya her şey kötü olursa diyorum. Ya bombok edersem her şeyi, ya üzüldüğüm kadar üzersem ? İhtimalleri ortaya koyunca en iyi ihtimal susmak kalıyor. Kaçmak, koşmak, vicdanını nadasa sürmek. Mucizelere inanmıyorum çünkü.
Ne yapacağım Turgut diye sormadan bakıyorum Turgut sızmış. Arif abiye hesabı uzatıp kalkıyorum, kalkıyoruz. Akıl almak istemiyorum ama akla ihtiyacım var. Kalbimi dinleyemem kendisine uzun zamandır ulaşamadım. En iyi yolun vazgeçmek olduğunu anlıyorum, başlamadan.
Takside Turgut'a anlatıyorum, olmayacak diyorum, boşuna amin diyemem. Burada da günaha karıştırmayalım diye.
Esasen kimse kimseye denk gelmiyor, Nuh aynı Nuh, tufan aynı tufan. Olsun, Allah'ın razı olduğu kişiye tufan bile bir sığınaktır.*
20 Aralık 2017 tarihli gazetede yayımlanmak üzere, kaybettiğimi ibraz ediyorum.
İşte tam bunun gibi saatlerde, bunun gibi zamanlarda oluyor.
Allah'a sarılıp ağlamak istiyorum bazen.
20.11.2017
03.05
FY
0 notes
dedivekodu · 7 years ago
Text
En nadide çiçeklerin bulunduğu çatı katının tavanında gökyüzü varmış, bugün farkettim.
Annesine koşarken düşen çocukların ifadesi keder değil umutmuş, bugün anladım.
Yağmurdan sonra göz bebeklerine düşen yağmur parçalarını saymak bir hayal değilmiş, bugün gördüm.
Tufana yakalanan bir Nuh'tum, aslında Nuh'un tufan olduğunu bugün öğrendim.
Evet sayın hakimim, sevilmedik. Kurşunlandık, vurulduk, dövüldük. Ama siz sayın adli makamlar ve dünyanın tüm sokak çocuklarının huzurunda söz verdiğim üzere, tufandan ayrılıp gökkuşağını gördüm.
Siz sayın Ağır Ceza Hakimim ve emekli olmuş tüm albaylarımın söylediği telkinleri dinledim. Nuh değildim, tufanım vardı. Sonra, sonra bir şey oldu. Tufana denk gelen bir Nuh gibi denk geldi insan insana.* Ona denk geldim sayın hakimim.
Onu gördüm sayın hakimim, yılların ardına saklamıştım tüm gülüşlerimi. Çıkarttı! Evet sayın hakimim bu bana da utanç veriyor ama gözlerine bakmaktan hiç yorulmadım bugün. Bir ömrün onsuzluğuyla da kederlenmedim, o yüzden hayatımın yaşadığım tek gününü sizlerin huzurunda, siz sayın ve değerli hakimimin karşısında tekrarlanma talebiyle yine sizlere sevk ediyorum.
Otur yerine hadsiz! Atarım dışarı seni! Nolur atmayın beni dışarı, nolur oturtmayın. Bırakın şu son damlalarını saçan yağmurun altında saatlerce haykırayım. Bırakın hayatımın en güzel gününde, hayatımın yanında olayım.
Yaz kızım, Sanık'ın dava teşebbüsünde herhangi bir akli olaya dayandıramadığı, sadece tek günle sınırlı kalacak bu töhmetsizliğe, bir kere olsa da sabredilecek, ertesi gün aynı olacağı tahmin edilen sanığın ifadesine yeniden yer verilecek, ömür boyu istediği mutluluk talebinin kesin reddine karar verilecektir. Temyize gidilmeyecektir.
Sayın hakimim ben ömür boyu mutluluk istemedim. Ömür boyu mutluluk yok, Hikmet'ten biliyorum. Ben onunla mutlu olmak istedim, bugünki gibi gülmek istedim onunla. Gözlerine bakmak, onu dinleyip gülmek ve ağladığında sırtını sıvazlamak yerine yanında ağlamak istedim.
Devamında, Hikmet adlı şahsın tanık olarak dinlenmesi suretiyle, davada sanık olarak yargılanan bu zerdüştün bir an önce kapatılıp tedavi ettirilmesi, aşık olmasının yasaklanması ve geçmişte yaşadığı aşk hikayesinde sanığın taburcu olmasına karar kılan doktorun gözaltına alınması gerektiğinde karar kılınmıştır.
Sayın hakimim, anlamıyorsunuz. Bu aşk değil, aşık olmadım sizi temin ederim. Sadece biraz işgal etti beni, hepsi o kadar.*
Bu sefer yapmayın, ben sanki yıllardır onu beklemişim. Sanki bunca zamandır onun yanında gülebilmek için gülmemişim. Onunla çay içmek için ne zamandır çay içmemişim. Yüreğime dokunmasınlar diye hiç sevmemişim. Talebimi yineliyorum.
Yaramın merhemi, Alimin Zülfikar'ı belledim onu.
Tufanımın Nuh'u, İsa'nın sesi bildim onu.
Gözümün feri saydım onu, gücüm bundandır.*
13.11.2017
22.46
FY
0 notes
dedivekodu · 8 years ago
Text
Gecenin bilmem kaçıncı vakti, elinde kalan son sigarasını pencerenin pervazında içen birine, acıyı anlatamazsın. Kelimelerin yetmez. Eksik kalır. Dayanılan son tezin çürür, gerçek ancak kitaplarda değil, hafızalarda yazılır. Hafızaları nasıl sileriz sayın hakimim ? Gidiyor, karanlık huzmesinde ışık görene dek gidiyor. Nefesi kısılsa da gidiyor, sigarası bitmemişken gidiyor. Elleri yok oluyor önce, sonra ayakları çıkmaza giriyor. Gülüşü gidiyor ve sanıyoruz ki, ruhu hep bizimle. Kimse bizi cennetten izlemiyor sayın hakimim. Biliyorum. Kimsenin dünyadan haberi yok, kurtulma mücadelesi sonuçlanan bir harbın neresine bakmak isteyesin ki ? Ölenler, öldü. Geriye fotoğrafları, kullandıkları eşyalar, parfüm markası, en çok yakışan gözlüğü kaldı. Geriye sadece meta kaldı, yani somut. Sevgisi de gitti, öfkesi de. Ölenler bizi sevmiyorlar mı yani ? Sevmiyorlar efendim, sevmiyorlar. Ölenler bizden nefret etmiyor, çünkü nefreti de gitti. Bizi merak etmiyorlar çünkü o duygusu gitti. Bizi özlemiyorlar çünkü özlemleri artık yok. Söylediklerin Yaşam Anayasasının dördüncü bendi, sekizinci fırkasında bulunan " Ölünün ebediyetliği tevkif edildiği takdirde, A fırkasının altıncı cümlesi gereğince, Tutunamayanlar adlı kutsal kitaba hakaretten 1 ila 4 yıla kadar sevgisizliğe " çarptırıldın. Cezanı canınla ödeyeceksin. Sevgisizlik bir cana bedel mi ? Öyleyse kabul. 4 sene canımı çıkarın. Ölmekten beter olan şeylerin farkındayım. Sevgisizlik değil, yalnızlığın olmaması. 4 yıldır canımı dişime takıp anlatıyorum, 4 yıl da yalnız başıma anlatırım çok mu ! Romanların en sevdiğim kısımlarını okurum, Selim ve Bilge var, Hikmet de gelir. Hep beraber tekrar ederiz. Beni severler mi ? Sevgi yasak ! Sevmesinler, anlamasınlar da beni. Ben anlaşılmamaya da mahkum olurum. Meğer insanın en acı tarafı canıymış. Onun varlığı rahatsız eden bir izdüşüm, bir yansıma, bir hülyaymış. kusmaya çalıştığım zehir canımmış benim.* Gidebilirsin! Giderim, ben de giderim. Karanlıkta kaybolurum. Utandığım yaralarımı gizlerim. Ama yalnız kalırım, kimseyi istemem. Hayatta hep bir kişi oldu benimle. Bir kişi yanımdaydı, onu da istemiyorum artık. Çok sevsem de konuşmuyor benimle zaten. Kimmiş o? İsim vermek gibi olmasın, Allah'a dargınım şu sıralar. 23.03.2017-02.14 FY
1 note · View note
dedivekodu · 8 years ago
Text
Yorulduk... Saatler hep gece yarısı. Gündüz keyif veren bir şey de yok, Güneş bir boka yaramıyor zaten. Kendi neslimize küfrettik, şimdi sansür uyguluyoruz. Bir çabamız var yaşamaya sormayın. Uzaktan uzağa göz gözeyiz, cennette sıra var diye cehennemde bekliyoruz. Kahvaltılar keyif vermiyor. Filmler ve kitaplar da. Bir kaç şey karalamak için gece yarısını bekliyoruz. Gündüzleri insan oluyor, sanırım artık insanları sevmiyoruz. Tükeniyoruz albayım ! Tükendikçe ölemiyor, ölmedikçe hatırlanıyoruz. Oysa biz ne çok unutulmak isterdik. İnsanları üzüyoruz, çok ömrümüz var gibi yıllarca susuyoruz onlarla. Susuyoruz çünkü bir bildiğimiz var, bir bildiğimiz var; onu da yaşamak sanıyoruz. Yanlış yapıyoruz. Ömür nedir ? Bunu anlatmıştım sanırım. Artık haberler izlenmiyor, tütüne zam geldi, komşuluk bitti, okullar hep tatil. Öyle konuşulmaz ama, annem öldükten sonra dünya daha kötü bir yer oldu. Annem dünyayı dengede tutuyordu albayım. Demekki dünya annemin hatrı için susuyordu, annem gidince kendine iyi bakamadı. Dünya bile çok üzüldü annemin gidişine, yaşanılacak yeri kalmadı. Bombalar, ölümler, tecavüzler... Annem gidince tutunamadık dünyayla. Nefes alamadık, yemek yiyemedik, çiçek alamadık. Biz parmakla gösterilen çocukların içindeki öfke, cami avlusuna terk edilen bebek, lokantaların önündeki sokak çocukları gibi kaldık bu cehennemde. Kaybettik albayım. 22.10.2016-FY
1 note · View note
dedivekodu · 8 years ago
Text
Kiliseden öğrendiğim tek şey insan öldürmemekti. Öldürme! Bir vaaz esnasında “ İnsanlardan nefret ederseniz, onları içinizde öldürmüş olursunuz. İnsanlara öfke duyarsanız, onları içinizde öldürmüş olursunuz ” demişti hoca. Yahut papaz, adı coğrafik kitlelerce değişiklik gösterir. O kadar insan öldürdüm ki, neyle hüküm sürerim belli değil. Hayatın komik tarafını yakalamaya çalışıyorum ama hep elimden kaçıyor. Hoş, bitse de gitsek tadından da öteye geçemedim. Amerika yine bir yerlerde insan öldürüyor, biliyorum. Televizyonda 68 kuşağından beri Amerikan katli vacip bulunuyor. Oysaki insanlar ölüyor. İnsanlar ölüyor, yaşamak da cazibesini kaybediyor. NATO ya da Birleşmiş Milletler, Milwall Doğu Paktının ortasına diz çökmüş duruyor. Bir şehri dağıtmakla bir şehirde dağılmak arasında gidip gelmekten yoruldum diyor şair. Böyle konuşunca adına isyan deniliyor, sırat köprüsüne ulaşmadan doğruca cehenneme gidiliyor. Aktarmasız, yani faturaya ek tarife yok. Bu da güzel bi'şey. Bir yerlere gitmek için geç kaldım, bahara olan inancımı yitirdim. Tam diyorum, artık bitti. Bitti. Bitti demeyin albayım. Geride kalan çocukları düşünün sonra. Bombalanmış Filistin'i, dağılan karınca yuvalarını, örselenmiş balık istifini düşünün sonra. Hortumundan korkan filleri, yahut nesli tükenen insanoğlunu düşünün. Pes etmek ! Tek çıkar yol, en kolayı. Ölmeyin, acı çekin daha iyi. Şu yıllanmış vicdan üniformanızın merhamet makamına yazık etmeyin. Sizinkisi dert değil, annesini gökyüzüne gömemeyeceğini öğrenen kuşların hüznünü düşünün sonra*. Sonra ? Sonraların hiçiyiz dediler bize.
07.09.2016-22.34 FY
1 note · View note